Connect with us

Haberler

İstanbul’da, “İsrail’le Ticaret, Filistin’e İhanettir” Eylemi

Yayınlanma:

-

Türkiye genelinde 30 ayrı şehirde, 10 Mart 2024 Pazar günü, saat 14:00’te eş zamanlı olarak “İsrail’le Ticaret, Filistin’e İhanet” eylemleri yapıldı.

Eylem organizasyonu hakkında duyurularda bulunan Direniş Çadırı (X platformu) hesabından yapılan bilgilendirmeye göre eylem yapılan şehirler şunlar:

Adana, Alanya, Ankara, Düzce, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Edirne, Kastamonu, Kocaeli, Malatya, Şanlıurfa, Sakarya, Tekirdağ, Bursa, Trabzon, Tokat, Midyat, Şanlıurfa, Eskişehir, Niğde, Rize, Van, Zonguldak, Samsun, Kayseri, Osmaniye, Kütahya, Tavşanlı, Karadeniz Ereğlisi.

Organizasyonun İstanbul eylemi ise Eminönü Meydanında gerçekleştirildi.

Eylem boyunca Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor,  İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, İhanetten Vazgeç Ticareti Kes, Eli Kanlı Sermaye Hesap Verecek, Eli Kanlı Zorlu Hesap Verecek, Eli Kanlı İçdaş Hesap Verecek, Eli Kanlı Limak Hesap Verecek, Eli Kanlı Akçansa Hesap Verecek, Eli Kanlı Socar Hesap Verecek, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Katil İsrail İşbirlikçi AKP, Katil İsrail Filistin’den Defol, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Filistin Direnişimiz, Hamas’a Selam Direnişe Devam, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak, Vanaları Kapat Gemileri Bağla, Kahrolsun İşbirlikçi Zalimler, Yaşasın Küresel İntifada, Limanlar Siyonizme Kapatılsın, Aaron’a Selam Direnişe Devam sloganları atıldı, Tekbir getirildi.

İsrail’le yapılan ticaretin Filistin halkına açık bir ihanet, büyük bir utanç olduğu vurgulanan ve iktidarı bir an önce bu yanlıştan vazgeçmeye çağıran ve topluluk adına Ayşe Rabia Ertan’ın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

İSRAİL’LE TİCARET,

FİLİSTİN’E İHANETTİR!

İSRAİL’LE ANLAŞMALAR İPTAL EDİLSİN!

İSRAİL’LE DİPLOMATİK VE TİCARİ İLİŞKİLER KESİLSİN!

İSRAİL’İ KORUYAN ÜSLER KAPATILSIN!

Bismillahirrahmanirrahim

Bugün, 10 Mart 2024.

İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırımın 159. günündeyiz. Filistin’de işgal ve katliamlar dün başlamadı, neredeyse yüz yıldır devam ediyor. Gazze, 17 yıldır etrafı duvarlarla örülü, kuşatma altında tutulan bir toplama kampı. İsrail ve onun batılı destekçileri Gazze’de 5 aydır eşi benzeri görülmemiş bir soykırım uyguluyor.

Tarihte belki de ilk kez bir soykırım, bizzat soykırıma uğrayan insanların kameralarından tüm dünyanın gözü önünde canlı canlı seyrediliyor. Haklar, hukuklar, iyi ve güzel olan ne varsa bombalanıyor, yağmalanıyor, katlediliyor, yerle yeksan ediliyor. Çok açık ve ağır savaş suçları her gün işlenmeye devam ediliyor. Durum o denli vahim ki İsrail, Birleşmiş Milletler’in yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı’nda sanık sandalyesinde ve soykırım suçu işlemekten ötürü yargılanıyor. İsrail buna rağmen insanları katletmeye, hız kesmeden devam ediyor.

İsrail, insanlıktan nasibini almamış ve insanlığa karşı işlenebilecek her türlü suçu işlemiş vahşi bir terör örgütüdür, eli kanlı seri katiller tarafından yönetilmektedir. Soykırım suçu işlemekten ötürü sadece sanık değil çoktan mahkûm olmuştur; dünyanın dört bir yanında, her dilden ve dinden halkların gözünde.

Bugün, Türkiye’nin 30 şehrinde, burada olduğu gibi haktan, adaletten, özgürlükten, insanlık onurundan, mazlum Filistin ve Gazze halkından yana olanlar olarak toplanmış bulunuyoruz. Amacımız çok açık, çağrımız çok nettir. Türkiye’yi yöneten iktidar tavır değiştirmeli ve sadece lafta kalmayan, sözde değil özde soykırıma karşı olmalı ve Filistin halkının yanında durmalıdır. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri artık Filistin hamasetini kesmeli; İsrail’i besleyenleri, Gazze’deki katliamın yerli işbirlikçilerini ve onları kollayanları açığa çıkaracak eylemlere girişmelidir.

