Videolar
Mücahid Sağman: Yeni Bir Paradigma Üreterek Vâr Olma Tartışmasını Başlatmalıyız

Yayınlanma:
2 yıl önce-
Özgür Yazarlar Birliği seminerlerinde 05 Kasım 2022 cumartesi günü Mücahid Sağman, “Post İslamcılık: Vaz Geçiş mi? Vâr Oluş mu?” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi.
Programdan notlar şu şekilde:
Yeni bir süreç, yeni bir dönem demek… Yeni bir kırılma dönemindeyiz şimdi de. Belli dönemler politik kırılmalardır, belli dönemler sosyolojik kırılmalardır. Bugün genel bir kırılma dönemindeyiz.
Kırılma dönemlerini net tanımlayamamak ve getirdiklerini net tanımlayamamak, bugünkü İslamcılığın sorunlarından biri.
Tartışmalar bir sonraki aşamada neyin olacağını bulmada önemli bir role sahip.
İslamcılık da kendi bâbında kırılmalar yaşadı.
Post İslamcılık – Oliver Roy, İslamcılığın öldüğünü söylüyor.
150 yıl önce İslam dünyasının, bir siyasal algı biçimi olarak eksikliğine vurgu yapılıyordu. Dindarlığı oluşturan varsayımlarda eksiklikler yoktu. Onlar peygamberin vefat ettiği günden beri tartışılıyor.
Fakat olayın siyasal paradigma boyutunda sıkıntılar var, güçlü ve zayıf olduğunuz zamanlar var.
Modernleşme dediğimiz süreçte – Kopernik devrimi şöyle bir kırılma yapmıştı: Batı için 1600-700’lere kadar, bir tanrı, bir de temsilcisi var, İsa. Yani tanrının temsilcisi, tanrının neredeyse bütün vasıflarını taşıyan biri. Evrenin merkezi dünyaydı Kopernik’e kadar o yüzden. Sonra, merkezin dışarıda olduğuna dair tartışmalar… Güneş merkezli. Eğer dünya merkezli değilse, “İsa merkezli de değil”e geliyor mesele yani.
Bu aslında Müslüman dünyanın da karşılaştığı bir denklemin sonucu. 80lerin-90ların İslam devleti tartışması, böyle bir tartışma. Devlet ne kadar Allah’ın hükmünün geçtiği bir otoritedir vb.
Kendini var etmek zorunda olan tartışmalardı bunlar 1600-1700lerde.
Devlet-toplum-halk tartışmalarında parçalarının ortaya çıktığı dönemdi.
1800’lerde, Cemalettin Afgani, iki boyutlu bir tanımlama yapıyor.
Gelenek dediğimiz şeyin ıslahı. Çünkü gelenek, nötr bir kavramdır. Tarihsel olarak yaşadığımız, algıladığımız her şeyi temsil eder. Hatta medeniyet kavramının, kültür kavramının üretiminde de böyle bir süreç var. Medeniyet dediğimizde de olumsuz kavram atfetmezsiniz.
Modernitenin yarattığı yeni dünyaya karşı bu kadar refleksif davranamazsınız ama antiemperyalist bir direniş sergilemelisiniz, kültürünüzden kopmadan.
Geleneği ıslah etmelisiniz.
Hem geçmişe hem geleceğe söz söyleme gücünü hiçbir zaman üretemedi İslamcılık. O yüzden Afgani’nin böyle bir önemi var. Bulunduğu anı geçmişle kıyaslayarak serzeniş hali var.
Ama bu iki boyut, bugün ne ortaya çıkarılacak, bunu çıkaracak arka plânda ne olacak.
İslamcılık, Afgani ile başlayıp onunla ölen bir süreçtir, bu bağlamda.
Tekil isimler var arada ama böyle bütünsel olarak ikili bir bağlamda inşa etmeyi Afgani’den sonra göremiyoruz.
İran devrimi kritik bir aşama. Çok da İslamcı sayamayacağımız bir kitle, kırılma yaşıyor.
79’lara kadarki muhafazakârlık, sola karşı bir bagaj, set olarak kullanılmıştır.
