Connect with us

Videolar

Eminönü’nde Asgari Ücret Tespit Görüşmelerini Protesto Eylemi

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, TOKAD, Özgür Yazarlar Birliği ve Sağlık İlke-Sen yaklaşan asgari ücret tespit görüşmeleri öncesinde Eminönü’nde bir eylem düzenledi.

“Asgari Ücret Köleliğine, Tespit Komisyonu Tiyatrosuna Hayır” başlığıyla düzenlenen eylem Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs’ün konuşmasıyla başladı.

Ahmet Örs konuşmasında süregiden sermaye düzenine karşı durmaya devam edeceklerini, “Hakça Bölüşüm, Adil Paylaşım” ilkesi doğrultusunda yeni bir dünya için mücadeleyi ara vermeksizin sürdüreceklerini söyledi.

Emek mücadelesinin öncü isimlerinden Cemal Bilgin’in emek düşmanlarına karşı birleşme çağrısını dillendirdiği konuşmasının ardından topluluk adına açıklamayı ise Cahit Erdem Örs okudu.

Eylem boyunca, “Asgari Ücret Köleliktir, Emekçiler Köle Olmayacak, Yaşasın Emeğin Dayanışması, Zulme Karşı Direneceğiz, Tespit Komisyonu Dağıtılsın, Zam Zulüm Yağma Düzenine Hayır, Sermayenin Değil Rabbimizin Kuluyuz, Yoksulluk Sürüyor Açlık Derinleşiyor, Kahrolsun Kapitalist Yağma Düzeni” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Eylemde okunan açıklamanın tam metni şu şekilde

ASGARÎ ÜCRET KÖLELİĞİNE,

TESPİT KOMİSYONU TİYATROSUNA HAYIR!

Bismillahirrahmanirrahim

Arkadaşlar,

Asgari ücret tespit görüşmeleri önümüzdeki günlerde başlıyor.

Biz, bu süreç hakkındaki sözlerimizi peşinen ve net bir şekilde söylemek, hakikati haykırmak için yine alanlara çıktık.

Yoksulluğun, enflasyonun zirve yaptığı; açlığın derinleşip yaygınlaştığı bir dönemdeyiz.

Herkesin iliklerine kadar hissettiği; insanımızı, emekçi yoksul kitleleri yakıp kavuran bir açlık hakikati karşısındayız.

Sahte TÜİK rakamlarının bile gizleyemediği bir enflasyon gerçeği var.

ENAG ölçümlerine göre ise enflasyon yüzde 200’lere dayanmış durumda.

Halkımızın alım ve geçim gücü alabildiğine düşmüş bulunuyor.

Kapitalist işleyiş kıskacında insanımız hayatta kalma mücadelesi veriyor.

Bugün ekmek, zalim sömürücü düzen tarafından gasp edilmiştir.

Kitleler, bırakalım yoksulluğu, açık ve kalıcı bir açlık tehdidi altındadır.

Yoksullaştırılan halkımız!

Bakın, hepimizin yakinen kavrayıp tespit ettiği hakikati rakamlar tüm çıplaklığıyla nasıl koyuyor ortaya!

Farklı sendikaların araştırma raporlarına göre açlık sınırı 8, yoksulluk sınırı 26 bin liralık seviyelere dayanmıştır. Bu durumda karşımızda net bir tablo oluşmuş durumda:

Zam, sömürü ve yağma düzeninde alabildiğine açlık, alabildiğine yoksulluk!

Şimdi böyle bir anda, asgari ücret köleliğinin ülkede genel ücret seviyesi olduğu bir evrede alışıldık tiyatronun yeni bir perdesi sahnelenecek.

“Asgari Ücret Tespit Komisyonu” hafta içi görüşmelere başlayacak.

Emeğin ve emekçilerin dostları!

Alışık olduğumuz bu tiyatronun her perdesine, bileşenine açıkça karşıyız.

Sermaye ve hükümet temsilcilerinin sayısal çokluğuyla emekçilerin sahte temsiliyetinde bir görüşme yapılıyor, sahte müzakereler yürütülüyor.

