Connect with us

Videolar

Doğan Özlük’le Afganistan Üzerine – Mod: Ammar Kılıç

Yayınlanma:

-

Uzun süredir Afganistan’da öğretim görevlisi olarak çalışan Doğan Özlük’le Taliban yönetimine geçen Afganistan hakkında konuştuk.

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Videolar

Nekbe’nin 75 Yılı: Dönünceye Kadar Direniş

Yayınlanma:

-

İstanbul Fatih’te Nekbe eylemi düzenledi. İlke-Sen ve TOKAD tarafından düzenlenen eylemde İsrail’in katliamları ve işbirlikçi politikalar protesto edildi.

Türkçe ve İngilizce açıklamaların okunduğu eylemde “Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak, Katil İsrail Filistin’den Defol, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Nekbe Sürüyor Direniş Büyüyor, Kahrolsun İsrail, Filistin’de Düşene Dövüşene Bin Selam, Yaşasın Filistin Direnişimiz, Yaşasın Küresel İntifada, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek” sloganları atıldı, tekbirler getirildi.

Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs’ün açılışında bir konuşma yaptığı eylemde okunan Türkçe ve İngilizce açıklamalar şu şekilde:

İHANET VE İŞBİRLİKÇİLİK KISKACINDA NEKBE’NİN 75 YILI:

DÖNÜNCEYE KADAR DİRENİŞ

 Bismillahirrahmânirrahim

 Arkadaşlar,

Nekbe, yani “Büyük Felâket”in üzerinden tam 75 yıl geçti.

Emperyalizmin ileri karakolu olarak tasarlanan İsrail’in 14 Mayıs 1948’deki bağımsızlık ilanının hemen ertesi günü olan 15 Mayıs, Filistin halkı tarafından “Nekbe Günü” olarak adlandırılmıştır.

Nekbe’yle beraber yüz binlerce Filistinli yerlerinden kopartılıp göç yollarına sürülmüştür.

Emperyalistlerin korumasındaki Siyonistlerin terör yöntemleri tarihi Filistin’in şehir ve köylerini hedef almış, sayısız Filistinli katledilmiştir.

Filistin dostları,

Nekbe, tüm yakıcılığı ile sürmektedir.

75 yıllık işgal, tehcir ve katliam düzeni hız kazanarak devam etmektedir.

Ülkelerinden çok uzaklarda hayata tutunmaya çalışan Filistin halkı; mülteci kamplarında en zor koşullarda vâr olmaya çalışan Filistin halkı; Gazze açık hava hapishanesinde nefes almaya çalışan Filistin halkı; Batı Şeria’da duvarların, kontrol noktalarının, yerleşimci terörünün ve uluslararası yalnızlaştırmanın kıskacında büyük bir direniş gösteren Filistin halkı bütün ezilen halkların umudu, emperyalistlerin ve Siyonistlerin korkulu rüyası olmaya devam ediyor!

Kardeşler,

Bütün boyutlarıyla Ortadoğu’yu baştanbaşa etkileyen ve “Arap Baharı” olarak isimlendirilen süreci müteakiben İsrail işgali ve Filistin direnişi önemsizleştirilmiştir.

Özellikle Siyonist rejimin ABD önderliğindeki emperyalist kampın koruması ve yardımıyla bölge ülkeleriyle “normalleşme” adı altında münasebetler kurması, İslam coğrafyasındaki gâsıp rejimlerin işbirlikçiliğe olan derin arzuları bu sonuca sebebiyet vermiştir.

İşbirlikçi düzenlerin bu tutumu bize yabancı değildir.

Bizler biliyoruz ki Filistin direnişi, kardeş halkların yardım ve duasıyla ihanet ve işbirlikçilik kıskacını elbette aşacaktır.

Direniş yüz akı, işbirlikçilik utançtır!

Her kim işbirlikçilik utancını şeref levhası olarak taşımaya azmederse tarihin, halkların ve Allah’ın karşısında kaybedenlerden olacaktır!

Siyonist işgal şeflerini yüksek protokollerle ülkelerinde ağırlayanların, rekor üstüne rekor kıran ticaretleri devam ettirenlerin, uluslararası pozisyon ve anlaşmalarda emperyalistlerden ve Siyonistlerden yana saf tutanların inanıyoruz ki hesapları pek çetin olacaktır.

