Connect with us

Haberler

Avrupa’nın El Koyduğu Çocuklar

Yayınlanma:

-

Bir süredir İsveç gündeminde ülkenin sosyal hizmetler kurumunun el koyarak farklı ailelere verdiği çocuklar tartışılıyor. Başkent Stockholm’de 7 Şubat’ta gerçekleştirilen protesto eylemi ile seslerini duyurmaya çalışan aileler, çocukların ellerinden haksız yere ele alındıklarını ve kendilerine gösterilmediklerini ifade ettiler. Eyleme destek veren Farklı Renkler Partisi Genel Başkanı Mikail Yüksel, AA muhabirine verdiği demeçte birçok ailenin dram içinde hayattan kopuk yaşadıklarını kaydetti.

İsveç’in başkenti Stockholm’de çocukları ellerinden alınan Müslüman ebeveynler, sosyal hizmetler kurumunu protesto etti. Parlamento önünde bir araya gelen aileler hükümetin duruma el koymasını ve çocuklarının geri verilmesini istedi. Göstericiler, ellerinde “Çocuklarımızı geri verin”, “Yavrularımız elimizden alındı, haksızlığa maruz kaldık”, “Adalet istiyoruz” yazılı pankartlar taşıdı. ( Atila Altuntaş – Anadolu Ajansı )

Diğer taraftan İsveç’in Sosyal Hizmetler Kurumu’nun çocukları alma konusunuda ayırımcılık yaptığını da belirten Mikail Yüksel şunları kaydetti: “İsveçli aileden çocuk alma gerekçesi ile bir Müslüman ve göçmen aileden çocuk alma gerekçesi birbirine uymuyor. Uygulamada müthiş ön yargılar Müslüman ve göçmen aile için devreye giriyor. Diğer yandan mağdur olan Hristiyan aileler de var, bunları da takip ediyoruz.” ifadelerini kullandı.”


İsveç Varberg’te çocuklarına el konulan ailenin çırpınışları yürek sızlatıyor.

Sorun İsveç’e mi özgü? 

Türkiye kamuoyunda farklı dönemlerde öne çıkan “çocukları zorla alma” eylemi Avrupanın diğer ülkelerinde de sıklıkla başvurulan bir yöntem. Almanya’daki Jugendamt ve benzeri kuruluşlar kıtanın farklı bölgelerinde çocukların ailelerinden alınarak koruyucu ailelerin yanına verildiği biliniyor. Üstelik bu “alıkoyma” işlemi göçmen ve sığınmacılar için bir ayrımcılık uygulamasına dönüştürülmüş durumda.

Almanya’nın Düsseldorf kenti yakınlarındaki Dormagen beldesinde Alman Gençlik Dairesi (Jugendamt) tarafından iki çocuğu ellerinden alınan Altınkaya ailesi, mahkeme kararıyla evlatlarının velayetine tekrar kavuştu.

Almanya’nın Duisburg kentinde yaşayan Kara ailesinin hukuk mücadelesi ilgili kurumların tarafsızlığını sorgulatıyor. Kara ailesi Jugendamt (Almanya Gençlik Dairesi) kurumunun kararıyla 2, 4, 6 ve 8 yaşındaki 4 çocuğun kendilerinden haksız yere alınması nedeniyle 4 yıl hukuk mücadelesine devam etti. Davanın kazanılmasına rağmen çocuklarına kavuşmaları sürekli ertelenen Kara ailesi Duisburg’ta yapılan gösteriler ile oluşan kamuoyunun baskısı neticesinde çocuklarını alabildi.

2020 yılında İHA’nın yaptığı bir haberde yine Almanya’da Dormagen kentinde yaşayan Altınkaya ailesinin 1.5 ve 4 yaşındaki çocuklarına el konulduğu ifade ediliyor. Çocuklar darp ihtimaline karşı devlet gözetimine alındığı belirtilse de aslında ailenin rutin doktor kontrolleri ve çocukların oyun esnasında yaşadığı basit yaralanmalar sürecin başlamasını sağlıyor.

Avrupada koruyucu ailelere teslim edilen çocuklarla ilgili bir dizi skandal iddiası bulunuyor.

