Connect with us

Haberler

İzmir’deki Irkçı Katliama Tepkiler Sürüyor

Yayınlanma:

-

İzmir’de, yakılarak katledilen üç mülteci işçi ile ilgili olarak Sığınmacı Hakları Platformu ile İnsan Hakları Derneği İzmir Şubesi bir açıklama yaptı. Çok sayıda kuruluşun desteklediği açıklamanın tam metni şu şekilde:

İzmir Güzelbahçe’de 3 Suriyeli Mültecinin Yakılarak Öldürülmesi Hakkında Ortak Açıklama

2 gün önce 20 Aralık 2021 tarihinde Sığınmacı Halkları Platformunun İnsan Hakları Derneği’ne ulaşması ile birlikte İzmir’in Güzelbahçe ilçesinde işçi 3 Suriyeli mülteci: Ahmed El Ali, Memun En Nebhan ve Muhammed El Hüseyin El Abdo El Biş’in 16 Kasım 2021 tarihinde yaşamlarını yitirdiklerini haberini öğrendik. Bu haber üzerine derhal inceleme ve araştırmalara başladık.  Araştırmalarımız gereğince yaşamını yitiren mültecilerin aileleriyle iletişime geçtik. Edinebildiğimiz ilk bilgiler; 3 Suriyeli mülteci gencin benzinle yakılarak hayatını kaybettiğiydi. Bugün sabah ailelerle ve Sığınmacı Halkları Platformu ile bir araya gelerek olayın yaşandığı yeri inceledik. İşçilerin çalıştığı yer sahibi ve avukatlarıyla görüşme sağladık.

Görüşmelerimizden olayın 16 Kasım 2021 günü sabah dört sıralarında mültecilerin kaldığı odaya benzin dökülerek ateşe verildiği, olayı gören diğer çalışanların hemen hızla oraya koştuğu ve üç mültecinin de kendilerini dışarıya atmaya çalışarak yardım istediklerini gördükleri, hemen iş yeri sahibine haber verdikleri, iş yeri sahibinin 4 buçuk sıralarında olay yerinde olduğu, hemen ambulans, polis ekipleri ve itfaiyeye haber verdikleri, aynı saatlerde devriye polislerinin de yangını görerek olay yerine geldikleri, üç kişinin Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Yeşilyurt Devlet Hastanesi ve 9 Eylül Hastanesine kaldırıldıkları, yoğun bakıma alındıkları, Ahmed ve Muhammed’in olay gününden iki gün sonra sabaha karşı ikişer saat arayla yaşamını yitirdikleri, Memun’un ise olay gününden bir hafta sonra yaşamını yitirdiği, yaşamını yitirenlerden ikisinin İzmir’de cenazelerinin defnedildiği, bir kişinin ise ailesinin talebi üzerine Suriye’ye defnedilmesi için gönderildiği bilgilerine ulaştık.

Katil, mültecilerin kaldığı odayı benzin dökerek yaktı

Olayın detaylarına ilişkin öğrenebildiklerimiz de; 16 Kasım 2021 günü saat sabah 4 civarında katil, mültecilerin kaldığı odayı benzin dökerek yakmıştır. Olay günü; olay yeri inceleme, Güzelbahçe Emniyeti ve itfaiye ekiplerinin olay yerinde incelemeler gerçekleştirdiği, itfaiye ekiplerinin gerçekleştirdiği incelemelere göre ilk raporlarında mültecilerin kaldığı odada bulunan elektrikli sobadan kaynaklı yangının çıktığı belirtilmiştir. Ancak olayı gerçekleştirmeden önce akşam 8-9 civarı Urla’da çalışan bir işçi arkadaşına ‘orası yanacak, o Suriyeliler bugün ölecek’ şeklinde konuştuğu daha sonra iş yeri çalışanlarının bu duyumu öğrenmeleri üzerine iş yeri sahibi ve avukatlarına bilgi verdiği ve daha sonra bu duyumun emniyete iletildiği ve emniyet tarafından kişinin tespit edilerek teknik takibe alındığı belirtilmiştir.

