Connect with us

Videolar

Dilaver Demirağ: Doğadan Koptuğumuz İçin Onun Göstergelerini Okuyamıyoruz

Yayınlanma:

-

Özgür Yazarlar Birliği seminerlerinde 05 Mart 2023 pazar günü Dilaver Demirağ, “Afet, Şov ve Sürünen Devrim” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Programdan notlar şu şekilde:

  • Konuya sosyal teori ekseninden bakmaya çalıştım.
  • Felaket, yıkım, afet… Bize bakan yönü böyle. Ama doğa için yenileşme, gençleşme imkânı… Depremler olmasa doğadaki besin döngüsü kendini koruyamayacak. Mesela madenler, maden suları vs. depremler sayesinde ortaya çıkan şeyler.
  • Mesele kent dediğimiz şeye geldiğinde… İnsanların toplandığı mekânlar, konutlar inşa ediliyor çünkü buralarda. Betonla birlikte depremler büyük bir yıkım haline geliyor.
  • Can kaybı önceden bu kadar çok değildi, eskiden de depremler olmasına rağmen.
  • Ahşaptan yığma taşa geçince yıkıcı sonuçlar ortaya çıkmaya başlıyor depremlerde.
  • Kentlerde afet dediğimiz olguyla karşı karşıyayız.
  • Bilim, bilgide bir tekel inşa ettiği için yerel bilgiyi dışarıda bırakıyor. Örneğin, gören göz için, deneyimlerden bir şeyin yaklaşmakta olduğu anlaşılabiliyor. Yerel bilgi kaynağı, doğaya bakarak oluşturulabiliyor.
  • Biz doğadan koptuğumuz için doğanın göstergelerini okuyamıyoruz.
  • Paradigma meselesi de var. Aykırı bir şeyin kendini kabul ettirmesi zaman alıyor.
  • Gökyüzündeki varlıkların yeri, etkisi, manyetik etkiler vs. Bunlara bakmıyoruz.
  • Belli refah toplumlarında önlemlerle zarar minimuma indiriliyor. Ama bizim gibi ülkelerde bu yapılmıyor.
  • Felsefe ve ahlak boyutu…
  • Acı ile karşılaşınca sükût devreye giriyor. Sessizlik nedir? Konuşmanın bittiği yer, diye düşünürüz. Ama konuşmaya ara verilen bir dönemdir aslında. Yani konuşmanın bir parçası.
  • İmajın, sözün yerini aldığı bir çağda, sükûta katılarak insanların yaralarına eşlik ediyoruz.
  • Ama imajlarla birlikte, sözün hâkim olduğu bir yerde, tamamen seyirciye dönüştürülmeye başlandık.
  • Afet pornosu: medyanın afetleri sunuş şekli. Belli seçili görüntüler oluşturuluyor, acılı vs. müzikler ekleniyor. “Reality Show” dediğimiz şey gibi. Mahremiyet ortadan kayboluyor, kameralar çekiyor insanları enkazdan çıkarken.
  • Yani, seyirciye dönüşmeye başladığımız bu noktada, röntgenciye dönüşüyoruz, acıya eşlik etmekten ziyade.
  • Duygu durumu da nötrleşiyor bir süre sonra. Hâlbuki bir duyguyu sindirebilmek ve hesaplaşabilmek için zamana, mesafeye ihtiyaç vardır. Ama medyatik süreçte o zaman oluşmuyor.
  • Gösteri kavramı. Guy Debord… İmajların birikiminden oluşan bir olgu.
  • Yardım eden insanlar, bir örgüt misal, onun fotoğrafını yayımlıyor. Bu, imajinatif bir şey haline dönüşmesini sağlıyor. Bir tür başa kakma halini alıyor yani. Bit tür siyasi kazanca tahvil etmeye başlıyor. Gösteri haline geliyor yapılan iş. Siyasi bir şov halini alıyor.
  • Dayanışmanın hakikatini, bu gösteri, şov haline getirmeye ve araçsallaştırmaya başlıyor. Niyetiniz böyle olma bile!
  • “İyilik yap, denize at; balık bilmezse Hâlik bilir!” mantığı ortadan kaybolup siyasi örgütlerin siyasi propagandasına dönüşüyor bu yardım.
  • Dinin araçsallaşması… Muhafazakârlık anlayışı bunu üretmeye başladı. Siyasi meşruiyet aracına dönüştüğü için din, asıl hakikatini kaybetti ve siyasi araç haline geldi.
