Connect with us

Haberler

Marmara Bölgesindeki Hapishanelerde 1609 Hak İhlali

Yayınlanma:

-

İHD (İnsan Hakları Derneği) İstanbul Şubesi, Ekim-Kasım-Aralık 2022 döneminde yapılan  57 başvuruya göre Marmara Bölgesi hapishanelerinde bu dönemde en az 1609 hak ihlali tespit edildiğini duyurdu.

Basın taraması yolu ile tespit edilen 364 hak ihlali ile  ihlal sayısının 1973’e çıktığının belirtildiği rapora göre, yaşam hakkı, sağlık hakkı, iletişim hakkı ve adil yargılanma hakkı gibi haklar başta olmak üzere temel haklara erişimde önemli sorunlar yaşandığı vurgulandı.

Rapora göre İHD İstanbul şubesine Ekim, Kasım, Aralık aylarında Silivri Kampüs Ceza İnfaz Kurumu (CİK), Kandıra 1 ve 2 Nolu F Tipi CİK, Kocaeli CİK, Maltepe 1 Nolu L Tipi CİK, Edirne F Tipi CİK, Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi CİK, Bolu F Tipi CİK, Silivri Açık CİK, Bakırköy Kadın Kapalı CİK, Gebze M Tipi CİK, Bursa H Tipi Kapalı CİK, Erzurum Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli CİK, Antalya S Tipi CİK, Ahlat T Tipi Kapalın CİK, Sincan Kadın Kapalı CİK, Adana Kürkçüler 1 Nolu T Tipi CİK, Kayseri Bünyan Kadın Kapalı CİK, Şakran T Tipi Kapalı CİK, R Tipi Kapalı CİK, Sincan 2 Nolu F Tipi CİK, Diyarbakır Kadın Kapalı CİK olmak üzere 21 hapishaneden 57 başvuru yapılmış.

Raporda, söz konusu aylarda ihlaller şu şekilde sınıflandırılmış:

Yaşam hakkı ihlali/ Yaşama Yönelik Saldırılar

Ölüm (6) -İntihar girişimi (2) -İntihara zorlama (2) -Ölümle tehdit ve Can güvenliği endişesine neden olacak davranışlar (19)

Ayrıca basın taraması yoluyla tespit edilen ve sayısal veri olarak toplamda gösterilen 6 ölümlü vaka söz konusu olup, tespitlere göre bu rapor döneminde dördü hapisliği devam ederken ve ikisi serbest bırakıldıktan sadece günler sonra olmak üzere 6 hasta mahpus (Tahir Gürdal, Emre Abalak, Ehettin Kaynar, Süphan Çabuk ve Kemal Mutlum, Vural Avar) yaşamını yitirmiştir.

Kötü Muamele, Onur Kırıcı Muamele, Darp, İşkence

Kötü muamele (75) -Psikolojik baskı ( 55 ) – Hücreye koyma (35) – Çıplak aramaya zorlanma (24) – Ağız içine araması (6) – Dayak, işkence (6) – Baskın hücre araması (33) –Aramalarda hücrelerin dağıtılması, eşyalara el koyma ( 50) -Irkçı söylem, etnik ayrımcılık (36) – Ailelere küfür, hakaret (11) – Pişmanlık dayatması (15) – Havalandırmasının üzeri tellerle kaplı hücreye koyma ( 5) – mahpusların darp raporu almasının engellenmesi(11) -Sürgün sevk (38) -mahpuslar hakkında gerçeğe aykırı tutanak tutma (57) – Oda değişikliği talebinin karşılanmaması (10) – Mahpusu tekli hücreye götürerek sorgulama girişimi (1) -Politik mahpusların yanına geçme talebinin karşılanmaması (2) – Kalabalık koğuş (15) – Aramalarda kadınların iç çamaşırlarının teşhir edilmesi (13) – Disiplin cezası (24) – Keyfi ve sık hücre araması(35) – Erkek gardiyanın kadın mahpusun vajinal bölgesine tekme ile vurması (1) – Aramalarda kadın mahpusların havalandırmaya kilitlenmesi (15) -Aramalarda kantin fişi, defter, günlük, mektup vb. el koyma (40) – Giysilere el koyma (15) – mahpusun ameliyat yerine tekme atılarak dikişlerinin açılması(1) -Çıplak süngerli hücreye koyma (4) -Hücreye itfaiye hortumuyla su tutma (1) – darp sonucu mahpusun ayağının kırılması(1) -gerçeğe aykırı tutulan tutanağa dayanılarak 11 gün hücre cezası verilmesi (1) – 3 kişilik odaya 7 kişinin konulması(3) – Elleri arkadan ters kelepçeli hücreye koyma (2) -Mahpusların bulunduğu koğuşun havalandırmasına mermi atılması (1) – Türkü söylediği ve oda değişikliğinde ısrarcı olduğu için disiplin cezası verilmesi(1) -“Terör kimliği” takma dayatması (5) – Sürgün sevk sonrasında 2 ay aile ve avukat görüşü engellemesi (1) -Aileye yakın cezaevine sevk talebinin karşılanmaması (9) – Aramalara jandarmanın hücrelere girmesi (20) – Sivil polislerin aramalara girdiği iddiası (3) – Mahpusun kaldığı hücrenin penceresinin ikinci bir tel örgü ile kapatılıp yeterince hava almasının engellenmesi (3) – Etkinliklere katılmama cezası (5) – Arama sırasında mahpusun boynuna kafasına basma ve copla darp(1) -Kantinden alınan eşyalara el konulması(3) – El yazılı 10 adet deftere el konulması(1) – Kuranı Kerim’i arama sırasında çöpe atma (1) -İtirafçıların politik mahpusların yanına konması (2) -Ağırlaştırılmış müebbet cezası olan mahpusların günlük 3 saat olan havalandırma hakkının 1 saat uygulanması (8) -5 kişilik odaya 1 yatak verilmesi (2) -Odaya giysi dolabı konmaması (1) – Mahpusları tarafsız odaya geçmeye zorlama (7) – FETÖ davası tutukluları ile diğer politik mahpuslar arasında provokasyon yaratma girişimi (5)

