Connect with us

Haberler

“Onlar Çocuk Değil, Terörist!” – Naftali Bennett Hakkında Kısa Bilgiler

Yayınlanma:

-

1967’de San Francisco’dan İsrail’e göç eden Amerikalı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Bennett, bir Filistin devletine veya her türden kendi kaderini tayin hakkına şiddetle karşı çıkan aşırı sağcı bir milliyetçidir.

Kendisi bir yerleşimci olmasa da, 2010’dan 2012’ye kadar, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan İsrailli yerleşimcileri uluslararası hukuka aykırı olarak temsil eden ve İsrail’in yerleşim girişiminin sadık bir destekçisi olan ana siyasi organın (Yesha Konseyi) başkanıydı.

Likud Partisinin eski bir üyesi, 2006-2008 yılları arasında Netanyahu’nun personel şefiydi. Yahudi Evi partisinin (2012-2018) lideri ve Netanyahu’nun koalisyon hükümetinde eğitim bakanı ve diaspora işleri bakanı olarak önemli bir ortaktı. Önceki hükümet döneminde ekonomi bakanı ve dini hizmetler bakanıydı. Netanyahu döneminde ise eğitim bakanı (2015-2019) ve savunma bakanı (2019-2020) görevlerinde bulundu. 2018’de Yeni Sağ partisini oluşturmak için Yahudi Evi‘nden ayrıldı.

Bennett, işgal altındaki topraklarda bir Filistin devletinin kurulmasına yönelik mutlak muhalefetini defalarca dile getirdi. Bunun yerine, İsrail’in, çoğu İsrail yerleşim yerinin bulunduğu, sözde geçici Oslo Anlaşmaları altında tam İsrail kontrolüne giren Batı Şeria‘nın yaklaşık % 60’ını tek taraflı olarak ilhak etmesini öneriyor. 2014’te Bennett gazetecilere İsrail’in “İsrail kontrolündeki Yahudiye ve Samiriye [işgal altındaki Batı Şeria] bölgelerine İsrail yasalarını [ilhak] yavaş yavaş uygulamaya çalışacağını” söyledi. 2013’te, “400.000 yerleşimcinin ve sadece 70.000 Arap’ın yaşadığı bölgede İsrail egemenliğinin uygulanmasını destekliyorum.” dedi. Bennett ayrıca Obama yönetimi altında o zamanlar sürmekte olan ABD liderliğindeki müzakerelerle alay etti ve bunların bir “şaka” olduğunu söyledi.

2014’te Bennett, The New York Times için “İsrail İçin İki Devlet Çözüm Değildir” başlıklı bir köşe yazısı yazdı ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkına karşıtlığını ve Batı Şeria‘nın % 60’ını ilhak etme planını bir kez daha tekrarladı. 2013’te New Yorker dergisine şunları söylüyordu: “İsrail topraklarında kurulmakta olan bir Filistin devletine karşı savaşmak için elimden gelen her şeyi sonsuza kadar yapacağım.” Birkaç ay sonra, Haziran ayında da ise şöyle konuştu: “İsrail topraklarındaki en önemli şey [yerleşim yerleri] inşa etmek, inşa etmek, inşa etmek! Her yerde İsrail varlığının olması önemli. Hâlâ asıl sorunumuz İsrail liderlerinin basit bir şekilde, İsrail topraklarının İsrail halkına ait olduğunu söyleme isteksizliği…”

2014 yılında, o zaman Ekonomi ve Din Hizmetleri Bakanı olan Bennett, İsrail nüfusunun yaklaşık % 20’sini oluşturan Filistin vatandaşlarına “beşinci kol” olmaları konusunda uyarıda bulunan bir mektup yayımladı. Basında çıkan haberlere göre, Arapça yazılan mektup hatalarla doluydu.

