Connect with us

Haberler

2021’in İlk 5 Ayında 1000’e Yakın İşçi Öldü  

Yayınlanma:

-

Emekçiler, kapitalizmin çarklarında can vermeye devam ediyor!

İSİG (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisi tarafından yayımlanan Mayıs-2021 raporuna göre 2021 yılının ilk beş ayında bine yakın işçi, iş cinayetlerinde can verdi.

İSİG Meclisinin rapor ve değerlendirmesi şu şekilde:

Mayıs Ayında En Az 232, Yılın İlk Beş Ayında En Az 972 İşçi Hayatını Kaybetti

Pandemi koşullarında ikinci kez 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı geride bıraktık. İşçi sınıfının üzerindeki sömürü baskısının iş cinayetlerine sebep olan aşırı çalışmayla, patron şiddetiyle, SGK kodlarıyla, işsizlikle arttığı bu dönemde 1 Mayıs, iktidar tarafından kapanma yasaklarına denk getirildi. İşçi konfederasyonları ise pandemiyle artan sömürüye ve anti-demokratik yasaklara karşı gerekli tepkinin gösterilebileceği 1 Mayıs’ta sembolik kutlamalar ve anma programlarını tercih etti.

Mayıs ayında önce “tam kapanma” sonra “kısıtlamaların esnemesi” denirken Türkiye’de her gün çalışmak zorunda olan milyonlarca işçi için değişen bir şey olmadı. Kapanma döneminde e-Devlet üzerinden 3 milyon 21 bin 778 ‘Çalışma Muafiyet İzni Belgesi’ düzenlendi. İşçiler, toplu taşımada, fabrikalarda, şantiyelerde, depolarda, marketlerde, atölyelerde, tarlalarda, bürolarda çalıştı, çalışmak zorunda bırakıldı. Neoliberal sağlık politikaları nedeniyle her gün virüs maruziyetiyle karşı karşıya olan işçiler aşılama programlarına giremedi.

Tedavisi mümkün olan bir salgın yüzünden emekçiler ölmeye devam ediyor. Bu ölümlerin en çıplak gerçekliğini sağlık alanında gördük. DSÖ Genel Direktörü’nün açıklamasına göre dünyada en az 115 bin sağlık çalışanı Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

Aşı üretiminde patent ve fikri mülkiyet nedeniyle erişimde küresel eşitsizlik yaşanmasaydı, daha da önemlisi insanlığın bilimsel birikiminin ve kaynaklarının ortak bir ürünü olan aşı üzerindeki piyasa zincirleri olmasaydı, başta yoksul ülkeler olmak üzere pek çok ülkede emekçiler aşılanabilecekti.

Öte yandan çalışma olgusu işçi sınıfı için başlı başına sağlık sorunu haline geldi. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından bu konuda yapılan ilk küresel araştırmada, 2016 yılında yüz binlerce işçinin uzun çalışma saatlerinin yol açtığı inme, kalp hastalıkları ve kalp krizi gibi nedenlerle yaşamını yitirdiği belirtildi. Araştırma, haftada en az 55 saat çalışan bir işçinin, 35-40 saat çalışan bir işçiye göre felç geçirme riskinin yüzde 35, kalp hastalıkları riskinin de yüzde 17 arttığını ortaya koydu. Bu araştırma sonucunda söyleyebiliriz ki, fazla çalışmak sağlığa zararlıdır!

Kadın işçiler açısıdan sömürü koşulları hem ev içinde, hem kamusal alanda, hem işyerinde yoğunlaşıyor. Milyonlarca kadın, gündelik yaşamda ekonomik şiddet ve erkek şiddeti ile baş etmeye çalışıyor. Bu ay odağımıza ev işçisi kadınları alıyoruz. Dünyada yüzde 75’i kayıt dışı çalışan toplamda 67 milyon ev işçisi bulunuyor. Türkiye’de ise bu sayı yaklaşık 1 milyon 300 bin. Çalışma saatleri ve ücret konusunda belli bir standarta sahip olmayan ev işçisi her 10 kadından 3’ü cinsel, fiziksel şiddete ya da mobbinge uğruyor. Düşük ücretler ve angaryaya zorlanan ev işçisi kadınların örgütlenme ve sendikalaşma mücadelesinin yaygınlaşması gerekiyor.