Metin Yüksel, Sedat Yenigün gibi temel iki isim ortadan kaldırılarak, 80 sonrası da iktidarın zeminini oluşturmak üzere kullanılmıştır İslamcılık.
İran devrimi, darbe… O sürece kadarki İslamcılığın içindeki emeği heba etmeden söylüyorum, o zamana kadarki muhtemel bir sola karşı kullanılan İslamcılık, 80’lerden sonra marjinalleştirilerek, muhafazakârların yönettiği bir iktidara zemin hazırlamıştır.
Üsame bin Ladin bir farklılık getiriyor, bu savaşı burada yapalım, diye batıyı işaret ediyor.
80 sonrası marjinal söylemleri kullananları, bir şekilde batıya göç etmiş Müslümanların varlığıyla kurmuş bir denklem var.
İran’daki devrim sonrası İslam dünyasındaki artan özgüveni kendisine güç edinen bir bağlam var.
Bu bağlam bir şekilde marjinal bir söylemle, uluhiyeti ve sınırları belirlenememiş bir çatışma başlatıyorlar.
Devlet meselesini tarihsel kökenleriyle anlamamız lazım. Abdurrahman Arslan diyor ki, tanrı inancımız, bu coğrafyada, Müslümanların daha çok yaşadığı bölgede, içkin bir tanrı inancı vardı. Kuralların vb. süreçlerin sokakta oluştuğu bir tanrı inancı vardı. Bugün aşkın bir tanrı inancı var. Öte dünyada olan. O aşkın ilahın buradaki işlerini yapan Müslüman profiller var.
Sınıfsal olarak ruhbanları olarak, onun işlerini yöneten insanlar var.
Nesne-özne ilişkisinden ziyade, doğayla çatışmadan, birlik olarak yaşama vardı doğayla.
Ulusla birlikte, ben ve öteki kavramları ortaya çıkmıştır. Ben ve öteki ilişkisiyle devlet ortaya çıkmıştır.
Post İslamcılık meselesi bizim için, İslamcılığın ortalama ürettiği cevaplar ne olacak tartışmalarıyla yürüyor.
Roy, İslamcılık öldü diyor.
Tarih bitti – eğer yeni bir arayış olmayacaksa, Arap baharı gibi olaylarla demokrasi yerleşecekse İslamcılık ölmüştür.
99’daki makale: iyi üniversiteleri bitiren ya da buralarda okuyan Arap gençleri, radikalize olarak ülkelerine geri dönüyorlar? Gördük ki, 2001 saldırılarını yapanlar iyi eğitimli adamlar. O demokratik ülkelerden kaçarak burada o dünyanın varlığının imkânını tartışıyorlar.
2000’lerden itibaren estirilen o demokratik ortam daha faşist bir zemine bıraktı burada da.
İslamcılık sonrası – artık bu kırılma aşamalarında kendilerinden önceki kullanılan anlamlarında kullanılamaz.
Bugünün dünyasıyla muhatap olan insanlar yeni kavramları üretmeli.
Ana paradigmanın ürettiği kavramı kullanırsınız yoksa.
Heidegger, insan kavramını kullanmıyor. Yoksa bu paradigmanın içinde kalarak konuşurum, diyor.
Sonra bırakıyor bunu. Çünkü insanlığın başından beri kullanılan şeyler bunlar.
Yeni bir paradigma üreterek var olma tartışmasını başlatmalıyız.
Güçlü bir kavram çerçevesinin tartışılması gerektiğini düşünüyorum İslam dünyasında.
3 kavram:
Akıl
Bilgi: 90larda bunu tartıştı İslam dünyası
Perspektif: batının bugünün dünyasını inşa ederken kurduğu perspektif.
Aklın yerine tahayyül eksenli bir çerçeve oluşturulabilir. Tahayyül, çerçevesi belirlenmemiş, sınırsız tartışma evrenine karşılık gelebilecek kavram.
Bilgi yerine, dil kavramı konuşulmalı. Anlam dünyamızı geliştiren şey dildir. İslam dünyası bugün, Müslüman bilgi kavramı yerine dili merkez almalı.
Perspektif yerine estetiği inşa etmek.
Aslında, sırtımızı yasladığımız mekânsal bir bütünlüğümüz yok.
