Connect with us

Haberler

2021’in İlk 5 Ayında 1000’e Yakın İşçi Öldü  

Yayınlanma:

-

Emekçiler, kapitalizmin çarklarında can vermeye devam ediyor!

İSİG (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisi tarafından yayımlanan Mayıs-2021 raporuna göre 2021 yılının ilk beş ayında bine yakın işçi, iş cinayetlerinde can verdi.

İSİG Meclisinin rapor ve değerlendirmesi şu şekilde:

Mayıs Ayında En Az 232, Yılın İlk Beş Ayında En Az 972 İşçi Hayatını Kaybetti

Pandemi koşullarında ikinci kez 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı geride bıraktık. İşçi sınıfının üzerindeki sömürü baskısının iş cinayetlerine sebep olan aşırı çalışmayla, patron şiddetiyle, SGK kodlarıyla, işsizlikle arttığı bu dönemde 1 Mayıs, iktidar tarafından kapanma yasaklarına denk getirildi. İşçi konfederasyonları ise pandemiyle artan sömürüye ve anti-demokratik yasaklara karşı gerekli tepkinin gösterilebileceği 1 Mayıs’ta sembolik kutlamalar ve anma programlarını tercih etti.

Mayıs ayında önce “tam kapanma” sonra “kısıtlamaların esnemesi” denirken Türkiye’de her gün çalışmak zorunda olan milyonlarca işçi için değişen bir şey olmadı. Kapanma döneminde e-Devlet üzerinden 3 milyon 21 bin 778 ‘Çalışma Muafiyet İzni Belgesi’ düzenlendi. İşçiler, toplu taşımada, fabrikalarda, şantiyelerde, depolarda, marketlerde, atölyelerde, tarlalarda, bürolarda çalıştı, çalışmak zorunda bırakıldı. Neoliberal sağlık politikaları nedeniyle her gün virüs maruziyetiyle karşı karşıya olan işçiler aşılama programlarına giremedi.

Tedavisi mümkün olan bir salgın yüzünden emekçiler ölmeye devam ediyor. Bu ölümlerin en çıplak gerçekliğini sağlık alanında gördük. DSÖ Genel Direktörü’nün açıklamasına göre dünyada en az 115 bin sağlık çalışanı Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.

Aşı üretiminde patent ve fikri mülkiyet nedeniyle erişimde küresel eşitsizlik yaşanmasaydı, daha da önemlisi insanlığın bilimsel birikiminin ve kaynaklarının ortak bir ürünü olan aşı üzerindeki piyasa zincirleri olmasaydı, başta yoksul ülkeler olmak üzere pek çok ülkede emekçiler aşılanabilecekti.

Öte yandan çalışma olgusu işçi sınıfı için başlı başına sağlık sorunu haline geldi. Dünya Sağlık Örgütü ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından bu konuda yapılan ilk küresel araştırmada, 2016 yılında yüz binlerce işçinin uzun çalışma saatlerinin yol açtığı inme, kalp hastalıkları ve kalp krizi gibi nedenlerle yaşamını yitirdiği belirtildi. Araştırma, haftada en az 55 saat çalışan bir işçinin, 35-40 saat çalışan bir işçiye göre felç geçirme riskinin yüzde 35, kalp hastalıkları riskinin de yüzde 17 arttığını ortaya koydu. Bu araştırma sonucunda söyleyebiliriz ki, fazla çalışmak sağlığa zararlıdır!

Kadın işçiler açısıdan sömürü koşulları hem ev içinde, hem kamusal alanda, hem işyerinde yoğunlaşıyor. Milyonlarca kadın, gündelik yaşamda ekonomik şiddet ve erkek şiddeti ile baş etmeye çalışıyor. Bu ay odağımıza ev işçisi kadınları alıyoruz. Dünyada yüzde 75’i kayıt dışı çalışan toplamda 67 milyon ev işçisi bulunuyor. Türkiye’de ise bu sayı yaklaşık 1 milyon 300 bin. Çalışma saatleri ve ücret konusunda belli bir standarta sahip olmayan ev işçisi her 10 kadından 3’ü cinsel, fiziksel şiddete ya da mobbinge uğruyor. Düşük ücretler ve angaryaya zorlanan ev işçisi kadınların örgütlenme ve sendikalaşma mücadelesinin yaygınlaşması gerekiyor.

