Haberler
Yeşil Erbaa Çevre Platformu: Siyanürlü Altın Madeni Geleceğimizi Tehdit Ediyor
Yayınlanma:
4 yıl önce-
Yeşil Erbaa Çevre Platformu, bir açıklama yayımlayarak, Erbaa’da açılacak siyanürlü altın madenine tepki gösterdi. YEŞERÇEV, yaptığı açıklamada Erbaa ve çevresindeki eşsiz tabiatın siyanürlü altın madeni işletmeciliği ile büyük zarar göreceğini vurgulayarak devlet yöneticilerini bu yıkımı durdurmak için sorumluluk almaya davet etti.
Bu çerçevede, Erbaa Cumhuriyet Meydanındaki stantta Erbaa-Kelkit Havzası-Boğalı Yaylaları “Siyanürlü Altın ve Sülfürik Asitli Bakır Madenine Hayır Platformu” için imza kampanyası devam ediyor.
YEŞERÇEV açıklaması şu şekilde:
ERBAA-KELKİT HAVZASI VE BOĞALI YAYLALARI
SİYANÜRLÜ ALTIN VE SÜLFİRİK ASİTLİ BAKIR MADENİNE HAYIR PLATFORMU
BASIN BİLDİRİSİ
Kelkit Havzası ve Boğalı Yaylaları binlerce yıldır insanlığa ve 1000 yıldan beri de Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bereket sunan, dünyaca ünlü ürünler yetiştiren, mikro klima iklim ve habitat özellikleri ile eşsiz topraklardır.
Boğalı ve civarındaki yaylaların yükseklikleri 1500-2000 metre arasında değişir. Bu yükseklikte biriken yağmur ve kar suları Tokat ile Amasya illeri arasındaki yer altı ve yerüstü sularını besler. Civardaki köyler ve beldeler içme sularını bu yaylalardan alır. Kelkit ve Yeşilırmak bu yaylalardan gelen sularla beslenir.
Bu yaylaların eteklerinde yer alan ve adeta zümrüt vadilerden, meralardan oluşan bu tabiat hazinesi Tokat ve Amasya illerinin can damarlarıdır. Yaz aylarında, mayıs ayından itibaren, yüzlerce yaylacı binlerce küçükbaş ve büyükbaş hayvanı ile Boğalı yaylalarına çıkar. Bu asırlarca devam eden bir gelenektir. Yaylalarımızda endemik bir ırk olarak Karayaka koyunu, bağlarımızda narince üzümü ve asma yaprağı yetiştirilir.
Bu bölgenin tam kalbinde, ladin, gürgen, çam ormanları ile yemyeşil bir vaha olan ve çeşitli yaban hayatının muhafaza edildiği, Çerkezfındıcak köyü ile Tanoba Beldesi arasında açılacak siyanürlü-sülfürik asitli bir altın-bakır madeninin yaratacağı zararların neler olacağını anlamak için Ordu-Fatsa ormanlarında 5 yıl önce açılan siyanürlü altın madenine bakmak yeterlidir.
Olası bir madenin Erbaa’mızda doğaya ve insana, derelerimizden, pınarlarımızdan akan yer üstü ve yer altı sularımıza vereceği zararı her aklıselim ve vicdan sahibi görebilir. Fatsa örneği önümüzde dururken, bu cennet vatan köşesinde bir altın madeni açmak maden şirketi dışında hiç kimseye hele de bu köylerde, kasabalarda yaşayan insanlarımıza katkı sağlamayacaktır.
Başta Erbaa olmak üzere Tokat ve Amasya İllerimize bağlı bütün ilçe-belde ve köylerimizin bu büyük felakete dur demesi hepimizin görevidir. Bu bunun önüne geçmek sadece yöre insanlarının değil, kendi internet sitesinde doğaya-çevreye-insana saygı göstereceğini deklere etmiş olan ve Birleşmiş Milletler Çevre Koruma Sözleşmelerine taraf olduğunu beyan etmiş olan Verusa Madencilik ile ona bağlı olarak kurulan Galata Altın İşletmeciliği A.Ş. için de bir vatan borcudur.