26 Kasım 2021 günü aynı kişinin Güzelbahçe’de bulunan iddia bayisi sahibi bir kişiyi takip ederek evinin önünde kişinin eşi ve kendisini bıçaklaması üzerine olay yerinden kaçarken yakalandığı ve o gün verdiği ifadesinde Güzelbahçe’de yaşamını yitiren Suriyeli mültecileri kendisinin bir bidon benzin dökerek yaktığını söylemiştir. Katil bu ifadesinin üzerine tutuklanmış ve hapishaneye sevk edilmiştir.

Irkçı saikle işlenen cinayet örtbas edilmek isteniyor

Dosyayı inceleyebildiğimiz kadarıyla olayın tasarlanarak ırkçı saikle işlendiği ortadadır. Ancak bu durum kamuoyunda kişinin akli dengesinin bozuk olduğu, Suriyeli mültecilere yönelik ırkçı saikle cinayet işlemediği gibi bir algı yaratılmaya çalışılmaktadır. Bu durum ırkçı saikle işlenen cinayetin örtbas edilmesine yöneliktir. Dosyadaki kısıtlama nedeniyle şimdilik bu kadar bilgi verebilmekteyiz. Ancak soruşturma ve kovuşturma sürecini takip edeceğimizi ve ilerleyen aşamalarda bilgilendirmeye devam edeceğimizi ifade ediyoruz.

Geçmişten bugüne Türkiye’de nefret söylemleri, ırkçı saldırılar ve cinayetler her geçen gün katlanarak artmaktadır. Mülteciler ile ilgili sorunların başında ülkedeki yasalar ve yasaların uygulanışı gelmektedir. Türk Ceza Kanunu ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde bu durum her ne kadar düzenleme altına alınmış olsa da pratikte hiçbir karşılığı olmamakta, adli olaylar olarak dosyalara konu edilmektedir.

Türkiye, mülteciler yönünden Avrupa’ya geçiş olarak kullanılan bir alan olması nedeniyle gerek Ortadoğu’da süren savaş ve gerekse de ekonomik ve siyasi baskılar nedeniyle yoğun bir mülteci akınına uğramaktadır.

Devletler arasındaki çekişmenin bedelini mülteciler ödüyor

Kendi ülkelerinde süren savaş ve karşılaştıkları siyasi baskılar ve ekonomik sorunlar nedeniyle ülkelerini terk eden insanlar bir umutla insanca yaşadığı bir ülke ve koşullar aramak zorunda kalmaktadırlar. İnsanların umutları çoğunlukla devletler aracılığıyla birbirlerine karşı şantaj ve tehdit amaçlı kullanılmaktadır. Böylece mülteci konumundaki insanlar bu politikaların aracı olarak kullanılmalarının ağır bedellerini ödemektedirler.

Mülteci, sığınmacı, göçmenlere dönük ırkçı ve ayrımcı söylemlerin sürekli gündemde tutulduğu ve bu söylemler için etkin soruşturmaların açılmadığı bilinmektedir. Siyasi iktidar tarafından mülteci, sığınmacı ve göçmenleri araçsallaştıran söylem ve politikalar muhalefet tarafından mültecileri, sığınmacıları ve göçmenleri yük olarak gösteren politik söylem konusu haline getirilmesinde iktidar ve muhalefetin sorumluluğu olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye’deki yoksulluğun, işsizliğin sorumlusu olarak mültecileri sığınmacıları ve göçmenlerin gösterilmesi onları nefret söylemine maruz bırakarak ırkçı saldırılara açık hale getirmektedir. Mülteci düşmanlığının gittikçe yayılmasının sonucu olarak 16 Kasım’da Güzelbahçe’de yaşanan bu saldırının benzerlerinin devamının geleceği endişesini yaşamaktayız.

Mülteci/sığınmacı ve göçmenler savaşlardan, yoksulluktan, yaşamlarını tehdit eden tehlikelerden kaçmak, yalnızca yaşama tutunmak amacıyla bulunduğu yeri terk etmek zorunda kalan insanlardır. Mültecilik bir neden değil acı bir sonuçtur. Terk etmek zorunda kaldıkları yerlerde yaşadıkları travmanın dışında da geldikleri yerlerde yaşamış oldukları her türlü zulüm kendini sürekli tekrar eden bir travmaya dönüşmekte; emekleri sömürülmekte, kötü yaşam koşullarının olduğu yerlerde yaşamaya zorlanmakta, hakları ihlal edilmekte, şiddet görmekte ve yaşamlarını kaybetmektedirler.