Sarı sendikalar, örgütlenme özgürlüğünün iyice baskılandığı bir vasatta egemenler tarafından emeği ve emekçileri güya temsil etmek için emir eri olarak görevlendirilmiştir.

Bu sahteliği elbette emekçilerin hiçbir şekilde kabul etme ihtimali yoktur!

İşbirlikçi sendika ağaları işçileri temsil edemez, alın teri ve emek hakkında tek kelime edemez!

Açlık sınırının 8 bin lira seviyesine ulaştığı bugün asgari ücret 5 bin 500 liradır.

Korkunç ve acımasız bir açlık baskısında yaşam mücadelesi veren emekçiler için bu işbirlikçi sendikaların elbette ortalığı ayağa kaldırması beklenemezdi!

Şimdi de bu utanmazlar açlık sınırına razı olduklarına dair beyanatlar veriyorlar.

Zaten sermaye ve iktidar çevrelerinin emir kullarından başkası da beklenemezdi!

Adaletin yılmaz savunucuları!

Şunu her geçen gün bir kez daha idrak etmiş bulunuyoruz ki bütün bu sahteliklere karşı kendi hak ve hukukumuzu yine kendimiz savunacağız!

Zulüm ve sömürüye karşı kenetlenmiş saflar hâlinde güçlü direnişler sergileyeceğiz!

Kimseden bir lütûf beklemiyoruz!

“Hakça Bölüşüm ve Âdil Paylaşım”ın egemen olduğu yeni bir dünya, yeni bir düzen kuracağız.

Devlet ve sermaye baskısından özgürleşerek eşit ve adil bir geleceği birlikte inşa edeceğiz!

Buradan açlığa mahkûm ettikleri emeğin ve emekçilerin dostları olarak haykırıyoruz:

Elinizi alın terinden, emekten ve emekçilerden çekin!

Şunu bilin ki emekçiler asla köle olmayacak!

Sizin zulüm ve sömürü düzeniniz türlü çeşit tiyatroyla belki biraz daha sürebilir.

İşte sömürülüp köleleştirilmek istenenlerin bu zaman zarfında öfkesi katlanacaktır.

Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın herkes için yarattığı nimetlere el koyup yoksulluk ve açlığı halklara dayatanlar ezilenlerin ayağa kalkışından korksun!

Şüphesiz ki Allah adildir, direnenlerle beraberdir ve zalimlerden hesap sorucudur!

EĞİTİM İLKE-SEN (İlkeli Eğitim ve Bilim Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.egitimilkesen.org)

SAĞLIK İLKE-SEN (İlkeli Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Dayanışma Sendikası, www.saglikilkesen.org)

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği, www.tokad.org)

 ÖYB (Özgür Yazarlar Birliği, www.ozguryazarlarbirligi.org)

(Topluluk adına, Cahit Erdem Örs)

Tıklayın, yorumlayın

Yorum yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

TOKAD’dan “Dünya Vicdan Haftası” Paneli

Yayınlanma:

-

TOKAD (Toplumsal Dayanışma, Kültür, Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) tarafından 16.sı düzenlenen “Dünya Vicdan Haftası” münasebetiyle bir panel gerçekleştirildi.

Moderatörlüğünü Mücahid Sağman’ın üstlendiği panelin konuşmacıları Burhan Kavuncu ve Kadrican Mendi idi. Bir diğer konuşmacı Erhan Baltacı’nın mazereti nedeniyle panele iştirak edemeyeceği bildirildi.

Panel, linkten takip edilebilir.

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Eylem: İsrail’le Siyaset & Ticaret, Filistin’e İhanet

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, TOKAD, ÖYB, Sağlık İlke-Sen “Emperyalist-Siyonist Kuşatma ve Katliama Karşı Somut Adımlar” nöbetlerine devam ediyor.

