Connect with us

Videolar

TOKAD’dan 15. Dünya Vicdan Haftası Etkinliği

Yayınlanma:

-

TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) 15. Dünya Vicdan Haftası (16-22 Mart) münasebetiyle bir program düzenledi.

Programda aynı haftaya denk gelen mühim hadiseler (Rachel Corrie’nin şehadeti-16 Mart 2003, Halepçe katliamı-16 Mart 1988, Irak işgali-20 Mart 2003, Şeyh Ahmet Yasin’in şehadeti-22 Mart 2004) vesilesiyle Filistin’de İsrail işgalinin ve direnişin geldiği boyut, ABD’nin Irak işgali sonrası Ortadoğu ve küresel bir boyut kazanan Kürt meselesi Selim Sezer, İslam Özkan ve Mehmet Alkış tarafından tartışıldı.

Programdan notlar şu şekilde:

Selim Sezer: Cenin ve Nablus şu anda Filistin’in yeni direnişinin kalbi olma yolunda ilerliyor.”

  • Rachel Corrie, 2003 yılı Gazze’deydi, yoğun saldırıların yaşandığı bir dönemde.
  • Filistin’in içinde bulunduğu güncel saldırılar ve gelişmekte olan direniş hareketlerini ele alacağım ama tarihe dönme ihtiyacı görüyorum. Birikerek ilerleyen bir tarih… Pek çok temanın ve durumun yinelendiğini görüyoruz. Belli başlı birkaç temanın kendisini tekrar ettiğini vurgulamak gerekiyor.
  • Dönemsel farklılıklar olmakla birlikte, devamlı bir geriye gidiş süreci oldu Filistinliler için maalesef.
  • 1948’de yaşanan Nekbe süreci… 750 bin kişinin yaşadığı yerden çıkarılması ve mülklerine el konulması. Aslında bu, o zaman yaşanmış bitmiş bir süreç değil. İsrail’in aynı yöntemleri kullanmaya devam ettiğini görüyoruz. Sistematik olarak devam ediyor bu mülksüzleştirme süreci. Arap nüfusunu boşaltma süreci.
  • İsrail’in hedeflediği şey: Kudüs’ün yüzde yüz Yahudi şehrine dönüşmesi. Filistinlilerden arındırılması.
  • Şeyh Cerrah mahallesinde yaşanan süreçler… Sekiz ailenin buradan çıkarılmasının bir yolunu buldu. Direniş sebebiyle kısmen durdu.
  • Bir yerleşimci diyor ki: “Sizin evinizi biz almasak bile başkası alacak.”
  • Bu Arapsızlaştırma meselesi öyle boyutlara ulaşmış ki, mezarlıkların bile boşaltılma durumu var. İnsanların kemikleri çıkartılıyor ve boşaltılıyor. Geçmişi silmek için.
  • Filistinlilerin günden güne daha yalnızlaşması… 48’lerde daha çok devleti buluyordu yanında. 1948’de Ürdün, yardım ediyor gibi görünüyor ama alttan da İsrail’le anlaşma yapıyor. 67 savaşı zaten malum… Sonrasında, savaşmak bir yana, söylem ve fiili duruşlarıyla Arap devletlerinin İsrail yanına gittiğini görüyoruz. 2020 sonrası özellikle, normalleşme süreçlerini görüyoruz. Barış diye sunulan bu süreçler, bir dizi anlaşmayı beraberinde getiriyor.
