Connect with us

Haberler

Şişhane’de “Filistin Toprak Günü” Eylemi

Yayınlanma:

-

30 Mart 2024 günü “Filistin Toprak Günü” vesilesiyle “Filistin İçin 1000 Genç Hareketi” Şişhane’de bir eylem düzenledi. Tünel’den Şişhane meydanına yürüyüşle başlayan eylem boyunca İsrail’le yapılan ticaret kınandı; siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiler lânetlendi. Sık sık “Küresel İntifada” çağrısı yapıldı.

Eylem boyunca “İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Gemiler Yürüyor Soykırım Sürüyor, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, Yaşasın Küresel İntifada” gibi sloganlar atıldı.

Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:

76 senedir işgale boyun eğmeyen, 48 sene önce bugün, “Bu toprak bizim!” diyerek işgalin ve işgalcinin üstüne üstüne yürüyen onurlu Filistin halkını ve başta Filistin Halk Kurtuluş Cephesi ve Hamas olmak üzere tüm Filistinli direniş gruplarını ve direnişlerini selamlıyoruz! Dünyanın tüm onurlu halkları, imkânları yettiğince bu mücadeleye omuz vermeye çalışıyor, dört bir yandan işgali ve işgalciyi ifşalamaya ve işgalin karşısında durmaya devam ediyor. Biz de Toprak Gününü anmak, Filistin direnişini bulunduğumuz topraklara taşımak ve aylardır defaatle devam ettiğimiz gibi yerli işbirlikçileri ifşa etmek adına bugün burada buluştuk.

NEHİRDEN DENİZE ÖZGÜR FİLİSTİN!

30 Mart 1976 tarihinde Filistin halkı işgalci siyonist İsrail hükümetinin yeni yerleşim yerleri açmak ve işgali yaygınlaştırmak amacıyla çıkarttığı yasa tasarısına karşı yüzbinlerle birlikte şenlik havasında bir yürüyüş organize etmişti. Filistin halkının onlarca yıldır süren sistematik işgale ve soykırıma bu güçte bir cevap vermiş olması üzerine saldırıya geçen İsrail, 6 sivili öldürdü ve yüzlercesini yaraladı. Filistin halkı o gün bu gündür işgalciye karşı 30 Mart tarihini topraklarını geri alacağı iradesiyle kutluyor.

Aynı iradeyi kuşanan ve 7 Ekim tarihinde işgalcinin yıllardır propagandasını yaptığı duvarların, kubbelerin ne kadar kâğıttan olduğunu bize gösteren direnişi selamlıyoruz.

YAŞASIN KÜRESEL İNTİFADA!

Arkasına ABD başta olmak üzere; tüm küresel emperyalist batıyı alan İsrail, 7 Ekim’den bu yana Gazze’nin her bir köşesini bombalayarak, on binlerce sivili katlederek bu güçlü iradeyi kırmaya çalışıyor. Emperyalistler açısından bu soykırım; bir ileri karakol olarak dizayn edilen İsrail devletinin güçsüz görünmesi ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla meşrulaştırılıyor.

Tüm ideolojik ve zor aygıtlarını devreye sokan emperyalist devletler direnişi ve Filistin halkını öldürülmesi gereken hayvanlar diye niteleyerek soykırımı ve ortaklıklarını gizleyebileceklerini zannediyorlar. Ama onurlu dünya halkları bu uygulamaları Nazilerden hatırlayacaktır.

Türkiye’deki soykırım ortakları ise ya ticaret yaptığını reddediyor ya devletin şemsiyesi altına saklanıyor ya da açıktan soykırım propagandası yapıyor. Aylardır en küçük sermaye grubundan en büyük tekeline kadar ifşaladığımız bu emperyalist ilişki ağının tamamı bu soykırımın ortağıdır ve düşmanımızdır.

İŞBİRLİKÇİ ŞİRKETLER HESAP VERECEK!