Mülteci/sığınmacı ve göçmenleri sorunların kaynağı olarak gösteren, provoke edici ve linçe açık hale getiren söylemler derhal terk edilmelidir

Siyasetçilerin araçsallaştırıcı, ırkçı ve ayrımcı söylemleri terk ederek öncelikle mülteci/sığınmacı ve göçmenlerin yaşam güvenliğini sağlamak ve devamında insani olarak yaşam koşullarını düzenlemek, insani bir göç ve mülteci politikasını geliştirmek gibi zorunlulukları vardır. Siyasetçilerin hitap etmiş oldukları kitlelere karşı, mülteci/sığınmacı ve göçmenleri sorunların kaynağı olarak gösteren, provoke edici ve linçe açık hale getiren söylemleri derhal terk etmelidir.

İnsan hakları savunucuları olarak Güzelbahçe’de yaşanan saldırı ile ilgili adli ve idari yönden etkin bir soruşturma süreci yürütmeye davet ediyoruz. İnsan Hakları Derneği olarak da sürecin takipçisi ve müdahili olduğumuzu, dosyanın takipçisi olduğumuz buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ

SIĞINMACI HAKLARI PLATFORMU

DESTEKLEYİCİ KURUMLAR:

ÖZGÜRLÜK İÇİN HUKUKÇULAR DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ

ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ İZMİR ŞUBESİ

TÜRKİYE İNSAN HAKLARI VAKFI İZMİR TEMSİLCİLİĞİ

HAK İNİSİYATİFİ

HALKLARIN KÖPRÜSÜ DERNEĞİ

MÜLTECİ MEDYASI DERNEĞİ

İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ

İZMİR BAROSU

MÜLTECİ DER

KONAK KENT KONSEYİ MÜLTECİ KOMİSYONU

HEPİMİZ GÖÇMENİZ IRKÇLIĞA DUR DE

Kaynak: hakinisiyatifi.org

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Üsküdar’da Eylem: Yoksulluk Artıyor, Açlık Derinleşiyor!

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği, Üsküdar’da bir eylem düzenleyerek yoksulluk ve açlığı derinleştiren ekonomi politikalarını protesto etti ve “Hakça Bölüşüm, Adil Paylaşım” teklifini paylaştı.

“Yoksulluk Artıyor Açlık Derinleşiyor, Aileler Yoksul Çocuklar Aç, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır, Asgarî Ücret Köleliktir, Kahrolsun Kapitalist Köle Düzeni, Sermaye Düzeninde Emekliler Aç, Irkçılık Değil Dayanışma, Zulme Karşı Omuz Omuza, Kahrolsun Faizci Sömürü düzeni, Yağma Sürüyor İsraf Büyüyor, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Esnaf Batıyor Sermaye Büyüyor, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Allah Adaleti Emreder, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:

“ÇÜNKÜ AÇLIK ÇOĞUNLUKTADIR”

ZAM, SÖMÜRÜ, YAĞMA DÜZENİNE HAYIR!

 BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM

Kıymetli arkadaşlar,

Şair Turgut Uyar’ın mısralarıyla karşınızdayız: “Açlık Çoğunluktadır!”

İnsan haysiyet ve onurunun iyice ayaklar altına alındığı zamanlardayız.

Pervasız sömürü düzeni açlığı çoğunluk kılmıştır ki açlık, bir kişiyle sınırlı olsa bile utanç vericidir, asla kabul edilemez!

Farklı araştırmalar gösteriyor ki açlık sınırı 20 bin lira seviyesine ulaşmıştır.

Yoksulluk sınırı ise 60 bin lirayı çoktan geçmiş durumda!

Buna göre dört kişilik bir ailenin hayatta kalabilmesi için en az 20 bin liralık gıdaya erişmesi gerekiyor.

Açlık sınırı denilen çizgi budur, sadece dört kişilik bir ailenin ulaşması gereken gıda ederi!

