Connect with us

Haberler

Via Campesina: İklim Adaleti İçin Gıda Egemenliği, Şimdi!

Yayınlanma:

-

BM COP 26 (Glasgow) İklim Zirvesi hakkında La Via Campesina bir  deklarasyon yayımladı.  Deklarasyonda iklim adaletine ilişkin mevcut çözüm önerileri eleştirildi ve talepler ifade edildi.

Deklarasyonun tam metni şu şekilde: 

Bu yıl, geçen yıldan bu yana iklim düzleminde şu ana kadar kaydedilmiş en kaotik yıl oldu. Ancak ulusötesi şirketler, hayırseverler, ana akım medya ve birçok sivil toplum kuruluşunun (STK) kontrolü altındaki hükümetler hâlâ aynı şeyi öneriyorlarpiyasaya dayalı çözümler ve riskli tekno-onarımlar. Milyonlarca insanın hayatına mal olan küresel bir pandeminin başlamasından iki yıl sonra, insanlık her gün kıtlıklara neden olan eşi görülmemiş sel, yangın ve kuraklıkların yanı sıra yaşamı gitgide daha zorlaştıran öngörülemez hava koşullarına uyanıyor. Yönetenler küresel güç dengesizlikleri ve sömürge yağmalarıyla zenginleşmiş ülkelerin tarihsel sorumluluklarından bahsetmeksizin, fosil yakıt çıkarma, tarım endüstrisi ve askeri-endüstriyel kompleks arasındaki sıkı bağları görmezden gelerek, “genel insan faaliyetinin” iklim kaosuna neden olduğunu iddia ediyorlar. Bizlere gerçek ve dönüştürücü bir yol sunmak yerine, şirket seçkinlerine öncelik vermeyi asla ihmal etmeyen sahte çözümler pazarlanıyor: “net sıfır”, “doğa temelli çözümler”, “jeo-mühendislik” ve “tarımın dijitalleşmesi” bunlardan birkaçıdır. Bunlara son verilmeli, derhal!

İklim krizini sona erdirmek için kökleri insanlığın ve Toprak Ana’nın haklarına uzanan bir sistem değişikliği gerekiyor. 500 yılı aşkın bir süredir, başlangıçta sömürgeci ve şu anda şirketsel olan ataerkil gıda sistemi, küçük bir azınlığın zenginleşmesi için tüm yaşam biçimlerine hükmetmeye çalıştı. Yüzyıllar boyunca insanların ve gezegenin ürettiği birikmiş zenginlikleri kontrol altında tutanlar sel, kuraklık, tahrip edilmiş toprak, savaş ve açlığın gazabından şu ana kadar kurtuldular. Onlar yaşamın devamını sağlayan doğal sistemlerin çöküşünün birçok işaretini görmezden geliyorlar ve bunun yerine en savunmasız kurbanlar olan bizlerin en büyük yükü taşıdığımızı öne sürüyorlar. La Via Campesina (LVC) ve köylü kadın ve erkekler, göçmenler, toprak işçileri, balıkçılar, orman sakinleri, kırsal kesimdekiler, gençler ve diğerlerinden müteşekkil çeşitliliğimiz için iklim krizine yönelik çözümümüz mücadele ve dayanışmaya dayalı adil bir geçiştir: gıda egemenliği, iklim adaleti ve Toprak Ana’nın hakları için savaşan herkesle enternasyonalist dayanışma! Bu, özellikle temiz, güvenli ve sağlıklı bir çevre hakkı (madde 18) olmak üzere Birleşmiş Milletler Köylüler ve Kırsal Alanda Çalışan Diğer Kişilerin Hakları Bildirgesi’nde (UNDROP) detaylandırılan ve yakın zamanda Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından onaylanan tüm hak ve sorumlulukların tam olarak gerçekleştirilmesi için verilen bir mücadeledir. Keza bu, herkesin 2021 Birleşmiş Milletler Gıda Sistemi Zirvesi’nde ve daha da fazla Birleşmiş Milletlerin iklim konusunda gerçekleştirdiği Taraflar Konferansında (COP) tanık olduğu daha çok “paydaş kapitalizmi” olarak bilinen “çoklu paydaş” modeli aracılığıyla BM alanlarının şirketlerce zapt edilmesine karşı da bir mücadeledir.