Bennett ayrıca, İslam’ın üçüncü en kutsal yeri olan, Yahudilerce Tapınak Dağı olarak bilinen işgal altındaki Doğu Kudüs‘te bulunan Mescid-i Aksa kompleksi üzerinde Yahudi kontrolünün artırılmasını savunuyor. Aşırılık yanlısı mesihçi Yahudiler, Harem’üş-Şerif bölgesinde büyük dini bir çatışmayı tetikleyecek bir tapınak inşa etmek istiyor. Şubat 2014’te Bennett, Büyük Yahudi Örgütleri Başkanları Konferansı toplantısında İsrail’in Mescid-i Aksa üzerinde daha fazla kontrol uygulamaya çalıştığını ve “Nihai olarak Kudüs‘ün doğu yakasını ve Tapınak Tepesi’ni de içeren bölgeyi etkileyecek önlemler aldığını” belirtiyor.

2020’de Savunma Bakanı olarak Bennett, pandeminin ortasında, İsrail ordusuna Gazze Şeridi‘ndeki Filistinli sakinlere uygulanan COVID-19 testlerinin durdurulmasını emretti.

Ekim 2018’de Bennett, savunma bakanı olsaydı, yaklaşık 2 milyon insanın 15 yıl boyunca yasadışı bir İsrail kuşatması ve deniz ablukası altında mahsur kaldığı, İsrail ile Gazze arasındaki sınırı geçmeye çalışan Filistinlilere karşı öldürme amaçlı ateş açma emri vereceğini söyledi. Askerlere Filistinli çocukları öldürme talimatı verip vermeyeceği sorulduğunda Bennett, “Onlar çocuk değil, teröristler. Kendimizi kandırıyoruz. Fotoğrafları görüyorum.” Bu noktada, Birleşmiş Milletler’e göre en az 29 çocuğun yanı sıra sağlık çalışanları ve gazetecilerin de dâhil olduğu en az 140 gösterici İsrail askerleri tarafından öldürüldü ve 29.000’den fazla kişi, Büyük Dönüş Yürüyüşü boyunca yaralandı.

2013’te Bennett, Filistinli mahkûmların serbest bırakılmasıyla ilgili bir kabine toplantısında şu açıklamayı yaptığında tartışmalara yol açtı: “Eğer teröristleri yakalarsak, onları öldürmemiz gerekiyor. Hayatımda zaten birçok Arap öldürdüm ve bunda bir sorun yok!” Açıklığa kavuşturmak için gazeteciler bunu yine sorduğunda ise sözcü, Bennett’in İsrail askerlerine Filistinlileri yakalayıp hapsetmek yerine öldürme emri verilmesi gerektiğini söylediğini belirtti.

Kaynak: imeu.org

YeniPencere

Haberler

Laure Foucher: “İsrail, Fransa’yı Ortadoğu’dan Dışlamak İçin Elinden Geleni Yapıyor”

Yayınlanma:

-

İsrail dış politikası uzmanı Laure Foucher, Le Monde gazetesine verdiği röportajda, İsrail’in bölgesel hegemonyaya yönelik projesinin Fransa’nın stratejik çıkarlarıyla nasıl çeliştiğini açıklıyor.

1921 tarihli “Le Petit Journal illustré” gazetesinin bu ön sayfası, 1921 yılında Şam ile Kuneytra arasındaki yolda Fransa’nın Suriye yüksek komiseri General Henri-Joseph-Eugène Gouraud’a yönelik suikast girişimini anlatıyor. Henri Gouraud’un Selahaddin’in mezarında şöyle dediği rivayet edilir: “Uyan Selahaddin, geri döndük. Burada bulunmam, haçın hilale karşı kazandığı zaferi simgeliyor.” PRINT COLLECTOR /GETTY IMAGE

Bağımsız bir Fransız düşünce kuruluşu olan Stratejik Araştırmalar Vakfı’nda İsrail dış politikası konusunda kıdemli araştırmacı olan Laure Foucher, Le Monde gazetesine verdiği röportajda Fransa ile İsrail arasındaki ilişkilerin bozulmasını analiz ediyor.

Fransa’nın 22 Eylül Pazartesi günü Birleşmiş Milletler’de Filistin Devleti’ni tanımaya hazırlanırken -bu hamle İsrail’i öfkelendirdi- Foucher, bu düşmanlığın Filistin meselesinin çok ötesine geçtiğini belirtiyor.