İsrail barbarlığı, işgali, soykırımı engellenemiyorsa hiç olmazsa İsrail’le tüm ilişkiler resmen ve fiilen kesilmelidir. Sınırlar, limanlar, hava sahası Siyonist rejime kapatılmalıdır. Aksi durum, 6 aydır içeriden net bir şekilde görüldüğü gibi insanlığa karşı işlenmiş en ağır suça, soykırım suçuna ortaklık; ağır bir utanç, günah ve vebaldir. Bilinmelidir ki biz buna razı değiliz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Şubat günü bir mitingde şunları söylemişti: “Tam 140 gündür İsrail’in işlediği insanlık suçlarını sadece seyrediyorlar. Kameralar önünde İsrail’i eleştirip arkadan İsrail’e her tür desteği veriyorlar.”

Burada şu gerçekle artık yüzleşmeliyiz: Açıktır ki bugüne kadar Türkiye’nin sergilediği performansın bu söylenenlerden hiçbir farkı yok. İktidarın yaptığı eleştiri kendi yönetiminin de durumunu ortaya koyuyor! Ülke olarak bu soykırım sürecinin bir parçası, destekçisi ya da en hafif tabirle seyircisi olmamak için atılması gereken âcil ve somut adımlar tüm açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Ne var ki bugüne kadar bu doğrultuda hiçbir somut bir adım atılmadı. Bu adımların atılması için en büyük yetki ve sorumluluk ülke yönetimini elinde bulunduranlardadır. Meydanlarda Gazze için slogan atan siyasiler, sözde yardım seferberliği düzenleyen sermaye sahipleri ve sermayeyi koruyan STK’lar bu ihaneti, bu iş birliğini hiçbir biçimde konuşmadılar.

Evet, “İsrail’le ticaret, Filistin için ihanettir!” diyoruz. Tam beş aydır Türkiye’de düzenlenen büyük ve kitlesel eylemlerde bu ses, bu slogan kitleselleştirilmedi. Bu ihanet örtülmek istendi!

Buradan, “Hiçbir istisna koymadan söylüyorum: Gazze’deki zulmü durdurmak için elimizdeki tüm imkânları kullanacağız!” diyen cumhurbaşkanına ve iktidar sahiplerine sesleniyoruz. Türkiye’nin soykırıma karşı -gecikmeli de olsa- Gazze’nin yanında durabilmesi için acilen atılması gereken net, somut adımlar derhâl uygulanmalıdır! Beş aydır seyrettiğiniz soykırımı engellemek için somut adımlar atın! İhanete varan ticareti, soykırımdan rant koparıp servet büyütenleri, bunlara göz yuman muktedirleri artık biz seyretmeyeceğiz!

Çağrımız çok açık: Acil bir eylem planı derhâl devreye girsin! Ya Gazze için slogan atmayı bırakıp bu utançla susun, ya da gerçek adımlar atın!

İnsanlığa karşı savaş açmış ve soykırım suçuyla damgalanmış İsrail’in karşısında ve mazlum Filistin halkı ile dayanışma içerisinde gerçekten yer alıyorsanız şu üç maddelik eylem plânını hemen uygulayın:

İlk olarak, İnsani yardımların İsrail’in kontrolüne ve kısıtlamasına tâbi olmadan Gazze’nin her yerine kesintisiz ve yeterli düzeyde ulaştırılması için her yola başvurulmalıdır.

Savaşın başından beri İsrail gıda, su, elektik, sağlık hizmetleri gibi temel insani ihtiyaçlardan Gazze halkını mahrum bırakarak bunları soykırımın araçları olarak kullanıyor. Gazze’den, açlıktan ölen insanların haberleri geliyor; dehşet verici, vahim bir süreç yaşanıyor. İnsan idrakinin kabul edemeyeceği bir insani kriz, bir vahşetle karşı karşıyayız.

29 Şubat sabahı, uzun zamandır yardım girmeyen Gazze’nin kuzeyine sınırlı sayıda yardım tırı giriş yaptı. Tırlardan yardım almak üzere hareket eden binlerce insan, İsrail’in keskin nişancılarının ve bombalarının hedefi oldu. Yani açlıktan ölme sınırına gelen binlerce insan, yiyeceğe ulaşma umuduyla sokağa çıktığında İsrail, insanlıkla dalga geçercesine bir katliam daha gerçekleştirdi.

Bu noktada Türkiye’ye düşen sorumluluk tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçirerek, İsrail’i bu savaş suçundan vazgeçmeye mecbur bırakacak baskıyı bir an önce oluşturmaktır. Gazze’nin her bölgesine yeterli düzeyde gıda ve sağlık malzemesinin kesintisiz şekilde ulaşması, hastanelerin ve gündelik hayatta pek çok alanın temel ihtiyacı olan elektriğin sağlanması için tüm yollar zorlanmalıdır.

İşte bu noktada Türkiye, en başta, Filistinliler katledilirken, açlıktan ve tedavisizlikten öldürülürken, soykırıma uğrarken, İsrail’i besleme ve İsrail’in tedarikçiliğini yapma utancından kurtulmalıdır. Bu tam da bir an önce atılması gereken bir diğer adıma işaret etmektedir.