Kendimizi başka bir sancılı BM iklim konferansına- Glasgow’daki COP26- hazırlarken La Via Campesina’nın 200 milyon toprak, su ve yöre savunucusu iklim adaleti için gıda egemenliği talep etmek üzere yeniden ayağa kalkıyor. Fosil yakıt kapitalizmine, ırkçılığa, sömürgeciliğe ve onları birbirine bağlayan ataerkilliğe karşı geniş bir mücadele birlikteliğine katılıyoruz. Bizler şirketleri bu gereksiz yıkımdan sorumlu tutmak için savaşırken, İskoçya, İngiltere ve Galler’deki La Via Campesina üye kuruluşumuz olan LWA’yla (Landworkers Alliance) gurur duyuyoruz. LWA, “agroekolojik tarımın, sürdürülebilir ormancılığın ve daha iyi arazi kullanımının emisyonları azaltma, karbonu tutma ve eski durumuna geri dönme özelliğini [rezilyans] güçlendirme sözlerimize yapabileceği katkının tanınması” çağrısında bulunarak agroekolojik toprak işçilerinin sesini COP26’da duyurmak için yorulmadan çalışıyor.

Şirketler dikkatli olsunlar, dünyanın dört bir yanındaki toprak işçilerinin gerçek çözümleri var: insanlara, iklime ve doğaya hizmet eden gıda, tarım ve ormancılık sistemleri! LWA’mız ve adil bir geçiş için mücadele eden herkesin yanı sıra, bizler Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (CCNUCC) devasa bir “piyasa mekanizmasına” dönüştürmeye yönelik her türlü girişime karşı bir kez daha ortak bir cephe oluşturacağız. İklim kapitalizmi çözüm değil, suçtur!

COP26: DAHA FAZLA PİYASA MEKANİZMASI İNSANLARIN SORUNLARINI ÇÖZMEYECEK

Fosil yakıt endüstrisinin bir uzantısı olan ulusötesi gıda sistemi, küresel sera gazı emisyonlarının %44 ila 57’sinin kaynağı olduğundan iklim krizinin ana suçlularından biridir. Bu sistem insanları topraklarından uzaklaştırıyor, insan topluluklarına zarar veriyor ve dünyanın tüm bölgelerinde şiddeti ve eşitsizliği körüklüyor. Bu, yaşama değer vermeyen bir sistem tarafından yaşamları ve emeklerinin altının oyulduğu kadınlar ve gençler için ayrıca zararlıdır.

Paris’teki COP21’den epey önce, çok uluslu tarımsal gıda ve fosil yakıtlar işletmeleri güçlerini ve nüfuzlarını ulusal, ulus altı ve küresel düzeylerde politikaları teşvik etmek için kullanıyorlardı. 2015 Paris Anlaşması, çok sorunlu birkaç sahte çözüm etrafında bir tür “uzlaşma” yarattı. Örneğin, 6. Maddede yer alan karbon emisyonlarının ticareti ve denkleştirme mekanizmaları, birincil amacı kârlarını maksimize etmek ve Toprak Ana’ya değer vermemek olan hükümetlere, şirketlere, bankacılara ve zengin tüccarlara önemli bir güç verecektir. İklim değişikliğine uyum sağlamak ve demokratik ve insan haklarına dayalı gıda sistemlerine hakiki bir geçişe girişmek için kararlı adımlar atmak yerine, bu güçlü aktörler iklim eylemsizliklerini gizlemek için “net sıfır” taahhütlerini kullanıyorlar.