Biz Erbaa’lı vatandaşlar olarak başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanımızı, Tarım ve Orman Bakanımızı, Çevre ve Şehircilik Bakanımızı ve sorumlu bütün kurum ve kuruluşlarımızı; oğullarımızın, kızlarımızın, zümrüt yaylalarımızın, meralarımızın, ormanlarımızın, koyun ve kuzularımızın, karacalarımızın, tavşanlarımızın, tilkilerimizin, kurtlarımızın, sincaplarımızın, üveyiklerimizin, kekliklerimizin, kelebeklerimizin ve burada sayamadığımız her türlü varlığımızın bugününü ve geleceğini korumaya davet ediyoruz.
Bu haklı hukuk mücadelemizde bize destek olacak başta devlet büyüklerimiz olmak üzere tüm kurumlarımıza ve duyarlı vatandaşlarımıza kalbi şükranlarımızı sunuyoruz.
YEŞİL ERBAA ÇEVRE PLATFORMU
Yorumlayın
Haberler
Eminönü’nde “Açlık Çoğunluktadır” Eylemi: Zam, Sömürü, Yağma Düzenine Hayır!
Yayınlanma:
4 hafta önce-
Ağustos 18, 2024Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği, “Açlık Çoğunluktadır” eylemlerinin 3.sünü Eminönü’nde yaptı; yoksulluk ve açlığı derinleştiren ekonomi politikalarını protesto ederek “Hakça Bölüşüm, Adil Paylaşım” teklifini paylaştı.
“Yoksulluk Artıyor Açlık Derinleşiyor, Aileler Yoksul Çocuklar Aç, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır, Asgarî Ücret Köleliktir, Kahrolsun Kapitalist Köle Düzeni, Sermaye Düzeninde Emekliler Aç, Zulme Karşı Omuz Omuza, Kahrolsun Faizci Sömürü düzeni, Yağma Sürüyor İsraf Büyüyor, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Esnaf Batıyor Sermaye Büyüyor, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Allah Adaleti Emreder, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz” sloganları atıldı, tekbir getirildi.
Topluluk adına Sacide Uras’ın okuduğu açıklamanın tem metni şu şekilde:
“ÇÜNKÜ AÇLIK ÇOĞUNLUKTADIR”
ZAM, SÖMÜRÜ, YAĞMA DÜZENİNE HAYIR!
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
Kıymetli arkadaşlar,
Şair Turgut Uyar’ın mısralarıyla karşınızdayız: “Açlık Çoğunluktadır!”
İnsan haysiyet ve onurunun iyice ayaklar altına alındığı zamanlardayız.
Pervasız sömürü düzeni açlığı çoğunluk kılmıştır ki açlık, bir kişiyle sınırlı olsa bile utanç vericidir, asla kabul edilemez!
Farklı araştırmalar gösteriyor ki açlık sınırı 20 bin lira seviyesine ulaşmıştır.
Yoksulluk sınırı ise 60 bin lirayı çoktan geçmiş durumda!
Buna göre dört kişilik bir ailenin hayatta kalabilmesi için en az 20 bin liralık gıdaya erişmesi gerekiyor.
Açlık sınırı denilen çizgi budur: sadece dört kişilik bir ailenin ulaşması gereken gıda ederi!
Elbette ki insanın ihtiyacı sadece gıda değildir.
Soruyoruz size:
İnsan; barınmaya, eğitime, ulaşıma, sağlığa, kültüre ihtiyaç duymaz mı?
Ülke genelinde kiralar 15-20 bin liradan başlıyor.
Ulaşım masrafları ailelerin belini büküyor.
Anne-babalar, evlatlarını uzak şehirlerdeki üniversitelere göndermekten çekiniyor.
Öğrencilerin barınma sorunu zirveye çıkmış durumda.
Okul kantinlerinden bir tost alıp yiyebilen bir öğrencinin şanslı addedildiği dönemlerden geçiyoruz.
Şehir içi, şehirler arası ulaşım halkımıza adeta hapishane hayatını dayatıyor.
Ekonomik yetersizlikler, halkımızın tedavi imkânlarını ellerinden alarak sağlık sorunlarını derinleştiriyor.