  • Bu tarih, Filistinlilerin yalnızlaştığı bir tarih.
  • Yerel direniş unsurlarını daha öne çıkardığını görüyoruz Filistin’in bu süreçte.
  • 67-68 Filistin direnişinin yükseldiği bir tarih. Diğer Arap devletlerine bel bağlamadan. Kendi direniş dinamiklerini sürekli artırdıklarını görüyoruz.
  • İntifada’nın başlaması ve beş yıl içinde önemli gelişmeler elde etmesi…
  • Kendi başına bırakıldığı koşullarda yeniden taban örgütlenmesine gittiğini görüyoruz.
  • Gazze’yi gördük genelde ama son dönemlerde Batı Şeria’da da görmeye başladık bunu. Tabandan insanların katılmasıyla. Kim bunlar? Oslo’dan sonra dünyaya gelmiş genç insanlar.
  • Yerleşimcilerin gerçekleştirdiği saldırılar…
  • Korkunç saldırılar:
  • 48 saatte 250 zeytin ağacı kesildi. Evler, dükkânlar, arabalar yakıldı daha yeni.
  • Batı Şeria’da yaşayan insanlar işgalin nasıl bir şey olduğunu kendi gözleriyle görüyorlar yani.
  • “Biz her gün ölüyoruz, o zaman bari direniş yolunda ölelim!” anlayışı gelişti.
  • Cenin ve Nablus şu anda Filistin’in yeni direnişinin kalbi olma yolunda ilerliyor.
  • Farklı farklı Filistinli hareketlerin tabanlarındaki insanların oluşturduğu insanlar.
  • Resmi olarak 3. İntifada yaşanıyor denmiyor ama ağır çekim bir intifada süreci diyebiliriz.
  • Peki, ne bekleniyor? Ne yapılması gerekir? Devletler tarafından yalnız bırakılmış, yüz yıl boyunca kendi toprağından çok şey kaybetmiş bir halk var. Kendisine ait olanı alabilmesi iki yoldan geçiyor: içerideki direnişin büyütülmesi, ki böyle şu an. Dışarıda ise, Filistin’i destekleyen halkların, genel geçer bir dayanışmadan ziyade, doğrudan İsrail’e zarar verecek bir yaptırım sürecine girilmesi: BDS hareketi örneğinde olduğu gibi… Alışılagelmiş ürün boykotu haricinde, İsrail’le ilişkilerin kesilmesi için hükümetlere baskı yapılması, İsrail’le ortaklığı bulunan markaların boykot edilmesi, İsrail’le ilişkileri meşrulaştıracak her türlü ilişkiye karşı çıkılması. Örneğin, İsrail’de gerçekleştirilecek konserlere vs katılmayın çağrıları… Kültürel etkinlikler, İsrail’in kendisini aklayacağı şeyler. Dolayısıyla bunlara karşı durmak gerek.
  • Birçoğumuz için Filistin meselesinin çok özel bir yeri var. Ama Filistin bir metafor aslında. Ezen-ezilen ilişkisinin çok saf bir şekilde tecelli ettiği bir durum. Gerçek anlamda Filistin yanında bir tutum alacaksak, bütün Filistinlilerin yanında durmamız gerekiyor. Rachel Corrie’nin dediği gibi, “zulüm bizdense ben bizden değilim.” demek gerekiyor.