Koruyucu aile skandalları

Avrupanın pekçok ülkesinde çocukların ailelerinden alınmaları için aile içi şiddetten düzgün beslenememeye ve hatta ailenin yaşadığı ekonomik sorunlara kadar uzanan gerekçeler yeterli görülüyor. Büyük ölçüde kararların ilgili kurumların uzmanlarının inisiyatifinde olduğu belirtilirken, ayrımcılığın da bu noktada başladığı ifade ediliyor. İsveçli yada Alman ailelerin çocuklarına el koymak için devlet kurumları bir dizi prosedürü uygulamaya koyarken konu göçmenlere geldiğinde süreç çok hızlı sonuçlandırılıyor.

Çocukları ellerinden alınan aileler ve çocuklar için ise mağduriyetler süreklilik arzediyor. Araştırma kuruluşu SETA’nın yaptığı çalışmada 2018’de el konulan 52 binden fazla çocuğun neredeyse yarısının yabancı uyruklu olduğu kaydedildi. Üstelik çocuklar devlet gözetimine alındıktan sonra uyruk ve din konusundaki hassasiyetler gözetilmeden koruyucu ailelere verildiği ifade edildi. Haklarında pedofili, eşcinsellik yada ırkçılık gibi ciddi suçlamalar olan birçok koruyucu aileye karşı ise çocukların ebeveynleri tamamen yalnız bırakılmış durumda. Hukuki sürecin işleyişine göre Jugendamt tarafından el konulan çocuklar mahkeme sonuçlanıncaya kadar kurumun inisiyatifinde kalıyor. Son olarak 2022’de İsveç’in Norrbotten bölgesinde ikamet eden Suriyeli Talal ailesi AA’ya mağduriyetlerini anlattı. Baba Diab Talal 4 çocuklarının ellerinden alındığını, haklarında açılan mahkemede çocukların şiddet görmediği belirlenmesine rağmen el konulan çocuklarını göremediklerini ifade ettiler. Diab Talal en küçüğü 8 aylık, en büyüğü ise 9 yaşında olan çocukları hakkında yaşadıklarını şöyle aktardı: “Biz stresli bir yoldan ve savaştan İsveç’e geldik. İlk geldiğimizde depresyondaydık. Komşumuzun şikayetiyle 4 çocuğumuzu elimizden aldılar. Ardından yapılan soruşturmada, onlara şiddet uyguladığımıza dair kanıta rastlanmamasına rağmen çocuklarımızı geri vermediler. Çocukları farklı ailelere verdiler ve bizle görüşmelerini de yasakladılar. Biz de en tabii hakkımızı kullanarak bu durumu protesto etmek için eylemlere katıldık ve bu, çok ses getirdi. Eylemlerde biz çocuklarımız için gözyaşı dökerken ‘İslamcı ve terörist’ şeklinde yaftalayarak İsveç medyasında hedef gösterildik.”

Avusturya’da çocukları ellerinden alınan Çıldıroğlu ailesi hukuk mücadelesini sürdürüyor. Çocuklarının kaldıkları yurtlarda tacize uğradıklarına dair ifadelerin olduğunu söyleyen çift, yardım bekliyor.

Çocukları Koruma A. Ş.

Konunun çok dikkat çekilmeyen bir başka noktası ise Jugendamt ve benzeri kuruluşların yarı özerk yapıları ile ilgili. Koruma altına aldıkları çocuk sayısınca devletten ödenek tahsis edilen bu yapıların çalışma koşullarına ilişkin bir dizi kaygıyı güçlendiriyor. Yapılan mülakatlarda ve özellikle çocukları koruma altına alınan ailelere ilişkin kurumların umarsız davranışlarının artık “koruma” maksadının yanı sıra “ödenek kaygısı” ile açıklamak mümkün görünüyor.

Jugendamt ve benzeri kuruluşların göçmen ve yabancılara ilişkin ayrımcı tavrına rağmen mağduriyetin önemli bir bölümünü de Alman vatandaşları oluşturuyor. Her yıl binlerce çocuğun ailelerinden alınarak koruyucu ailelere verildiği Almanya’da göçmenler bir ölçüde örgütlenirken Alman vatandaşları arasında itirazların çok daha cılız kaldığı ifade ediliyor.

Jugendamt üzerinden Avrupa’nın çocuğa bakışı

Kocaeli Üniversitesi’nden Selim VATANDAŞ’ın bu konuda yaptığı araştırma çarpıcı sonuçları ortaya çıkarıyor. Temel olarak 2. dünya savaşı sonrasında oluşan bu kurumların amacı çocukların istismarına engel olmak için bugün bir başka amaca evrilmiş görünüyor.

