Connect with us

Haberler

Marmara Bölgesindeki Hapishanelerde 1609 Hak İhlali

Yayınlanma:

-

İHD (İnsan Hakları Derneği) İstanbul Şubesi, Ekim-Kasım-Aralık 2022 döneminde yapılan  57 başvuruya göre Marmara Bölgesi hapishanelerinde bu dönemde en az 1609 hak ihlali tespit edildiğini duyurdu.

Basın taraması yolu ile tespit edilen 364 hak ihlali ile  ihlal sayısının 1973’e çıktığının belirtildiği rapora göre, yaşam hakkı, sağlık hakkı, iletişim hakkı ve adil yargılanma hakkı gibi haklar başta olmak üzere temel haklara erişimde önemli sorunlar yaşandığı vurgulandı.

Rapora göre İHD İstanbul şubesine Ekim, Kasım, Aralık aylarında Silivri Kampüs Ceza İnfaz Kurumu (CİK), Kandıra 1 ve 2 Nolu F Tipi CİK, Kocaeli CİK, Maltepe 1 Nolu L Tipi CİK, Edirne F Tipi CİK, Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi CİK, Bolu F Tipi CİK, Silivri Açık CİK, Bakırköy Kadın Kapalı CİK, Gebze M Tipi CİK, Bursa H Tipi Kapalı CİK, Erzurum Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli CİK, Antalya S Tipi CİK, Ahlat T Tipi Kapalın CİK, Sincan Kadın Kapalı CİK, Adana Kürkçüler 1 Nolu T Tipi CİK, Kayseri Bünyan Kadın Kapalı CİK, Şakran T Tipi Kapalı CİK, R Tipi Kapalı CİK, Sincan 2 Nolu F Tipi CİK, Diyarbakır Kadın Kapalı CİK olmak üzere 21 hapishaneden 57 başvuru yapılmış.

Raporda, söz konusu aylarda ihlaller şu şekilde sınıflandırılmış:

Yaşam hakkı ihlali/ Yaşama Yönelik Saldırılar

Ölüm (6) -İntihar girişimi (2) -İntihara zorlama (2) -Ölümle tehdit ve Can güvenliği endişesine neden olacak davranışlar (19)

Ayrıca basın taraması yoluyla tespit edilen ve sayısal veri olarak toplamda gösterilen 6 ölümlü vaka söz konusu olup, tespitlere göre bu rapor döneminde dördü hapisliği devam ederken ve ikisi serbest bırakıldıktan sadece günler sonra olmak üzere 6 hasta mahpus (Tahir Gürdal, Emre Abalak, Ehettin Kaynar, Süphan Çabuk ve Kemal Mutlum, Vural Avar) yaşamını yitirmiştir.

