Haberler
Eminönü’nde Eylem: Siyonizmin Koruyucusu ABD’nin Savaş, İşgal ve Katliam Şefi Blinken, Defol!
Yayınlanma:
1 yıl önce-
Eğitim İlke-Sen, TOKAD, ÖYB ve Sağlık İlke-Sen, İstanbul Eminönü meydanında ABD’yi ve Türkiye temasları öncesi ABD dışişleri bakanı Blinken’ı protesto eylemi düzenledi.
Eylem boyunca “Katil İsrail Filistin’den Defol, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Küresel İntifada, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, NATO’dan Çıkılsın Emperyalist Üsler Kapatılsın, İncirlik Üssü Kapatılsın, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, Kürecik Radarı Kapatılsın, 9 Milyar Dolarlık Ticaret Kesilsin, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak, Hamas’a Selam Direnişe Devam” sloganları atıldı, tekbirler getirildi.
Cahit Erdem Örs’ün Türkçesini, Melike Belkıs Örs’ün İngilizcesini okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:
SİYONİZMİN KORUYUCUSU ABD’NİN SAVAŞ, İŞGAL VE KATLİAM ŞEFİ BLINKEN, DEFOL!
Bismillahirrahmânirrahim
Arkadaşlar,
Katil, gasıp, işgalci İsrail, Gazze’de yüzyılın katliamını yapıyor!
Eşi benzeri görülmemiş bir katliam bu!
Anneler, çocuklar paramparça; evler, hastaneler, okullar aralıksız vuruluyor!
İnsanlıktan nasibini almamış Siyonistler, emperyalistlerin desteğiyle arsızca saldırıyor.
Bütün bir insanlık görüyor ve biliyor ki büyük şeytan Amerika bu katliamın baş himayecisidir.
Şer ekseninin diğer üyeleri olan İngiltere’yi, Fransa’yı, Almanya’yı da diğer himayeciler olarak sıralayalım.
Bu Nazi artıkları katil Netanyahu hükümetini peşi sıra ziyaretlerle cesaretlendirdiler.
Emperyalizmin şefi Biden ve onun dışişleri bakanı Blinken saldırı ve katliamı doğrudan yönlendirmektedir.
Siyonizm’in koruyucusu ABD’nin savaş, işgal ve katliam şefi Blinken, Ortadoğu ülkeleri arasında mekik dokuyor.
HAMAS ve diğer direniş örgütlerinin “Aksâ Tûfânı” mücadelesini boğmak için çırpınıyorlar!
Kendini işgalci ve katil İsrail’in varlığına adayan bir Siyonist olarak Blinken, yeni Ortadoğu, yeni Filistin projesi için şimdi de Türkiye’ye geliyor.
Biz, bu savaş ve katliam şefinin niyetini, tekliflerini elbette biliyoruz.
Ortadoğu’daki diğer direniş gruplarını tehdit ederek İsrail’in varlığını güvence altına almaya çalışıyorlar.
Bunun için ABD, Akdeniz’e, Basra körfezine uçak gemileri göndermişti.
Bu şeytani ekibin ve şeflerin temel görevleri direnişi boğmaktır.
Blinken, Türkiye’ye gelsin ya da gelmesin Büyük Şeytan Amerika’nın ve NATO’nun temel hedefi budur.
Türkiye’nin alttan alta “garantörlük” teklifleri bu plânlarla örtüşmektedir.
Baştan söyleyelim:
Bu tekliflerin temel amacı direnişi bitirmektir.
Bu tekliflerle masaya oturmak, bu doğrultuda projeler geliştirmek tarihi bir hata, affedilmez bir suçtur.
Öteden beri dillerine doladıkları “iki devletli çözüm” yaygarası ile kastettikleri budur.
Bu yola tevessül etmek Türkiye ve diğer muhtemel bölge ülkeleri için yeni bir ihanet ve işbirlikçilik süreci olarak kayda geçecektir.
Çalınan Filistin doğal gazını dünyaya pazarlamak için İsrail’le yapılan görüşmelerde direniş tarafından suçüstü yakalanan AKP iktidarını, emperyalizmin dayatarak sunduğu yeni aşama için tekrar uyarıyoruz:
Siyonistlerle yıllık 9 milyar dolarlık rekor ticarete ulaşarak İsrail’e can suyu verdiniz.
Azerbaycan petrolünü İskenderun’dan gemilerle İsrail’e ulaştırarak Siyonist katliam mekanizmasının işlemesine katkıda bulundunuz.
Şimdi taraftarlarınız Coca-Cola boykotu falan yapıyor da, Coca-Cola’nın koca fabrikasını besmele ve Rabia işaretleriyle siz açtınız!
Mavi Marmara davasını kapattınız!
Diplomatik ataklarla İsrail’in bölgesel meşruiyet arayışlarını desteklediniz.
Filistin halkının gözlerinin içine baka baka Siyonist katil Herzog’u şaşaalı törenlerle karşıladınız.
Netanyahu ve ekibini kendi ekibinizle Birleşmiş Milletler’de sarmaş dolaş bir araya getirdiniz.
Enerji bakanınız Filistin halkından çalınan doğalgazı “İsrail gazı” diye pazarlama görüşmeleri için tam Siyonistlerle görüşmeye gidecekti ki direniş gidişata el koydu.