Kültürel ilgiler artık tümüyle lüks kabul ediliyor.
Mesela kitap fiyatları alıp başını gitmiş durumda!
Şimdi size tekrar soruyoruz:
Açlık sadece gıdayla ilgili bir durum mudur?
Barınma, sağlık, ulaşım, eğitim, kültür alanlarındaki açlıktan bahsetmeye bu ülkede sıra bile gelmiyor!
Kıymetli halkımız!
Hâl-i hazırda asgarî ücret, 17 bin 2 lira olarak uygulanıyor.
Açlık sınırı 20 bin, yoksulluk sınırı 65 bin liraya ulaşmış durumda!
Milyonlarca emekçi, kölelik ücreti dediğimiz asgarî ücret karşılığında çalışıyor.
Çok sayıda emekçi kardeşimiz asgarî ücret bile alamıyor.
Çalışma saatleri ise neredeyse tümüyle keyfî uygulamalara tâbidir!
Asgarî ücretin, artık genel geçer ücret olduğunu görüyoruz.
Artık çalışanların ücretleri asgarî ücrete kıyasla belirleniyor.
Asgarî ücret ise bugün itibariyle açlık sınırının tam 3 bin lira altındadır!
Biliyorsunuz, önceki yıllarda asgarî ücret ocak ve temmuz aylarında olmak üzere yılda iki defa artmaktaydı.
Sermaye sahipleri ve AKP iktidarı 2024 itibariyle bu uygulamadan vazgeçerek asgarî ücret artışını sadece Ocak ayı ile sınırlandırdı.
Zaten sene başlarında açlık sınırına neredeyse eşit seviyelerde uygulanmaya başlanan asgarî ücret, şu anda açlık sınırının çok çok altına düşerek eşi benzeri görülmemiş bir kölelik ve sefaletin emekçilere dayatıldığını kanıtlıyor!
“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini reddederek halkımızı açlık ve sefalete, köleliğe mahkûm eden kapitalist sömürü düzeni bir karabasan gibi hayatlara çökmüştür!
Arkadaşlar!
Milyonlarca emekli çok çok düşük maaşlarıyla adeta ölümü arar hâle getirilmiştir.
Yıllarca çalışıp didinerek emekli olanlar için hayat artık çekilmez bir işkencedir.
Halkımız açlığın, köleliğin pençesine terk edilmiş, tabiattan ve üretimden kopartılarak bir avuç azgın sermayedarın insafına bırakılmıştır.
2019’da ortalama emekli aylığı en düşük emekli aylığının 2 katı iken 2024’te yüzde 16 fazlasına gerilemiştir.
Tıpkı asgari ücrette olduğu gibi emekli aylıklarını da en dipte eşitlediler.
Şimdi hükûmet en düşük emekli aylıklarını 12 bin 500 lira seviyesine yükselterek sözüm ona lütufta bulunuyor!
12 bin 500 lira bakanların, patronların bir öğün yemek parasıyken bu oranları ailelere bir aylık geçim için teklif ediyorlar!
Böyle bir arsızlık ve utanmazlığı reddediyoruz!
Kıymetli dostlar!
Sermaye sahipleri tarafından mülteci emeği sınırsızca sömürülmektedir.
Egemen dünya düzeni, coğrafyaları talan ederek halkları mültecileştirmektedir.
Yaşama tutunabilmek için oradan oraya savrulan sığınmacıların çaresizliğini kullanan kapitalist zalimler; uzun çalışma saatlerini, zorlu çalışma koşullarını ve çok çok düşük ücretleri güvencesiz ve sosyal haklarından mahrum mülteci emekçilere dayatmaktadır.
Bu insanlık dışı uygulamalar yetmezmiş gibi sığınmacılar, kim oldukları bilinen ırkçı çevrelerin linç girişimlerine maruz kalarak katledilmekte, ev ve iş yerleri yağmalanmaktadır.
Hâlbuki hesap, yerli-sığınmacı demeden hepimizi sömüren yerel ve küresel kapitalist düzenden sorulmalıdır.