Kabe, bir merkez inşa eder.
Musa’nın kıssası anlatılan bir kıssa zaten. Ama Kur’an, “Allah Musa’ya dedi ki-, Allah şunu dedi ki” diyor, olayın merkezinde Allah var. Dinin temel olayı Allah üzerine inşa edilir. Merkezde Allah olması, tek eksende hareket etmek anlamına geliyor.
Hacc’ın böyle bir metaforu var.
İslam dünyasının böyle bir merkez problemi var bugün. Belli bir mekân yok.
Modernlikte bilim atomu merkeze koydu. Sonra atom da parçalanınca, post modernizmde merkezsizlik ortaya çıktı. Bir evin olmaması.
Haliyle, kardeşlik vb. gibi soyut kavram anlamını yitiriyor.
Kendi evimizi inşa edemediğimiz için, kendi kavramlarımızı da inşa edemiyoruz.
Son elli yılın İslamcılık tartışmaları, devlet merkezli tartışmalarıdır. Devlet dışında bir tartışma üretemediğimiz için, devletin içinde olanlar da dışında olanlar da devlete hizmet ediyor.
Temel kavramların gerçekçi bir bağlamda yeniden inşa edilmesi gerekiyor.
Üçüncü yol tartışmaları – muhalefetin ve iktidarın dili dışında tartışamıyoruz. Kadın, Kürt meselelerini devlet bağlamı dışında tartışamıyoruz.
İslami bir değer olarak inandığımız bütün kavramları yeniden masaya yatırmalıyız.
İslam’ın temeli ailedir, mesela. Öyle midir? Kullandığımız böyle merkezi kavramların içlerini gerçekten biz mi oluşturduk yoksa başka kaynaklar tarafından inşa mı edildi?
Ali Şeriati’nin batılı paradigmanın dışına çıkarak konuşmaya çalışması mesela, özgün bir dokunuştu.
Doğru soruları sormak asıl mesele. Antik Yunan felsefesine dönüş var şu dönemde. Bu krizden dolayı. Ama krizler, üretim için bir fırsattır, yeni bir paradigma inşası için. Fakat İslam dünyasının yeni paradigmalar üretememesi sorun şu an. Sembolik düşünce biçimlerinin dışına çıkmak için uğraşıyor İslam ama bugün öyle değil. Önder figürler mesela sembol haline geliyor. Günlük hayat semboller üzerine kurulu.
Sembollerden vazgeçip, dinin tartışmalara çok müsait canlı bir zemin olduğunu fark etmemiz lazım. Normal konulara dair bir şey dediğinde peygamber, toplumsal zemin onunla tartışmaya müsait bir zemindi. Toplumsal hayatta tartışılması, özerk bir hayattı. Artık, İslam dünyasında tartışılmaya müsait olmayan binlerce konu üretildi. Tartışma konuları, önemine ve coğrafyasına göre inşa edilebilirdi. Artık öyle değil. Bugün, tartışan isimlerin mesela batıyla problemi yok. Orayla problemi olan adam da burayla ilgili statüko üretiyor.
Örgütlü hareketliliği üreten düşünce olmadığı için örgütlülük yoktur. Eğer bir toplumda kimse emekten yana hareket etmiyorsa, toplumun zihninde teorik olarak bir karşılığı olmadığı içindir. Bir tartışma yoksa zihinlerde, pratikte vuku bulması beklenemez. Olursa da statüko üretir.
Notlar: Melike Belkıs Örs
Yorumlayın
-
ÖYB’de “Bölgesel ve Küresel Karşılıklarıyla Aksâ Tûfânı Süreci” Paneli Düzenlendi
-
ÖYB’de Abdurrahman Arslan’la Filistin Söyleşisi
-
Eminönü’nde “Açlık Çoğunluktadır” Eylemi: Zam, Sömürü, Yağma Düzenine Hayır!
