Connect with us

Haberler

Üsküdar’da Eylem: Aynı Safta, Omuz Omuza Direneceğiz!

Yayınlanma:

-

Üsküdar’da Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve ÖYB tarafından 18 Haziran 2025 günü yapılan yürüyüşle İran’a saldıran İsrail protesto edilirken Filistin, Yemen, Lübnan ve İran’la dayanışma çağrısı yapıldı.

Marmaray Hâkimiyet-i Milliye Girişinden başlayıp Üsküdar İskele Meydanında sona eren yürüyüş boyunca “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, İran Siyonizm’e Mezar Olacak, İstanbul’dan Tahran’a Direniş’e Bin Selam, Yaşasın Küresel İntifada, Madleen Gemisi Onurumuzdur, Hepimiz Madleen’in Yolcusuyuz, Yaşasın Gazze Yürüyüşümüz, Filistin’den İran’a Bütün Halklar Ayakta, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın İran Direnişimiz, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, İşbirlikçi Sermaye Hesap Verecek, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, İran’da Filistin’de Direniş Her Yerde, Firavun Sisi Hesap Verecek, Halklar Yürüyor İntifada Büyüyor, Kürecik’e gideceğiz/Hep beraber hep beraber/ O radarı sökeceğiz/Hep beraber hep beraber/İncirlik’e geçeceğiz/ Hep beraber hep beraber/ Coni’yi def edeceğiz/ Ceyhan’a ulaşacağız/ Hep beraber hep beraber/ Vanayı kapatacağız/ Hep beraber hep beraberVanaları kapat/ Hemen derhâl şimdi/ Petrolü sevk etme/ Hemen derhâl şimdi/  Gemileri engelle/ Hemen derhâl şimdi/ Ticareti tümden kes/ Hemen derhâl şimdi/ Üsleri söküp at/ hemen derhâl şimdi; İran’da Filistin’de/ Diren diren her yerde/ ABD’ye İsrail’e/ Diren diren her yerde/ İşbirlikçiye haine/ Diren diren her yerde/ İncirlik’e Kürecik’e/ Diren diren her yerde/ Ambarlı’da Derince’de/ Diren diren her yerde/ BOTAŞ’ta ve SOCAR’da/ Diren diren her yerde/ Tahran’da ve Gazze’de/ Diren diren her yerde/ Lübnan’da ve Yemen’de/ Diren diren her yerde, Yüz Binler Yürüsün Kürecik Sökülsün, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Şilan Deniz’in okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

Filistin’de, Lübnan’da, Yemen’de, İran’da Aynı Safta, Omuz Omuza, Hep Beraber Direneceğiz; Emperyalist-Siyonist Saldırganlığa Geçit Vermeyeceğiz!

Bismillâhirrahmânirrahîm

Kıymetli dostlar,

Ortadoğu’nun/Batı Asya’nın gözü dönmüş fitne-fesat üreticisi Siyonist İsrail, emperyalizmin teşvik, onay ve yol vermesiyle İran’a saldırdı!

Filistin’deki suikast, işgal, tehcir, katliam ve soykırım politikalarını Suriye’ye, Lübnan’a, Yemen’e taşıyan Siyonist rejim, son dönemde birkaç saldırıyla yokladığı İran’a bu defa topyekûn savaş ilan etti!

Bu gözü dönmüş işgal, katliam ve soykırım şebekesini; onu koruyup kollayan egemen dünya düzenini lânetliyoruz!

Açıklamamızın başında peşinen şunu ilan etmek isteriz:

Emperyalist/Siyonist saldırganlık karşısında nasıl Filistin’in, Lübnan’ın, Suriye’nin, Yemen’in yanında durduysak şimdi de İran’ın yanındayız!

Emperyalist/Siyonist saldırganlık, şımarıklık ve tekebbür karşısında mazlum coğrafyaların ve halkların yanında olmak temel insanî ve İslamî bir ödevdir.

İslam coğrafyasını ve Müslüman halkları köleleştirmek isteyenlere karşı buradayız ve meydan okuyoruz:

Diz çökmeyeceğiz! Köle olmayacağız! Direniş’ten yana azim ve kararlılık irademizi kimse kıramayacak!

