Connect with us

Haberler

Açlık Sınırı 2 Bin 400 Lirayı Geçti

Yayınlanma:

-

Birleşik Metal-İş’in 15 Eylülde açıklanan “Açlık ve Yoksulluk Sınırı Ağustos 2020 Dönem Raporu”na göre açlık sınırı 17 yılda 5.4 kat arttı.

Rapora göre günlük beslenme maliyeti 80 lirayı, açlık sınırı 2 bin 400 lirayı geçti.

Yoksulluk sınırı 8 bin 304 lira olarak ölçülürken, açlık sınırı İstanbul’da 2 bin 582, İzmir’de 2 bin 622, Ankara’da 2 bin 321 lira oldu.

Raporda şu bilgilere yer verildi:

“Dört kişilik bir ailenin sağlıklı beslenmesi için aylık yapması gereken harcama tutarı 2 bin 401 TL’dir. Bu harcama tutarı sadece gıda için yapılması gereken minimum tutardır. Açlık sınırı üzerinden hane halkı tüketim harcamaları esas alınarak yapılan hesaplama sonuçlarına göre ise yoksulluk sınırı 8 bin 304 TL olarak gerçekleşmiştir.”

Açlık sınırı 17 yılda 5.4 kat arttı

“2003 yılının ağustos ayında 4 kişilik bir aile, günlük minimum 14.9 TL’ye sağlıklı beslenebilirken, bugün ancak 80.02 TL’ye sağlıklı beslenebilmektedir. Buna göre 17 yıl zaman zarfında açlık sınırı 5.4 kat artmıştır. Aynı dönemde enflasyondaki artış ise 4.72 kat oldu. Açlık sınırındaki artış genel enflasyondan daha fazla arttı.”

Kaynak: https://www.birlesikmetalis.org/index.php/tr/guncel/basin-aciklamasi/1555-aclik-ve-yoksulluk-siniri-agustos-2020-donem-raporu

Haberler

Çiftçilerin Toprakları Gasp Edilemez

Yayınlanma:

-

Çiftçi-Sen, çiftçilerin toprakları üzerindeki haklarını gasp etmeyi amaçlayan yönetmeliğe yaptığı itirazla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklama şu şekilde:

Danıştay 10. Dairesi, Çiftçiler Sendikası olarak açtığımız davada önemli bir ara karar vererek, “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik”’in dayanağı olan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/K maddesinin 2., 3., 4., 5. ve 6. fıkralarının Anayasa’ya aykırılığı konusunda ciddi şüpheler bulunduğuna hükmetmiş ve dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne göndermiştir.

Dava dilekçemizde vurguladığımız üzere, söz konusu Yönetmelik ve kanun hükümleri;

İki yıl işlenmeyen tarım arazilerinin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından malikinin rızası aranmaksızın kiraya verilmesini,

Kira bedelinin ve kiracının idarece belirlenmesini,

Arazi malikinin kendi toprağı üzerinde sözleşme tarafı olmaktan çıkarılmasını öngörmekteydi.

Bu düzenleme açıkça;

Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkını,

36. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğünü,

48. maddesinde güvence altına alınan sözleşme hürriyetini,

Hukuk devleti ilkesini ve ölçülülük ilkesini ihlal etmektedir.

Danıştay kararında da belirtildiği üzere, Yönetmelik ve kanun değişikliği çiftçiyi tamamen devre dışı bırakmakta, idareye sınırsız ve keyfi takdir yetkisi tanımakta ve mülkiyet hakkının özüne dokunmaktadır.

Bu karar, köylü ve çiftçilerin yıllardır dile getirdiği “Topraklarımız üzerindeki tasarruf hakkı elimizden alınıyor” itirazlarının haklılığını yargı önünde de ortaya koymuştur.

Çiftçiler Sendikası olarak, şunu bir kez daha ifade ediyoruz:

Çiftçilerin rızası olmaksızın toprağın kiraya verilmesi kabul edilemez!

Tarım politikası, köylünün toprağıyla bağını koparmak değil, onu güçlendirmek üzerine kurulmalıdır.

Gıda güvencesi, şirketlere devredilen arazilerle değil, köylünün emeğiyle üretime devam etmesiyle sağlanır.

Anayasa Mahkemesinden beklentimiz, Danıştay’ın da işaret ettiği bu açık Anayasa ihlallerini gözeterek düzenlemeyi iptal etmesidir.

