Connect with us

Haberler

Yoksulluk Derinleşiyor: Açlık Sınırı 13.334 Liraya Yükseldi

Yayınlanma:

-

TÜRK-İŞ’in açıkladığı Eylül-2023 araştırmasına göre açlık sınırı 13.334, yoksulluk sınırı ise 43.433 liraya yükseldi. Açlık sınırı böylece, 11.402 lira olan Asgari Ücreti yaklaşık 2 bin lira geçmiş oldu.

Aynı araştırmada gıda harcamalarında 12 aylık ortalamalara göre değişim oranı ise % 106,21 olarak hesaplandı.

Araştırma ile ilgili TÜRK-İŞ açıklamasının tamamı şu şekilde:

  • MUTFAK ENFLASYONU AYLIK %9,31 ON İKİ AYLIK %84,04, YILLIK ORTALAMA %106,821 ORANINDA ARTTI.
  • DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AYLIK GIDA HARCAMASI TUTARI (AÇLIK SINIRI) 13.334 TL,
  • GIDA İLE BİRLİKTE DİĞER TÜM TEMEL HARCAMALARI İÇİN HANEYE GİRMESİ GEREKEN TOPLAM GELİR TUTARI(YOKSULLUK SINIRI) İSE 43.433 TL,
  • BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 17.336 TL‘YE ULAŞTI.

2021 Ocak’tan 2023 Eylül ayına 4 kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı tam 5 katına çıktı!

TÜRK-İŞ Açlık Sınırı Endeksi (TASE Ocak 2021=100) Eylül’23: 500,80

Başta iktisaden dar ve sabit gelirlileri olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve halkın en temel sorunu olarak nitelenebilecek enflasyon, resmi verilerin ötesine geçen bir gerçeklikle günlün yaşam üzerinde etkili olmaya devam etmektedir. Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyonun önümüzdeki kısa vadeli dönemde de etkili olacağı öngörülmektedir.

TÜRK-İŞ çalışmasının ortaya koyduğu gibi, bilhassa son iki yıl içinde aşırı yükselen gıda fiyatları bireyleri ve aileleri çok olumsuz etkiledi. Gıda fiyatlarının artmasında öncelikle yetersiz üretimin olması, tarımsal üretim girdilerinde maliyet artışları ile üretim, tedarik ve satış zinciri içerisinde orantısız fiyat değişimleri önemli rol oynadı.

Kuşkusuz emeğin milli gelirden aldığı payın giderek gerilemesinin bir sonucu olarak yoksul daha da yoksullaştı. Bu süreçte, artan ücret gelirine rağmen devam eden yüksek fiyat artışları hayat pahalılığını dayanılmaz noktalara taşıdı. Özellikle dolaylı vergilerdeki artış, gelir vergisinde bu aylarda giderek yükselen oranlar ücretli çalışanların gelirlerini daha da aşındırdı. Uygulanması gereken gelir politikasında esas olması gereken, gelirlerin gerçek enflasyon seviyesinden daha fazla artması ve insana yakışır yaşam koşullarını sağlayacak düzeyde harcamayı karşılayacak seviyede refahın adil paylaşılmasıdır.

TÜRK-İŞ Araştırmasının 2023 Eylül ayı sonucuna göre;

  • Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı)  13.334,13 TL’ye,
  • Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarınıntoplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 43.433,65 TL’ye,
  • Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 17.336,25 TL’ye yükseldi.
Çizelge 1: Dört Kişilik Ailenin Açlık ve Yoksulluk Sınırı (TL/Ay)*
Eylül   2022 Aralık 2022 Temmuz 2023 Eylül  2023
Yetişkin Erkek Gıda Harcaması 2.187,42 2.451,55 3.652,83 4.004,67
Yetişkin Kadın Gıda Harcaması 1.735,46 1.951,20 2.993,12 3.246,01
15–19 Yaş Grubu Çocuk Gıda Harcaması 2.157,42 2.421,55 3.604,08 3.952,17
4–6 Yaş Grubu Çocuk Gıda Harcaması 1.164,88 1.306,27 1.947,99 2.131,26
Açlık Sınırı (4 Kişilik Ailenin Gıda Harcaması) 7.245,18 8.130,57 12.198,04 13.334,13
Yoksulluk Sınırı (4 Kişilik Ailenin Toplam Harcaması) 23.599,93 26.483,94 39.733,03 43.433,65

* Harcama tutarları, yuvarlama nedeniyle, toplamda farklı olabilmektedir.