Kötü Muamele, Onur Kırıcı Muamele, Darp, İşkence

Kötü muamele (75) -Psikolojik baskı ( 55 ) – Hücreye koyma (35) – Çıplak aramaya zorlanma (24) – Ağız içine araması (6) – Dayak, işkence (6) – Baskın hücre araması (33) –Aramalarda hücrelerin dağıtılması, eşyalara el koyma ( 50) -Irkçı söylem, etnik ayrımcılık (36) – Ailelere küfür, hakaret (11) – Pişmanlık dayatması (15) – Havalandırmasının üzeri tellerle kaplı hücreye koyma ( 5) – mahpusların darp raporu almasının engellenmesi(11) -Sürgün sevk (38) -mahpuslar hakkında gerçeğe aykırı tutanak tutma (57) – Oda değişikliği talebinin karşılanmaması (10) – Mahpusu tekli hücreye götürerek sorgulama girişimi (1) -Politik mahpusların yanına geçme talebinin karşılanmaması (2) – Kalabalık koğuş (15) – Aramalarda kadınların iç çamaşırlarının teşhir edilmesi (13) – Disiplin cezası (24) – Keyfi ve sık hücre araması(35) – Erkek gardiyanın kadın mahpusun vajinal bölgesine tekme ile vurması (1) – Aramalarda kadın mahpusların havalandırmaya kilitlenmesi (15) -Aramalarda kantin fişi, defter, günlük, mektup vb. el koyma (40) – Giysilere el koyma (15) – mahpusun ameliyat yerine tekme atılarak dikişlerinin açılması(1) -Çıplak süngerli hücreye koyma (4) -Hücreye itfaiye hortumuyla su tutma (1) – darp sonucu mahpusun ayağının kırılması(1) -gerçeğe aykırı tutulan tutanağa dayanılarak 11 gün hücre cezası verilmesi (1) – 3 kişilik odaya 7 kişinin konulması(3) – Elleri arkadan ters kelepçeli hücreye koyma (2) -Mahpusların bulunduğu koğuşun havalandırmasına mermi atılması (1) – Türkü söylediği ve oda değişikliğinde ısrarcı olduğu için disiplin cezası verilmesi(1) -“Terör kimliği” takma dayatması (5) – Sürgün sevk sonrasında 2 ay aile ve avukat görüşü engellemesi (1) -Aileye yakın cezaevine sevk talebinin karşılanmaması (9) – Aramalara jandarmanın hücrelere girmesi (20) – Sivil polislerin aramalara girdiği iddiası (3) – Mahpusun kaldığı hücrenin penceresinin ikinci bir tel örgü ile kapatılıp yeterince hava almasının engellenmesi (3) – Etkinliklere katılmama cezası (5) – Arama sırasında mahpusun boynuna kafasına basma ve copla darp(1) -Kantinden alınan eşyalara el konulması(3) – El yazılı 10 adet deftere el konulması(1) – Kuranı Kerim’i arama sırasında çöpe atma (1) -İtirafçıların politik mahpusların yanına konması (2) -Ağırlaştırılmış müebbet cezası olan mahpusların günlük 3 saat olan havalandırma hakkının 1 saat uygulanması (8) -5 kişilik odaya 1 yatak verilmesi (2) -Odaya giysi dolabı konmaması (1) – Mahpusları tarafsız odaya geçmeye zorlama (7) – FETÖ davası tutukluları ile diğer politik mahpuslar arasında provokasyon yaratma girişimi (5)

Sağlık Hakkı İhlali

Hastane sevklerinin iptali (28) -Revire çıkarılmama (35 ) -Düzenli kullanılan ilaçların verilmemesi(3) -Ameliyatların ertelenmesi ( 2) -Laboratuvar ve tetkik sonuçlarının verilmemesi (16 ) – diş tedavisinin yapılmaması( 27) -Diyet yemeği verilmemesi (18 ) -Kelepçeli muayene zorlanma(19) -Sağlık raporlarının verilmemesi(15) -Hastaneye hücreli ring aracıyla götürme(8) – Hastaneye yatırılan mahpusun tedavi edilmeden aynı gün hapishaneye geri götürülmesi (1) -Doktorun kelepçeyle muayene etmek istemesi (2) -Mahpusa hastalığı ile ilgili bilgi verilmemesi (14) -Revir doktorunun darp raporu vermemesi (2) -Mahpusun hastaneye yatırıldığı bilgisinin aileye bildirilmemesi ( 3) -Ameliyattan hemen sonra mahpusun hücreli ring aracıyla cezaevine götürülmesi (1) – Mahpusun sağlığı için gerekli havadar bir odaya geçme talebinin karşılanmaması (1) – Kalabalık koğuş nedeniyle salgın hastalık riski (2) – Mahpusun sağlık dosyasının aile ve vasisine verilmemesi (3) – Hastaneye geç götürülme nedeniyle hastalığın ileri aşamada teşhisi (1) – Mahpusun kontrol randevusuna götürülmemesi (3) – Doktor tarafından verilen ortopedik yastık ve mindere el konulması( 1) -Kemoterapiye gitmesi gereken mahpusun götürülmemesi (1) -Ağır hasta mahpuslara ATK’nın cezaevinde kalabilir raporu vermesi(9)

Yeterli ve Sağlıklı Beslenme ve Temiz Suya Erişim Hakkı İhlali, Öz Bakım İhtiyaçlarının Karşılanmaması