Elbette ki insanın ihtiyacı sadece gıda değildir.

Soruyoruz size:

İnsan; barınmaya, eğitime, ulaşıma, sağlığa, kültüre ihtiyaç duymaz mı?

Ülke genelinde kiralar 15 bin liradan başlıyor.

Ulaşım masrafları ailelerin belini büküyor.

Anne-babalar, evlatlarını uzak şehirlerdeki üniversitelere göndermekten çekiniyor.

Öğrencilerin barınma sorunu zirveye çıkmış durumda.

Okul kantinlerinden bir tost alıp yiyebilen bir öğrencinin şanslı addedildiği dönemlerden geçiyoruz.

Şehir içi, şehirler arası ulaşım halkımıza adeta hapishane hayatını dayatıyor.

Ekonomik yetersizlikler, halkımızın tedavi imkânlarını ellerinden alarak sağlık sorunlarını derinleştiriyor.

Kültürel ilgiler artık tümüyle lüks kabul ediliyor.

Mesela kitap fiyatları alıp başını gitmiş durumda!

Şimdi size tekrar soruyoruz:

Açlık sadece gıdayla ilgili bir durum mudur?

Barınma, sağlık, ulaşım, eğitim, kültür alanlarındaki açlıktan bahsetmeye bu ülkede sıra bile gelmiyor!

Kıymetli halkımız!

Hâl-i hazırda asgarî ücret, 17 bin 2 lira olarak uygulanıyor.

Açlık sınırı 20 bin, yoksulluk sınırı 65 bin liraya ulaşmış durumda!

Milyonlarca emekçi, kölelik ücreti dediğimiz asgarî ücret karşılığında çalışıyor.

Çok sayıda emekçi kardeşimiz asgarî ücret bile alamıyor.

Çalışma saatleri ise neredeyse tümüyle keyfî uygulamalara tâbi!

Asgarî ücretin, giderek genel geçer ücret olduğunu görüyoruz.

Artık çalışanların ücretleri asgarî ücrete kıyasla belirleniyor.

Asgarî ücret ise bugün itibariyle açlık sınırının tam 3 bin lira altındadır!

Biliyorsunuz, önceki yıllarda asgarî ücret ocak ve temmuz aylarında olmak üzere yılda iki defa artmaktaydı.

Sermaye sahipleri ve AKP iktidarı 2024 itibariyle bu uygulamadan vazgeçerek asgarî ücret artışını sadece Ocak ayı ile sınırlandırdı.

Zaten sene başlarında açlık sınırına neredeyse eşit seviyelerde uygulanmaya başlanan asgarî ücret, şu anda açlık sınırının çok çok altına düşerek eşi benzeri görülmemiş bir köleliğin emekçilere dayatıldığını kanıtlıyor!

“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini reddederek halkımızı açlık ve sefalete, köleliğe mahkûm eden kapitalist sömürü düzeni bir karabasan gibi hayatlara çökmüştür!

 Arkadaşlar!

Milyonlarca emekli 10-15 bin liralık maaşlarıyla adeta ölümü arar hâle getirilmiştir.

Yıllarca çalışıp didinerek emekli olanlar için hayat artık çekilmez bir işkencedir.

Halkımız açlığın, köleliğin pençesine terk edilmiş, tabiattan ve üretimden kopartılarak bir avuç azgın sermayedarın insafına bırakılmıştır.

2019’da ortalama emekli aylığı en düşük emekli aylığının 2 katı iken 2024’te yüzde 16 fazlasına gerilemiştir.

Tıpkı asgari ücrette olduğu gibi emekli aylıklarını da en dipte eşitlediler.

Şimdi hükûmet en düşük emekli aylıklarını 12 bin lira seviyesine yükselterek sözüm ona lütufta bulunuyor!

12 bin lira onların bir öğün yemek parasıyken bu oranları ailelere bir aylık geçim için teklif ediyorlar!

Böyle bir arsızlık ve utanmazlığı reddediyoruz!

Kıymetli dostlar!

Sermaye sahipleri tarafından mülteci emeği sınırsızca sömürülmektedir.

Egemen dünya düzeni, coğrafyaları talan ederek halkları mültecileştirmektedir.

