Haberler
Fatih’te 1 Mayıs: Direniş, Zulme İsyan
Yayınlanma:
2 yıl önce-
Eğitim İlke-Sen, TOKAD, Özgür Yazarlar Birliği ve Sağlık İlke-Sen’in 1 Mayıs yürüyüşü Fatih’te gerçekleşti. Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan camii önünden Fevzipaşa caddesi boyunca yapılan yürüyüş İtfaiye parkındaki konuşmalarla sona erdi.
Yürüyüş boyunca “1 Mayıs Direniş Zulme İsyan, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, Kürt Sorununa Adil Barışçıl Çözüm, Yaşasın Küresel İntifada, Mülteciler Bizim Kardeşimizdir, Kahrolsun Kapitalist Yağma Düzeni, Tevhid-Adalet-Özgürlük, KHK Zulmü Devam Ediyor, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Esnaf Batıyor Sermaye Büyüyor, Fabrikalar Halkındır Satılamaz, Yaşasın Emeğin Dayanışması, Katil İsrail Filistin’den Defol, Roboski Kanıyor Adalet Bekliyor, Asgari Ücret Köleliktir, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Yaşasın Emeğin Dayanışması, Uyan Diren Özgürleş, Emperyalistler Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Hak Hukuk Adalet Direnişle Gelecek, Şehir Şehir Direneceğiz Adım Adım Kazanacağız” sloganları atıldı.
Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs’ün açış konuşmasından sonra topluluk adına Büşra Karadeniz açıklamayı okudu.
Açıklama metni şu şekilde:
1 Mayıs: Direniş, Zulme İsyan!
Bismillahirrahmânirrahim
Arkadaşlar, dostlar,
Zulme isyan ve direniş günü 1 Mayıs’ta yine bir aradayız.
Yine adaletin, barış ve özgürlüğün sesini yükseltmek; emek ve alın terinin haysiyetini savunmak için yan yana, omuz omuzayız!
Yaşadığımız mahalle ve şehirlerden bütün bir ülkeye, oradan hemen yanı başımızdaki Ortadoğu’yu selamlayarak yeryüzündeki bütün coğrafyalara uzanan direniş halkalarının bir parçası olarak tevhid, adalet, özgürlük şiârıyla yine meydanlardayız!
Bütün bir yıla, gün ve haftalara, hayatın her bir ânına yayılan adalet arayışımız kapitalizm vahşetine karşı 1 Mayıslarda billurlaşıyor, isyanın evrensel korosuna dönüşüyor. Biz de o korodaki yerimizi alıyor, insanlığın ve bütün bir yeryüzünün maruz kaldığı ifsada karşı ıslah cephesini tahkim etmek için safları sıklaştırıyoruz!
Kardeşler,
Tabiatı ranta kurban edilerek yağmalanmış şehirlerimizin onunda büyük bir depremin ardından gelen yıkımla on binlerce insanımızı kaybettik. Yaşadığımız acı ve öfke tarifsizdir! Yağma, talan ve sorumsuzluk siyasetlerinin insanımızı getirdiği nokta emsalsiz bir yıkım ve vahşî bir ölüm olmuştur.
Sarsıcı depremin ardından zamanında gelmeyen müdahale ve yardım, halkımızın nasıl bir beceriksizlik ve sahipsizlik çaresizliğine mahkûm edildiğinin açık kanıtı olmuştur. Yağış, sel, soğuk ve fırtına altında incecik çadırlarda hayata tutunmaya çalışan milyonlarca insanımızın sorulacak hesabı orada öylece durmaktadır!
Dostlar,
Rantın tabiatı kelepçelediği kapitalist yağma düzeninde şehirlerimiz, köy ve kasabalarımız, dere ve nehirlerimiz, dağ ve ormanlarımız sınırsızca yağmalanıyor, kalıcı biçimde tahrip ediliyor!
Rum sûresi 41. ayette de beyan olunduğu üzere ifsat, kara ve denizlerdeki yaşamı ele geçiriyor. Sınır tanımayan kapitalist hırslar yeryüzünü ateşe veriyor. Sosyolojik ve ekolojik ifsatla kuşatılan tabiatla birlikte insanlık tümüyle kaybediyor.