17 Mart 2024 pazar günü, Üsküdar Mimar Sinan Meydanında yapılan eylemde Eğitim İlke-Sen başkanı Ahmet Örs, emperyalistlerin desteğiyle Siyonist İsrail’in katliamlarına devam ettiğini söyledi. İsrail’le Türkiye arasında devam eden ticareti eleştiren Örs, İsrail’le iş yapan şirketleri sıraladı, bir an önce bu ilişkilerin kesilmesini istedi.

İsrail işgaline karşı Filistinlilerin evlerini savunurken Siyonistler tarafından katledilen Rachel Corrie ve Gazze’deki katliamı protesto etmek için kendini ateşe veren Aaron Bushnell’i de rahmetle anan Örs, halkların vicdanının ayağa kalktığını ancak işbirlikçi rejimlerin katliamdan beslenmeye devam ettiğinin altını çizdi.

İsrail’in petrol ihtiyacının yüzde 60’ını Bakü-Ceyhan boru hattı vasıtasıyla Azerbaycan ve Kazakistan’dan sağladığını ifade eden Örs, yine Siyonistlerin çelik ihtiyacının yüzde 65’ni Türkiye firmalarından temin ettiğini hatırlattı.

Eylem boyunca “İsrail’le Siyaset Filistin’e İhanet, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Kürecik Radarı İsrail’in Kalkanı, İncirlik Üssü Kapatılsın, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, 9 Milyar Dolarlık Ticaret Kesilsin, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Katil İsrail Filistin’den Defol, Eli Kanlı Zorlu Hesap Verecek, Eli Kanlı İçdaş Hesap Verecek, Rachel’e Selam Direnişe Devam, Aaron’a Selam Direnişe devam, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Vanalar Kapansın Gemiler Bağlansın, İşbirlikçi Sermaye Hesap Verecek, İsrail’e Değil Filistin’e Sevkiyat, İsrail’le Anlaşmalar İptal edilsin, 9 Milyar Dolarlık Ticaret Kesilsin,  İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Devamını Okuyun

Haberler

İstanbul’da, “İsrail’le Ticaret, Filistin’e İhanettir” Eylemi

Yayınlanma:

-

Türkiye genelinde 30 ayrı şehirde, 10 Mart 2024 Pazar günü, saat 14:00’te eş zamanlı olarak “İsrail’le Ticaret, Filistin’e İhanet” eylemleri yapıldı.

Eylem organizasyonu hakkında duyurularda bulunan Direniş Çadırı (X platformu) hesabından yapılan bilgilendirmeye göre eylem yapılan şehirler şunlar:

Adana, Alanya, Ankara, Düzce, Diyarbakır, İstanbul, İzmir, Edirne, Kastamonu, Kocaeli, Malatya, Şanlıurfa, Sakarya, Tekirdağ, Bursa, Trabzon, Tokat, Midyat, Şanlıurfa, Eskişehir, Niğde, Rize, Van, Zonguldak, Samsun, Kayseri, Osmaniye, Kütahya, Tavşanlı, Karadeniz Ereğlisi.

Organizasyonun İstanbul eylemi ise Eminönü Meydanında gerçekleştirildi.

Eylem boyunca Gazze’de Çocuklar Açlıktan Ölüyor,  İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, İhanetten Vazgeç Ticareti Kes, Eli Kanlı Sermaye Hesap Verecek, Eli Kanlı Zorlu Hesap Verecek, Eli Kanlı İçdaş Hesap Verecek, Eli Kanlı Limak Hesap Verecek, Eli Kanlı Akçansa Hesap Verecek, Eli Kanlı Socar Hesap Verecek, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Katil İsrail İşbirlikçi AKP, Katil İsrail Filistin’den Defol, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Yaşasın Filistin Direnişimiz, Hamas’a Selam Direnişe Devam, Siyonistler Yenilecek Direnen Filistin Kazanacak, Vanaları Kapat Gemileri Bağla, Kahrolsun İşbirlikçi Zalimler, Yaşasın Küresel İntifada, Limanlar Siyonizme Kapatılsın, Aaron’a Selam Direnişe Devam sloganları atıldı, Tekbir getirildi.