  • İslam Özkan: Mezhepçilik fitnesinin Irak işgaliyle beraber başladığını görüyoruz.”
  • Irak işgalinden hemen önce meydana gelen 11 Eylül olaylarında, emperyalist yayılmacı bir mantık Amerika’da neşet etmeye başlamıştı. “Gerekirse güç kullanarak demokrasiyi yaymalıyız!” mantığı işgal öncesinde çıkmaya başlamıştı yani.
  • Bush’un iktidara gelmesi, farklı çevrelerin kullanmasına müsait birinin iktidara gelmesi, süreci kolaylaştırdı.
  • Öncesindeki teorik süreçler, Bush’un iktidarıyla önü açıldı, bunların istediklerini yapmalarını sağlayan 11 Eylül olayları süreci tamamladı. Arkasından da Irak ve Afganistan olayları.
  • Emperyalizm bizim acizliğimizi gizleyen bir unsur olmamalı. (Malik bin Nebi – sömürüye müsait olma durumu) Siz sömürüye müsait olduğunuz sürece, halkınızı düşünmediğiniz sürece, emperyalizm sizi her zaman rahatlıkla işgal edebilir, kullanabilir. Malik bin Nebi, bu kavramı, Cezayir’in sömürgeye direnişe çok geç başlaması bağlamında tartışır. İslam dünyasında sömürgeciliğin bazı durumlarda geç başlaması, acziyeti gösteriyor. Emperyalizm kavramı anti-emperyalist yapılar tarafından çok kullanılıyor. Ama çok sık kullanarak içini boşaltmamak gerekir. Kendi acizliğimizi örterek, suçu başkalarına atmak doğru değil.
  • (Deprem mevzusu: NATO zaten içimizde mesela. Amerika’nın gemi göndermesine gerek yok yani.)
  • Komplo teorilerle kavramlarının içini boşaltmamız yanlış.
  • Müslümanların kurum inşa etmedeki zayıflığı, halkların emperyalizme karşı durmadaki acizliği. Bunları da görmemiz gerekiyor.
  • Mezhepçiliğin ve taifeciliğin yaygınlaştığını görüyoruz. Mezhepçilik o kadar kurumsallaşmış ki, günlük hayatın parçası haline gelmiş. Ama Irak işgaliyle baktığımızda, Lübnan dediğimiz küçük bölgede, doğu halklarına örnek olamayacak işleyiş Irakla beraber gerçek olan bir şey olmaya başladı.
  • Mezhepçi düşünce, Irak üzerinden bölgeye pompalanmış oldu. Bunun Amerika tarafından bilerek yapılmış olması çok muhtemel bir şey.
  • Aslında siyasal içerikli çatışmalar, mezhepsel çatışmalar gibi gösterilmeye başlandı. Suriye meselesi… Dış dünyayla ilişkiler, nasıl yönetilecek vs gibi konularda olan bir çatışma normalde. Ama sonra, sanki Şiiler ile Sünniler arasındaki bir savaş gibi sunulmaya başlandı.
  • Bu tür mezhebi şeyler kullanmak, işlerini kolaylaştırdı.
  • Muhalefetin düşüncelerinin ancak böyle mezhebi bir yaklaşımla gerçekleştirilebileceği düşünüldü.
  • Irak işgaliyle beraber başladığını görüyoruz mezhepçilik fitnesinin.
  • İşgalden sonra, ordu dağıtılacaksa bile, Irak’taki bütün kurumları yok etti ABD.
  • Yaratıcı kaos: Sistematik olarak bir kaos yaratalım, deniz dalgalanmadan durulmaz, dediler ve bu süreçten sonra bir şey durulmadı.
  • 2008’den itibaren başlayan süreçte Irak askerleri çekildi.
  • Bağdat’taki Amerikan büyükelçiliği en büyük büyükelçilik dünyadaki. Vatikan büyüklüğünde bir yer. Sıradan diplomatların burada çalıştırıldığı yalanına inanmak zor. 5 ila 10 bin askerin bulunduğu biliniyor. 15-30 bin diplomat var.
  • Irak işgalinin sadece Irak’ı düzeltmek, bölge ülkelerine çeki düzen vermek için değil, onların itibarını vs. sistematik olarak yok etmek için araçsallaştırıldığını görüyoruz.
  • 1 Mart tezkeresi olayı, Türkiye’ye Arap dünyasında bir itibar kazandırmıştır. Dışarıda karşıymış gibi gözükse de AKP hükümeti, alttan alta Irak işgalini destekleyen bir ülke olarak ortaya çıktı.
  • Türkiye şu anda neyden şikâyet ediyorsa, o zamanki kendi aksiyonlarının sonucu olduğunu görüyoruz.