“Net sıfır”, şirketlerin kârlarını teşvik eden girişimlere öncelik vererek, onların geçmişte ve şu anda devam eden emisyonlar konusundaki sorumluluklarından kaçmalarına olanak tanıyor. Şirketlerin “doğa temelli çözümlerin” (İngilizcesi NBS) reklamını yaptığı her yerde, bizler bu krizi bir şekilde yavaşlatacak olan, kirliliği azaltmak için doğrudan harekete geçme eylemi yerine karbon emisyonlarıyla uğraşması için başka birine ödeme yapılması şeklindeki yanlış bir kanıya dayanan orman ve toprak karbon denkleştirme sistemleri yoluyla doğanın mülksüzleştirilmesine karşı uyarıda bulunuyoruz. İklim kriziyle mücadele etmek adına fosil yakıtlarının terk edilmesi, yıkıcı madencilik ve endüstri odaklı tarıma son verilmesi ve zarar görmüş bölge ve ekosistemlerin kurtarılması için tam bir geçiş zorunludur. Gerçekten doğaya dayalı, agroekolojik ve çiftçi denetimine dayanan çözümlerimiz net çözümlerdir. Hiçbir “karbondan tek boynuzlu at” ya da sihirli düşünce bu sorunu çözmeyecek, sistemi değiştirmek için hemen harekete geçmek yeter.

Ayrıca, yeşil devrimle aynı ırkçı ve cinsiyetçi paradigmayı temel alarak, GDO’ların ve zirai kimyasalların küçük ölçekli tarımla bütünleşmesi yönünde bir çerçeve sunduğundan bunun “iklim için akıllı tarım” yerine “şirketlerin akıllı tarımı” olarak adlandırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu tarım, kapitalist bilim ve teknolojiyi dünyanın “azgelişmiş” ve sözde “eğitimsiz” köylülerinin karşı karşıya olduğu sorunlara çözümler olarak konumlandırıyor. Bu asli sorunlar küresel kapitalizm, hırsızlık, sömürgeci yağma, savaşlar ve yaygınlaştırılmış şiddet tarafından yaratıldı.

Şirketlere ait birçok sahte çözüm, köylü agroekolojisinin dilini benimserken, hiçbir yerde yerel ve besleyici gıda, insana yaraşır bir geçim kaynağı, toprak ve kendi kaderini tayin hakkı gibi temel haklar ileri sürülmüyor ve güvence altına alınmıyor. Güvence altına alınan ise iklim krizinin kaynağı olan özellikle John Deere, Bayer-Monsanto, Syngenta, Cargill, Nestlé, Wal-Mart ve diğerleri gibi büyük tarımsal gıda şirketlerine kazanç sağlayan sonsuz birikim döngüleridir.

GEÇİŞ ŞİMDİ! GIDA EGEMENLİĞİ İKLİM ADALETİNİ BESLER!

Bütün dünyanın toprak işçileri ve diğer gıda üreticileri, tarımda iklim bakımdan adil bir geçiş talep ediyor ve bunu yerine getirmeye hazırlar! Onlarca yıldır yerel gıda üreticileri tarımsal gıda şirketleri ve onların müttefikleri tarafından yoğun tarım ve monokültüre itildiler. Ortak karar verilen 2021 Birleşmiş Milletler Gıda Sistemi Zirvesi bunların yalnızca bir örneğidir. İnsanların ve gezegenin acilen ihtiyaç duyduğu şey, daha ekolojik ve toplumsal olarak sağlıklı tarım sistemlerine geçişi güvence altına almak için kamu kaynaklarının finanse ettiği olanakları sağlayan hükümetler ve kurumlardır. Çok uzun süredir çiftçiler, sermayenin dayattığı bir modelden sorumlu tutuluyorlar. Artık bu son bulmalı! Toplum sistemik baskılar nedeniyle tarım, su ve arazi kullanımı sistemlerimizin bugün böyle olduklarını kabul etmelidir. Fosil yakıt temelli kapitalizmden uzaklaşırken çiftçilerimizi kaybetmemeli, geçim kaynaklarını ya da sağlıklı gıda üretim kapasitesini yok etmemeliyiz. Geçişi desteklemek için sübvansiyon ve eğitim programları konusunda devlet desteği elzemdir ve tarımdaki bu adil geçiş, iklim adaleti ilkelerini merkezine almalıdır. Bu, köylüler, hayvan yetiştiricileri, göçmen işçiler, sözleşmeli işçiler, topraksızlar ve yerli halklar dahil olmak üzere gıda zincirine dahil olan herkesin, bu geçiş için gereken kamu politikalarının tanımlanması ve uygulanmasında ön planda olması gerektiği anlamına gelir.