Allah’tan başkasına boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Biliyoruz Allah, günleri aramızda dolaştırmaktadır. Biz bu ilâhî yasaya teslim olmuşuz; siz, kimi korkutabileceğinizi sanıyorsunuz?

Direniş’in dostları,

Gazze’de soykırım, açlık, yıkım 621 gündür devam ediyor.

Her gün onlarca kardeşimiz katlediliyor. İnsanlar erzak dağıtım kuyruklarında Siyonistler tarafından katliama tâbi tutuluyor. Dünya, bu gözü dönmüşlük karşısında öylece kalakalmış durumda!

Gazze halkı için yola çıkan Madleen gemisinden sonra Küresel Gazze Yürüyüşü için binlerce vicdan Mısır’a geçti.

Nasıl Madleen gemisi şeref ve haysiyet timsali yolcularıyla katil İsrail tarafından kaçırıldıysa Küresel Gazze Yürüyüşüne katılan vicdanlar da emperyalizmin ve Siyonizm’in uşağı Firavun Sisi rejimi tarafından engellendi.

Dünyanın dört bir yanından Gazze’deki açlığın, ablukanın karşısına çıkan eli öpülesi yiğitler; Mısır rejimi tarafından darp edildi, gözaltına alındı, itilip kakıldı, deport işlemlerine tâbi tutuldular.

Böylece Sisi rejimi; günah galerisine yenilerini ekledi, sadık bir işbirlikçi olduğunu kanıtladı ancak Küresel Gazze Yürüyüşü yeni, devrimci bir milat oldu! Devletlerin, işbirlikçi rejimlerin soykırım karşısında eli kolu bağlı durmasına isyan eden halkların mevcut duruma el koyduğu bir vicdan intifadası başladı!

Vicdan intifadası; Madleen ile yola çıktı, Küresel Gazze Yürüyüşü ile kitleselleşti. İnşallah pek yakında çok daha büyük insan selleri; halkları, coğrafyaları birbirinden ayıran bütün yapay engelleri, sınırları yıkıp geçecek ve Filistin’e ulaşacaktır! Buna olan inancımız tamdır! Madleen ve Küresel Gazze Yürüyüşü bu ışıltılı ufku bütün insanlığa göstermiştir.

Emperyalizmin ve Siyonizm’in karşısına dikilen yürekler,

Bu meydanlarda, pek çok eylemde egemen dünya düzeninin Suriye’den sonra İran’ı kuşatacağını, bütün plânlamaların bu yönde seyrettiğini söyledik.

Süreçleri takip eden herkes elbette bu mel’ûn plânları görüp anlıyordu. Ortadoğu’nun/Batı Asya’nın geçtiğimiz on yıllar boyunca nasıl ateşe verildiğini; savaş, işgal ve yıkım politikalarının nasıl seyrettiğini hep beraber takip etmedik mi?

Evet, her şey gözlerimizin önünde oldu ve yine öyle oluyor!

Irak işgali, devredip duran Afganistan işgalleri, Libya, Yemen ve Suriye işgal ve iç savaşları; Lübnan ve Filistin’deki işgal ve katliamlar ve en nihayetinde Gazze’deki soykırımdan sonra İran’a açılan topyekûn savaş…

Şimdi artık çok daha derlenip toparlanmanın; emperyalizmin, işbirlikçilik ve ihanetin karşısında daha bir kararlı durmanın zamanıdır!

İslam coğrafyası, Büyük Şeytan Amerika öncülüğündeki emperyalist muhasarada boğulmak isteniyor.

Eğer sağlam bir irade kuşanıp Direniş hatlarını tahkim etmez isek Irak işgalleriyle körüklenen mezhepçilik fitnesi, iç savaşlar, basiretsizlikler derken bugünlere sürüklenen halklarımız ve coğrafyalarımız çok daha kötü günlere ulaşacaktır.

İntifada’nın dostları!

“Emperyalizmin, Siyonizm’in damarlarını kurutalım, ülkemizdeki dayanaklarını parçalayalım!” diye yıllardır mücadele yürütüyoruz.