Öfke, o sömürücü zalimlere yöneltilmelidir.
En alttaki savunmasız insanlara yapılan saldırılar başka bir zulümdür ve gerçek zalimin işine yarar!
Ezilenler dayanışma içinde olmalı, kendilerini birbirlerine kırdırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.
Emeğin dostları!
Temel ihtiyaç ürünlerine zamlar, TÜİK’in sahte enflasyon verilerinin çok çok ötesindeki yüksek oranlarla gelmektedir.
Kapitalistlerin hizmetindeki siyasal düzenin temsilcisi AKP iktidarı, memleketin bütün kaynaklarını yerel ve küresel sermayeye aktarmak için çırpınmaktadır.
Halkın ve ülkenin sırtından servetine servet katan bu asalak zümre, AKP’nin yüksek faiz cenneti yaptığı Türkiye’de yoksuldan zengine servet transferinin yarattığı sonuçların keyfini sürmektedir.
Bir yandan finansal yağma; diğer yandan neoliberalizmin dağ-taş, nehir-ova, ırmak-göl demeden sınırsız talanına açılarak delik deşik edilen Anadolu coğrafyası bize, azgın sermaye düzeninin fotoğraflarını sunmaktadır.
Bugün Anadolu’nun dört bir yanı yaylasını, ormanını, merasını, dere ve ırmaklarını savunan; ölüm ve yıkıma karşı hayatı müdafaa eden halkımızın direniş haykırışlarıyla inlemektedir!
Yoksullaştırılmış halkımız vergi sağanağı altında perişan olurken büyük şirketlerin devâsâ vergi borçları silinmektedir.
Filistin’de katliam yapan İsrail’le ticaret rekor seviyelerde sürdürülerek sermaye ve devlet şirketleri kan ve katliamdan beslenmektedir.
TÜİK verilerine göre 2023 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre artarak yüzde 50’ye ulaşmış; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay daha da azalarak yüzde 6’nın altına inmiştir.
Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!” diye tasvir ettiği bu sömürü tezgâhı işte böyle işlemektedir!
Kıymetli halkımız,
2024 bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan pay 1 trilyon 254 milyar liradır.
Bu büyük pay, çoluk çocuk ve yetişkiniyle yoksul halkımızdan çalınarak faiz lobisine ikram edilmiştir.
Bu örnekle kendini gösteren servet transferi bu düzenin karakteridir.
Yüksek enflasyon ve vergi üstüne vergilerle halkı canından bezdiren; sermaye sahiplerinin değil de motokuryelerin gelirine, garsonların bahşişine göz diken bu zam, sömürü, yağma düzenine karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.
Siyasetçisi ve sermayedarıyla egemenler zevk ü sefa içinde yaşarken, lüks uçak ve otomobilleriyle keyf ederken doğudan batıya memleketi saran yangınlara müdahale edecek yangın söndürme uçak ve araçları bulunamıyor!
UEFA şampiyonasına giden 613 kişilik kalabalık kafile, hiçbir ülkenin yapmadığı harcamayı halkın kesesinden karşılıyor.
NATO zirvesi için devlet kafilesi ABD’ye 5 uçakla giderken kemer sıkma politikalarının ve tasarruf genelgelerinin sadece yoksul halka dönük olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır!
Bankalar, holdingler büyürken esnaf batıyor, küçük köylü yok oluyor, işçiler her ay yüzlercesiyle iş cinayetlerine kurban gidiyor!
Haysiyet mücadelesi veren dostlar!
Her gün derinleşen, her gün hayatı daha da çekilmez hâle getiren bu düzene mahkûm değiliz!
“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârı bizim önerimizdir.
Yeni ve başka bir işleyiş mümkündür.
Tabiatla uyum içinde, kendine ve hakikate yabancılaşmamış, sömürüyü ve kula kulluğu reddeden bir işleyiş Âlemlerin Rabbi Allah’ın emridir.
Ekolojik ve sosyolojik ifsadın karşısına dikilmek ancak bu ilkelerle mümkündür.
Ancak bu ilkeler ülkemizi, halkımızı ve bütün insanlığı bu yağma düzeninden, kölelik sarmalından kurtarabilir.