İnsan Hakları Bildirgesi’nde çocuklara ilişkin yasal vasilerin ebeveynleri olduğu ve devletin bu ilişkiyi desteklemesi gerektiği ifade edilirken durum pratikte farklı bir sürece evrilmiş durumda. Almanya Medeni Kanunu’nun 1666 ve 1666a maddesinde anne ve babanın, velayet hakkından doğan hak ve sorumluluklarını kullan(a)madığı takdirde ‘çocuğun selameti’nin (kindeswohl) tehlike altına girmesi durumunda, çocuğun velayetini Jugendamt’a verebileceği belirtilmekte. Bu hukuki dayanak nedeniyle Almanya’da Jugendamt çocuklar üzerinde ailelerin hak ve inisiyatiflerini ortadan kaldıracak süreçleri kolaylıkla başlatabilir. Üstelik Aile mahkemeleri ve karar temyize giderse Yüksek Eyalet Mahkemeleri dışında Alman Gençlik Dairelerini denetleyici herhangi bir mekanizma bulunmuyor.

Almanya, İsveç ve Fransa dışında tüm kıta Avrupasında çocuk ve aile arasındaki ilişkinin yeniden tanımlanmasının sadece Jugendamt gibi kurumların inisiyatifi ile gelişmediğinin de altını çizmek gerekir. Modern devletin aile ilişkilerini zayıflatan ve birey vurgusunu öne çıkarmasının bir çıktısı olan bu kurumlar; ailenin çocuk üzerindeki inisiyatiflerini sürekli gerileten bir politika izliyor.

Türkiye’de SHÇEK, Almanya’da Jugendamt gibi kurumlar modernitenin devlet tanımına uygun olarak aile ve çocuk arasında nihai karar verici konuma yükseldiği söylenebilir. Modern devletin güvenlik kuramının vatandaş yetiştirmekle başladığı düşünülürse, konunun çocuk boyutu daha iyi anlaşılıyor. Çocukları koruma refleksi ile kurumsallaşan yapılar bu nedenle çok kısa sürede politize olabilecek bir potansiyel taşıyor.

2010 yılında ilkokula başörtülü gönderilen çocukların devlet tarafından el konulabileceğini Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ifade etmişti.

“İlkokulda başörtüsü giyen çocuk devlet tarafından ailesinden alınabilir”

Devletin çocukları istismar, şiddet ve sömürüye karşı koruma gerekçeleri ile oluşturduğu kurumların yeri geldiğinde nasıl politik kararlar alabileceğinin örneği sadece Avrupa’da bulunmuyor. Türkiye’de 2010 yılındaki bir haber bu konuda devletin “kurumsal” yaklaşımına dair önemli ipuçları taşıyor. 2010 yılında çocuğunun ilkokula başörtülü gönderen veliye karşı devlet kademelerinden yükselen tepkilerin en dikkat çekeni dönemin Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf’tan gelmişti. Kavaf, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül’un, çocuklarını türbanla ilköğretim okullarına gönderen ailelerin tutumunun, çocuğun öğrenim özgürlüğünü engellemesi halinde, devletin çocukları alabileceğine ilişkin açıklamasına destek vermişti. Kavaf yaptığı açıklamada “biz mahkemenin tedbir kararından sonra çocukları korumamız altına alabiliriz. O konuda bir engel yok, sebebi gerekçesi ne olursa olsun..” ifadelerine yer vermişti.

Avrupanın çocuk ve aile arasında gözetleyici ve belirleyici pozisyonunu giderek aile kurumunun kendisine karşı bir tehdide dönüştürmesi Türkiye için henüz yeni olsa da uzak bir ihtimal olarak görülmüyor.