La Via Campesina olarak biz tüm sahte çözümlere ve 6. maddedeki piyasa mekanizmalarına son verilmesi çağrısında bulunuyoruz. “Net sıfır”ın arkasına saklanan şirketlerin pazarlama planlarına değil, gerçek sıfıra adil bir geçiş çağrısında bulunuyoruz. Aynı zamanda, ve bu son derece önemli, tüm eski sömürgeci güçleri tarihsel sorumluluklarını yerine getirmeye ve dünya çapındaki askeri varlıklarının derhal geri çekilmesi de dahil olmak üzere emisyonları şimdi kaynağında büyük ölçüde azaltmaya çağırıyoruz! La Via Campesina, tüm savaşların, yaptırımların ve işgallerin kurbanlarıyla dayanışma içindedir -ister Filistin, Irak ve Afganistan’da sakat bırakılmışlar ve öldürülmüşler olsun, ister hastane, okul ve gündelik gereksinimden yoksun olan ABD’deki yoksullar, işçiler ve yerliler olsun. Gıda Egemenliği, insan hakları ve Toprak Ana için – Savaş Makinesini Beslemeyi Bırakın!

İklim adaletine ulaşmanın yolları, krizi yaratan yollardan kökünden farklı olmalıdır. Köylü agroekolojisi ve gıda egemenliği “dünyayı besleyebilir ve gezegeni soğutabilir!” Bunlar emisyonları azaltma ve sosyal adaleti, insan ve gezegenin haklarını gerçekleştirme konusunda çok gerçek bir olanak sunuyor. Köylü agroekolojisi uygulayan aile çiftçileri tarafından desteklenen, gıda egemenliğine ve yerel gıda sistemlerine dayalı bir gıda sistemi sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde ve şirketler tarafından pazarlanan herhangi bir sahte çözümden çok daha kısa sürede azaltırken toplumu gerçekten dönüştürebilir. Tüm bunlar, yoksulluğa, açlığa ve şiddete karşı temel demokratik çözümlerin güçlendirilmesine katkı sağlayarak karbonu metalaştırmadan da yapılabilir.

Bütün dünyanın toprak, su ve agroekolojik yöreler savunucuları birleşin! İklim adaletini besleyen gıda egemenliği için küresel birlikteliğimizin ön sırasında yer alan gıda üreticileriyle birlikte, yaşam ölüme galip gelecek!

GEÇİŞ, ŞİMDİ!

GIDA EGEMENLİĞİ İKLİM ADALETİNİ BESLER!

MÜCADELEYİ KÜRESELLEŞTİRİYORUZ! UMUDU KÜRESELLEŞTİRİYORUZ!

(Çeviren: İlkay Öz)

Kaynak: karasaban.net

Haberler

Çiftçi-Sen, Filistin’deki Çiftçi Örgütlerine Yönelik Saldırıları Kınadı

Yayınlanma:

-

İşgalci İsrail, El Halil’deki Filistin Tohum Bankasının altyapısını hedef alarak Filistin’in bitki genetik mirasını temsil eden tohum stoklarını yok etti!  ÇİFTÇİ-SEN, İsrail’in Tarım Çalışma Komiteleri Birliğine (UAWC) yönelik saldırısını ve Filistinli köylü örgütü önderlerinin tutuklamasını protesto etti ve Dışişleri Bakanlığından, gözaltına alınan çiftçi/köylü önderlerinin derhâl ve koşulsuz serbest bırakılması hususunda inisiyatif almasını istedi. Konuyla olarak Sendika açıklaması şu şekilde:

1 Aralık’ta İsrail işgal güçlerinin, Dünya çiftçilerinin /köylülerinin enternasyonalist örgütü; La Via Campesina (Çiftçi Yolu) üyesi bir örgüt olan UAWC’nin (Tarım Çalışma Komiteleri Birliği) Ramallah ve Batı Şeria’daki (El Halil) ofislerine baskın düzenledi. Askerî birlikler, çiftçi/köylü ofislerine giden tüm yolları kapattı ve oralara doğru her türlü hareketi engelleyerek tüm bölgeyi ablukaya aldı. UAWC üyelerini binaların içinde gözaltına aldı, onlara şiddet ve aşağılayıcı muamelede bulundu, aramalar yaptı, tesisleri yağmalayıp tahrip etti. Birkaç üye tutuklandı ve şu anda gözaltında tutuluyorlar.