Laure Foucher’ın araştırmaları esas olarak Orta Doğu ülkelerinin iç ve dış/savunma politikalarına (özellikle İsrail/Filistin) ve Avrupa’nın Orta Doğu politikasına odaklanmaktadır. Uzmanlık alanı ayrıca bölgedeki çatışmaların önlenmesi ve çözümüne yönelik danışmanlığı ve stratejik diyalogların koordinasyonunu da kapsamaktadır. Laure Foucher, bölgede (Lübnan, Suriye, İsrail/Filistin, Ürdün, Mısır, İran) kapsamlı saha araştırmaları yapmış ve yoğun şekilde seyahat etmiştir.

Fransa ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkiler en düşük noktasına mı ulaştı?

Öyle görünüyor. İki ülke, Orta Doğu ve özellikle Filistin meselesi konusunda her zaman derin anlaşmazlıklar yaşamıştır. Çoğu zaman, bu anlaşmazlıklar, ikili ilişkileri belirleyen diğer meseleler, özellikle stratejik öncelik olarak görülen İran nükleer meselesi lehine bir kenara bırakılmıştır.

Bugün, İsrail yetkilileri kendilerini Ortadoğu’da Batı’nın öncüsü olarak sunmaya devam ediyorlar ancak gerçekte 7 Ekim saldırısından sonra yeniden tanımlanan Fransa ve İsrail’in stratejik çıkarları arasındaki farklar önemli ölçüde artmıştır. Eski anlaşmazlıklar sadece yoğunlaşmakla kalmamış, Suriye’de olduğu gibi yeni anlaşmazlıklar da ortaya çıkmıştır.

Aynı zamanda, İran meselesinde görüldüğü gibi ortak çıkarlar da zayıflamaktadır.

(Söyleşinin tamamı lemonde.fr/en/ adresinden okunabilir.)

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Sumud Filosuna Destek Yürüyüşü: Sumud’a Sahip Çık, Umudu Koru!

Yayınlanma:

-

Gazze’deki ablukayı kırmak için yola çıkan Küresel Sumud Filosu için yapılan destek eylemlerinden biri de 14 Eylül 2025 Pazar günü Üsküdar’da yapıldı. Eğitim İlke-Sen, TOKAD, Özgür Yazarlar Birliği ve Sağlık İlke-Sen tarafından düzenlenen eylem, Üsküdar sahildeki Şemsi Paşa Camii önünden yürüyüşle başlayıp iskele tarafındaki meydanda yapılan açıklama ve konuşmalarla sona erdi.

Eylem boyunca Sumud’a Sahip Çık Umudu Koru, Yaşasın Küresel Sumud Filomuz, Hepimiz Sumud’un Yolcusuyuz, Filoya Sahip Çık Filoyu Koru, Yaşasın Akdeniz İntifadası, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Küresel İntifada, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, İşbirlikçi Hainler Hesap Verecek, İşbirlikçi Olma Direnişçi Ol, Soykırıma Değil Direnişe Ortak Ol, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Yaşasın Sumud Direnişimiz, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Yürüyüş sırasında ve sonunda aşağıdaki konuşmalar yapıldı: 

Direniş’in vefakâr dostları!

Meydanlar sizin vefanıza, Direniş’in yanında duran azim ve kararlılığınıza sayısız kere tanıklık etti. Vâr olunuz!

Siyonist soykırıma işbirlikçilik ve ihanet marifetiyle yancılık yapanların karşısına dikilen iradeniz her türlü takdirin üzerindedir.

İşte burada, 709. günde yine aynı kararlılıkla hakikati hep birlikte haykırıyorsunuz.

Bu haykırış 709 günde damla damla birikti ve Akdeniz oldu!

Akdeniz’in kucağında büyüyen Küresel Sumud Filosu olarak insanlığı, vicdan ve haysiyeti sembolize eden devasa bir intifada kıyamına dönüştü!

Görüyor ve biliyoruz ki bütün irili ufaklı eylemler, yürüyüşler, farklı bütün faaliyetler bu büyük dalganın boy vermesine katkıda bulunmuştur.