Bunca işbirlikçilikten sonra Filistin’in ve Ortadoğu’nun emperyalist şefler tarafından yeniden dizayn edilme sürecine dâhil olursanız verilecek hesabınız ve günahınız katlanacaktır.
Dostlar,
Şu meydan ve diğer meydanlar şahittir ki yıllarca “İsrail’le Anlaşma Ümmete İhanettir!” diye haykırdık.
İslam ülkelerindeki rejimlerin kahir ekseriyeti ise işbirlikçilikte sıraya girdiler.
Türkiye ve AKP iktidarının seyrini kısaca anlattık.
Mısır’dan Ürdün’e, Birleşik Arap Emirlikleri’nden yenilerde sıraya giren Suudi Arabistan’a varıncaya kadar bu işbirlikçi rejimler yavrularımızın katledilmesini öylece izlediler.
Cânî Siyonist rejime petrol gönderdiler, gıda gönderdiler ancak Gazze’de kurumuş dudaklara bir damla su; karanlığa gömülmüş hastanelerin jeneratörlerine bir bidon yakıt yetiştiremediler!
Savaş ve katliam şefi Blinken işte bu işbirlikçi rejimleri dolaşıp duruyor, onları hizaya sokuyor, gidip Siyonistlere rapor veriyor.
Şimdi de yolunu Ankara’ya düşürmüş.
Katil Blinken, Ortadoğu’dan, işgal edilmiş Filistin topraklarından ve Türkiye’den defol!
NATO üslerini, İncirlik üssünüzü, Kürecik radarınızı, tankınızı, topunuzu, soyunuzu, sopunuzu al ve defol!
Yeryüzünün her bir noktasında ayaklanarak eşsiz bir küresel vicdan devrimini ateşleyen dünya halkları ve bizler, sizi işgal ettiğiniz her bir noktadan söküp atacağız.
Vaktiniz daraldı.
Sizi hiçbir işbirlikçilik kurtaramayacak!
Allah’ın izniyle Gazze’den, Filistin’den yükselen direniş dünyayı ikiye yarıp safları netleştirecek, emperyalist kötülük kaybedecektir.
Katil Blinken Ortadoğu’dan Defol!
Katil ABD Ortadoğu’dan Defol!
İncirlik – Kürecik Üsleri Kapatılsın!
NATO’dan Çıkılsın, Emperyalist Üsler Kapatılsın!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)
BLINKEN, THE CHIEF OF WAR, OCCUPATION AND MASSACRE OF THE USA, THE PROTECTOR OF ZIONISM, GET OUT!
Bismillahirrahmânirrahim
Murderer, usurper, occupier Israel is committing the massacre of the century in Gaza!
This is an unprecedented massacre!
Mothers and children are torn to pieces; Houses, hospitals and schools are being hit constantly!
Zionists, who have no share in humanity, are attacking shamelessly with the support of imperialists.
All humanity sees and knows that the great devil, America, is the chief patron of this massacre.
Let us list the other members of the axis of evil, England, France and Germany, as other protectors.
These Nazi remnants encouraged the murderer Netanyahu government with successive visits.
Biden, the chief of imperialism, and his foreign minister Blinken are directly directing the attack and massacre.
Blinken, the chief of war, occupation and massacre of the USA, the protector of Zionism, is shuttling between Middle Eastern countries.
They are struggling to strangle the struggle of HAMAS and other resistance organizations against the “Al Aqsa Flood”!
As a Zionist who devotes himself to the existence of the occupying and murderer Israel, Blinken is now coming to Turkey for the new Middle East, new Palestine project.
Of course, we know the intentions and proposals of this chief of war and massacre.
They are trying to secure Israel’s existence by threatening other resistance groups in the Middle East.
For this reason, the USA sent aircraft carriers to the Mediterranean and the Persian Gulf.
The main mission of this evil team and chiefs is to strangle resistance.
Whether Blinken comes to Turkey or not, this is the main goal of the Great Devil America and NATO.
Turkey’s secret “guarantorship” offers coincide with these plans.
Let us say it from the beginning:
The main purpose of these proposals is to end the resistance.
Sitting at the table with these proposals and developing projects in this direction is a historical mistake and an unforgivable crime.
This is what they mean by the “two-state solution” clamour that they have been talking about for a long time.
Taking this path will be recorded as a new process of betrayal and collaboration for Turkey and other possible countries in the region.
We warn the AKP government, which was caught red-handed by the resistance in the negotiations with Israel to market the stolen Palestinian natural gas to the world, about the new stage imposed by imperialism:
You gave life to Israel by reaching a record annual trade of 9 billion dollars with the Zionists.
You contributed to the operation of the Zionist massacre mechanism by delivering Azerbaijani oil to Israel by ships from Iskenderun.
Now your fans are boycotting Coca-Cola or something, but you opened Coca-Cola’s huge factory with Bismillah and Rabia signs!
You closed the Mavi Marmara case!
You supported Israel’s quest for regional legitimacy with diplomatic attacks.
Looking into the eyes of the Palestinian people, you welcomed the Zionist murderer Herzog with magnificent ceremonies.
You brought Netanyahu and his team together with your own team at the United Nations.