AKP’nin iktidar olduğu 2002’de İsrail’le ticaret 1,5 milyar dolarlık bir hacme sahip iken 2022 sonunda 9.5 milyar dolara ulaşmıştı.

Kürecik NATO Radarı, 2012’de faaliyete geçti ve bugün İsrail’in İran saldırılarında merkezî bir role sahip. Kurulduğundan beridir kampanyalarla, eylemlerle Kürecik NATO Radarı’nın karşısında durduk ama iktidar bize kulak vermedi; NATO’yu dinledi! İran’a, Suriye’ye, Filistin’e karşı İsrail’i, emperyalistlerin çıkarlarını korumak için kurulan Radarı işletti.

İsrail lojistik firmaları, gemileriyle limanlarımızda, tırlarıyla karayollarımızda cirit atmaya devam etti. Onca protestoya rağmen iktidar Direniş’ten yana herhangi adım atmadı. Direnişçi kardeşlerimizi gözaltına almayı, mahkemelerde yargılamayı tercih etti. ZORLU Holding, Siyonistlere elektrik üretti; BOTAŞ, BTC üzerinden gelen SOCAR petrolünü İsrail’e sevk etti. Onca eyleme, direnişe rağmen iktidar yanlışlarından dönmedi!

Lübnan’dan İran’a, Suriye’den Yemen’e kadar geniş bir coğrafyada saldırılar yapan İsrail, bunca gücü nereden alıyor arkadaşlar, soruyoruz sizlere?

Elbette bu sorunun cevabı âşikârdır:

Mısır’dan Ürdün’e, Suudi Arabistan’dan Birleşik Arap Emirlikleri’ne, Türkiye’den Azerbaycan’a kadar bütün bu işbirlikçilik ve ihanet çemberi İsrail’e çalışmakta, onu koruyup kollamaktadır.

Siyonistler Egemen Dünya Düzeninin yanı sıra İslam dünyasındaki işbirlikçi rejimleri kendine dayanak yapıyor, o güç ve cesaretle dilediği zaman, dilediği yerlere saldırabiliyor.

İşte müslümanlar olarak böyle acı ve utanç verici bir tablo oluşturuyoruz!

Kıymetli halkımız,

AKP iktidarı ve onunla ilişkili çevreler, bir yandan Filistin duyarlığını kullanmakta diğer yandan İsrail’e tam boykot çağrılarını görmezden gelmekte, bir de üstüne Siyonistlere hizmet eden utanç verici münasebetler kurmaktadır.

Bunun en son örneği olarak iktidar çevrelerinin parlattığı Baykar’dan bahsedelim: Baykar, İsrail’in en büyük silah tedarikçilerinden İtalyan Leonardo şirketiyle ortaklık kurmuştur. Bu şirket, soykırıma verdiği destekten dolayı Filistin dostları tarafından protesto edilmiş, bina girişine kırmızı boyalar atılmış, kapılarına “Özgür Filistin” yazılmış ve bu olayı Anadolu Ajansı olumlayarak haber yapmıştı.

İşbirlikçilik ve ihanet zincirinin son aşaması olan bu utanç verici hâdise, içinde bulunduğumuz tablonun ne kadar vahim olduğunun kanıtıdır. Bu işbirlikçilik ve ihaneti kınıyor, lanetliyoruz!

İstanbul halkı,

Bizi kandırmak isteyenlerin yalanlarına karşı hazırlıklıyız!

İşbirlikçilik ve ihanet eylemlerinin farkındayız.

Herkes duysun ve bilsin ki Ortadoğu’nun/Batı Asya’nın emperyalist karakolu Siyonist İsrail’e ve onun efendisi Egemen Dünya Düzenine asla boyun eğmeyeceğiz!

Açıklamamızın başında söylediklerimizi tekrar ediyoruz:

Emperyalist/Siyonist saldırganlık karşısında göğsümüzü gere gere nasıl Filistin’in, Lübnan’ın, Suriye’nin, Yemen’in yanında durduysak şimdi de İran’ın yanındayız!

Emperyalist/Siyonist saldırganlık, şımarıklık ve tekebbür karşısında mazlum coğrafyaların ve halkların yanında olmak temel insanî ve İslamî bir ödevdir.