-
M. Ali Başaran – Mücahid Sağman: Filistin Meselesinin Küresel Karşılıkları
-
İrfan Yalçınkaya’dan “Ercüment Özkan’ın Ufku” Söyleşisi
-
Tokat’ta “Emperyalist-Siyonist Kuşatma ve Katliama Karşı Somut Adımlar” Eylemi
Videolar
Kürt Meselesinde Yeni Süreç: İmkânlar ve Riskler – Reha Ruhavioğlu (video)

Yayınlanma:
2 gün önce-
Şubat 19, 2025
Özgür Yazarlar Birliği, araştırmacı-yazar Reha Ruhavioğlu’nun konuşmacı olduğu “Kürt Meselesinde Yeni Süreç: İmkânlar ve Riskler” başlıklı bir program tertip etti.
Reha Ruhavioğlu’nun Devlet Bahçeli’nin çıkışıyla başlayan yeni sürecin temel motivasyonlarını, bu yeni sürecin Suriye ve Ortadoğu’daki son gelişmelerle ilgisini, önceki süreçlerden farklarını; bunların yanı sıra sürecin sunduğu imkân ve taşıdığı riskleri tartıştığı program, video kaydından takip edilebilir.

Filistinlileri Mısır ve Ürdün’e sürüp Gazze’yi işgal etmeyi plânlayan yeni ABD başkanı Trump’a tepkiler devam ediyor. Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği de Üsküdar Mimar Sinan Meydanında bir eylem düzenleyerek Trump’a tepki gösterdi.
Filistin’e Özgürlük Platformundan Şenol Karakaş’ın Türkiye’nin NATO’dan hemen çıkması gerektiğini vurgulayan konuşmasıyla başlayan eylem, Meryem Karayıl’ın topluluk adına okuduğu açıklamayla devam etti. Aynı açıklamanın İngilizcesini ise Melike Belkıs Örs okudu. Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs ise “1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti çerçevesinde varılacak bir barış ” talebini eleştirdi ve bunun büyük bir emperyalist-Siyonist tuzak olduğunu söyledi.
“Siyonizm Yenilecek Direnen Halklar Kazanacak, Trump Gazze’den Elini Çek, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, Katil İsrail Filistin’den Defol, Zalimler Yenilecek Direniş Kazanacak, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Filistin Trump’a Mezar Olacak, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, Kahrolsun İşbirlikçi Hainler, Aaron’a Rachel’e Ayşenur’a Bin Selam, Firavunlar Yenilecek Musalar Kazanacak, Yaşasın Küresel İntifada” sloganlarının atıldığı eylemde okunan açıklamanın Türkçe ve İngilizceleri şöyle:
Kıymetli Filistin dostları,
Siyonist, işgalci İsrail, Gazze’de tarihin gördüğü en büyük soykırımlardan birini yaptı.
Yüz binlerce Filistinli kardeşimiz bu katliamda can verdi!
Milyonlarca Filistinli yaralandı; evini, mahallesini kaybetti, oradan oraya sürüldü.
15 ay boyunca benzeri görülmemiş bir vahşet yaşadı Gazze.
Gazze alt üst olurken Siyonist işgalciler Batı Şeria’da da boş durmadı!
Hem Aksâ Tûfânı sırasında hem de Gazze ateşkesinden sonra Batı Şeria yoğun bir Siyonist saldırı altında kaldı!
Filistinliler bu soykırım savaşı süresince en temel insani ihtiyaçlarından mahrum bırakıldı, açlık ve salgın hastalıklar bir halkı yok olma noktasına getirdi.
Bölgedeki işbirlikçi yönetimlerin desteği ya da suskunluğundan güç alan İsrail, katliamlarını pervasızca sürdürdü.
Ama herkes açıkça biliyor ki bu katliamcı çetenin arkasındaki asıl güç, asıl fail Amerika’dır.
ABD öncülüğündeki egemen dünya düzeni Direniş’i bastırmak, bütün ezilen halkların özgürlük mücadelesine gözdağı vermek için bütün imkânlarıyla Gazze’ye adeta çullandılar.
Biden önderliğindeki bu emperyalist hücum, Direniş’in mazlum ve mustazaflara ilham vermesinden korkarak bütün silah fabrikalarını, maddî imkânlarını Siyonistlerin katliamları için seferber ettiler!
Şimdilerde ise ABD’de yeni bir emperyalist şef iş başına geldi.