YeniPencere Özel Haber

 

İlgili Makaleler:

  • Alman Gençlik Dairesi (Jugendamt) ve Koruma Altına Alınan Türk Kökenli Çocuklar (Selim Vatandaş)
    https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/43447
  • Alman Gençlik Dairesi ve Çocukların Koruma Altına Alınması Uygulamalarına Yönelik Eleştiriler1 (Mustafa Uyanık)
    https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/511383
  • Alman Gençlik Dairesi Tarafından Koruma Altına Alınan Türk Kökenli Çocuklar – Rapor (Zeliha Eliaçık, Tuba Sarıaltın, Fikret Yaman)
    https://setav.org/assets/uploads/2019/12/R148.pdf

İlgili Haberler:

  • İsveç’te çocukları ellerinden alınan Müslüman ailelerden protesto
    https://www.isvecgundemi.com/gundem/isvec-te-cocuklari-ellerinden-alinan-musluman-ailelerden-h24887.html

  • Almanya’da Türk ailenin her iki çocuğu da ellerinden alındı
    https://www.iha.com.tr/haber-almanyada-turk-ailenin-her-iki-cocugu-da-ellerinden-alindi-851488/

  • Bakan Çavuşoğlu: Almanya’da çocukları ellerinden alınan ailenin yanındayız
    https://www.trthaber.com/haber/gundem/bakan-cavusoglu-almanyada-cocuklari-ellerinden-alinan-ailenin-yanindayiz-501892.html
  • Türk ailenin 4 günlük bebeğini alan Alman Gençlik Dairesi protesto edildi
    https://www.sondakika.com/haber/haber-turk-ailenin-4-gunluk-bebegini-alan-alman-genclik-12763877/

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

MESEM Uygulaması Yoksul Çocuklarımızı Sömürü-Ölüm Kıskacına Sokuyor!

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Manisa’nın Alaşehir ilçesinde elektrik tesisatı döşeme işinde çalıştığı inşaatın beşinci katından düşerek can veren 16 yaşındaki MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) öğrencisi Zekai Dikici ve MESEM uygulaması hakkında bir açıklama yayımladı.

Çocuk emeği sömürüsünün sistematik hâle geldiği vurgulanan açıklamanın tam metni şu şekilde: 

MESEM Uygulaması Yoksul Çocuklarımızı Sömürü-Ölüm Kıskacına Sokuyor!

Manisa’nın Alaşehir ilçesinde 16 yaşındaki MESEM (Mesleki Eğitim Merkezi) öğrencisi Zekai Dikici, elektrik tesisatı döşeme işinde çalıştığı inşaatın beşinci katından düşerek can verdi.

Bu acı ve kabul edilemez hâdise, henüz çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinde emekleri sınırsızca sömürülen yoksul aile evlatlarının iş cinayetlerinde de sıraya sokulduğunun açık kanıtı olarak okunmalıdır.

MESEM uygulamasıyla haftada bir gün okula, diğer günler işletmelerde çalışmaya giden yüz binlerce çocuğa ileri düzeyde bir emek sömürüsü örneği olarak 9, 10 ve 11. sınıflarda asgari ücretin yüzde 30’u; 12. sınıflarda ise ancak yarısı verilmektedir.

Öğrencilere verilen ücretler devlet tarafından karşılanmakta, bu yolla yine halkın kesesinden sermayeye ucuz iş gücü transferi yapılmaktadır. Çalışan öğrencilerin iş güvenliğinin ne durumda olduğuna dair en açık ve çarpıcı cevapları ise daha önce Ali Sait Karpınar’ın, şimdi de Zekai Dikici evlatlarımızın iç parçalayan ölümleri vermiştir!

MESEM marifetiyle sermayenin sömürüsüne terk edilen yoksul gençlerimiz, iktidar sahiplerinin dillerine doladıkları Çin modeline geçişin kurbanları olmaktadırlar! Mevsimlik tarım işçisi çocuklarımızdan mülteci yavrularımıza, MESEM’lerde küçük yaştan itibaren kapitalist tezgâha köle edilen öğrencilerimize kadar kitlesel bir çocuk emeği sömürüsü ile karşı karşıyayız.

Çocuk/öğrenci emeğini sınırsızca sömürmesi için sermayenin önüne fırlatıp atan MEB politikaları suçludur, derhâl iptal edilmelidir. Yoksul halkımızın evlatlarının yanında değil de sömürü düzeninden yana duranlardan hesap sorulmalıdır.

EĞİTİM İLKE-SEN YÖNETİM KURULU

Devamını Okuyun

Haberler

Yoksulluk Derinleşiyor: Açlık Sınırı 13.334 Liraya Yükseldi

Yayınlanma:

-

TÜRK-İŞ’in açıkladığı Eylül-2023 araştırmasına göre açlık sınırı 13.334, yoksulluk sınırı ise 43.433 liraya yükseldi. Açlık sınırı böylece, 11.402 lira olan Asgari Ücreti yaklaşık 2 bin lira geçmiş oldu.

