Haberler
Üsküdar’da Eylem: Yoksulluk Büyüyor, Açlık Derinleşiyor
Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve ÖYB, 13 Temmuz 2025 Pazar günü Üsküdar sahilde “Yoksulluk Büyüyor, Açlık Derinleşiyor” temalı bir eylem yaptı. Eylemde açlık sınırının 4 bin lira altına düşen asgarî ücret uygulaması “kölelik” olarak nitelendirildi. Faiz ödemelerinin bütçenin çok büyük kısmını sermaye sahiplerine aktardığı vurgulanan açıklamada emekçilerin alın terinin, tabiatın yağmalandığı ifade edildi ve örgütlü mücadele çağrısı yapıldı.
Eylem boyunca “Emekçiler Köle Olmayacak, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, Ezilenler Birleşin Zalimleri Def Edin, Asgarî Ücret Köleliktir, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır, Emekliler Ölüme Terk Edildi, Yoksulluk Büyüyor Açlık Derinleşiyor, Faizci AKP Hesap Verecek, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Allah Adaleti Emreder, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Rakamlar Sahte Sömürü Gerçek, Allah Adaleti Emreder” sloganları atıldı, tekbir getirildi.
Topluluk adına Sağlık İlke-Sen MYK üyesi Emre Ulukaya’nın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:
TABİATIYLA, İNSANIYLA YAĞMALANAN, SÖMÜRÜLEN
BİR ÜLKE FOTOĞRAFINDA YOKSULLUK BÜYÜYOR,
AÇLIK DERİNLEŞİYOR!
Bismillahirrahmanirrahim,
Kıymetli dostlar,
Vakitler; aylar ve yıllar su gibi geçiyor ancak ülkede adaletsizlikler bitmiyor.
Yoksullardan, ezilenlerden yana bir iyileşme olmuyor.
İşçinin, emekçinin, esnafın, köylünün, alın teri ve emeğin lehine bir gelişme yaşanmıyor!
Biliyorsunuz, 2025 yılı için geçerli olan asgari ücret
22 bin 104 lira 67 kuruştur.
1 Ocak 2025’ten itibaren uygulanan bu sömürü ve kölelik ücreti şu an itibariyle açlık sınırının net 4 bin lira altına düşmüştür.
Evet, yanlış duymadınız: Asgarî ücret açlık sınırının tam 4 bin lira altına düşmüştür!
İstanbul halkı!
Asgarî Ücret denen uygulama, kapitalist sömürü düzeninin köleci karakterinin açık ve somut örneğidir.
Evvelâ bu uygulama ile, kapitalist işleyişle hesaplaşılması gerektiğini vurgulayalım.
İnsan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan, köleciliği dayatan bu düzen, kendini asgarî ücret zulmü ile gösteriyor.
Biz bu dayatmaya, kapitalizmin yıkıcılığına, devlet ve sermayenin ortaklaşa emek ve haysiyet düşmanlığı yapmalarına karşı adaletten ve dayanışma cephesinden yana duruyoruz.
“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini savunuyoruz.
Emek ve haysiyet mücadelesinin ancak bu ilkeye tutunarak mümkün olabileceğini haykırıyoruz.
Kapitalist sömürü düzenine karşı duran vicdanlar!
TÜİK’in sahte enflasyonu bile yüzde 35’in üzerindedir.
Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG’ın tespitlerine göre ise enflasyon yüzde 69 seviyesindedir.
Aradaki farka dikkatinizi çekmek isteriz.
TÜİK verilerinin gündelik hayatla ne kadar uyuşup uyuşmadığının takdirini size bırakıyoruz.
Temel ihtiyaçlarınızın fiyatlarının ne kadar arttığını sizler çok iyi biliyorsunuz.
Biliyor ve görüyoruz ki TÜİK, türlü numaralarla bu maliyetlerin gerçek oranlarını gizliyor.
Kamu çalışanlarının hak ettikleri maaş artışlarını bu ucuz numaralarla kırpıyor, bütün emekçilere dönük ücret politikalarını olumsuz yönde belirlemiş oluyor.
Doğalgaza yaptıkları yüzde 25’lik astronomik zammı da maaş artışlarına yansımasın diye kendilerince uygun tarihlerde yapıyorlar!
Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar hakikati örtemezler.
Güneş balçıkla sıvanmaz!
Yoksulluğu, pahalılığı, sömürüyü asla gizleyip saklayamazlar!
Emeğin dostları,
Halkımız barınma, eğitim, sağlık gibi temel haklara ulaşmakta zorlanıyor.
Kapitalist sömürü düzeni, nefes almayı bile halkımıza çok görüyor.
“Kriz” denilen yıkım süreçleriyle emek ve alın teri yağmalanıyor.
Emek ve alın terinin yağmalanması yetmiyor tabiat talan ediliyor!
Daha geçen gün yine Üsküdar’da zeytin ağaçlarının sermayenin maden yağması için nasıl katledileceğini izah eden bir eylem yaptık.
Şu anda köylerde, Ankara’da insanlar, hükümet-sermaye ortaklığında yağmalanan tabiatı korumak için ayaktalar, isyandalar, eylemdeler!
Tabiatıyla, insanıyla yağmalanan, sömürülen bir ülke fotoğrafı var karşımızda!
Ayakta kalmakta, yaşamakta zorlanan halkımızın tümüyle köleleştirilmesi için devlet-sermaye iş birliği tam gaz ilerliyor.
Kıymetli halkımız,
Açık ve net bir tablo çizelim:
70-80 metre karelik evlerin ortalama kirası artık en az 20-30 bin liradır.
Ulaşım maliyetleri kat kat artmıştır.
Aileler, çocuklarının eğitim süreçlerindeki masraflarını karşılayamamaktadır.
Şehir içi, şehirler arası ulaşım halkımıza adeta hapishane hayatını dayatıyor.
Ekonomik yetersizlikler, halkımızın tedavi imkânlarını ellerinden alarak sağlık sorunlarını derinleştiriyor.
Yoksulluk sınırının 85 bin liraya, açlık sınırının 26 bin liraya ulaşması ne demektir arkadaşlar?
Şimdi size soruyoruz:
Açlık sadece gıdayla ilgili bir durum mudur?
Barınma, sağlık, ulaşım, eğitim, kültür alanlarındaki açlıktan bahsetmeye bu ülkede sıra bile gelmiyor!
TÜİK verileri üzerindeki şaibe sürüyor. TÜİK, yargı kararına rağmen madde fiyat listesini yine açıklamadı.
Evet, 1 Ocak 2025 tarihinde Açlık sınırı 22 bin lira seviyelerinde iken bugün Açlık Sınırı 26 bin lira seviyesine ulaşmış ancak AKP iktidarı ve onun temsil ettiği sömürü düzeni, bırakın “Hakça Bölüşüm-Adil Paylaşım” ilkesine yaklaşmayı, asgarî ücrete ek zammı bile gündemine almıyor!
İşte emekçilere, milyonlarca aileye ancak açlık sınırının altını yani ölümü lâyık görüyorlar!
İstanbul halkı; siz, bu vicdansızlığa razı mısınız?
Çalışanların en az yarısı asgarî ücretle çalışıyor arkadaşlar.
7 milyondan fazla kişi bu kölelik ücretine tâbîdir.
Yine çalışanların yüzde 22’si asgarî ücrete bile erişemiyor.
Bu ne demek biliyor musunuz?
En az 1,5 milyon insan kölelik ücreti bile alamıyor!
Bir de başta sınırsızca sömürülen mülteci emeği olmak üzere kayıtlara geçmeyen sayısız emekçinin çok daha kötü durumu var!
Daha da korkunç olanı ise emek ve ekmek mücadelesinde her yıl en az 2 bin işçi kardeşimiz iş cinayetlerine kurban gitmesidir!
İSİG Meclisi’nin raporuna göre yılın ilk altı ayında hayatını kaybeden işçi sayısı 961’e ulaşmış durumdadır!
Sadece Haziran ayında iş cinayetlerinde en az 164 kardeşimiz katledildi.
Bu büyük katliamın nasıl oluyor da üzeri örtülüyor!
Ezilenlerin, yoksulların, emek ve alın terinin yanında hizalanan kardeşlerimiz!
Milyonlarca emekli çok çok düşük maaşlarıyla adeta ölüme mahkûm edilmiştir.