İşte bu hakikatin tanıkları olarak biz nasıl bir geleceğe sürüklediğimizi görüyor ve haykırıyoruz: Hırslarınızın yok etmek istediği tabiatı, börtü böceği ve yaşamı bıkmadan, sonuna kadar savunacağız! Esir almak istediğiniz ormanlarımızı, derelerimizi, ovalarımızı müfsit hırslarınıza teslim etmeyeceğiz! Yaşam alanlarımızı betona tapınan ihaleci, müteahhitçi düzeninizi reddederek kuracağız!
Emeğin ve emekçilerin dostları!
Asgari ücret köleliği ile somutlaşan açlık sınırı altındaki yaşamları halkımıza, geniş emekçi kitlelere dayatan kapitalist sömürü düzeni hayatı iyice çekilmez kılmaktadır. Üretimden ve tabiattan koparılarak ücretli köleler haline getirilen halkımız nefes alamamakta, borcun ve kredi kartlarının tutsağı olmaktadır.
Her yıl binlerce emekçi kardeşimiz iş cinayetlerinde katlediliyor! İşçi katili kapitalist düzenin emekçilere reva gördüğü hayat bellidir: Yaşarken kölelik, ölürken cinayet!
Şunu herkes bilmelidir ki, şeytanî sermaye düzeninin kuşatma ve saldırılarına karşı emek ve alın terinin haysiyeti için örgütlenip ayağa kalkan direniş halkalarının kula kulluğu reddederek eşitlenmeyi, adil ve özgür bir perspektifi amaçlayan ufku için el ele vereceğiz, söz ve bilincimizi bu hedef için biriktirip bilevleyeceğiz!
Dünyanın bütün halkları,
Başta her bir yanı kanayan İslam coğrafyası olmak üzere dünyanın pek çok yerinde insanlık her gün yeni bir savaşın, işgal ve katliamın içine sürükleniyor.
Servetine servet katıp egemenliğini pekiştirmek isteyen küresel sermaye düzeni halkları birbirine kırdırmak için elinden gelen şeytanlığı yapıyor! Yurtlarında hayata tutunamayan kitleler canları pahasına göç yollarına düşüyor, türlü bela ve ayrımcılıklarla baş etmeye çalışıyor.
Egemenlerin cehennem kurgusundan çıkışın ancak farklı coğrafyalardaki direniş halkalarının birbirleriyle irtibatlanmasıyla mümkün olabileceğini savunuyoruz.
Bütün mazlum ve mustazaf halklar müstekbirlere karşı aynı direniş hattında hizalanmalıdır. “Küresel kapitalizme karşı küresel intifada!” çağrımızı ete kemiğe büründürmek temel hedefimiz olmalıdır.
Ya topyekûn kurtuluş ya da topyekûn mahvoluş aşamasına çoktan gelmiş bulunmaktayız!
Barış, adalet ve özgürlükten yana saf tutan vicdanlar,
Hiçbir problemimiz çözülemez değildir.
Artık neredeyse küresel boyut kazanmış ve bütün yakıcılığıyla devam eden Kürt meselesine adil ve barışçıl çözüm bulmak mümkündür!
Ekmeği hakça bölüştürmek, nimet ve külfeti adil paylaştırmak mümkündür!
Emek ve alın terini yağmalayan, Allah’ın her bir kulu için ihsan ettiği nimetlere zorbaca el koyan düzenleri teşhis edip devirmek mümkündür!
Hamaset ve sahte gerilim siyasetlerini boşa düşürüp esenlik, emniyet ve barışı ikame edecek dâru’s-selâmlara gidecek yolların önünü açmak mümkündür!
Sermayenin talancı hamlelerinin tam karşısına dikilerek bütün parçalarıyla tabiatı savunmak mümkündür!
Siyonizme ve emperyalizme karşı durmak, işbirlikçileri tanıyıp mahkûm etmek mümkündür!
Ey 1 Mayıs’ın evrensel korosuna dâhil olan yürekler,
Herkes duysun ve bilsin ki;
Açlık sınırında köleliğin dayatıldığı halkımız, yoksulluğun pençesinde kıvranan halkımız, adaletin yokluğunda zulüm ve hakikatsizlik batağında boğulan halkımız için buradayız!
