Connect with us

Haberler

Marmara Bölgesindeki Hapishanelerde 1609 Hak İhlali

Yayınlanma:

-

İHD (İnsan Hakları Derneği) İstanbul Şubesi, Ekim-Kasım-Aralık 2022 döneminde yapılan  57 başvuruya göre Marmara Bölgesi hapishanelerinde bu dönemde en az 1609 hak ihlali tespit edildiğini duyurdu.

Basın taraması yolu ile tespit edilen 364 hak ihlali ile  ihlal sayısının 1973’e çıktığının belirtildiği rapora göre, yaşam hakkı, sağlık hakkı, iletişim hakkı ve adil yargılanma hakkı gibi haklar başta olmak üzere temel haklara erişimde önemli sorunlar yaşandığı vurgulandı.

Rapora göre İHD İstanbul şubesine Ekim, Kasım, Aralık aylarında Silivri Kampüs Ceza İnfaz Kurumu (CİK), Kandıra 1 ve 2 Nolu F Tipi CİK, Kocaeli CİK, Maltepe 1 Nolu L Tipi CİK, Edirne F Tipi CİK, Tekirdağ 1 ve 2 Nolu F Tipi CİK, Bolu F Tipi CİK, Silivri Açık CİK, Bakırköy Kadın Kapalı CİK, Gebze M Tipi CİK, Bursa H Tipi Kapalı CİK, Erzurum Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli CİK, Antalya S Tipi CİK, Ahlat T Tipi Kapalın CİK, Sincan Kadın Kapalı CİK, Adana Kürkçüler 1 Nolu T Tipi CİK, Kayseri Bünyan Kadın Kapalı CİK, Şakran T Tipi Kapalı CİK, R Tipi Kapalı CİK, Sincan 2 Nolu F Tipi CİK, Diyarbakır Kadın Kapalı CİK olmak üzere 21 hapishaneden 57 başvuru yapılmış.

Raporda, söz konusu aylarda ihlaller şu şekilde sınıflandırılmış:

Yaşam hakkı ihlali/ Yaşama Yönelik Saldırılar

Ölüm (6) -İntihar girişimi (2) -İntihara zorlama (2) -Ölümle tehdit ve Can güvenliği endişesine neden olacak davranışlar (19)

Ayrıca basın taraması yoluyla tespit edilen ve sayısal veri olarak toplamda gösterilen 6 ölümlü vaka söz konusu olup, tespitlere göre bu rapor döneminde dördü hapisliği devam ederken ve ikisi serbest bırakıldıktan sadece günler sonra olmak üzere 6 hasta mahpus (Tahir Gürdal, Emre Abalak, Ehettin Kaynar, Süphan Çabuk ve Kemal Mutlum, Vural Avar) yaşamını yitirmiştir.