Sizler de aşama aşama Mavi MarmaraMadleen ve Hanzala gemileri olarak ilerleyen ve şimdi devasa Sumud Filosu olarak benzersiz bir özgürlük hareketine dönüşen bu yürüyüşün inşa edicileri oldunuz; ne mutlu!

Direniş’in vefakâr dostları!

Küresel İntifadanın İstanbul ve Anadolu cephesi olarak kendi ülkemizdeki ihanet ve işbirlikçilik hatlarını parçalamaya çalıştık.

İncirlik ve Kürecik üslerinin sökülüp atılması için sürdürdüğümüz on yıllara yayılan mücadeleyi hızlandırdık ancak ihanet ve işbirlikçilik hattı bu husustaki direncini muhafaza etmeye devam etti.

Soykırıma petrol taşıyan BTC hattının vanalarını kapattırmaya çalıştık ama yine mezkûr hat İsrail lehine ve Direniş aleyhine olmak üzere bu petrol hattına dört elle sarıldı.

İsrail’le ticaretin devam etmesini ve Siyonist katliam makinesinin tedarik zincirinde çok mühim bir yere sahip gemi trafiğinin limanları mekân tutmasını engellemek için çırpındık lâkin AKP iktidarının hileli yollarla bu işleticiliğe meftûniyetinin önüne geçemedik.

Bu tabloyu 709 gün boyunca gözlemleyenler için artık fazla söze gerek kalmadı.

Direniş ve muârızları, gören gözlere âyân oldu. Hakk’la bâtıl iyice belirginleşti, saflar netleşti.

Direniş’in vefakâr dostları!

Yılmayan bir azim ve kararlılığı kuşanan Direniş’in yoldaşı olmakla iftihar ediyoruz.

Emperyalizme, Siyonizm’e, Amerika’ya, işbirlikçilik ve ihanete meydan okuyan cesur yüreklere, şahitlere ve şehitlere selam olsun!

Selam ve rahmet olsun Gazze’de canını veren; açlık ve bombalarla katledilen yüz binlere!

Selam olsun 709 gün direnen, geri adım atmayan yiğitlere!

Selam olsun Küresel Sumud Filosundaki vicdanlara!

Buradayız!

Emperyalizme ve Siyonizm’e, işbirlikçilik ve ihanete karşı Direniş’in yanındayız!

Buradayız!

Soykırıma, yalnız bırakılmaya isyan bayrağı açan şerefli Sumud filosu yolcularıyla yan yana, omuz omuza aynı gemilerde;

Küresel İntifada çağrısını yükselten milyonlarla aynı saftayız!

Direniş’in vefakâr dostları!

Tarihî günlerden geçiyoruz.

İki yıla yaklaşan bir periyotta dünyanın dört bir yanında sürdürülen mücadelede halklar, yavaş yavaş fiili aşamaya doğru geçmektedir.

Evet, Madleen gemisi ve “Küresel Gazze Yürüyüşü” bu yeni merhalenin ilk işaretlerini vermişti.

Ümitvâr olun! Allah’ın bir rahmeti olarak onca bedel üzere boy veren İntifada, insanlığı bambaşka menzillere taşıma potansiyel ve imkânlarını Rabbimizden eşsiz bir nimet olarak göstermeye başlamıştır.

İşte bu inanç ve umutla bugün burada, Üsküdar sahilde toplanan bu insanlar, bu mübarek şafağın yoldaşları olmakla iftihar etmektedirler. Yıllar boyunca İntifada’nın ezilenlerden yana farklı çağrılarına koşan bu yürekler “Küresel Sumud Filosu”nun tayfalarıdır!

Bu büyük yürüyüş, bir ulu çınarın yıllar süren kökleşme ve boy vermesine benzeyen bir sabır ve sebat sürecinin meyvesidir.

Direniş’in vefakâr dostları!

Bölgedeki işbirlikçi rejimler açıkça ve alenen İsrail’e çalışıyor, emperyalizme ve Siyonizm’e hizmet ediyor.

Bölgedeki işbirlikçi rejimler alenen İsrail’e çalışıyor, emperyalizme ve Siyonizm’e hizmet ediyor.