Aynı araştırmada gıda harcamalarında 12 aylık ortalamalara göre değişim oranı ise % 106,21 olarak hesaplandı.

Araştırma ile ilgili TÜRK-İŞ açıklamasının tamamı şu şekilde:

  • MUTFAK ENFLASYONU AYLIK %9,31 ON İKİ AYLIK %84,04, YILLIK ORTALAMA %106,821 ORANINDA ARTTI.
  • DÖRT KİŞİLİK AİLENİN AYLIK GIDA HARCAMASI TUTARI (AÇLIK SINIRI) 13.334 TL,
  • GIDA İLE BİRLİKTE DİĞER TÜM TEMEL HARCAMALARI İÇİN HANEYE GİRMESİ GEREKEN TOPLAM GELİR TUTARI(YOKSULLUK SINIRI) İSE 43.433 TL,
  • BEKÂR BİR ÇALIŞANIN AYLIK YAŞAMA MALİYETİ 17.336 TL‘YE ULAŞTI.

2021 Ocak’tan 2023 Eylül ayına 4 kişilik ailenin aylık gıda harcaması tutarı tam 5 katına çıktı!

TÜRK-İŞ Açlık Sınırı Endeksi (TASE Ocak 2021=100) Eylül’23: 500,80

Başta iktisaden dar ve sabit gelirlileri olmak üzere, toplumun tüm kesimlerini etkileyen ve halkın en temel sorunu olarak nitelenebilecek enflasyon, resmi verilerin ötesine geçen bir gerçeklikle günlün yaşam üzerinde etkili olmaya devam etmektedir. Türkiye’de yaşanan yüksek enflasyonun önümüzdeki kısa vadeli dönemde de etkili olacağı öngörülmektedir.

TÜRK-İŞ çalışmasının ortaya koyduğu gibi, bilhassa son iki yıl içinde aşırı yükselen gıda fiyatları bireyleri ve aileleri çok olumsuz etkiledi. Gıda fiyatlarının artmasında öncelikle yetersiz üretimin olması, tarımsal üretim girdilerinde maliyet artışları ile üretim, tedarik ve satış zinciri içerisinde orantısız fiyat değişimleri önemli rol oynadı.

Kuşkusuz emeğin milli gelirden aldığı payın giderek gerilemesinin bir sonucu olarak yoksul daha da yoksullaştı. Bu süreçte, artan ücret gelirine rağmen devam eden yüksek fiyat artışları hayat pahalılığını dayanılmaz noktalara taşıdı. Özellikle dolaylı vergilerdeki artış, gelir vergisinde bu aylarda giderek yükselen oranlar ücretli çalışanların gelirlerini daha da aşındırdı. Uygulanması gereken gelir politikasında esas olması gereken, gelirlerin gerçek enflasyon seviyesinden daha fazla artması ve insana yakışır yaşam koşullarını sağlayacak düzeyde harcamayı karşılayacak seviyede refahın adil paylaşılmasıdır.

TÜRK-İŞ Araştırmasının 2023 Eylül ayı sonucuna göre;

  • Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı)  13.334,13 TL’ye,
  • Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarınıntoplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 43.433,65 TL’ye,
  • Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ de aylık 17.336,25 TL’ye yükseldi.
Çizelge 1: Dört Kişilik Ailenin Açlık ve Yoksulluk Sınırı (TL/Ay)*
Eylül   2022 Aralık 2022 Temmuz 2023 Eylül  2023
Yetişkin Erkek Gıda Harcaması 2.187,42 2.451,55 3.652,83 4.004,67
Yetişkin Kadın Gıda Harcaması 1.735,46 1.951,20 2.993,12 3.246,01
15–19 Yaş Grubu Çocuk Gıda Harcaması 2.157,42 2.421,55 3.604,08 3.952,17
4–6 Yaş Grubu Çocuk Gıda Harcaması 1.164,88 1.306,27 1.947,99 2.131,26
Açlık Sınırı (4 Kişilik Ailenin Gıda Harcaması) 7.245,18 8.130,57 12.198,04 13.334,13
Yoksulluk Sınırı (4 Kişilik Ailenin Toplam Harcaması) 23.599,93 26.483,94 39.733,03 43.433,65

* Harcama tutarları, yuvarlama nedeniyle, toplamda farklı olabilmektedir.