Kötü Muamele, Onur Kırıcı Muamele, Darp, İşkence

Kötü muamele (75) -Psikolojik baskı ( 55 ) – Hücreye koyma (35) – Çıplak aramaya zorlanma (24) – Ağız içine araması (6) – Dayak, işkence (6) – Baskın hücre araması (33) –Aramalarda hücrelerin dağıtılması, eşyalara el koyma ( 50) -Irkçı söylem, etnik ayrımcılık (36) – Ailelere küfür, hakaret (11) – Pişmanlık dayatması (15) – Havalandırmasının üzeri tellerle kaplı hücreye koyma ( 5) – mahpusların darp raporu almasının engellenmesi(11) -Sürgün sevk (38) -mahpuslar hakkında gerçeğe aykırı tutanak tutma (57) – Oda değişikliği talebinin karşılanmaması (10) – Mahpusu tekli hücreye götürerek sorgulama girişimi (1) -Politik mahpusların yanına geçme talebinin karşılanmaması (2) – Kalabalık koğuş (15) – Aramalarda kadınların iç çamaşırlarının teşhir edilmesi (13) – Disiplin cezası (24) – Keyfi ve sık hücre araması(35) – Erkek gardiyanın kadın mahpusun vajinal bölgesine tekme ile vurması (1) – Aramalarda kadın mahpusların havalandırmaya kilitlenmesi (15) -Aramalarda kantin fişi, defter, günlük, mektup vb. el koyma (40) – Giysilere el koyma (15) – mahpusun ameliyat yerine tekme atılarak dikişlerinin açılması(1) -Çıplak süngerli hücreye koyma (4) -Hücreye itfaiye hortumuyla su tutma (1) – darp sonucu mahpusun ayağının kırılması(1) -gerçeğe aykırı tutulan tutanağa dayanılarak 11 gün hücre cezası verilmesi (1) – 3 kişilik odaya 7 kişinin konulması(3) – Elleri arkadan ters kelepçeli hücreye koyma (2) -Mahpusların bulunduğu koğuşun havalandırmasına mermi atılması (1) – Türkü söylediği ve oda değişikliğinde ısrarcı olduğu için disiplin cezası verilmesi(1) -“Terör kimliği” takma dayatması (5) – Sürgün sevk sonrasında 2 ay aile ve avukat görüşü engellemesi (1) -Aileye yakın cezaevine sevk talebinin karşılanmaması (9) – Aramalara jandarmanın hücrelere girmesi (20) – Sivil polislerin aramalara girdiği iddiası (3) – Mahpusun kaldığı hücrenin penceresinin ikinci bir tel örgü ile kapatılıp yeterince hava almasının engellenmesi (3) – Etkinliklere katılmama cezası (5) – Arama sırasında mahpusun boynuna kafasına basma ve copla darp(1) -Kantinden alınan eşyalara el konulması(3) – El yazılı 10 adet deftere el konulması(1) – Kuranı Kerim’i arama sırasında çöpe atma (1) -İtirafçıların politik mahpusların yanına konması (2) -Ağırlaştırılmış müebbet cezası olan mahpusların günlük 3 saat olan havalandırma hakkının 1 saat uygulanması (8) -5 kişilik odaya 1 yatak verilmesi (2) -Odaya giysi dolabı konmaması (1) – Mahpusları tarafsız odaya geçmeye zorlama (7) – FETÖ davası tutukluları ile diğer politik mahpuslar arasında provokasyon yaratma girişimi (5)

Sağlık Hakkı İhlali

Hastane sevklerinin iptali (28) -Revire çıkarılmama (35 ) -Düzenli kullanılan ilaçların verilmemesi(3) -Ameliyatların ertelenmesi ( 2) -Laboratuvar ve tetkik sonuçlarının verilmemesi (16 ) – diş tedavisinin yapılmaması( 27) -Diyet yemeği verilmemesi (18 ) -Kelepçeli muayene zorlanma(19) -Sağlık raporlarının verilmemesi(15) -Hastaneye hücreli ring aracıyla götürme(8) – Hastaneye yatırılan mahpusun tedavi edilmeden aynı gün hapishaneye geri götürülmesi (1) -Doktorun kelepçeyle muayene etmek istemesi (2) -Mahpusa hastalığı ile ilgili bilgi verilmemesi (14) -Revir doktorunun darp raporu vermemesi (2) -Mahpusun hastaneye yatırıldığı bilgisinin aileye bildirilmemesi ( 3) -Ameliyattan hemen sonra mahpusun hücreli ring aracıyla cezaevine götürülmesi (1) – Mahpusun sağlığı için gerekli havadar bir odaya geçme talebinin karşılanmaması (1) – Kalabalık koğuş nedeniyle salgın hastalık riski (2) – Mahpusun sağlık dosyasının aile ve vasisine verilmemesi (3) – Hastaneye geç götürülme nedeniyle hastalığın ileri aşamada teşhisi (1) – Mahpusun kontrol randevusuna götürülmemesi (3) – Doktor tarafından verilen ortopedik yastık ve mindere el konulması( 1) -Kemoterapiye gitmesi gereken mahpusun götürülmemesi (1) -Ağır hasta mahpuslara ATK’nın cezaevinde kalabilir raporu vermesi(9)

Yeterli ve Sağlıklı Beslenme ve Temiz Suya Erişim Hakkı İhlali, Öz Bakım İhtiyaçlarının Karşılanmaması