Your energy minister was about to meet with the Zionists to discuss marketing the natural gas stolen from the Palestinian people as “Israeli gas”, when the resistance took control of the situation.
After all this collaboration, if you get involved in the process of redesigning Palestine and the Middle East by the imperialist leaders, your accountability and sins will be multiplied .
This square and other squares bear witness that for years “Agreement with Israel is a Betrayal to the Ummah!” we shouted.
The overwhelming majority of regimes in Islamic countries have aligned themselves with collaboration.
We briefly explained the course of Turkey and the AKP government.
From Egypt to Jordan, from the United Arab Emirates to Saudi Arabia, these collaborationist regimes just watched our children being slaughtered.
They sent oil and food to the murderous Zionist regime, but in Gaza, a drop of water for dry lips; they could not get a can of fuel to the generators of the hospitals that were plunged into darkness!
Blinken, the chief of war and massacre, goes around these collaborationist regimes, keeps them in line, and reports to the Zionists.
Now he has made his way to Ankara.
Killer Blinken, get out of the Middle East, the occupied Palestinian territories and Turkey!
Take your NATO bases, your Incirlik base, your Kürecik radar, your tank, your cannon, your lineage, your baton and get out!
We and the people of the world, who have ignited a unique global revolution of conscience by rising up in every corner of the earth, will expel you from every point you occupy.
Your time is running out.
No cooperation will save you!
With God’s permission, the resistance rising from Gaza and Palestine will divide the world into two, clear the ranks, and imperialist evil will lose.
Killer Blinken, Get Out of the Middle East!
Killer USA Get Out of the Middle East!
Incirlik – Kürecik Bases Should Be Closed!
Leave NATO, Close Imperialist Bases!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)
Yorumlayın
-
FÖP’ten Dr. Hussam Abu Safiye İçin Özgürlük Çağrısı
-
Akrebin Kıskacındaki Dimeşk – Yusuf Şanlı
-
“Dağ”ın Ardında Kalan Gazze – Yusuf Şanlı
-
Tokat’ta Eylem: Siyonist Gemiler Türkiye Limanlarında Cirit Atıyor!
-
Alman Solu, Aksâ Tûfânı’nı Anlamakta Nasıl Başarısız Oldu?
-
ZIM, Aksâ Tûfânı Sürecinde de İsrail Ordusu Saflarında
Haberler
FÖP’ten Dr. Hussam Abu Safiye İçin Özgürlük Çağrısı
Yayınlanma:
2 hafta önce-
Ocak 5, 2025Filistin’e Özgürlük Platformu (FÖP) tarafından Üsküdar’da düzenlenen bir eylemle İsrail’in tutukladığı Kemal Adwan Hastanesi başhekimi Dr. Hussam Abu Safiya için özgürlük çağrısı yapıldı.
Eylemde, topluluk adına açıklamayı Dr. Fatma Örgel okudu.
Dr. Fatma Örgel açıklamasında İsrail’in Gazze’de, özellikle sağlık alanında yaptığı yıkıma değindi, Dr. Hussam Abu Safiya’nın özgürlüğü için herkesin ve ilgili tüm kurumların harekete geçmesini istedi.
Açıklama metninin tamamı şu şekilde:
Dr. Husam Abu Safiya İçin Özgürlük!
İsrail, 7 Ekim’den bu yana kadın, çocuk demeden Gazze halkını katlediyor.
Bütün uluslararası insani hukuk yasalarını çiğneyerek hastanelere; doktor, hemşire bütün sağlık çalışanlarına saldırıyor, her birini açıkça hedef alarak öldürüyor. İçinde yatmakta olan hastaları, yoğun bakımdaki yaşlıları, kuvözlerde bebekleri, onları tedavi eden sağlık çalışanları olduğu halde hastaneleri direkt hedef alarak bombalıyor, ateşe veriyor. Bunların hepsi kameraların önünde, canlı yayında bütün dünya ile beraber izlediğimiz canilikler!
İsrail, apaçık bir SOYKIRIM suçu, savaş suçları ve insanlığa karşı olan bütün suçları işliyor.
Bu korkunç saldırılarda Gazze’nin neredeyse tamamı harap oldu.
Resmi olarak tespit edilebilen 50 bine yakın, tahmini olarak en az 200 bin insan hayatını kaybetti. Ölenlerin en az üçte ikisi kadın, yaşlı ve çocuklardan oluşuyor. Yüz binlerce insan yaralandı; bir fiziksel yetisini, uzvunu kaybetti.
2 milyona yakın insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bebekler, çocuklar kış şartlarında ya soğuktan ya açlıktan ya da bulaşıcı hastalıklardan hayatını kaybediyor.
100 bine yakın çocuk akut acil malnütrisyon ile karşı karşıya. Hastane ve diğer sağlık merkezlerinin en az üçte ikisi İsrail işgal güçlerinin saldırıları ile yok edildi. İlaçlar, temel ameliyat malzemeleri çok sınırlı sayıda; ameliyatlar, çocuklarda bile anestezi olmadan yapılmaya çalışılıyor.
Sağlık alt yapısı bu kadar harap edilmiş, hasta ve yaralı yükü bu kadar artmış şartlarda Filistinli doktorlar, hemşireler, acil ambulans ekipleri insan üstü bir özveri, çaba ile sağlık hizmetlerini yürütmeye çalışmaktadır.