  • Siyasi idealizm de, ahlaki, dini idealizm de ortadan kalkarak yapılan her şey şov halini almaya başlıyor.
  • Hakikatın erozyona uğradığı bir çağ…
  • Teknomodernizm, ölüm siyaseti… Teknomodernizm, İslami hareket içinde eski bir tartışma. Batı’nın fennini alalım, ahlakını almayalım! Ama bu böyle değil. Aracın bir ahlakı, kültürü var.
  • Muhafazakâr kesimlerde görülen bir olay… Teknolojik başarılar, bir tür siyasi meşruiyet araçlarına dönüşüyor.
  • Örneğin, mevcut iktidarın övündüğü şey: SİHA. Ölüm siyaseti. Ezen, kahreden eski devlet geleneğini baz aldığını gösterdi bize.
  • Foucault – Biyopolitika’nın zıddı gibi. Biyopolitika à Hayatın biyolojik süreçlerinin iktidarın konusu haline gelmesi. İnsanları yaşatma üzerinden kurulması iktidarın. Bizde ise bu yok. Yaşamı, yaşatmayı merkezde tutan bir politika yok. Aksine, askeri geçit törenlerinin benzeri olan, teknofestlerde gördüğümüz silah araçları var.
  • Biyopolitik bir iktidarda ölüm, iktidarın çaresizliğini gösteriyor.
  • Nekropolitika, iktidarın konusunun artık ölüm haline gelmesi. Kimin yaşayacağına ve öleceğine onun karar vermesi.
  • Askeri araçlarla övünülürken, yaşatma araçları üretmeyip onunla övünülmemesi çok ilginç.
  • Modernlik iddiası güden bir devletin kaynağı genelde şuna dayanıyor: insanların felaketlere hazırlıklı olması. Ama bizim gibi siyasi iktidarların olduğu bir toplumda böyle bir çaba yok.
  • Gösterilen acz durumu, siyasi dönüşümlerin kendini belli ettiği bir yer.
  • Kamusal araç olmaktan çıkıyor yardım kısmı. Kamusal alandan çıkması, her türlü örgütün kendine rakip olarak görülmesi, yardımın da devlet tekelinde olmasına sebep oluyor.
  • Her şeyin piyasalaştırılması, afet yönetimini de etkileyen bir olgu halini aldı.
  • Örneğin, yangınları söndürmek için yapılan seferlerden şirketler para kazandı. Kamu uçakları ortada yoktu.
  • Kalkınma mantığı: insanların yaşam alanlarının ekonomik bir unsura dönüştürülmesi. Maden kazaları, depremde olan olaylar, Kızılay’ın ticari bir mantıkla hareket ediyor olması… Bunlar kalkınma sürecinin bir parçası.
  • Hayatı ekonomikleştirdiğiniz oranda, insanları kırılgan ve her türlü olumsuzluğa açık hale getirmiş oluyorsunuz.
  • Teknomuhafazakârlıkla ilgili soru üzerine: Teknoloji ile sergilediği davranışlarda modernist, belli bir toplumsal sınıfın çıkarlarını ve kentlerin ticari bir marka haline getirilmesini esas alan bir mantık. Aynı zamanda da kültürel olarak muhafazakâr… Din de meşruiyet kaynağı.
  • Depremler de Allah’ın koyduğu kanunların neticesi. Ama Allah’ın ceza verici bir despotmuş gibi algılanması, bu devletin politikalarının sonucunda böyle oluyor.
  • Depremlerin, sellerin olması kader evet. Ama bunların felakete dönüşmesi kader değil.
  • Sürünen devrim, kökten bir dönüşüm ama patlama halinde gördüğümüz olgular.
  • Devlet dışı bir organizasyon sahası inşa etmeye başlıyor insanlar imece usulüyle. Kendi korunaklı alanlarını kendileri inşa ediyor. Burada da devletin dışarıda kaldığı bir alan inşa ediliyor. Bu bir süreç. Emekleye emekleye yapılıyor. Yavaş yavaş oluşan bir şey.
  • Devrimin gerçekleşmekte olduğunu gösteriyor.
  • Bütün bu felaketler, kendi saçını kendi kesen bir halde olabileceğimizi gösteriyor. Devlet olmadan da yaşayabileceğimizi gösteriyor.
  • Çevik olan devlet değil, toplum. Toplumda emir zinciri yok. Vicdani bir yükümlülükle hareket ediyoruz.