Direnişin yoldaşları!

Katil İsrail, Filistin halkının her gün evlerini yıkıyor.

İşgalci İsrail, Filistin halkının kökleri ve coğrafyasıyla bütünlüğünü sembolize eden zeytin ağaçlarını söküyor.

Siyonist İsrail, Filistinli yavruları, gençleri, kadınları her ama her gün katlediyor!

Bu vahşi ırkçı rejim yeni yerleşim yerleri açıyor, yerleşimci terörünü teşvik ediyor.

En aşağılık hırsızlar olarak yerleşimciler, Filistin halkının bütün varlıklarını dünyanın gözünün önünde çalıyor, yağmalıyor.

Dâimî enkaz ve yıkım rejimi İsrail fiili savaş olmaksızın yıl boyunca yüzlerce Filistinliyi öldürürken yüzlercesini tutukluyor, sayısız binayı yıkıyor!

Siyonistlerin son Gazze saldırısında 33 Filistinli şehit olurken 150’si de yaralanmıştır. En az 60 bina ağır hasar görmüş ve 400’e yakın Filistinli evsiz bırakılmıştır.

Filistin dostları,

Ortadoğu’nun kalbine saplanan bir bıçak olan emperyalist ileri karakol Siyonist İsrail’e ve bütün işbirlikçiliklere karşı Nekbe günü vesilesiyle meydanlara çıktık.

Filistin özgürleşene, Filistin’e geri dönüş gerçekleşene, İsrail denen habis ur Filistin’den sökülüp atılana kadar direnişin yanında durmaya ahdettik!

AKP iktidarı boyunca rekor seviyelerde seyreden İsrail-Türkiye ticaretini, Siyonist katillerin Ankara’da en üst düzey protokollerle ağırlanmasını her zaman reddettik, yine güçlü bir şekilde reddediyoruz!

Her zaman bu işbirlikçiliklerin karşısında durmaya, İsrail’i meşrulaştıran politikaları kökünden hedef alıp dağıtmaya kararlıyız.

Bütün vicdanlı insanları bu çizgiye davet ediyoruz.

Yaşasın Filistin direnişimiz!

Yaşasın İntifada!

Şehitlerin yolunu sürdüreceğiz!

Kahrolsun İsrail, kahrolsun ABD!  

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

(Topluluk adına, Nazlı Nesibe Kılıçoğlu)

75 YEARS OF NAKBA IN THE GRIP OF BETRAYAL AND COLLABORATION:

RESISTANCE UNTIL RETURN

Bismillahirrahmânirrahim

It has been exactly 75 years since the Nakba, the Great Catastrophe.

May 15, the day after Israel’s declaration of independence on May 14, 1948, which was designed as an outpost of imperialism, was named “Nakba Day” by the Palestinian people.

Along with the Nakba, hundreds of thousands of Palestinians were uprooted and deported to their migration routes.

The terror methods of the Zionists who are under the protection of the imperialists have targeted the cities and villages of historical Palestine, and countless Palestinians have been massacred.

Friends of Palestine,

The Nakba continues with all its burning.

The 75-year order of occupation, deportation and massacre continues by accelerating.

The Palestinian people, who are trying to hold on to life far away from their country; the Palestinian people trying to survive in the refugee camps in the most difficult conditions; The Palestinian people trying to breathe in an open-air prison in Gaza; The Palestinian people, who have shown great resistance in the West Bank under the grip of walls, checkpoints, settler terror and international isolation, continue to be the hope of all oppressed peoples and the nightmare of imperialists and Zionists!

Following the process called the “Arab Spring”, which affected the Middle East with all its dimensions, the Israeli occupation and Palestinian resistance were trivialized.

In particular, the Zionist regime’s establishment of relations with the countries of the region under the name of “normalization” with the protection and assistance of the USA-led imperialist camp, and the deep desire of the usurper regimes in the Islamic geography for collaborationism led to this result.

This attitude of collaborative regimes is not alien to us.

We know that the Palestinian resistance will surely overcome the grip of betrayal and collaboration with the help and prayers of the brotherly peoples.