Ve Soma Davası…
301 madencinin yaşamını yitirdiği, Türkiye’nin en büyük iş cinayeti olan Soma Katliamında adalet yine yerini bulmadı. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ikinci duruşmada madenci ailelerinin avukatları, dava hakimi ile dava heyetinin tarafsızlığını yitirdiği gerekçesiyle ‘reddi hakim’ talebinde bulundu ancak avukatların red talebindeki iddiaları somut delillerinin olmadığı gerekçesiyle kabul edilmedi. Avukatların esas hakkındaki savunmalarını sunması ve redd-i hakim talebinin bir üst mahkemeye itiraz sürecinin tamamlanması amacıyla duruşma 14 Haziran tarihine erteledi. Siyasetin doğrudan müdahil olduğu davada adalet yerini buluncaya kadar mücadelemiz devam edecek.

Mayıs ayında 232 iş cinayeti!
Yüzde 60’ını ulusal basından; yüzde 40’ını ise yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, meslek örgütleri ve sendikalardan öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla Mayıs ayında en az 232 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti…

İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda:
• Ocak ayında en az 203 işçi,
• Şubat ayında en az 141 işçi,
• Mart ayında en az 144 işçi,
• Nisan ayında en az 252 işçi,
• Mayıs ayında en az 232 işçi hayatını kaybetti.
• 2021 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde en az 972 işçi arkadaşımızı kaybettik.

232 emekçinin 193’ü ücretli (işçi ve memur), 39’u kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor.

İş cinayetlerinde ölenlerin 20’si kadın işçi, 212’si erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, eğitim, büro, metal, sağlık ve belediye/genel işler işkollarında gerçekleşti.

Üç göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti: 2’si Afganistanlı ve 1’i Türkmenistanlı.

3’ü çocuk 84’ü 51 yaş ve üzerinde işçi…
Üç çocuk işçi can verdi: 7 yaşındaki Urfalı Fadime mevsimlik tarım işçisi ailesine yardım etmek için gittiği Antalya’da traktör çarpması sonucu, 15 yaşındaki Fevzi Balıkesir’de tarlalarına çalışmaya giderken traktör devrilmesi sonucu; 17 yaşındaki Ağrılı Muhammet Marmaris’te sigortasız olarak çalıştığı villa inşaatında yüksekten düşme sonucu…

51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 84 emekçi bulunuyor: Çiftçi ve esnaflar ile tarım, maden, kimya, basın, sinema, eğitim, ticaret, büro, metal, inşaat, demiryolu, gemi, sağlık, konaklama ve belediye işçileri…

Genel olarak yaş gruplarına göre ölümlere bakarsak:
• 14 yaş ve altı yaş grubunda 1 işçi,
• 15-17 yaş grubunda 2 işçi,
• 18-27 yaş grubunda 17 işçi,
• 28-50 yaş grubunda 122 işçi,
• 51-64 yaş grubunda 71 işçi,
• 65 yaş ve üstü yaş grubunda 13 işçi,
• Ve yaşını bilmediğimiz/öğrenemediğimiz 6 işçi hayatını kaybetti.

Eğitim, tarım, inşaat, sağlık, belediye işçileri…
Ölümler en çok ticaret/büro/eğitim, tarım/orman, inşaat/yol, belediye/genel işler, sağlık, taşımacılık, güvenlik, konaklama, enerji, kimya, basın ve metal işkollarında gerçekleşti:

  • Tarım işkolunda 21 çiftçi ve 16 işçi hayatını kaybetti.
  •  İnşaatlardaki 20 iş cinayetinin 12’si Mayıs ayının son haftasında meydana geldi.
  •  Tespit edebildiğimiz en az 5 moto kurye arkadaşımızı kaybettik.