Yemeklerin az ve kalitesiz verilmesi (75) -Suların kirli akması (3) -Sıcak ve soğuk suya kota uygulaması (2) -Temizlik malzemelerinin verilmemesi (14) – Kantinde çeşit azlığı, fahiş fiyat uygulaması (25) – 7 kişilik koğuşa 3 kişilik yemek verilmesi (5) – Yemeklerin çürük, bayat sebzelerden yapılması, içerisinden böcek ve kıl çıkması (4) – Sabun, bulaşık deterjanı, şampuan, kadın pedi verilmemesi (5) -Yemeklerin az ve kalitesiz oluşuna ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun gerekçe gösterilmesi (5) -Elektrik faturalarının çok yüksek gelmesi, faturayı ödeyememe (18)

Adalete Erişim Hakkı İhlali

Dilekçelerin işleme konmaması (24 ) – -Dilekçelere cevap ermeme(23) – -Dilekçelerin çıkış numaralarının mahpuslara verilmemesi (7) – – İnfaz hakimliğine yazılan dilekçenin gönderilmemesi(1) – -İtiraz dilekçelerinin içleme konmaması (9 ) – -Dilekçelerin yırtılması ( 1) – -Mahpuslara asılsız suçlamalarla dava açılması (5)

İletişim Hakkı İhlalleri

Tecrit -Sohbet, spor, ortak kullanım alanlarının kullandırılmaması (60 ) -Görüş yasağı, görüş iptali (26) – Telefon hakkının engellenmesi(19) – Süreli süresiz yayın, kitap ve mektup yasakları (49) – Kitap sınırlaması (7) -Politik mahpusların görüntülü telefon görüşmesinden faydalanamaması ( 21) – Gönderilen mektupların adresine ulaşmaması, sakıncalı diyerek el koyma (9) -Muhalif televizyon kanallarının izlenmesinin engellenmesi (11) -Koğuş değişikliği talebinin karşılanmaması (9) -Gelen kargonun verilmemesi (7) İHD’ ye gönderilen mektubun gönderilmemesi (1) -Dışarıyla iletişimi kesme ( 2) – Ailelere bilgi vermeme (7) – Telefon görüş süresinin kısaltılması (13) -Görüş süresinin kısaltılması( 8 ) – Mahpusların APS gönderdiği mektupların çıkış barkodunun mahpuslara verilmemesi (2 ) – Mektupların yerine ulaşmaması(15) – Aynı hücrede bulunan mahpusların aynı kişiye gönderdikleri mektupları aynı zarf içinde gönderememesi (2) – Mahpusun mektubunu korku, panik, yalan yanlış bilgi verdiği gerekçesiyle karalanması (1) – Görüntülü telefon görüşünden yararlanamama (18) – kargoların 2 ayda bir kabul edilmesi( 6) – Kürtçe kitapların alınmaması (3) – Kürtçe kitabın tercüme parasının mahpuslardan istenmesi (3)

Haksız Tutukluluk ve Adil Yargılanma Hakkı, İnfazda Ayrımcılık İhlalleri

Tahliye tarihi geldiği halde “iyi halli değil” denilerek bırakılmama (4) -“Toplumla bütünleşmeye hazır değil” gerekçesiyle tahliye edilmeme(1) – Mahpusun koşullu salıverilmesinin 2 kez 6 şar ay süreyle ertelenmesi (1) – Eski tarihli disiplin cezaları gerekçesiyle tahliyenin engellenmesi (1) – 5-6 ay cezası kalan mahpusun açık cezaevine geçirilmemesi (1) – İnfaz yakma (2) -Adil yargılanmama iddiası (25 ) – Denetimli serbestlik hakkının kullandırılmaması (8 ) – Mahpuslara iyi hal puanı uygulaması (9 ) – Açık cezaevine geçmesi gereken mahpusların bu haktan yararlandırılmaması (4 )

Açlık Grevleri ve Yaşanan İhlaller

Açlık grevi (4) – Ölüm Orucu (1)

Kaynak: ihd.org.tr

Tıklayın, yorumlayın
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest


0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Haberler

ChatGPT, DeepSeek, ManusAI ve Yeni Bir Çağın Başlangıcı

Yayınlanma:

-

ChatGPT ile gündelik yaşama dek uzanan yapay zeka modelleri ile artık yeni bir çağı yaşıyoruz. Dünyanın en büyük sermaye gruplarınca fonlanan OpenAI’nin geliştirdiği ChatGPT artık görsel tanıma, sesli yanıt ve belge analizi bütünleşik birçok görevi birlikte daha hızlı yerine getiriyor. Chatgpt’nin yanı sıra Deepseek, ManusAI, Claude gibi farklı yapay zeka projeleri de artık teknolojiyi “yardımcı” pozisyonunun dışına çıkararak “öğretici” konumuna taşıdığı görülüyor.