Sağlık Hakkı İhlali

Hastane sevklerinin iptali (28) -Revire çıkarılmama (35 ) -Düzenli kullanılan ilaçların verilmemesi(3) -Ameliyatların ertelenmesi ( 2) -Laboratuvar ve tetkik sonuçlarının verilmemesi (16 ) – diş tedavisinin yapılmaması( 27) -Diyet yemeği verilmemesi (18 ) -Kelepçeli muayene zorlanma(19) -Sağlık raporlarının verilmemesi(15) -Hastaneye hücreli ring aracıyla götürme(8) – Hastaneye yatırılan mahpusun tedavi edilmeden aynı gün hapishaneye geri götürülmesi (1) -Doktorun kelepçeyle muayene etmek istemesi (2) -Mahpusa hastalığı ile ilgili bilgi verilmemesi (14) -Revir doktorunun darp raporu vermemesi (2) -Mahpusun hastaneye yatırıldığı bilgisinin aileye bildirilmemesi ( 3) -Ameliyattan hemen sonra mahpusun hücreli ring aracıyla cezaevine götürülmesi (1) – Mahpusun sağlığı için gerekli havadar bir odaya geçme talebinin karşılanmaması (1) – Kalabalık koğuş nedeniyle salgın hastalık riski (2) – Mahpusun sağlık dosyasının aile ve vasisine verilmemesi (3) – Hastaneye geç götürülme nedeniyle hastalığın ileri aşamada teşhisi (1) – Mahpusun kontrol randevusuna götürülmemesi (3) – Doktor tarafından verilen ortopedik yastık ve mindere el konulması( 1) -Kemoterapiye gitmesi gereken mahpusun götürülmemesi (1) -Ağır hasta mahpuslara ATK’nın cezaevinde kalabilir raporu vermesi(9)

Yeterli ve Sağlıklı Beslenme ve Temiz Suya Erişim Hakkı İhlali, Öz Bakım İhtiyaçlarının Karşılanmaması

Yemeklerin az ve kalitesiz verilmesi (75) -Suların kirli akması (3) -Sıcak ve soğuk suya kota uygulaması (2) -Temizlik malzemelerinin verilmemesi (14) – Kantinde çeşit azlığı, fahiş fiyat uygulaması (25) – 7 kişilik koğuşa 3 kişilik yemek verilmesi (5) – Yemeklerin çürük, bayat sebzelerden yapılması, içerisinden böcek ve kıl çıkması (4) – Sabun, bulaşık deterjanı, şampuan, kadın pedi verilmemesi (5) -Yemeklerin az ve kalitesiz oluşuna ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun gerekçe gösterilmesi (5) -Elektrik faturalarının çok yüksek gelmesi, faturayı ödeyememe (18)

Adalete Erişim Hakkı İhlali

Dilekçelerin işleme konmaması (24 ) – -Dilekçelere cevap ermeme(23) – -Dilekçelerin çıkış numaralarının mahpuslara verilmemesi (7) – – İnfaz hakimliğine yazılan dilekçenin gönderilmemesi(1) – -İtiraz dilekçelerinin içleme konmaması (9 ) – -Dilekçelerin yırtılması ( 1) – -Mahpuslara asılsız suçlamalarla dava açılması (5)

İletişim Hakkı İhlalleri

Tecrit -Sohbet, spor, ortak kullanım alanlarının kullandırılmaması (60 ) -Görüş yasağı, görüş iptali (26) – Telefon hakkının engellenmesi(19) – Süreli süresiz yayın, kitap ve mektup yasakları (49) – Kitap sınırlaması (7) -Politik mahpusların görüntülü telefon görüşmesinden faydalanamaması ( 21) – Gönderilen mektupların adresine ulaşmaması, sakıncalı diyerek el koyma (9) -Muhalif televizyon kanallarının izlenmesinin engellenmesi (11) -Koğuş değişikliği talebinin karşılanmaması (9) -Gelen kargonun verilmemesi (7) İHD’ ye gönderilen mektubun gönderilmemesi (1) -Dışarıyla iletişimi kesme ( 2) – Ailelere bilgi vermeme (7) – Telefon görüş süresinin kısaltılması (13) -Görüş süresinin kısaltılması( 8 ) – Mahpusların APS gönderdiği mektupların çıkış barkodunun mahpuslara verilmemesi (2 ) – Mektupların yerine ulaşmaması(15) – Aynı hücrede bulunan mahpusların aynı kişiye gönderdikleri mektupları aynı zarf içinde gönderememesi (2) – Mahpusun mektubunu korku, panik, yalan yanlış bilgi verdiği gerekçesiyle karalanması (1) – Görüntülü telefon görüşünden yararlanamama (18) – kargoların 2 ayda bir kabul edilmesi( 6) – Kürtçe kitapların alınmaması (3) – Kürtçe kitabın tercüme parasının mahpuslardan istenmesi (3)

Haksız Tutukluluk ve Adil Yargılanma Hakkı, İnfazda Ayrımcılık İhlalleri

Tahliye tarihi geldiği halde “iyi halli değil” denilerek bırakılmama (4) -“Toplumla bütünleşmeye hazır değil” gerekçesiyle tahliye edilmeme(1) – Mahpusun koşullu salıverilmesinin 2 kez 6 şar ay süreyle ertelenmesi (1) – Eski tarihli disiplin cezaları gerekçesiyle tahliyenin engellenmesi (1) – 5-6 ay cezası kalan mahpusun açık cezaevine geçirilmemesi (1) – İnfaz yakma (2) -Adil yargılanmama iddiası (25 ) – Denetimli serbestlik hakkının kullandırılmaması (8 ) – Mahpuslara iyi hal puanı uygulaması (9 ) – Açık cezaevine geçmesi gereken mahpusların bu haktan yararlandırılmaması (4 )

Açlık Grevleri ve Yaşanan İhlaller

Açlık grevi (4) – Ölüm Orucu (1)

Kaynak: ihd.org.tr

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Fatih’te 1 Mayıs Yürüyüşü

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, TOKAD, Özgür Yazarlar Birliği ve Sağlık İlke-Sen, İstanbul-Fatih’te 1 Mayıs yürüyüşü düzenledi.

Edirnekapı Mihrimah Sultan Camii önünde başlayan 11:45’te başlayan yürüyüş, Fevzipaşa Caddesi boyunca ilerleyerek Fatih İtfaiye Parkındaki açıklama ve konuşmalarla sona erdi.

Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs’ün moderatörlüğünde ilerleyen yürüyüş ve açıklama boyunca “1 Mayıs Direniş Zulme İsyan, Yaşasın Emeğin Dayanışması, Yaşasın Küresel İntifada, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Filistin Direnişimiz, Emperyalistler Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak, Asgari Ücret Köleliktir, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Kahrolsun Kapitalist Yağma Düzeni, Kahrolsun Kapitalist Köle Düzeni, Roboski Kanıyor Adalet Bekliyor, Kürt Sorununa Adil Barışçıl Çözüm, Esnaf Batıyor Sermaye Büyüyor, Tevhid Adalet Özgürlük, Yaşarken Kölelik Ölürken Cinayet, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Yoksulluk Sürüyor Açlık Derinleşiyor, İşbirlikçi Sermaye Hesap Verecek, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Sömürgeci AKP Hesap Verecek, Allah Ekmek Özgürlük, Emekçiler Köle Olmayacak” sloganları atıldı, marşlar söylenip tekbir getirildi.

Yürüyüşün sonunda topluluk adına Ahmet Orhan’ın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

TEVHİD, ADALET, ÖZGÜRLÜK ŞİÂRI VE

GAZZE DİRENİŞİNİN YÜKSELTTİĞİ KÜRESEL

İNTİFADA ÇAĞRISIYLA 1 MAYIS’TA, ALANLARA!

Bismillahirrahmânirrahim

Kıymetli dostlar,

Bu 1 Mayıs’a Küresel İntifada’nın ayak sesleriyle girdik.

Gazze direnişinin her bir coğrafyada vicdanları ayaklandırdığı, insanlığın yeni bir evreye geçtiği günlere ulaştık.

Çok şükür ki yeryüzünün pek çok noktasında zulme isyan eden, kölelik zincirlerini parçalayan, tutsaklığı reddeden özgür bilinçlerin doğumuna tanıklık etmekteyiz.

Öncelikle, bütün bu eşsiz ufukları insanlığa armağan eden Filistin direnişini, Gazze müdafaasını büyük bir minnet, takdir ve saygıyla selamlıyoruz!

Şehitlere, direnenlere selam olsun!

Biz de emek ve alın teri mücadelesinin, haysiyet ve özgürlük davasının billurlaştığı; zulme ve zalime isyanın dalga dalga bütün şehirlere, sokak ve caddelere yayıldığı bu 1 Mayıs gününde Küresel İntifada’nın bir parçası olmaktan onur ve kıvanç duymaktayız!

Kardeşler,

Her 1 Mayıs’ta, emeğin ve emekçinin gür sadâsı meydanları doldurmaktadır.

İnsanlığa, ağaçlara, kuşlara, dere ve ırmaklara, börtü böceğe, kara ve denizlere musallat olan sermaye düzenine isyan eden yüreklerin çığlıkları sınırları, engelleri aşarak birbiriyle buluşmakta ve benzersiz bir isyan korosu oluşturmaktadır.

Biz de bugün burada; İstanbul’da, Fatih’te “Tevhid, Adalet ve Özgürlük” şiarıyla bu koroya katılıyoruz.

Çünkü biliyoruz ki örgütlü kötülüğe karşı ancak örgütlü bir adalet hattı tahkim edilerek karşı durulabilir.

Çünkü biliyoruz ki küresel zulüm ve sömürü düzenine karşı ancak küresel direniş ağlarıyla irtibatlanarak sağlam cepheler kurulabilir.

Çünkü biliyoruz ki ancak “Küresel İntifada” çağrısıyla yükseltilebilecek bir mücadele Egemen Dünya Düzeninin küresel şeytanlığını alt edebilir!

Emeğin ve emekçilerin dostları,

Şeytânî sermaye düzeni halkımızı amansız bir cendereye almıştır.

Milyonlarca emeğe, açlık sınırında yaşamlar dayatılmaktadır.

Kölelik, rıza gösterilmesi istenen bir statü olarak kabul ettirilmek istenmektedir.

Sermayesever AKP düzeni, sömürgeci politikalarıyla hâneleri yangın yerine çevirmiştir.

Halkımız kira-pazar kıskacında sıkışmıştır.

Alın teri yağmalanmış, emek kıymetsizleştirilmiştir.

Üretimden, topraktan, tabiattan kopartılan geniş kitleler birer Gregor Samsa adayı olarak kapitalist işleyişin çarklarına yem olarak sunulmuştur.

Faturası yoksullara kesilen sözüm ona “krizler”, kapitalistler için daha büyük ve yeni fırsatlar yaratmakta; işçilerden, emekçilerden çalınanlarla harâmîler servetlerine servet katmaktadır!

Kölelik düzeninin en açık, en net göstergesi asgarî ücrettir.

Hâl-i hazırda 17 bin lira olarak uygulanan asgarî ücret, tam olarak açlık sınırı seviyesindedir.

Şair Turgut Uyar’ın mısralarına yansıdığı üzere “Açlık Çoğunluktadır!”

Bu hakikat, Türkiye’deki mevcut durumun en net fotoğraflarından biridir.

“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini reddeden bu sömürü düzeninde emekçilere ancak kölelik rolü biçilmiştir.

Buradan güçlü bir şekilde bir kez daha haykırıyoruz:

Elbette emekçiler köle olmayacak ve bu kölelik düzenini mutlaka yıkacaklardır!

1 Mayıs’ta direniş alanlarına akan yürekler,

Köleci kapitalist düzen işçileri kesintisiz bir katliama tabi tutmaktadır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisinin verilerine göre 2023 yılında 2 bine yakın emekçi kardeşimiz, iş cinayetlerinde katledilmiştir.

MESEM öğrencisinden mevsimlik tarım işçisine, gencinden yaşlısına, mültecisinden yerlisine, kadınından erkeğine kadar onca işçi kardeşimiz yollarda, makine başlarında, inşaatların tepelerinde, siyanür havuzlarında katledilmiş; sermayedarlarların daha çok kazanma hırsları için yaşamlarından kopartılmıştır.

Her ay 2 yüze yakın emekçi dostumuz, yoksul halkımızın evlatları bu cinayet düzeninde katledilmek üzere sırasını beklemektedir.

Bu süregiden katliam düzenini egemenler sorun etmemekte, halkımızın gündeminden kaçırmaktadır.