Alın teri yağmalanan işçilerimiz, üretimden koparılan çiftçilerimiz, gelecekleri çalınan evlatlarımız, kimlikleri yok sayılan halklarımız, yağmalanan tabiatımız için buradayız!
Yine bütün dünya halkları, küresel egemenler de duysun ve bilsin ki;
İşgale uğrayan bütün coğrafyalar, kimlik ve varlıkları yağmalanan halklar, her bir ülke ve şehirde sömürülen emekçiler için buradayız.
Sermaye düzeninin, küresel kapitalizmin tam karşısındayız!
Tevhid, adalet, özgürlük şiarıyla hayatın tam ortasından sesleniyor ve bütün firavun düzenlerine, zulüm çetelerine meydan okuyoruz:
Sizin değil sadece âlemlerin rabbi olan Allah’ın kuluyuz!
Zulüm ve haksızlık düzenleriniz vâr oldukça direniş hatlarını örmeye devam edeceğiz.
“Lâ ilâhe İllallah” sancağının altında toplanacak ve öncelikle zulüm ve şirk düzenlerine karşı “hayır” diyecek ve o “hayır” etrafında bütün bir yeryüzünü örgütleyeceğiz!
Selam olsun tevhid, adalet, özgürlük hattını inşa edenlere!
Selam olsun zulme rıza göstermeyip zalimlere meydan okuyanlara!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)
(Topluluk adına, Büşra Karadeniz)
Yorumlayın
-
Üsküdar’da, “Filistin ve Lübnan’da Siyonist Saldırganlığa Hayır!” Eylemi
-
Eminönü’nde “Açlık Çoğunluktadır” Eylemi: Zam, Sömürü, Yağma Düzenine Hayır!
-
Bereketli Bir Eylem Günü
-
Fatih’te 1 Mayıs Yürüyüşü
-
TOKAD’dan “Dünya Vicdan Haftası” Paneli
-
“Emperyalist-Siyonist Kuşatma ve Katliama Karşı Somut Adımlar” Nöbetleri Devam Ediyor
Haberler
Tokat’ta Eylem: Siyonist Gemiler Türkiye Limanlarında Cirit Atıyor!
Yayınlanma:
7 gün önce-
Kasım 14, 2024Eğitim İlke-Sen, TOKAD, Özgür Yazarlar Birliği ve Sağlık İlke-Sen’in 10 Kasım 2024 günü Tokat’ta gerçekleştirdiği eylemde Filistin ve Lübnan’da katliamlar yapan İsrail’le Türkiye’nin ticaret yapmaya devam etmesi kınandı. Eylemde, Siyonist sermaye gemilerinin Türkiye limanlarından rahatça sevkiyatları sürdürmesi, Ceyhan’dan İsrail’e petrol gönderilmesi ve emperyalist üslerin faaliyetlerini sürdürmesi protesto edildi.
Topluluk adına Sağlık İlke-Sen başkanı Emre Ulukaya’nın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:
SİYONİST KATLİAM MAKİNESİNİ BESLEYİP KORUYAN PETROL SEVKİYATI VE TİCARET SÜRÜYOR, KÜRECİK RADARI ÇALIŞIYOR!
Bismillâhirrahmânirrahîm
Kıymetli arkadaşlar!
Sadece Filistin’i, Gazze’yi ve yine sadece Siyonist işgal rejimini derinden etkilemekle kalmayıp bütün dünyayı sarsan, halkları ve rejimleri bambaşka bir sabaha ve döneme uyandıran Aksâ Tûfanı’nın üzerinden 13 ay geçti.
Yüz binlercesiyle can veren Filistin ve ona bir kez daha katılan Lübnan halkları, egemen dünya düzeninin desteğiyle benzersiz katliamlar yapan Siyonist soykırım makinesinin hedefinde eşsiz bir mücadele yürütüyor!
Siyonizm’e ve emperyalizme direnen kardeşlerimiz, önderi-takipçisi demeden birer birer şehit oluyorlar. En son Yahya Sinvar’la insanlığın onur ve haysiyet burcuna asılan şehadet sancağı, şirk, zulüm ve tuğyanın karşısına dikilme cesaretini kuşananların sarsılmaz imanlarına, azim ve kararlılıklarına emanet edilmiştir!