İslam coğrafyasını ve Müslüman halkları köleleştirmek isteyenlere karşı buradayız ve meydan okuyoruz:

Diz çökmeyeceğiz! Köle olmayacağız! Direniş’ten yana azim ve kararlılık irademizi kimse kıramayacak!

İşbirlikçilik ve ihanetin peşini bırakmayacağız! Bu dünyada zalimlerden hesabı sormak için sonuna kadar kapışacağız!

Rabbimizin âhiretteki hesabı ise çok daha büyük ve çetin olacaktır.

EĞİTİM İLKE-SEN         TOKAD

SAĞLIK İLKE-SEN        ÖZGÜR YAZARLAR BİRLİĞİ

Haberler

Çiftçilerin Toprakları Gasp Edilemez

Yayınlanma:

-

Çiftçi-Sen, çiftçilerin toprakları üzerindeki haklarını gasp etmeyi amaçlayan yönetmeliğe yaptığı itirazla ilgili bir açıklama yayımladı. Açıklama şu şekilde:

Danıştay 10. Dairesi, Çiftçiler Sendikası olarak açtığımız davada önemli bir ara karar vererek, “İşlenmeyen Tarım Arazilerinin Tarımsal Amaçlı Kiraya Verilmesine İlişkin Yönetmelik”’in dayanağı olan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 8/K maddesinin 2., 3., 4., 5. ve 6. fıkralarının Anayasa’ya aykırılığı konusunda ciddi şüpheler bulunduğuna hükmetmiş ve dosyayı Anayasa Mahkemesi’ne göndermiştir.

Dava dilekçemizde vurguladığımız üzere, söz konusu Yönetmelik ve kanun hükümleri;

İki yıl işlenmeyen tarım arazilerinin Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından malikinin rızası aranmaksızın kiraya verilmesini,

Kira bedelinin ve kiracının idarece belirlenmesini,

Arazi malikinin kendi toprağı üzerinde sözleşme tarafı olmaktan çıkarılmasını öngörmekteydi.

Bu düzenleme açıkça;

Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkını,

36. maddesinde yer alan hak arama özgürlüğünü,

48. maddesinde güvence altına alınan sözleşme hürriyetini,

Hukuk devleti ilkesini ve ölçülülük ilkesini ihlal etmektedir.

Danıştay kararında da belirtildiği üzere, Yönetmelik ve kanun değişikliği çiftçiyi tamamen devre dışı bırakmakta, idareye sınırsız ve keyfi takdir yetkisi tanımakta ve mülkiyet hakkının özüne dokunmaktadır.

Bu karar, köylü ve çiftçilerin yıllardır dile getirdiği “Topraklarımız üzerindeki tasarruf hakkı elimizden alınıyor” itirazlarının haklılığını yargı önünde de ortaya koymuştur.

Çiftçiler Sendikası olarak, şunu bir kez daha ifade ediyoruz:

Çiftçilerin rızası olmaksızın toprağın kiraya verilmesi kabul edilemez!

Tarım politikası, köylünün toprağıyla bağını koparmak değil, onu güçlendirmek üzerine kurulmalıdır.

Gıda güvencesi, şirketlere devredilen arazilerle değil, köylünün emeğiyle üretime devam etmesiyle sağlanır.

Anayasa Mahkemesinden beklentimiz, Danıştay’ın da işaret ettiği bu açık Anayasa ihlallerini gözeterek düzenlemeyi iptal etmesidir.

Çiftçiler Sendikası (ÇİFTÇİ-SEN) Vekili

Av. Dr. Fevzi Özlüer

Devamını Okuyun

Haberler

İlke-Sen: Sosyal ve Ekonomik Yıkımın Gerçek Fotoğrafı, Toplu Sözleşme Sürecinin Ana Teması Olmalı

Yayınlanma:

-

Kamu çalışanları ile kamu emeklilerinin 2026-2027 yıllarındaki malî ve sosyal haklarının görüşüleceği 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi görüşmeleri başladı.