Önceki başkanlık tecrübesinden de herkesin bildiği bu çağın en büyük Firavunlarından biri olan Trump, Gazze’yi ele geçirmekten, Gazzelileri Mısır’a ve Ürdün’e sürmekten bahsetmektedir.
Sonrasında da sıranın Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilere geleceğini işaret eden çağın Firavununa ve onun temsil ettiği egemen dünya düzenine karşı işte bu meydanlardan sesleniyoruz:
Sizin hiçbir tehdidinizden korkmuyoruz!
Sizin tehditlerinize, en vahşî saldırılarınıza karşı vicdanlı dünya halkları Direniş’in yanında durmuştur!
Sizin tehditlerinize ve soykırım savaşlarınıza karşı bütün ezilen halkların kalbi Direniş’le beraber atmıştır!
Sizin tehdit ve katliamlarınıza karşı İntifada ateşi, Rabbimiz tarafından Firavun’un sarayına yerleştirilen Musa gibi kampüslerinizde, sokaklarınızda, parlamentolarınızda boy vermiştir!
Ne yapsanız, ne kadar tehdit etseniz boştur!
Âlemlerin Rabbine teslim olmuş ve sadece O’ndan korkan Direniş’i yıldıramayacaksınız!
Şundan emin olun ki yenileceksiniz!
Âhirete yenilmiş olarak girecek ve cehenneme sürüleceksiniz!
Bu dünyada ise çoktan yenildiniz.
İnsanlığın vicdanında çoktan mağlup oldunuz!
Çağlar boyunca kötülüğün, şeytanîliğin bir örneği olarak anılacaksınız!
Şunu unutmayın ki tankınızı, topunuzu, üssünüzü, işbirlikçilerinizi Ortadoğu’dan söküp atacağız!
Sanmayın ki katliamlarınız halklarımızın, Direniş’in iradesini kıracak!
Sanmayın ki Lübnan’dan Yemen’e, İran’dan Suriye’ye, Gazze’den Batı Şeria’ya kadar ateşe verdiğiniz Ortadoğu geri çekilecek!
Hep birlikte, silkinip yeniden ve yeniden karşınıza dikileceğiz!
Ey Trump, ey katillerin koruyucusu!
Tüccar dilini, paraya tapan zihnini, Siyonistlerini, işbirlikçilerini Gazze’den, Filistin’den, Ortadoğu’dan ve bütün mazlum coğrafyalardan çek!
Senden korkan senden beter olsun!
Siyonist işgal şebekeni Filistin’den söküp atacağımız günler yakındır.
Asıl sen, Amerikan üniversitelerinin kampüslerinde harlanan intifada ateşinden; Aaronların, Rachellerin iradesinden kork!
İşte o irade hepinizi alt edecek ve düzeniniz tepetaklak olacaktır!
Yaşasın Küresel İntifada!
Kahrolsun emperyalist-Siyonist zalimler!
Dear friends of Palestine,
Zionist, occupying Israel committed one of the biggest genocides in history in Gaza.
Hundreds of thousands of our Palestinian brothers and sisters have been killed in this massacre!
Millions of Palestinians have been injured, lost their homes and neighborhoods, and have been driven from one place to another.
For 15 months, Gaza has experienced unprecedented brutality.
While Gaza was turned upside down, the Zionist occupiers were not idle in the West Bank!
Both during the Al-Aqsa Flood and after the Gaza ceasefire, the West Bank has been under intense Zionist attack!
Palestinians have been deprived of their most basic human needs during this genocidal war, while starvation and epidemic disease have driven a people to the point of extinction.
Empowered by the support or silence of the collaborative governments in the region, Israel continued its massacres recklessly.
But everyone clearly knows that the real power, the real perpetrator behind this murderous gang is America.
The ruling world order, led by the United States, has swooped on Gaza with all its means to suppress the Resistance and intimidate the freedom struggle of all oppressed peoples.
This imperialist offensive led by Biden, fearing that the Resistance would inspire the oppressed and the mustazaf, gave all its weapons factories and material means to the Zionists.
Now a new imperialist chief has taken over in the US.
Trump, one of the greatest Pharaohs of this age, as everyone knows from his previous presidential experience, talks about taking over Gaza and expelling Gazans to Egypt and Jordan.