Resistance is an honour, collaboration is a shame!

Whoever is determined to carry the shame of collaboration as a badge of honor will be one of the losers in the face of history, peoples and Allah!

 

We believe that those who host the Zionist occupation chiefs in their countries with high protocols, those who maintain record-breaking trade, and those who take sides with the imperialists and Zionists in international positions and agreements, will have a very tough reckoning.

Comrades of the resistance!

Killer Israel is destroying the homes of the Palestinian people every day.

Occupying Israel is uprooting olive trees, which symbolize the unity of the Palestinian people with their roots and geography.

Zionist Israel is killing Palestinian babies, young people and women every day!

This racist regime opens new settlements and encourages settler terror.

As the most despicable thieves, the settlers steal and plunder all the assets of the Palestinian people in front of the world.

In the last Gaza attack of the Zionists, 33 Palestinians were martyred and 150 were injured. At least 60 buildings were badly damaged and close to 400 Palestinians were left homeless.

Israel, the regime of perpetual regime of destruction, kills hundreds of Palestinians, demolishes countless buildings and arrests hundreds of Palestinians throughout the year without actual war.

Friends of Palestine,

We took to the streets on the occasion of the Nakba day against Zionist Israel, the imperialist outpost stuck in the heart of the Middle East, and against all collaborators.

We have vowed to stand by the resistance until Palestine is liberated, a return to Palestine is achieved, and Israel is expelled from Palestine!

We have always rejected the record levels of Israel-Turkey trade during AKP rule, and the hosting of Zionist murderers in Ankara with the highest level protocols!

We are always determined to stand against these collaborations and to root out the policies that legitimize Israel.

We invite all conscientious people to this line.

Long live our Palestinian resistance!

Long live the Intifada!

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

(On behalf of the community, Melike Belkıs Örs)

Devamını Okuyun

Videolar

TOKAD’dan 15. Dünya Vicdan Haftası Etkinliği

Yayınlanma:

-

TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) 15. Dünya Vicdan Haftası (16-22 Mart) münasebetiyle bir program düzenledi.

Programda aynı haftaya denk gelen mühim hadiseler (Rachel Corrie’nin şehadeti-16 Mart 2003, Halepçe katliamı-16 Mart 1988, Irak işgali-20 Mart 2003, Şeyh Ahmet Yasin’in şehadeti-22 Mart 2004) vesilesiyle Filistin’de İsrail işgalinin ve direnişin geldiği boyut, ABD’nin Irak işgali sonrası Ortadoğu ve küresel bir boyut kazanan Kürt meselesi Selim Sezer, İslam Özkan ve Mehmet Alkış tarafından tartışıldı.

Programdan notlar şu şekilde:

Selim Sezer: Cenin ve Nablus şu anda Filistin’in yeni direnişinin kalbi olma yolunda ilerliyor.”