Düşmanımız TÜSİAD, üye şirketleri ile birlikte değişen Ortadoğu piyasasında emperyalist pazar bölüşümünde yerini garanti etmek amacıyla İsrail ile olan ticareti devam ettiriyor, işgalcinin nerede bir ihtiyacı varsa ilk koşan soykırım ortağı oluyor.

Düşmanımız Zorlu, 3 elektrik santrali ile işgalciye elektrik sağlıyor.

KATİL İSRAİL, İŞBİRLİKÇİ TÜSİAD!

Düşmanımız MÜSİAD, bir yandan Filistin halkının yanındaymış gibi gözükürken, yardım kampanyaları ve kitlesel yürüyüşler düzenlerken, karşısına dikildiğimizde ticarete devam eden üyelerini uzaklaştıracağını söylerken ticarete ve bir avuç üye patronun sermaye biriktirmesi için soykırım ortaklığına devam ediyor.

Düşmanımız İÇDAŞ, işgalciden aldığı ödüllerle övünüp soykırımın başladığı tarihten beri ticaretini sürdürüyor.

KATİL İSRAİL, İŞBİRLİKÇİ MÜSİAD!

Düşmanımız SOCAR, bir yandan Türkiye’deki en büyük dış yatırımcı olarak devletler arası ilişkileri belirlerken, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı üzerinden Azerbaycan ve Kazakistan petrolünü Türkiye taşımacılığı yoluyla işgalciye taşıyor ve soykırım devam ettikçe karına kar katıyor.

Tüm bunlar yaşanırken, düşmanlarımızın garantörü Türkiye hükümeti ise bir yandan meydanlarda Filistin halkına dua gönderip, kitlesel mitingler düzenlerken diğer yanda ise işgalcinin en büyük destekçilerinden biri. Türkiyeli sermayedarlar, işgal askerlerini iç çamaşırına kadar giydirirken, İsrail’in en büyük meyve sebze tedarikçisi olurken, hükümet uluslararası ticaret anlaşmalarıyla bu işe önayak olup kolaylaştırıyor.

KATİL İSRAİL, İŞBİRLİKÇİ AKP!

Düzen muhalefeti, kendi sandık hesapları için Filistin halkının onurlu direnişini hamaset siyasetlerine meze ediyor. Soykırımcı sermayeyi küçük hesapları gereği direkt olarak karşılarına almaktan aciz oldukları için, Filistin halkının sesini bu topraklara taşıyanları görmezden geliyor veya bu bağımsız inisiyatifleri içermeye çalışıyor. Bir yandan 7 Ekim’den sonra Hamas’a “terörist” diyenler, bugün çıkarları uğruna “Ticareti kes!” çağrısında bulunuyor.

Öte yandan şunu da vurgulamalıyız ki Türkiye’nin İsrail’le normalleşme politikalarında fail olan ya da buna sessiz kalan siyasi figürler, bugünkü muhalefet siyasetlerine bizi ve Filistin davasını alet edemezler!  Kendi sandık hesaplarınız uğruna tutturduğunuz dille ellerinizdeki kanı da bugüne dek yaptıklarınızın izlerini de halktan silemeyeceksiniz! Tebriklerinize, “alnımızdan öpmeleriniz”e ihtiyacımız olmadığı gibi siyasi çıkarlarınıza âlet olmayı da reddediyoruz!

İŞBİRLİKÇİ SERMAYE HESAP VERECEK!

Bahsetmiş olduğumuz tüm bu emperyalist ablukaya, kesintisiz soykırıma rağmen Filistin halkının onurlu direnişi kırılmıyor, kırılamıyor! Filistin halkı elbet işgalciyi Gazze’nin her bir karışında yenilgiye mahkûm edecek ve işgalciyi defedecektir! 76 yıldır parça parça işgal edilen, sivil yerleşimciler tarafından yağmalanan topraklarını geri alacak! Tüm dünyada ayağa kalkan onurlu halkların iradesi bu ablukayı da dağıtacak, zafer direnen Filistin halkının olacaktır!

Nehirden Denize özgür Filistin!