Buradan halkımıza sesleniyoruz:
Egemenlerin zam, sömürü, yağma düzenine itiraz edelim!
Emeğinin, alın terinin karşılığını alamayan, ürünleri yağmalanan çiftçilerimiz traktörleriyle yollara, meydanlara çıkarak mücadelesini yükseltiyorlar!
Bir aydır haysiyet mücadelesi veren Polonez işçilerinin direnişi örneğinde olduğu gibi emekçiler “Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârını ülkenin dört bir yanında haykırıyorlar!
Hâl-i hazırımızı, geleceğimizi, tabiatımızı yağmalayan; gençlerimizi geleceksiz bırakan; emeklilerimizi ölmüşten beter eden; alın terini değersizleştirip sermayeye peşkeş çeken; çalışırken köleleştirdiği emekçileri iş cinayetleriyle hayattan koparan; halkımızın bir bütün hâlinde yaşam umudunu öldüren zalim düzen, biz itiraz etmezsek daha da pekişecektir.
Bu sömürü çarkını ancak adalet ve eşitliği hedefleyen ıslah mücadelesini yükselterek kırabiliriz.
İnsan onur ve haysiyetini Beled Sûresi 13. ayette “Fekkü Raqabe!-Kölelere Özgürlük” beyanıyla işaret edilen güzergâhı takip edip bu sömürü düzenine “Hayır!” diyerek savunabiliriz.
Şüphesiz ki Allah eşitlik ve adaleti emreder; kötülüğün her çeşidini yasaklar, lânetler!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)
Haberler
Anadolu Ayakta: Yağmaya, Talana Karşı Doğana, Yaşama Sahip Çık!
Yayınlanma:
1 ay önce-
Ağustos 4, 2024Anadolu’nun pek çok yöresinde olduğu gibi Tokat’ta da meraları, tarım arazilerini ve su kaynaklarını tehdit eden madencilik çalışmalarına karşı eylemler sürüyor.
3 Ağustos 2024 günü Tokat merkezde Yaylacık Doğa Platformunun düzenlediği eylemde maden şirketlerinin çalışmalarına karşı çıkıldı ve tabiatın korunması çağrısında bulunuldu.
Platform adına açıklama metnini okuyan Halil Bakan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Bölgemizin zengin su kaynakları ve meralarına sahip Erbaa Sakarat ve Boğalı yaylaları, Reşadiye Kuyucak köyü ve çevresi, Almus Üçgöl köyü, Tokat merkez Günçalı köyü Yaylacık mevkii bir süredir maden tehdidi altındadır.
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü Kasım 2022 raporuna göre Tokat ve çevresinde toplam 937 adet 4. Grup maden ruhsatı (arama, işletme ve ihale) bulunmaktadır. Tokat ili çevresinin yüzde 46’sı madenlere ruhsatlanmıştır. Bu ruhsat alanları ormanlarının yüzde 44’ünü, tarım alanlarının yüzde 27’sini, meraların yüzde 26’sını kapsamaktadır.
Çok geç olmadan ilgili mercileri başta Yaylacık’ı hedef alan EMSA Madencilik olmak üzere Tokat’ı tehdit eden maden şirketlerinin ruhsatlarını iptal etmeye davet ediyoruz.
Köylerimiz, topraklarımız, akarsularımız, ormanlarımız, tarım arazilerimiz, hayvanlarımız, biyoçeşitliliğimiz, bu talancı maden şirketlerinden kurtarılıncaya kadar mücadele sözü veriyoruz.
Kurdun kuşun hakkı için, insanımızın aşı için, çocuklarımızın yarınları için direneceğiz ve kazanacağız!”
YeniPencere, özel haber – Tokat
Haberler
Üsküdar’da Eylem: Yoksulluk Artıyor, Açlık Derinleşiyor!
Yayınlanma:
2 ay önce-
Temmuz 17, 2024Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve Özgür Yazarlar Birliği, Üsküdar’da bir eylem düzenleyerek yoksulluk ve açlığı derinleştiren ekonomi politikalarını protesto etti ve “Hakça Bölüşüm, Adil Paylaşım” teklifini paylaştı.