TÜRK-İŞ’in verilerine göre “mutfak enflasyonu”ndaki değişim Eylül 2023’te şu şekildedir:

  • Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre % 9,31 oranında gerçekleşti.
  • Sekiz aylık değişim oranı ise % 64,00 olarak tespit edildi.
  • Son on iki ay itibariyledeğişim oranı  % 84,04 oldu.
  • On iki aylık ortalamalara göre değişim oranı ise % 106,21 olarak hesaplandı.
Çizelge 2: Gıda Harcamasındaki Değişim %
Eyl’21 Eyl’22 Aralık’22 Eyl’23
Bir Önceki Aya Göre Değişim Oranı 0,17 5,15 4,41 9,31
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre Değişim Oranı 76,80 98,41 64,00
Son On İki Ay İtibariyle Değişim Oranı 130,01 98,41 84,04
On İki Aylık Ortalamalarla Değişim Oranı 106,28 106,21

TÜRK-İŞ hesaplamasında temel alınan ve doğrudan piyasadan derlenen fiyatlara göre, gıda ürünlerinde Eylül 2023 itibariyle gözlemlenen değişim harcama gruplarına göre şu şekilde oldu:

  • Süt, yoğurt, peynir grubunda;

Bir ayda süt ortalama %8 zamlanırken, peynir fiyatı sınırlı düzeyde geriledi, yoğurt fiyatı sınırlı düzeyde arttı. Yeni beslenme kalıbıyla araştırıya başlandığı Ocak 2022’den bu yana bu gruptaki ürünler 3 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohum ürünlerinin bulunduğu grupta;

Et ve Süt Kurumu’nun (ESK), Ankara Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği bünyesinde faaliyet gösteren marketlerin bir kısmına, Nisan sonu itibariyle ithal edilmiş olan karkas etleri düşük fiyattan vermesi sayesinde dana kıyma 190 TL, kuşbaşı 210 TL’den satılmaya başlanmıştı. Bu ürünler sırasıyla bu ay 289 TL ve 329 TL’den satıldı. Bunun yanında ulusal zincir marketler ve Ankara’nın dernek üyesi olmayan ve olup da yerli et satmaya devam eden yerel marketlerinden pek çoğunda dana kıyma ortalama 330, kuşbaşı ortalama 373 TL’den reyonlardaki yerini aldı. Av yasağının sona ermesiyle hamsi 100 TL’den, en çok talep gören deniz balıkları bir ayda %5 fiyat düşüşüyle beraber tezgâhlarda ortalama 164 TL’den satılmaya başladı. Bir ayda nohut %28, yağlı tohumlar (kuruyemiş) %27, yeşil mercimek %20, tavuk yumurtası ve kuzu eti % 17, kırmızı mercimek %13, kuru fasulye % 11, dana eti %9, tavuk sınırlı seviyede zamlandı.

Yeni beslenme kalıbıyla araştırıya başlandığı Ocak 2022’den bu yana balık, kuru fasulye, kırmızı mercimek, yağlı tohum 2 kattan; yumurta, tavuk, kuzu, yeşil mercimek 3 kattan; nohut 4 kattan; dana 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Ekmek ve tahıllar grubunda;

Bir ay içinde irmik %13, pirinç %10, bulgur %9, ekmek %8, makarna %5, un sınırlı seviyede fiyat artışı yaşadı. Ankara’da 7 TL’ye satılan 200 gramlık beyaz ekmek üzerinden hesaplandığında 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek masrafı 735 TL oldu. Ocak 2022’den bu yana ekmek, pirinç, bulgur, makarna 3 kattan; un ve irmik 2 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Taze sebze-meyve grubunda;

Semt pazarlarında hem yeşil soğan, maydanoz gibi salata yeşilliklerinin hem de ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları yükseldi. Kuru soğan 20 TL’ye dayanırken patates 20 TL’nin üzerine çıktı. Brokoli, karnabahar, kabak, patlıcan, sivri biber, fasulye, barbunya, havuç ve limon fiyatları artarken karalahana, turp, köy biberi, domates fiyatları geriledi. Bu ayın zam şampiyonu %60’lık fiyat artışıyla barbunya oldu. Nektarın, çilek, üzüm, şeftali armut fiyatları yükseldi. Karpuz, kavun, muz, erik fiyatları düştü. En düşük fiyatlı meyve bu ay yine 20 TL ile elma oldu. Ortalama sebze (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık vb. salata yeşillikleri dâhil değil) kg fiyatı 29,40 TL, ortalama meyve kg fiyatı 32,96 TL oldu. Hesaplamada -bu ay- 23’ü sebze ve 9’u meyve olmak üzere toplam 32 üründeki fiyat değişimi dikkate alındı. Ortalama meyve-sebze kg fiyatı 26,95 TL olarak tespit edildi (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık gibi salata yeşillikleri bu hesaplamada “Ortalama Meyve-Sebze Fiyatı”na dâhil edilmektedir). Yeni beslenme kalıbıyla hesaplamanın yapıldığı Ocak 2022’den bu yana meyve 7 kattan; sebze 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Temel yağ ürünlerinin bulunduğu grupta;

Bir ay içinde margarin %17, zeytinyağı %8, ayçiçek yağı %4 zamlandı. Tereyağı fiyatı sabit kaldı. Ocak 2022’den bu yana ayçiçek yağı 1 kattan; tereyağı ve margarin 3 kattan; zeytinyağı 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden;