Filistin Direnişinin Dostları!
Filistin’de, Gazze’de savaş, işgal, katliam yeni başlamadı. Tam yüz yıldır bu bölge emperyalizmin, Siyonizm’in muhasarası altındadır. İngilizlerin öncülüğünde Batı Asya’nın/Ortadoğu’nun kalbine bir hançer gibi saplanan, emperyalizmin ileri karakolu olarak konuşlandırılan İsrail’i püskürtmek için Filistin halkı sayısız evlâdını şehit verdi, yerinden yurdundan oldu, işbirlikçilik ve ihanet kıskacında nefessiz kaldı ancak hiçbir güçlük ve zorluğa boyun eğmedi; ilerleyen yaşına rağmen tank ve top atışlarına göğüs geren, son ânında dahî direnişten geri durmayan Yahya Sinvar örneğinde olduğu gibi zalimlere, işgalcilere teslim olmadı! Katledildi, sürüldü, aç ve açıkta kaldı lâkin yılgınlığa düşmedi!
Son bir yıl boyunca katliam ve direniş tarihinin zirvesine şahit olduk. Bütün dünyanın gözleri önünde ve kayda geçirilerek süren bir soykırım ve direniş süreci var. Küçücük bir coğrafyaya sıkıştırılan bir halk, benzersiz bir vâr oluş kavgası veriyor.
Bu vâr oluş kavgasına dünyanın her bir yanından onurlu halklar destek verdi, destek vermeye devam ediyor. Kendilerini derin bir minnet ve saygıyla andığımız bu insanlar kampüslerde, meydanlarda, cadde ve sokaklarda katliam düzenine karşı seslerini yükselttiler; işbirlikçi rejimlerinin ihanetlerine karşı hakikatin saflarında yer aldılar, hâlâ yılmadan bu mücadelelerine devam ediyorlar. Her biri bizim kardeşimiz ve yoldaşımızdır!
Biz de bu coğrafyada, Türkiye’nin dört bir yanında bu duruşa eşlik etmeye çalıştık. Siyonizm’in bölgedeki köklerini, damarlarını kurutmak için öteden beri dile getirdiğimiz hakikatleri daha bir yüksek sesle haykırmaya çalıştık.
İntifadayı Yükselten Yürekler!
Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki Siyonist rejim ve onun değişmez destekçisi emperyalizm coğrafyamıza iyice kök salmış, bütün araç ve imkânlarıyla kendilerini muhafaza ve müdafaa edecek, koruyup besleyecek bir düzen kurmuş!
Takdir edersiniz ki işgalci İsrail, bölgesel dayanakları olmadan nefes alamaz, meşruiyet devşiremez! Bütün bu dayanakların ticaretten diplomatik münasebetlere, akademiden istihbarata, savunma sanayinden bilişim teknolojilerine ve şimdi burada hepsini sıralayamayacağımız pek çok alana yayılan anlaşmalarla mümkün olabileceğini biliyoruz.
Şimdi hep birlikte İsrail’i besleyip koruyan işleyişin farklı alanlarda nasıl seyrettiğini hep beraber hatırlayalım:
Öncelikle şuradan başlayalım: Biliyorsunuz Türkiye, İslam dünyasından İsrail’i tanıyan ilk devlet olmuştur. Başta Erdoğan olmak üzere iktidara yakın çevreler İsrail’i soykırımcı, terörist olarak suçlamakta ancak İsrail’i tanıma kararını geri çekme ihtimalinden bile bahsetmemektedirler. Hâlbuki İsrail’i tanımamak önemli bir samimiyet testidir ve imkânsız değildir. Birleşmiş Milletler üyesi 28 devlet İsrail’i tanımıyor arkadaşlar ve bu nedenle o ülkelerin halkları açlıktan, yoksulluktan ölmüş değil!
Her fırsatta İsrail’in gözünü Türkiye’ye diktiğini söyleyerek propaganda makinesini durmaksızın çalıştıran aynı merkezlere sormak gerekmez mi? “Madem öyle, peki siz bu işgal devletini neden tanıyorsunuz, tanımakla kalmayıp her türlü münasebeti kuruyorsunuz! Neden Siyonist cumhurbaşkanını, caddelerini İsrail bayraklarıyla süslediğiniz Ankara’da şaşaalı törenlerle karşılıyorsunuz? Katil Netanyahu ile New York’ta, hem de Aksâ Tûfânı’ndan 15 gün önce heyetler hâlinde buluşup Filistin halkından çalınan doğal gazı pazarlama plânlarını hangi yüzle müzakere ettiniz?”