TÜRK-İŞ’in verilerine göre “mutfak enflasyonu”ndaki değişim Eylül 2023’te şu şekildedir:

  • Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin “gıda için” yapması gereken asgari harcama tutarındaki artış bir önceki aya göre % 9,31 oranında gerçekleşti.
  • Sekiz aylık değişim oranı ise % 64,00 olarak tespit edildi.
  • Son on iki ay itibariyledeğişim oranı  % 84,04 oldu.
  • On iki aylık ortalamalara göre değişim oranı ise % 106,21 olarak hesaplandı.
Çizelge 2: Gıda Harcamasındaki Değişim %
Eyl’21 Eyl’22 Aralık’22 Eyl’23
Bir Önceki Aya Göre Değişim Oranı 0,17 5,15 4,41 9,31
Bir Önceki Yılın Aralık Ayına Göre Değişim Oranı 76,80 98,41 64,00
Son On İki Ay İtibariyle Değişim Oranı 130,01 98,41 84,04
On İki Aylık Ortalamalarla Değişim Oranı 106,28 106,21

TÜRK-İŞ hesaplamasında temel alınan ve doğrudan piyasadan derlenen fiyatlara göre, gıda ürünlerinde Eylül 2023 itibariyle gözlemlenen değişim harcama gruplarına göre şu şekilde oldu:

  • Süt, yoğurt, peynir grubunda;

Bir ayda süt ortalama %8 zamlanırken, peynir fiyatı sınırlı düzeyde geriledi, yoğurt fiyatı sınırlı düzeyde arttı. Yeni beslenme kalıbıyla araştırıya başlandığı Ocak 2022’den bu yana bu gruptaki ürünler 3 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohum ürünlerinin bulunduğu grupta;

Et ve Süt Kurumu’nun (ESK), Ankara Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Perakendeciler Derneği bünyesinde faaliyet gösteren marketlerin bir kısmına, Nisan sonu itibariyle ithal edilmiş olan karkas etleri düşük fiyattan vermesi sayesinde dana kıyma 190 TL, kuşbaşı 210 TL’den satılmaya başlanmıştı. Bu ürünler sırasıyla bu ay 289 TL ve 329 TL’den satıldı. Bunun yanında ulusal zincir marketler ve Ankara’nın dernek üyesi olmayan ve olup da yerli et satmaya devam eden yerel marketlerinden pek çoğunda dana kıyma ortalama 330, kuşbaşı ortalama 373 TL’den reyonlardaki yerini aldı. Av yasağının sona ermesiyle hamsi 100 TL’den, en çok talep gören deniz balıkları bir ayda %5 fiyat düşüşüyle beraber tezgâhlarda ortalama 164 TL’den satılmaya başladı. Bir ayda nohut %28, yağlı tohumlar (kuruyemiş) %27, yeşil mercimek %20, tavuk yumurtası ve kuzu eti % 17, kırmızı mercimek %13, kuru fasulye % 11, dana eti %9, tavuk sınırlı seviyede zamlandı.

Yeni beslenme kalıbıyla araştırıya başlandığı Ocak 2022’den bu yana balık, kuru fasulye, kırmızı mercimek, yağlı tohum 2 kattan; yumurta, tavuk, kuzu, yeşil mercimek 3 kattan; nohut 4 kattan; dana 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Ekmek ve tahıllar grubunda;

Bir ay içinde irmik %13, pirinç %10, bulgur %9, ekmek %8, makarna %5, un sınırlı seviyede fiyat artışı yaşadı. Ankara’da 7 TL’ye satılan 200 gramlık beyaz ekmek üzerinden hesaplandığında 4 kişilik ailenin aylık sadece ekmek masrafı 735 TL oldu. Ocak 2022’den bu yana ekmek, pirinç, bulgur, makarna 3 kattan; un ve irmik 2 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Taze sebze-meyve grubunda;