Yemeklerin az ve kalitesiz verilmesi (75) -Suların kirli akması (3) -Sıcak ve soğuk suya kota uygulaması (2) -Temizlik malzemelerinin verilmemesi (14) – Kantinde çeşit azlığı, fahiş fiyat uygulaması (25) – 7 kişilik koğuşa 3 kişilik yemek verilmesi (5) – Yemeklerin çürük, bayat sebzelerden yapılması, içerisinden böcek ve kıl çıkması (4) – Sabun, bulaşık deterjanı, şampuan, kadın pedi verilmemesi (5) -Yemeklerin az ve kalitesiz oluşuna ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun gerekçe gösterilmesi (5) -Elektrik faturalarının çok yüksek gelmesi, faturayı ödeyememe (18)

Adalete Erişim Hakkı İhlali

Dilekçelerin işleme konmaması (24 ) – -Dilekçelere cevap ermeme(23) – -Dilekçelerin çıkış numaralarının mahpuslara verilmemesi (7) – – İnfaz hakimliğine yazılan dilekçenin gönderilmemesi(1) – -İtiraz dilekçelerinin içleme konmaması (9 ) – -Dilekçelerin yırtılması ( 1) – -Mahpuslara asılsız suçlamalarla dava açılması (5)

İletişim Hakkı İhlalleri

Tecrit -Sohbet, spor, ortak kullanım alanlarının kullandırılmaması (60 ) -Görüş yasağı, görüş iptali (26) – Telefon hakkının engellenmesi(19) – Süreli süresiz yayın, kitap ve mektup yasakları (49) – Kitap sınırlaması (7) -Politik mahpusların görüntülü telefon görüşmesinden faydalanamaması ( 21) – Gönderilen mektupların adresine ulaşmaması, sakıncalı diyerek el koyma (9) -Muhalif televizyon kanallarının izlenmesinin engellenmesi (11) -Koğuş değişikliği talebinin karşılanmaması (9) -Gelen kargonun verilmemesi (7) İHD’ ye gönderilen mektubun gönderilmemesi (1) -Dışarıyla iletişimi kesme ( 2) – Ailelere bilgi vermeme (7) – Telefon görüş süresinin kısaltılması (13) -Görüş süresinin kısaltılması( 8 ) – Mahpusların APS gönderdiği mektupların çıkış barkodunun mahpuslara verilmemesi (2 ) – Mektupların yerine ulaşmaması(15) – Aynı hücrede bulunan mahpusların aynı kişiye gönderdikleri mektupları aynı zarf içinde gönderememesi (2) – Mahpusun mektubunu korku, panik, yalan yanlış bilgi verdiği gerekçesiyle karalanması (1) – Görüntülü telefon görüşünden yararlanamama (18) – kargoların 2 ayda bir kabul edilmesi( 6) – Kürtçe kitapların alınmaması (3) – Kürtçe kitabın tercüme parasının mahpuslardan istenmesi (3)

Haksız Tutukluluk ve Adil Yargılanma Hakkı, İnfazda Ayrımcılık İhlalleri

Tahliye tarihi geldiği halde “iyi halli değil” denilerek bırakılmama (4) -“Toplumla bütünleşmeye hazır değil” gerekçesiyle tahliye edilmeme(1) – Mahpusun koşullu salıverilmesinin 2 kez 6 şar ay süreyle ertelenmesi (1) – Eski tarihli disiplin cezaları gerekçesiyle tahliyenin engellenmesi (1) – 5-6 ay cezası kalan mahpusun açık cezaevine geçirilmemesi (1) – İnfaz yakma (2) -Adil yargılanmama iddiası (25 ) – Denetimli serbestlik hakkının kullandırılmaması (8 ) – Mahpuslara iyi hal puanı uygulaması (9 ) – Açık cezaevine geçmesi gereken mahpusların bu haktan yararlandırılmaması (4 )

Açlık Grevleri ve Yaşanan İhlaller

Açlık grevi (4) – Ölüm Orucu (1)

Kaynak: ihd.org.tr

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

TOKAD’dan “Dünya Vicdan Haftası” Paneli

Yayınlanma:

-

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) tarafından 16.sı düzenlenen “Dünya Vicdan Haftası” münasebetiyle bir panel gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü Mücahid Sağman’ın üstlendiği panelin konuşmacıları Burhan Kavuncu ve Kadrican Mendi idi. Bir diğer konuşmacı Erhan Baltacı’nın mazereti nedeniyle panele iştirak edemeyeceği bildirildi.