Eğitim İlke-Sen ve Sağlık İlke-Sen bir açıklama yaparak sürece ilişkin temel eleştirilerini paylaştı. Ortak açıklamanın tam metni şu şekilde:

Ülkedeki Toplam Yıkım ve Perişanlığa İtiraz Etmeyen Yetkili Sendikalara;

Grevsiz ve Sözleşmesiz Toplu Görüşmelere Kamu Emekçileri Karşı Çıkmalıdır!

Yaklaşık 4 milyon kamu emekçisinin ve 2,5 milyon kamu emeklisinin 2026-2027 yıllarındaki malî ve sosyal haklarının görüşüleceği 8. Dönem Kamu Toplu Sözleşmesi görüşmeleri başladı.

Grev hakkının mevzubahis olmadığı göstermelik görüşmeler her dönem benzer temsillerin sergilendiği bir sahneye dönüşmüş durumdadır.

Korkunç bir ekonomik yıkıma savrulan ülkede bütün emekçi, yoksul sınıflar gibi çalışan kamu emekçileri yoksulluk ve açlık sınırı kıskacına sıkıştırılmış hayat yaşarken kamu emeklileri tümüyle gözden çıkarılarak diğer emekliler gibi ölüme terk edilmiştir.

Mevcut tablo karşısında İLKE-SEN olarak sözümüz kısa, açık ve nettir:

Sahte enflasyon oranlarının cirit attığı, halkın olması gereken kaynakların faiz adı altında zengin sınıflara aktarıldığı fevkalâde köleci ve yağmacı ekonomi politikalarının sömürü ve soygun pratiğine teslim olmayacağız!

Yandaş, işbirlikçi yetkili sendikalar marifetiyle birtakım yüzdelik artışların öne çıkarılmasıyla yürütülen ve ülkedeki sosyal ve ekonomik yıkımın gerçek fotoğrafını saklayan toplu sözleşme tiyatrosunu reddediyoruz!

Hiçbir derde derman olmayan ve her dönem tekrarlanan “kazanım” gevezeliklerine peşinen prim vermiyoruz! Yıllardır sadece kamu çalışanlarını değil asgari ücretliyi, işsizi, emeği vahşice sömürülen mültecileri, küçük köylüyü, esnafı her geçen gün daha da yoksullaştırıp çaresiz bırakan, tabiatı sermayenin azgın iştahının önüne atan, Siyonist İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma karşı hiçbir somut adım atmayan iktidara ses etmeyen bu sendika demeye utandığımız yapıların beyan ve taleplerine baştan itiraz ediyoruz!

Açık çağrımızdır:

Kapitalist kuşatma ve ideolojik dayatma arasına sıkıştırılmış kamu emekçilerinin hiçbir gerçek meselesine derman olmamış, ülkedeki toplam yıkım ve perişanlığa itiraz etmemiş, sendika demeye dilin varmayacağı bu aldatıcı yapılardan emekçi kardeşlerimiz uzak durmalıdır.

“Tevhid, Adalet ve Özgürlük” şiârıyla bir mücadele hattı inşa etmeyi öneriyoruz. Sahte toplu sözleşme sahnesinin dışından ve hayatın tam ortasında “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini bayraklaştıran; emek, özgürlük ve haysiyet kavramlarına vurgu yapan bir duruş mümkündür ve dertlerimizin tek çaresidir.

EĞİTİM İLKE-SEN & SAĞLIK İLKE-SEN 

Yönetim Kurulları

Devamını Okuyun

Haberler

“Direnen Edebiyat” Tasfiye’nin 58. Sayısı Çıktı

Yayınlanma:

-

“Direnen Edebiyat” mottosuyla yayımlanan Tasfiye Edebiyat-Düşünce dergisi 21. yılında 58. sayısına ulaştı.

Faruk Yeşil, Aksâ Tûfânı süreci ve Gazze direnişini mısralarına taşıdığı şiirleriyle Filistin direnişini Tasfiye’nin 58. sayısında selamlıyor. Sayının diğer şairleri Ahmet Örs ve Nazlı Nesibe Kılıçoğlu.

Sait Alioğlu “Umut ve Karanlık” başlıklı anlatısına “Balıklar Sahile Vurunca” başlıklı 4. bölümüyle bu sayıda da devam ediyor.

