Haberler
Ateşkes Süreci, Gazze’yi ve Direnişi Nasıl Etkileyecek?-I

Gazze’de ilan edilen ateşkesi, ateşkese giden süreci, ateşkes sonrası muhtemel gelişmeleri Aksâ Tûfânı boyunca sahada aktif mücadele içinde de yer alan Filistin dostları, Yeni Pencere için değerlendirdi. Değerlendirmelerin ilk bölümünü ilginize sunuyoruz.
Gülşah Eldemir:
İki yıldır süren Aksâ Tûfânı, yeni bir ateşkes anlaşması ile direniş zaferini kutluyor. Zalimlerin ebedi kalmayacağını ve mazlumun elbet hâkim olacağına iman ediyoruz.
“Bir soykırım ateşine tüm dünya neden seyirci kaldık ve neden hâlâ insanlar ölüyor?” diye dönüp bakmamız gerekiyor. Pek çok toplum, ülkesinin soykırımcı ile olan bağlarının koparılması için direniyor. Hükümetler nerede durursa dursun, önemli olan halkların ne yaptığıdır.
Türkiye’de yaşayan halklar olarak terör örgütü İsrail ile yıllarca “normalleştirilmiş” ilişkilerimiz ile 2 yıldır yüzleşmek zorunda kaldık. İsrail’in %7 elektriğini biz sağladık. %28 petrol ihtiyacı bizim topraklarımızdan akıyor. Lojistik hizmet gücünü limanlarımızdan biz sağladık. Meyve-sebzeden demir-çeliğe kadar İsrail’in soykırımı sürdürmesinde yanında olduk. Hatta Amerika’dan tedarik edilen silah mühimmatlarını taşıyan gemilere bizim limanlarımız ev sahipliği yaptı.
Hâl böyleyken gücüne güç katan İsrail, soykırımı 2 yıldır en dehşet verici şekilde sürdürebildi. Bunca güce rağmen sonunda yenilen elbette İsrail oldu. Tüm uluslararası prestijini kaybetti. Gazze’nin bütün hastanelerini yıkmış olsa da bir avuç Gazzelinin direnişi sayesinde bugün yitik bir terör örgütü ile karşı karşıyayız.
Öldüğümüzde Allah, bize neden İsrail’i yok etmediğimizin hesabını doğrudan sormayabilir ama zalime bir sakız ile bile neden ortak olduğumuzdan muhakkak ki hesaba çekileceğiz. Allah’ın bizlerden beklentisi de budur. Musa’nın âsâsı ile yarılan denizden kimlerin geçeceğine dair imtihanımız sürerken Akdeniz’den İsrail’e giden ticaret gemileri hâlâ önümüzde bir sınav kağıdı olarak durmaktadır.
Soykırımcı ile yapılan anlaşmalar kesilseydi ve İsrail’e tam ambargo uygulansaydı, 1 milyona yakın insanın tüm dünyanın gözleri önünde öldürülmesini izlemeyecektik.
Gazze’de taş üstünde taş kalmadı ama bu çaresizliği herkes sahiplenme yarışında! Kimin daha fazla ateşkese öncülük ettiğine bakmak yerine neden 2 yıldır soykırıma ortak olduğumuzu sorgulamamız gerekiyor.
İşte tam da sivil inisiyatif hükümeti harekete geçirmek için bu noktada elinden geleni yapmak zorundadır. Bu tarihî, imanî, vicdanî ve insanî bir sorumluluğumuzdur.
Gazze’de ateş bir süreliğine durdu ama İsrail ile olan ilişkilerimiz hâlâ devam ediyor. 5. seviye kıtlığın yaşandığı Gazze’de halkın yaralarını elbette saracağız fakat Gazze için yapılacak en faydalı şey, İsrail’i besleyen damarları keserek onu yalnızlaştırmaktır.