“Yoksulluk Artıyor Açlık Derinleşiyor, Aileler Yoksul Çocuklar Aç, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır, Asgarî Ücret Köleliktir, Kahrolsun Kapitalist Köle Düzeni, Sermaye Düzeninde Emekliler Aç, Irkçılık Değil Dayanışma, Zulme Karşı Omuz Omuza, Kahrolsun Faizci Sömürü düzeni, Yağma Sürüyor İsraf Büyüyor, İşçiler Ölüyor Sermaye Büyüyor, Esnaf Batıyor Sermaye Büyüyor, Hakça Bölüşüm Adil Paylaşım, Allah Adaleti Emreder, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz” sloganları atıldı, tekbir getirildi.
Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde:
“ÇÜNKÜ AÇLIK ÇOĞUNLUKTADIR”
ZAM, SÖMÜRÜ, YAĞMA DÜZENİNE HAYIR!
BİSMİLLÂHİRRAHMÂNİRRAHÎM
Kıymetli arkadaşlar,
Şair Turgut Uyar’ın mısralarıyla karşınızdayız: “Açlık Çoğunluktadır!”
İnsan haysiyet ve onurunun iyice ayaklar altına alındığı zamanlardayız.
Pervasız sömürü düzeni açlığı çoğunluk kılmıştır ki açlık, bir kişiyle sınırlı olsa bile utanç vericidir, asla kabul edilemez!
Farklı araştırmalar gösteriyor ki açlık sınırı 20 bin lira seviyesine ulaşmıştır.
Yoksulluk sınırı ise 60 bin lirayı çoktan geçmiş durumda!
Buna göre dört kişilik bir ailenin hayatta kalabilmesi için en az 20 bin liralık gıdaya erişmesi gerekiyor.
Açlık sınırı denilen çizgi budur, sadece dört kişilik bir ailenin ulaşması gereken gıda ederi!
Elbette ki insanın ihtiyacı sadece gıda değildir.
Soruyoruz size:
İnsan; barınmaya, eğitime, ulaşıma, sağlığa, kültüre ihtiyaç duymaz mı?
Ülke genelinde kiralar 15 bin liradan başlıyor.
Ulaşım masrafları ailelerin belini büküyor.
Anne-babalar, evlatlarını uzak şehirlerdeki üniversitelere göndermekten çekiniyor.
Öğrencilerin barınma sorunu zirveye çıkmış durumda.
Okul kantinlerinden bir tost alıp yiyebilen bir öğrencinin şanslı addedildiği dönemlerden geçiyoruz.
Şehir içi, şehirler arası ulaşım halkımıza adeta hapishane hayatını dayatıyor.
Ekonomik yetersizlikler, halkımızın tedavi imkânlarını ellerinden alarak sağlık sorunlarını derinleştiriyor.
Kültürel ilgiler artık tümüyle lüks kabul ediliyor.
Mesela kitap fiyatları alıp başını gitmiş durumda!
Şimdi size tekrar soruyoruz:
Açlık sadece gıdayla ilgili bir durum mudur?
Barınma, sağlık, ulaşım, eğitim, kültür alanlarındaki açlıktan bahsetmeye bu ülkede sıra bile gelmiyor!
Kıymetli halkımız!
Hâl-i hazırda asgarî ücret, 17 bin 2 lira olarak uygulanıyor.
Açlık sınırı 20 bin, yoksulluk sınırı 65 bin liraya ulaşmış durumda!
Milyonlarca emekçi, kölelik ücreti dediğimiz asgarî ücret karşılığında çalışıyor.
Çok sayıda emekçi kardeşimiz asgarî ücret bile alamıyor.
Çalışma saatleri ise neredeyse tümüyle keyfî uygulamalara tâbi!
Asgarî ücretin, giderek genel geçer ücret olduğunu görüyoruz.
Artık çalışanların ücretleri asgarî ücrete kıyasla belirleniyor.
Asgarî ücret ise bugün itibariyle açlık sınırının tam 3 bin lira altındadır!