  • Rachel Corrie, 2003 yılı Gazze’deydi, yoğun saldırıların yaşandığı bir dönemde.
  • Filistin’in içinde bulunduğu güncel saldırılar ve gelişmekte olan direniş hareketlerini ele alacağım ama tarihe dönme ihtiyacı görüyorum. Birikerek ilerleyen bir tarih… Pek çok temanın ve durumun yinelendiğini görüyoruz. Belli başlı birkaç temanın kendisini tekrar ettiğini vurgulamak gerekiyor.
  • Dönemsel farklılıklar olmakla birlikte, devamlı bir geriye gidiş süreci oldu Filistinliler için maalesef.
  • 1948’de yaşanan Nekbe süreci… 750 bin kişinin yaşadığı yerden çıkarılması ve mülklerine el konulması. Aslında bu, o zaman yaşanmış bitmiş bir süreç değil. İsrail’in aynı yöntemleri kullanmaya devam ettiğini görüyoruz. Sistematik olarak devam ediyor bu mülksüzleştirme süreci. Arap nüfusunu boşaltma süreci.
  • İsrail’in hedeflediği şey: Kudüs’ün yüzde yüz Yahudi şehrine dönüşmesi. Filistinlilerden arındırılması.
  • Şeyh Cerrah mahallesinde yaşanan süreçler… Sekiz ailenin buradan çıkarılmasının bir yolunu buldu. Direniş sebebiyle kısmen durdu.
  • Bir yerleşimci diyor ki: “Sizin evinizi biz almasak bile başkası alacak.”
  • Bu Arapsızlaştırma meselesi öyle boyutlara ulaşmış ki, mezarlıkların bile boşaltılma durumu var. İnsanların kemikleri çıkartılıyor ve boşaltılıyor. Geçmişi silmek için.
  • Filistinlilerin günden güne daha yalnızlaşması… 48’lerde daha çok devleti buluyordu yanında. 1948’de Ürdün, yardım ediyor gibi görünüyor ama alttan da İsrail’le anlaşma yapıyor. 67 savaşı zaten malum… Sonrasında, savaşmak bir yana, söylem ve fiili duruşlarıyla Arap devletlerinin İsrail yanına gittiğini görüyoruz. 2020 sonrası özellikle, normalleşme süreçlerini görüyoruz. Barış diye sunulan bu süreçler, bir dizi anlaşmayı beraberinde getiriyor.
  • Bu tarih, Filistinlilerin yalnızlaştığı bir tarih.
  • Yerel direniş unsurlarını daha öne çıkardığını görüyoruz Filistin’in bu süreçte.
  • 67-68 Filistin direnişinin yükseldiği bir tarih. Diğer Arap devletlerine bel bağlamadan. Kendi direniş dinamiklerini sürekli artırdıklarını görüyoruz.
  • İntifada’nın başlaması ve beş yıl içinde önemli gelişmeler elde etmesi…
  • Kendi başına bırakıldığı koşullarda yeniden taban örgütlenmesine gittiğini görüyoruz.
  • Gazze’yi gördük genelde ama son dönemlerde Batı Şeria’da da görmeye başladık bunu. Tabandan insanların katılmasıyla. Kim bunlar? Oslo’dan sonra dünyaya gelmiş genç insanlar.
  • Yerleşimcilerin gerçekleştirdiği saldırılar…
  • Korkunç saldırılar:
  • 48 saatte 250 zeytin ağacı kesildi. Evler, dükkânlar, arabalar yakıldı daha yeni.
  • Batı Şeria’da yaşayan insanlar işgalin nasıl bir şey olduğunu kendi gözleriyle görüyorlar yani.
  • “Biz her gün ölüyoruz, o zaman bari direniş yolunda ölelim!” anlayışı gelişti.
  • Cenin ve Nablus şu anda Filistin’in yeni direnişinin kalbi olma yolunda ilerliyor.
  • Farklı farklı Filistinli hareketlerin tabanlarındaki insanların oluşturduğu insanlar.
  • Resmi olarak 3. İntifada yaşanıyor denmiyor ama ağır çekim bir intifada süreci diyebiliriz.
  • Peki, ne bekleniyor? Ne yapılması gerekir? Devletler tarafından yalnız bırakılmış, yüz yıl boyunca kendi toprağından çok şey kaybetmiş bir halk var. Kendisine ait olanı alabilmesi iki yoldan geçiyor: içerideki direnişin büyütülmesi, ki böyle şu an. Dışarıda ise, Filistin’i destekleyen halkların, genel geçer bir dayanışmadan ziyade, doğrudan İsrail’e zarar verecek bir yaptırım sürecine girilmesi: BDS hareketi örneğinde olduğu gibi… Alışılagelmiş ürün boykotu haricinde, İsrail’le ilişkilerin kesilmesi için hükümetlere baskı yapılması, İsrail’le ortaklığı bulunan markaların boykot edilmesi, İsrail’le ilişkileri meşrulaştıracak her türlü ilişkiye karşı çıkılması. Örneğin, İsrail’de gerçekleştirilecek konserlere vs katılmayın çağrıları… Kültürel etkinlikler, İsrail’in kendisini aklayacağı şeyler. Dolayısıyla bunlara karşı durmak gerek.
  • Birçoğumuz için Filistin meselesinin çok özel bir yeri var. Ama Filistin bir metafor aslında. Ezen-ezilen ilişkisinin çok saf bir şekilde tecelli ettiği bir durum. Gerçek anlamda Filistin yanında bir tutum alacaksak, bütün Filistinlilerin yanında durmamız gerekiyor. Rachel Corrie’nin dediği gibi, “zulüm bizdense ben bizden değilim.” demek gerekiyor.