İsrail’le yapılan ticaretin Filistin halkına açık bir ihanet, büyük bir utanç olduğu vurgulanan ve iktidarı bir an önce bu yanlıştan vazgeçmeye çağıran ve topluluk adına Ayşe Rabia Ertan’ın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

İSRAİL’LE TİCARET,

FİLİSTİN’E İHANETTİR!

İSRAİL’LE ANLAŞMALAR İPTAL EDİLSİN!

İSRAİL’LE DİPLOMATİK VE TİCARİ İLİŞKİLER KESİLSİN!

İSRAİL’İ KORUYAN ÜSLER KAPATILSIN!

Bismillahirrahmanirrahim

Bugün, 10 Mart 2024.

İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü soykırımın 159. günündeyiz. Filistin’de işgal ve katliamlar dün başlamadı, neredeyse yüz yıldır devam ediyor. Gazze, 17 yıldır etrafı duvarlarla örülü, kuşatma altında tutulan bir toplama kampı. İsrail ve onun batılı destekçileri Gazze’de 5 aydır eşi benzeri görülmemiş bir soykırım uyguluyor.

Tarihte belki de ilk kez bir soykırım, bizzat soykırıma uğrayan insanların kameralarından tüm dünyanın gözü önünde canlı canlı seyrediliyor. Haklar, hukuklar, iyi ve güzel olan ne varsa bombalanıyor, yağmalanıyor, katlediliyor, yerle yeksan ediliyor. Çok açık ve ağır savaş suçları her gün işlenmeye devam ediliyor. Durum o denli vahim ki İsrail, Birleşmiş Milletler’in yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı’nda sanık sandalyesinde ve soykırım suçu işlemekten ötürü yargılanıyor. İsrail buna rağmen insanları katletmeye, hız kesmeden devam ediyor.

İsrail, insanlıktan nasibini almamış ve insanlığa karşı işlenebilecek her türlü suçu işlemiş vahşi bir terör örgütüdür, eli kanlı seri katiller tarafından yönetilmektedir. Soykırım suçu işlemekten ötürü sadece sanık değil çoktan mahkûm olmuştur; dünyanın dört bir yanında, her dilden ve dinden halkların gözünde.

Bugün, Türkiye’nin 30 şehrinde, burada olduğu gibi haktan, adaletten, özgürlükten, insanlık onurundan, mazlum Filistin ve Gazze halkından yana olanlar olarak toplanmış bulunuyoruz. Amacımız çok açık, çağrımız çok nettir. Türkiye’yi yöneten iktidar tavır değiştirmeli ve sadece lafta kalmayan, sözde değil özde soykırıma karşı olmalı ve Filistin halkının yanında durmalıdır. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri artık Filistin hamasetini kesmeli; İsrail’i besleyenleri, Gazze’deki katliamın yerli işbirlikçilerini ve onları kollayanları açığa çıkaracak eylemlere girişmelidir.

İsrail barbarlığı, işgali, soykırımı engellenemiyorsa hiç olmazsa İsrail’le tüm ilişkiler resmen ve fiilen kesilmelidir. Sınırlar, limanlar, hava sahası Siyonist rejime kapatılmalıdır. Aksi durum, 6 aydır içeriden net bir şekilde görüldüğü gibi insanlığa karşı işlenmiş en ağır suça, soykırım suçuna ortaklık; ağır bir utanç, günah ve vebaldir. Bilinmelidir ki biz buna razı değiliz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Şubat günü bir mitingde şunları söylemişti: “Tam 140 gündür İsrail’in işlediği insanlık suçlarını sadece seyrediyorlar. Kameralar önünde İsrail’i eleştirip arkadan İsrail’e her tür desteği veriyorlar.”