Biliyorsunuz, önceki yıllarda asgarî ücret ocak ve temmuz aylarında olmak üzere yılda iki defa artmaktaydı.
Sermaye sahipleri ve AKP iktidarı 2024 itibariyle bu uygulamadan vazgeçerek asgarî ücret artışını sadece Ocak ayı ile sınırlandırdı.
Zaten sene başlarında açlık sınırına neredeyse eşit seviyelerde uygulanmaya başlanan asgarî ücret, şu anda açlık sınırının çok çok altına düşerek eşi benzeri görülmemiş bir köleliğin emekçilere dayatıldığını kanıtlıyor!
“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesini reddederek halkımızı açlık ve sefalete, köleliğe mahkûm eden kapitalist sömürü düzeni bir karabasan gibi hayatlara çökmüştür!
Arkadaşlar!
Milyonlarca emekli 10-15 bin liralık maaşlarıyla adeta ölümü arar hâle getirilmiştir.
Yıllarca çalışıp didinerek emekli olanlar için hayat artık çekilmez bir işkencedir.
Halkımız açlığın, köleliğin pençesine terk edilmiş, tabiattan ve üretimden kopartılarak bir avuç azgın sermayedarın insafına bırakılmıştır.
2019’da ortalama emekli aylığı en düşük emekli aylığının 2 katı iken 2024’te yüzde 16 fazlasına gerilemiştir.
Tıpkı asgari ücrette olduğu gibi emekli aylıklarını da en dipte eşitlediler.
Şimdi hükûmet en düşük emekli aylıklarını 12 bin lira seviyesine yükselterek sözüm ona lütufta bulunuyor!
12 bin lira onların bir öğün yemek parasıyken bu oranları ailelere bir aylık geçim için teklif ediyorlar!
Böyle bir arsızlık ve utanmazlığı reddediyoruz!
Kıymetli dostlar!
Sermaye sahipleri tarafından mülteci emeği sınırsızca sömürülmektedir.
Egemen dünya düzeni, coğrafyaları talan ederek halkları mültecileştirmektedir.
Yaşama tutunabilmek için oradan oraya savrulan sığınmacıların çaresizliğini kullanan kapitalist zalimler; uzun çalışma saatlerini, zorlu çalışma koşullarını ve çok çok düşük ücretleri güvencesiz ve sosyal haklarından mahrum mülteci emekçilere dayatmaktadır.
Bu insanlık dışı uygulamalar yetmezmiş gibi sığınmacılar, kim oldukları bilinen ırkçı çevrelerin linç girişimlerine maruz kalarak katledilmekte, ev ve iş yerleri yağmalanmaktadır.
Hâlbuki hesap, yerli-sığınmacı demeden hepimizi sömüren yerel ve küresel kapitalist düzenden sorulmalıdır.
Öfke, o sömürücü zalimlere yöneltilmelidir.
En alttaki savunmasız insanlara yapılan saldırılar başka bir zulümdür ve gerçek zalimin işine yarar!
Ezilenler dayanışma içinde olmalı, kendilerini birbirlerine kırdırmak isteyenlere fırsat vermemelidir.
Emeğin dostları!
Temel ihtiyaç ürünlerine zamlar, TÜİK’in sahte enflasyon verilerinin çok çok ötesindeki yüksek oranlarla gelmektedir.
Kapitalistlerin hizmetindeki siyasal düzenin temsilcisi AKP iktidarı, memleketin bütün kaynaklarını yerel ve küresel sermayeye aktarmak için çırpınmaktadır.
Halkın ve ülkenin sırtından servetine servet katan bu asalak zümre, AKP’nin yüksek faiz cenneti yaptığı Türkiye’de yoksuldan zengine servet transferinin yarattığı sonuçların keyfini sürmektedir.
Bir yandan finansal yağma; diğer yandan neoliberalizmin dağ-taş, nehir-ova, ırmak-göl demeden sınırsız talanına açılarak delik deşik edilen Anadolu coğrafyası bize, azgın sermaye düzeninin fotoğraflarını sunmaktadır.
Halkımız vergi sağanağı altında perişan olurken büyük şirketlerin devâsâ vergi borçları silinmektedir.