Yıllarca çalışıp didinerek emekli olanlar için hayat artık çekilmez bir işkencedir.
2019’da ortalama emekli aylığı en düşük emekli aylığının 2 katı iken 2024’te yüzde 16 fazlasına gerilemiştir.
Tıpkı asgari ücrette olduğu gibi emekli aylıklarını da en dipte eşitlediler!
En düşük emekli aylığı alan 3 milyon 716 bin kişinin payına düşen şey KATMERLİ AÇLIK’tan başka bir şey değildir arkadaşlar.
TBMM’de en düşük emekli maaşının 35 bin lira olmasını isteyen bir milletvekilinin talebine karşılık AKP sıralarından kahkaha atıldığını da arsızlığın boyutlarını sergilemesi bakımından buraya not edelim.
En düşük emekli maaşının 14 bin 469 liradan 16 bin 881 liraya yükseltilmesine Meclis Genel Kurulunda onay verenlerin nasıl bir adalet anlayışına sahip olduklarını merek ediyoruz.
Evet, Açlık sınırı 26 bin lira iken, en düşük emekli aylığı 16,881 lira olarak belirlenmiştir.
Bu taksime göre milyonlarca emekli, yaşayan ölü hâline getirilmiştir.
Kıymetli dostlar!
Sermaye sahipleri tarafından mülteci emeği sınırsızca sömürülmektedir.
Egemen dünya düzeni, coğrafyaları talan ederek halkları mültecileştirmektedir.
Yaşama tutunabilmek için oradan oraya savrulan sığınmacıların çaresizliğini kullanan kapitalist zalimler; uzun çalışma saatlerini, zorlu çalışma koşullarını ve çok çok düşük ücretleri güvencesiz ve sosyal haklarından mahrum mülteci emekçilere dayatmaktadır.
Bu insanlık dışı uygulamalar yetmezmiş gibi sığınmacılar, kim oldukları bilinen ırkçı çevrelerin linç girişimlerine maruz kalarak katledilmekte, ev ve iş yerleri yağmalanmaktadır.
Hâlbuki hesap, yerli-sığınmacı demeden hepimizi sömüren yerel ve küresel kapitalist düzenden sorulmalıdır.
Öfke, o sömürücü zalimlere yöneltilmelidir.
En alttaki savunmasız insanlara yapılan saldırılar başka bir zulümdür ve gerçek zalimin işine yarar!
Ezilenler dayanışma içinde olmalı, kendilerini birbirlerine kırdırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.
Emeğin dostları,
Kapitalistlerin hizmetindeki siyasal düzenin temsilcisi AKP iktidarı, memleketin bütün kaynaklarını yerel ve küresel sermayeye aktarmak için çırpınmaktadır.
Halkın ve ülkenin sırtından servetine servet katan bu asalak zümre, AKP’nin yüksek faiz cenneti yaptığı Türkiye’de yoksuldan zengine servet transferinin yarattığı sonuçların keyfini sürmektedir.
Hazinenin faiz ödemeleri ilk 6 ayda 1 trilyon 36 milyar lirayı aştı. Sadece Haziran’da hazine 250 milyar lira faiz ödedi. İlk altı ayda faiz ödemelerinin toplam ödemelere oranı yüzde 14,90’a yükseldi.
2025 bütçesinden faiz ödemeleri için plânlanan payın 1 trilyon 950 milyar lira olarak hesaplandığını hatırlatırsak sene sonunda ne kadar daha faiz ödeneceğini tahmin edebiliriz!
Yüksek enflasyon ve vergi üstüne vergilerle halkı canından bezdiren; sermaye sahiplerinin değil de emekçilerin ücretlerine göz diken, alın terini yağmalamak için türlü numaralar çeviren bu zam, sömürü, yağma düzenine karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.
Bir yandan finansal yağma; diğer yandan neoliberalizmin dağ-taş, nehir-ova, ırmak-göl demeden sınırsız talanına açılarak delik deşik edilen Anadolu coğrafyası bize, azgın sermaye düzeninin fotoğraflarını sunmaktadır.