Notlar: Melike Belkıs Örs

Tıklayın, yorumlayın
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Haberler

Gazze Eylemleri Devam Ediyor: Ateşkes Sahte, Katliam Gerçek!

Yayınlanma:

-

29 Ekim 2025 Çarşamba günü Üsküdar Mimar Sinan Meydanında Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, ÖYB ve TOKAD tarafından düzenlenen bir eylemle Gazze’deki ateşkese rağmen İsrail’in yaptığı katliam ve saldırılar protesto edilirken Trump öncülüğünde yapılan barış ve ateşkes anlaşmasının sahte olduğu vurgusu yapıldı.

“Ateşkes Sahte Katliam Gerçek, Trump’ın Dostları Dostumuz Değil, Katil İsrail Filistin’den Defol, Kahrolsun İşbirlikçi Hainler, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Yaşasın Küresel İntifada, Direniş Sürecek Filistin Özgürleşecek, İhanete Geçit Vermeyeceğiz, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Nehirden Denize Özgür Filistin, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, Limanları Siyonizm’e Kapatacağız” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Şilan Deniz’in okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

Kıymetli arkadaşlar,

İşbirlikçi rejimler, emperyalizmin ve Siyonizm’in durdurulduğu geçidi yıkmak için sözüm ona “barış” adı altında ellerinden gelen hâinliği yapıyor!

İşte ihaneti bir karakter hâline getirenler için rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor:

Onlara “Yeryüzünde fesat yaymayın!” denildiğinde “Biz sadece ıslah edicileriz!” diye cevap verirler. Gerçekte onlar fesat saçan kimselerdir, ama bunu (kendileri de) idrak etmezler. (Bakara, 11-12)

Yeryüzünü fitneye, ateşe, zulme boğanlar, bunu da “barış” diye sunanlar ve onlarla iş tutanların tarif edildiği bu ayetler şu anda Gazze’de tecelli ediyor arkadaşlar.

“Ateşkes, barış” diye şov yapan büyük şeytan ABD’nin şefi Trump ve etrafına topladığı işbirlikçiler Direniş’i teslim almanın kendilerince mümkün yollarını inşa ediyorlar. Emperyalizmin koçbaşı, ileri karakolu İsrail’i güvene almanın mel’un plânlarını yapıyorlar!

Filistin dostları!

Gazze’nin yarısından fazlasını Siyonist işgale peşkeş çeken, diğer yarısını da İsrail’in hesap vermeksizin sürdürdüğü soykırımına açmaya devam eden bir anlaşma sürecinden bahsediyoruz!

Elbette bu, bir anlaşma değil; dünyanın irili ufaklı bütün akbabalarının çullandığı küçücük bir coğrafyada boy veren direnişi, umudu boğma operasyonudur.

Kelli felli onca idareci, lider Şarmu’ş-Şeyh’te şarlatan Trump ve firavun Sisi etrafında nasıl bir araya geldi, gördünüz! İşte o toplantı, varılmak istenen yeni dünya düzeninin bir temsilidir.

O toplantıya katılanlar; zalimlerin, emperyalistlerin, küresel şeytanların etrafında saf tutanlar işbirlikçiliği bir siyaset ve vâr oluş biçimi olarak gördüklerini bir kez daha bütün dünyaya ilan etmişlerdir.

O mel’un toplantıyı, o toplantının vizyon ve dayatmalarını reddediyoruz!