Mayıs ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 29’u (yüzde 12,5) sendikalı işçi. Sendikalı işçiler tarım, kimya, eğitim, büro, ticaret, metal, taşımacılık, sağlık, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu. Genel olarak baktığımızda da salgından evvel yüzde 1-2 olan sendikalı işçi ölüm oranı salgın sürecinde yüzde 10’un üzerinde.

Covid-19, ezilme, yüksekten düşme, intihar, kalp krizi…
En fazla ölüm nedenleri Covid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, yüksekten düşme, intihar, kalp krizi, elektrik çarpması ve boğulma.

Mayıs ayında Covid-19 nedenli ölümler yüzde 52 ile ilk sırada ve en çok meydana gelen işkolları ise şöyle: Ticaret/büro/eğitim, sağlık, belediye, güvenlik ve basın.

  • 43 eğitim, 15 sağlık ve 14 belediye emekçisi Covid-19 nedeniyle hayatını kaybetti.
  • İnşaatlardaki iş cinayetlerinin 11’i yüksekten düşme nedenli.
  • Mayıs ayında en az 13 emekçi ‘borç ve işsizlik’ nedenleriyle intihar ederek hayatına son verdi.

İstanbul, İzmir, Muğla, Bursa, Denizli, Mersin, Samsun…
36 ölüm İstanbul’da; 14 ölüm İzmir’de; 10 ölüm Muğla’da; 9 ölüm Bursa’da; 8’er ölüm Denizli, Mersin ve Samsun’da; 7 ölüm Kocaeli’de; 6’şar ölüm Ankara ve Antalya’da; 5’er ölüm Çanakkale, Konya, Sivas ve Şanlıurfa’da; 4’er ölüm Aydın, Bolu, Hatay, Manisa ve Zonguldak’ta; 3’er ölüm Adıyaman, Balıkesir, Bartın, Kahramanmaraş, Kayseri, Kırıkkale, Sakarya, Trabzon ve Tunceli’de; 2’şer ölüm Adana, Afyon, Diyarbakır, Elazığ, Iğdır, Kastamonu, Mardin, Niğde ve Uşak’ta; 1’er ölüm Aksaray, Amasya, Artvin, Bayburt, Bilecik, Bitlis, Burdur, Çorum, Düzce, Edirne, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gümüşhane, Isparta, Karabük, Karaman, Kars, Kırklareli, Kütahya, Malatya, Ordu, Osmaniye, Rize, Siirt, Şırnak, Tekirdağ, Tokat, Van, Yalova, Yozgat, Irak, Rusya ve Somali’de meydana geldi.

Kaynak: isigmeclisi.org

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Üsküdar’da, “Filistin ve Lübnan’da Siyonist Saldırganlığa Hayır!” Eylemi

Yayınlanma:

-

TOKAD, Eğitim İlke-Sen, Özgür Yazarlar Birliği ve Sağlık İlke-Sen, “Emperyalizmden, işbirlikçilik ve ihanetten güç alan İsrail, Filistin ve Lübnan’a saldırarak kardeşlerimizi katlediyor; direniş önderlerine suikastlar düzenlerken BTC boru hattından akan Azerbaycan petrolüyle besleniyor, Kürecik Radarıyla korunuyor! Bu mel’un sarmalı parçalayalım!” çağrısıyla 02.10.2024 çarşamba günü Üsküdar’da bir eylem düzenledi.