Evet, Siyonizm’e ve emperyalizme karşı mücadele, sadece Filistin halkının değil de hepimizin yükümlülüğü ise yakıcı gerçeklerle yüzleşmek, Siyonizm’i besleyen merkezlerle kapışmak zorundayız. Bizim sorumluluğumuz öncelikle kendi ülkemizden başlamaktadır yoksa uzaktan direnişe selam göndermek elbette çok kolay ve zahmetsizdir.
Şimdi dönelim yine bir başka can alıcı hususa! Aksâ Tûfânı’ndan bugüne Türkiye ile İsrail arasındaki ticaretin kesilmesi için Filistin dostları sayısız eylem yaptı. İktidar, tepkileri savuşturmak için ticarete önce kısıtlama getirdi, sonra da ticareti tümden yasakladığını ilan etti. Hâl böyleyken zamanla ticaretin durmadığı, hileli yollarla devam ettirildiği ortaya çıktı. Önce üçüncü ülkeler aracılığıyla sürdürülen ticaretin daha sonra ve yoğunluklu olarak Filistin’in adı kullanılarak yapıldığı görüldü
Açık kaynaklardan herkesin ulaşabileceği ve her biri utanç ve ihanet vesikası olan bilgilere göre resmiyette İsrail’le kesilen ticaret birdenbire makyaj malzemelerinden tutun da çeliğe, kimyasallardan başka diğer tedariklere kadar türlü çeşit ürünlerin güya Filistin’e ihracatı yüzlerce kat artmış durumdadır! Soykırım savaşı altındaki Filistin birden zenginleşmiş de ithalat patlaması yaşamış gibi!
İşte akıllara ziyan bu arsızlık, başta kendi arazisine yapılan özel gümrük aracılığıyla İsrail’e çelik ihraç eden ve bu yolla doğrudan katliamın destekçisi olan ama yeri geldikçe başta Mehmet Akif Ersoy gibi değerleri istismar etmekten çekinmeyen İÇDAŞ gibi işbirlikçi sermaye grupları tarafından yapılıyor!
Zaten Türkiye-İsrail ekonomik ilişkileri AKP iktidarında geçen yıllarda sürekli büyümüş ve 2002 yılında 1,41 milyar dolar olan ticaret hacmi 2022’de 9,5 milyar dolara kadar çıkmıştı. Siyonist katliam rejiminin nasıl ve kimler tarafından beslenip palazlandırıldığı bu örneğe göre son derece açık değil midir?
Kardeşlerimiz Gazze’nin kuzeyinde açlık ve Siyonist kuşatma altında direnişi sürdürmeye çalışırken bütün bu tezgâhı dağıtmak elbette boynumuzun borcudur! Bu tezgâhı dağıtmak bu coğrafyada yaşayanlar olarak temel önceliğimizdir! Bu tezgâhı dağıtmak insan ve mü’min olmanın temel şartlarındandır!
Direnişin dostları!
Peki, Siyonizm’i besleyen dayanaklar burada bitiyor mu? Elbette hayır!
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından İsrail’in petrol ihtiyacının yarısını karşılayan petrol, akmaya devam ediyor mu? Evet!
AKP iktidarı, binlerce eylemde dile getirilen çağrılara kulak tıkayarak yüz binlerce Filistinlinin katledilmesinde en önemli role sahip petrolün Siyonist katliam makinesine akmasına izin verdi mi? Evet!
Bir ucunu Azerbaycan devlet şirketi SOCAR’ın, diğer ucunu Türkiye Varlık Fonuna bağlı BOTAŞ’ın tuttuğu boru hattı Filistin halkına ölüm ve yıkım taşıdı mı, hâlâ taşımaya devam ediyor mu? Evet!
Şimdi can alıcı sorumuz şudur:
Ülkemiz bütün imkânlarıyla kimi desteklemelidir? Soruyoruz sizlere!