Mazlum Filistin halkını, yakılıp yıkılan Gazze şeridini; bağı bahçesi, evi barkı ve Mescid-i Aksâ’sıyla talan edilen Batı Şeria’yı tümden teslim almayı, tarih sahnesinden silmeyi ve Batı Asya’nın coğrafya ve halklarını sindirmeyi amaçlayan bu toplantıyı bütün bileşen ve hedefleriyle reddediyoruz!

Direniş’in yoldaşları,

Sahte ateşkese rağmen Siyonistler yüzlerce Gazzeli kardeşimizi katletti! Dün gece türlü bahanelerle Gazze’de çok sayıda Filistinli, çadırlarında bombalandı, yakılarak öldürüldü.

Gazze şeridinin çok büyük kısmındaki işgallerini bu ateşkes sayesinde daha çok tahkim etme fırsatı bulan Siyonistler karşısında yalnız bırakılan Direniş, büyük ikilemlerle baş başa bırakıldı.

Yıllardır, “Kudüs’ün Özgürlüğü Ümmetin Özgürlüğüdür!” hakikatini meydanlarda yükseltmeye gayret edenler olarak açıklamamızın başındaki tespite dönüp tabloyu netleştirelim:

Emperyalizm; Filistin’i, İslam dünyasını tahakküm altında tutup sömürebilmek için bir kapı, bir geçit, bir üs olarak görüyor. Bu kapı, bu üs sağlama alınırsa bütün bir Batı Asya’yı, bütün İslam halklarını kendisine boyun eğdirebileceğine inanıyor.

Bölgedeki rejimlerin çok büyük kısmı da bu idealde emperyalizmin safında konuşlanmış durumda, işbirlikçilikte adeta birbirleriyle yarışıyorlar.

Bölge halkları olarak bu fotoğrafa bakıp bir karara varmalıyız: Hâli- hazırımız ve istikbalimiz için nasıl bir tercihte bulunmalıyız?

Geleceğimizi muhasara etmek, bütün bir bölgemizi sömürüp yağmalamak, özgürleşme irademizi yok etmek isteyen bu projeye onay verip teslim olmayı mı seçeceğiz yoksa direnişi, intifadayı yükseltip haysiyetimizi, ezilenleri, yoksulları ve hürriyeti gasp edilenleri mı savunacağız!

İntifadanın dostları!

Gazze Direniş’i, emperyalizm ve Siyonizm karşısında bahsettiğimiz o direniş geçidini tutma mücadelesidir. Bu mücadelede Filistin halkı büyük bedeller ödemiştir, ödemeye de devam etmektedir.

Bu büyük, amansız mücadelede İslam dünyası dediğimiz devletler ve onların yöneticilerinin önemli bir kısmı ise doğrudan soykırımcı işgalcilerin yanında saf tutmuştur.

BTC boru hattı, İslam coğrafyasının zenginliklerini işbirlikçi rejimler aracılığıyla İsrail savaş makinesine aktarmaktadır.

İncirlik ABD üssü ve Kürecik NATO radarı, İsrail’i ve bölgedeki emperyalist unsurları korumaya devam etmektedir.

İsrail’le ticaret, iptal kararlarına rağmen alabildiğine devam etmiştir. Sahte ateşkes ortamında, limanlarımızdan İsrail limanlarına sevkiyat yapan gemi trafiği daha da hızlanmıştır.

İsrail saldırganlığının Lübnan’da, İran’da, Yemen’de neler yaptığını; emperyalist fitnenin Sudan’da halklarımızı ne duruma getirdiğini görüyoruz.

Bütün bunlara rağmen emperyalizme, Siyonizm’e verilen bunca desteği sorgulamazsak bütün geçitlerimiz, bütün kapılarımız bir bir düşecektir.

Trump’la dost olmakta yarışan İslam dünyası liderlerinin utanç verici tutumlarını reddediyoruz!

Zillet bizden uzaktır!

Herkes bilip duysun ki sonuna kadar Direniş’in yanındayız; direnen kardeş halklarla yan yana, omuz omuzayız!