Burada şu gerçekle artık yüzleşmeliyiz: Açıktır ki bugüne kadar Türkiye’nin sergilediği performansın bu söylenenlerden hiçbir farkı yok. İktidarın yaptığı eleştiri kendi yönetiminin de durumunu ortaya koyuyor! Ülke olarak bu soykırım sürecinin bir parçası, destekçisi ya da en hafif tabirle seyircisi olmamak için atılması gereken âcil ve somut adımlar tüm açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Ne var ki bugüne kadar bu doğrultuda hiçbir somut bir adım atılmadı. Bu adımların atılması için en büyük yetki ve sorumluluk ülke yönetimini elinde bulunduranlardadır. Meydanlarda Gazze için slogan atan siyasiler, sözde yardım seferberliği düzenleyen sermaye sahipleri ve sermayeyi koruyan STK’lar bu ihaneti, bu iş birliğini hiçbir biçimde konuşmadılar.

Evet, “İsrail’le ticaret, Filistin için ihanettir!” diyoruz. Tam beş aydır Türkiye’de düzenlenen büyük ve kitlesel eylemlerde bu ses, bu slogan kitleselleştirilmedi. Bu ihanet örtülmek istendi!

Buradan, “Hiçbir istisna koymadan söylüyorum: Gazze’deki zulmü durdurmak için elimizdeki tüm imkânları kullanacağız!” diyen cumhurbaşkanına ve iktidar sahiplerine sesleniyoruz. Türkiye’nin soykırıma karşı -gecikmeli de olsa- Gazze’nin yanında durabilmesi için acilen atılması gereken net, somut adımlar derhâl uygulanmalıdır! Beş aydır seyrettiğiniz soykırımı engellemek için somut adımlar atın! İhanete varan ticareti, soykırımdan rant koparıp servet büyütenleri, bunlara göz yuman muktedirleri artık biz seyretmeyeceğiz!

Çağrımız çok açık: Acil bir eylem planı derhâl devreye girsin! Ya Gazze için slogan atmayı bırakıp bu utançla susun, ya da gerçek adımlar atın!

İnsanlığa karşı savaş açmış ve soykırım suçuyla damgalanmış İsrail’in karşısında ve mazlum Filistin halkı ile dayanışma içerisinde gerçekten yer alıyorsanız şu üç maddelik eylem plânını hemen uygulayın:

İlk olarak, İnsani yardımların İsrail’in kontrolüne ve kısıtlamasına tâbi olmadan Gazze’nin her yerine kesintisiz ve yeterli düzeyde ulaştırılması için her yola başvurulmalıdır.

Savaşın başından beri İsrail gıda, su, elektik, sağlık hizmetleri gibi temel insani ihtiyaçlardan Gazze halkını mahrum bırakarak bunları soykırımın araçları olarak kullanıyor. Gazze’den, açlıktan ölen insanların haberleri geliyor; dehşet verici, vahim bir süreç yaşanıyor. İnsan idrakinin kabul edemeyeceği bir insani kriz, bir vahşetle karşı karşıyayız.

29 Şubat sabahı, uzun zamandır yardım girmeyen Gazze’nin kuzeyine sınırlı sayıda yardım tırı giriş yaptı. Tırlardan yardım almak üzere hareket eden binlerce insan, İsrail’in keskin nişancılarının ve bombalarının hedefi oldu. Yani açlıktan ölme sınırına gelen binlerce insan, yiyeceğe ulaşma umuduyla sokağa çıktığında İsrail, insanlıkla dalga geçercesine bir katliam daha gerçekleştirdi.

Bu noktada Türkiye’ye düşen sorumluluk tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçirerek, İsrail’i bu savaş suçundan vazgeçmeye mecbur bırakacak baskıyı bir an önce oluşturmaktır. Gazze’nin her bölgesine yeterli düzeyde gıda ve sağlık malzemesinin kesintisiz şekilde ulaşması, hastanelerin ve gündelik hayatta pek çok alanın temel ihtiyacı olan elektriğin sağlanması için tüm yollar zorlanmalıdır.