Bir ay içinde ıhlamur %64, baharat %49, siyah zeytin %39, yeşil zeytin %34, çay ve reçel %7, salça %6, şeker %5, pekmez %4 fiyat zamlandı. Tuz fiyatı %7 geriledi. Ocak 2022’den bu yana zeytin 5 kattan; tuz, baharat, şeker, pekmez 4 kattan; çay, ıhlamur, reçel, salça 3 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

Kaynak: www.turkis.org.tr

 

Tıklayın, yorumlayın
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Haberler

Erol Eğrek Cinayeti Üsküdar’da Protesto Edildi

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve ÖYB, Üsküdar’da bir eylem tertip ederek tazminat hakkını talep eden Erol Eğrek’in Çalık Holding güvenliği tarafından katledilmesini protesto etti.

Eylem boyunca “Hak Hürriyet Adalet Direnişle Gelecek, Katil Sermaye Hesap Verecek, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Katil Çalık Hesap Verecek, Koruma Kollama Katilleri Yargıla, Emekçiler Köle Olmayacak, Yaşarken Kölelik Ölürken Cinayet, Yaşasın Emeğin  Dayanışması, Sermayeyi Değil Yaşamı Savun, Sermayeyi Değil Emeği Savun, Sömürücü AKP Hesap Verecek, Emeğe Uzanan Eller Kırılsın” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Sacide Uras’ın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

Erol Eğrek Cinayeti, Gözü Dönmüş Sermaye Düzeninin Emek ve İşçi Düşmanı Yüzünü Bir Kez Daha Göstermiştir!

Erol Eğrek, tazminat hakkını istediği için EMEK VE İŞÇİ DÜŞMANI GÖZÜ DÖNMÜŞ SERMAYE DÜZENİNİN Çalık Holding güvenliği tarafından dövülerek katledildi! Bu cinayetin hesabını sormak için alanlardayız!

Evet, emek düşmanı Çalık Holding’ten tazminatını isteyen bir işçi hunharca katledildi!

Holdingin, Türkmenistan’da bulunan fabrikasında çalışan 49 yaşındaki Erol Eğrek, 10 yıldır tazminat mücadelesi veriyordu. Çalık Holding’den 7 milyon lira tazminat alacağı bulunan Eğrek, defalarca sesini duyurmaya çalıştı. Eğrek, bu süreçte açtığı tüm tazminat davalarını da kazandı ancak hakkı olan tazminatı ödenmedi.

Böylece egemenlerin hukukunun ezilen sınıflar için ne manaya geldiği bir kez daha görülmüş oldu.

Cuma günü İstanbul Şişli’de bulunan Çalık Holding binasına tazminatı için görüşmeye giden Erol Eğrek, binaya alınmadı. Eğrek ile bina güvenliği ve korumalar arasında gerginlik çıktı, Eğrek’in binaya girişi engellendi.

Binaya girmeden önce bir videoyla son kez sesini duyurmak isteyen Eğrek, “10 yıldır tazminatımı alamıyorum. Haklarım için uğraşıyorum. Tazminat haklarımı versinler, başka bir isteğim yok!” dedi.

Bina önünde kafasına ateşli silah dayayan Eğrek, tam 10 kişi tarafından darp edildi. 10 kişi, hakkını arayan Eğrek’in etrafını sararak onu öldüresiye dövdü. Aile, Eğrek’in ölümünün hastanede değil, holding binasında olduğunu savunuyor.

Aileye göre olay yerindeki polis ekipleri de sağlık görevlilerine Eğrek’in darp sırasında fenalaştığını söylüyor. Uğradığı darptan sonra Eğrek, Okmeydanı Cemil Taşçıoğlu Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı, daha sonra cansız bedeni Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.

Senelerce ÇALIK Bünyesinde Çalıştı

Eğrek, 1997’de ÇALIK bünyesinde GAP Güneydoğu Tekstil’de çalışmaya başladı. Fabrikanın ring iplik bölümünde 5 yıl boyunca elektrik-elektronik bakım sorumlusu olarak çalıştı. 2003’te Türkmenistan’a giden Eğrek, Aşkabat ve Kıpçak kentlerinde holdinge bağlı Balkan Dokuma Fabrikası ve Serdar İplik’te elektro-mekanik alanında çalışmaya başladı. Eğrek, daha sonra Türkmenistan’da Belda İnşaat’a bağlı Türkmenbaşı şantiyelerinde de elektrik şefi olarak çalıştı.

Eğrek, ÇALIK ile yakın ilişkileri olduğu bilinen COTAM’da da çalıştı. Türkiye’ye dönerek çalışmaya devam eden Erol Eğrek, CV’sine “ISO denetimleri, zayıf akım sistemleri, otomasyon çözümleri ve hakediş hazırlama konularında uzmanlaştığını” yazdı.