Yapay Zeka Ne Vaad Ediyor?

Çin merkezli bir ekip tarafından geliştirilen DeepSeek-V2, matematiksel işlem kabiliyeti ve okuduğunu anlama becerisinin yanısıra özellikle çok adımlı muhakeme yetenekleriyle öne çıkıyor. Sanayi devriminden bu yana teknolojiyi bir yardımcı olarak düşünen insanoğlu için ise artık yapay zeka “zeki ve bağımsız bir varolma” alanına dönüşüyor. Türkiye’de yapay zeka alanında önemli girişimlerin geliştiricileri arasında yer alan Bager Akbay, bu değişimi sanat üzerinden tarif ederken yapay zekanın aslında nasıl belirleyici bir pozisyona gelebileceğinin de altını çiziyor:

Bager Akbay

Bager Akbay, yapay zeka modellerinin gelişimini Türkiye’de takip eden önemli akademisyenlerden

“Yapay zeka sonuçta bazı şeyleri kolaylaştırırken bazı şeyleri zorlaştıran bir araç. Mesela toplumsal olarak kabul edilen ‘güzele ulaşma’yı kolaylaştırıyor. Teknik bazı işleri yapmamızı kolaylaştırıyor. Bunları yaparken  istediğimiz bir şeye ulaşmak için yaşanacak yolculuğu yok ediyor. İstemediğimiz bir şeyi kabullenmemize, uyumlanmamıza sebep oluyor farkında olmadan. Yani ‘toplumsal güzel’i istediğimiz şeye tercih edebiliyoruz orada. Dolayısıyla orada bir zorlaştırma var. Yani çok klasik bir şekilde üretimi artırıyor.”

Yapay zekanın öğrenme ve deneyimleme süreçlerini değiştirdiğini ifade eden Akbay, estetik gibi insan olmakla doğrudan ilgili tanımlamaların bile zamanla değişebileceğini öngörüyor. Aslında Midjourney gibi farklı yapay zeka modellerin giderek daha “insan benzeri” içerikler üretmesi insana yalnızca soru sorma açısından bir inisiyatif bırakmış oluyor.

Yapay zeka yalnızca sanatsal ve görsel iletişimde öne çıkmış değiş. Yakın zamanda yeni bir “arama” deneyimi sunan Perplexity AI gibi sistemler de yapay zekanın uzmanlaşması konusundaki ilerlemeyi gözler önüne seriyor. Perplexity, sıradan bir arama motorunun ötesinde, kullanıcıya kaynaklı ve akademik nitelikli cevaplar sunarak araştırmacıların yeni gözdesi haline gelmiş durumda. Bu durum araştırma sürecini fazlasıyla kısaltırken şu soruyu da yeniden gündeme getiriyor: Öğrenme ve araştırma esnasında kaynaklar arasındaki bağı ve önem sırasını artık kim belirliyor? Görünüşe göre yapay zeka üzerinden milyarlarca içeriği tarayan bir araştırmacı için neyin önemli olup olmadığı konusu artık yapay zekanın takdirinde.

İnsan ve Yapay Zeka Arasındaki Sınırlar Silikleşiyor

Yapay zeka algoritmalarının “derin öğrenme”yi daha ustaca yapmaları ve daha çok kaynağa erişimleri aslında yeni çağın gerçek habercisi olabilir. Algoritma ile insan üretimi arasındaki içerik farkı her geçen gün daha da kapanıyor. Bir zamanlar yalnızca insanların yazabileceği düşünülen şiirler, akademik makaleler, haber analizleri artık yapay zeka tarafından saniyeler içinde üretilebiliyor. Bu da şu soruyu gündeme getiriyor: Gelecekte insan emeğine ne kadar ihtiyaç duyulacak?

Sosyal medya içeriklerinden, müşteri hizmetlerine; tıp, hukuk ve mühendislik gibi uzmanlık alanlarına kadar birçok sektörde yapay zekanın hem yardımcı hem de üretici bir aktör olarak rol aldığına tanıklık ediyoruz. Bu değişim, sadece iş gücünü değil, insanın toplumsal konumunu da yeniden şekillendiriyor.