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN) Vekili

Av. Dr. Fevzi Özlüer

Devamını Okuyun

Haberler

İlke-Sen: Sosyal ve Ekonomik Yıkımın Gerçek Fotoğrafı, Toplu Sözleşme Sürecinin Ana Teması Olmalı

Yayınlanma:

-

Kamu çalışanları ile kamu emeklilerinin 2026-2027 yıllarındaki malî ve sosyal haklarının görüşüleceği 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi görüşmeleri başladı.

Eğitim İlke-Sen ve Sağlık İlke-Sen bir açıklama yaparak sürece ilişkin temel eleştirilerini paylaştı. Ortak açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ülkedeki Toplam Yıkım ve Perişanlığa İtiraz Etmeyen Yetkili Sendikalara;

Grevsiz ve Sözleşmesiz Toplu Görüşmelere Kamu Emekçileri Karşı Çıkmalıdır!

Yaklaşık 4 milyon kamu emekçisinin ve 2,5 milyon kamu emeklisinin 2026-2027 yıllarındaki malî ve sosyal haklarının görüşüleceği 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi görüşmeleri başladı.

Grev hakkının mevzubahis olmadığı göstermelik görüşmeler her dönem benzer temsillerin sergilendiği bir sahneye dönüşmüş durumdadır.

Korkunç bir ekonomik yıkıma savrulan ülkede bütün emekçi, yoksul sınıflar gibi çalışan kamu emekçileri yoksulluk ve açlık sınırı kıskacına sıkıştırılmış hayat yaşarken kamu emeklileri tümüyle gözden çıkarılarak diğer emekliler gibi ölüme terk edilmiştir.

Mevcut tablo karşısında İLKE-SEN olarak sözümüz kısa, açık ve nettir:

Sahte enflasyon oranlarının cirit attığı, halkın olması gereken kaynakların faiz adı altında zengin sınıflara aktarıldığı fevkalâde köleci ve yağmacı ekonomi politikalarının sömürü ve soygun pratiğine teslim olmayacağız!

Yandaş, işbirlikçi yetkili sendikalar marifetiyle birtakım yüzdelik artışların öne çıkarılmasıyla yürütülen ve ülkedeki sosyal ve ekonomik yıkımın gerçek fotoğrafını saklayan toplu sözleşme tiyatrosunu reddediyoruz!

Hiçbir derde derman olmayan ve her dönem tekrarlanan “kazanım” gevezeliklerine peşinen prim vermiyoruz! Yıllardır sadece kamu çalışanlarını değil asgari ücretliyi, işsizi, emeği vahşice sömürülen mültecileri, küçük köylüyü, esnafı her geçen gün daha da yoksullaştırıp çaresiz bırakan, tabiatı sermayenin azgın iştahının önüne atan, Siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma karşı hiçbir somut adım atmayan iktidara ses etmeyen bu sendika demeye utandığımız yapıların beyan ve taleplerine baştan itiraz ediyoruz!

Açık çağrımızdır:

Kapitalist kuşatma ve ideolojik dayatma arasına sıkıştırılmış kamu emekçilerinin hiçbir gerçek meselesine derman olmamış, ülkedeki toplam yıkım ve perişanlığa itiraz etmemiş, sendika demeye dilin varmayacağı bu aldatıcı yapılardan emekçi kardeşlerimiz uzak durmalıdır.

“Tevhid, Adalet ve Özgürlük” şiârıyla bir mücadele hattı inşa etmeyi öneriyoruz. Sahte toplu sözleşme sahnesinin dışından ve hayatın tam ortasında “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini bayraklaştıran; emek, özgürlük ve haysiyet kavramlarına vurgu yapan bir duruş mümkündür ve dertlerimizin tek çaresidir.

EĞİTİM İLKE-SEN & SAĞLIK İLKE-SEN 

Yönetim Kurulları

Devamını Okuyun

Haberler

“Direnen Edebiyat” Tasfiye’nin 58. Sayısı Çıktı

Yayınlanma:

-

“Direnen Edebiyat” mottosuyla yayımlanan Tasfiye Edebiyat-Düşünce dergisi 21. yılında 58. sayısına ulaştı.

Faruk Yeşil, Aksâ Tûfânı süreci ve Gazze direnişini mısralarına taşıdığı şiirleriyle Filistin direnişini Tasfiye’nin 58. sayısında selamlıyor. Sayının diğer şairleri Ahmet Örs ve Nazlı Nesibe Kılıçoğlu.