Yapılan baskında bilgisayarlar, sabit diskler, idari dosyalar, finansal belgeler ve lojistik ekipmanlar da dahil olmak üzere tüm ofis malzemeleri imha edildi ve pek çok belgeye el konuldu. Askerler ayrıca, çiftçilerin/köylülerin örgütünün faaliyetlerini felç etmek ve Filistinli tarım topluluklarıyla çalışmalarını susturmak için sistematik bir girişimin parçası olarak ofis mobilyalarını kasıtlı olarak tahrip etti, kapıları kırdı ve ekipmanlara zarar verdi.

1 Aralık 2025 tarihinde işgalci İsrail askerlerinin baskınından sonra Ramallah’taki Tarım İş Komiteleri Birliği genel merkezinde bulunan tabelalar…

Saldırı, özellikle El Halil’deki Filistin Tohum Bankasının altyapısını hedef alarak Filistin’in bitki genetik mirasını temsil eden tohum stoklarını yok etti. Temmuz ayında FAO destekli Tohum Bankasının Tohum Çoğaltma Birimine düzenlenen saldırının ardından, bu yeni saldırı kabul edilemez!

UAWC, uluslararası hukuka tamamen uygun bir şekilde faaliyet göstermektedir ve temel işlevi Filistin’deki çiftçileri desteklemektir. Bu saldırı, İsrail güçlerinin Filistinli sivil toplum örgütlerine ve tarım kurumlarına yönelik eylemlerini yoğunlaştırdığı Batı Şeria’da daha geniş çaplı bir tırmanışın ortasında gerçekleşmektedir. Topraklarına sahip çıkan ve özen gösteren çiftçiler, son aylarda İsrailli yerleşimciler ve işgal güçleri tarafından sistematik olarak hedef alınmaktadır. Bir köylü örgütüne yönelik bu saldırılar, gıda egemenliğini yok etmeyi ve Filistin halkına yönelik soykırıma katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu eylem, ordu ve İsrailli yerleşimciler tarafından tarım ürünlerinin, meyve bahçelerinin ve zeytinliklerin sürekli olarak yok edilmesinin bir parçasıdır.

ÇİFTÇİ-SEN Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nın, tüm tutuklu çiftçi/köylü örgütleri üyelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılmasını talep etmek için İsrail hükümetiyle temasa geçmesini; kötü muameleye, baskıya veya daha fazla sindirmeye maruz kalmayacaklarına dair garanti talep etmesini; ofislere yapılan baskın ve malzemelerin müsadere edilmesi veya imha edilmesiyle ilgili bağımsız bir soruşturma talep etmesini ve diplomatik kanallar aracılığıyla meşru sivil toplum örgütlerine yönelik baskının kabul edilemez olduğunu iletmesini talep eden bir mail göndermiştir.

ÇİFTÇİ-SEN, İsrail’in saldırısını, gıdanın bir silah olarak kullanılmasını protesto etmekte ve Filistinli çiftçilerle/köylülerle dayanışmasını güçlü bir şekilde ifade ederek La Via Campesina bünyesindeki çiftçi/köylü örgütlerinin Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı ve kurtuluşuna olan bağlılığını yinelemektedir.

Ali Bülent ERDEM       

ÇİFTÇİ-SEN Genel Başkanı   

Adnan ÇOBANOĞLU

ÇİFTÇİ-SEN Genel Örgütlenme Sekreteri

Kaynak: ciftcisen.org

Devamını Okuyun

Haberler

“Dilaver Demirağ’la Anarşizm Atölyesi”nin İkinci Programı Yapıldı

Yayınlanma:

-

Özgür Yazarlar Birliği tarafından düzenlenen “Dilaver Demirağ’la Anarşizm Atölyesi”nin “Anarşi Irmağı: Anarşizmin Tarihi ve Kurucu Kuşak” başlığını taşıyan ikinci programı, 14 Aralık 2025 pazar günü Üsküdar’da yapıldı.