İşçiye “Yaşarken kölelik, ölürken cinayet” dayatılmakta, üstüne üstlük bu katliamcı düzen, “kader” söylemiyle Allah’ın dinine iftira atmak sûretiyle aklanmaktadır.

Elbette Allah kimseye zulmetmez fakat egemen azınlıklardır ezilenlere, mazlum ve mustazaflara zulmeden!

O halde şundan eminiz ki Âlemlerin Rabbi Allah, bu katliamcı fâillerin hesabını ahirette mutlaka görecektir; biz de bu hesabı bu dünyada sormak için elimizden geleni yapacağız!

Arkadaşlar,

İnsana ve tabiata musallat olan kapitalist talan, ülkenin dört bir yanını yağmalamaktadır.

Ormanlarımız, dağlarımız, su kaynaklarımız altın madenlerinin, taş ocaklarının, siyanür havuzlarının tehdidi altında zehirlenmekte; yaşam, çok boyutlu olarak ifsad ve imha tehdidiyle karşı karşıya bırakılmaktadır.

En son Erzincan İliç’te yaşadığımız büyük felaket maalesef çok daha kötü günlerin son habercisi olarak görülmelidir.

Her zaman dillendirdiğimiz bir ayet olan Rum Sûresi 41’de Rabbimiz, “İnsanların kendi elleriyle yapıp-ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı: Bu şekilde [Allah], belki [doğru yola] geri dönerler diye yaptıklarının bazı [kötü] sonuçlarını onlara tattıracaktır.” buyurarak bu hakikate işaret etmektedir.

1 Mayıs vesilesiyle çıktığımız bu direniş alanlarında her vakit hayatı, tabiatı ve insanı savunmak; ekolojik tahribat ve kıyımın karşısına dikilmek temel ve öncelikli sorumluluğumuz olmalıdır.

Akbelen ormanları, Kaz Dağları, Kelkit vadileri, Dersim Dağları, HES’lerle kelepçelenen Karadeniz dereleri, Anadolu yaylaları bir başka direniş korosu oluşturmakta ve neoliberal yağma düzeninin saldırısına direnecek halkaların çoğalmasını beklemektedir.

İşte biz de bu bilinç ve duyarlıkla o zincirin halkaları olmaya azmederek 1 Mayıs alanlarına çıktık, tabiatın ve yaşamın gür sesi olmaya ahdettik!

Köleliği reddeden dostlar,

Açlık seviyesinde hayatların dayatıldığı milyonlar adına meydanlardayız.

Örgütlü, örgütsüz bütün ezilenlerin, yoksulların, hürriyeti gasp edilenlerin sesi olabilmek için meydanlardayız.

Ülkemizde zam, sömürü, yağma düzeni derinleşmektedir.

Milyonlar geçim savaşı içinde çırpınmaktadır.

Banka, kredi, kredi kartı düzeni halkımızın iliğini emmektedir.

24 Ocak neoliberalizminin şampiyonu AKP hükümetinin rantçı ekonomi, zam ve faiz politikaları, barınma ve beslenme hakkından başlayarak bütün temel hakları halkımız için ulaşılmaz kılmıştır.

Bugün öğrenciler açlık ve barınamama tehdidiyle karşı karşıyadır.

Yoksulluk yaygın bir gerçeklik olarak halkımızın bugününü ve yarınını boğmaktadır.

Gençler için gelecek belirsiz, emekliler için hayat ölüm öncesi bir işkence zorbalığıdır.

Küçük köylülük ve küçük esnaflık banka-kredi sarmalı ve tekelleşme marifetleriyle sermaye lehine imha edilmiştir.

Ülkenin her bir kamusal varlığı neoliberal yağmanın iştihasına özelleştirme usûlüyle yem edilmiştir.

Tabiatın talan edilmedik tek bir metrekaresinin kalmayacağı pek yakın zamanda açıklanan ve resmî kurumlardan elde edilen bilgilerle oluşan TEMA Vakfı raporlarıyla kesinleşmiştir.

Bütün bu gerçeklikler ise iktidarın hamaset söylemleriyle örtülmek istenmektedir.

Yapılması gerekenleri, hakça bölüşüm ve adil paylaşım için nasıl bir işleyişin gerekli olduğunu tartışmak için yine bir 1 Mayıs’ta meydanlardayız!

Adalet ve özgürlükten yana duran bilinçler!

Bütün bir yeryüzü için mültecilik acil ve öncelikli gündem maddesi hâline gelmiştir.

Egemen dünya düzeninin insanlığı ve coğrafyaları alt üst eden sömürü faaliyetlerinin doğurduğu bu meselede adaleti amaçlamak temel öncelik olmalıdır.

Mülteciliği doğuran koşulların tespiti ve onlarla mücadele yolları önceliğimiz olmazsa meselenin kavranılıp çözülmesi de mümkün olmaz.

Geri gönderme merkezleriyle mülteci hayatların tehdit edilmesine, yükseltilen ırkçılıkla mültecilerin hedef gösterilmesine, mülteci emeğinin sömürülüp yağmalanmasına izin vermeyeceğiz!

Dostlar,

Roboski katliamı sembolüyle kanayıp duran Kürt meselesi bölgesel ve küresel bir vaziyet almıştır.

Bölge halklarının barış ve kardeşlik içinde yaşamasına engel olan yerel ve küresel fitne merkezlerine karşı başka bir anlayışı egemen kılmalıyız.

Kürt sorununa adil ve barışçıl çözümler üretmek boynumuzun borcu olmalıdır.

Dilden politik alanlara kadar en geniş yelpazede yasak, baskı ve dayatmaların, yok saymaların son bulduğu bir çözüm mümkündür.

Bu çözümün karşısına dikilmek barış ve kardeşliğin karşısına dikilmektir.

Pek çok vesileyle kanayıp duran Ortadoğu’nun barış ve huzuru, bütün bir yeryüzünün barış ve özgürlüğü olacaktır.

Direnişin yoldaşları,

Bu 1 Mayıs’a Küresel İntifada’nın ayak sesleriyle girdik, demiştik.

Yerelden küresele ulaşan ve birbiriyle irtibatlı bütün meselelerimiz için Filistin halkının müdafaası, Gazze direnişi önümüze İNTİFADA seçeneğini tekrar koymuştur.