Dünyanın dört bir yanında yükselen küresel intifada çağrısının insanlığın kurtuluş umudu olduğuna inanıyoruz ve şu hakikatten asla şüphe etmiyoruz:

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!

Devamını Okuyun

Haberler

Dilaver Demirağ ile Anarşizm Atölyesi (video)

Yayınlanma:

-

Özgür Yazarlar Birliği’nde, “Dilaver Demirağ ile Anarşizm” atölyesi başladı.

Atölyenin ilk programı, “Tanışma-Anarşizme Giriş” başlığı ile 26 Ekim 2025 Pazar günü yapıldı.

Dilaver Demirağ’ın Anarşizm hakkında genel bir çerçeve çizdiği program, katılımcıların katkısıyla devam etti.

Atölyenin ikinci programı “Anarşi Irmağı: Anarşizmin Tarihi ve Kurucu Kuşak”, üçüncü programı “Anarşizm Çeşitleri ve Çağdaş Anarşizm“,  dördüncü programı da  “Dini Anarşizmler” başlıklarıyla yapılacak.

Bir sonraki program 30 Kasım 2025 Pazar günü olacak.

İlk program, video kaydından takip edilebilir.

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Ateşkes Eylemi: “Filistin’de İki Devletli Çözüm Tuzaktır!”

Yayınlanma:

-

Gazze’de varılan ateşkesin ardından Eğitim ilke-Sen, Sağlık İlke-Sen, ÖYB ve TOKAD tarafından Üsküdar’da yapılan eylemde direnişin süreceği ve Filistin’in özgürleşeceği vurgulanırken “iki devletli çözüm” plânları “tuzak” olarak sunuldu ve reddedildiği beyan edildi.

“İki Devletli Çözüm Direniş’e İhanet, Tam İki Sene Direndik Siyonizm’e Boyun Eğmedik, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Direniş Sürüyor İntifada Büyüyor, İhanete Geçit Vermeyeceğiz, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, Yaşasın Akdeniz İntifadası, Katil İsrail Filistin’den Defol, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet” sloganları atılıp tekbir getirildi, konuşmalar yapıldı.

Topluluk adına Gülşah Eldemir’in okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

Emperyalizme, Siyonizm’e, İşbirlikçilik ve İhanete, İki Devletli Çözüm Tuzağına Karşı Direniş Sürecek, Filistin Özgür Olacak

Bismillâhirrahmânirrahîm

Hakikatin Yanında Israrla Duran Filistin Dostları,

İnsanlığın uzun tarihinin eşsiz bir ânına tanıklık ediyoruz!

Şu dünyadan gelip geçenlerin pek azına nasip olan bir tanıklıktır bu.

Tam 2 sene boyunca eşi benzeri görülmemiş bir saldırganlığa karşı verilen amansız bir direnişin neticesinde alnının akıyla insanlığın vicdan ve ufkunu ayakta tutmaya muvaffak olmuş yiğitlerin azim ve kararlılıklarına tanık oluyoruz.

Ne mutlu ki Rabbimiz bu haysiyet mücadelesine şahit olarak yazdı bizleri!

Biliyoruz ki bu günleri yaşayan, bu tanıklıklara ulaşan bir insan için ötesi yoktur.

Akılların almayacağı, zihinlerin kavrayamayacağı bir iradeyi kuşanan Filistin halkı emperyalistlerin sınırsız desteğindeki Siyonist saldırganlığa boyun eğmedi.

Bu amansız saldırganlığın karşısında evlatlar, anne babalar, gençler özgürlük yolunda kendilerini feda ettiler ancak zalimlerin karşısında diz çökmediler!

Baştan başa yıkılan Gazze teslim olmadı!

Evlerinden, mahallelerinden, şehirlerinden sürülüp duran Filistin halkı teslim olmadı!

Evlerinden uzakta aç susuz, derme çatma çadırlarda barınmaya çalışırken üzerlerine yağan bombalarla yakılan bu aslanlar teslim olmadı!

Müslümanlar sahipsiz bıraktığı için geleceklerini tünellerde savaşarak kurmaya çalışan yiğitler teslim olmadı!