Ve Soma Davası…
301 madencinin yaşamını yitirdiği, Türkiye’nin en büyük iş cinayeti olan Soma Katliamında adalet yine yerini bulmadı. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmada madenci ailelerinin avukatları, dava hakimi ile dava heyetinin tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle ‘reddi hakim’ talebinde bulundu ancak avukatların red talebindeki iddiaları somut delillerinin olmadığı gerekçesiyle kabul edilmedi. Avukatların esas hakkındaki savunmalarını sunması ve redd-i hakim talebinin bir üst mahkemeye itiraz sürecinin tamamlanması amacıyla duruşma 14 Haziran tarihine erteledi. Siyasetin doğrudan müdahil olduğu davada adalet yerini buluncaya kadar mücadelemiz devam edecek.

Mayıs ayında 232 iş cinayeti!
Yüzde 60’ını ulusal basından; yüzde 40’ını ise yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, meslek örgütleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla Mayıs ayında en az 232 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti…

İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda:
• Ocak ayında en az 203 işçi,
• Şubat ayında en az 141 işçi,
• Mart ayında en az 144 işçi,
• Nisan ayında en az 252 işçi,
• Mayıs ayında en az 232 işçi hayatını kaybetti.
• 2021 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde en az 972 işçi arkadaşımızı kaybettik.

232 emekçinin 193’ü ücretli (işçi ve memur), 39’u kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor.

İş cinayetlerinde ölenlerin 20’si kadın işçi, 212’si erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, eğitim, büro, metal, sağlık ve belediye/genel işler işkollarında gerçekleşti.

Üç göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti: 2’si Afganistanlı ve 1’i Türkmenistanlı.

3’ü çocuk 84’ü 51 yaş ve üzerinde işçi…
Üç çocuk işçi can verdi: 7 yaşındaki Urfalı Fadime mevsimlik tarım işçisi ailesine yardım etmek için gittiği Antalya’da traktör çarpması sonucu, 15 yaşındaki Fevzi Balıkesir’de tarlalarına çalışmaya giderken traktör devrilmesi sonucu; 17 yaşındaki Ağrılı Muhammet Marmaris’te sigortasız olarak çalıştığı villa inşaatında yüksekten düşme sonucu…

51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 84 emekçi bulunuyor: Çiftçi ve esnaflar ile tarım, maden, kimya, basın, sinema, eğitim, ticaret, büro, metal, inşaat, demiryolu, gemi, sağlık, konaklama ve belediye işçileri…

Genel olarak yaş gruplarına göre ölümlere bakarsak:
• 14 yaş ve altı yaş grubunda 1 işçi,
• 15-17 yaş grubunda 2 işçi,
• 18-27 yaş grubunda 17 işçi,
• 28-50 yaş grubunda 122 işçi,
• 51-64 yaş grubunda 71 işçi,
• 65 yaş ve üstü yaş grubunda 13 işçi,
• Ve yaşını bilmediğimiz/öğrenemediğimiz 6 işçi hayatını kaybetti.

Eğitim, tarım, inşaat, sağlık, belediye işçileri…
Ölümler en çok ticaret/büro/eğitim, tarım/orman, inşaat/yol, belediye/genel işler, sağlık, taşımacılık, güvenlik, konaklama, enerji, kimya, basın ve metal işkollarında gerçekleşti:

  • Tarım işkolunda 21 çiftçi ve 16 işçi hayatını kaybetti.
  •  İnşaatlardaki 20 iş cinayetinin 12’si Mayıs ayının son haftasında meydana geldi.
  •  Tespit edebildiğimiz en az 5 moto kurye arkadaşımızı kaybettik.