Emperyalizmin küresel savaş makinesine karşı eşi benzeri görülmemiş Gazze direnişiyle Filistin halkı, insanlık için bütün hesapları “sil baştan” yapmıştır.

İşbirlikçilik ve ihanetin kıskacında boy veren ve Siyonist rejimi meşrulaştıran bölge ülkelerinin zavallılık ve pespayelik maskelerini indiren Direniş, uzak Asya meydanlarından Amerikan kampüslerine, Güney Afrika’dan Norveç’e, Yemen’den Avrupa başkentlerine kadar bütün vicdanları ayağa kaldırmıştır.

Uzun süredir İsrail’le ilişkileri geliştirme, Filistin halkının doğal gazını çalarak dünyaya pazarlama hırsızlığına odaklanan bölge devletlerine suçüstü yapan Direniş, bütün plânları bozmuştur.

Ürdün’den Mısır’a, Türkiye’den körfez ülkelerine kadar bu arsız işbirlikçilik en üst seviyeye ulaşmışken Gazze, benzersiz bir kıyamla bütün tezgâhları dağıtmış, bütün kirli ilişkileri açık etmiştir.

Siyonist İsrail’le zaten uzun yıllardır hız kazanıp savaş boyunca da arsızca sürdürülen ticari ilişkiler, AKP iktidarının işbirlikçi yüzünü bir kez daha göstermiştir.

İsrail’i korumak için kurulduğu öteden beri herkesin bildiği Kürecik Radarı ve emperyalist müdahalelerin hava üssü İncirlik, zaten NATO üyesi olan Türkiye’nin emperyalist bloktaki yerini her türlü tartışma ve izahtan uzak bir biçimde göstermektedir.

On binlerce şehidin kanıyla yıkanan paraları utanmadan savunan işbirlikçi AKP iktidarı ve TÜSİAD-MÜSİAD fark etmeksizin kâra iman etmiş işbirlikçi ZORLU, İÇDAŞ, KOLİN, LİMAK, MNG, AKÇANSA ve benzeri sayısız Siyonist şirket, katliam ortakları olarak çoktan insanlığın ufkuna kara leke olarak asılmıştır.

Siyasetçileri ve şirketleriyle egemenler bilsinler ki Siyonist katliam ve soykırım ortaklığı olan ticaretlerini bitirip keseceğiz!

Başta İsrail’in kalkanı olarak çalışan Kürecik Radarı ve İşgal üssü İncirlik olmak üzere bütün emperyalist merkezleri söküp atacak ve ülkemizi NATO’dan çıkaracağız!

Arkadaşlar,

Soykırım ve katliamcı emperyalist-Siyonist cephe karşısında Gazze’den başlayan direniş, insanlığın elinden tutacaktır; umutluyuz!

Direniş ateş ve coşkusu Ortadoğu’daki işbirlikçi rejimleri alt edecektir; inançlıyız!

Küresel İntifada çağrısı Filistin’den başlayarak mazlumların, ezilenlerin kurtuluş parolası olacaktır; heyecanlıyız!

Yükselecek bu yeni ve gür sada üzerimize çöken ataleti kaldırıp atacaktır.

Emperyalizme, küresel kapitalizme karşı ayaklanan vicdanlar hakikatle buluşacak ve yeni bir geleceğin kapılarını birlikte aralayacaklardır.

Tevhid-Adalet-Özgürlük hattı olarak biz de işte tam bu noktada, bu direniş meydanlarında insanlığın ve tabiatın kurtuluşu ve özgürleşmesi için sözümüzle, gücümüzle her türlü katkıyı vereceğiz.

Yaşasın 1 Mayıs

Yaşasın Küresel İntifada!

Selam olsun Gazze direnişine!

Selam olsun Direniş etrafında kenetlenen halklara!

Selam olsun emek ve alın terine sahip çıkıp haysiyet mücadelesini yükseltenlere!

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

Açıklama videosu:

 

Devamını Okuyun

Haberler

Beşiktaş’ta Eylem: NATO’dan Çıkılsın, Üsler Sökülsün, İsrail’le Ticaret Kesilsin!

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, TOKAD, ÖYB, Sağlık İlke-Sen “Emperyalist-Siyonist Kuşatma ve Katliama Karşı Somut Adımlar” nöbetlerine devam ediyor.

21 Nisan 2024 pazar günü, Beşiktaş İskeleye bakan Barbaros Meydanında yapılan eylemde Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs, emperyalistlerin desteğiyle Siyonist İsrail’in katliamlarına devam ettiğini söyledi. İsrail’le Türkiye arasında devam eden ticareti eleştiren Örs, göstermelik adımların atıldığını söyledi ve emperyalist blokta yer alan Türkiye’nin bir an önce NATO’dan çıkmasını, Kürecik ve İncirlik gibi emperyalist üslerin kapatılmasını istedi.

Eylem boyunca, “Katil İsrail Filistin’den Defol, Yaşasın Küresel İntifada, Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor, Emperyalistler Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, Yaşasın Gazze Direnişimiz, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, İhanetten Vazgeç Ticareti Kes, Kısıtlama Yetmez Ambargo Gerek, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, Vanaları Kapat Gemileri Bağla, Eli Kanlı İÇDAŞ Hesap Verecek, Eli Kanlı Zorlu Hesap Verecek, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Katliama Değil Direnişe Ortak Ol, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak” sloganları atıldı, Tekbir getirildi.

Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:

NATO’DAN ÇIKILSIN, EMPERYALİST ÜSLER  KAPATILSIN!

KISITLAMA YETMEZ AMBARGO GEREK!

İSRAİL’LE TİCARET, FİLİSTİN’E İHANET!

 Bismillahirrahmânirrahim

 Filistin dostları!

Filistin halkı aylardır, dünya tarihinde eşine az rastlanır bir katliam ve kuşatmaya maruz kalıyor.

Siyonist İsrail rejimi bir asrı aşan işgal ve katliamlarının en büyüğünü dünyanın gözü önünde, kameralara göstere göstere yapıyor!

On binlerce Filistinli bombalarla, açlıkla katledildi. Hastaneler yıkıldı, mahalle ve şehirler harap oldu. İnsanlık, bir kez daha büyük bir utancın içine sürüklendi.