Eğrek, 10 yıllık çalışmasının karşılığında alacaklarını talep etti, tazminat alacakları için farklı tarihlerde birden fazla kez yasal yollara başvurdu. Eğrek’in öldürülmeden önce paylaştığı belgelere göre holding, kendilerinin alacaklardan doğrudan sorumlu tutulamayacağını savundu. Eğrek, daha önce yöneticilerden bazılarının ‘Gülen Cemaati mensubu’ olduğunu, kendisine baskı ve mobbing uyguladıklarını iddia etmiş, bu iddialarına yönelik açılan iftira davasını da kazanmıştı.

“Babamın Hayatını, Bizim Hayallerimizi Çaldılar”

Erol Eğrek’in 4 çocuğundan biri olan Yasin Eğrek, babasının mücadelesini tek başına verdiğini söyledi ve “Babamın 13 yıldır alacağı var. Bu zamandır uğraşıyor, hiçbir zaman sesini duyuramadı kimseye. Defalarca bize ‘Kimse sesimi duymuyor!’ diyordu. Oraya kötü niyeti olmadan gitti. Elindeki silahla kendisine de sıkmazdı. Babam çok zeki, çok iyi kalpli bir insandı. Çok merhametliydi!” diye konuştu.

Yasin Eğrek, ÇALIK Holding’ten haklarını isteme sürecini şöyle özetledi:

“10 yılı aşmıştır, uğraşıyoruz. Davayı kazandık, vermediler. Arkalarında devlet mi var? Kim var? Davayı kazanmamıza rağmen tazminatını vermediler. Maddi olarak sıkıntılı bir durumdaydı. Ölmeseydi babam, düğünümüz olacaktı. Yaza abimin düğününü yapacaktık. Bizim hayallerimizi bizden çaldılar.”

“Hastanede Öldüğü Doğru Değil”

Babasının ölüm belgesini imzalayan Yasin Eğrek, “Babam darp edilerek öldürüldü. Haberlerde yazdığı gibi hastanede öldüğü doğru değil. Onu binanın önünde dövüp sonra içeri aldılar, içeriden görüntü yok. Biz gördük. Yüzü, boynu, omzu… Her yeri yara bere doluydu. Bir sürü yara vardı; morluklar, darp izi vardı” diye konuştu.

“İşten Çıkartılma Sebebi Uğradığı Baskılardı”

Babasına açılan iftira davasını da anlatan Eğrek, “Babamın işten çıkartılma sebebi uğradığı baskılardı. Müdürlerin FETÖ’cü olduğunu söylediği için işten atıldı. Ama kendisine mobbing yapan bu müdürlere iftira etti diye dava açıldı. Babam bu davayı da kazandı. Bugüne kadar açtığı ya da kendisine açılan tüm davaları kazandı babam. Kazanmasına rağmen tazminatını alamadı. Avukatların, ödeme yapıldığı savunması da gerçek değil. Bize hiçbir şekilde ödeme ulaşmadı. Arkalarındaki güce güveniyorlar. Biz hâkimlere, savcılara derdimizi anlatamıyoruz. Kazandığımız davayı bile bize vermediler” dedi.

Son olarak Yasin Eğrek, ablası, abisi ve ikiz kardeşi için şu çağrıda bulundu: “Bunu okuyan, gören herkes babam için gücü yettiği her yerde sesimizi duyursunlar. Bizim sesimizi kısamayacaklar. O bizim için sesini yükseltti, bizim için kendisini feda etti. Böyle olsun kimse istemezdi.”

Evet, katledilen Erol Eğrek’in oğlu böyle anlatıyor babasının dövülerek öldürüldüğü olayı ve bütün bir süreci.

Aslında bütün bu anlatılanlar emeğe, emekçiye, yoksul işçi sınıfına bu ülkede patronların, devletin, hukukun, mahkemelerin nasıl muamele ettiğinin açık kanıtı olarak okunmalıdır. Emekçilerin alın teri göstere göstere çalınmakta, üstüne bir de darp edilmekte, bununla da yetinmeyip güpegündüz öldürülmektedir!

Gözü dönmüş azgın sermaye düzeninin bu Firavunvârî tavrına yabancı değiliz! Dünyanın dört bir yanında olduğu gibi ülkemizde de bu pervasız, arsız düzen için alın terinin, emeğin hiçbir kıymet-i harbiyesi kıymeti yoktur.

Erol Eğrek’i vahşice katleden düzenin hep birlikte röntgenini çekelim:

Milyonlarca emekçiye, açlık sınırında yaşamlar dayatan şeytânî sermaye düzeni halkımızı amansız bir cendereye almıştır. Kölelik, rıza gösterilmesi istenen bir statü olarak kabul ettirilmek istenmektedir. Sermayesever AKP düzeni, sömürücü politikalarıyla hâneleri yangın yerine çevirmiştir.

Alın teri yağmalanmış, emek değersizleştirilmiştir.

Çalık Holding’in vergi karnesine bakalım arkadaşlar. İşçisini gün ortasında katleden ve AKP’li yıllarda korunup kollanarak azmanlaşan bu holding, 2019’dan bugüne pek çok benzeri gibi hiç kurumlar vergisi ödememiştir.