İsrail, bu şekilde sağlık hizmetlerini yürütmeye çalışan ve “SOYKIRIM” amacına engel olarak gördüğü sağlık çalışanlarını da açıkça hedef almakta, yeni yapay zekâ ile donatılmış silahları ile onları katletmektedir. Bu şekilde en az 1000 sağlık çalışanını; 262’si resmi BM yardım çalışanı olmak üzere 400’e yakın insani yardım çalışanını öldürdü.
Gazze’nin kuzeyinde sağlık hizmeti verebilen sadece bir hastane kalmıştı; Kemal Adwan Hastanesi…
Hastanenin başhekimi Dr. Hussam Abu Safiya, hem insani haklarına sahip çıkan onurlu bir Filistinli hem de tıp yemini etmiş bir hekim olarak bütün zor şartlarda mesleğine duyduğu sadakat ve saygı ile sağlık hizmetleri vermeye devam etti; ta ki İsrail bombardımanı ile hastane, içindeki hastaların, sağlık çalışanlarının varlığını önemsemeden yakılana dek!
İsrail, Gazze’nin kuzeyindeki tek çalışan hastanenin sağlık hizmeti vermesini sürdürmeye çalışması nedeniyle, yani bir doktor olarak sorumlu olduğu, yapmakta olduğu işini yaptığı, insanlara, hastalara sağlık, şifa sunduğu için Dr. Hussam’ı hedef almıştı.
Önce oğlunu hedef alarak hastane bahçesinde katletmiş, kendisini de yaralamıştı. 27 Aralık günü hastanesini yerle bir eden, ateşe veren İsrail tanklarının üzerine korkusuzca, yaptığı kutsal işin onuruyla, elinde hiçbir silahı olmadan yürüyen Dr. Hussam, İsrail işgal güçleri tarafından tutuklandı ve hapsedildi.
Hapishaneden çıkan şahitliklere göre Dr. Hussam işkenceye tâbi tutuluyor. İlk günlerde bütün kamera görüntülerine rağmen Dr. Hussam’ı tutukladıklarını inkâr eden İsrail işgal güçleri, dün itibariyle Dr. Hussam’ın ellerinde olduğunu kabul ettiler. Hangi şartlarda olduğu konusunda ise hiçbir bilgi vermiyorlar! İsrail, dünyadan birçok insani ve medikal yardım ekiplerinin, insan hakları gruplarının görüşme taleplerini ısrarla reddediyor!
Bütün uluslararası kanunlarda, savaş ve çatışma durumlarında bile sağlık çalışanları ve sağlık merkezleri dokunulmazdır. İsrail, 80 yılı aşkındır yaptığı gibi yine bütün bu insanlığın ortak kanunlarını açıkça çiğnemekte, bütün dünyanın gözleri önünde bir “Soykırım” gerçekleştirmekte, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işlemektedir.
Öncelikle bir insan, doktor olarak, bütün dünyada çağrıda bulunan hekimler olarak gözümüzün önünde insanlığa karşı işlenen bu SOYKIRIMIN acilen durdurulmasını; başta Dr. Hussam Abu Safiya olmak üzere İsrail tarafından tutuklanan bütün sağlık çalışanlarının derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz. Başta BM, DSÖ, Amerika Sağlık idaresi, bütün insan hakları kuruluşlarını bu konuda ivedi olarak inisiyatif almaya çağırıyoruz!
Açıklamamızı bitirmeden Filistin’de bu kadar ağır saldırılar altında görevlerini büyük bir onur ve özveriyle yapmaya çalışan bütün doktorları ve sağlık çalışanlarını saygıyla selamlıyoruz!
Son olarak da Dr Hussam’ın sözlerini tekrar etmek istiyorum;
“Boşuna uğraşıyorsunuz, devrimci için yok oluş yoktur!
Ben kıyamet günü gibiyim, bir gün mutlaka geleceğim!”
Haberler
Üsküdar’da Asgari Ücret Eylemi: Açlık Sınırı da Yeni Asgari Ücret de 22 Bin Lira! (video haber)
Yayınlanma:
2 hafta önce-
Ocak 2, 2025Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği, 01 Ocak 2025 çarşamba günü Üsküdar sahilde bir eylemle “kölelik ücreti” olarak değerlendirdikleri asgari ücret uygulamasını protesto ederek “hakça bölüşüm, adil paylaşım” çağrısında bulundu ve ekonomi politikalarını protesto etti.
Eylem boyunca “Asgari Ücret Köleliktir, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Allah Adaleti Emreder, Irkçılık Değil Dayanışma, Emekçiler Köle Olmayacak, Yoksulluk Büyüyor Açlık Derinleşiyor, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Kahrolsun Faizci Köle Düzeni, Sömürücü AKP Hesap Verecek, Emekliler Ölüme Terk Edildi, Aileler Yoksul Öğrenciler Aç” sloganları atıldı, tekbir getirildi.
Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs’ün bir konuşma yaptığı eylemde topluluk adına Meryem Karayıl ile Burak Çelik’in okuduğu açıklamanın tem metni şu şekilde:
ASGARÎ ÜCRET KÖLELİKTİR, KÖLELİK DÜZENİNE SON!