Bu vahşet tablosuna itiraz eden temiz fıtratlar, pâk vicdanlar dünyanın dört bir yanında ayağa kalktı. Yemen’den Kanada’ya, Endonezya’dan İngiltere’ye, Güney Afrika’dan Norveç’e kadar yeryüzünün her bir noktası Gazze Direnişinin yükselttiği “Küresel İntifada” çağrısıyla yankılandı.

Egemen dünya düzeni Siyonist katliama gözlerini kapatırken soykırımı engellemeye çalışan çığlıkları, feryatları duymazdan geldi.

Emperyalizmin devasa savaş makinesi bir bütün hâlinde Siyonist İsrail’in arkasında durdu! Onun yaptığı her bir katliama ortak oldu! Diplomatik ve siyasi şeytanlıklarını silah sanayini Siyonistler lehine seferber ederek desteklerken katliam ve soykırıma karşı çıkan halklara gözdağı vermeyi asıl amaç olarak benimsedi.

ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere NATO ile ete kemiğe bürünen emperyalist blok, Filistin halkına reva gördüğü katliam ile bütün bir insanlığı ipotek altına alma isteğini açık etti.

Ortadoğu’nun pek çok yerine yayılmış üsleri vasıtasıyla halkları, coğrafyaları kontrolü altında tutmaya çalışan emperyalistler, ileri karakol olarak kurup işlettikleri İsrail’i tahkim etmeyi her zaman olduğu gibi öncelikli sorumlulukları olarak gördüler.

Arkadaşlar,

Türkiye; 1952 yılından bu yana, emperyalizmin jandarması NATO’nun üyesidir. Başta Filistin halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının, uzak yakın demeden dünyanın farklı coğrafyalarındaki halkların düşmanı olan ve onların coğrafyalarının işgal ve sömürüsü için faaliyet gösteren NATO bünyesinde yer almak, temel ve öncelikli itiraz maddelerimizden olmalıdır.

Ülkemizde emperyalizmin hizmetinde faaliyet gösteren çok sayıda merkezi temsil eden iki sembolik üs var. Biri İncirlik, diğeri Kürecik.

Bu üslerin birinde Ortadoğu’daki askeri hareketlilik hava yoluyla organize edilirken diğerindeki radar faaliyetleriyle ABD-NATO-İsrail bütünlüğü, cephesi korunmaktadır. 2012 yılından bu yana faaliyet gösteren Kürecik NATO Radarı, İsrail’in kalkanı olarak çalışmaktadır. Bunu bizzat, önceki NATO Genel Sekreteri söylemiştir.

Son günlerde İsrail’le İran arasında yaşanan saldırı ve misilleme sürecinde bile Türkiye hava sahasının NATO üyesi ülkelerin savaş uçakları ve bu uçakların havada yakıt ikmali için kullanıldığı görülmüştür. Kürecik Radarının İsrail’e dönük tehditleri bertaraf etmek amacıyla çalıştırıldığı su götürmez bir hakikattir.

Bu durumda, itiraz sahiplerine sormak gerekir: Bunda şaşılacak ne var! Türkiye, zaten bir NATO üyesi değil midir? Eğer bundan rahatsız olunuyorsa yapılması gereken bellidir: NATO’dan çıkmak, emperyalist üsleri sökmek!

Gazze Direnişinin Dostları!

Tarihin eşine az rastlanır direnişlerinden birine tanıklık ediyoruz. İnsanlığın yüzünü ağartan böyle bir örneklik her türlü desteği hak etmektedir.

Dünyanın pek çok yöresinde “Küresel İntifada” çağrısıyla ayağa kalkan vicdanlar, Siyonist katliam rejimini besleyen damarları kurutmak için seferber olmuşken bizi de kendi ülkemiz ve bölgemizde benzer bir sorumluluğa davet etmektedir.

Bu davete uyarak, bu sorumlulukla yola çıkarak Ortadoğu’daki işbirlikçi rejimlerin Siyonistler için hangi manevralarla nasıl güçlü bir dayanak olduklarını kavramak ve hakikatleri direniş alanlarında haykırmak durumundayız.

Ortadoğu’daki pek çok işbirlikçi rejim en son İbrahim Anlaşmaları ile Siyonist varlığın meşruiyeti için çırpınıyor, Filistin’in doğal gazını çalarak İsrail doğal gazı diye Batıya satmaya çalışan projeyi hayata geçirmeye çalışıyordu.

Aksâ Tûfânı bu oyunu bozdu, bütün taraflara suçüstü yaptı.

Biz de Siyonist rejimin Türkiye’deki dayanaklarını birer birer ortadan kaldırmalı, onu besleyen damarları parçalamalıyız.

İsrail’le Türkiye arasındaki yıllık 9 milyar dolarlık ticaret derhal kesilmelidir. Uzun süre ticaretle ilgili iddiaları savuşturmaya çalışan AKP iktidarının, gelen tepkileri dizginlemek için sözüm ona pek çok ürün için kısıtlama kararı çıkarması bir yandan itiraf, diğer yandan ise yine bir gayrı ciddilik ve aymazlıktır.

Belirsiz bir ateşkes şartına bağlı olarak ilan edilen bu karar, tümüyle samimiyetsizdir. Onca katliama ortaklık eden bütün bu ticari faaliyetler, sorumluluk taşıyan her kişi ve kurum için alınlarına kazınmış birer kara lekedir. Bunun hesabını ahirette Âlemlerin Rabbi Allah, bu dünyada ise mazlum halklar elbette soracaktır!

Aylardır meydanlarda anlatıyoruz:

İsrail’in petrol ihtiyacının yüzde 60’ı Azerbaycan ve Kazakistan’dan sağlanıyor ve Bakü-Ceyhan boru hattı marifetiyle limanlara, oradan da gemilerle İsrail’e ulaştırılıyor. İsrail de aldığı bu yakıtı Filistin halkını katletmek için kullanıyor!

İsrail’in çelik ihtiyacının yüzde 65’i Türkiye’den sağlanıyor. Buradaki aslan pay İÇDAŞ’a ait.

Zorlu Holding, kurduğu üç adet santral aracılığıyla İsrail’in elektrik ihtiyacının yüzde 7’den fazlasını karşılıyor!

İsrail’in çimento ihtiyacının tamamına yakını Türkiye’den sağlanıyor, AKÇANSA gibi firmalar başı çekiyor.