İşte bu noktada Türkiye, en başta, Filistinliler katledilirken, açlıktan ve tedavisizlikten öldürülürken, soykırıma uğrarken, İsrail’i besleme ve İsrail’in tedarikçiliğini yapma utancından kurtulmalıdır. Bu tam da bir an önce atılması gereken bir diğer adıma işaret etmektedir.

Hâlâ Türkiye’nin verimli topraklarında üretilen ve aslında Gazze’deki kardeşlerimize gitmesi gereken tırlar dolusu meyve ve sebze İsrail’e satılmakta, İsrail askerinin kumanyasına girmektedir. Anadolu’da yetişen meyve-sebze, Gazze’de çocukları öldüren katil sürüsünün öğününü süslemektedir.

Yoksul ve mazlum Yemen’in İsrail’e karşı gösterdiği cesaret hepimize örnek olmalıdır. Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken ve soykırım sürerken Türkiye’nin sebzesi ve meyvesi Siyonistleri besleyemez!

İkinci adım olarak, İsrail’e en geniş ve etkili bir şekilde boykot, tecrit ve yaptırımlar uygulanmalıdır. Türkiye’nin sınırları, limanları, hava sahası siyonizme, savaş suçlusu, işgalci ve soykırımcı terör devleti İsrail’e tümüyle kapatılmalıdır.

Bu çağrının en somut, acil karşılığı Türkiye’den İsrail’e tüm sevkiyatların tamamen durdurulmasıdır.

İsrail’le ticaret aktif olarak devam ediyor. İsrail Tarım Bakanlığının verilerine göre savaş boyunca İsrail’e en çok sebze-meyve ihracatı yapan ülke maalesef Türkiye. Başka bir deyişle Gazze’de bebekler açlıktan ölürken, onları öldüren İsrail’in sebze-meyve alanında en büyük tedarikçisi Türkiye’dir!

Ne yazık ki Türkiye’nin İsrail’le ticarette tek birinciliği bundan ibaret değil! İsrail’in en büyük çelik tedarikçisi de Türkiye, en önemli çimento tedarikçisi de!

İsrail’in en büyük petrol tedarikçisi ise kardeş ülke denilen Azerbaycan ve Kazakistan! Gelin görün ki bu petrol Bakü-Ceyhan boru hattından geçerek Ceyhan limanından, yani Türkiye üzerinden soykırımcı İsrail’e ulaştırılıyor. İsrail’deki yetkililer ve sermayedarlar bile şunu saklamıyor: İsrail’in gündelik düzenini, keyfini bozmadan katliamlarını devam ettirebilmesinde Türkiye’den yapılan sevkiyatlar hayati bir önem arz ediyor.

Başka bir deyişle, Türkiye’den İsrail’e ticaret ve sevkiyatlar devam ederken Filistin’in yanında olduğunu söylemek, İsrail’i kınamak, Filistinlileri aşağılamaktan ve Türkiye halkını aptal yerine koymaktan başka bir anlam ifade etmiyor.

Türkiye’nin gerekli kararları alarak soykırım suçu işlemekte olan terör şebekesi İsrail’e yönelik ihracatı tamamen yasaklaması şarttır. Türkiye’nin egemenliği altında yer alan limanlardan doğrudan ya da dolaylı olarak İsrail’e sevkiyat yapılması açık bir şekilde yasaklanmalıdır. Çünkü normal bir devletten değil, tarihi işgal ve katliamlar, savaş suçları ile dolu ve son 5 aydır tüm dünyanın gözü önünde soykırım suçu işleyen, hak hukuk tanımaz, herhangi bir insani değer taşımayan bir terör örgütünden bahsediyoruz!

Türkiye’nin soykırımcı İsrail’in yanına ismini yazdırmasını istemiyorsak, soykırıma destek verenler olarak anılmaktan utanıyorsak bu tarihi sorumluluğu hepimiz üstlenmeliyiz!

Üçüncü adım olarak ise, İsrail’i koruyan İncirlik askeri üssü ve Kürecik Radar üssü kapatılmalı, Batılı güçlerin ve özellikle Amerika’nın kullanımından tamamen arındırılmalıdır.