Eylemde Aksâ Tûfanı’nın birinci yılında emperyalizmin, siyonizmin katliamları ve direniş değerlendirilirken Lübnan’a dönük siyonist saldırganlığı lanetlendi; bölgedeki ve Türkiye’deki siyonist damarların nasıl kesileceğinden bahsedildi. Kürecik Radarının İsrail’i yıllardır nasıl koruduğunu, İsrail’in çelik ve petrol ihtiyacının çok büyük kısımlarının Türkiye’den tedarik edildiğini, bütün beyanlara rağmen ticaretin sürdüğü hatırlatıldı.

Eylem boyunca “Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Lübnan Direnişimiz, Yaşasın Küresel İntifada, İsrail’le Anlaşmalar İptal Edilsin, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, Vanaları Kapat Petrolü Kes, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Devamını Okuyun

Haberler

Eminönü’nde “Açlık Çoğunluktadır” Eylemi: Zam, Sömürü, Yağma Düzenine Hayır!

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği, “Açlık Çoğunluktadır” eylemlerinin 3.sünü Eminönü’nde yaptı; yoksulluk ve açlığı derinleştiren ekonomi politikalarını protesto ederek “Hakça Bölüşüm, Adil Paylaşım” teklifini paylaştı.

“Yoksulluk Artıyor Açlık Derinleşiyor, Aileler Yoksul Çocuklar Aç, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır, Asgarî Ücret Köleliktir, Kahrolsun Kapitalist Köle Düzeni, Sermaye Düzeninde Emekliler Aç, Zulme Karşı Omuz Omuza, Kahrolsun Faizci Sömürü düzeni, Yağma Sürüyor İsraf Büyüyor, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Esnaf Batıyor Sermaye Büyüyor, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Allah Adaleti Emreder, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Sacide Uras’ın okuduğu açıklamanın tem metni şu şekilde:

“ÇÜNKÜ AÇLIK ÇOĞUNLUKTADIR”

ZAM, SÖMÜRÜ, YAĞMA DÜZENİNE HAYIR!

 BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

 Kıymetli arkadaşlar,

Şair Turgut Uyar’ın mısralarıyla karşınızdayız: “Açlık Çoğunluktadır!”

İnsan haysiyet ve onurunun iyice ayaklar altına alındığı zamanlardayız.

Pervasız sömürü düzeni açlığı çoğunluk kılmıştır ki açlık, bir kişiyle sınırlı olsa bile utanç vericidir, asla kabul edilemez!

Farklı araştırmalar gösteriyor ki açlık sınırı 20 bin lira seviyesine ulaşmıştır.

Yoksulluk sınırı ise 60 bin lirayı çoktan geçmiş durumda!

Buna göre dört kişilik bir ailenin hayatta kalabilmesi için en az 20 bin liralık gıdaya erişmesi gerekiyor.

Açlık sınırı denilen çizgi budur: sadece dört kişilik bir ailenin ulaşması gereken gıda ederi!

Elbette ki insanın ihtiyacı sadece gıda değildir.

Soruyoruz size:

İnsan; barınmaya, eğitime, ulaşıma, sağlığa, kültüre ihtiyaç duymaz mı?

Ülke genelinde kiralar 15-20 bin liradan başlıyor.

Ulaşım masrafları ailelerin belini büküyor.

Anne-babalar, evlatlarını uzak şehirlerdeki üniversitelere göndermekten çekiniyor.

Öğrencilerin barınma sorunu zirveye çıkmış durumda.

Okul kantinlerinden bir tost alıp yiyebilen bir öğrencinin şanslı addedildiği dönemlerden geçiyoruz.

Şehir içi, şehirler arası ulaşım halkımıza adeta hapishane hayatını dayatıyor.

Ekonomik yetersizlikler, halkımızın tedavi imkânlarını ellerinden alarak sağlık sorunlarını derinleştiriyor.

Kültürel ilgiler artık tümüyle lüks kabul ediliyor.

Mesela kitap fiyatları alıp başını gitmiş durumda!

Şimdi size tekrar soruyoruz:

Açlık sadece gıdayla ilgili bir durum mudur?