Derin Öğrenme

Manus AI ile Yapay Zekada Yeni Bir Sıçrama: Uzmanlaşmış Modellerin Yükselişi

Yapay zeka dünyasında son dönemde öne çıkan bir diğer model de Manus AI oldu. Henüz geniş kitlelerce tanınmasa da, Manus AI özel görevlerde derinlemesine uzmanlaşmayı öngören yapısı algoritmalar arasında bir kırılma yaratabilir. Bu model, özellikle hukuk, finans, tıp ve teknik mühendislik gibi yüksek bilgi yoğunluğu gerektiren alanlarda daha derin, doğru ve profesyonel yanıtlar verebilmesiyle öne çıkıyor. Herşeyi bilen yapay zeka modelleri yerine bağlamları anlayan, veriler arasında etkileşimi doğru konumlayan bu tip yeni modellerin makine öğrenmesinde yeni gelişmelerin de habercisi sayılabilir.

Economist dergisinin 13 Mart 2025 tarihli “With Manus, AI experimentation has burst into the open” başlıklı makalesi, Manus adlı yapay zeka aracının internet üzerinden karmaşık görevleri bağımsız olarak gerçekleştirebilme yeteneğini vurguluyor. Manus, sosyal medya hesapları oluşturma, strateji belgeleri hazırlama ve etkinlikler için rezervasyon yapma gibi görevleri yerine getirebiliyor. Bu gelişme, yapay zeka deneylerinin daha açık ve erişilebilir hale geldiğini de gösteriyor

ChatGPT’nin çok yönlü yapısının aksine, Manus AI daha dikey alanlarda uzmanlaşma stratejisi izliyor. Örneğin bir tıp metni analizinde ya da hukuki yorumda, sadece dil kurallarını değil aynı zamanda alan bilgisine dair bağlamsal derinliği de hesaba katıyor. Bu da onu özellikle profesyonel kullanımda güçlü bir araç hâline getiriyor.

Chatgpt

Makine ve yapay zekanın birleşimi

Teknoloji ve Makineleşme ‘İşçileri’ Tehdit Ederken Yapay Zeka ‘Beyaz Yaka’yı Gereksizleştiriyor

Ludizm adıyla bilinen ve 19. yüzyıl İngiltere’sinde bağlayan makineleri kıran işçiler bir gerçeğin farkına varmışlardı: Endüstrileşen bir üretim ortamında insan gücü yerini zorunlu olarak makineye bırakacak. Adını bir örgü makinesini kırarak hareketi başlatan Ned Ludd’dan alan Ludizm, tarihte ilk kez örgütlü bir teknoloji karşıtlığı olarak görüldü. 1779’dan 1850’lere kadar İngiltere’den kıta Avrupasına kadar yayılan hareket Osmanlı’da bile karşılık buldu. 1839’da Rumeli’deki İslimiye’de kadın işçiler örgü makinelerini kırmaya çalışmışlardı.

Makine Kırıcıları - Ludistler

Makine kırıcıları

Teknolojinin gelişmesi ve iş gücünün makineleşmesi tüm işçileri işsiz bırakmasa da bütünüyle yeni bir dönemi inşa etti. Endüstrileşen toplumlarda işçilerin nitelik kazanma gereksinimleri ve basit kol gücü dışında üretime katılmayı gerektiren bir dizi yenileşme süreci başladı. Yapay zekanın ChatGPT ile görünür olmasına kadar makine öğrenmesinin “endüstriyel üretimdeki” yardımcı rolünü koruyacağı düşünülüyordu. Oysa şimdi gelişen modeller ve karmaşık iş akışlarını takip edebilecek analiz gücüyle yapay zeka “beyaz yaka”yı gereksizleştiriyor olabilir. Yüzlerce veriyi analiz eden bir ekonomi çalışanının görevini yada semptomlardan hastalığı belirleyen bir doktorun teşhis başarısını artık yapay zeka yakaladı. Örneğin The Guardian’ın haberine göre “Star” isimli bir robot hiçbir insan yardımı olmaksızın 2022’de hayvanlarda ince bağırsak operasyonunu başarıyla gerçekleştirdi.