Panel, linkten takip edilebilir.

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Eylem: İsrail’le Siyaset & Ticaret, Filistin’e İhanet

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, TOKAD, ÖYB, Sağlık İlke-Sen “Emperyalist-Siyonist Kuşatma ve Katliama Karşı Somut Adımlar” nöbetlerine devam ediyor.

17 Mart 2024 pazar günü, Üsküdar Mimar Sinan Meydanında yapılan eylemde Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs, emperyalistlerin desteğiyle Siyonist İsrail’in katliamlarına devam ettiğini söyledi. İsrail’le Türkiye arasında devam eden ticareti eleştiren Örs, İsrail’le iş yapan şirketleri sıraladı, bir an önce bu ilişkilerin kesilmesini istedi.

İsrail işgaline karşı Filistinlilerin evlerini savunurken Siyonistler tarafından katledilen Rachel Corrie ve Gazze’deki katliamı protesto etmek için kendini ateşe veren Aaron Bushnell’i de rahmetle anan Örs, halkların vicdanının ayağa kalktığını ancak işbirlikçi rejimlerin katliamdan beslenmeye devam ettiğinin altını çizdi.

İsrail’in petrol ihtiyacının yüzde 60’ını Bakü-Ceyhan boru hattı vasıtasıyla Azerbaycan ve Kazakistan’dan sağladığını ifade eden Örs, yine Siyonistlerin çelik ihtiyacının yüzde 65’ni Türkiye firmalarından temin ettiğini hatırlattı.

Eylem boyunca “İsrail’le Siyaset Filistin’e İhanet, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, İncirlik Üssü Kapatılsın, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, 9 Milyar Dolarlık Ticaret Kesilsin, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Katil İsrail Filistin’den Defol, Eli Kanlı Zorlu Hesap Verecek, Eli Kanlı İçdaş Hesap Verecek, Rachel’e Selam Direnişe Devam, Aaron’a Selam Direnişe devam, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Vanalar Kapansın Gemiler Bağlansın, İşbirlikçi Sermaye Hesap Verecek, İsrail’e Değil Filistin’e Sevkiyat, İsrail’le Anlaşmalar İptal edilsin, 9 Milyar Dolarlık Ticaret Kesilsin,  İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Devamını Okuyun

Haberler

İstanbul’da, “İsrail’le Ticaret, Filistin’e İhanettir” Eylemi

Yayınlanma:

-

Türkiye genelinde 30 ayrı şehirde, 10 Mart 2024 Pazar günü, saat 14:00’te eş zamanlı olarak “İsrail’le Ticaret, Filistin’e İhanet” eylemleri yapıldı.

Eylem organizasyonu hakkında duyurularda bulunan Direniş Çadırı (X platformu) hesabından yapılan bilgilendirmeye göre eylem yapılan şehirler şunlar:

Adana, Alanya, Ankara, Düzce, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Edirne, Kastamonu, Kocaeli, Malatya, Şanlıurfa, Sakarya, Tekirdağ, Bursa, Trabzon, Tokat, Midyat, Şanlıurfa, Eskişehir, Niğde, Rize, Van, Zonguldak, Samsun, Kayseri, Osmaniye, Kütahya, Tavşanlı, Karadeniz Ereğlisi.

Organizasyonun İstanbul eylemi ise Eminönü Meydanında gerçekleştirildi.