Çocuklarla ve hastanelerle savaşan soykırımcı İsrail’e karşı insanüstü bir çaba ile karşı koyan Filistinli sağlık çalışanları teslim olmadı!

Bu onur ve haysiyet anıtlarından müteşekkil DİRENİŞ’in önünde en derin minnet ve hürmetle eğiliyoruz.

İntifada dostları,

Gazze direnişi insanlığı ikiye ayırmıştır.

Âl-i İmrân sûresi 179. ayette “Allah, iyiyi kötüden ayıracaktır.” buyurulmaktadır.

Rabbimiz bugün bunu, Gazze direnişi aracılığıyla yapmıştır.

Evet, Gazze direnişi dünyayı ortadan ikiye bölmüştür.

Emperyalizmin, Siyonizm’in, işbirlikçiliğin ve ihanetin yanında hizalananlarla DİRENİŞ’i dost edinip İntifada ateşini harlayanlar iki farklı cephe hâlinde kendilerini tarihe tanık olarak kaydettirmişlerdir.

Büyük Şeytan ABD önderliğindeki NATO bloğu var gücüyle İsrail’in yanında saf tutmuş; egemen dünya düzeni, Gazze’deki soykırım savaşı marifetiyle bütün mazlum ve mustazaflara gözdağı vermek istemiştir.

Allah’ın işine bakın ki Yahya Sinwar’ın şehit olmadan az önce fırlattığı sopası onların bütün plânlarını bozup parçalamıştır!

Gazze’nin hayranlık uyandıran direnişi uzak Asya’dan Amerika’ya, Avrupa sokaklarından Afrika’nın hesap sorma iradesine sahip halklarına, üniversite kampüslerinden hayatın bütün alanlarına kadar karşısında durulamayan bir tsunami vâr etmiş; vicdanları egemen dünya düzenine karşı ayaklandırmıştır.

Zalimler kaybetmiş; mazlumlar, İntifada’nın yükselen alevleriyle mücadele azim ve kararlılıklarını bilevlemişlerdir.

İki sene boyunca Gazze direnişinin yanında saf tutan yürekler!

Siyonist İsrail’i besleyen damarları kurutmak için meydanlardan hiç geri durmadınız!

2002’de İsrail’le ticaret 1,5 milyar dolar idi, meydanlarda bu ihanetin durması için haykırdınız!

2011’de İsrail’le ticaret 5 milyar dolara ulaşmıştı, her vesileyle meydanlarda bu rekor ticareti kesme çağrılarını yükselttiniz.

2022 sonunda İsrail’le ticaret 9,5 milyar dolar seviyelerine çıkmıştı, bu ihanet ve işbirliğinin ardından gelen Aksâ Tûfânı boyunca bu hakikati anlatmaya ve bu kirli ticareti durdurmaya çalıştınız!

Ankara’da şaşaalı törenlerle karşılanan İsrail cumhurbaşkanına “defol” demek için meydanları doldurdunuz!

Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından Siyonist savaş makinesinin damarlarına kan olarak akan petrolün vanalarını kapatmak için çırpındınız!

Başta İstanbul limanları olmak üzere Siyonistleri besleyen tedarik zincirinin en önemli halkası olan gemileri Türkiye limanlarından kovmak için gecenizi gündüzünüze kattınız!

İsrail’i koruyan İncirlik ve Kürecik üslerinin sökülmesi için bıkmadan usanmadan koşturdunuz!

Sizin bu mücadeleniz işbirlikçi AKP iktidarı tarafından engellendi; iftiralara, kovuşturmalara uğradınız, hapse atıldınız, yargılandınız!

Kitleleri Filistin duyarlığı ile aldatmaya çalışanların karşısına hakikatlerle çıktınız.

Onca karşı çıkışınıza rağmen BTC boru hattından katil İsrail’in tanklarına, uçaklarına akan petrolü kesmediler!

Onca feryadınıza rağmen Siyonizm’e can suyu olan gemileri limanlardan kovmadılar!

“Filistin’e ihanet” olarak vasfettiğiniz İsrail’le ticareti kesmediler, türlü hilelerle bu ihanete yol vermeye devam ettiler!