Yuval Noah Harari: “Yapay Zeka İnsanlık İçin En Büyük Varoluşsal Sınav”

Yapay zekanın distopik geleceğine ilişkin popüler bir anlatıcı olan Yuval Noah Harari, yapay zekanın yalnızca bir teknoloji değil, aynı zamanda bir politik güç olduğunu savunuyor. Harari’ye göre yapay zeka, ilk defa dil üretme yetisine sahip bir varlık olarak ortaya çıktı ve bu durum insanı anlatı oluşturma tekelinden mahrum bırakıyor.

Harari

Harari “The Sapiens” ve “Homo Deus” kitaplarında yapay zekanın geleceğini de ele alıyor

Harari, bir konuşmasında şöyle diyor:

“Yapay zeka, insanın hikâye anlatıcısı rolünü çaldığında, kitleleri yönlendirme gücünü de ele geçirmiş olur. Bu, insanlığı gereksizleştiren bir kırılma noktasıdır.”

Bu bakış açısı, sadece iş kaybı değil, aynı zamanda anlam ve kimlik kaybı gibi derin toplumsal dönüşümlere işaret edebilir.

Geoffrey Hinton Uyarıyor: “Kendi Yıkımımızı Tasarlıyor Olabiliriz”

Yapay zekanın kurucu isimlerinden biri olan ve “Yapay Zekanın Babası” olarak bilinen Geoffrey Hinton, Google’daki görevinden ayrıldıktan sonra yaptığı açıklamalarda, yapay zekanın kontrolsüz gelişiminin ciddi tehditler barındırdığını söyledi.

Geoffrey Hinton

Yapay zekanın ‘fikir babaları’ndan Geoffrey Hinton, Google’den yapay zeka ile ilgili endişeleri nedeniyle istifa etti.

Hinton’a göre, yapay zeka sistemleri artık sadece görev bazlı değil, öğrenme kabiliyeti olan, özerk kararlar alabilen varlıklar haline geliyor. En büyük endişesi ise şu:

“Bu sistemler kendi hedeflerini belirlemeye başladığında, insanın hedeflerini gereksiz veya zararlı olarak görebilirler.”

Hinton, bu gelişmelerin yalnızca iş gücünü değil, aynı zamanda demokrasiyi, etik değerleri ve bireysel özgürlükleri tehdit edebileceğini ifade ediyor.

insanın gereksizleşmesi

Günün Sonunda Yapay Zeka Hala Bir Araç mı, Yoksa Yeni Bir Aktör mü?

ChatGPT, DeepSeek, Perplexity gibi deepai sistemleri artık sadece araçlar değil; hayatın her alanında karar verici, bilgi üretici ve hatta anlam inşa edici bir rol üstleniyorlar. Derin öğrenmenin ve analiz yeteneğinin gelişmesi insanın araştırma, deneyimleme ve tecrübe biriktirme süreçlerini neredeyse tamamen yok ediyor. Harari ve Hinton gibi düşünürlerin uyarıları da bu bağlamda yapay zekanın yalnızca ne kadar ileri gideceği değil, kimin kontrolünde olacağı sorusunu da gündeme taşıyor.

Görünen o ki, yapay zekayla ilgili sorular artık sadece teknolojik değil, aynı zamanda varoluşsal. İnsanlık hem kendi zekâsının dijital bir yansımasıyla aynı sahnede yaşamayı öğrenmek zorunda hem de onu insan yapan “deneyimleme” süreçlerine sahip çıkmak zorunda.

Yenipencere

Devamını Okuyun

Haberler

İstanbul’da Gazze İçin Eylem: Kuşatmaya ve Sessizliğe Karşı Çağrı

Yayınlanma:

-

İsrail’in ateşkesi bozarak Gazze’de sivil katliamlarına yeniden başlaması tüm dünyada Filistin dostlarını harekete geçiriyor. Gazze’de katliamların yanı sıra yaşanan gıda krizi de artık dayanılamaz bir noktaya ulaştı. Gazze’ye kapıların açılması, insani yardımların ulaştırılması ve İsrail’in tam bir ambargo ile tecrit edilmesi talebiyle 6 Nisan Pazar günü saat 15:00’te Sirkeci Büyük Postane Önü – İstanbul’da Gazze yürüyüşü olacak. Direniş Çadırı’nın çağrısıyla yapılacak olan yürüyüş Sirkeci Büyük Postane önünden başlayacak, dünyanın gözleri önünde açlıkla boğuşan Gazze halkı için ses verilecek. Türkiye iktidarına ve başta Mısır ile Ürdün olmak üzere tüm dünya hükümetlerine yapılacak olan “Gazze için çağrı”, sadece bir hamaset değil aynı zamanda somut talepleri de yeniden gündemleştirecek.