Bismillahirrahmanirrahim,
Kıymetli dostlar,
Bugün 1 Ocak. 2025’in ilk günü…
Her zaman olduğu gibi yine meydanlardayız.
Yıllar geçiyor ancak ülkede adaletsizlikler bitmiyor.
Yoksullardan, ezilenlerden yana bir iyileşme olmuyor.
İşçinin, emekçinin, esnafın, köylünün, alın teri ve emeğin lehine bir gelişme yaşanmıyor!
Biliyorsunuz, 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücret birkaç gün önce açıklandı.
Egemenler tarafından “Asgarî Ücret Tespit Komisyonu” adında, her sene olduğu gibi bir tiyatro sergilendi.
Hükümet ve patronların sayısal üstünlüğü ile sarı sendika sessizliği arasında yürütülen göstermelik müzakerelerde 2025 yılında geçerli olacak asgarî ücret belirlendi.
Komisyonun belirlediği ve 2025 yılı için geçerli olacak asgarî ücreti cumhurbaşkanı Erdoğan 22 bin 104 lira 67 kuruş olarak açıkladı.
İstanbul halkı!
Asgarî Ücret denen uygulama, kapitalist sömürü düzeninin köleci karakterinin açık ve somut örneğidir.
Evvelâ bu uygulama ile, kapitalist işleyişle hesaplaşılması gerektiğini vurgulayalım.
İnsan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan, köleciliği dayatan bu düzen, kendini asgarî ücret dayatması ile gösteriyor.
Biz bu dayatmaya, kapitalizmin yıkıcılığına, devlet ve sermayenin ortaklaşa emek ve haysiyet düşmanlığı yapmalarına karşı adaletten ve dayanışma cephesinden yana duruyoruz.
“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini savunuyoruz.
Emek ve haysiyet mücadelesinin bu ilkeye tutunarak mümkün olabileceğini haykırıyoruz.
Kapitalist sömürü düzenine karşı duran vicdanlar!
TÜİK’in sahte enflasyonu bile yüzde 47’nin üzerindedir.
Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG’ın tespitlerine göre ise enflasyon yüzde 87 seviyesindedir.
Aradaki farka dikkatinizi çekmek isteriz.
TÜİK verilerinin gündelik hayatla ne kadar uyuşup uyuşmadığının takdirini siz halkımıza bırakıyoruz.
Temel ihtiyaçlarınızın fiyatlarının ne kadar arttığını sizler çok iyi biliyorsunuz.
Biliyor ve görüyoruz ki TÜİK, türlü numaralarla bu maliyetlerin gerçek oranlarını gizliyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar hakikati örtemezler.
Güneş balçıkla sıvanmaz.
Yoksulluğu, pahalılığı, sömürüyü asla gizleyip saklayamazlar!
Emeğin dostları,
Halkımız barınma, eğitim, sağlık gibi temel haklara ulaşmakta zorlanıyor.
Kapitalist sömürü düzeni nefes almayı bile halkımıza çok görüyor.
“Kriz” denilen yıkım süreçleriyle emek ve alın teri yağmalanıyor.
Emek ve alın terinin yağmalanması yetmiyor tabiat talan ediliyor!
Ayakta kalmakta, yaşamakta zorlanan halkımızın tam köleleştirilmesi için devlet-sermaye işbirliği tam gaz ilerliyor.
Kıymetli halkımız,
Açık ve net bir tablo çizelim:
70-80 metre karelik evlerin ortalama kirası artık en az 20 bin liradır.
Ulaşım maliyetleri kat kat artmıştır.
Aileler, çocuklarının eğitim süreçlerindeki masraflarını karşılayamamaktadır.
Anne-babalar, evlatlarını uzak şehirlerdeki üniversitelere gönderemedi.
Öğrencilerin barınma sorunu zirveye çıkmış durumda! Sırf bu nedenle pek çok öğrenci istediği üniversitelere kayıt yaptıramadı.
İstanbul Plânlama Ajansı’nın araştırmasına göre İstanbul’daki bir üniversite öğrencisinin aylık maliyeti geçen eğitim-öğretim yılına göre yüzde 57 artarak 22 bin liraya çıktı.
Bu rakam, sendikaların bekar bir işçinin yaşam maliyetiyle ilgili araştırmalarına paralellik göstermektedir.
Okul kantinlerinden bir tost alıp yiyebilen bir öğrencinin şanslı addedildiği dönemlerden geçiyoruz.
Çocuğunu servise vermek zaten pek çok aile için lükstü; şimdi bu, çok daha uzak bir ihtimal!
Şehir içi, şehirler arası ulaşım halkımıza adeta hapishane hayatını dayatıyor.
Ekonomik yetersizlikler, halkımızın tedavi imkânlarını ellerinden alarak sağlık sorunlarını derinleştiriyor.
Kültürel ilgiler artık tümüyle lüks kabul ediliyor. Kitap fiyatları başını alıp gitmiş durumda!
Şimdi size tekrar soruyoruz:
Açlık sadece gıdayla ilgili bir durum mudur?
Barınma, sağlık, ulaşım, eğitim, kültür alanlarındaki açlıktan bahsetmeye bu ülkede sıra bile gelmiyor!
Resmi gıda enflasyonu yüzde 48,57 iken dar gelirlinin gıda enflasyonu 86,2’dir!