BİRRÛH, BİDDEM, NEFDÎKE YÂ GAZZE!

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Üsküdar’da Asgari Ücret Eylemi: Açlık Sınırı da Yeni Asgari Ücret de 22 Bin Lira! (video haber)

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği, 01 Ocak 2025 çarşamba günü Üsküdar sahilde bir eylemle “kölelik ücreti” olarak değerlendirdikleri asgari ücret uygulamasını protesto ederek “hakça bölüşüm, adil paylaşım” çağrısında bulundu ve ekonomi politikalarını protesto etti.

Eylem boyunca “Asgari Ücret Köleliktir, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Allah Adaleti Emreder, Irkçılık Değil Dayanışma, Emekçiler Köle Olmayacak, Yoksulluk Büyüyor Açlık Derinleşiyor, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Kahrolsun Faizci Köle Düzeni, Sömürücü AKP Hesap Verecek, Emekliler Ölüme Terk Edildi, Aileler Yoksul Öğrenciler Aç” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs’ün bir konuşma yaptığı eylemde topluluk adına Meryem Karayıl ile Burak Çelik’in okuduğu açıklamanın tem metni şu şekilde:

ASGARÎ ÜCRET KÖLELİKTİR, KÖLELİK DÜZENİNE SON!

Bismillahirrahmanirrahim,

 Kıymetli dostlar,

Bugün 1 Ocak. 2025’in ilk günü…

Her zaman olduğu gibi yine meydanlardayız.

Yıllar geçiyor ancak ülkede adaletsizlikler bitmiyor.

Yoksullardan, ezilenlerden yana bir iyileşme olmuyor.

İşçinin, emekçinin, esnafın, köylünün, alın teri ve emeğin lehine bir gelişme yaşanmıyor!

Biliyorsunuz, 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücret birkaç gün önce açıklandı.

Egemenler tarafından “Asgarî Ücret Tespit Komisyonu” adında, her sene olduğu gibi bir tiyatro sergilendi.

Hükümet ve patronların sayısal üstünlüğü ile sarı sendika sessizliği arasında yürütülen göstermelik müzakerelerde 2025 yılında geçerli olacak asgarî ücret belirlendi.

Komisyonun belirlediği ve 2025 yılı için geçerli olacak asgarî ücreti cumhurbaşkanı Erdoğan 22 bin 104 lira 67 kuruş olarak açıkladı.

 İstanbul halkı!

Asgarî Ücret denen uygulama, kapitalist sömürü düzeninin köleci karakterinin açık ve somut örneğidir.

Evvelâ bu uygulama ile, kapitalist işleyişle hesaplaşılması gerektiğini vurgulayalım.

İnsan onur ve haysiyetini ayaklar altına alan, köleciliği dayatan bu düzen, kendini asgarî ücret dayatması ile gösteriyor.

Biz bu dayatmaya, kapitalizmin yıkıcılığına, devlet ve sermayenin ortaklaşa emek ve haysiyet düşmanlığı yapmalarına karşı adaletten ve dayanışma cephesinden yana duruyoruz.

Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini savunuyoruz.

Emek ve haysiyet mücadelesinin bu ilkeye tutunarak mümkün olabileceğini haykırıyoruz.

 Kapitalist sömürü düzenine karşı duran vicdanlar!

TÜİK’in sahte enflasyonu bile yüzde 47’nin üzerindedir.

Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG’ın tespitlerine göre ise enflasyon yüzde 87 seviyesindedir.

Aradaki farka dikkatinizi çekmek isteriz.

TÜİK verilerinin gündelik hayatla ne kadar uyuşup uyuşmadığının takdirini siz halkımıza bırakıyoruz.

Temel ihtiyaçlarınızın fiyatlarının ne kadar arttığını sizler çok iyi biliyorsunuz.

Biliyor ve görüyoruz ki TÜİK, türlü numaralarla bu maliyetlerin gerçek oranlarını gizliyor.

Ne yaparlarsa yapsınlar hakikati örtemezler.