Eylem boyunca Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor,  İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, İhanetten Vazgeç Ticareti Kes, Eli Kanlı Sermaye Hesap Verecek, Eli Kanlı Zorlu Hesap Verecek, Eli Kanlı İçdaş Hesap Verecek, Eli Kanlı Limak Hesap Verecek, Eli Kanlı Akçansa Hesap Verecek, Eli Kanlı Socar Hesap Verecek, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Katil İsrail İşbirlikçi AKP, Katil İsrail Filistin’den Defol, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Filistin Direnişimiz, Hamas’a Selam Direnişe Devam, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak, Vanaları Kapat Gemileri Bağla, Kahrolsun İşbirlikçi Zalimler, Yaşasın Küresel İntifada, Limanlar Siyonizme Kapatılsın, Aaron’a Selam Direnişe Devam sloganları atıldı, Tekbir getirildi.

İsrail’le yapılan ticaretin Filistin halkına açık bir ihanet, büyük bir utanç olduğu vurgulanan ve iktidarı bir an önce bu yanlıştan vazgeçmeye çağıran ve topluluk adına Ayşe Rabia Ertan’ın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

İSRAİL’LE TİCARET,

FİLİSTİN’E İHANETTİR!

İSRAİL’LE ANLAŞMALAR İPTAL EDİLSİN!

İSRAİL’LE DİPLOMATİK VE TİCARİ İLİŞKİLER KESİLSİN!

İSRAİL’İ KORUYAN ÜSLER KAPATILSIN!

Bismillahirrahmanirrahim

Bugün, 10 Mart 2024.

İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırımın 159. günündeyiz. Filistin’de işgal ve katliamlar dün başlamadı, neredeyse yüz yıldır devam ediyor. Gazze, 17 yıldır etrafı duvarlarla örülü, kuşatma altında tutulan bir toplama kampı. İsrail ve onun batılı destekçileri Gazze’de 5 aydır eşi benzeri görülmemiş bir soykırım uyguluyor.

Tarihte belki de ilk kez bir soykırım, bizzat soykırıma uğrayan insanların kameralarından tüm dünyanın gözü önünde canlı canlı seyrediliyor. Haklar, hukuklar, iyi ve güzel olan ne varsa bombalanıyor, yağmalanıyor, katlediliyor, yerle yeksan ediliyor. Çok açık ve ağır savaş suçları her gün işlenmeye devam ediliyor. Durum o denli vahim ki İsrail, Birleşmiş Milletler’in yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı’nda sanık sandalyesinde ve soykırım suçu işlemekten ötürü yargılanıyor. İsrail buna rağmen insanları katletmeye, hız kesmeden devam ediyor.

İsrail, insanlıktan nasibini almamış ve insanlığa karşı işlenebilecek her türlü suçu işlemiş vahşi bir terör örgütüdür, eli kanlı seri katiller tarafından yönetilmektedir. Soykırım suçu işlemekten ötürü sadece sanık değil çoktan mahkûm olmuştur; dünyanın dört bir yanında, her dilden ve dinden halkların gözünde.

Bugün, Türkiye’nin 30 şehrinde, burada olduğu gibi haktan, adaletten, özgürlükten, insanlık onurundan, mazlum Filistin ve Gazze halkından yana olanlar olarak toplanmış bulunuyoruz. Amacımız çok açık, çağrımız çok nettir. Türkiye’yi yöneten iktidar tavır değiştirmeli ve sadece lafta kalmayan, sözde değil özde soykırıma karşı olmalı ve Filistin halkının yanında durmalıdır. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri artık Filistin hamasetini kesmeli; İsrail’i besleyenleri, Gazze’deki katliamın yerli işbirlikçilerini ve onları kollayanları açığa çıkaracak eylemlere girişmelidir.

İsrail barbarlığı, işgali, soykırımı engellenemiyorsa hiç olmazsa İsrail’le tüm ilişkiler resmen ve fiilen kesilmelidir. Sınırlar, limanlar, hava sahası Siyonist rejime kapatılmalıdır. Aksi durum, 6 aydır içeriden net bir şekilde görüldüğü gibi insanlığa karşı işlenmiş en ağır suça, soykırım suçuna ortaklık; ağır bir utanç, günah ve vebaldir. Bilinmelidir ki biz buna razı değiliz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Şubat günü bir mitingde şunları söylemişti: “Tam 140 gündür İsrail’in işlediği insanlık suçlarını sadece seyrediyorlar. Kameralar önünde İsrail’i eleştirip arkadan İsrail’e her tür desteği veriyorlar.”