TÜİK verileri üzerindeki şaibe sürüyor. TÜİK, yargı kararına rağmen madde fiyat listesini yine açıklamadı.
Açlık sınırı 22 bin lira seviyesine ulaşmıştır.
İşte emekçilere, milyonlarca aileye ancak açlık sınırını lâyık gördüler!
İstanbul halkı; siz bu vicdansızlığa razı mısınız?
Yoksulluk sınırı 67 bin liraya dayanmıştır.
Çalışanların en az yarısı asgarî ücretle çalışıyor arkadaşlar.
7 milyondan fazla kişi bu kölelik ücretine tâbîdir.
Yine çalışanların yüzde 22’si asgarî ücrete bile erişemiyor.
Bu ne demek biliyor musunuz?
En az 1,5 milyon insan kölelik ücreti bile alamıyor!
Bir de başta sınırsızca sömürülen mülteci emeği olmak üzere kayıtlara geçmeyen sayısız emekçinin çok daha kötü durumu var!
Daha da korkunç olanı ise emek ve ekmek mücadelesinde her yıl en az 2 bin işçi kardeşimiz iş cinayetlerine kurban gidiyor!
Bu büyük katliamın nasıl oluyor da üzeri örtülüyor!
Ezilenlerin, yoksulların, emek ve alın terinin yanında hizalanan kardeşlerimiz!
Bütün bu müfsit sosyal ve ekonomik koşullarda iktidar ve sermayenin yoksul kitlelere reva gördüğü şey köleliğin sürmesi değil, daha da pekişmesidir.
Yapıp ettiği bütün eylemleriyle bunu göstermektedir.
Sahte enflasyonun bile yüzde 47 olduğu, temel ihtiyaçların karşılanamadığı bir sosyal tabloda asgarî ücrete, hem de bir yıl geçerli olmak üzere yüzde 30 zam yapmıştır:
22 bin 104 lira, 67 kuruş!
Bu ücret zaten ancak 2025 ocak ayının sonunda emekçinin eline geçecek ve şimdiden açlık sınırında olan bu rakam o zamana kadar epeyce eriyecek ve bu enflasyon ortamında birkaç ay içinde açlık sınırının oldukça altına düşecektir.
Bu, köleci düzenin fâsit döngüsüdür!
Bu döngüyü kırmak da elbette bize düşmektedir.
Arkadaşlar!
Milyonlarca emekli çok çok düşük maaşlarıyla adeta ölümü arar hâle getirilmiştir.
Yıllarca çalışıp didinerek emekli olanlar için hayat artık çekilmez bir işkencedir.
2019’da ortalama emekli aylığı en düşük emekli aylığının 2 katı iken 2024’te yüzde 16 fazlasına gerilemiştir.
Tıpkı asgari ücrette olduğu gibi emekli aylıklarını da en dipte eşitlediler!
Şimdi hükûmet en düşük emekli aylıklarının 15 bin lira seviyesine yükseltileceği vaadini yaymaya çalışarak sözüm ona lütuf pompalamaktadır!
15 bin lira bakanların, patronların bir öğün yemek parasıyken bu oranları ailelere bir aylık geçim için teklif ediyorlar!
Böyle bir arsızlık ve utanmazlığı reddediyoruz!
Kıymetli dostlar!
Sermaye sahipleri tarafından mülteci emeği sınırsızca sömürülmektedir.
Egemen dünya düzeni, coğrafyaları talan ederek halkları mültecileştirmektedir.
Yaşama tutunabilmek için oradan oraya savrulan sığınmacıların çaresizliğini kullanan kapitalist zalimler; uzun çalışma saatlerini, zorlu çalışma koşullarını ve çok çok düşük ücretleri güvencesiz ve sosyal haklarından mahrum mülteci emekçilere dayatmaktadır.
Bu insanlık dışı uygulamalar yetmezmiş gibi sığınmacılar, kim oldukları bilinen ırkçı çevrelerin linç girişimlerine maruz kalarak katledilmekte, ev ve iş yerleri yağmalanmaktadır.
Hâlbuki hesap, yerli-sığınmacı demeden hepimizi sömüren yerel ve küresel kapitalist düzenden sorulmalıdır.
Öfke, o sömürücü zalimlere yöneltilmelidir.
En alttaki savunmasız insanlara yapılan saldırılar başka bir zulümdür ve gerçek zalimin işine yarar!
Ezilenler dayanışma içinde olmalı, kendilerini birbirlerine kırdırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.
Emeğin dostları,
Kapitalistlerin hizmetindeki siyasal düzenin temsilcisi AKP iktidarı, memleketin bütün kaynaklarını yerel ve küresel sermayeye aktarmak için çırpınmaktadır.
Halkın ve ülkenin sırtından servetine servet katan bu asalak zümre, AKP’nin yüksek faiz cenneti yaptığı Türkiye’de yoksuldan zengine servet transferinin yarattığı sonuçların keyfini sürmektedir.
Bir yandan finansal yağma; diğer yandan neoliberalizmin dağ-taş, nehir-ova, ırmak-göl demeden sınırsız talanına açılarak delik deşik edilen Anadolu coğrafyası bize, azgın sermaye düzeninin fotoğraflarını sunmaktadır.