Türkiye olarak;
-Limanlarımızdan İsrail’e giden gemileri engelleyerek İsrail’in lojistik hizmetlerini zayıflatmamız,
-“Türkiye limanlarından İsrail’e giden bir petrol yoktur!” diyerek petrol sevkiyatı gerçeğinin üstünü kapatmaya çalışanlara ve petrol sevkiyatına devam edenlere derhal yaptırımda bulunmamız,
-İsrail’i bir devlet olarak tanımaktan vazgeçip diplomatik ilişkileri kesmemiz; direnişe, insanlık onuruna, Gazze halkına ve ateşkes sürecine karşı yüzü ak eyleyecektir.
Harun Özkarakaş :
2 yıllık soykırım sürecinde bölge ülkelerinin edilgen pozisyonu bu sürecin nasıl çözüleceği konusunda da yine edilgenlikle kendisini gösterdi. Bölgenin göbeğinde yaşanan bu büyük krize yalnızca kınamalarla cevap veren bölge ülkeleri bu krizin aşılması için herhangi bir formül üretemedi. Yine 2 yıl boyunca yaptıklarını devam ettirip yönlerini Amerika’ya çevirdiler. Bizatihi soykırım sürecinin gerek siyasi gerek ekonomik gerek askerî açıdan ortağı olan Amerika, dayatmış olduğu bir metinle krizi çözeceğini savunuyor. 2 yıl boyunca yalnız bırakılan Filistin direnişi, dayatılan bu metne yine imkânları çerçevesinde bir direniş gösterdi. Bölge ülkeleri Trump’ın dayatmış olduğu barış plânına gerekli tepkiyi göstermek yerine takdirde bulundular. Cephede tek başına savaşan Filistin direnişi, diplomasi alanında da kendi yöntemleriyle bazı kazanımlar elde etme çabası içerisine girdi.
Bölgedeki siyasi erkler, eğer kendileri bir teklif üretmiş olsalardı bugün sıkışmış olan İsrail olacaktı. Teklifi üreten Trump olunca ve bölge işbirlikçileri de buna destek verince sıkışan ne yazık ki Filistin direnişi oldu! Küresel aktivizm Filistin tarafını tutuyorken egemenler İsrail’den yana tavır alıyorlar. Bugün bu plânla Filistin’deki sıcak çatışma bitmiş olabilir. Yine kırılgan bir zemin olduğunu parantez açarak belirtmiş olalım ancak küresel aktivizm ve egemen siyaset arasındaki bu gerilim, önümüzdeki yıllarda yeni koşullara ve yeni gelişmelere muhatap olacağımızı göstermektedir. Bugün olmazsa yarın Filistin direnişi ve küresel intifada kazanacaktır. Asırlara dayanan bölgedeki sömürü düzeni kararlı ve zaman gerektirecek bir direnişle bölgeden uzaklaştırılacaktır.
Gülsüm Süslü:
Bu süreci defalarca deneyimleyen Filistin/Gazze halkı için bir nefes alma, toparlanma süreci oluyor. Ayrıca Şehit Yahya Sinvar’ın dediği gibi “Bu şehir, normalleşenleri ifşa edecek!” sözüyle Direniş, tüm dünya ile mücadele etti ve onları bir anlaşma masasına mecbur kıldı. Hamas ve tüm direniş grupları, halkın da desteğiyle çok bedel ödemiş olsa da Gazze’yi iki-üç ayda dümdüz etmeyi plânlayan işgalciye karşı 2 yılı aşkın direnişiyle destansı bir süreç yaşatmıştır. Tabii bunu nihâî bir zafer olarak nitelememek; doğasına, “yok etmeyi” yerleştiren Siyonist çeteye güvenmemek, ülkemizin üstlendiği garantörlük (Ne şekilde üstlendiğini henüz yeterince inceleyemedim.) ile çok tedbirli, temkinli olmak gerekir.
Ateşkes ile hiçbir şey son bulmadı Gazze’de. Rehinelerini aldıktan sonraki süreç belirleyici olacak çünkü haftasına kalmadan sil baştan ve daha şedit katliamlarla geri döndü Siyonist çete! İnşallah Siyonist çete bunu bir daha yapamaz!