“Siyonist sermaye” olarak tanımladığınız İçdaşların, Zorluların İsrail’in çeliğini, enerjisini tedarik etmesini durdurmaya çalıştınız ama işbirlikçi sermaye İsrail’in dostu olmaktan vazgeçmedi!

Siyonist ZIM ve MAERSK gemi ve tırlarını limanlara ve karayollarına sokmamak için elinizden geleni yaptınız ancak iktidar sahipleri bu hususta hiçbir şey yapmadı!

Eşsiz Gazze Direnişi gibi bu eşsiz işbirlikçilik ve ihanet de tarihe ve Allah’ın katına kayıtlanmıştır.

Bunun hesabın Âlemlerin Rabbi olan Allah âhirette elbette soracaktır.

Herkes emin olsun ki biz de bu dünyada bu hesabın peşinde olacağız!

Şuarâ sûresi 227. âyet, bu hususta bizi temin etmektedir:

“Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir!”

Gazze direnişinin yârenleri!

Filistin’de direniş yüz yıldır sürüyor!

Filistin halkı, yüz yıldır ağır bedeller ödüyor; NAKBAlara, yalnızlaştırmalara, sürgünlere, ihanetlere göğüs geriyor!

Filistin halkı özgürlüğü tırnaklarıyla, kanıyla, alın teriyle adımlıyor!

Gazze’de, Batı Şeria’da DİRENİŞ, adım adım yeni mevziler kazanıyor; işbirlikçiliğin ve ihanetin yüzündeki perdeyi yırtıp atıyor!

Ülkeleri düşüren, siyasal gerçeklikleri alt üst eden Ortadoğu’daki yeni durumla birlikte şimdi mücadele bambaşka, zorlu bir aşamaya geçiyor.

Belli ki imkânsızlıkları parçalayan Filistin direnişi yeni süreçlere hazır!

Filistin dostlarının; Siyonizm’in, emperyalizmin, işbirlikçilerin karşısına dikilenlerin bu yeni aşamada çok daha kararlı olması gerekecek.

Filistin’in, bir bütün hâlinde Ortadoğu’nun ancak emperyalist zincirin halkalarının teker teker kopartılarak özgürleştirilebileceğini kavrayan, mücadeleyi bu doğrultuda inşa eden güçlü, kuşatıcı bir perspektife ihtiyacımız var.

Kardeşler!

Filistin halkını, direniş önderlerini, bölge ülkelerini hedef alan Siyonist saldırganlık; sahipleri emperyalistlerle birlikte DİRENİŞ duvarına çarpmıştır.

Veyl olsun Büyük Şeytan ABD’nin başkanı ve emperyalizmin şefi Trump’ın yanında saf tutarak Direniş’i boğmaya çalışan işbirlikçi bölge ülkelerine!

Veyl olsun “iki devletli çözüm” aldatmacasını, ihanetini dillendiren; Kudüs’ün batısını ve Filistin’in 4’te 3’ünden fazlasını Siyonistlere vermeyi kabul ettirmeye çalışanlara!

Filistin’de, Lübnan’da, İran’da, Yemen’de onca bedeller ödeyen Direniş’in rağmına emperyalizmin ve Siyonizm’in saflarını tahkim etmeye çalışan işbirlikçiliğin ve ihanetin karşısında durmaya devam edeceğiz!

Bütün bir yeryüzünü ayağa kaldıran, “Küresel İntifada” meşalesini insanlığın ufkuna diken; Mavi Marmara, Madleen, Hanzala, Sumud ve Özgürlük filosu ve March to Gaza yürüyüşü sûretlerinde insanlığı örgütleyen irade, Direniş hattında kararlılıkla durmaya devam edecektir.

Direnişin teslimiyeti reddeden bu güçlü zaferi mübarek olsun!

Selam olsun Gazze’nin, Filistin’in boyun eğmeyen iradesine!

Selam olsun Küresel İntifada çağrısını yükselten dünya halklarına!

Şehitlerin yolunu sürdüreceğiz!

Yaşasın Küresel İntifada!

Eylemin video kaydı linkten takip edilebilir:

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x