We are calling out from these squares against the Pharaoh of the age and the dominant world order that he represents, which points out that the Palestinians living in the West Bank will be next:
We are not afraid of any of your threats!
Against your threats, against your most brutal attacks, the conscientious peoples of the world have stood by the Resistance!
The hearts of all oppressed peoples beat with the Resistance against your threats and genocidal wars!
The fire of Intifada against your threats and massacres has appeared on your campuses, on your streets, in your parliaments, like Moses who was placed in Pharaoh’s palace by our Lord!
No matter what you do, no matter how much you threaten!
You will not intimidate the Resistance, which has surrendered to the Lord of the Worlds and fears only Him!
Rest assured that you will be defeated!
You will enter the Afterlife defeated and you will be driven to Hell!
In this world you are already defeated.
You have already been defeated in the conscience of humanity!
You will be remembered throughout the ages as an example of evil and demonization!
Remember that we will uproot your tanks, cannons, bases and collaborators from the Middle East!
Do not think that your massacres will break the will of our peoples, of the Resistance, do not think that the Middle East that you set on fire from Lebanon to Yemen, from Iran to Syria, from Gaza to the West Bank will retreat!
Together, we will rise up and face you again and again!
O Trump, protector of murderers!
Withdraw your merchant language, your money-worshipping mind, your Zionists, your collaborators from Gaza, Palestine, the Middle East and all oppressed geographies!
May he who fears you be worse than you!
The day is coming when we will uproot the Zionist occupation network from Palestine.
You should be afraid of the fire of the intifada burning on the campuses of American universities; you should be afraid of the will of the Aarons and Rachels!
That will will defeat you all and your order will be turned upside down!
Long Live the Global Intifada!
Down with the imperialist-Zionist oppressors!
Haberler
Üsküdar’da “Direniş Sürecek, Filistin Özgür Olacak” Eylemi

Yayınlanma:
1 ay önce-
Ocak 20, 2025
TOKAD, Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen ve Özgür Yazarlar Birliği, “Emperyalizme, Siyonizm’e, İşbirlikçilik ve İhanete Karşı Direniş Sürecek, Filistin Özgür Olacak” başlığıyla Üsküdar’da bir eylem tertip ederek Filistin direnişini selamladı ve Aksâ Tûfânı süreciyle ateşkes aşamasını değerlendirdi.
İsrail’le ticaretin ve BTC boru hattından İsrail’e akan petrolün kesilmediği, İncirlik ve Kürecik üslerinin kapatılmadığı, İsrail’in tedarik zincirini sağlayan gemilerin Türkiye limanlarına serbestçe giriş yapabildiği, AKP iktidarının Filistin yanlısı görünen söylemlerine rağmen İsrail’le işbirlikçilikte ısrar ettiği vurgulanan eylemde Filistin halkının Aksâ Tûfânı süresince büyük bedeller ödemesine rağmen emperyalizme ve Siyonizm’e teslim olmayan irade ve kararlılığına işaret edildi. Eylemde ayrıca Dr. Hussam Ebu Safiye için özgürlük çağrısı yapıldı.
Topluluk adına Kübra Kalkan, Cahit Erdem Örs ve Fatma Arslan’ın konuşmacı olduğu eylem boyunca “Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Küresel İntifada, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, Bakü-Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, Nakba’dan Tûfân’a Filistin’de Direniş Hep Ayakta, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Direniş Sürecek Filistin Özgürleşecek, İşbirlikçi Sermaye Hesap Verecek, Dr. Hussam Onurumuzdur” sloganları atıldı, tekbir getirildi ve topluca 7 Ekim Marşı okundu.
Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:
Emperyalizme, Siyonizm’e, İşbirlikçilik ve İhanete Karşı Direniş Sürecek, Filistin Özgür Olacak
Hakikatin Yanında Israrla Duran Filistin Dostları,
İnsanlığın uzun tarihinin eşsiz bir ânına tanıklık ediyoruz!
Şu dünyadan gelip geçenlerin pek azına nasip olan bir tanıklıktır bu.
471 gün boyunca eşi benzeri görülmemiş bir saldırganlığa karşı verilen amansız bir direnişin neticesinde alnının akıyla insanlığın vicdan ve ufkunu ayakta tutmaya muvaffak olmuş yiğitlerin azim ve kararlılıklarına tanık oluyoruz.