Gazze eylemi

Gazze’de açlık ve soykırım yanyana

Gazze’de Neler Oluyor? Fırınlar Kapandı, Açlık Kapıda!

Gazze’deki fırınlar artık çalışmıyor. “Bir sonraki duyuruya kadar kapalıdır” tabelaları, yalnızca işletmelerin kapanışını değil, aynı zamanda bir toplumun hayatta kalma umudunun tükendiğini ilan ediyor.

Temel gıda olan un, Gazze’de artık lüks bir ürüne dönüşmüş durumda. Dünya Gıda Programı, Gazze’de destekledikleri 18 fırının un stoklarının tükendiğini duyurdu. İnsanlar günlerce bir lokma ekmek için bekliyor; yerel fırınlar ise gaz ve un yokluğu nedeniyle tamamen durdu.

Gazze’de Ekmek Hayattır, Açlık Ölümdür

Gazze’de ekmek yalnızca bir gıda maddesi değil; hayatta kalmanın adı. Ancak bombardıman, kuşatma ve gıda kıtlığı Gazze’yi büyük bir insani felakete sürüklüyor. İsrail’in saldırıları ve ambargosu nedeniyle halk artık günde tek öğünle, hatta sadece çorba ve makarnayla yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Özellikle çocuklar ve yaşlılar için açlık artık istatistik değil, ölümcül bir gerçek.

İstanbul’da Filistin Eylemi: “Gazze Ölüyor, İktidarlar İzliyor”

6 Nisan Pazar günü saat 15:00’te İstanbul’da gerçekleşecek olan Filistin eylemi, sadece bir protesto değil, aynı zamanda Gazze halkına umut olma çağrısıdır. “Hamâseti bırakın, harekete geçin!” sloganıyla Türkiye ve dünya hükümetlerine güçlü bir mesaj verilecek.

Direniş Çadırı’nın Filistin dostlarıyla birlikte sürdürdüğü ve Türkiye’nin dört bir yanında kesintisiz süren eylemlerde somut talepler dile getiriliyor. İsrail’le normalleşmeye karşı, siyonist ve emperyalist odakların Türkiye’deki uzantılarına ve açıkça soykırımın yanında tavır alan NATO’nun üslerine karşı iddialar dile getirilirken atılması gereken somut adımlar da hatırlatılıyor.

Gazze eylemi

6 Nisan Pazar Günü Saat 15:00’te Filistin dostları İstanbul’da buluşuyor.

6 Ekim Pazar – 15:00 Eylem Bilgileri

📍 Buluşma Yeri: Sirkeci Büyük Postane önü
📍 Yürüyüş Güzergahı: Eminönü Meydanı

Gazze İçin Ses Ver, Sessiz Kalma!

Gazze’de insanlar gıda sıralarında hergün katliamla yüzleşiyor. Geçtiğimiz yıl yaşanan “un katliamı”, yardım için bekleyen yüzlerce sivilin hedef alınmasıyla hafızalara kazındı. Bugün ise aynı tehlike, çok daha büyük bir çapta Gazze’nin kapısında.

İstanbul’daki eylem, bu zulme karşı yükselen bir haykırış olacak. Gazze için bir torba un, bir kap yemek ya da bir damla su hayat demektir. O yüzden sessiz kalmak değil, harekete geçmek zamanı!

Devamını Okuyun

Haberler

Gazze’de Ekmek Hayattır Ama Şimdi Bütün Fırınlar Kapalı – Huda Skaik

Yayınlanma:

-

Bu hafta Gazze’deki tüm fırınların kapatılması, kuşatma altındaki bölgede yeni bir yıkıcı açlık dalgasına zemin hazırlıyor.

Fırınlarda artık “Bir sonraki duyuruya kadar kapalıdır.” yazılı kâğıt tabelalar asılı. Fırınların önündeki uzun insan kuyrukları ortadan kayboldu.