Burada şu gerçekle artık yüzleşmeliyiz: Açıktır ki bugüne kadar Türkiye’nin sergilediği performansın bu söylenenlerden hiçbir farkı yok. İktidarın yaptığı eleştiri kendi yönetiminin de durumunu ortaya koyuyor! Ülke olarak bu soykırım sürecinin bir parçası, destekçisi ya da en hafif tabirle seyircisi olmamak için atılması gereken âcil ve somut adımlar tüm açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Ne var ki bugüne kadar bu doğrultuda hiçbir somut bir adım atılmadı. Bu adımların atılması için en büyük yetki ve sorumluluk ülke yönetimini elinde bulunduranlardadır. Meydanlarda Gazze için slogan atan siyasiler, sözde yardım seferberliği düzenleyen sermaye sahipleri ve sermayeyi koruyan STK’lar bu ihaneti, bu iş birliğini hiçbir biçimde konuşmadılar.

Evet, “İsrail’le ticaret, Filistin için ihanettir!” diyoruz. Tam beş aydır Türkiye’de düzenlenen büyük ve kitlesel eylemlerde bu ses, bu slogan kitleselleştirilmedi. Bu ihanet örtülmek istendi!

Buradan, “Hiçbir istisna koymadan söylüyorum: Gazze’deki zulmü durdurmak için elimizdeki tüm imkânları kullanacağız!” diyen cumhurbaşkanına ve iktidar sahiplerine sesleniyoruz. Türkiye’nin soykırıma karşı -gecikmeli de olsa- Gazze’nin yanında durabilmesi için acilen atılması gereken net, somut adımlar derhâl uygulanmalıdır! Beş aydır seyrettiğiniz soykırımı engellemek için somut adımlar atın! İhanete varan ticareti, soykırımdan rant koparıp servet büyütenleri, bunlara göz yuman muktedirleri artık biz seyretmeyeceğiz!

Çağrımız çok açık: Acil bir eylem planı derhâl devreye girsin! Ya Gazze için slogan atmayı bırakıp bu utançla susun, ya da gerçek adımlar atın!

İnsanlığa karşı savaş açmış ve soykırım suçuyla damgalanmış İsrail’in karşısında ve mazlum Filistin halkı ile dayanışma içerisinde gerçekten yer alıyorsanız şu üç maddelik eylem plânını hemen uygulayın:

İlk olarak, İnsani yardımların İsrail’in kontrolüne ve kısıtlamasına tâbi olmadan Gazze’nin her yerine kesintisiz ve yeterli düzeyde ulaştırılması için her yola başvurulmalıdır.

Savaşın başından beri İsrail gıda, su, elektik, sağlık hizmetleri gibi temel insani ihtiyaçlardan Gazze halkını mahrum bırakarak bunları soykırımın araçları olarak kullanıyor. Gazze’den, açlıktan ölen insanların haberleri geliyor; dehşet verici, vahim bir süreç yaşanıyor. İnsan idrakinin kabul edemeyeceği bir insani kriz, bir vahşetle karşı karşıyayız.

29 Şubat sabahı, uzun zamandır yardım girmeyen Gazze’nin kuzeyine sınırlı sayıda yardım tırı giriş yaptı. Tırlardan yardım almak üzere hareket eden binlerce insan, İsrail’in keskin nişancılarının ve bombalarının hedefi oldu. Yani açlıktan ölme sınırına gelen binlerce insan, yiyeceğe ulaşma umuduyla sokağa çıktığında İsrail, insanlıkla dalga geçercesine bir katliam daha gerçekleştirdi.

Bu noktada Türkiye’ye düşen sorumluluk tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçirerek, İsrail’i bu savaş suçundan vazgeçmeye mecbur bırakacak baskıyı bir an önce oluşturmaktır. Gazze’nin her bölgesine yeterli düzeyde gıda ve sağlık malzemesinin kesintisiz şekilde ulaşması, hastanelerin ve gündelik hayatta pek çok alanın temel ihtiyacı olan elektriğin sağlanması için tüm yollar zorlanmalıdır.