Sait Alioğlu “Umut ve Karanlık” başlıklı anlatısına “Balıklar Sahile Vurunca” başlıklı 4. bölümüyle bu sayıda da devam ediyor.

Rayan Abouras, “Hicret Yolunda” hikâyesi ile Ortadoğu halklarının göç yolarındaki mücadelelerini işliyor. Hikâyeyi Arapça’dan Kübra Şahin Örel tercüme etti.

Ahmet Örs; roman tefrikasının “Hüzünlü Bir Sonbahar Akşamıydı” başlıklı 6. ve son bölümü ve “Sekizinci Tepe” adlı öyküsü ile bu sayının anlatıcılarından.

Mustafa Göç, “Baktık ki Batlak” denemesi ile ilk kez Tasfiye’de yer alırken bir başka anlatı Ahmet Örs’ün “Meslekler” serisinin “Çobanlık” başlıklı 5. bölümü.

Tasfiye’nin bu sayısında mütevazı bir Sait Faik dosyası yer alıyor:

Sümeyye Begüm Söylemez, “Umut ve Kaçış: Sait Faik’te İnsan”; Amine Tuana Demirtaş, “Sait Faik’te Hatırlamak”, 62; Ravza İlayda Nur Eryılmaz, “Sait Faik’te Tabiat” ve Esna Naz Kundakçı, “Sait Faik’te Kesişmeler: İstanbul, Emek ve Yoksulluk Görünümleri” başlıklı çalışmalarıyla bu dosyaya katkı verenlerden.

Ferhat Çiftçi, “Veşartinek: Helbesta “Sêşem”ê Ya Ulku Bîngol” başlıklı yazısıyla Ulku Bîngol’un “Sêşem” adlı şiirini inceliyor.

Tasfiye’nin 58. sayısında dört söyleşi yer alıyor. Cihan Aktaş’la 40 yılı geride bırakan yazarlığı hakkında Ahmet Örs söyleşirken Engin Elman, Mustafa Başpınar ile “Büyü Bozuldu” kitabı ve öykücülüğünü konuşuyor. Şair Abdülhâlik Aker ile “Ayağımın Üzengiye Yetişmediği Günler” kitabı ve şiir anlayışı dolayımında yapılan “Çünkü Şairin Göz Kapakları Yoktur” başlıklı söyleşiyi de yine Ahmet Örs yapıyor. Sema Başaran da peşi sıra yayımlanan kitaplarıyla okuyucuların karşısına çıkan Mehmet Ali Başaran ile konuşuyor ve onun çok boyutlu kimliği ve yazarlığının bağlantılarını sorguluyor.

58. sayıda yer alan makalelere gelince;

Tuğba Ekinci, “Habermas ve Hesaplaşılmamış Geçmişin Gölgesinde Filistin” başlıklı çalışmasıyla İsrail yanlısı tutumu nedeniyle büyük tartışmalara sebebiyet veren Habermas dolayımında analizler yapıyor.

Prof. Kadir Canatan; “Doğu, Batı ve İslam Düşüncesinde Adalet Teorileri: Bir Adalet Teorimiz Var mı?” başlıklı yazısında İslam ve adalet bağlamında teorik bir zeminin tartışmasını yapıyor.

Ümit Aktaş, “siyasal arayışlar” bahsinde yürüttüğü tartışmaların bir devamı olarak “Pastoral Yönetimden Neoliberal Siyasete veya Birlikte Düşünmek, Birlikte Eylemek” temasını tartıştığı yazısıyla Tasfiye’nin 58. Sayısında yer alıyor.

Ali Bulaç, son derece hareketli bir dönemden geçen Ortadoğu’ya “Ortadoğu’nun Kalbinde Tûfân” başlıklı yazısıyla bütüncül bir projeksiyon tutuyor.

Tuğba Ekinci, “Taha Abdurrahman’ın Ahlâk Düşüncesi” başlıklı ikinci yazısında müslüman bir entelektüelin düşünce dünyasına yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu.

Asım Öz, “Tekrar Eden Sınırlılık: Ali Köse’nin Malcolm X Metinlerine Dâir” başlıklı eleştirisiyle uzun bir aradan sonra Tasfiye’de yer alıyor.

Haber: Şilan Deniz

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x