  • İslam Özkan: Mezhepçilik fitnesinin Irak işgaliyle beraber başladığını görüyoruz.”
  • Irak işgalinden hemen önce meydana gelen 11 Eylül olaylarında, emperyalist yayılmacı bir mantık Amerika’da neşet etmeye başlamıştı. “Gerekirse güç kullanarak demokrasiyi yaymalıyız!” mantığı işgal öncesinde çıkmaya başlamıştı yani.
  • Bush’un iktidara gelmesi, farklı çevrelerin kullanmasına müsait birinin iktidara gelmesi, süreci kolaylaştırdı.
  • Öncesindeki teorik süreçler, Bush’un iktidarıyla önü açıldı, bunların istediklerini yapmalarını sağlayan 11 Eylül olayları süreci tamamladı. Arkasından da Irak ve Afganistan olayları.
  • Emperyalizm bizim acizliğimizi gizleyen bir unsur olmamalı. (Malik bin Nebi – sömürüye müsait olma durumu) Siz sömürüye müsait olduğunuz sürece, halkınızı düşünmediğiniz sürece, emperyalizm sizi her zaman rahatlıkla işgal edebilir, kullanabilir. Malik bin Nebi, bu kavramı, Cezayir’in sömürgeye direnişe çok geç başlaması bağlamında tartışır. İslam dünyasında sömürgeciliğin bazı durumlarda geç başlaması, acziyeti gösteriyor. Emperyalizm kavramı anti-emperyalist yapılar tarafından çok kullanılıyor. Ama çok sık kullanarak içini boşaltmamak gerekir. Kendi acizliğimizi örterek, suçu başkalarına atmak doğru değil.
  • (Deprem mevzusu: NATO zaten içimizde mesela. Amerika’nın gemi göndermesine gerek yok yani.)
  • Komplo teorilerle kavramlarının içini boşaltmamız yanlış.
  • Müslümanların kurum inşa etmedeki zayıflığı, halkların emperyalizme karşı durmadaki acizliği. Bunları da görmemiz gerekiyor.
  • Mezhepçiliğin ve taifeciliğin yaygınlaştığını görüyoruz. Mezhepçilik o kadar kurumsallaşmış ki, günlük hayatın parçası haline gelmiş. Ama Irak işgaliyle baktığımızda, Lübnan dediğimiz küçük bölgede, doğu halklarına örnek olamayacak işleyiş Irakla beraber gerçek olan bir şey olmaya başladı.
  • Mezhepçi düşünce, Irak üzerinden bölgeye pompalanmış oldu. Bunun Amerika tarafından bilerek yapılmış olması çok muhtemel bir şey.
  • Aslında siyasal içerikli çatışmalar, mezhepsel çatışmalar gibi gösterilmeye başlandı. Suriye meselesi… Dış dünyayla ilişkiler, nasıl yönetilecek vs gibi konularda olan bir çatışma normalde. Ama sonra, sanki Şiiler ile Sünniler arasındaki bir savaş gibi sunulmaya başlandı.
  • Bu tür mezhebi şeyler kullanmak, işlerini kolaylaştırdı.
  • Muhalefetin düşüncelerinin ancak böyle mezhebi bir yaklaşımla gerçekleştirilebileceği düşünüldü.
  • Irak işgaliyle beraber başladığını görüyoruz mezhepçilik fitnesinin.
  • İşgalden sonra, ordu dağıtılacaksa bile, Irak’taki bütün kurumları yok etti ABD.
  • Yaratıcı kaos: Sistematik olarak bir kaos yaratalım, deniz dalgalanmadan durulmaz, dediler ve bu süreçten sonra bir şey durulmadı.
  • 2008’den itibaren başlayan süreçte Irak askerleri çekildi.
  • Bağdat’taki Amerikan büyükelçiliği en büyük büyükelçilik dünyadaki. Vatikan büyüklüğünde bir yer. Sıradan diplomatların burada çalıştırıldığı yalanına inanmak zor. 5 ila 10 bin askerin bulunduğu biliniyor. 15-30 bin diplomat var.
  • Irak işgalinin sadece Irak’ı düzeltmek, bölge ülkelerine çeki düzen vermek için değil, onların itibarını vs. sistematik olarak yok etmek için araçsallaştırıldığını görüyoruz.
  • 1 Mart tezkeresi olayı, Türkiye’ye Arap dünyasında bir itibar kazandırmıştır. Dışarıda karşıymış gibi gözükse de AKP hükümeti, alttan alta Irak işgalini destekleyen bir ülke olarak ortaya çıktı.
  • Türkiye şu anda neyden şikâyet ediyorsa, o zamanki kendi aksiyonlarının sonucu olduğunu görüyoruz.