Hâlâ Türkiye’nin verimli topraklarında üretilen ve aslında Gazze’deki kardeşlerimize gitmesi gereken tırlar dolusu meyve ve sebze İsrail’e satılmakta, İsrail askerinin kumanyasına girmektedir. Anadolu’da yetişen meyve-sebze, Gazze’de çocukları öldüren katil sürüsünün öğününü süslemektedir.

Yoksul ve mazlum Yemen’in İsrail’e karşı gösterdiği cesaret hepimize örnek olmalıdır. Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken ve soykırım sürerken Türkiye’nin sebzesi ve meyvesi Siyonistleri besleyemez!

İkinci adım olarak, İsrail’e en geniş ve etkili bir şekilde boykot, tecrit ve yaptırımlar uygulanmalıdır. Türkiye’nin sınırları, limanları, hava sahası siyonizme, savaş suçlusu, işgalci ve soykırımcı terör devleti İsrail’e tümüyle kapatılmalıdır.

Bu çağrının en somut, acil karşılığı Türkiye’den İsrail’e tüm sevkiyatların tamamen durdurulmasıdır.

İsrail’le ticaret aktif olarak devam ediyor. İsrail Tarım Bakanlığının verilerine göre savaş boyunca İsrail’e en çok sebze-meyve ihracatı yapan ülke maalesef Türkiye. Başka bir deyişle Gazze’de bebekler açlıktan ölürken, onları öldüren İsrail’in sebze-meyve alanında en büyük tedarikçisi Türkiye’dir!

Ne yazık ki Türkiye’nin İsrail’le ticarette tek birinciliği bundan ibaret değil! İsrail’in en büyük çelik tedarikçisi de Türkiye, en önemli çimento tedarikçisi de!

İsrail’in en büyük petrol tedarikçisi ise kardeş ülke denilen Azerbaycan ve Kazakistan! Gelin görün ki bu petrol Bakü-Ceyhan boru hattından geçerek Ceyhan limanından, yani Türkiye üzerinden soykırımcı İsrail’e ulaştırılıyor. İsrail’deki yetkililer ve sermayedarlar bile şunu saklamıyor: İsrail’in gündelik düzenini, keyfini bozmadan katliamlarını devam ettirebilmesinde Türkiye’den yapılan sevkiyatlar hayati bir önem arz ediyor.

Başka bir deyişle, Türkiye’den İsrail’e ticaret ve sevkiyatlar devam ederken Filistin’in yanında olduğunu söylemek, İsrail’i kınamak, Filistinlileri aşağılamaktan ve Türkiye halkını aptal yerine koymaktan başka bir anlam ifade etmiyor.

Türkiye’nin gerekli kararları alarak soykırım suçu işlemekte olan terör şebekesi İsrail’e yönelik ihracatı tamamen yasaklaması şarttır. Türkiye’nin egemenliği altında yer alan limanlardan doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail’e sevkiyat yapılması açık bir şekilde yasaklanmalıdır. Çünkü normal bir devletten değil, tarihi işgal ve katliamlar, savaş suçları ile dolu ve son 5 aydır tüm dünyanın gözü önünde soykırım suçu işleyen, hak hukuk tanımaz, herhangi bir insani değer taşımayan bir terör örgütünden bahsediyoruz!

Türkiye’nin soykırımcı İsrail’in yanına ismini yazdırmasını istemiyorsak, soykırıma destek verenler olarak anılmaktan utanıyorsak bu tarihi sorumluluğu hepimiz üstlenmeliyiz!

Üçüncü adım olarak ise, İsrail’i koruyan İncirlik askeri üssü ve Kürecik Radar üssü kapatılmalı, Batılı güçlerin ve özellikle Amerika’nın kullanımından tamamen arındırılmalıdır.

Amerika ve NATO, açıkça bu soykırımda İsrail’in en büyük hamisi, savaşın finansörü ve soykırımın devamlılığını sağlayan suç ortaklarıdır

Şunu bir daha haykıralım: Gören gözler, duyan kulaklar için sınır çoktan aşıldı! Mazlumların çığlıkları yeri göğü inletti, artık söz vakti bitti! Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinde görevli 25 yaşındaki Aaron Bushnell’in, Washington’daki İsrail Büyükelçiliği önünde bedenini ateşe vererek soykırıma tepki olarak kendini feda etmesi bunu tüm dünyaya gösterdi. Bushnell, soykırımın en büyük ortağı olan Amerika’da “Artık bu soykırımın parçası olmayacağım!” diyerek “Özgür Filistin!” haykırışları içinde can verdi.

Artık bekleme, geçiştirme, erteleme vakti bitmiştir. Reel siyaset, norm, normal olana dair her türlü sınırın aşıldığı bir felaketle karşı karşıyayız.

Tüm dünyanın şahit olduğu üzere soykırımcı İsrail’in hiçbir değeri ve sınırı yok! Bu işgalci, soykırımcı terör devleti ile bir diyalog üzerinden sonuç beklemek abesle iştigaldir. Hele ki sözlü kınamaların karşılık bulmasını beklemek açık bir acziyet göstergesidir. Bu acziyet bizi kahrediyor, utandırıyor. Bizler bu kadar aciz olamayız ve böylesi bir utanç içinde kalamayız!