Barınma, sağlık, ulaşım, eğitim, kültür alanlarındaki açlıktan bahsetmeye bu ülkede sıra bile gelmiyor!

Kıymetli halkımız!

Hâl-i hazırda asgarî ücret, 17 bin 2 lira olarak uygulanıyor.

Açlık sınırı 20 bin, yoksulluk sınırı 65 bin liraya ulaşmış durumda!

Milyonlarca emekçi, kölelik ücreti dediğimiz asgarî ücret karşılığında çalışıyor.

Çok sayıda emekçi kardeşimiz asgarî ücret bile alamıyor.

Çalışma saatleri ise neredeyse tümüyle keyfî uygulamalara tâbidir!

Asgarî ücretin, artık genel geçer ücret olduğunu görüyoruz.

Artık çalışanların ücretleri asgarî ücrete kıyasla belirleniyor.

Asgarî ücret ise bugün itibariyle açlık sınırının tam 3 bin lira altındadır!

Biliyorsunuz, önceki yıllarda asgarî ücret ocak ve temmuz aylarında olmak üzere yılda iki defa artmaktaydı.

Sermaye sahipleri ve AKP iktidarı 2024 itibariyle bu uygulamadan vazgeçerek asgarî ücret artışını sadece Ocak ayı ile sınırlandırdı.

Zaten sene başlarında açlık sınırına neredeyse eşit seviyelerde uygulanmaya başlanan asgarî ücret, şu anda açlık sınırının çok çok altına düşerek eşi benzeri görülmemiş bir kölelik ve sefaletin emekçilere dayatıldığını kanıtlıyor!

“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini reddederek halkımızı açlık ve sefalete, köleliğe mahkûm eden kapitalist sömürü düzeni bir karabasan gibi hayatlara çökmüştür!

Arkadaşlar!

Milyonlarca emekli çok çok düşük maaşlarıyla adeta ölümü arar hâle getirilmiştir.

Yıllarca çalışıp didinerek emekli olanlar için hayat artık çekilmez bir işkencedir.

Halkımız açlığın, köleliğin pençesine terk edilmiş, tabiattan ve üretimden kopartılarak bir avuç azgın sermayedarın insafına bırakılmıştır.

2019’da ortalama emekli aylığı en düşük emekli aylığının 2 katı iken 2024’te yüzde 16 fazlasına gerilemiştir.

Tıpkı asgari ücrette olduğu gibi emekli aylıklarını da en dipte eşitlediler.

Şimdi hükûmet en düşük emekli aylıklarını 12 bin 500 lira seviyesine yükselterek sözüm ona lütufta bulunuyor!

12 bin 500 lira bakanların, patronların bir öğün yemek parasıyken bu oranları ailelere bir aylık geçim için teklif ediyorlar!

Böyle bir arsızlık ve utanmazlığı reddediyoruz!

Kıymetli dostlar!

Sermaye sahipleri tarafından mülteci emeği sınırsızca sömürülmektedir.

Egemen dünya düzeni, coğrafyaları talan ederek halkları mültecileştirmektedir.

Yaşama tutunabilmek için oradan oraya savrulan sığınmacıların çaresizliğini kullanan kapitalist zalimler; uzun çalışma saatlerini, zorlu çalışma koşullarını ve çok çok düşük ücretleri güvencesiz ve sosyal haklarından mahrum mülteci emekçilere dayatmaktadır.

Bu insanlık dışı uygulamalar yetmezmiş gibi sığınmacılar, kim oldukları bilinen ırkçı çevrelerin linç girişimlerine maruz kalarak katledilmekte, ev ve iş yerleri yağmalanmaktadır.

Hâlbuki hesap, yerli-sığınmacı demeden hepimizi sömüren yerel ve küresel kapitalist düzenden sorulmalıdır.

Öfke, o sömürücü zalimlere yöneltilmelidir.