Semt pazarlarında hem yeşil soğan, maydanoz gibi salata yeşilliklerinin hem de ıspanak, pazı gibi yeşil yapraklı sebzelerin fiyatları yükseldi. Kuru soğan 20 TL’ye dayanırken patates 20 TL’nin üzerine çıktı. Brokoli, karnabahar, kabak, patlıcan, sivri biber, fasulye, barbunya, havuç ve limon fiyatları artarken karalahana, turp, köy biberi, domates fiyatları geriledi. Bu ayın zam şampiyonu %60’lık fiyat artışıyla barbunya oldu. Nektarın, çilek, üzüm, şeftali armut fiyatları yükseldi. Karpuz, kavun, muz, erik fiyatları düştü. En düşük fiyatlı meyve bu ay yine 20 TL ile elma oldu. Ortalama sebze (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık vb. salata yeşillikleri dâhil değil) kg fiyatı 29,40 TL, ortalama meyve kg fiyatı 32,96 TL oldu. Hesaplamada -bu ay- 23’ü sebze ve 9’u meyve olmak üzere toplam 32 üründeki fiyat değişimi dikkate alındı. Ortalama meyve-sebze kg fiyatı 26,95 TL olarak tespit edildi (ana yemekleri tamamlayan maydanoz, kıvırcık gibi salata yeşillikleri bu hesaplamada “Ortalama Meyve-Sebze Fiyatı”na dâhil edilmektedir). Yeni beslenme kalıbıyla hesaplamanın yapıldığı Ocak 2022’den bu yana meyve 7 kattan; sebze 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Temel yağ ürünlerinin bulunduğu grupta;

Bir ay içinde margarin %17, zeytinyağı %8, ayçiçek yağı %4 zamlandı. Tereyağı fiyatı sabit kaldı. Ocak 2022’den bu yana ayçiçek yağı 1 kattan; tereyağı ve margarin 3 kattan; zeytinyağı 5 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

  • Son grup içinde yer alan gıda maddelerinden;

Bir ay içinde ıhlamur %64, baharat %49, siyah zeytin %39, yeşil zeytin %34, çay ve reçel %7, salça %6, şeker %5, pekmez %4 fiyat zamlandı. Tuz fiyatı %7 geriledi. Ocak 2022’den bu yana zeytin 5 kattan; tuz, baharat, şeker, pekmez 4 kattan; çay, ıhlamur, reçel, salça 3 kattan fazla fiyat artışı göstermiştir.

Kaynak: www.turkis.org.tr

 

Devamını Okuyun

Videolar

Fatih’te Eylem: Zamlar, Vergiler İptal Edilsin

Yayınlanma:

-

Son dönemde ileri düzeyde artan zam ve vergiler İstanbul’da protesto edildi.

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve ÖYB tarafından Fatih İtfaiye Parkında yapılan eylemde “Derinleşen Yoksulluğa; Zam, Sömürü ve Yağma Düzenine Hayır!”, “Yoksulları Vuran Zamlar, Vergiler İptal Edilsin!” pankartları taşındı ve “Zamlar Vergiler İptal Edilsin, Emeği Ekmeği Savunacağız, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, Kahrolsun Kapitalist Yağma Düzeni, Emekçiler Köle Olmayacak, Yağmacı AKP Hesap Verecek, Sermayeye Değil Halka Hizmet Et, Zam Sömürü Yağma Düzenine Hayır” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Eylemin başında konuşan Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs, ağır ekonomik koşullara, zam yağmuruna maruz kalan halkın sesi olmak, sömürü düzenine itiraz etmek için meydanlara çıktıklarını söyledi.

Topluluk adına Cahit Erdem Örs’ün okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

DERİNLEŞEN YOKSULLUĞA;

ZAM, SÖMÜRÜ, YAĞMA DÜZENİNE HAYIR!

 YOKSULLARI VURAN ZAMLAR, VERGİLER İPTAL EDİLSİN!

Arkadaşlar,

İleri derecede ağır sömürü koşulları altındayız.

Halkımızın ekmeği elinden pervasızca ve arsızca çalınıyor.

Sermaye düzeni ve onu ikame eden egemen siyaset, son yıllarda iyice belini büktüğü insanımıza son darbeyi indirmek üzere!

Ülkenin ekonomisi zaten berbatken AKP, seçimlerden sonra halkımızın yaşama tutunma umuduna tümüyle kast eden bir ekip ve yol haritası tercih etmiştir!

Biz de bu tercihe karşı direniş tercihini öne çıkarıyoruz.

Bu zam, sömürü ve yağma düzenine meydanlarda açıktan itiraz ediyoruz.

Egemen kapitalist düzenin karşısına dikiliyor ve ezilenlerin, yoksulların yanında saf tutuyoruz.