Faturası yoksullara kesilen sözüm ona “krizler”, kapitalistler için daha büyük ve yeni fırsatlar yaratmakta; işçilerden, emekçilerden çalınanlarla harâmîler, servetlerine servet katmaktadır!

 

 

Şunu peşinen söylemeliyiz ki, kölelik düzeninin en açık, en net göstergesi asgarî ücrettir. Asgarî ücret hâl-i hazırda 22 bin 104 lira 67 kuruş olarak uygulanırken açlık sınırı 25 bin liraya ulaşmıştır! Şair Turgut Uyar’ın mısralarına yansıdığı üzere “Açlık Çoğunluktadır!”

Bu hakikat, Türkiye’deki mevcut durumun en net fotoğraflarından biridir.

Hakça Üretim ve Bölüşüm, Âdil Paylaşım” ilkesini reddeden bu sömürü düzeninde, emekçilere ancak kölelik rolü biçilmiştir!

Türkiye, emekçiler için bir cehennem konumundadır. Artık dünyanın en prestijli iktisat dergilerinde sömürü oranı en yüksek ülkeler arasında gösteriliyoruz.

Köleci kapitalist düzen işçileri kesintisiz bir katliâma tâbi tutmaktadır. Erol Eğrek kardeşimizi güpegündüz katleden bu azgın düzen bakın bir yılda, bir ayda, bir günde kaç işçi kardeşimizi katlediyor:

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre 2024 yılında her gün en az 5 işçi olmak üzere 2 bine yakın emekçi kardeşimiz, iş cinayetlerinde katledilmiştir.

MESEM öğrencisinden mevsimlik tarım işçisine, gencinden yaşlısına, mültecisinden yerlisine, kadınından erkeğine kadar onca işçi kardeşimiz yollarda, makine başlarında, inşaatların tepelerinde, siyanür havuzlarında katledilmiş; sermayedarlarların daha çok kazanma hırsları için yaşamlarından kopartılmıştır.

Her ay 200’e yakın emekçi, yoksul halkımızın evlatları bu cinayet düzeninde katledilmek üzere sırasını beklemektedir.

Bu süregiden katliam düzenini egemenler sorun etmeyip halkımızın gündeminden kaçırmakta, bununla da yetinmeyip mahkeme kararlarına rağmen alacaklarını ödemedikleri yoksul emekçileri egemen düzenin hukukuna güvenerek uluorta katletmektedirler.

“Kader” söylemiyle Allah’ın dinine iftira atarak işçiye “Yaşarken kölelik, ölürken cinayet” dayatılmaktaydı şimdi o söyleme de gerek kalmadan doğrudan cinayet tercih edilmeye başlandı.

Dikkat edelim arkadaşlar: Bu tablo, korkunç bir tablodur!

Elbette Allah kimseye zulmetmez fakat egemen azınlıklardır ezilenlere, mazlum ve mustazaflara zulmeden!

Şundan eminiz ki Âlemlerin Rabbi Allah, bu katliamcı fâillerin hesabını ahirette mutlaka görecektir; biz de bu hesabı bu dünyada sormak için elimizden geleni yapacağız!

Sokak ortasında kadınları öldürenler, işçileri türlü yollarla katledenler bu cesareti nereden alıyorlar? Bu sorunun cevabını elbette hepimiz biliyoruz! Cezasızlık, hukuksuzluk bütün bu döngünün ana sebeplerindendir.

2023 yılında canlı canlı yakılarak öldürülen Afgan işçi Vezir Mohammad Nourtani’nin katillerine daha dün ödül gibi cezalar verilmedi mi?

Mahkeme kararlarıyla haklı olduğu kesin olan Erol Eğrek, gasp edilen hakkını almak için, çocuklarına yuva kurmak için uğraşırken gündüz vakti ÇALIK güvenliği tarafından katledilmiştir. Bu cinayet, iş kazası diye geçiştirilen ve ayda 200 civarındaki işçi kardeşimizin hayatına kasteden düzenin gerçek yüzünü ortaya koymuş; yoksul emekçi sınıfların düzen tarafından nasıl göründüğünü açık etmiştir.

Erol Eğrek cinayetinin ve katledilen bütün emekçi kardeşlerimizin hesabını soracağız! Bıçak kemiğe dayanmıştır. Herkes bilsin ve duysun ki Allah’ın izniyle emekçiler köle olmayacak, köleci düzen yıkılacak!

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Gazze Nöbetleri Devam Ediyor

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, Özgür Yazarlar Birliği ve TOKAD tarafından tertip edilen Gazze Nöbetleri devam ediyor. 07 Mayıs 2025 çarşamba günü Üsküdar Mimar Sinan Meydanında yapılan nöbet eylemi “Gazze, Yemen ve Mersin Direnişimize Bin Selam!” temasıyla yapıldı.