İşte bu noktada Türkiye, en başta, Filistinliler katledilirken, açlıktan ve tedavisizlikten öldürülürken, soykırıma uğrarken, İsrail’i besleme ve İsrail’in tedarikçiliğini yapma utancından kurtulmalıdır. Bu tam da bir an önce atılması gereken bir diğer adıma işaret etmektedir.

Hâlâ Türkiye’nin verimli topraklarında üretilen ve aslında Gazze’deki kardeşlerimize gitmesi gereken tırlar dolusu meyve ve sebze İsrail’e satılmakta, İsrail askerinin kumanyasına girmektedir. Anadolu’da yetişen meyve-sebze, Gazze’de çocukları öldüren katil sürüsünün öğününü süslemektedir.

Yoksul ve mazlum Yemen’in İsrail’e karşı gösterdiği cesaret hepimize örnek olmalıdır. Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken ve soykırım sürerken Türkiye’nin sebzesi ve meyvesi Siyonistleri besleyemez!

İkinci adım olarak, İsrail’e en geniş ve etkili bir şekilde boykot, tecrit ve yaptırımlar uygulanmalıdır. Türkiye’nin sınırları, limanları, hava sahası siyonizme, savaş suçlusu, işgalci ve soykırımcı terör devleti İsrail’e tümüyle kapatılmalıdır.

Bu çağrının en somut, acil karşılığı Türkiye’den İsrail’e tüm sevkiyatların tamamen durdurulmasıdır.

İsrail’le ticaret aktif olarak devam ediyor. İsrail Tarım Bakanlığının verilerine göre savaş boyunca İsrail’e en çok sebze-meyve ihracatı yapan ülke maalesef Türkiye. Başka bir deyişle Gazze’de bebekler açlıktan ölürken, onları öldüren İsrail’in sebze-meyve alanında en büyük tedarikçisi Türkiye’dir!

Ne yazık ki Türkiye’nin İsrail’le ticarette tek birinciliği bundan ibaret değil! İsrail’in en büyük çelik tedarikçisi de Türkiye, en önemli çimento tedarikçisi de!

İsrail’in en büyük petrol tedarikçisi ise kardeş ülke denilen Azerbaycan ve Kazakistan! Gelin görün ki bu petrol Bakü-Ceyhan boru hattından geçerek Ceyhan limanından, yani Türkiye üzerinden soykırımcı İsrail’e ulaştırılıyor. İsrail’deki yetkililer ve sermayedarlar bile şunu saklamıyor: İsrail’in gündelik düzenini, keyfini bozmadan katliamlarını devam ettirebilmesinde Türkiye’den yapılan sevkiyatlar hayati bir önem arz ediyor.

Başka bir deyişle, Türkiye’den İsrail’e ticaret ve sevkiyatlar devam ederken Filistin’in yanında olduğunu söylemek, İsrail’i kınamak, Filistinlileri aşağılamaktan ve Türkiye halkını aptal yerine koymaktan başka bir anlam ifade etmiyor.

Türkiye’nin gerekli kararları alarak soykırım suçu işlemekte olan terör şebekesi İsrail’e yönelik ihracatı tamamen yasaklaması şarttır. Türkiye’nin egemenliği altında yer alan limanlardan doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail’e sevkiyat yapılması açık bir şekilde yasaklanmalıdır. Çünkü normal bir devletten değil, tarihi işgal ve katliamlar, savaş suçları ile dolu ve son 5 aydır tüm dünyanın gözü önünde soykırım suçu işleyen, hak hukuk tanımaz, herhangi bir insani değer taşımayan bir terör örgütünden bahsediyoruz!

Türkiye’nin soykırımcı İsrail’in yanına ismini yazdırmasını istemiyorsak, soykırıma destek verenler olarak anılmaktan utanıyorsak bu tarihi sorumluluğu hepimiz üstlenmeliyiz!