Ne mutlu ki Rabbimiz bu haysiyet mücadelesine şahit olarak yazdı bizleri!
Biliyoruz ki bu günleri yaşayan, bu tanıklıklara ulaşan bir insan için ötesi yoktur.
Akılların almayacağı, zihinlerin kavrayamayacağı bir iradeyi kuşanan Filistin halkı emperyalistlerin sınırsız desteğindeki Siyonist saldırganlığa boyun eğmedi.
Bu amansız saldırganlığın karşısında evlatlar, anne babalar, gençler özgürlük yolunda kendilerini feda ettiler ancak zalimlerin karşısında diz çökmediler!
Baştan başa yıkılan Gazze teslim olmadı!
Evlerinden, mahallelerinden, şehirlerinden sürülüp duran Filistin halkı teslim olmadı!
Evlerinden uzakta aç susuz, derme çatma çadırlarda barınmaya çalışırken üzerlerine yağan bombalarla yakılan bu aslanlar teslim olmadı!
Müslümanlar sahipsiz bıraktığı için geleceklerini tünellerde savaşarak kurmaya çalışan yiğitler teslim olmadı!
Çocuklarla ve hastanelerle savaşan soykırımcı İsrail’e karşı insanüstü bir çaba ile karşı koyan Filistinli sağlık çalışanları teslim olmadı!
Bu onur ve haysiyet anıtlarından müteşekkil DİRENİŞ’in önünde en derin minnet ve hürmetle eğiliyoruz.
İntifada dostları,
Gazze direnişi insanlığı ikiye ayırmıştır.
Âl-i İmrân sûresi 179. ayette “Allah, iyiyi kötüden ayıracaktır.” buyurulmaktadır.
Rabbimiz bugün bunu, Gazze direnişi aracılığıyla yapmıştır.
Evet, Gazze direnişi dünyayı ortadan ikiye bölmüştür.
Emperyalizmin, Siyonizm’in, işbirlikçiliğin ve ihanetin yanında hizalananlarla DİRENİŞ’i dost edinip İntifada ateşini harlayanlar iki farklı cephe hâlinde kendilerini tarihe tanık olarak kaydettirmişlerdir.
Büyük Şeytan ABD önderliğindeki NATO bloğu var gücüyle İsrail’in yanında saf tutmuş; egemen dünya düzeni, Gazze’deki soykırım savaşı marifetiyle bütün mazlum ve mustazaflara gözdağı vermek istemiştir.
Allah’ın işine bakın ki Yahya Sinwar’ın şehit olmadan az önce fırlattığı sopası onların bütün plânlarını bozup parçalamıştır!
Gazze’nin hayranlık uyandıran direnişi uzak Asya’dan Amerika’ya, Avrupa sokaklarından Afrika’nın hesap sorma iradesine sahip halklarına, üniversite kampüslerinden hayatın bütün alanlarına kadar karşısında durulamayan bir tsunami vâr etmiş; vicdanları egemen dünya düzenine karşı ayaklandırmıştır.
Zalimler kaybetmiş; mazlumlar, İntifada’nın yükselen alevleriyle mücadele azim ve kararlılıklarını bilevlemişlerdir
471 gündür Gazze direnişinin yanında tutan yürekler!
Siyonist İsrail’i besleyen damarları kurutmak için meydanlardan hiç geri durmadınız!
2002’de İsrail’le ticaret 1,5 milyar dolar idi, meydanlarda bu ihanetin durması için haykırdınız!
2011’de İsrail’le ticaret 5 milyar dolara ulaşmıştı, her vesileyle meydanlarda bu rekor ticareti kesme çağrılarını yükselttiniz.
2022 sonunda İsrail’le ticaret 9,5 milyar dolar seviyelerine çıkmıştı, bu ihanet ve işbirliğinin ardından gelen Aksâ Tûfânı boyunca bu hakikati anlatmaya ve bu kirli ticareti durdurmaya çalıştınız!
Ankara’da şaşaalı törenlerle karşılanan İsrail cumhurbaşkanına “defol” demek için meydanları doldurdunuz!