Eylem boyunca “Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor, Katil İsrail Filistin’den Defol, Yaşasın Yemen Direnişimiz, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, İstanbul’dan Yemen’e Direnişe Bin Selam, Emperyalizm Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Vicdan Gemisi Onurumuzdur, Gemiler Gazze’ye Hayfa’ya Değil, Gemi’ye Vicdana Direnişe Sahip Çık, Zulme Karşı Omuz Omuza, Yaşasın Mersin Direnişimiz, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, Erdoğan BOTAŞ’ın Vanasını Kapat, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Trump’ın Değil Mazlumların Dostuyuz, Rümeysa Öztürk Onurumuzdur” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Şilan Deniz’in okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde: 

Gazze, Yemen ve Mersin Direnişimize Bin Selam!

Gazze’de insanî durumun vahameti giderek artıyor. İnsani yardım koridoru hâlâ kapalı ve beslenme yetersizliğine bağlı nedenlerle 60’a yakın çocuk yaşamını yitirdi.

BM kurumları yardım girişi için sürekli acil çağrı yapıyor. İşgal devleti ise yardım girişlerini tamamen kendisinin kontrolünde olmasını istiyor.

Diğer yandan Siyonist şebeke, işgali tüm Gazze’ye yaymak üzere askeri operasyonu genişletme kararı açıklandı.

Ateşkes sürecindeki esir takasında özgürleşen Batı Şeria’daki kimi Filistinliler yeniden tutuklandı.

İşgal devleti, ABD ve İngiltere, Yemen’in havaalanları, limanları ve altyapı tesislerine ağır saldırılar düzenliyor.

KAHRAMAN YEMEN’İN YANINDAYIZ!

Aksa Tûfanı’nın başından bu yana Gazzeli kardeşlerini yalnız bırakmayan, iman ve hikmet yurdu Yemenli kardeşlerimiz; Ben Gurion Havalimanı’nı 4 Mayıs 2025 tarihinde yeni bir hipersonik füzeyle vurdu.

Buna karşılık Yemen de Ben Gurion havaalanına balistik füzelerle saldırdı. Birçok uçuş iptal edildi, kimi şirketler uzun bir süre için uçuşlarını askıya aldı.

Bu hamlenin ardından deliye dönen siyonist rejim ve onun suç ortağı Amerika, savaş uçaklarıyla Yemen’in başta limanlar olmak üzere Sana Uluslararası Havalimanı dahil birçok noktasını vahşice bombaladı.

Kendisine yönelen bu saldırganlığa rağmen Yemen’in gösterdiği cesaret; siyonistlere karşı açıkça tutum almak yerine türlü mazeretlere sığınan Türkiye ve diğer bölge iktidarlarının iki yüzlü tutumlarını bir kez daha gözler önüne serdi.

Gazzeli kardeşleri için büyük bedeller ödeyen ve hâlâ ödemeye devam eden Yemenli mücahitlerin yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz. “Bedenlerimiz Filistin uğruna parçalansın ama kalplerimiz parçalanmasın” diyen mücahitlere, İstanbul’dan selam gönderiyoruz.

Diğer yandan İran’a dönük tehditler artmaktadır. ABD-İran arasındaki nükleer silah müzakereleri ertelendi. Haftaya Umman’da yeni bir tur yapılması bekleniyor.

Suriye’deki farklı gruplar arasındaki çatışmaları bahane eden işgal devleti, Suriye’nin pek çok noktasına -başkanlık sarayı çevresi dahil- saldırdı.

Bir başka çok önemli gelişme olarak Uluslararası Özgürlük Koalisyonunun bir parçası olan ve yolcuları arasında Mavi Marmara Derneği Başkanı Beheşti İsmail Songür’ün de bulunduğu Vicdan Gemisi, Malta açıklarında İsrail tarafından düzenlenen bir drone saldırısıyla vuruldu.

Malta makamları gemiden yapılan acil yardım çağrısını yanıtsız bırakmış, gemide çıkan yangın mürettebat tarafından güçlükle söndürülmüştür.

Saldırının ardından, gemidekilerin dünyayla iletişimini kesmek için geminin internet ve uydu sistemlerine karartma uygulanmaktadır.

Filistin topraklarında yıllardır işlediği suçların ve yaptığı katliamların cezasını 2010 Mavi Marmara örneğinde olduğu gibi çekmeyen, uluslararası sularda düzenlediği saldırılardan dolayı hesap vermeyen İsrail, her katliamla birlikte daha da cüret kazanmakta, dünyanın sessizliğinden güç alarak yeni yeni suçlar işlemeye devam etmektedir.

Gazze’deki soykırımla mücadele etmeyi, Filistin halkına yardım götürmeyi amaçlayan filoya ve bileşenlerinden Vicdan Gemisi’ne uluslararası sularda yapılan saldırı, İsrail’in kabarık sabıka dosyasına işlenmiş yeni bir suçtur.

Bu saldırıyla işgal devleti, insanlığın tüm ortak değerlerine bir kez daha meydan okumuş, hiçbir hukuk tanımadığını ve hiçbir yaşam hakkına saygı duymadığını bir kez daha göstermiştir.