Mısır ve Ürdün, Filistin’e yardımları engelliyor.

Körfez ülkeleri, İbrahim anlaşmalarıyla İsrail ve ABD’ye hizmete koşullanmış durumdalar. Emperyalist şef Trump, bu petrol zengini ülkeleri daha birkaç ay önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde soyguna tabi tuttu!

Azerbaycanİsrail’in petrolünü temin ediyor. Türkiye bu petrolü taşıyor.

Sahte yasaklama kararları limanlarımızda Siyonist gemilerin cirit atmasını elbette engellemiyor!

İslam dünyasındaki bu acziyet tablosundan egemen dünya düzenine bir tehdit çıkmayacağı bir kez daha görülmüştür.

Tam bu noktada halkların inisiyatif alarak fiili mücadeleye katılması, sizce de fevkalâde anlamlı değil midir?

Direniş’in vefakâr dostları!

İşte bu dalga, büyük bir cesaret örneği olarak vâr olan Küresel Sumud Filosu, işbirlikçi rejimleri aşacaktır.

İşte bu dalga, İsrail’i besleyen boru hatlarını kapatacak, Siyonist gemileri limanlara sokmayacak, bütün işbirlikçi tezgâhları dağıtacaktır!

İşte bu dalga, Büyük Şeytan Amerika’yı Ortadoğu’dan ve sömürüp yağmaladığı her yerden kovacaktır!

İşte bu dalga, NATO ve ABD üslerini Anadolu’dan söküp atacak, bölgeye tutunmaya çalışan yabancı ve habis bir ur olan İsrail’i yok edecektir.

Yükselen bu dalga, bu heyecan; işbirlikçilik ve ihaneti yutup yok edecek bu fırtına, boran Musa’nın asası gibi ezilenlere, mazlum ve mustazaflara karanlığın ve çaresizliğin içinden yeni yollar açacaktır.

Attığınız her slogan, paylaştığınız her mesaj, yaptığınız her eylem bu fırtınayı büyüttü! Zaferiniz mübarek olsun! Bütün bu yaşananlar Allah’ın izniyle yaklaşan zaferin işaretleridir.

Direniş’in vefakâr dostları!

Küresel Sumud Filosu engellemelerle karşılaşıyor. Henüz yolunda başında katil İsrail, filoya dronlarla saldırılar düzenledi. Filoya katılacak gemi sayısı, katılımcı listesi sürekli azaltılıyor. En son, filoda yer almak için Tunus’a giden 5 milletvekili listeden çıkarıldı.

Bu kritik aşamada Türkiye dâhil bölge ülkelerine sesleniyoruz:

İşbirlikçilikten tövbe edip Küresel Sumud Filosu’nun yanında yer alın!

Filoya sahip çıkın! Filoyu koruyun! Filonun şerefli yolcularına bir şey olursa Akdeniz’i İsrail’e dar edin!

Bunu yaparsanız belki kaybettiğiniz itibarınızın bir kısmını geri kazanırsınız! Tarihi bir sınavla karşı karşıyasınız: Hodri meydan!

Direniş’in vefakâr dostları!

Mücadeleye devam edin, direnin!

Türkiye iktidarı nasıl utanma belası yalan da olsa İsrail’le ticareti kestiğini, gemileri limanlarına sokmayacağını ilan etmek zorunda kaldıysa bu yükselen dalgaya boyun eğecek Bakü-Tiflis-Ceyhan hattından akan petrolü kesmek zorunda kalacaktır!

Şundan emin olun ki arkadaşlar, ülkemizde ve bütün dünyada İntifada’nın artan basıncı karşısında bölgedeki hiçbir işbirlikçi rejim dayanamayacaktır!

Halklar nasıl kıyam edip denizden ve karadan Gazze’ye yürümeye başladıysa Allah’ın izniyle bu yürüyüşler bir sel gibi önüne kattığı bütün şer unsurlarını süpürecek; Kürecik NATO radarını da İncirlik ABD üssünü de söküp atacaktır.

İnancımız odur ki Siyonizm’i besleyen gemiler bu fırtınada alabora olacak, hiçbir güç bu alt üst oluşu durduramayacaktır.