Üçüncü adım olarak ise, İsrail’i koruyan İncirlik askeri üssü ve Kürecik Radar üssü kapatılmalı, Batılı güçlerin ve özellikle Amerika’nın kullanımından tamamen arındırılmalıdır.

Amerika ve NATO, açıkça bu soykırımda İsrail’in en büyük hamisi, savaşın finansörü ve soykırımın devamlılığını sağlayan suç ortaklarıdır

Şunu bir daha haykıralım: Gören gözler, duyan kulaklar için sınır çoktan aşıldı! Mazlumların çığlıkları yeri göğü inletti, artık söz vakti bitti! Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinde görevli 25 yaşındaki Aaron Bushnell’in, Washington’daki İsrail Büyükelçiliği önünde bedenini ateşe vererek soykırıma tepki olarak kendini feda etmesi bunu tüm dünyaya gösterdi. Bushnell, soykırımın en büyük ortağı olan Amerika’da “Artık bu soykırımın parçası olmayacağım!” diyerek “Özgür Filistin!” haykırışları içinde can verdi.

Artık bekleme, geçiştirme, erteleme vakti bitmiştir. Reel siyaset, norm, normal olana dair her türlü sınırın aşıldığı bir felaketle karşı karşıyayız.

Tüm dünyanın şahit olduğu üzere soykırımcı İsrail’in hiçbir değeri ve sınırı yok! Bu işgalci, soykırımcı terör devleti ile bir diyalog üzerinden sonuç beklemek abesle iştigaldir. Hele ki sözlü kınamaların karşılık bulmasını beklemek açık bir acziyet göstergesidir. Bu acziyet bizi kahrediyor, utandırıyor. Bizler bu kadar aciz olamayız ve böylesi bir utanç içinde kalamayız!

Dile getirdiğimiz bu üç maddelik acil eylem plânı bir an önce devreye sokulmalıdır. Bu adımları atılana, soykırım durana, işgal sonlanana kadar insanlık, özgürlük, adalet saflarında kalabilmek için bizler sokaklarda, kürsülerde, bulduğumuz ve bulunduğumuz her ortamda bu taleplerin takipçisi olacağız.

Herkes bilsin ki bizim ve mazlum Gazze halkının bu talepleri bir an önce yerine getirilmediği takdirde eylemlerimiz tüm vicdanlı insanların katılımıyla dalga dalga büyüyerek devam edecektir! Bu yolda iktidar ve sermaye sahiplerinin keyfini kaçırmaktan, onlara karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz!

Savaş rantından beslenen kanlı sermayenin patronlarına sesleniyoruz: Artık rahat uyuyamayacaksınız.

Gazze’de bebekler enerji yokluğundan hastanelerde ölürken İsrail’e elektrik satmaya devam eden Zorlu Holding!

Gazze her gün bombalanırken gemileriyle İsrail’in çeliğini gönderen, servetine servet katan İçdaş!

Gazze’de on binlerce insan katledilirken Siyonistlerin uçağına, tankına yakıt taşıyan Socar!

Gazze’nin sokakları, mahalleleri ve şehirleri dümdüz edilirken limanlarından sevkiyata devam eden, İsrail’in çimentosunu sağlayan Limak ve Akçansa!

Meydanlarda Filistin sloganları atarken arka kapıdan Siyonistlerin savaş pastasından rant kapanlar! Hepinizin rahatınızı bozacağız!

Gemileri gönderen, limanları açık tutan, Siyonistleri besleyen damarları kollayanlar, artık saklanamayacaksınız!

Kuzuyu kurtla yiyip çobanla ağlayan; Filistin için slogan atıp İsrail ile iş tutanlar gizlenemeyeceksiniz!

İnşallah, yarın gireceğimiz mübarek Ramazan ayı zulme karşı direnenler için bir kurtuluş, hâlen zalimlerle ilişkilerini sürdürenler için ise bu suça ortak olmaktan vazgeçmek için ilahi bir fırsat olur.

Direnen ve bu haklı mücadeleyi meydanlara taşıyan tüm vicdanlı insanları selamlıyoruz!

Duamız ve çabamız “Nehirden Denize Özgür Filistin”dir.

Devamını Okuyun

GÜNDEM