MERSİN LİMANINDA DİRENİŞ SÜRÜYOR

Mersin Limanı’nda Filistin dostlarına reva görülen muameleyi unutmuyor, halkımıza ve Âlemlerin Rabbine arz ediyoruz! MAERSK’ün ölüm rotasını, ZIM’in Siyonist gemilerini Mersin’e buyur edenlere soruyoruz: Durdurmanız gerekenler direnenler mi, yoksa katillerin ortakları mı?

Kimin yanındasınız?

Hamasete aldanmıyoruz. Ziya Paşanın meşhur beyti, sizin pozisyonunuz açık etmeye yetmektedir:

“Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/

Şahsın görünür rütbe-i akl-ı eserinde”

Bugün Bir Kez Daha Üsküdar’dan, İstanbul’dan Akp İktidarına Sesleniyoruz!

Bakü’den yola çıkıp Tiflis üzerinden Anadolu’ya geçen ve bin kilometrelik bir güzergâh neticesinde Ceyhan’a ulaşan boru hattından Siyonist soykırım makinesine akan petrolü kesmediniz.

Katliam makinesi o petrolle çalışıyor. Bir halk, dünyanın gözü önünde o petrolle katlediliyor! Siz o petrolü kesmedikçe katliamın suç ortağısınız. Bunu herkes gibi siz de biliyorsunuz. Siz bu petrolü kesmedikçe biz meydanlarda bu hakikati haykırmaya devam edeceğiz.

Siyonist gemi ve tırlar Türkiye’de cirit atarken Mersin limanında Siyonizme direnen kardeşlerimize neler yaptığınızı bütün dünya biliyor, görüyor.

Siyonizmi durduracağınız yerde ona direnenleri durduruyorsunuz! Bu utanç size yeter!

Dillendirmekten bıkmadığımız bir hakikat de şudur: NATO ve ABD üsleri, işgal üsleridir. Emperyalizmin ve Siyonizmin hizmetkârlarıdır. İncirlik ve Kürecik üslerini şartsız kapatın!

Bütün atıp tutmalarınıza rağmen Yemen gibi İsrail’e doğrudan müdahaleye yüreğiniz yetmiyorsa boru hattını kesmeyi, üsleri kapatmayı, hileli yollardan süren ticareti durdurmayı da mı becermekten acizsiniz!

Şunu herkes bilsin ki bunları siz yapmazsanız halk olarak biz muhakkak bunu başaracak, işbirlikçilik ve ihanet kıskacındaki Filistin’i ve bütün mazlum ve mustazaf bölge halklarını Allah’ın izniyle kurtaracağız!   

Şunu da belirtmeliyiz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eli kanlı katil Trump’ı yakın dostu olarak tanıması asla kabul edilemez! Ya emperyalistlerden yana olunur ya da mazlumlardan! Bu şekilde bir politika ile mazlumlar savunulabilir mi, soruyoruz sizlere?

*Eylem ayrıca Facebook üzerinden de izlenebilir:  https://fb.watch/zsGvd4q6rY/

Devamını Okuyun

Haberler

Çiftçi-Sen: “Yeter Artık! Topraklarımız Metalaştırılmasın!”

Yayınlanma:

-

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN), “17 Nisan Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü” vesilesiyle bir açıklama yayımladı.

Genel başkan Ali Bülent Erdem ve genel örgütlenme sekreteri Adnan Çobanoğlu imzasıyla yayımlanan açıklamada sermaye ve devletlerin tabiat talanına vurgu yapıldı ve birçok ülkede toprak ve suyun şirketler tarafından gasp edildiği, havanın kirletildiği, buna karşı duran ve topraklarında onurlu bir yaşam sürdürmek, sağlıklı gıda üretmek isteyen köylülerin/çiftçilerin ise şiddete maruz kaldığı dile getirildi.

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

17 Nisan Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü

1996 yılının 17 Nisan’ında Brezilya’da Topraksız Kır İşçileri-MST’li çiftçiler toprağa erişmek için verdikleri meşru mücadele sırasında şirket ve devletin güvenlik güçleri tarafından saldırıya uğramış ve 19 MST üyesi acımasızca katledilmiştir. Çiftçilerin küresel örgütü La Via Campesina (Çiftçi Yolu) 17 Nisanları katledilen çiftçileri anmak ve şirketlerin gıda sistemine karşı mücadelenin yükseldiği bir gün haline getirmek için 17 Nisan’ı “Çiftçi Mücadele Günü” olarak belirlemiştir. O tarihten bu yana her 17 Nisan, “Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ortak gündemli değişik eylem ve etkinliklerle anılmaktadır. Bu yılın gündemi Toprağa Erişim Hakkının dillendirilmesi üzerinedir.