Güneş balçıkla sıvanmaz.

Yoksulluğu, pahalılığı, sömürüyü asla gizleyip saklayamazlar!

 Emeğin dostları,

Halkımız barınma, eğitim, sağlık gibi temel haklara ulaşmakta zorlanıyor.

Kapitalist sömürü düzeni nefes almayı bile halkımıza çok görüyor.

“Kriz” denilen yıkım süreçleriyle emek ve alın teri yağmalanıyor.

Emek ve alın terinin yağmalanması yetmiyor tabiat talan ediliyor!

Ayakta kalmakta, yaşamakta zorlanan halkımızın tam köleleştirilmesi için devlet-sermaye işbirliği tam gaz ilerliyor.

 Kıymetli halkımız,

Açık ve net bir tablo çizelim:

70-80 metre karelik evlerin ortalama kirası artık en az 20 bin liradır.

Ulaşım maliyetleri kat kat artmıştır.

Aileler, çocuklarının eğitim süreçlerindeki masraflarını karşılayamamaktadır.

Anne-babalar, evlatlarını uzak şehirlerdeki üniversitelere gönderemedi.

Öğrencilerin barınma sorunu zirveye çıkmış durumda! Sırf bu nedenle pek çok öğrenci istediği üniversitelere kayıt yaptıramadı.

İstanbul Plânlama Ajansı’nın araştırmasına göre İstanbul’daki bir üniversite öğrencisinin aylık maliyeti geçen eğitim-öğretim yılına göre yüzde 57 artarak 22 bin liraya çıktı.

Bu rakam, sendikaların bekar bir işçinin yaşam maliyetiyle ilgili araştırmalarına paralellik göstermektedir.

Okul kantinlerinden bir tost alıp yiyebilen bir öğrencinin şanslı addedildiği dönemlerden geçiyoruz.

Çocuğunu servise vermek zaten pek çok aile için lükstü; şimdi bu, çok daha uzak bir ihtimal!

Şehir içi, şehirler arası ulaşım halkımıza adeta hapishane hayatını dayatıyor.

Ekonomik yetersizlikler, halkımızın tedavi imkânlarını ellerinden alarak sağlık sorunlarını derinleştiriyor.

Kültürel ilgiler artık tümüyle lüks kabul ediliyor. Kitap fiyatları başını alıp gitmiş durumda!

Şimdi size tekrar soruyoruz:

Açlık sadece gıdayla ilgili bir durum mudur?

Barınma, sağlık, ulaşım, eğitim, kültür alanlarındaki açlıktan bahsetmeye bu ülkede sıra bile gelmiyor!

Resmi gıda enflasyonu yüzde 48,57 iken dar gelirlinin gıda enflasyonu 86,2’dir!

TÜİK verileri üzerindeki şaibe sürüyor. TÜİK, yargı kararına rağmen madde fiyat listesini yine açıklamadı.

Açlık sınırı 22 bin lira seviyesine ulaşmıştır.

İşte emekçilere, milyonlarca aileye ancak açlık sınırını lâyık gördüler!

İstanbul halkı; siz bu vicdansızlığa razı mısınız?

Yoksulluk sınırı 67 bin liraya dayanmıştır.

Çalışanların en az yarısı asgarî ücretle çalışıyor arkadaşlar.

7 milyondan fazla kişi bu kölelik ücretine tâbîdir.

Yine çalışanların yüzde 22’si asgarî ücrete bile erişemiyor.

Bu ne demek biliyor musunuz?

En az 1,5 milyon insan kölelik ücreti bile alamıyor!

Bir de başta sınırsızca sömürülen mülteci emeği olmak üzere kayıtlara geçmeyen sayısız emekçinin çok daha kötü durumu var!

Daha da korkunç olanı ise emek ve ekmek mücadelesinde her yıl en az 2 bin işçi kardeşimiz iş cinayetlerine kurban gidiyor!

Bu büyük katliamın nasıl oluyor da üzeri örtülüyor!