Filistin’de katliam yapan İsrail’le ticaret rekor seviyelerde sürdürülerek sermaye ve devlet şirketleri kan ve katliamdan beslenmektedir.
TÜİK verilerine göre 2023 yılı itibariyle Türkiye nüfusunun yüzde 20’sini oluşturan yüksek gelir grubunun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre artarak yüzde 50’ye ulaşmış; en düşük gelire sahip yüzde 20’nin aldığı pay daha da azalarak yüzde 6’nın altına inmiştir.
Necip Fazıl’ın, “Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul;/ Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul./ Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!” diye tasvir ettiği bu sömürü tezgâhı işte böyle işlemektedir!
Kıymetli halkımız,
2024 bütçesinden faiz ödemelerine ayrılan pay 1 trilyon 254 milyar liradır.
Bu büyük pay, çoluk çocuk ve yetişkiniyle yoksul halkımızdan çalınarak faiz lobisine ikram edilmiştir.
Bu örnekle kendini gösteren servet transferi bu düzenin karakteridir.
Yüksek enflasyon ve vergi üstüne vergilerle halkı canından bezdiren; sermaye sahiplerinin değil de motokuryelerin gelirine, garsonların bahşişine göz diken bu zam, sömürü, yağma düzenine karşı sesimizi daha çok yükseltmeliyiz.
Siyasetçisi ve sermayedarıyla egemenler zevk ü sefa içinde yaşarken, lüks uçak ve otomobilleriyle keyf ederken doğudan batıya memleketi saran yangınlara müdahale edecek yangın söndürme uçak ve araçları bulunamıyor!
UEFA şampiyonasına giden 613 kişilik kalabalık kafile, hiçbir ülkenin yapmadığı harcamayı halkın kesesinden karşılıyor.
NATO zirvesi için devlet kafilesi ABD’ye 5 uçakla giderken kemer sıkma politikalarının ve tasarruf genelgelerinin sadece yoksul halka dönük olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır!
Bankalar, holdingler büyürken esnaf batıyor, küçük köylü yok oluyor, işçiler her ay yüzlercesiyle iş cinayetlerine kurban gidiyor!
Haysiyet mücadelesi veren dostlar!
Her gün derinleşen, her gün hayatı daha da çekilmez hâle getiren bu düzene mahkûm değiliz!
“Hakça Üretim ve Bölüşüm, Adil Paylaşım” şiârı bizim önerimizdir.
Yeni ve başka bir işleyiş mümkündür.
Tabiatla uyum içinde, kendine ve hakikate yabancılaşmamış, sömürüyü ve kula kulluğu reddeden bir işleyiş Âlemlerin Rabbi Allah’ın emridir.
Ekolojik ve sosyolojik ifsadın karşısına dikilmek ancak bu ilkelerle mümkündür.
Ancak bu ilkeler ülkemizi, halkımızı ve bütün insanlığı bu yağma düzeninden, kölelik sarmalından kurtarabilir.
Buradan halkımıza sesleniyoruz:
Egemenlerin zam, sömürü, yağma düzenine itiraz edelim!
Hâl-i hazırımızı, geleceğimizi, tabiatımızı yağmalayan; gençlerimizi geleceksiz bırakan; emeklilerimizi ölmüşten beter eden; alın terini değersizleştirip sermayeye peşkeş çeken; çalışırken köleleştirdiği emekçileri iş cinayetleriyle hayattan koparan; halkımızın bir bütün hâlinde yaşam umudunu öldüren zalim düzen, biz itiraz etmezsek daha da pekişecektir.
Bu sömürü çarkını ancak adalet ve eşitliği hedefleyen ıslah mücadelesini yükselterek kırabiliriz.
İnsan onur ve haysiyetini Beled Sûresi 13. ayette “Fekkü Raqabe!-Kölelere Özgürlük” beyanıyla işaret edilen güzergâhı takip edip bu sömürü düzenine “Hayır!” diyerek savunabiliriz.
Şüphesiz ki Allah eşitlik ve adaleti emreder; kötülüğün her çeşidini yasaklar, lânetler!
EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)
SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)
TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)
ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)