Toprak hakkı, çiftçilerin ve kırsal toplulukların köylü tarımsal ekolojisi yoluyla sağlıklı gıda üretmeye devam edebilmeleri ve toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşama tam katılım sağlayabilmeleri için olmazsa olmazıdır. Ancak bu hak ve mücadele, sermaye devletleri tarafından hâlâ suç sayılmakta, dünyadaki çiftçi/köylü örgütlerinin ortak hazırladıkları BM Genel Kurulunda kabul edilen kısa adı “Köylü Hakları Deklarasyonu”nda geçen haklar sistematik olarak ihlâl edilmektedir.

Gıda her canlı için “olmazsa olmaz” olandır. Sağlıklı gıdaları üretebilmek ancak temiz toprak ve kirletilmemiş su ile mümkündür. Çiftçilerin temiz toprak ve suya erişimi ile doğayla birlikte üretebilmesi tahrip edilmemiş ekolojik yapıları gerekli kılar. Yaşamı canlı kılabilmemiz, kültürlerimizi yaşatabilmemiz ancak böyle mümkün olabilir ve gıda egemenliğinin temelini oluşturur.

Sermaye için ise toprak, su, hava, doğanın her bir parçası kâr aracı, bir meta olarak görülmektedir. Sermaye birikimi için toprak, hava, su ve doğal kaynaklar gasp edilmekte ve hatta ülkelerin işgaline kadar gidilmektedir. Ortadoğu’da yaşananların, Filistin’in İsrail tarafından işgalinin nedeni hep aynıdır. Bu nedenledir ki ülkemizde ve Latin Amerika’dan Afrika ve Asya’ya kadar birçok ülkede toprak ve su, şirketler tarafından gasp ediliyor, hava kirletiliyor; buna karşı duran, topraklarında onurlu bir yaşam sürdürmek ve sağlıklı gıda üretmek isteyen köylüler/çiftçiler ise şiddete maruz kalıyorlar.

Gıdayı, toprağı, suyu, enerjiyi kontrol etmek isteyen şirketler dünyanın her yerinde toprak gaspı yapıyorlar, neoliberal politikaları uygulayan siyasi iktidarlar da onların sunduğu politika ve projeleri uyguluyor. Madencilik faaliyetleri, alışveriş merkezleri, otoyollar, çarpık kentleşme, “yenilenebilir enerji” projeleri altında toprağa, suya, havaya el koyma ve kirletme yatırımları her yıl binlerce hektar tarım arazisini, su kaynaklarını, iklim koşullarını yok ederek kırsal yaşamı etkiliyor. Otlak ve meraların özelleştirilmesinin sonucu bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin bağı kopartıldı.

Sermayenin bitmeyen kâr hırsının sonucu olarak yaratılan İklim krizinin olumsuz etkileri bu yıl ülkemizde daha net görüldü. Binlerce hektar arazi don olayının etkisi altında kaldı. Ancak toprağa, suya erişim hakkını savunan köylüler/çiftçiler, ekolojistler dünyanın hiçbir yerinde buna sessiz kalmıyor, ellerinden geldiğince bu tür saldırılara karşı mücadele ediyor ve şiddete maruz kalıyor.

Yeter artık! Topraklarımız metalaştırılmasın!

La Via Campesina ve ÇİFTÇİ- SEN olarak; siyasi iktidarlara toprak gaspına son vererek toprağı köylüler arasında yeniden dağıtacak ve “Gıda Egemenliği”ne odaklanan, halkçı ve kapsamlı bir “Tarım Reformu” çağrısında bulunuyoruz.

Taleplerimiz:

  • Arazi kullanımının sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarını göz önünde bulundurun!
  • Eşitsizliğin, sınır dışı edilmelerin ve mülksüzleştirilmelerin yapısal nedenlerini ele alın!
  • Filistinlilerin ve pek çok başka bölgede yerinden edilmiş toplulukların topraklarını halka geri verin!
  • Köylü ve yerli toplulukların toprakları ve bölgeleri üzerindeki haklarını tanıyın!
  • Özellikle gençler, kadınlar lehine ayrımcılık ve küçük ölçekli gıda üreticileri lehine tarım arazilerinin yeniden dağıtılmasına yönelik kamu politikalarını uygulayın!
  • Toprak ve arazi gaspına son verin! Ekosistemi tahrip eden uygulama ve yatırımlardan vazgeçin!
  • Köylülerin otlak ve meralarını geri verin!

Gıda krizinin sürekli büyüdüğü, yoksulların, emekçilerin gıdaya erişiminin her geçen gün zorlaştığı günümüzde daha adil ve onurlu, halkların kendi kültürlerine uygun, doğayla uyumlu bir gıda sistemi bugün daha fazla ihtiyaçtır ve bunun için kolektif bir çaba gereklidir. Bunun için de kır ve kent arasında dayanışma ve sınıf ittifakları kurmaktan ve güçlendirmekten başka çaremiz yoktur!

Gıda Egemenliği; Hemen, Şimdi!

Köylü Hakları; Hemen, Şimdi!

Toprak, Onur, Yaşam!

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN)

Ali Bülent ERDEM (Genel Başkan)

Adnan ÇOBANOĞLU (Genel Örgütlenme Sekreteri)

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x