Mayıs ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 29’u (yüzde 12,5) sendikalı işçi. Sendikalı işçiler tarım, kimya, eğitim, büro, ticaret, metal, taşımacılık, sağlık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu. Genel olarak baktığımızda da salgından evvel yüzde 1-2 olan sendikalı işçi ölüm oranı salgın sürecinde yüzde 10’un üzerinde.

Covid-19, ezilme, yüksekten düşme, intihar, kalp krizi…
En fazla ölüm nedenleri Covid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, yüksekten düşme, intihar, kalp krizi, elektrik çarpması ve boğulma.

Mayıs ayında Covid-19 nedenli ölümler yüzde 52 ile ilk sırada ve en çok meydana gelen işkolları ise şöyle: Ticaret/büro/eğitim, sağlık, belediye, güvenlik ve basın.

  • 43 eğitim, 15 sağlık ve 14 belediye emekçisi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
  • İnşaatlardaki iş cinayetlerinin 11’i yüksekten düşme nedenli.
  • Mayıs ayında en az 13 emekçi ‘borç ve işsizlik’ nedenleriyle intihar ederek hayatına son verdi.

İstanbul, İzmir, Muğla, Bursa, Denizli, Mersin, Samsun…
36 ölüm İstanbul’da; 14 ölüm İzmir’de; 10 ölüm Muğla’da; 9 ölüm Bursa’da; 8’er ölüm Denizli, Mersin ve Samsun’da; 7 ölüm Kocaeli’de; 6’şar ölüm Ankara ve Antalya’da; 5’er ölüm Çanakkale, Konya, Sivas ve Şanlıurfa’da; 4’er ölüm Aydın, Bolu, Hatay, Manisa ve Zonguldak’ta; 3’er ölüm Adıyaman, Balıkesir, Bartın, Kahramanmaraş, Kayseri, Kırıkkale, Sakarya, Trabzon ve Tunceli’de; 2’şer ölüm Adana, Afyon, Diyarbakır, Elazığ, Iğdır, Kastamonu, Mardin, Niğde ve Uşak’ta; 1’er ölüm Aksaray, Amasya, Artvin, Bayburt, Bilecik, Bitlis, Burdur, Çorum, Düzce, Edirne, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gümüşhane, Isparta, Karabük, Karaman, Kars, Kırklareli, Kütahya, Malatya, Ordu, Osmaniye, Rize, Siirt, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Van, Yalova, Yozgat, Irak, Rusya ve Somali’de meydana geldi.

Kaynak: isigmeclisi.org

Tıklayın, yorumlayın
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Haberler

Üsküdar’da Gazze Nöbetleri Devam Ediyor

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, Özgür Yazarlar Birliği ve TOKAD tarafından tertip edilen Gazze Nöbetleri devam ediyor. 07 Mayıs 2025 çarşamba günü Üsküdar Mimar Sinan Meydanında yapılan nöbet eylemi “Gazze, Yemen ve Mersin Direnişimize Bin Selam!” temasıyla yapıldı.

Eylem boyunca “Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor, Katil İsrail Filistin’den Defol, Yaşasın Yemen Direnişimiz, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, İstanbul’dan Yemen’e Direnişe Bin Selam, Emperyalizm Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Vicdan Gemisi Onurumuzdur, Gemiler Gazze’ye Hayfa’ya Değil, Gemi’ye Vicdana Direnişe Sahip Çık, Zulme Karşı Omuz Omuza, Yaşasın Mersin Direnişimiz, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, Erdoğan BOTAŞ’ın Vanasını Kapat, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Trump’ın Değil Mazlumların Dostuyuz, Rümeysa Öztürk Onurumuzdur” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Şilan Deniz’in okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde: 

Gazze, Yemen ve Mersin Direnişimize Bin Selam!