Dile getirdiğimiz bu üç maddelik acil eylem plânı bir an önce devreye sokulmalıdır. Bu adımları atılana, soykırım durana, işgal sonlanana kadar insanlık, özgürlük, adalet saflarında kalabilmek için bizler sokaklarda, kürsülerde, bulduğumuz ve bulunduğumuz her ortamda bu taleplerin takipçisi olacağız.

Herkes bilsin ki bizim ve mazlum Gazze halkının bu talepleri bir an önce yerine getirilmediği takdirde eylemlerimiz tüm vicdanlı insanların katılımıyla dalga dalga büyüyerek devam edecektir! Bu yolda iktidar ve sermaye sahiplerinin keyfini kaçırmaktan, onlara karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz!

Savaş rantından beslenen kanlı sermayenin patronlarına sesleniyoruz: Artık rahat uyuyamayacaksınız.

Gazze’de bebekler enerji yokluğundan hastanelerde ölürken İsrail’e elektrik satmaya devam eden Zorlu Holding!

Gazze her gün bombalanırken gemileriyle İsrail’in çeliğini gönderen, servetine servet katan İçdaş!

Gazze’de on binlerce insan katledilirken Siyonistlerin uçağına, tankına yakıt taşıyan Socar!

Gazze’nin sokakları, mahalleleri ve şehirleri dümdüz edilirken limanlarından sevkiyata devam eden, İsrail’in çimentosunu sağlayan Limak ve Akçansa!

Meydanlarda Filistin sloganları atarken arka kapıdan Siyonistlerin savaş pastasından rant kapanlar! Hepinizin rahatınızı bozacağız!

Gemileri gönderen, limanları açık tutan, Siyonistleri besleyen damarları kollayanlar, artık saklanamayacaksınız!

Kuzuyu kurtla yiyip çobanla ağlayan; Filistin için slogan atıp İsrail ile iş tutanlar gizlenemeyeceksiniz!

İnşallah, yarın gireceğimiz mübarek Ramazan ayı zulme karşı direnenler için bir kurtuluş, hâlen zalimlerle ilişkilerini sürdürenler için ise bu suça ortak olmaktan vazgeçmek için ilahi bir fırsat olur.

Direnen ve bu haklı mücadeleyi meydanlara taşıyan tüm vicdanlı insanları selamlıyoruz!

Duamız ve çabamız “Nehirden Denize Özgür Filistin”dir.

Tıklayın, yorumlayın
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Haberler

Çiftçi-Sen: “Yeter Artık! Topraklarımız Metalaştırılmasın!”

Yayınlanma:

-

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN), “17 Nisan Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü” vesilesiyle bir açıklama yayımladı.

Genel başkan Ali Bülent Erdem ve genel örgütlenme sekreteri Adnan Çobanoğlu imzasıyla yayımlanan açıklamada sermaye ve devletlerin tabiat talanına vurgu yapıldı ve birçok ülkede toprak ve suyun şirketler tarafından gasp edildiği, havanın kirletildiği, buna karşı duran ve topraklarında onurlu bir yaşam sürdürmek, sağlıklı gıda üretmek isteyen köylülerin/çiftçilerin ise şiddete maruz kaldığı dile getirildi.

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

17 Nisan Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü

1996 yılının 17 Nisan’ında Brezilya’da Topraksız Kır İşçileri-MST’li çiftçiler toprağa erişmek için verdikleri meşru mücadele sırasında şirket ve devletin güvenlik güçleri tarafından saldırıya uğramış ve 19 MST üyesi acımasızca katledilmiştir. Çiftçilerin küresel örgütü La Via Campesina (Çiftçi Yolu) 17 Nisanları katledilen çiftçileri anmak ve şirketlerin gıda sistemine karşı mücadelenin yükseldiği bir gün haline getirmek için 17 Nisan’ı “Çiftçi Mücadele Günü” olarak belirlemiştir. O tarihten bu yana her 17 Nisan, “Çiftçilerin Uluslararası Mücadele Günü” olarak ortak gündemli değişik eylem ve etkinliklerle anılmaktadır. Bu yılın gündemi Toprağa Erişim Hakkının dillendirilmesi üzerinedir.

Toprak hakkı, çiftçilerin ve kırsal toplulukların köylü tarımsal ekolojisi yoluyla sağlıklı gıda üretmeye devam edebilmeleri ve toplumsal, ekonomik ve siyasal yaşama tam katılım sağlayabilmeleri için olmazsa olmazıdır. Ancak bu hak ve mücadele, sermaye devletleri tarafından hâlâ suç sayılmakta, dünyadaki çiftçi/köylü örgütlerinin ortak hazırladıkları BM Genel Kurulunda kabul edilen kısa adı “Köylü Hakları Deklarasyonu”nda geçen haklar sistematik olarak ihlâl edilmektedir.