Kolin’i, Limak’ı, MNG’si derken yoğun lojistik trafiği savaşın başından itibaren aksamadan sürüyor.

Filistinli Müslümanlar girmesin diye Mescid-i Aksâ’ya çekilen dikenli teller Türkiye’den gidiyor!

AKP genel başkan yardımcısı Nihat Zeybekçi’nin açıklamaları ise, bütün bu gerçekleri kabul etmeye yanaşmayan herkesin suratına atılan bir tokat olmuştur. Zeybekçi’nin kısaca, “Katliamı kınıyoruz ama ticaretten, paradan da vaz geçmeyiz!” anlamına gelen ve arsız işbirlikçiliği alenen beyan eden ifadeleri bu mesele için esasen son söz olma makamındadır.

Burada sayılması imkânsız uzun bir listeye sahip olan bu Siyonistsever tüccarlık, katliama ortak olmanın açık beyanından başka bir şey değildir.

Sahada ve diplomaside türlü zorluklarla boğuşan Direniş öncülerine dönük göstermelik ağırlamalarla, süslü laflarla bu işbirlikçilik gizlenemez. ABD-İsrail öncülüğünde Gazze’de sözde insani yardım faaliyetleri için kurulan işgal limanı örneğinde olduğu gibi Direniş’in bertaraf edilme projesine karşı uyanık olunmalıdır.

Gıdadan enerjiye, çöp ithalatından Varlık Fonu şirketinin bor madeni satışına, bakır kablosundan askeri malzeme parçalarına kadar sayısız ürünün gemi gemi ihracı yapılmaya devam ediyorsa bize düşen de bu işbirlikçiliğe itiraz etmek olacaktır.

Kıymetli halkımız,

Emperyalizmin jandarması NATO’da üye kalarak, yetmedi bu terör şebekesinin daha da büyümesi için onaylar vererek, Irak işgalinden Gazze katliamına kadar emperyalistlere destek vererek, yine emperyalist üslere ev sahipliği yaparak mazlum halklar için adalet talep edilemez!

Siyonistlerle serbest ticareti savunarak, onca katliama rağmen paradan vazgeçmeyerek Filistin halkından yana durulamaz!

Ey egemenler; siz, kimi kandırıyorsunuz! Bu tutarsızlıklarınıza kargalar bile güler!

Ülkenin, İstanbul’un pek çok noktasından itiraz seslerimizi yükseltmeye devam edeceğiz!

Filistin halkının, Gazze Direnişinin yükselttiği “Küresel İntifada” çağrısı Filistin’in, bütün mazlum coğrafyaların, bütün mustazaf halkların, ezilenlerin, yoksulların, hürriyeti gasp edilenlerin kurtuluşuna vesile olana kadar hakikatin, Direniş’in yanında durmaya devam edeceğiz!

Herkesi bu hat üzerinde buluşmaya, bu yolda dayanışmaya davet ediyoruz!

Yaşasın Gazze Direnişimiz!

Yaşasın Küresel İntifada!

Siyonistler Yenilecek, Direnen Filistin Kazanacak!

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Kudüs Günü Eylemi: “Kudüs Günü, Küresel İntifada Çağrısıdır!”

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, TOKAD, ÖYB ve Sağlık İlke-Sen, 06 Nisan 2024 günü Üsküdar’da Kudüs Günü eylemi tertip etti. “Kudüs Günü, Küresel İntifada Çağrısıdır” başlığıyla düzenlenen eylemde topluluk adına Türkçe açıklamayı Nazlı Nesibe Kılıçoğlu, İngilizce açıklamayı ise Melike Belkıs Örs okudu.

Eylem boyunca “Yaşasın Küresel İntifada, Kudüs Günü İntifada Çağrısı, Mazlumlar Tutsak İşgal altında Yaşasın Küresel İntifada, Emperyalistler Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Kudüs’e Selam Direnişe Devam, İşbirlikçi Zalimler Hesap Verecek, Direniş Var Yılgınlık Yok, Özgür Kudüs İsrail’siz Bir Dünya, Katliama Değil Direnişe Ortak Ol, Uyan Diren Özgürleş, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, Yaşasın Gazze Direnişimiz” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Eylemde okunan Türkçe açıklamanın tam metni şu şekilde:   

KUDÜS GÜNÜ, KÜRESEL İNTİFADA ÇAĞRISIDIR!

 Bismillahirrahmânirrahim

Kıymetli dostlar,

Bir Kudüs Günü mevsimini daha yine bütün bir yeryüzünü ayağa kaldıran direnişle idrak ediyoruz.

Eşine az rastlanır günlerden geçiyoruz.

Direnişi birkaç merhale ileri taşıyan Aksâ Tûfânı, sadece Filistin halkını, Gazze’yi değil; dünyanın farklı coğrafyalarını, farklı halklarını da direniş zincirinin bir halkası kılmıştır.

Kudüs Günü; bütün ezilenlerin, yoksulların, hürriyeti gasp edilenlerin büyük emek ve fedakârlıklarla yükselttiği mücadelelerin sembol günlerindendir.

Tam 6 aydır korkunç bir kuşatma ve katliama karşı verilen destansı Gazze Direnişi, Kudüs Günü’nün işaret ettiği anlamların zirvesi olarak insanlığın ufkuna kalıcı olarak yerleşmiştir.

Kanada’dan Yemen’e, Norveç’ten Güney Afrika’ya, Malezya ve Endonezya’dan İngiltere ve Fransa’ya, Amerika limanlarından Ortadoğu’daki sıcak kapışma alanlarına kadar insanlık, Gazze Direnişinin yanında durmak, onun temsil ettiği değerleri haykırmak için kıyam etmiştir!

Küresel İntifada’nın ayak sesleri, zalimleri korkutan bir gür sada olarak sokak ve meydanlarda yankılanmaktadır!

Zulüm ve sömürünün pençesinde kıvranan insanlık için Filistin Direnişi yeni bir İntifada çağrısı yükseltmiştir.

Bu çağrı, anlamsızlık batağında çırpınan, türlü çeşit sömürü mekanizmalarının tutsağı olmuş insanlık için tekrar hayata ve umuda tutunma fırsat ve imkânı üretmiştir.

İşte Kudüs Günü, bütün bu çerçevenin, bu anlam ve ufuk dünyasının sembolüdür. Emperyalizmin ve Siyonizm’in esir etmek istediği dünya halklarının kurtuluşunun mümkün yollarını işaret eden bir çıkış kapısıdır.