Ezilenlerin, yoksulların, emek ve alın terinin yanında hizalanan kardeşlerimiz! 

Bütün bu müfsit sosyal ve ekonomik koşullarda iktidar ve sermayenin yoksul kitlelere reva gördüğü şey köleliğin sürmesi değil, daha da pekişmesidir.

Yapıp ettiği bütün eylemleriyle bunu göstermektedir.

Sahte enflasyonun bile yüzde 47 olduğu, temel ihtiyaçların karşılanamadığı bir sosyal tabloda asgarî ücrete, hem de bir yıl geçerli olmak üzere yüzde 30 zam yapmıştır:

22 bin 104 lira, 67 kuruş!

Bu ücret zaten ancak 2025 ocak ayının sonunda emekçinin eline geçecek ve şimdiden açlık sınırında olan bu rakam o zamana kadar epeyce eriyecek ve bu enflasyon ortamında birkaç ay içinde açlık sınırının oldukça altına düşecektir.

Bu, köleci düzenin fâsit döngüsüdür!

Bu döngüyü kırmak da elbette bize düşmektedir.

Arkadaşlar!

Milyonlarca emekli çok çok düşük maaşlarıyla adeta ölümü arar hâle getirilmiştir.

Yıllarca çalışıp didinerek emekli olanlar için hayat artık çekilmez bir işkencedir.

2019’da ortalama emekli aylığı en düşük emekli aylığının 2 katı iken 2024’te yüzde 16 fazlasına gerilemiştir.

Tıpkı asgari ücrette olduğu gibi emekli aylıklarını da en dipte eşitlediler!

Şimdi hükûmet en düşük emekli aylıklarının 15 bin lira seviyesine yükseltileceği vaadini yaymaya çalışarak sözüm ona lütuf pompalamaktadır!

15 bin lira bakanların, patronların bir öğün yemek parasıyken bu oranları ailelere bir aylık geçim için teklif ediyorlar!

Böyle bir arsızlık ve utanmazlığı reddediyoruz!

Kıymetli dostlar!

Sermaye sahipleri tarafından mülteci emeği sınırsızca sömürülmektedir.

Egemen dünya düzeni, coğrafyaları talan ederek halkları mültecileştirmektedir.

Yaşama tutunabilmek için oradan oraya savrulan sığınmacıların çaresizliğini kullanan kapitalist zalimler; uzun çalışma saatlerini, zorlu çalışma koşullarını ve çok çok düşük ücretleri güvencesiz ve sosyal haklarından mahrum mülteci emekçilere dayatmaktadır.

Bu insanlık dışı uygulamalar yetmezmiş gibi sığınmacılar, kim oldukları bilinen ırkçı çevrelerin linç girişimlerine maruz kalarak katledilmekte, ev ve iş yerleri yağmalanmaktadır.

Hâlbuki hesap, yerli-sığınmacı demeden hepimizi sömüren yerel ve küresel kapitalist düzenden sorulmalıdır.

Öfke, o sömürücü zalimlere yöneltilmelidir.

En alttaki savunmasız insanlara yapılan saldırılar başka bir zulümdür ve gerçek zalimin işine yarar!

Ezilenler dayanışma içinde olmalı, kendilerini birbirlerine kırdırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.

Emeğin dostları,

Kapitalistlerin hizmetindeki siyasal düzenin temsilcisi AKP iktidarı, memleketin bütün kaynaklarını yerel ve küresel sermayeye aktarmak için çırpınmaktadır.

Halkın ve ülkenin sırtından servetine servet katan bu asalak zümre, AKP’nin yüksek faiz cenneti yaptığı Türkiye’de yoksuldan zengine servet transferinin yarattığı sonuçların keyfini sürmektedir.

Bir yandan finansal yağma; diğer yandan neoliberalizmin dağ-taş, nehir-ova, ırmak-göl demeden sınırsız talanına açılarak delik deşik edilen Anadolu coğrafyası bize, azgın sermaye düzeninin fotoğraflarını sunmaktadır.