Gıda her canlı için “olmazsa olmaz” olandır. Sağlıklı gıdaları üretebilmek ancak temiz toprak ve kirletilmemiş su ile mümkündür. Çiftçilerin temiz toprak ve suya erişimi ile doğayla birlikte üretebilmesi tahrip edilmemiş ekolojik yapıları gerekli kılar. Yaşamı canlı kılabilmemiz, kültürlerimizi yaşatabilmemiz ancak böyle mümkün olabilir ve gıda egemenliğinin temelini oluşturur.

Sermaye için ise toprak, su, hava, doğanın her bir parçası kâr aracı, bir meta olarak görülmektedir. Sermaye birikimi için toprak, hava, su ve doğal kaynaklar gasp edilmekte ve hatta ülkelerin işgaline kadar gidilmektedir. Ortadoğu’da yaşananların, Filistin’in İsrail tarafından işgalinin nedeni hep aynıdır. Bu nedenledir ki ülkemizde ve Latin Amerika’dan Afrika ve Asya’ya kadar birçok ülkede toprak ve su, şirketler tarafından gasp ediliyor, hava kirletiliyor; buna karşı duran, topraklarında onurlu bir yaşam sürdürmek ve sağlıklı gıda üretmek isteyen köylüler/çiftçiler ise şiddete maruz kalıyorlar.

Gıdayı, toprağı, suyu, enerjiyi kontrol etmek isteyen şirketler dünyanın her yerinde toprak gaspı yapıyorlar, neoliberal politikaları uygulayan siyasi iktidarlar da onların sunduğu politika ve projeleri uyguluyor. Madencilik faaliyetleri, alışveriş merkezleri, otoyollar, çarpık kentleşme, “yenilenebilir enerji” projeleri altında toprağa, suya, havaya el koyma ve kirletme yatırımları her yıl binlerce hektar tarım arazisini, su kaynaklarını, iklim koşullarını yok ederek kırsal yaşamı etkiliyor. Otlak ve meraların özelleştirilmesinin sonucu bitkisel üretim ile hayvan yetiştiriciliğinin bağı kopartıldı.

Sermayenin bitmeyen kâr hırsının sonucu olarak yaratılan İklim krizinin olumsuz etkileri bu yıl ülkemizde daha net görüldü. Binlerce hektar arazi don olayının etkisi altında kaldı. Ancak toprağa, suya erişim hakkını savunan köylüler/çiftçiler, ekolojistler dünyanın hiçbir yerinde buna sessiz kalmıyor, ellerinden geldiğince bu tür saldırılara karşı mücadele ediyor ve şiddete maruz kalıyor.

Yeter artık! Topraklarımız metalaştırılmasın!

La Via Campesina ve ÇİFTÇİ- SEN olarak; siyasi iktidarlara toprak gaspına son vererek toprağı köylüler arasında yeniden dağıtacak ve “Gıda Egemenliği”ne odaklanan, halkçı ve kapsamlı bir “Tarım Reformu” çağrısında bulunuyoruz.

Taleplerimiz:

  • Arazi kullanımının sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlarını göz önünde bulundurun!
  • Eşitsizliğin, sınır dışı edilmelerin ve mülksüzleştirilmelerin yapısal nedenlerini ele alın!
  • Filistinlilerin ve pek çok başka bölgede yerinden edilmiş toplulukların topraklarını halka geri verin!
  • Köylü ve yerli toplulukların toprakları ve bölgeleri üzerindeki haklarını tanıyın!
  • Özellikle gençler, kadınlar lehine ayrımcılık ve küçük ölçekli gıda üreticileri lehine tarım arazilerinin yeniden dağıtılmasına yönelik kamu politikalarını uygulayın!
  • Toprak ve arazi gaspına son verin! Ekosistemi tahrip eden uygulama ve yatırımlardan vazgeçin!
  • Köylülerin otlak ve meralarını geri verin!

Gıda krizinin sürekli büyüdüğü, yoksulların, emekçilerin gıdaya erişiminin her geçen gün zorlaştığı günümüzde daha adil ve onurlu, halkların kendi kültürlerine uygun, doğayla uyumlu bir gıda sistemi bugün daha fazla ihtiyaçtır ve bunun için kolektif bir çaba gereklidir. Bunun için de kır ve kent arasında dayanışma ve sınıf ittifakları kurmaktan ve güçlendirmekten başka çaremiz yoktur!

Gıda Egemenliği; Hemen, Şimdi!

Köylü Hakları; Hemen, Şimdi!

Toprak, Onur, Yaşam!

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN)

Ali Bülent ERDEM (Genel Başkan)

Adnan ÇOBANOĞLU (Genel Örgütlenme Sekreteri)

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da MAERSK eylemi: Gemileri Durdur, Direnişi Büyüt

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, Özgür Yazarlar Birliği ve TOKAD; Gazze nöbetlerine devam ediyor.

06 Nisan 2025 çarşamba günü Üsküdar’da, Mimar Sinan Meydanındaki nöbet eylemi “İsrail’e F-35 Parçaları Taşıyan Maersk Gemilerini Engelle, Mersin Limanına Sokma, Katliama Ortak Olma!” temasıyla yapıldı.

Eylemde konuşan Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs, katliam ve soykırım bitene kadar nöbetlerine devam edeceklerini söyledi. Topluluk adına Cahit Erdem Örs ve Şeyma Yıldırımda birer açıklama yaptılar.