Ey Kudüs Yârenleri,

Kudüs’ün 57 yıldır tümüyle esir düşürülüşüne giden kilometre taşları öncelikle bizim kendi düşünce evrenlerimizde, coğrafyalarımızda esir düşmemizle birlikte anlaşılmalıdır.

İslam halklarının yaşadığı çok boyutlu sefalet ve perişanlık önce zihniyet ve ufuk olarak büyük mağlubiyetler getirmiş, sonra da Kudüs ve başka başka Kudüslerimiz düşmüştür.

İslam ümmeti, yaşadığı coğrafyalarda gerçek anlamda tutsaktır.

Küresel kapitalizm, yerel taşeronları ve işbirlikçi siyasal aktörleri vasıtasıyla coğrafyalarımızın altını üstünü sınırsızca talan etmekte, halklarımızı alenen köleleştirmektedir!

Yeryüzünün dört bir yanını yağmalayan egemen dünya düzenine karşı gücünü, dayanışma azim ve kararlılığını, özgürleşme ufuklarını kaybeden halklarımız; Kudüs ve Gazze için üzülüp sızlamakta ancak içinde bulunduğu kendi tutsaklıkları ile yüzleşememektedir.

Şunu peşinen söylemeliyiz ki, Direniş hâli üzere bulunmak çok büyük bedeller ödemeyi gerektirse de bir özgürleşme durumunu ifade etmektedir.

Dünyanın geri kalan çok büyük kısmı egemen dünya düzeni tarafından esir edilmiştir ancak Kudüs’te, Gazze’de başta Büyük Şeytan ABD olmak üzere emperyalistlerin alenî destek ve korumasıyla büyüyen dev katliam ve soykırım mekanizmasına karşı koyan Direniş, teslim alınmaya itiraz ettiği ve bu yolda büyük bedeller ödediği için özgürdür.

İnsanlığa ufuk olma hakkını da işte bu özgürleşme hâlinden, örnekliğinden almaktadır!

 Kudüs’ün, Gazze Direnişinin Yoldaşları,

Tutsak beldeler ve halklar olarak özgürleştirmemiz gereken Kudüslerimizi görmezden gelerek Kudüs’ü esaretten kurtaramayız.

Yaşadığımız coğrafyalardaki kölelik zincirlerini parçalamadan yol alamayız.

Tabiatımıza, şahsiyetimize, emek ve haysiyetimize saldıran kapitalizmi geriletmeden, kanayıp duran ve Ortadoğu coğrafyasının yumuşak karnı olan Kürt sorununa adil ve barışçıl çözümler üretmeden, ülke ve halklarımıza tasallut etmiş işbirlikçi ve soyguncu düzenlerle hesaplaşmadan sağlam ve kuşatıcı adımlar atamayız.

Emperyalist – Siyonist kuşatma ve katliama karşı yıllardır, özelde ise Aksâ Tûfânı sürecinde İstanbul’un, Türkiye’nin farklı noktalarında, farklı gruplar olarak aylardır eylemler yapıyor ve Siyonistleri besleyen damarların kurutulması çağrısında bulunuyoruz.

Özellikle son on yıllar boyunca görünürdeki iniş çıkışlara rağmen Siyonist çeteyle arsızca derinleşen diplomatik ilişkiler ve kapitalist hırslarla yükselen ticaret hacmi Siyonistlerin lehine, Direniş’in aleyhine çalışmaktadır.

Bu arsızlık ve işbirlikçilikte ısrar eden AKP iktidarı ve onun yol verdiği Siyonist sermayenin eylemlerinin burada durdurulması özgürleştirmemiz gereken öncelikli bir Kudüs’ümüzdür!

İsrail’i bölgesel düzlemde besleyen damarları kurutmak önceliğimiz olmalıdır.

Gazze’de bombalardan ve açlıktan ölen yavrularımızın çığlıklarında bu işbirlikçiliğin büyük bir payı olduğunu kim reddedebilir!

Çeliğinin yüzde 65’ini, petrolünün yüzde 60’ını, sebze meyvesinin büyük kısmını, enerjisinin yaklaşık yüzde 10’unu, inşaatından savaş sanayiine temel ihtiyaçlarının mühim bir kısmını limanlarımızdan ve boru hatlarımızdan tedarik eden İsrail’i geriletmenin yolunun elbette buradan, buradaki Kudüslerimizi özgürleştirmekten geçtiği açıktır.

Siyonistsever sermayenin teşviklerle büyüyen ticaret hacmi ya da doğrudan Varlık Fonuna bağlı Eti Maden’in İsrail ordusuna hizmet veren şirketlere sattığı bor madeni örnekleri bize kuşatmanın boyutlarını göstermektedir.

Ey Kudüs Gününün İşaret Ettiği Anlamlar İçin Bir Araya Gelen Yürekler!

Kudüs Günü, açık bir Küresel İntifada çağrısıdır!

Bu çağrı; Gazze’nin, Kudüs’ün, Ramallah’ın sokak ve meydanlarından, birer hapishane olan mülteci kamplarından, taş atan yiğit çocukların minik ellerinden yükselerek Ortadoğu sokaklarına, uzak Asya’nın anti-emperyalist duruş ve mücadelelerine, Avrupa ve Amerika’nın vicdanlı yüreklerine, Güney Afrika’nın ırkçılık karşıtı sağlam duruşlarına, bütün mazlum ve mustazaf halkların isyanlarına uzandı ve insanlığın önüne yeni ve başka bir dünyanın mümkün olabileceği gerçeğini koydu.

Biliyoruz ki artık yeryüzü aynı yeryüzü değildir.

Artık insanlık, aynı insanlık değildir.

Artık hakikat arayışı aynı hakikat arayışı değildir.

Çok şükür ki Kudüs’ün özgür ve aydınlık şafağı kendini göstermeye başlamış; huzmelerini, bütün bir insanlığın, tabiatın ve cümle mevcûdâtın üzerine salmıştır.

Bu yeni dünyaya selam olsun!

Selam olsun Kudüs Gününü nakış nakış işleyen Gazze Direnişine!

Selam olsun Küresel İntifada çağrısına kulak veren milyonlara!

 

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

Devamını Okuyun

GÜNDEM