Yaşama tutunabilmek için oradan oraya savrulan sığınmacıların çaresizliğini kullanan kapitalist zalimler; uzun çalışma saatlerini, zorlu çalışma koşullarını ve çok çok düşük ücretleri güvencesiz ve sosyal haklarından mahrum mülteci emekçilere dayatmaktadır.

Bu insanlık dışı uygulamalar yetmezmiş gibi sığınmacılar, kim oldukları bilinen ırkçı çevrelerin linç girişimlerine maruz kalarak katledilmekte, ev ve iş yerleri yağmalanmaktadır.

Hâlbuki hesap, yerli-sığınmacı demeden hepimizi sömüren yerel ve küresel kapitalist düzenden sorulmalıdır.

Öfke, o sömürücü zalimlere yöneltilmelidir.

En alttaki savunmasız insanlara yapılan saldırılar başka bir zulümdür ve gerçek zalimin işine yarar!

Ezilenler dayanışma içinde olmalı, kendilerini birbirlerine kırdırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.

 Emeğin dostları!

Temel ihtiyaç ürünlerine zamlar, TÜİK’in sahte enflasyon verilerinin çok çok ötesindeki yüksek oranlarla gelmektedir.

Kapitalistlerin hizmetindeki siyasal düzenin temsilcisi AKP iktidarı, memleketin bütün kaynaklarını yerel ve küresel sermayeye aktarmak için çırpınmaktadır.

Halkın ve ülkenin sırtından servetine servet katan bu asalak zümre, AKP’nin yüksek faiz cenneti yaptığı Türkiye’de yoksuldan zengine servet transferinin yarattığı sonuçların keyfini sürmektedir.

Bir yandan finansal yağma; diğer yandan neoliberalizmin dağ-taş, nehir-ova, ırmak-göl demeden sınırsız talanına açılarak delik deşik edilen Anadolu coğrafyası bize, azgın sermaye düzeninin fotoğraflarını sunmaktadır.

Halkımız vergi sağanağı altında perişan olurken büyük şirketlerin devâsâ vergi borçları silinmektedir.

Filistin’de katliam yapan İsrail’le ticaret rekor seviyelerde sürdürülerek sermaye ve devlet şirketleri kan ve katliamdan beslenmektedir.

TÜİK verilerine göre 2023 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre artarak yüzde 50’ye ulaşmış; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay daha da azalarak yüzde 6’nın altına inmiştir.

Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!” diye tasvir ettiği bu sömürü tezgâhı işte böyle işlemektedir!

 Kıymetli halkımız,

2024 bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan pay 1 trilyon 254 milyar liradır.

Bu büyük pay, çoluk çocuk ve yetişkiniyle yoksul halkımızdan çalınarak faiz lobisine ikram edilmiştir.

Bu örnekle kendini gösteren servet transferi bu düzenin karakteridir.

Yüksek enflasyon ve vergi üstüne vergilerle halkı canından bezdiren; sermaye sahiplerinin değil de motokuryelerin gelirine, garsonların bahşişine göz diken bu zam, sömürü, yağma düzenine karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.

Siyasetçisi ve sermayedarıyla egemenler zevk ü sefa içinde yaşarken, lüks uçak ve otomobilleriyle keyf ederken doğudan batıya memleketi saran yangınlara müdahale edecek yangın söndürme uçak ve araçları bulunamıyor!

UEFA şampiyonasına giden 613 kişilik kalabalık kafile, hiçbir ülkenin yapmadığı harcamayı halkın kesesinden karşılıyor.

NATO zirvesi için devlet kafilesi ABD’ye 5 uçakla giderken kemer sıkma politikalarının ve tasarruf genelgelerinin sadece yoksul halka dönük olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır!

Bankalar, holdingler büyürken esnaf batıyor, küçük köylü yok oluyor, işçiler her ay yüzlercesiyle iş cinayetlerine kurban gidiyor!

Haysiyet mücadelesi veren dostlar!

Her gün derinleşen, her gün hayatı daha da çekilmez hâle getiren bu düzene mahkûm değiliz!

“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârı bizim önerimizdir.

Yeni ve başka bir işleyiş mümkündür.