AKP iktidarı, kapitalizmden çıkmayı tercih etmek yerine sahte iklim kanunlarıyla yeni ifsatlara yol vermekte, zeytin kanunu ile yaşam kaynaklarımıza sermaye lehine tırpan vurmaktadır.
Yoksullaştırılmış halkımız vergi sağanağı altında perişan olurken büyük şirketlerin devâsâ vergi borçları silinmektedir.
TÜİK verilerine göre 2023 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre artarak yüzde 50’ye ulaşmış; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay daha da azalarak yüzde 6’nın altına inmiştir.
Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!” diye tasvir ettiği bu sömürü tezgâhı işte böyle işlemektedir!
Kardeşler,
Bütün bu köleci, ifsat tablosuna karşı teklifimiz nedir?
Konuşmamızın başında da belirttiğimiz gibi “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesi şiârımız olmalıdır.
Allah, insanlar ve diğer bütün canlılar için sayısız nimet yaratmıştır.
Peki, problem nereden kaynaklanmaktadır?
Egemen sınıfların herkes için yaratılan nimetlere el koymasından elbette!
Yani hırsızlar, örgütlü hırsızlık düzenleri, örgütlü soyguncular bütün herkesten ve tabiattan çalmaktadır.
Devletler ve sermaye el ele vererek herkesin olması gereken nimetlere el koymaktadır.
Teklifimiz tabiatı ifsat etmeden üretmek; üretileni, Allah’ın herkes için verdiği nimetleri hakça bölüşmektir, adil bir şekilde paylaşmaktır.
Teklifimiz, rekabet temelli kapitalizme karşı dayanışmayı temel ilke kabul etmektir.
Bankalar, holdingler büyürken esnaf batıyor, küçük köylü yok oluyor, işçiler her ay yüzlercesiyle iş cinayetlerine kurban gidiyor! O hâlde neden dayanışarak sesimizi, itirazımızı daha çok yükseltmiyoruz!
Emekten, alın teri ve dayanışmadan yana duran dostlar,
Sermaye düzeninin müfsit, sömürücü ve köleci dayatmalarına karşı yan yana duralım!
Âlemlerin Rabbi olan Allah kimseyi kimseye “efendi” olarak yaratmamıştır.
Kimileri açlık ve yoksullukla mücadele ederken kimileri çaldığı, gasp ettiği nimetleri stoklayarak, çitleyerek huzur ve zenginlik içinde yaşayamaz!
Haysiyet mücadelesi veren herkes bu işleyişe çomak sokmalıdır, adalet için haykırmalıdır, ifsada geçit vermemelidir.
Şüphesiz ki Allah ifsat edenleri, zalimleri sevmez; adaleti emreder!
Tekrar tekrar haykırıyoruz:
Egemenlerin, yoksulluk sınırı 85, açlık sınırı 26 bin lira iken yoksul emekçi kitlelere 22 bin lirayı lâyık gören zam, sömürü, yağma düzenine itiraz edelim!
Emeğinin, alın terinin karşılığını alamayan, ürünleri yağmalanan çiftçilerimiz traktörleriyle yollara, meydanlara çıkarak mücadelesini yükseltiyorlar!
Hâl-i hazırımızı, geleceğimizi, tabiatımızı yağmalayan; gençlerimizi geleceksiz bırakan; emeklilerimizi ölmüşten beter eden; alın terini değersizleştirip sermayeye peşkeş çeken; çalışırken köleleştirdiği emekçileri iş cinayetleriyle hayattan koparan; halkımızın bir bütün hâlinde yaşam umudunu öldüren zalim düzen, biz itiraz etmezsek daha da pekişecektir.
Bu sömürü çarkını ancak adalet ve eşitliği hedefleyen ıslah mücadelesini yükselterek kırabiliriz.
Bu köleci düzeni reddedelim; emek ve alın terine düşmanlık yapan bütün organizasyonları dağıtalım!
İnsan onur ve haysiyetini Beled Sûresi 13. ayette “Fekkü Raqabe!-Kölelere Özgürlük” beyanıyla işaret edilen güzergâhı takip edip bu sömürü düzenine “Hayır!” diyerek savunabiliriz.
Şüphesiz ki Allah eşitlik ve adaleti emreder; kötülüğün her çeşidini yasaklar, lânetler!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)