Kıymetli Dostlar!

Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı, yoksulluk sınırının 40 bin liraya dayandığı, ekmeğin 10 lira olduğu, şehir içi ulaşımın 15 liraya çıktığı, en düşük ev kiralarının 15 bin düzeylerinde seyrettiği bir vasatta sessiz kalınabilir mi; soruyoruz sizlere!

Her bir ürün ve hizmet için zamlar peşi sıra geliyor. Bir zam yağmuru, fırtınası altındayız. Vergiler görülmemiş seviyelere ulaşmış durumda! Soygun düzeni zam ve vergi marifetiyle derinleşmiş, yaygınlık kazanmıştır! Üretimden koparılan halkımız bu vergi ve zam sarmalının boğuculuğunda iyice nefessiz kalmıştır.

Hiçbir akıl ve izan sahibi bu politikaları kabul edemez! Hiçbir adil, insaflı yürek bu zulüm ve sömürü düzenini onaylayamaz! Biz buradan halkımıza sesleniyor ve bu egemen zulüm düzenine karşı herkesi hakikatin yanında saf tutmaya ve mücadelede dayanışmaya çağırıyoruz. Biliyoruz ki sömürü ve zulüm, sessizlikten güç almaktadır. Ezilenler, yoksullar, emekçiler bu yağma ve talan düzenini layıkıyla tanımalı, haktan ve hakikatten yana başka bir işleyiş için mücadele etmelidir!

Arkadaşlar,

Müsrif, gösterişçi, ulûfeci, sermaye hizmetkârı AKP zihniyeti ekonomik imkânları saçıp savururken de, sözüm ona toparlarken de halkımızın boğazına sarılmış, her seferinde elindeki ekmeğe göz dikmiştir.

AKP’nin faiz politikaları bunun en açık örneği olmuştur. Faizle ilgili popülist ve dönemsel söylem ve tavırlar sergileyen Erdoğan iktidarının tutarsızlıklarının bedelini her seferinde yoksul kitleler en ağır bir şekilde ödemek zorunda kalmıştır. Temelsiz “nas” söylemi, İslami ilkelerin altını oyarken oradan küresel sermaye çevrelerini fazlasıyla memnun ve mutlu eden yüksek faiz kararlarına sıçrayan tutarsızlıklar korkunç bir yıkım sürecini de beraberinde getirmiştir.

Halkın ve Hakikatin Dostları!

Aileleri ve kendileri barınamayan öğrenciler, kalıcı kölelik ücretine mahkûm edilen asgari ücretli milyonlar, göstermelik görüşme süreçlerinde işbirlikçi sarı sendikalar marifetiyle hakları gasp edilen kamu çalışanları, iş cinayetlerinde her ay yüzlerce ölüp duran emekçiler, işsizler, mevsimlik tarım işçileri, emekleri sonuna kadar yağmalanıp sömürülen mülteciler bu soygun düzeninin mağdur ve mazlumlarıdır. Çözüm de ancak bu sınıf ve kitlelerin “Hakça Bölüşüm, Adil Paylaşım” düsturuyla ayağa kalkıp “Tevhid ve Adalet” cephesini ikame etmeleriyle mümkün olacaktır!

Sahte enflasyon oranları üzerinden rakamsal manipülasyonlarla hakikati gizlemeye çalışan etkisiz artışlarla ücretlileri güya rahatlatmanın bir karşılığının olmadığı ortadadır. Faiz ve ihale düzeni, imkânları halktan ve tabiattan alıp sermayeye devretmeyi sürdürmektedir.

Biz bu sarmalı kıracağız!

Buradan sesleniyoruz, talep ve ilkelerimiz nettir:

Gıdadan akaryakıta kadar zamlar derhâl geri alınsın, vergiler iptal edilsin!

Ekonomik kriz denilen şey sermayenin iştihasıdır, bir fatura varsa onu kendileri ödesin!

Derinleşen yoksulluğa; zam, sömürü ve yağma düzenine teslim olmayacak ve zulme karşı direnerek halkın ve Hakkın yanında saf tutmaya devam edeceğiz.

Şüphesiz ki Allah adaleti emreder, her türlü zulmü, fesadı yasaklar!

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

(Topluluk adına, Cahit Erdem Örs)                                                        

Devamını Okuyun

GÜNDEM