Bugün Anadolu’nun dört bir yanı yaylasını, ormanını, merasını, dere ve ırmaklarını savunan; ölüm ve yıkıma karşı hayatı müdafaa eden halkımızın direniş haykırışlarıyla inlemektedir!

Yoksullaştırılmış halkımız vergi sağanağı altında perişan olurken büyük şirketlerin devâsâ vergi borçları silinmektedir.

Filistin’de katliam yapan İsrail’le ticaret rekor seviyelerde sürdürülerek sermaye ve devlet şirketleri kan ve katliamdan beslenmektedir.

TÜİK verilerine göre 2023 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre artarak yüzde 50’ye ulaşmış; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay daha da azalarak yüzde 6’nın altına inmiştir.

Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!” diye tasvir ettiği bu sömürü tezgâhı işte böyle işlemektedir!

Kardeşler,

Bütün bu köleci, ifsat tablosuna karşı teklifimiz nedir?

Konuşmamızın başında da belirttiğimiz gibi “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesi şiârımız olmalıdır.

Allah, insanlar ve diğer bütün canlılar için sayısız nimet yaratmıştır.

Peki, problem nereden kaynaklanmaktadır?

Egemen sınıfların herkes için yaratılan nimetlere el koymasından elbette!

Yani hırsızlar, örgütlü hırsızlık düzenleri, örgütlü soyguncular bütün herkesten ve tabiattan çalmaktadır.

Devletler ve sermaye el ele vererek herkesin olması gereken nimetlere el koymaktadır.

Teklifimiz tabiatı ifsat etmeden üretmek; üretileni, Allah’ın herkes için verdiği nimetleri hakça bölüşmektir, adil bir şekilde paylaşmaktır.

Teklifimiz, rekabet temelli kapitalizme karşı dayanışmayı temel ilke kabul etmektir.

Kıymetli halkımız,

2024 bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan pay 1 trilyon 254 milyar liradır.

Bu büyük pay, çoluk çocuk ve yetişkiniyle yoksul halkımızdan çalınarak faiz lobisine ikram edilmiştir.

Bu örnekle kendini gösteren servet transferi bu düzenin karakteridir.

2025 bütçesinden faiz ödemeleri için plânlanan pay ise 1 trilyon 950 milyar lira olarak hesaplanmıştır.

Yüksek enflasyon ve vergi üstüne vergilerle halkı canından bezdiren; sermaye sahiplerinin değil de emekçilerin ücretlerine göz diken, alın terini yağmalamak için türlü numaralar çeviren bu zam, sömürü, yağma düzenine karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.

Siyasetçisi ve sermayedarıyla egemenler zevk ü sefa içinde yaşarken, lüks uçak ve otomobilleriyle keyf ederken okullara aç giden çocuklarımıza bir öğün bulunamıyor!

Bütün şatafat ve israf, “itibardan tasarruf olmaz!” denilerek halkın kesesinden yapılıyor.

Emperyalistlerin NATO zirvesi için devlet kafilesi ABD’ye 5 uçakla gitmiştir.

UEFA şampiyonasına, Bakü’deki iklim değişikliği zirvesine yüzlerce kişi götürülmüştür.

İktidarı sınırsızca destekleyen yayın merkezlerine reklam kılıfı altında akıl almaz oranlarda para transferi yapılmaktadır.

Böylece kemer sıkma politikalarının ve tasarruf genelgelerinin sadece yoksul halka dönük olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır!

Bankalar, holdingler büyürken esnaf batıyor, küçük köylü yok oluyor, işçiler her ay yüzlercesiyle iş cinayetlerine kurban gidiyor!

Emekten, alın teri ve dayanışmadan yana duran dostlar,

Sermaye düzeninin müfsit, sömürücü ve köleci dayatmalarına karşı yan yana duralım!

Âlemlerin rabbi olan Allah kimseyi kimseye “efendi” olarak yaratmamıştır.