Gazze’de insanî durumun vahameti giderek artıyor. İnsani yardım koridoru hâlâ kapalı ve beslenme yetersizliğine bağlı nedenlerle 60’a yakın çocuk yaşamını yitirdi.

BM kurumları yardım girişi için sürekli acil çağrı yapıyor. İşgal devleti ise yardım girişlerini tamamen kendisinin kontrolünde olmasını istiyor.

Diğer yandan Siyonist şebeke, işgali tüm Gazze’ye yaymak üzere askeri operasyonu genişletme kararı açıklandı.

Ateşkes sürecindeki esir takasında özgürleşen Batı Şeria’daki kimi Filistinliler yeniden tutuklandı.

İşgal devleti, ABD ve İngiltere, Yemen’in havaalanları, limanları ve altyapı tesislerine ağır saldırılar düzenliyor.

KAHRAMAN YEMEN’İN YANINDAYIZ!

Aksa Tûfanı’nın başından bu yana Gazzeli kardeşlerini yalnız bırakmayan, iman ve hikmet yurdu Yemenli kardeşlerimiz; Ben Gurion Havalimanı’nı 4 Mayıs 2025 tarihinde yeni bir hipersonik füzeyle vurdu.

Buna karşılık Yemen de Ben Gurion havaalanına balistik füzelerle saldırdı. Birçok uçuş iptal edildi, kimi şirketler uzun bir süre için uçuşlarını askıya aldı.

Bu hamlenin ardından deliye dönen siyonist rejim ve onun suç ortağı Amerika, savaş uçaklarıyla Yemen’in başta limanlar olmak üzere Sana Uluslararası Havalimanı dahil birçok noktasını vahşice bombaladı.

Kendisine yönelen bu saldırganlığa rağmen Yemen’in gösterdiği cesaret; siyonistlere karşı açıkça tutum almak yerine türlü mazeretlere sığınan Türkiye ve diğer bölge iktidarlarının iki yüzlü tutumlarını bir kez daha gözler önüne serdi.

Gazzeli kardeşleri için büyük bedeller ödeyen ve hâlâ ödemeye devam eden Yemenli mücahitlerin yanında olduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz. “Bedenlerimiz Filistin uğruna parçalansın ama kalplerimiz parçalanmasın” diyen mücahitlere, İstanbul’dan selam gönderiyoruz.

Diğer yandan İran’a dönük tehditler artmaktadır. ABD-İran arasındaki nükleer silah müzakereleri ertelendi. Haftaya Umman’da yeni bir tur yapılması bekleniyor.

Suriye’deki farklı gruplar arasındaki çatışmaları bahane eden işgal devleti, Suriye’nin pek çok noktasına -başkanlık sarayı çevresi dahil- saldırdı.

Bir başka çok önemli gelişme olarak Uluslararası Özgürlük Koalisyonunun bir parçası olan ve yolcuları arasında Mavi Marmara Derneği Başkanı Beheşti İsmail Songür’ün de bulunduğu Vicdan Gemisi, Malta açıklarında İsrail tarafından düzenlenen bir drone saldırısıyla vuruldu.

Malta makamları gemiden yapılan acil yardım çağrısını yanıtsız bırakmış, gemide çıkan yangın mürettebat tarafından güçlükle söndürülmüştür.

Saldırının ardından, gemidekilerin dünyayla iletişimini kesmek için geminin internet ve uydu sistemlerine karartma uygulanmaktadır.

Filistin topraklarında yıllardır işlediği suçların ve yaptığı katliamların cezasını 2010 Mavi Marmara örneğinde olduğu gibi çekmeyen, uluslararası sularda düzenlediği saldırılardan dolayı hesap vermeyen İsrail, her katliamla birlikte daha da cüret kazanmakta, dünyanın sessizliğinden güç alarak yeni yeni suçlar işlemeye devam etmektedir.

Gazze’deki soykırımla mücadele etmeyi, Filistin halkına yardım götürmeyi amaçlayan filoya ve bileşenlerinden Vicdan Gemisi’ne uluslararası sularda yapılan saldırı, İsrail’in kabarık sabıka dosyasına işlenmiş yeni bir suçtur.