Anarşizmin tarihini ve kurucu kuşağı anlatan Dilaver Demirağ’dan sonra söz alan katılımcılarla devam eden programı, video kaydından takip edebilirsiniz.

Anarşizm Atölyesinin üçüncü programı, “Anarşizm Çeşitleri ve Çağdaş Anarşizm” başlığı altında yapılacak.

Devamını Okuyun

Haberler

Eğitim İlke-Sen: MESEM Gerçeğini Haykıran Gençler Serbest Bırakılmalıdır

Yayınlanma:

-

İş cinayetlerinde katledilen MESEM’li çocuklar için eylem yapan 16 gencin tutuklanması ile ilgili olarak Eğitim İlke-Sen, bir açıklama yayımladı.

Meslekî Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulamasının, “meslekî eğitim” kılıfı altında çocukların sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacına kurban eden bir mekanizmaya dönüştüğünün savunulduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

İş Cinayetlerindeki Çocuk Ölümlerine İtiraz Etmek Suç Değil, Sorumluluktur!

MESEM Gerçeğini Haykıran Gençler Serbest Bırakılmalıdır!

İstanbul’da, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i protesto eden 16 öğrencinin tutuklanması kabul edilemez!

EĞİTİM İLKE-SEN olarak sürecin iki boyutuna dikkat çekmek istiyoruz:

– MESEM’ler Bir “Eğitim” Değil, “Çocuk İşçiliği” Sorunudur!

Meslekî Eğitim Merkezleri (MESEM) uygulaması, ne yazık ki “meslekî eğitim” kılıfı altında çocuklarımızı sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacına kurban eden bir mekanizmaya dönüşmüştür. Denetimsiz atölyelerde, ağır çalışma koşulları altında, iş güvenliğinden yoksun bir şekilde çalıştırılan çocuklarımız hayatlarını kaybetmekte, sakat kalmaktadır. “Eğitim” adı altında çocukların sömürülmesine ve iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmesine karşı ses çıkarmak, sadece bir hak değil, vicdani bir sorumluluktur!

– Hak Aramak ve Protesto Etmek, En Temel İnsanî Hak ve Sorumluluktur!

Gençlerin, akranlarının yaşam hakkını savunmak ve sorumlulardan hesap sormak amacıyla yaptıkları barışçıl bir protestonun karşılığı tutuklama olamaz. Hukuk; vicdanları yaralayanları korumak için değil, adaleti tesis etmek için vardır. Asıl soruşturulması gerekenler, çocukları güvencesiz çalışma ortamlarına mahkûm edenler, denetim görevini yapmayanlar ve bu ölümlere zemin hazırlayan politikalardır!

Gençlerin, “Çocuklar ölmesin!” çığlığını bastırmak için yargının bir sopa olarak kullanılması kabul edilemez. Bu tutuklamalar, toplumun vicdanında derin yaralar açmakta ve adalet duygusunu zedelemektedir.

Konya’da, MESEM sömürüsüne teslim edilen çocuklarımızdan 15 yaşındaki Berk İvacık’ın cansız bedeni, uzun süre kendisinden haber alınamadıktan sonra av tüfeği ile vurulmuş olarak bulunmuştu. Berk’in; ailesine bıraktığı “Yaşama isteğim kalmadı!” notu, hesaplaşılması gereken kirli düzene karşı sarsıcı bir işaret olarak okunmalıyken haklı ve haysiyetli itirazlar, kolluk ve yargı marifetiyle bastırılmaktadır.

EĞİTİM İLKE-SEN olarak çağrımız şudur:

– MESEM protestosuna katıldıkları gerekçesiyle tutuklanan öğrenciler derhâl serbest bırakılmalıdır.

– Millî Eğitim Bakanlığı; eleştirileri bastırmak yerine, MESEM kapsamında yaşanan çocuk ölümleriyle ilgili gerçekçi, şeffaf ve insan onuruna yakışır adımlar atmalıdır.

– Çocuklarımızı, sermayenin acımasız çarklarına teslim eden politikalara karşı bütün adil ve vicdanlı çevreler yan yana gelmelidir.

EĞİTİM İLKE-SEN YÖNETİM KURULU

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x