Kimileri açlık ve yoksullukla mücadele ederken kimileri çaldığı, gasp ettiği nimetleri stoklayarak, çitleyerek huzur ve zenginlik içinde yaşayamaz!

Haysiyet mücadelesi veren herkes bu işleyişe çomak sokmalıdır, adalet için haykırmalıdır, ifsada geçit vermemelidir.

Şüphesiz ki Allah ifsat edenleri, zalimleri sevmez; adaleti emreder!

Tekrar tekrar haykırıyoruz:

Egemenlerin emekçiye 22 bin lirayı lâyık gören zam, sömürü, yağma düzenine itiraz edelim!

Emeğinin, alın terinin karşılığını alamayan, ürünleri yağmalanan çiftçilerimiz traktörleriyle yollara, meydanlara çıkarak mücadelesini yükseltiyorlar!

Aylardır haysiyet mücadelesi veren Polonez işçilerinin direnişi örneğinde olduğu gibi emekçiler “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârını ülkenin dört bir yanında haykırıyorlar!

Hâl-i hazırımızı, geleceğimizi, tabiatımızı yağmalayan; gençlerimizi geleceksiz bırakan; emeklilerimizi ölmüşten beter eden; alın terini değersizleştirip sermayeye peşkeş çeken; çalışırken köleleştirdiği emekçileri iş cinayetleriyle hayattan koparan; halkımızın bir bütün hâlinde yaşam umudunu öldüren zalim düzen, biz itiraz etmezsek daha da pekişecektir.

Bu sömürü çarkını ancak adalet ve eşitliği hedefleyen ıslah mücadelesini yükselterek kırabiliriz.

Asgari ücret köleliğini ve köleci düzeni reddedelim; emek ve alın terine düşmanlık yapan bütün organizasyonları dağıtalım!

İnsan onur ve haysiyetini Beled Sûresi 13. ayette “Fekkü Raqabe!-Kölelere Özgürlük” beyanıyla işaret edilen güzergâhı takip edip bu sömürü düzenine “Hayır!” diyerek savunabiliriz.

Şüphesiz ki Allah eşitlik ve adaleti emreder; kötülüğün her çeşidini yasaklar, lânetler!

 

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

Devamını Okuyun

Haberler

Tasfiye Dergisinin 57. Sayısı Çıktı

Yayınlanma:

-

“Direnen Edebiyat” mottosuyla yayımını sürdüren Tasfiye Edebiyat-Düşünce Dergisi, 20 yaşını tamamladı ve 21. yılına 57. sayısıyla girdi.

2004 yılında Ekim-Kasım tarihli sayısıyla yayın hayatına başlayan Tasfiye, yayın periyodundaki bazı aksamalara rağmen 57. sayısına ulaştı.

  1. sayının önsözünde yer alan giriş yazısı şöyle:

“Tasfiye’nin ilk sayısından bu yana tam yirmi yıl geçti.

2004’ün sonbaharında başlayan yolculuk, düşe kalka bugünlere kadar geldi. Kimi zaman coşkulu dönemleri oldu Tasfiye’nin kimi zaman suskun… Zaman zaman kesintiye uğrasa da yayımı, devrimci bir damar olarak hayatın, direniş ve mücadelenin, duruş ve fikriyatın bağlantılı mecralarında rehberlik etmeye, dinamizm üretmeye devam etti.

Tasfiye, 20 yaşını 57. sayısıyla tamamlayıp 21. yılına adım adım atıyor. Ne mutlu!

Geride kalan yirmi yılda pek çok özel sayı, pek çok dosya ile çıkageldi Tasfiye. Yoksulların, ezilenlerin, hürriyeti gasp edilenlerin şiirini, öyküsünü üretmeye çalıştı. Direnişin teorisine katkıda bulunmaya gayret etti.

Dijital çağda basılı yayıncılığın yaşadığı güçlük ve çelişkiler ehlinin malumudur. Hangi şartlar egemen olursa olsun Tasfiye, inşallah her iki mecrada da vâr olmaya devam edecek; direnen edebiyat ve fikriyatın sağlam bir merkezi olma iradesine sımsıkı tutunacak!”