Gazze’de fırınlar, sadece ekmek yapılan ve satın alınan yerler değil. İsrail’in acımasız savaşının ve kuşatmasının ortasında Filistin halkı için bir cankurtaran simidi, bir beslenme ve hayatta kalma kaynağıdır.

Bir zamanlar kolayca erişilebilen bir mamul olan un, artık nadiren bulunuyor ve Gazze’deki 18 fırını destekleyen Dünya Gıda Programı, depolardaki unun tükendiğini söylüyor.

Gazze’nin iki milyonu aşkın nüfusunun endişeleri her geçen saat artıyor. Fırınları çalıştırmak için gerekli olan gazın giderek daha az bulunması nedeniyle evlerinde hâlâ un bulunanların bile seçenekleri azalıyor.

Buna ek olarak, İsrail tarafından kuzeydeki evlerini terk etmeye zorlanan pek çok kişi yanlarına hiçbir eşya alamadı. Birçoğu şu anda çadırlarda yaşıyor ve Gazze pazarlarındaki yüksek gıda fiyatlarını karşılayamıyor.

Fırınların kapanmasının ertesi günü bir torba unun fiyatı yaklaşık 100-500 şekel (27$-135$) arasında değişiyordu. Hâlâ unu olanlar, gaz olmadığı için odun ateşinde yemek pişirmek zorunda.

Açlığın sağlığa aşamalı etkileri

Gazze’de ekmek, günlük yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır. Neredeyse her öğünde tüketiliyor ve pek çok aile günlük ekmek ihtiyacını geleneksel olarak sübvansiyonlu fiyatlarla satılan fırınlardan karşılıyor.

Çoğumuz artık “günde bir öğün” aşamasına ulaştık. Öncelikle konserve, pilav, makarna ya da çorba ile besleniyoruz.

En son İsrail’in bir buçuk yıldır devam eden savaşı sırasında açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımızda, un bitmeden önce ayda üç ya da dört kez ekmek pişiriyorduk. Daha sonra öyle bir noktaya geldik ki peynir ve zaatarı tek başına, kaşıkla yiyorduk.

Yetersiz beslenme Gazze’de ciddi bir sorun haline geldi ve büyümek ve gelişmek için doğru beslenmeye ihtiyaç duyan binlerce çocuğu etkiliyor.

Açlık tehdidi artık uzak bir endişe değil, birçok Filistinli için uzun vadeli sağlık sorunlarına neden olabilecek acil bir tehlikedir. Özellikle çocuklar ve yaşlılar risk altında!

Gazze’deki tıbbi tesisler yok edilirken açlık krizi de giderek büyüyor. Bölgede her geçen gün tırmanan açlık krizinin sağlık üzerindeki zincirleme etkileri, zaten aşırı yük altında olan sistemi önemli ölçüde zorlayacak ve önlenebilir ölümlere yol açacaktır. Açlık, nüfusu daha da zayıflatacak ve insanları hastalıklara karşı daha savunmasız bırakacaktır.

İnsanlar, ailelerini doyurmak için yardım kamyonlarından umutsuzca tek bir torba un almaya çalışırken çıkan kavgaları izlediğimi hatırlıyorum.

Geçen yıl yaşanan meşhur “un katliamı” sırasında, İsrail güçlerinin Gazze’de, yardım için kuyruğa giren insanlara ateş açması sonucu 100’den fazla Filistinli hayatını kaybetmiş, yine yüzlercesi de yaralanmıştı.

Yılın ilerleyen günlerinde, İsrail güçlerinin “insani yardım bölgesinde” erzak arayan birkaç Filistinliyi öldürmesinin ardından una karışan kanın korkunç görüntüleri ortaya çıktı. Bu görüntüler, temel ihtiyaçlar için verdiğimiz mücadelenin son nefesimize kadar devam edebileceğini hatırlattı.

Fırınların kapatılması ve yaklaşan kıtlık tehdidinin ortasında Gazze, bir yol ayrımında ve eşi benzeri görülmemiş bir insani krizle karşı karşıya! Gazze’deki Filistinliler için ekmek, “hayatta kalmak” demektir ve un olmadan geleceğimiz belirsizdir. İsrail, yardımların girmesi için sınır kapılarını hemen açmalıdır.

Kaynak: middleeasteye.net

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x