Selam Olsun Gazze Direnişimize!

Selam Olsun Filistin Halkının Yıkılmaz İradesine!

Selam Olsun Küresel Sumud Filosuna ve Onun Apak Vicdanlı Yolcularına!

Selam Olsun Bu Mübarek Sefere Katılan İntifada Erlerine!

Filoya Sahip Çık, Filoyu Koru!

Sumud’a Sahip Çık, Umudu Koru!

Devamını Okuyun

Haberler

Nida Dergisi Yeni Sayısında Sömürgeci Zihniyetle Hesaplaşıyor

Yayınlanma:

-

Nida dergisinin Temmuz-Eylül 2025 tarihli 220. sayısı okuyucusuna “Sömürgeci Zihniyetin Kurduğu Dünyadan Ayrışma Vaktidir; Onunla Yarışmanın Değil!” çağrısıyla sesleniyor.

Bu bahiste “sunuş” yazısındaki şu bölüm dikkati hak ediyor:

Sömürgeci zihniyet kendini, sömürdüğü ülkelerin kendi ellerinde sürdürülebilir kılmıştır. Kendisine sömürgeci diyemeyeceğimiz toplum ve devletlere ‘reflekslerini’ devretmiş, miras bırakmıştır. Bu toplum ve devletler de sömürgeciliği ‘dinlerine, inançlarını, vicdanlarına’ bedel üstlenmişlerdir. Sömürgeci artık uzakta değil; sömürgeleştirilen toplumların içinde hayat bulmuştur. Coğrafyalarımızdan stratejik olarak çekilse de şahs-ı manevisini devrederek çekildiği bilinmelidir. Peki, bunu bilmenin önemi nedir? Nereden başlayacağımızı bilmek açısından önemlidir tabii. Sömürgecinin dilimizde hayat bulabileceği ihtimaline karşı… Zihnimizde, bakışımızda, niyetimizde, umudumuzda, ümitsizliğimizde, çaremizde ve çaresizliğimizde sömürgeci zihnin pusuya yatmış olabilme ihtimaline karşı müteyakkız hâlimizi korumalıyız. Bazen bir sömürgeci kadar kaba, gaddar ve vicdansız olabileceğimizi bilmek açısından kıymetlidir. Sömürgeci zihniyetinde olduğu gibi insana, insana dair değerlere ve arza/yeryüzüne putlaştırılmış ekonomik dünya görüşü üzerinden bakan bir ‘erime ve çürüme’ ihtimalinden uzaklaşabilmek için reflekslerimize hâkim olabilmeliyiz.

Sömürgecilik, bir başka dünya düşleyememizdedir.

‘Ne yapabiliriz ki?” deyişimizdedir.

Nida’nın 220. sayısında Atasoy Müftüoğlu’nun “En Büyük Kötülükle Uzlaşmak”; Ahmet Dağ’ın “Yapay Zekâ ve Dijital Sömürgecilik: Tekno-Endüstriyel Çağda Yeni Neo-Sömürgeci Paradigmalar”; A. Murat Ünal’ın “İslam’ı Sömürgeci Zihnin Sermayesi Kılmak”; Ferhat Koç’un “Sömürgecinin Değişen Yüzü Olarak Hukuk”; Wael B. Hallaq’ın “Fıkıh (Şeriat), Ahlâk ve Epistemeloji”; Furkan Soylu’nun İslam Felsefesi Tarihinin Bir Düşüncesizlik Çatışması Olarak Oryantalist Yazımı”  adlı yazıları dikkat çekerken Fatih Bütün’ün Mustafa Mertel ile yaptığı ve “Zihni Örtülmüş Durumdaki İnsanlar Haksızlığa Karşı Nasıl Mücadele Verecek” sorusunun başlığa çekildiği söyleşi, insanlığın plânlı bir ifsat sürecinden geçtiği tespiti etrafında derinleşiyor.

Film değerlendirmeleri, sanat-edebiyat yazıları ile farklı konulardaki makale ve denemeleriyle Nida, 220. sayısında da nitelikli bir içerikle çıkıyor okuyucularının karşısına.

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x