Elbette hepiniz “Tabii ki Filistin halkını!” cevabını vereceksiniz. Buna inancımız tamdır ancak gelin görün ki uygulama, tam olarak bunun aksi istikametindedir. Görüyor ve anlıyoruz ki Siyonist katilleri besleyip Filistin’le ağlayanlar tarafından idare olunuyoruz! Böyle bir iki yüzlülük ne duyuldu ne görüldü!
Bütün bunlar yetmezmiş gibi ABD’nin İncirlik üssü doğrudan bir işgal merkezi olarak İsrail’i koruyor; NATO’nun Kürecik Radarı, İsrail’e kalkan olmaya devam ediyor. Kürecik Radarının İsrail’e sağladığı koruma NATO genel sekreterleri tarafından çok daha önceleri de itiraf edilmişti. ABD öncülüğündeki emperyalist bloğun İsrail’i tahkim ve takviye etmek için nasıl canhıraş bir çaba içinde olduğunu görüyoruz. Kendi kontrollerinde bulunan Anadolu’daki üsler de elbette bu korumanın bir parçası olacaktır.
İşbirlikçiliğe ve İhanete Geçit Vermeyen Dostlar!
Türkiye, egemenlerin bütün aksi propagandalarına rağmen Siyonizm’e hizmet edenlerin elini kolunu sallayarak işlerini rahatça yapabildiği bir ülke olmuştur!
Türkiye limanları, katil İsrail’le ticareti pervasızca sürdüren, Siyonist katliam ve soykırım makinesine silah taşıyan gemiler için en güvenli sığınak olmuştur!
Herkes duyuyor ve görüyor ki başta Siyonist ZIM şirketinin gemileri, tırları olmak üzere İsrail’le ticareti sürdüren gemiler limanlarımızda, karayollarında cirit atıyor!
Bu ne büyük utanmazlık ve işbirlikçiliktir!
Gazze’ye gidecek yardım gemilerini engelleyen AKP iktidarı, Filistinli kardeşlerimizi katleden Siyonistleri her türlü tahkim ve takviye eden gemilerin, tırların önünü sınırsızca açıyor! Vicdan Gemisi, uluslararası Özgürlük Filosu kapsamında yola çıkmak isterken iktidar tarafından çıkışına izin verilmediği için 68 gündür Haydarpaşa Limanında bekletiliyor. Kardeşlerimiz iki ayı aşkın süredir orada nöbet tutuyor.
İsrail’e silah taşıdığı, dolayısıyla da soykırım ortağı olarak görüldüğü için pek çok ülke tarafından limanlarına giriş izni verilmeyen Kathrin gemisi, izin verilmediği için Haydarpaşa’da tutsak edilen Vicdan Gemisinin yanına demirleyebiliyor!
Yani katliama sevkiyat serbest, mazlum Gazze/Filistin halkına sevkiyat yasak!
Filistin dostları Kocaeli Diliskelesi’nde, İstanbul Ambarlı’da, Antalya ‘da ve pek çok başka noktada yaptıkları eylemlerle Siyonist ZIM şirketinin sevkiyatlarını ve diğer işbirlikçi ticari hareketleri engellemek için eylemler yapıyorlar. Siyasi irade ise sahte şaşkınlık gösterilerinde bulunarak bunca apaçık hakikate rağmen kendilerine iftira atıldığını iddia edebiliyor!
Herkes şunu bilsin ki biz bu gemilere, bütün bu mel’un sevkiyatlara karşı duracağız! Bu işbirlikçilik ve ihanete geçit verenlerin yakasını bırakmayacağız!
Emperyalist – Siyonist Saldırganlığın Karşısına Dikilen Kardeşler!
Sıralamaya gayret ettiğimiz bütün bu hakikatler bize ne yapmamız gerektiğini de açıkça söylemektedir!
Filistin’den Lübnan’a, Ortadoğu’nun dört bir yanına uzanan katliam ve işgal şebekesinin dayanaklarını, damarlarını, köklerini Anadolu’dan söküp atmak öncelikli sorumluluğumuzdur.
Öteden beri mücadelemiz bunun içindir! Direnişi buradan kurmalıyız.