Bu saldırıyla işgal devleti, insanlığın tüm ortak değerlerine bir kez daha meydan okumuş, hiçbir hukuk tanımadığını ve hiçbir yaşam hakkına saygı duymadığını bir kez daha göstermiştir.

MERSİN LİMANINDA DİRENİŞ SÜRÜYOR

Mersin Limanı’nda Filistin dostlarına reva görülen muameleyi unutmuyor, halkımıza ve Âlemlerin Rabbine arz ediyoruz! MAERSK’ün ölüm rotasını, ZIM’in Siyonist gemilerini Mersin’e buyur edenlere soruyoruz: Durdurmanız gerekenler direnenler mi, yoksa katillerin ortakları mı?

Kimin yanındasınız?

Hamasete aldanmıyoruz. Ziya Paşanın meşhur beyti, sizin pozisyonunuz açık etmeye yetmektedir:

“Âyinesi iştir kişinin lafa bakılmaz/

Şahsın görünür rütbe-i akl-ı eserinde”

Bugün Bir Kez Daha Üsküdar’dan, İstanbul’dan Akp İktidarına Sesleniyoruz!

Bakü’den yola çıkıp Tiflis üzerinden Anadolu’ya geçen ve bin kilometrelik bir güzergâh neticesinde Ceyhan’a ulaşan boru hattından Siyonist soykırım makinesine akan petrolü kesmediniz.

Katliam makinesi o petrolle çalışıyor. Bir halk, dünyanın gözü önünde o petrolle katlediliyor! Siz o petrolü kesmedikçe katliamın suç ortağısınız. Bunu herkes gibi siz de biliyorsunuz. Siz bu petrolü kesmedikçe biz meydanlarda bu hakikati haykırmaya devam edeceğiz.

Siyonist gemi ve tırlar Türkiye’de cirit atarken Mersin limanında Siyonizme direnen kardeşlerimize neler yaptığınızı bütün dünya biliyor, görüyor.

Siyonizmi durduracağınız yerde ona direnenleri durduruyorsunuz! Bu utanç size yeter!

Dillendirmekten bıkmadığımız bir hakikat de şudur: NATO ve ABD üsleri, işgal üsleridir. Emperyalizmin ve Siyonizmin hizmetkârlarıdır. İncirlik ve Kürecik üslerini şartsız kapatın!

Bütün atıp tutmalarınıza rağmen Yemen gibi İsrail’e doğrudan müdahaleye yüreğiniz yetmiyorsa boru hattını kesmeyi, üsleri kapatmayı, hileli yollardan süren ticareti durdurmayı da mı becermekten acizsiniz!

Şunu herkes bilsin ki bunları siz yapmazsanız halk olarak biz muhakkak bunu başaracak, işbirlikçilik ve ihanet kıskacındaki Filistin’i ve bütün mazlum ve mustazaf bölge halklarını Allah’ın izniyle kurtaracağız!   

Şunu da belirtmeliyiz ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eli kanlı katil Trump’ı yakın dostu olarak tanıması asla kabul edilemez! Ya emperyalistlerden yana olunur ya da mazlumlardan! Bu şekilde bir politika ile mazlumlar savunulabilir mi, soruyoruz sizlere?

*Eylem ayrıca Facebook üzerinden de izlenebilir:  https://fb.watch/zsGvd4q6rY/

Devamını Okuyun

Haberler

Çiftçi-Sen: “Yeter Artık! Topraklarımız Metalaştırılmasın!”

Yayınlanma:

-

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN), “17 Nisan Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü” vesilesiyle bir açıklama yayımladı.