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından Siyonist savaş makinesinin damarlarına kan olarak akan petrolün vanalarını kapatmak için çırpındınız!
Başta İstanbul limanları olmak üzere Siyonistleri besleyen tedarik zincirinin en önemli halkası olan gemileri Türkiye limanlarından kovmak için gecenizi gündüzünüze kattınız!
İsrail’i koruyan İncirlik ve Kürecik üslerinin sökülmesi için bıkmadan usanmadan koşturdunuz!
Sizin bu mücadeleniz işbirlikçi AKP iktidarı tarafından engellendi; iftiralara, kovuşturmalara uğradınız!
Kitleleri Filistin duyarlığı ile aldatmaya çalışanların karşısına hakikatlerle çıktınız.
Onca karşı çıkışınıza rağmen BTC boru hattından katil İsrail’in tanklarına, uçaklarına akan petrolü kesmediler!
Onca feryadınıza rağmen Siyonizm’e can suyu olan gemileri limanlardan kovmadılar!
“Filistin’e ihanet” olarak vasfettiğiniz İsrail’le ticareti kesmediler, türlü hilelerle bu ihanete yol vermeye devam ettiler!
“Siyonist sermaye” olarak tanımladığınız İçdaşların, Zorluların İsrail’in çeliğini, enerjisini tedarik etmesini durdurmaya çalıştınız ama işbirlikçi sermaye İsrail’in dostu olmaktan vazgeçmedi!
Eşsiz Gazze Direnişi gibi bu eşsiz işbirlikçilik ve ihanet de tarihe ve Allah’ın katına kayıtlanmıştır.
Bunun hesabın Âlemlerin Rabbi olan Allah âhirette elbette soracaktır.
Herkes emin olsun ki biz de bu dünyada bu hesabın peşinde olacağız!
Şuarâ sûresi 227. âyet, bu hususta bizi temin etmektedir:
“Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir!”
Gazze direnişinin yârenleri!
Filistin’de direniş yüz yıldır sürüyor!
Filistin halkı, yüz yıldır ağır bedeller ödüyor; NAKBAlara, yalnızlaştırmalara, sürgünlere, ihanetlere göğüs geriyor!
Filistin halkı özgürlüğü tırnaklarıyla, kanıyla, alın teriyle adımlıyor!
Gazze’de, Batı Şeria’da DİRENİŞ, adım adım yeni mevziler kazanıyor; işbirlikçiliğin ve ihanetin yüzündeki perdeyi yırtıp atıyor!
Ülkeleri düşüren, siyasal gerçeklikleri alt üst eden Ortadoğu’daki yeni durumla birlikte şimdi mücadele bambaşka, zorlu bir aşamaya geçiyor.
Belli ki imkânsızlıkları parçalayan Filistin direnişi yeni süreçlere hazır!
Filistin dostlarının; Siyonizm’in, emperyalizmin, işbirlikçilerin karşısına dikilenlerin bu yeni aşamada çok daha kararlı olması gerekecek.
Filistin’in, bir bütün hâlinde Ortadoğu’nun ancak emperyalist zincirin halkalarının teker teker kopartılarak özgürleştirilebileceğini kavrayan, mücadeleyi bu doğrultuda inşa eden güçlü, kuşatıcı bir perspektife ihtiyacımız var.
Kardeşler!
Filistin halkını, direniş önderlerini, bölge ülkelerini hedef alan Siyonist saldırganlık; sahipleri emperyalistlerle birlikte DİRENİŞ duvarına çarpmıştır.
İşgal ordusunun tanklarına karşı beyaz önlüğü ile tek başına yürüyen Dr. Hussam’ın cesareti, insanlığın aradığı reçete olarak hafızalara kazınmıştır; dünya döndükçe de direnenlerin, mazlum ve mustazafların tutunacağı umut olarak vâr olacaktır!
Direnişin bu güçlü zaferi mübarek olsun!
Selam olsun Gazze’nin, Filistin’in boyun eğmeyen iradesine!
Selam olsun Küresel İntifada çağrısını yükselten dünya halklarına!
Şehitlerin yolunu sürdüreceğiz!
Yaşasın Küresel İntifada, Yaşasın!