Bugün Anadolu’nun dört bir yanı yaylasını, ormanını, merasını, dere ve ırmaklarını savunan; ölüm ve yıkıma karşı hayatı müdafaa eden halkımızın direniş haykırışlarıyla inlemektedir!
Yoksullaştırılmış halkımız vergi sağanağı altında perişan olurken büyük şirketlerin devâsâ vergi borçları silinmektedir.
Filistin’de katliam yapan İsrail’le ticaret rekor seviyelerde sürdürülerek sermaye ve devlet şirketleri kan ve katliamdan beslenmektedir.
TÜİK verilerine göre 2023 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre artarak yüzde 50’ye ulaşmış; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay daha da azalarak yüzde 6’nın altına inmiştir.
Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!” diye tasvir ettiği bu sömürü tezgâhı işte böyle işlemektedir!
Kardeşler,
Bütün bu köleci, ifsat tablosuna karşı teklifimiz nedir?
Konuşmamızın başında da belirttiğimiz gibi “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesi şiârımız olmalıdır.
Allah, insanlar ve diğer bütün canlılar için sayısız nimet yaratmıştır.
Peki, problem nereden kaynaklanmaktadır?
Egemen sınıfların herkes için yaratılan nimetlere el koymasından elbette!
Yani hırsızlar, örgütlü hırsızlık düzenleri, örgütlü soyguncular bütün herkesten ve tabiattan çalmaktadır.
Devletler ve sermaye el ele vererek herkesin olması gereken nimetlere el koymaktadır.
Teklifimiz tabiatı ifsat etmeden üretmek; üretileni, Allah’ın herkes için verdiği nimetleri hakça bölüşmektir, adil bir şekilde paylaşmaktır.
Teklifimiz, rekabet temelli kapitalizme karşı dayanışmayı temel ilke kabul etmektir.
Kıymetli halkımız,
2024 bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan pay 1 trilyon 254 milyar liradır.
Bu büyük pay, çoluk çocuk ve yetişkiniyle yoksul halkımızdan çalınarak faiz lobisine ikram edilmiştir.
Bu örnekle kendini gösteren servet transferi bu düzenin karakteridir.
2025 bütçesinden faiz ödemeleri için plânlanan pay ise 1 trilyon 950 milyar lira olarak hesaplanmıştır.
Yüksek enflasyon ve vergi üstüne vergilerle halkı canından bezdiren; sermaye sahiplerinin değil de emekçilerin ücretlerine göz diken, alın terini yağmalamak için türlü numaralar çeviren bu zam, sömürü, yağma düzenine karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.
Siyasetçisi ve sermayedarıyla egemenler zevk ü sefa içinde yaşarken, lüks uçak ve otomobilleriyle keyf ederken okullara aç giden çocuklarımıza bir öğün bulunamıyor!
Bütün şatafat ve israf, “itibardan tasarruf olmaz!” denilerek halkın kesesinden yapılıyor.
Emperyalistlerin NATO zirvesi için devlet kafilesi ABD’ye 5 uçakla gitmiştir.
UEFA şampiyonasına, Bakü’deki iklim değişikliği zirvesine yüzlerce kişi götürülmüştür.
İktidarı sınırsızca destekleyen yayın merkezlerine reklam kılıfı altında akıl almaz oranlarda para transferi yapılmaktadır.
Böylece kemer sıkma politikalarının ve tasarruf genelgelerinin sadece yoksul halka dönük olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır!
Bankalar, holdingler büyürken esnaf batıyor, küçük köylü yok oluyor, işçiler her ay yüzlercesiyle iş cinayetlerine kurban gidiyor!
Emekten, alın teri ve dayanışmadan yana duran dostlar,
Sermaye düzeninin müfsit, sömürücü ve köleci dayatmalarına karşı yan yana duralım!
Âlemlerin rabbi olan Allah kimseyi kimseye “efendi” olarak yaratmamıştır.
Kimileri açlık ve yoksullukla mücadele ederken kimileri çaldığı, gasp ettiği nimetleri stoklayarak, çitleyerek huzur ve zenginlik içinde yaşayamaz!
Haysiyet mücadelesi veren herkes bu işleyişe çomak sokmalıdır, adalet için haykırmalıdır, ifsada geçit vermemelidir.
Şüphesiz ki Allah ifsat edenleri, zalimleri sevmez; adaleti emreder!
Tekrar tekrar haykırıyoruz:
Egemenlerin emekçiye 22 bin lirayı lâyık gören zam, sömürü, yağma düzenine itiraz edelim!
Emeğinin, alın terinin karşılığını alamayan, ürünleri yağmalanan çiftçilerimiz traktörleriyle yollara, meydanlara çıkarak mücadelesini yükseltiyorlar!
Aylardır haysiyet mücadelesi veren Polonez işçilerinin direnişi örneğinde olduğu gibi emekçiler “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârını ülkenin dört bir yanında haykırıyorlar!
Hâl-i hazırımızı, geleceğimizi, tabiatımızı yağmalayan; gençlerimizi geleceksiz bırakan; emeklilerimizi ölmüşten beter eden; alın terini değersizleştirip sermayeye peşkeş çeken; çalışırken köleleştirdiği emekçileri iş cinayetleriyle hayattan koparan; halkımızın bir bütün hâlinde yaşam umudunu öldüren zalim düzen, biz itiraz etmezsek daha da pekişecektir.