Cahit Erdem Örs, “İsrail’i Tanıma, Tam Ambargo Uygula” çağrısında ısrarlı olacaklarını vurgularken Şeyma Yıldırım, İsrail’e F-35 parçaları götüren MAERSK gemilerinin durdurulması gerektiğini dile getirdi.

Eylem boyunca “Limanlar Siyonizme Kapatılsın, Gemileri Durdur Direnişi Büyüt, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Erdoğan Botaş’ın Vanasını Kapat, Katil İsrail Filistin’den Defol, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, Yaşasın Gazze Direnişimiz” gibi sloganlar atıldı, tekbir getirildi.

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da “İsrail’i Tanıma, Tam Ambargo Uygula” Yürüyüşü

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, TOKAD, ÖYB ve Sağlık İlke-Sen, Üsküdar sahilde “İsrail’i Tanıma, Tam Ambargo Uygula” temalı bir yürüyüş ve eylem yaptı.

Eylemde, iki hafta sonra İsrail’e ulaştırmak üzere F-35 parçalarıyla yüklü Maersk gemilerinin durdurulması çağrısı yapılarak şöyle denildi:

Danimarkalı nakliye şirkeri Maersk’e ait Maersk Detroit ve Nexoe Maersk gemileri, ABDdeki Lockheed Martin tesislerinden alınan F-35 parçalarını İsrailin Hayfa Limanı’na taşımak üzere rotalarını belirlemiş bulunuyor. Bu rotada, Mersin Limanı kritik bir durak olarak plânlanmış durumdadır: Nexoe Maersk gemisi 28 Nisan 2025 tarihinde Mersine gelecek, kargosunu buradan İsrailin Hayfa Limanı’na ve nihayetinde Nevatim Hava Üssüne ulaştıracak! Bu üs, Gazzede Filistin halkını hedef alan Siyonist bombardımanların merkezidir. Bu yüzden, Nexoe Maersk’in Mersin’e yanaşıp buradan yoluna devam etmesine izin verilmesi durumunda, müdahale etmeyen herkes açıkça İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırımına ortak olacaktır!

Yürüyüş ve eylem boyunca “Gazze Ölüyor İnsanlık İzliyor, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Yaşasın Küresel İntifada, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, İşbirlikçi Hanedanlar Hesap Verecek, Vanaları Kapat Petrolü Kes, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, İsrail’e Değil Filistin’e Sevkiyat, Limanlar Siyonizm’e Kapatılsın, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Emperyalistlere Limanları Kapat, İhaneti Bırak Direnişe Destek Ol, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, Zalime Yanaşma İşbirlikçi Olma, Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor, Hamaseti Bırak Tam Ambargo Uygula, İsrail’i Tanıma Tam Ambargo Uygula, Rümeysa Öztürk Onurumuzdur, Filistin Davası Yargılanamaz, Fevziye Şenoğlu Onurumuzdur, İkinci Nakba’ya İzin Vermeyeceğiz, İşbirlikçi AKP Hesap  Verecek, Katil ABD İşbirlikçi AKP” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Meryem Karayıl ve Cahit Erdem Örs’ün okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

İSRAİL’İ TANIMA, TAM AMBARGO UYGULA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Gazze’de Siyonist soykırım savaşı tüm hızıyla devam ediyor!

Siyonist rejim, Gazze’yi boşaltmak için “YA ÖLÜM YA SÜRGÜN!” hedefiyle saldırılarını yoğunlaştırıp işgali derinleştiriyor!

Gazze halkı bütün bir dünya ve müslümanlar tarafından yalnız bırakılmış ve çıkışsız bir kıskaca alınmıştır!

Gazze’deki katliamlara paralel biçimde İsrail’in, Batı Şeria’daki mülteci kamplarına, köylere, mahallelere yaptığı baskın ve kuşatmalar sürüyor; işgal devleti zaten yetersiz olan alt yapıyı tahrip ediyor, kardeşlerimizi katlediyor!

Koca bir yalan ve iki yüzlülük sûretindeki İslam âlemi, bütün bunları görmemek için olan bitene gözlerini kapattı; işbirlikçilik ve ihanet utancı kara bulut gibi coğrafyalarımıza ve gönüllerimize çöküverdi!

İstanbul halkı!

Gazze’de katliamlar 18 aydır devam ediyor.

Tarihin hiçbir evresinde böyle bir katliam silsilesi görülmedi!

Dünyanın ve Türkiye’nin pek çok yerinde sokağa çıkan milyonlar, İsrail’e verilen destekleri durdurmaya çalıştı.

Biz de elimizden geldiğince bunun için mücadele ettik.

İsrail’i, bu mel’ûn Siyonist soykırım makinesini besleyen kaynakları kurutmak için çağrılarda bulunduk!

“İsrail’e akan petrolü kesin!” diye haykırdık!

“Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından akarak İsrail’e ulaşan Azerbaycan petrolü, Siyonistlerin tank ve uçaklarını çalıştırıyor ve ölüm olarak Filistinli kardeşlerimizin üzerine yağıyor!” dedik.