Rayan Abouras, “Hicret Yolunda” hikâyesi ile Ortadoğu halklarının göç yolarındaki mücadelelerini işliyor. Hikâyeyi Arapça’dan Kübra Şahin Örel tercüme etti.

Ahmet Örs; roman tefrikasının “Hüzünlü Bir Sonbahar Akşamıydı” başlıklı 6. ve son bölümü ve “Sekizinci Tepe” adlı öyküsü ile bu sayının anlatıcılarından.

Mustafa Göç, “Baktık ki Batlak” denemesi ile ilk kez Tasfiye’de yer alırken bir başka anlatı Ahmet Örs’ün “Meslekler” serisinin “Çobanlık” başlıklı 5. bölümü.

Tasfiye’nin bu sayısında mütevazı bir Sait Faik dosyası yer alıyor:

Sümeyye Begüm Söylemez, “Umut ve Kaçış: Sait Faik’te İnsan”; Amine Tuana Demirtaş, “Sait Faik’te Hatırlamak”, 62; Ravza İlayda Nur Eryılmaz, “Sait Faik’te Tabiat” ve Esna Naz Kundakçı, “Sait Faik’te Kesişmeler: İstanbul, Emek ve Yoksulluk Görünümleri” başlıklı çalışmalarıyla bu dosyaya katkı verenlerden.

Ferhat Çiftçi, “Veşartinek: Helbesta “Sêşem”ê Ya Ulku Bîngol” başlıklı yazısıyla Ulku Bîngol’un “Sêşem” adlı şiirini inceliyor.

Tasfiye’nin 58. sayısında dört söyleşi yer alıyor. Cihan Aktaş’la 40 yılı geride bırakan yazarlığı hakkında Ahmet Örs söyleşirken Engin Elman, Mustafa Başpınar ile “Büyü Bozuldu” kitabı ve öykücülüğünü konuşuyor. Şair Abdülhâlik Aker ile “Ayağımın Üzengiye Yetişmediği Günler” kitabı ve şiir anlayışı dolayımında yapılan “Çünkü Şairin Göz Kapakları Yoktur” başlıklı söyleşiyi de yine Ahmet Örs yapıyor. Sema Başaran da peşi sıra yayımlanan kitaplarıyla okuyucuların karşısına çıkan Mehmet Ali Başaran ile konuşuyor ve onun çok boyutlu kimliği ve yazarlığının bağlantılarını sorguluyor.

58. sayıda yer alan makalelere gelince;

Tuğba Ekinci, “Habermas ve Hesaplaşılmamış Geçmişin Gölgesinde Filistin” başlıklı çalışmasıyla İsrail yanlısı tutumu nedeniyle büyük tartışmalara sebebiyet veren Habermas dolayımında analizler yapıyor.

Prof. Kadir Canatan; “Doğu, Batı ve İslam Düşüncesinde Adalet Teorileri: Bir Adalet Teorimiz Var mı?” başlıklı yazısında İslam ve adalet bağlamında teorik bir zeminin tartışmasını yapıyor.

Ümit Aktaş, “siyasal arayışlar” bahsinde yürüttüğü tartışmaların bir devamı olarak “Pastoral Yönetimden Neoliberal Siyasete veya Birlikte Düşünmek, Birlikte Eylemek” temasını tartıştığı yazısıyla Tasfiye’nin 58. Sayısında yer alıyor.

Ali Bulaç, son derece hareketli bir dönemden geçen Ortadoğu’ya “Ortadoğu’nun Kalbinde Tûfân” başlıklı yazısıyla bütüncül bir projeksiyon tutuyor.

Tuğba Ekinci, “Taha Abdurrahman’ın Ahlâk Düşüncesi” başlıklı ikinci yazısında müslüman bir entelektüelin düşünce dünyasına yolculuğa çıkarıyor okuyucuyu.

Asım Öz, “Tekrar Eden Sınırlılık: Ali Köse’nin Malcolm X Metinlerine Dâir” başlıklı eleştirisiyle uzun bir aradan sonra Tasfiye’de yer alıyor.

Haber: Şilan Deniz

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x