En alttaki savunmasız insanlara yapılan saldırılar başka bir zulümdür ve gerçek zalimin işine yarar!

Ezilenler dayanışma içinde olmalı, kendilerini birbirlerine kırdırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.

Emeğin dostları!

Temel ihtiyaç ürünlerine zamlar, TÜİK’in sahte enflasyon verilerinin çok çok ötesindeki yüksek oranlarla gelmektedir.

Kapitalistlerin hizmetindeki siyasal düzenin temsilcisi AKP iktidarı, memleketin bütün kaynaklarını yerel ve küresel sermayeye aktarmak için çırpınmaktadır.

Halkın ve ülkenin sırtından servetine servet katan bu asalak zümre, AKP’nin yüksek faiz cenneti yaptığı Türkiye’de yoksuldan zengine servet transferinin yarattığı sonuçların keyfini sürmektedir.

Bir yandan finansal yağma; diğer yandan neoliberalizmin dağ-taş, nehir-ova, ırmak-göl demeden sınırsız talanına açılarak delik deşik edilen Anadolu coğrafyası bize, azgın sermaye düzeninin fotoğraflarını sunmaktadır.

Bugün Anadolu’nun dört bir yanı yaylasını, ormanını, merasını, dere ve ırmaklarını savunan; ölüm ve yıkıma karşı hayatı müdafaa eden halkımızın direniş haykırışlarıyla inlemektedir!

Yoksullaştırılmış halkımız vergi sağanağı altında perişan olurken büyük şirketlerin devâsâ vergi borçları silinmektedir.

Filistin’de katliam yapan İsrail’le ticaret rekor seviyelerde sürdürülerek sermaye ve devlet şirketleri kan ve katliamdan beslenmektedir.

TÜİK verilerine göre 2023 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre artarak yüzde 50’ye ulaşmış; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay daha da azalarak yüzde 6’nın altına inmiştir.

Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!” diye tasvir ettiği bu sömürü tezgâhı işte böyle işlemektedir!

Kıymetli halkımız,

2024 bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan pay 1 trilyon 254 milyar liradır.

Bu büyük pay, çoluk çocuk ve yetişkiniyle yoksul halkımızdan çalınarak faiz lobisine ikram edilmiştir.

Bu örnekle kendini gösteren servet transferi bu düzenin karakteridir.

Yüksek enflasyon ve vergi üstüne vergilerle halkı canından bezdiren; sermaye sahiplerinin değil de motokuryelerin gelirine, garsonların bahşişine göz diken bu zam, sömürü, yağma düzenine karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.

Siyasetçisi ve sermayedarıyla egemenler zevk ü sefa içinde yaşarken, lüks uçak ve otomobilleriyle keyf ederken doğudan batıya memleketi saran yangınlara müdahale edecek yangın söndürme uçak ve araçları bulunamıyor!

UEFA şampiyonasına giden 613 kişilik kalabalık kafile, hiçbir ülkenin yapmadığı harcamayı halkın kesesinden karşılıyor.

NATO zirvesi için devlet kafilesi ABD’ye 5 uçakla giderken kemer sıkma politikalarının ve tasarruf genelgelerinin sadece yoksul halka dönük olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır!

Bankalar, holdingler büyürken esnaf batıyor, küçük köylü yok oluyor, işçiler her ay yüzlercesiyle iş cinayetlerine kurban gidiyor!

Haysiyet mücadelesi veren dostlar!

Her gün derinleşen, her gün hayatı daha da çekilmez hâle getiren bu düzene mahkûm değiliz!

“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârı bizim önerimizdir.

Yeni ve başka bir işleyiş mümkündür.

Tabiatla uyum içinde, kendine ve hakikate yabancılaşmamış, sömürüyü ve kula kulluğu reddeden bir işleyiş Âlemlerin Rabbi Allah’ın emridir.

Ekolojik ve sosyolojik ifsadın karşısına dikilmek ancak bu ilkelerle mümkündür.