Ama Türkiye’yi yönetenler, AKP iktidarı vanaları kapatıp petrolü kesmedi!

Bir de utanmadan varil başına 1 dolar 27 sent aldıklarını söylediler!

İsrail’in dostu olduğunu söyleyen Azerbaycan cumhurbaşkanı Siyonistlerin işbirlikçisi İlham Aliyey, Hazar petrolünü İsrail’e satmaktan vazgeçmedi! Katliamdan kazandığı kanlı parayı hanedanını ve iktidarını güçlendirmek için kullandı!

Aynı uyarıyı, çağrıyı yineliyoruz:

Derhâl vanaları kapatın, petrolü kesin!

Mazlumların dostları!

Yine yıllarca “İsrail’le ticareti kesin!” diye haykırdık.

Aksâ Tûfânı’ndan sonra da “İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet” sloganını ülkenin dört bir yanında dillendirdik.

Ancak, Türkiye’yi yönetenler, İsrail’i besleyen diğer bütün kalemleri, bütün bir lojistiği kâğıt üzerindeki birtakım numaralarla gizlemeye çalıştılar.

Filistin’e ihracatın yüzlerce, binlerce kat arttığını söylediler.

İşte bu yalan makinesinin “Filistin’e ihracat binlerce kat arttı!” dediği 2024 yılı aralığında Dünya Gıda Programı (WFP) yaptığı açıklamaya göre Batı Şeria’daki yaklaşık 700.000 Filistinlinin gıda yardımı ihtiyacının %100 artış gösterdi. Bu durum, bölgedeki artan gıda güvensizliğinin ve ekonomik zorlukların yalnızca Gazze ile sınırlı kalmadığını gösteriyor.

“İsrail’le ticareti kestik, Filistin’le ticaret patladı!” iddialarını işte bu açıklamalar yalanlıyor.

İsrail lojistik şirketleri karayollarımızda, limanlarımızda cirit atıyor!

Tekrar uyarıyoruz, tekrar haykırıyoruz:

Ticareti kesin, limanları Siyonist gemilere kapatın!

Kardeşler,

İşte bu meydanlar, bu Üsküdar iskelesi, karşıdaki Eminönü meydanı ve daha nice sokak ve meydanlar da şahittir ki yine yıllarca “İsrail’i koruyan Kürecik NATO radarını sökün, İncirlik ABD üssünü kapatın!” diye sayısız eylem yaptık.

Ancak, Kürecik NATO radarı kendi döneminde açılan AKP iktidarı bu çağrılara da kulak asmadı.

Evet, bunların hiçbirini yapmadılar ama yine de Filistin’i çok sevmeye devam ettiler!

Kırmızı çizgi hamaseti yapıp durdular!

Bakınız, güncel bir durum paylaşmak istiyoruz:

Danimarkalı nakliye şirkeri Maersk’e ait Maersk Detroit ve Nexoe Maersk gemileri, ABD’deki Lockheed Martin tesislerinden alınan F-35 parçalarını İsrail’in Hayfa Limanı’na taşımak üzere rotalarını belirlemiş bulunuyor. Bu rotada, Mersin Limanı kritik bir durak olarak plânlanmış durumdadır: Nexoe Maersk gemisi 28 Nisan 2025 tarihinde Mersin’e gelecek, kargosunu buradan İsrail’in Hayfa Limanı’na ve nihayetinde Nevatim Hava Üssü’ne ulaştıracak! Bu üs, Gazze’de Filistin halkını hedef alan Siyonist bombardımanların merkezidir. Bu yüzden, Nexoe Maersk’in Mersin’e yanaşıp buradan yoluna devam etmesine izin verilmesi durumunda, müdahale etmeyen herkes açıkça İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırımına ortak olacaktır!

Gördüğünüz gibi işbirlikçilik ve ihanet bitmiyor!

Bu iktidar sahiplerine soruyoruz:

Neyi bekliyorsunuz? Filistin halkının tümüyle yok edilmesini mi!

Kıymetli halkımız,

Katil ve işgalci ABD ile katil ve işgalci İsrail, Ortadoğu’yu/Batı Asya’yı dizayn etmek için katliamlarına, savaş ve işgallerine hız vermiş durumdadır.

Suriye’de mevzi kazanan bu güçler; Lübnan, Filistin ve Yemen’de direnişi boğmak için 18 aydır amansız bir saldırı dalgası vâr ettiler.

İran’ı kuşatma plânlarının son aşamasına geldiklerini dost-düşman herkes bilmektedir.

Tarihin kritik bir evresindeyiz.

Türkiye, bu kritik eşikte nerede duracaktır? Kimlerle dost, kimlerle düşman olacaktır?

Buna iyi karar vermek zorundadır.

Egemen dünya düzeninden yana saf tutup mazlum ve mustazaf halklarımızın, coğrafyalarımızın karşısına mı dikilecektir yoksa yoksul Yemen halkı gibi şeref ve haysiyeti tercih edip ABD ve İsrail’i bölgeden kazımak isteyenlerle mi birlikte olacaktır?