Tasfiye’nin 57. sayısının içeriği şu şekilde:

Filistin’e Edebiyatla Bakmak / Mehmet Ali Başaran, 3

Ölmeliysem Bir Mesel Olsun Bu Ölüm (şiir) / Rifat el-Arir, 5

Yüreğimizde Taze Bir Yara (konuşma) / Nazlı Nesibe Kılıçoğlu, 10

Kemah Kafede Cemal Şakar Abiyle (şiir) / Ahmet Örs, 12

Helbesta Qurbanê & Destpêka Şidayî/Hunera Mirinê (helbest) / Ferhat Çiftçi, 13

Tornacının Ölümü: Königsberg’de Salâ (öykü) / Ahmet Örs, 14

Risaleyê Xezzeyê (helbest) / Cahit Koytak, 16

Siyasal Arayışlar/Nasıl Yapmalı (makale) / Ümit Aktaş, 17

Senin Evin Neresi (öykü) / Ahmet Örs, 29

Umut ve Karanlık, III (öykü) / Sait Alioğlu, 30

Fazladan İyilik & Köstebek & Sonbahar (şiir) / Ahmet Örs, 37

Cengiz Aytmatov Romanlarında Sosyal Düzen Eleştirisi (makale) / Zeynep Berre Yayla, 38

Eksik Hece, Yırtlaz Zaman (şiir) / Alpaslan Akdağ, 40

Sırat Köprüsünde Bir Küheylan (öykü) /Ahmet Örs, 41

Yurttan ve Dünyadan Küçük İmgelerle Derlenmiş Tur ya da Sinte’li Şiir (şiir) / Yasin Gedik, 43

Trump’ı Kulağından Vuran Kurşun (şiir) / Ahmet Örs, 44

Demokrasiden Medine Sözleşmesine Gitmek (makale) / Ali Bulaç, 45

Ne Çok Çöl (şiir) / İlyas Ünlü, 62

Wergerek û Xwendinek li ser Helbasta Berken Bereh a ‘Herkes Teşiya Emrê Xwe Dirêse’ / Ferhat Çiftçi, 63

Makamat (makale) / Abdulfettah Kilito, 65

Hata Sanatı (makale) / Abdulfettah Kilito, 68

Meslekler-IV, Berberlik (anlatı) / Ahmet Örs, 71

Muhammed İkbal’in Felsefesinde Hayat ve Benlik (makale) / Tuğba Ekinci, 74

Coinler ve Kripto Gözyaşları (öykü) / Ahmet Örs, 79

7 Ekim Marşı (şiir) / Tokad, 80

Kaynak: tasfiyedergisi.net

Devamını Okuyun

Haberler

Mehmet Ali Başaran’dan Yeni Kitap

Yayınlanma:

-

Yeni Pencere yazar ve editörlerinden avukat Mehmet Ali Başaran beş yılın ardından “Sevimli Türkçe Sözlük” adlı yeni kitabıyla çıkageldi.

“Kırk Kelime Üzerine Deneme” alt başlığını taşıyan kitap deneme türünün enginliği içinde türler arasında salına salına yürüyor. 10 yaş üzeri tüm okurların keyifle eşlik edebileceği bir yürüyüş bu.

Yazar, 40 yaşın eşiğini 40 kelimenin elinden tutarak geçiyor. Çocukluk hatıralarına, çocuklarının koşturmacası da dahil oluyor.

Kitabın adı gibi sevimli kapağını Zişan Özeke hazırladı. Murat Kurtuldu dizgisini yaptı. Ahmet Örs de son okumayla üstüne başına çekidüzen verdi.

Yazarın altıncı kitabı Sevimli Türkçe Sözlük, kitapyurdu.com sitesinden edinilebiliyor.

Haber: Nazlı Nesibe Kılıçoğlu

Devamını Okuyun

GÜNDEM