Ancak bu ilkeler ülkemizi, halkımızı ve bütün insanlığı bu yağma düzeninden, kölelik sarmalından kurtarabilir.

Buradan halkımıza sesleniyoruz:

Egemenlerin zam, sömürü, yağma düzenine itiraz edelim!

Emeğinin, alın terinin karşılığını alamayan, ürünleri yağmalanan çiftçilerimiz traktörleriyle yollara, meydanlara çıkarak mücadelesini yükseltiyorlar!

Bir aydır haysiyet mücadelesi veren Polonez işçilerinin direnişi örneğinde olduğu gibi emekçiler “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârını ülkenin dört bir yanında haykırıyorlar!

Hâl-i hazırımızı, geleceğimizi, tabiatımızı yağmalayan; gençlerimizi geleceksiz bırakan; emeklilerimizi ölmüşten beter eden; alın terini değersizleştirip sermayeye peşkeş çeken; çalışırken köleleştirdiği emekçileri iş cinayetleriyle hayattan koparan; halkımızın bir bütün hâlinde yaşam umudunu öldüren zalim düzen, biz itiraz etmezsek daha da pekişecektir.

Bu sömürü çarkını ancak adalet ve eşitliği hedefleyen ıslah mücadelesini yükselterek kırabiliriz.

İnsan onur ve haysiyetini Beled Sûresi 13. ayette “Fekkü Raqabe!-Kölelere Özgürlük” beyanıyla işaret edilen güzergâhı takip edip bu sömürü düzenine “Hayır!” diyerek savunabiliriz.

Şüphesiz ki Allah eşitlik ve adaleti emreder; kötülüğün her çeşidini yasaklar, lânetler!

 

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

Devamını Okuyun

Haberler

Anadolu Ayakta: Yağmaya, Talana Karşı Doğana, Yaşama Sahip Çık!

Yayınlanma:

-

Anadolu’nun pek çok yöresinde olduğu gibi Tokat’ta da meraları, tarım arazilerini ve su kaynaklarını tehdit eden madencilik çalışmalarına karşı eylemler sürüyor.

3 Ağustos 2024 günü Tokat merkezde Yaylacık Doğa Platformunun düzenlediği eylemde maden şirketlerinin çalışmalarına karşı çıkıldı ve tabiatın korunması çağrısında bulunuldu.

Platform adına açıklama metnini okuyan Halil Bakan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“Bölgemizin zengin su kaynakları ve meralarına sahip Erbaa Sakarat ve Boğalı yaylaları, Reşadiye Kuyucak köyü ve çevresi, Almus Üçgöl köyü, Tokat merkez Günçalı köyü Yaylacık mevkii bir süredir maden tehdidi altındadır.

Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü Kasım 2022 raporuna göre Tokat ve çevresinde toplam 937 adet 4. Grup maden ruhsatı (arama, işletme ve ihale) bulunmaktadır. Tokat ili çevresinin yüzde 46’sı madenlere ruhsatlanmıştır. Bu ruhsat alanları ormanlarının yüzde 44’ünü, tarım alanlarının yüzde 27’sini, meraların yüzde 26’sını kapsamaktadır.

Çok geç olmadan ilgili mercileri başta Yaylacık’ı hedef alan EMSA Madencilik olmak üzere Tokat’ı tehdit eden maden şirketlerinin ruhsatlarını iptal etmeye davet ediyoruz.

Köylerimiz, topraklarımız, akarsularımız, ormanlarımız, tarım arazilerimiz, hayvanlarımız, biyoçeşitliliğimiz, bu talancı maden şirketlerinden kurtarılıncaya kadar mücadele sözü veriyoruz.

Kurdun kuşun hakkı için, insanımızın aşı için, çocuklarımızın yarınları için direneceğiz ve kazanacağız!”

YeniPencere, özel haber – Tokat

Devamını Okuyun

GÜNDEM