İbrahim sûresi 42. ayette buyurulduğu gibi, “Sakın Allah’ı zalimlerin yaptığı şeylerden habersiz sanmayın!” Şüphesiz ki Allah’ın cezalandırması çok çetindir!
Duamız odur ki Rabbimiz bu amacımızda bizi muvaffak eylesin! Her dâim zalimlerin, katillerin, işbirlikçilerin karşısında olmayı nasip etsin!
Mazlum ve mustazafların, hürriyeti gasp edilenlerin yanında durma irademizden geri koymasın!
Yaşasın Küresel İntifada, Yaşasın Zulme Boyun Eğmeyen Direniş!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)
Haberler
ZIM, Aksâ Tûfânı Sürecinde de İsrail Ordusu Saflarında
Yayınlanma:
3 hafta önce-
Kasım 2, 2024Gemileri ve tırlarıyla Türkiye limanlarında sevkiyatlarını sürdüren ZIM şirketinin, Aksâ Tûfânı başlar başlamaz İsrail’e destek açıklaması yaptığı 10 Ekim 2023 tarihli haberini ilginize sunuyoruz:
ZIM, İsrail’in ‘Ulusal İhtiyaçları’ İçin Gemi Tahsis Edecek
Gazze Şeridi’nde tırmanan son çatışmalara cevaben ZIM Integrated Shipping Services Ltd. (ZIM), Gazze ile savaş sırasında İsrail’in ulusal ihtiyaçlarına hizmet etme taahhüdüyle İsrail’e tüm gemilerini, gemilerini ve altyapısını teklif ettiğini duyurdu.
ZIM Başkanı ve CEO’su Eli Glickman, cumartesi gecesi yaptığı açıklamada İsrail ve vatandaşlarıyla dayanışma içinde olduklarını ifade etti: “Bu sabah, Şabat günü, Simchat Torah bayramı sırasında, Gazze Şeridi’nden İsrail’e karşı, ülkenin bugüne kadar karşılaştığı en şiddetli savaşlardan biri olan ani bir savaş patlak verdi. Bu olaylar son derece acı vericidir ve önemli sayıda can kaybına, çok sayıda yaralanmaya; aralarında asker ve sivillerin de bulunduğu sayılamayacak kadar çok sayıda esire yol açmıştır.
“Sivilleri, çocukları ve çaresiz bebekleri ayrım gözetmeksizin öldüren kalpsiz katillerle karşı karşıyayız. Bu olay şüphesiz hepimize büyük acılar getirecektir. Bu büyük acıya rağmen bunun üstesinden geleceğimizden eminim. Terör örgütleri bu haksız saldırının bedelini çok ağır ödeyeceklerdir.”
IDF’yi destekleme çağrısı
Glickman, ZIM çalışanlarını, güvenlikleri için İç Cephe Komutanlığı’nın talimatlarına uyarak güney sakinlerini ve İsrail Savunma Kuvvetleri’ni (IDF) desteklemeye çağırdı. Bu zorlu zamanlarda kişisel ve ailevi dayanıklılığın yanı sıra toplumsal dayanıklılığın da önemini vurguladı.
“Kalplerimiz, ülkenin içinde bulunduğu ağır durum nedeniyle saldırı altında olan güney sakinlerinin yanı sıra güney bölgesindeki sevdiklerinin akıbetinden endişe duyan tüm ülke vatandaşlarıyla birlikte. Toparlanacağımıza, düşmana ağır bir darbe indireceğimize ve yaralarımızın üstesinden geleceğimize inanıyorum. Şimdi birlik zamanıdır. Sadece birlikte güçleneceğiz.”
Kaynak: https://www.jpost.com/israel-news/article-767539 (10 Ekim, 2023)
Haberler
Yazarlar Sally Rooney, Rachel Kushner ve Arundhati Roy’dan İsrail Kültür Kurumlarına Boykot Çağrısı
Yayınlanma:
3 hafta önce-
Ekim 29, 2024Sally Rooney, Arundhati Roy ve Rachel Kushner “Filistinlilere yönelik ezici baskının suç ortağı olan veya sessiz gözlemcileri olarak kalan” İsrailli kültür kurumlarını boykot etme sözü veren bir mektubu imzalayan 1.000’den fazla yazar ve yayıncılık profesyoneli arasında yer alıyor.