Amerika ve NATO, açıkça bu soykırımda İsrail’in en büyük hamisi, savaşın finansörü ve soykırımın devamlılığını sağlayan suç ortaklarıdır

Şunu bir daha haykıralım: Gören gözler, duyan kulaklar için sınır çoktan aşıldı! Mazlumların çığlıkları yeri göğü inletti, artık söz vakti bitti! Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinde görevli 25 yaşındaki Aaron Bushnell’in, Washington’daki İsrail Büyükelçiliği önünde bedenini ateşe vererek soykırıma tepki olarak kendini feda etmesi bunu tüm dünyaya gösterdi. Bushnell, soykırımın en büyük ortağı olan Amerika’da “Artık bu soykırımın parçası olmayacağım!” diyerek “Özgür Filistin!” haykırışları içinde can verdi.

Artık bekleme, geçiştirme, erteleme vakti bitmiştir. Reel siyaset, norm, normal olana dair her türlü sınırın aşıldığı bir felaketle karşı karşıyayız.

Tüm dünyanın şahit olduğu üzere soykırımcı İsrail’in hiçbir değeri ve sınırı yok! Bu işgalci, soykırımcı terör devleti ile bir diyalog üzerinden sonuç beklemek abesle iştigaldir. Hele ki sözlü kınamaların karşılık bulmasını beklemek açık bir acziyet göstergesidir. Bu acziyet bizi kahrediyor, utandırıyor. Bizler bu kadar aciz olamayız ve böylesi bir utanç içinde kalamayız!

Dile getirdiğimiz bu üç maddelik acil eylem plânı bir an önce devreye sokulmalıdır. Bu adımları atılana, soykırım durana, işgal sonlanana kadar insanlık, özgürlük, adalet saflarında kalabilmek için bizler sokaklarda, kürsülerde, bulduğumuz ve bulunduğumuz her ortamda bu taleplerin takipçisi olacağız.

Herkes bilsin ki bizim ve mazlum Gazze halkının bu talepleri bir an önce yerine getirilmediği takdirde eylemlerimiz tüm vicdanlı insanların katılımıyla dalga dalga büyüyerek devam edecektir! Bu yolda iktidar ve sermaye sahiplerinin keyfini kaçırmaktan, onlara karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz!

Savaş rantından beslenen kanlı sermayenin patronlarına sesleniyoruz: Artık rahat uyuyamayacaksınız.

Gazze’de bebekler enerji yokluğundan hastanelerde ölürken İsrail’e elektrik satmaya devam eden Zorlu Holding!

Gazze her gün bombalanırken gemileriyle İsrail’in çeliğini gönderen, servetine servet katan İçdaş!

Gazze’de on binlerce insan katledilirken Siyonistlerin uçağına, tankına yakıt taşıyan Socar!

Gazze’nin sokakları, mahalleleri ve şehirleri dümdüz edilirken limanlarından sevkiyata devam eden, İsrail’in çimentosunu sağlayan Limak ve Akçansa!

Meydanlarda Filistin sloganları atarken arka kapıdan Siyonistlerin savaş pastasından rant kapanlar! Hepinizin rahatınızı bozacağız!

Gemileri gönderen, limanları açık tutan, Siyonistleri besleyen damarları kollayanlar, artık saklanamayacaksınız!

Kuzuyu kurtla yiyip çobanla ağlayan; Filistin için slogan atıp İsrail ile iş tutanlar gizlenemeyeceksiniz!

İnşallah, yarın gireceğimiz mübarek Ramazan ayı zulme karşı direnenler için bir kurtuluş, hâlen zalimlerle ilişkilerini sürdürenler için ise bu suça ortak olmaktan vazgeçmek için ilahi bir fırsat olur.

Direnen ve bu haklı mücadeleyi meydanlara taşıyan tüm vicdanlı insanları selamlıyoruz!

Duamız ve çabamız “Nehirden Denize Özgür Filistin”dir.

Devamını Okuyun

GÜNDEM