Genel başkan Ali Bülent Erdem ve genel örgütlenme sekreteri Adnan Çobanoğlu imzasıyla yayımlanan açıklamada sermaye ve devletlerin tabiat talanına vurgu yapıldı ve birçok ülkede toprak ve suyun şirketler tarafından gasp edildiği, havanın kirletildiği, buna karşı duran ve topraklarında onurlu bir yaşam sürdürmek, sağlıklı gıda üretmek isteyen köylülerin/çiftçilerin ise şiddete maruz kaldığı dile getirildi.

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

17 Nisan Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü

1996 yılının 17 Nisan’ında Brezilya’da Topraksız Kır İşçileri-MST’li çiftçiler toprağa erişmek için verdikleri meşru mücadele sırasında şirket ve devletin güvenlik güçleri tarafından saldırıya uğramış ve 19 MST üyesi acımasızca katledilmiştir. Çiftçilerin küresel örgütü La Via Campesina (Çiftçi Yolu) 17 Nisanları katledilen çiftçileri anmak ve şirketlerin gıda sistemine karşı mücadelenin yükseldiği bir gün haline getirmek için 17 Nisan’ı “Çiftçi Mücadele Günü” olarak belirlemiştir. O tarihten bu yana her 17 Nisan, “Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ortak gündemli değişik eylem ve etkinliklerle anılmaktadır. Bu yılın gündemi Toprağa Erişim Hakkının dillendirilmesi üzerinedir.

Toprak hakkı, çiftçilerin ve kırsal toplulukların köylü tarımsal ekolojisi yoluyla sağlıklı gıda üretmeye devam edebilmeleri ve toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşama tam katılım sağlayabilmeleri için olmazsa olmazıdır. Ancak bu hak ve mücadele, sermaye devletleri tarafından hâlâ suç sayılmakta, dünyadaki çiftçi/köylü örgütlerinin ortak hazırladıkları BM Genel Kurulunda kabul edilen kısa adı “Köylü Hakları Deklarasyonu”nda geçen haklar sistematik olarak ihlâl edilmektedir.

Gıda her canlı için “olmazsa olmaz” olandır. Sağlıklı gıdaları üretebilmek ancak temiz toprak ve kirletilmemiş su ile mümkündür. Çiftçilerin temiz toprak ve suya erişimi ile doğayla birlikte üretebilmesi tahrip edilmemiş ekolojik yapıları gerekli kılar. Yaşamı canlı kılabilmemiz, kültürlerimizi yaşatabilmemiz ancak böyle mümkün olabilir ve gıda egemenliğinin temelini oluşturur.

Sermaye için ise toprak, su, hava, doğanın her bir parçası kâr aracı, bir meta olarak görülmektedir. Sermaye birikimi için toprak, hava, su ve doğal kaynaklar gasp edilmekte ve hatta ülkelerin işgaline kadar gidilmektedir. Ortadoğu’da yaşananların, Filistin’in İsrail tarafından işgalinin nedeni hep aynıdır. Bu nedenledir ki ülkemizde ve Latin Amerika’dan Afrika ve Asya’ya kadar birçok ülkede toprak ve su, şirketler tarafından gasp ediliyor, hava kirletiliyor; buna karşı duran, topraklarında onurlu bir yaşam sürdürmek ve sağlıklı gıda üretmek isteyen köylüler/çiftçiler ise şiddete maruz kalıyorlar.

Gıdayı, toprağı, suyu, enerjiyi kontrol etmek isteyen şirketler dünyanın her yerinde toprak gaspı yapıyorlar, neoliberal politikaları uygulayan siyasi iktidarlar da onların sunduğu politika ve projeleri uyguluyor. Madencilik faaliyetleri, alışveriş merkezleri, otoyollar, çarpık kentleşme, “yenilenebilir enerji” projeleri altında toprağa, suya, havaya el koyma ve kirletme yatırımları her yıl binlerce hektar tarım arazisini, su kaynaklarını, iklim koşullarını yok ederek kırsal yaşamı etkiliyor. Otlak ve meraların özelleştirilmesinin sonucu bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin bağı kopartıldı.