Taahhütnameyi imzalayanlar, “ayrımcı politikalar ve uygulamalar” ya da “İsrail’in işgalini, apartheid’ını ya da soykırımını aklama ve meşrulaştırma” da dahil olmak üzere “Filistinlilerin haklarını ihlal etmede suç ortağı olan” İsrailli yayıncılar, festivaller, edebiyat ajansları ve yayınlarla çalışmayacaklarını söylüyorlar.
“Filistin halkının uluslararası hukukta yer alan devredilemez haklarını” hiçbir zaman kamuoyu önünde tanımayan kurumlar da boykot edilecek.
Kampanya, Filistin’in çeşitli şehirlerinde halka açık ücretsiz etkinliklerle her yıl bir festival düzenleyen Filistin Edebiyat Festivali (PalFest olarak da bilinir) ve kampanya grupları Soykırıma Karşı Kitaplar, Özgür Filistin için Kitap İşçileri, Filistin için Yayıncılar, Gazze Savaşına Karşı Yazarlar ve Fosilsiz Kitaplar tarafından organize edildi.
“Bizler; yazarlar, yayıncılar, edebiyat festivali çalışanları ve diğer kitap emekçileri olarak bu mektubu 21. yüzyılın en derin ahlaki, siyasi ve kültürel kriziyle karşı karşıya olduğumuz bir dönemde yayımlıyoruz.” diye başlayan açıklamada İsrail’in geçtiğimiz Ekim ayından bu yana Gazze’de ‘en az 43,362’ Filistinliyi öldürdüğü ve bunun ‘75 yıllık yerinden etme, etnik temizlik ve apartheid’ın ardından geldiği belirtiliyor.
Rapora göre kültür, “bu adaletsizliklerin normalleştirilmesinde ayrılmaz bir rol oynamıştır”. “Genellikle doğrudan devletle birlikte çalışan İsrailli kültür kurumları, on yıllardır milyonlarca Filistinlinin mülksüzleştirilmesi ve baskı altına alınmasını gizleme, gizleme ve sanatla aklama konusunda çok önemli bir rol oynamıştır”.
Taahhütte, endüstri çalışanlarının “oynaması gereken bir rol” olduğu belirtiliyor. “Apartheid ve yerinden edilme ile ilişkilerini sorgulamadan İsrail kurumları ile vicdanen ilişki kuramayız!” denilen mektupta, ‘sayısız yazarın’ Güney Afrika’daki apartheid’a karşı aynı pozisyonu aldığına dikkat çekilerek imzacılar tarafından meslektaşlarına taahhütnameye katılmaları çağrısında bulunuluyor.
Mektuba cevaben İsrail’i destekleyen avukatların oluşturduğu bir dernek olan UK Lawyers for Israel (UKLFI), Society of Authors, Publishers Association ve Independent Publishers Guild’e kendi mektubunu gönderdi. “Bu boykot İsraillilere karşı açıkça ayrımcıdır. Yazarlar, yayıncılara, festivallere, edebiyat ajanslarına ya da diğer uluslardan yayınlara benzer koşullar dayatmamaktadır.” iddiasında bulunan UKLFI, üyelerinin boykota katılmanın yasal riskleri olduğuna inandıklarını da sözlerine ekledi.
PalFest‘in kurucularından ve şu anki festival direktörü Omar Robert Hamilton, UKLFI’nin mektubunun “sadece ahlaki iflasıyla dikkate değer olduğunu ve İsrail’in savunucularının söyleyecek hiçbir şeyi olmadığını kanıtladığını” düşündüğünü söyledi.
Normal People ve son olarak Intermezzo kitaplarının yazarı Rooney, uzun zamandır Filistinlilerin haklarının açık sözlü bir savunucusu ve 2021 yılında üçüncü romanı Beautiful World, Where Are You‘nun İbranice çeviri haklarını İsrailli bir yayıncıya satmayı reddetti.
Roy ve Kushner aynı zamanda İsrail’i şiddetle eleştiren isimler… Bu ayın başlarında PEN Pinter ödülünü kabul eden Roy, konuşmasında Gazze’den bahsetmiş ve ödül parasını Filistinli Çocuklara Yardım Fonu‘na bağışlayacağını söylemişti.
Kaynak: theguardian.com