Mehmet Ali Başaran:
İsrail’in saf bir kötülük olarak sadece güçten anladığı mâlum. Diş geçirebileceği zayıf devletlere karşı hiçbir hukuk ve ahlak kuralı, anlaşma filan tanımaz. Lübnan’da ve Filistin’de sayısız kez ateşkes anlaşmalarını ihlâl etmiştir. Bu defa da öyle olacaktır. İsrail; çalmadan, çökmeden, Müslüman kanı dökmeden duramaz. Bu insanlar ruh hastası ve psikopat! Siyonist derken, eğlence olsun diye çocuk katleden aşağılık insanlardan bahsediyoruz. İsrail, soykırım ve katliamlarla elde edemediğini dayatılan plânla masa başında alamazsa eğer, soykırıma kaldığı yerden devam etmek için bahane arama zahmetine bile girmeyecektir. Ortada, tarafları bir araya getirip “barış”a ikna etmek için en basit şekil şartı bile yok. Ortada “adil veya hakkaniyetli” bir plân için zahiren bir görüntü bile yok! Siyonist soykırımcı İsrail’i temsilen, hakkında arama kararı bulunan bir sanık olan (Netanyahu) ile onun hâmisi ABD’nin başkanı Trump’ın tek taraflı kotardıkları bir dayatma plânının giriş kısmı yürürlükte. Emperyalizm ve Siyonizm el ele kol kola, işbirlikçileri ile Filistin’e, Gazze’ye barış getirecekler! Ateşkes de bunun ilk adımı! Siz, “Olmayacak duaya ‘âmin’ diyeyim!” derken bir bakmışsınız İsrail, o duayı da çalmış!
Faruk Yeşil:
Trump’ın açıkladığı “Gazze Barış Plânı”; Filistin direnişini/Hamas’ı tasfiye etmeye dönük, soykırımı aklayan ve Direniş’in sahadaki kazanımlarını masada teslim almak isteyen bir reçetedir. Buna aracılık eden, taşeronluk yapan bölge ülke liderlerine yazıklar olsun!
Trump plânına taşeronluk yapanlar, iki yıldır Filistin direnişi karşısında acziyet yaşayan Siyonist rejime sahada elde edemediklerini masada altın tepside sunmaya çalışmasınlar; bunun bedeli, çok ağır olur!
Bu plâna destek veren bölgesel aktörlerin, halkların iradesine rağmen hareket etmeleri bölge barışına hizmet etmeyeceği gibi tarih önünde de ciddi bir sorumluluk doğuracaktır.
Sezai Ocaktan:
Dünyanın hiçbir eğitim kurumu, Gazze mektebinde yazılan, okutulan ve yaşanan müfredatı asla yaşayamadı veya yaşatamadı. Dünyanın hiçbir ideolojisi Gazze’de yaşanan bilinci sahaya aktarma noktasında kendini gösteremedi. Dünyanın inanç ve Allah tasavvuru Gazze’de yeniden bir gözden geçirilme ihtiyacına kapı açtı ve özellikle dünyayı kendi tekeline geçirmek isteyen küresel müstekbir sermaye, şeytan ve dostları, Gazze mektebinin müfredatının dünyanın eğitim sistemini değiştireceğini fark ettikleri için erdemli davranışın, vefanın, dayanışmanın, inancın, mücadelenin, direnişin “son mohikanı/son samurayı” olan bu topluluğu yok etme plânlarını yaptı ancak başarılı olamadı. Şimdi onların bu müfredatını tahrif etme plânlarını hain ve istikametini Allah’a yöneltmemiş ama kâmet’ini zalimlerden yana yöneltmiş olan İslam ülkeleriyle tahrif etme boyutuna ve yöntemine girmiştir.
Ama Allah’ın yardım ettiği bir topluluğu dünyanın tamamı bir araya gelse zelil edemez! “Allah’ın İzzet verdiği bir mücadeleyi, dünyanın en zalimi bir araya gelse ezemez!” gerçeği, tarihte tekrar tekerrür etti. Her ne olursa olsun tüm dünyada aynelyakîn olarak şu ortaya çıktı:
Bir dönem önce, “İslamofobi” olan, bugün artık İslamohobi”ye dönüştü!
Bundan sonrası direniş ruhunun; sabır, metanet, hikmet, merhamet, ilim, yaşanırlık ve Allah’ın yardımı ile sürdürülmesine bağlıdır.