Tabiatla uyum içinde, kendine ve hakikate yabancılaşmamış, sömürüyü ve kula kulluğu reddeden bir işleyiş Âlemlerin Rabbi Allah’ın emridir.

Ekolojik ve sosyolojik ifsadın karşısına dikilmek ancak bu ilkelerle mümkündür.

Ancak bu ilkeler ülkemizi, halkımızı ve bütün insanlığı bu yağma düzeninden, kölelik sarmalından kurtarabilir.

 Buradan halkımıza sesleniyoruz:

Egemenlerin zam, sömürü, yağma düzenine itiraz edelim!

Hâl-i hazırımızı, geleceğimizi, tabiatımızı yağmalayan; gençlerimizi geleceksiz bırakan; emeklilerimizi ölmüşten beter eden; alın terini değersizleştirip sermayeye peşkeş çeken; çalışırken köleleştirdiği emekçileri iş cinayetleriyle hayattan koparan; halkımızın bir bütün hâlinde yaşam umudunu öldüren zalim düzen, biz itiraz etmezsek daha da pekişecektir.

Bu sömürü çarkını ancak adalet ve eşitliği hedefleyen ıslah mücadelesini yükselterek kırabiliriz.

İnsan onur ve haysiyetini Beled Sûresi 13. ayette “Fekkü Raqabe!-Kölelere Özgürlük” beyanıyla işaret edilen güzergâhı takip edip bu sömürü düzenine “Hayır!” diyerek savunabiliriz.

Şüphesiz ki Allah eşitlik ve adaleti emreder; kötülüğün her çeşidini yasaklar, lânetler!

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

Devamını Okuyun

Haberler

The Lancet: Gazze’de En Az 186 Bin İnsan Katledildi

Yayınlanma:

-

Dünyanın en eski tıp dergilerinden The Lancet, İsrail’in Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de en az 186 bin insanı katlettiğini savunan bir makale yayımladı. Buna göre soykırım savaşının başından bu yana Gazze nüfusunun %8’i yok edildi.

Gazze’deki Ölümleri Saymak: Zor Ama Gerekli

BM İnsani İşler Koordinasyon Ofisi tarafından bildirildiği üzere, Gazze Sağlık Bakanlığı’na göre 19 Haziran 2024 tarihi itibariyle, Hamas’ın saldırısı ve İsrail’in Ekim 2023’teki işgalinden bu yana Gazze Şeridi’nde 37.396 kişi öldürülmüştür. Bakanlığın rakamları İsrail istihbarat servisleri, BM ve DSÖ tarafından doğru olarak kabul edilmesine rağmen, İsrail makamları tarafından itiraz edilmiştir. Bu veriler, BM Yardım ve Çalışma Ajansı (UNRWA) personelinin ölüm sayısındaki değişiklikleri Bakanlık tarafından bildirilenlerle karşılaştıran ve veri uydurma iddialarını mantıksız bulan bağımsız analizler tarafından desteklenmektedir.

Altyapının büyük bölümünün tahrip olması nedeniyle Gazze Sağlık Bakanlığı için veri toplamak giderek zorlaşıyor. Bakanlık, hastanelerinde ölen veya ölü olarak getirilen insanlara dayanarak yaptığı olağan raporlamayı güvenilir medya kaynaklarından ve ilk müdahale ekiplerinden gelen bilgilerle yapmak zorunda kaldı. Bu değişiklik kaçınılmaz olarak daha önce kaydedilen ayrıntılı verileri bozmuştur. Sonuç olarak, Gazze Sağlık Bakanlığı artık toplam ölü sayısı içinde kimliği belirlenemeyen cesetlerin sayısını ayrı olarak bildirmektedir. 10 Mayıs 2024 itibariyle, 35 091 ölümün %30’unun kimliği tespit edilememiştir.