Sermayenin bitmeyen kâr hırsının sonucu olarak yaratılan İklim krizinin olumsuz etkileri bu yıl ülkemizde daha net görüldü. Binlerce hektar arazi don olayının etkisi altında kaldı. Ancak toprağa, suya erişim hakkını savunan köylüler/çiftçiler, ekolojistler dünyanın hiçbir yerinde buna sessiz kalmıyor, ellerinden geldiğince bu tür saldırılara karşı mücadele ediyor ve şiddete maruz kalıyor.

Yeter artık! Topraklarımız metalaştırılmasın!

La Via Campesina ve ÇİFTÇİ- SEN olarak; siyasi iktidarlara toprak gaspına son vererek toprağı köylüler arasında yeniden dağıtacak ve “Gıda Egemenliği”ne odaklanan, halkçı ve kapsamlı bir “Tarım Reformu” çağrısında bulunuyoruz.

Taleplerimiz:

  • Arazi kullanımının sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarını göz önünde bulundurun!
  • Eşitsizliğin, sınır dışı edilmelerin ve mülksüzleştirilmelerin yapısal nedenlerini ele alın!
  • Filistinlilerin ve pek çok başka bölgede yerinden edilmiş toplulukların topraklarını halka geri verin!
  • Köylü ve yerli toplulukların toprakları ve bölgeleri üzerindeki haklarını tanıyın!
  • Özellikle gençler, kadınlar lehine ayrımcılık ve küçük ölçekli gıda üreticileri lehine tarım arazilerinin yeniden dağıtılmasına yönelik kamu politikalarını uygulayın!
  • Toprak ve arazi gaspına son verin! Ekosistemi tahrip eden uygulama ve yatırımlardan vazgeçin!
  • Köylülerin otlak ve meralarını geri verin!

Gıda krizinin sürekli büyüdüğü, yoksulların, emekçilerin gıdaya erişiminin her geçen gün zorlaştığı günümüzde daha adil ve onurlu, halkların kendi kültürlerine uygun, doğayla uyumlu bir gıda sistemi bugün daha fazla ihtiyaçtır ve bunun için kolektif bir çaba gereklidir. Bunun için de kır ve kent arasında dayanışma ve sınıf ittifakları kurmaktan ve güçlendirmekten başka çaremiz yoktur!

Gıda Egemenliği; Hemen, Şimdi!

Köylü Hakları; Hemen, Şimdi!

Toprak, Onur, Yaşam!

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN)

Ali Bülent ERDEM (Genel Başkan)

Adnan ÇOBANOĞLU (Genel Örgütlenme Sekreteri)

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da MAERSK eylemi: Gemileri Durdur, Direnişi Büyüt

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, Özgür Yazarlar Birliği ve TOKAD; Gazze nöbetlerine devam ediyor.

06 Nisan 2025 çarşamba günü Üsküdar’da, Mimar Sinan Meydanındaki nöbet eylemi “İsrail’e F-35 Parçaları Taşıyan Maersk Gemilerini Engelle, Mersin Limanına Sokma, Katliama Ortak Olma!” temasıyla yapıldı.

Eylemde konuşan Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs, katliam ve soykırım bitene kadar nöbetlerine devam edeceklerini söyledi. Topluluk adına Cahit Erdem Örs ve Şeyma Yıldırımda birer açıklama yaptılar.

Cahit Erdem Örs, “İsrail’i Tanıma, Tam Ambargo Uygula” çağrısında ısrarlı olacaklarını vurgularken Şeyma Yıldırım, İsrail’e F-35 parçaları götüren MAERSK gemilerinin durdurulması gerektiğini dile getirdi.

Eylem boyunca “Limanlar Siyonizme Kapatılsın, Gemileri Durdur Direnişi Büyüt, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Erdoğan Botaş’ın Vanasını Kapat, Katil İsrail Filistin’den Defol, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, Yaşasın Gazze Direnişimiz” gibi sloganlar atıldı, tekbir getirildi.

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x