Bu sömürü çarkını ancak adalet ve eşitliği hedefleyen ıslah mücadelesini yükselterek kırabiliriz.
Asgari ücret köleliğini ve köleci düzeni reddedelim; emek ve alın terine düşmanlık yapan bütün organizasyonları dağıtalım!
İnsan onur ve haysiyetini Beled Sûresi 13. ayette “Fekkü Raqabe!-Kölelere Özgürlük” beyanıyla işaret edilen güzergâhı takip edip bu sömürü düzenine “Hayır!” diyerek savunabiliriz.
Şüphesiz ki Allah eşitlik ve adaleti emreder; kötülüğün her çeşidini yasaklar, lânetler!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)
“Direnen Edebiyat” mottosuyla yayımını sürdüren Tasfiye Edebiyat-Düşünce Dergisi, 20 yaşını tamamladı ve 21. yılına 57. sayısıyla girdi.
2004 yılında Ekim-Kasım tarihli sayısıyla yayın hayatına başlayan Tasfiye, yayın periyodundaki bazı aksamalara rağmen 57. sayısına ulaştı.
- sayının önsözünde yer alan giriş yazısı şöyle:
“Tasfiye’nin ilk sayısından bu yana tam yirmi yıl geçti.
2004’ün sonbaharında başlayan yolculuk, düşe kalka bugünlere kadar geldi. Kimi zaman coşkulu dönemleri oldu Tasfiye’nin kimi zaman suskun… Zaman zaman kesintiye uğrasa da yayımı, devrimci bir damar olarak hayatın, direniş ve mücadelenin, duruş ve fikriyatın bağlantılı mecralarında rehberlik etmeye, dinamizm üretmeye devam etti.
Tasfiye, 20 yaşını 57. sayısıyla tamamlayıp 21. yılına adım adım atıyor. Ne mutlu!
Geride kalan yirmi yılda pek çok özel sayı, pek çok dosya ile çıkageldi Tasfiye. Yoksulların, ezilenlerin, hürriyeti gasp edilenlerin şiirini, öyküsünü üretmeye çalıştı. Direnişin teorisine katkıda bulunmaya gayret etti.
Dijital çağda basılı yayıncılığın yaşadığı güçlük ve çelişkiler ehlinin malumudur. Hangi şartlar egemen olursa olsun Tasfiye, inşallah her iki mecrada da vâr olmaya devam edecek; direnen edebiyat ve fikriyatın sağlam bir merkezi olma iradesine sımsıkı tutunacak!”
Tasfiye’nin 57. sayısının içeriği şu şekilde:
Filistin’e Edebiyatla Bakmak / Mehmet Ali Başaran, 3
Ölmeliysem Bir Mesel Olsun Bu Ölüm (şiir) / Rifat el-Arir, 5
Yüreğimizde Taze Bir Yara (konuşma) / Nazlı Nesibe Kılıçoğlu, 10
Kemah Kafede Cemal Şakar Abiyle (şiir) / Ahmet Örs, 12
Helbesta Qurbanê & Destpêka Şidayî/Hunera Mirinê (helbest) / Ferhat Çiftçi, 13
Tornacının Ölümü: Königsberg’de Salâ (öykü) / Ahmet Örs, 14
Risaleyê Xezzeyê (helbest) / Cahit Koytak, 16
Siyasal Arayışlar/Nasıl Yapmalı (makale) / Ümit Aktaş, 17
Senin Evin Neresi (öykü) / Ahmet Örs, 29
Umut ve Karanlık, III (öykü) / Sait Alioğlu, 30
Fazladan İyilik & Köstebek & Sonbahar (şiir) / Ahmet Örs, 37
Cengiz Aytmatov Romanlarında Sosyal Düzen Eleştirisi (makale) / Zeynep Berre Yayla, 38
Eksik Hece, Yırtlaz Zaman (şiir) / Alpaslan Akdağ, 40
Sırat Köprüsünde Bir Küheylan (öykü) /Ahmet Örs, 41
Yurttan ve Dünyadan Küçük İmgelerle Derlenmiş Tur ya da Sinte’li Şiir (şiir) / Yasin Gedik, 43
Trump’ı Kulağından Vuran Kurşun (şiir) / Ahmet Örs, 44
Demokrasiden Medine Sözleşmesine Gitmek (makale) / Ali Bulaç, 45
Ne Çok Çöl (şiir) / İlyas Ünlü, 62
Wergerek û Xwendinek li ser Helbasta Berken Bereh a ‘Herkes Teşiya Emrê Xwe Dirêse’ / Ferhat Çiftçi, 63
Makamat (makale) / Abdulfettah Kilito, 65
Hata Sanatı (makale) / Abdulfettah Kilito, 68
Meslekler-IV, Berberlik (anlatı) / Ahmet Örs, 71
Muhammed İkbal’in Felsefesinde Hayat ve Benlik (makale) / Tuğba Ekinci, 74
Coinler ve Kripto Gözyaşları (öykü) / Ahmet Örs, 79
7 Ekim Marşı (şiir) / Tokad, 80
Kaynak: tasfiyedergisi.net