 

  • Mehmet Alkış: Eğer devletler ırkçıysa bu sorun çözülmez.”
  • Halepçe’de kimyasal silahlarla saldırdılar. Elma kokusu buradan geliyor. Elma kokan silahlarla öldürmüşler.
  • Arap dediğiniz zaman akla Müslüman geliyor, Kürt, Türk, İranlı dediğiniz de de. Bu dört milletten birinin devleti yok: Kürtlerin.
  • Milli Mücadele denilen süreçte Osmanlı sistemi devam edecekti verilen karara göre, buna uyulmadı
  • Misak-ı Milli sınırlarından taviz verilmeyecek deniyor. Batı buna karşı çıkıyor.
  • Lozan kabul edilince Kürdistan dediğimiz bölge dörde bölünüyor.
  • Söze göre birlikte yaşanacaktı. Kürtler asli unsurdu. Ama batı aksini istedi ve bundan vazgeçilmiş oldu.
  • Kürtlere niye devlet vermediler? Onlar bu süreci yaşamaya mahkûm edildi. Arapların, Türklerin, İranlıların kontrolü altında yaşamaya mahkûm edildi.
  • Batı’nın gelmiş geçmiş en büyük projesi ırkçılıktır, milliyetçiliktir. İslam dünyasından önce diğer topraklarda geçerli oldu, buraya geç geldi ama geldi.
  • Fransız ihtilali sürecinden beri herkes birbirinin düşmanı, etnik ve dini unsurlar birbirinin düşmanı oldu. Durum böyle şimdi.
  • Seküler ırk teorisine göre en gelişmiş ırklar ayakta kalır, diğerleri ölür. Bu düşünceden dolayı Batı, bütün dünyayı sömürme hakkını kendinde görüyor.
  • Lozan’da Misak-ı Milli gayesi tam olarak değişiyor ve Türklerin devleti kurulmuş oluyor, Osmanlı sistemi terk ediliyor.
  • Başlangıçta Kürtlerin devlet sahibi olmasını engelleyenler İngilizler. ABD ise Kürtleri sahiplenmeye başladı. Kürtlerin kazanımlarının hepsi ABD’ye borçlu. Aynı şeyi Suriye’de yapıyorlar şimdi de. Önce onları mahkûm eden bir politika, sonra da sahiplenen bir politika. Tabii kendi çıkarları için yapıyorlar bunları.
  • Temel mesele Kürt meselesi değil. Temel mesele ırkçılık, milliyetçilik. Dünyadaki bütün toplumların kılcal damarlara kadar işlemiş bir zihin.
  • Osmanlı’da da sorunları vardı Kürtlerin tamam ama ırkçılık teorisinin yaygın hale gelmesiyle aynı problemler değildi.
  • Eğer devletler ırkçıysa, çözülmez bu sorun.
  • Müslümanlar yok bu işlerde. Kendi teorilerine uygun bir paradigmaya sahip çıkmadılar. Başkaları yönetti, emperyalistler yönetti, Müslümanlar da tabi oldu bunlara.

Notlar: Melike Belkıs Örs

Devamını Okuyun

Videolar

M. Ali Başaran’la Hukuk, Edebiyat ve Şehir Üzerine

Yayınlanma:

-

Yeni Pencere yazar ve editörlerinden Ahmet Örs ve Mehmet Ali Başaran söyleşisini ilginize sunuyoruz.

Devamını Okuyun

GÜNDEM