Bazı yetkililer ve haber ajansları, veri kalitesini artırmak için tasarlanan bu gelişmeyi, verilerin doğruluğunu zayıflatmak için kullandı ancak, bildirilen ölüm sayısı muhtemelen düşük bir rakamdır. Sivil toplum kuruluşu Airwars, Gazze Şeridi’ndeki olaylarla ilgili ayrıntılı değerlendirmeler yapmakta ve çoğu zaman kimliği tespit edilebilen kurbanların isimlerinin tamamının Bakanlığın listesinde yer almadığını tespit etmektedir. Ayrıca BM, 29 Şubat 2024 itibariyle Gazze Şeridi’ndeki binaların %35’inin yıkılmış olduğunu tahmin etmektedir. Dolayısıyla hâlen enkaz altında bulunan ceset sayısının 10.000’den fazla olduğu tahmin edilmektedir.

Silahlı çatışmalar, şiddetten kaynaklanan doğrudan zararın ötesinde dolaylı sağlık etkilerine sahiptir. Çatışma hemen sona erse bile, önümüzdeki aylarda ve yıllarda üreme, bulaşıcı ve bulaşıcı olmayan hastalıklar gibi nedenlerle çok sayıda dolaylı ölüm yaşanmaya devam edecektir. Çatışmanın yoğunluğu, sağlık altyapısının tahrip olması; ciddi gıda, su ve barınak sıkıntısı; halkın güvenli yerlere kaçamaması ve Gazze Şeridi’nde hâlâ aktif olan çok az sayıdaki insani yardım kuruluşundan biri olan UNRWA’nın finansman kaybı göz önüne alındığında toplam ölü sayısının çok daha fazla olması beklenmektedir.

Yakın geçmişteki çatışmalarda, bu tür dolaylı ölümler doğrudan ölümlerin üç ila 15 katı arasında değişmektedir. Rapor edilen 37.396 ölüme, her bir doğrudan ölüme dört dolaylı ölüm şeklinde ihtiyatlı bir tahmin uygulandığında, 186.000 veya daha fazla ölümün Gazze’deki mevcut çatışmayla ilişkilendirilebileceğini tahmin etmek mantıksız değildir. Gazze Şeridi’nin 2022 yılı nüfus tahmini olan 2.375.259 sayısı kullanıldığında, bu rakam Gazze Şeridi’ndeki toplam nüfusun %7-9’una tekabül etmektedir. Doğrudan ölü sayısının 28.000 olduğu 7 Şubat 2024 tarihli bir raporda, ateşkes olmaması halinde 6 Ağustos 2024’e kadar 58.260 (salgın hastalık veya tırmanma olmadan) ve 85.750 (her ikisi de gerçekleşirse) ölüm olacağı tahmin edilmiştir.

Tıbbi malzeme, gıda, temiz su ve temel insani ihtiyaçlara yönelik diğer kaynakların dağıtımını mümkün kılacak tedbirlerle birlikte Gazze Şeridi’nde derhal ve acil bir ateşkes sağlanması elzemdir. Aynı zamanda, bu çatışmada yaşanan acıların ölçeğinin ve niteliğinin de kayıt altına alınması gerekmektedir. Gerçek ölçeğin belgelenmesi, tarihsel hesap verebilirliğin sağlanması ve savaşın tüm maliyetinin kabul edilmesi açısından hayati önem taşımaktadır. Bu aynı zamanda yasal bir gerekliliktir. Uluslararası Adalet Divanı tarafından Ocak 2024’te belirlenen geçici tedbirler, İsrail’in “… Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki eylem iddialarıyla ilgili delillerin yok edilmesini önlemek ve korunmasını sağlamak için etkili tedbirler almasını” gerektirmektedir. Gazze Sağlık Bakanlığı, ölüleri sayan tek kuruluştur. Dahası, bu veriler savaş sonrası toparlanma, altyapının yeniden kurulması ve insani yardımın plânlanması için hayati önem taşıyacaktır.

Kaynak: https://www.thelancet.com/

Devamını Okuyun

Haberler

Irkçılığa ve Göçmenleri Hedef Gösteren Saldırılara Karşı Dayanışmayı Yükseltme Çağrısı

Yayınlanma:

-

İHD öncülüğünde bir araya gelen çağrıcıların 03 Temmuz Çarşamba günü Şişhane meydanında düzenlediği eylemde son günlerde Suriyeli sığınmacılara yönelen saldırılar protesto edildi ve faşizme karşı dayanışma çağrısı yapıldı.

Devamını Okuyun

GÜNDEM