İşte karşı karşıya kaldığımız/kalacağımız kritik seçim budur; tablo, bu kadar açık ve nettir.

Direnişin dostları,

Gazzeli çocukların, Gazzeli annelerin yürek parçalayan görüntüleri bizi, insanlığımızdan utanma aşamasına getirmedi mi?

Kerbela ıssızlığına, ölüm ve çaresizliğe sürgün edilen yavrularımız rüyalarımıza girmiyor mu?

Artık anlamış bulunuyoruz ki bugün kurtuluş eli, yardımı bekleyenler için insanlık tümüyle ölmüştür.

Bizdeki iktidar sahipleri ise birtakım alicengiz oyunları marifetiyle iktidarlarını daha çok pekiştirmek ve uzatmak derdine düşmüşlerdir.

Sahte Filistin duyarlılıkları bir kez daha ortaya çıkmış, kayyım ve görevden almaları protesto eylemlerinde tutabildikleri gençleri hapsederek asıl gündem ve niyetlerini açık etmişlerdir.

Ey iktidar sahipleri!

Bu ucuz numaraları bırakın!

Hem açlık ve yoksullukla boğuşan halkımızın gerçek gündemine yoğunlaşıp adaletsizlik ve hukuksuzluklardan vazgeçin hem de hemen yanı başınızda bir halk günde yüzlercesiyle katledilirken birazcık olsun utanın!

Neyle meşgulsünüz?

İktidarınız, o çok övündüğünüz hassasiyetleriniz, İHA ve SİHA’larınız neye yarıyor?

İmkânlarınızı mazlumların kurtuluşu için kullanmayacaksanız da ne için kullanacaksınız?

İsrail’i tanımaktan vaz geçin!

İsrail’i koruyan Kürecik NATO Radarını ve İncirlik ABD üssünü kapatın!

İsrail’e hilesiz hurdasız TAM AMBARGO uygulayın!

Biz sizin hamasetinizden bıkıp usandık; ya bunları hemen, derhâl yapın ya da artık susun, gölge etmeyin!

Kardeşler!

Filistin halkının özgürlüğü için mücadele eden Rümeysa Öztürk kardeşimizi haydut ABD gözaltına aldı.

Kardeşimizi hemen serbest bırakın!

Rümeysa Öztürk kardeşimiz de Rachel ve Ayşenur gibi size asla boyun eğmeyecektir!

Tutuklamalarla intifada yârenlerini yıldıramazsınız.

Bu hususta bir sözümüz de Rümeysa Öztürk’ü tutuklayan ABD’yi kınayan hükümet yetkililerinedir:

Siz ne yüzle böyle bir açıklama yapıyorsunuz?

“Gemileri durdurun, İsrail’le ticareti kesin!” diyen kardeşlerimizi işkenceyle göz altın alıp hapis istemleriyle yargılayan siz değil misiniz?

Adana’da, konsoloslukları önünde katil Amerika’yı protesto eden kardeşlerimizi işkenceyle göz altına alan siz değil misiniz!

Farklı noktalarda Filistin eylemleri yapan kardeşlerimizi İstanbul ve Ankara mahkemelerinde yargılayan, Ankara’da “Süpürün!” talimatıyla Filistin dostlarına saldıran, tekrar tekrar göz altı yapan siz değil misiniz!

Bu iki yüzlülüğünüzü affetmeyecektir!

Arkadaşlar!

Açıklamamızın sonunda mühim bir hususa değinmek istiyoruz.

Son günlerde iktidara yakın medyada yazan ve konuşan bazı isimler Gazzeli kardeşlerimizin hicretinden bahsediyor.

Bu kişiler, “Kudüs’ü fethederiz, bir gece ansızın İsrail’e gireriz!” hamasetini yapan AKP iktidarını alkışlıyorlardı.

Şimdi Gazzelilere açık açık “Bizden size fayda yok, kaçıp canınızı kurtarın!” diyorlar!

Bu arsızlara, bu işbirlikçiliğe teslim olanlara cevabımız şudur:

İkinci Nakba’ya izin vermeyeceğiz!

Filistin halkının tehcirini değil, geri dönüşünü konuşup savunacağız!

İşbirlikçilik ve ihanet politikalarına verdiğiniz destekle tarihin utanç sayfalarındaki yerinizi aldınız!

Veyl olsun duruşunuza, zihniyetinize!

Filistin dostları!

Allah’ın izniyle egemen dünya düzenine, emperyalizme, Siyonizm’e, işbirlikçilik ve ihanete karşı mücadelemiz sürecektir!

Şu şehir, şu deniz, şu gök yüzü, şu insanlar şahit olsun ki mazlumların yanında saf tutmaktan geri durmayacağız!

Herkesi bu cephede toplanmaya çağırıyoruz!

Allah’ın izniyle emperyalistler, Siyonistler yenilecekler ve cehenneme sürüleceklerdir.

Yeter ki biz doğru cephede saf tutalım!

EĞİTİM İLKE-SEN, SAĞLIK İLKE-SEN, TOKAD, ÖZGÜR YAZARLAR BİRLİĞİ

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x