 

  • Mehmet Alkış: Eğer devletler ırkçıysa bu sorun çözülmez.”
  • Halepçe’de kimyasal silahlarla saldırdılar. Elma kokusu buradan geliyor. Elma kokan silahlarla öldürmüşler.
  • Arap dediğiniz zaman akla Müslüman geliyor, Kürt, Türk, İranlı dediğiniz de de. Bu dört milletten birinin devleti yok: Kürtlerin.
  • Milli Mücadele denilen süreçte Osmanlı sistemi devam edecekti verilen karara göre, buna uyulmadı
  • Misak-ı Milli sınırlarından taviz verilmeyecek deniyor. Batı buna karşı çıkıyor.
  • Lozan kabul edilince Kürdistan dediğimiz bölge dörde bölünüyor.
  • Söze göre birlikte yaşanacaktı. Kürtler asli unsurdu. Ama batı aksini istedi ve bundan vazgeçilmiş oldu.
  • Kürtlere niye devlet vermediler? Onlar bu süreci yaşamaya mahkûm edildi. Arapların, Türklerin, İranlıların kontrolü altında yaşamaya mahkûm edildi.
  • Batı’nın gelmiş geçmiş en büyük projesi ırkçılıktır, milliyetçiliktir. İslam dünyasından önce diğer topraklarda geçerli oldu, buraya geç geldi ama geldi.
  • Fransız ihtilali sürecinden beri herkes birbirinin düşmanı, etnik ve dini unsurlar birbirinin düşmanı oldu. Durum böyle şimdi.
  • Seküler ırk teorisine göre en gelişmiş ırklar ayakta kalır, diğerleri ölür. Bu düşünceden dolayı Batı, bütün dünyayı sömürme hakkını kendinde görüyor.
  • Lozan’da Misak-ı Milli gayesi tam olarak değişiyor ve Türklerin devleti kurulmuş oluyor, Osmanlı sistemi terk ediliyor.
  • Başlangıçta Kürtlerin devlet sahibi olmasını engelleyenler İngilizler. ABD ise Kürtleri sahiplenmeye başladı. Kürtlerin kazanımlarının hepsi ABD’ye borçlu. Aynı şeyi Suriye’de yapıyorlar şimdi de. Önce onları mahkûm eden bir politika, sonra da sahiplenen bir politika. Tabii kendi çıkarları için yapıyorlar bunları.
  • Temel mesele Kürt meselesi değil. Temel mesele ırkçılık, milliyetçilik. Dünyadaki bütün toplumların kılcal damarlara kadar işlemiş bir zihin.
  • Osmanlı’da da sorunları vardı Kürtlerin tamam ama ırkçılık teorisinin yaygın hale gelmesiyle aynı problemler değildi.
  • Eğer devletler ırkçıysa, çözülmez bu sorun.
  • Müslümanlar yok bu işlerde. Kendi teorilerine uygun bir paradigmaya sahip çıkmadılar. Başkaları yönetti, emperyalistler yönetti, Müslümanlar da tabi oldu bunlara.

Notlar: Melike Belkıs Örs

Tıklayın, yorumlayın
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Haberler

Gazze Eylemleri Sürüyor: Madleen Gemisi Onurumuzdur

Yayınlanma:

-

Gazze’de süregiden Siyonist soykırıma karşı eylemler sürüyor.

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve ÖYB; Üsküdar sahilde yaptıkları bir yürüyüşle İsrail’le ticârî ilişkilerin kesilmesini, Azerbaycan’dan İsrail’e giden petrolü sevk eden BTC hattı vanalarının kapatılmasını, İsrail’i muhafaza eden Kürecik NATO Radarıyla İncirlik ABD Üssünün sökülmesini istedi ve Gazze ablukasını kırmak için yola çıkan ve içinde birçok ülkeden Filistin dostunun olduğu Madleen gemisini selamladı. Etkinliğin sonunda ise İstanbul Boğazına Madleen gemisini temsilen bir sandal indirildi.

Yürüyüş ve eylem boyunca “Madleen Gemisi Onurumuzdur, Katil İsrail Filistin’den Defol, Soykırıma Değil Direniş’e Ortak Ol, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, Durdur Durdur Soykırımı Durdur, İşbirlikçi Aliyev Hesap Verecek, Erdoğan BOTAŞ’ın Vanasını Kapat, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Nehirden Denize Özgür Filistin, Yaşasın Küresel İntifada, Kürecik’e gideceğiz/Hep beraber hep beraber/ O radarı sökeceğiz/Hep beraber hep beraber/İncirlik’e geçeceğiz/ Hep beraber hep beraber/ Coni’yi def edeceğiz/ Ceyhan’a ulaşacağız/ Hep beraber hep beraber/ Vanayı kapatacağız/ Hep beraber hep beraber, Vanaları kapat/ Hemen derhâl şimdi/ Petrolü sevk etme/ Hemen derhâl şimdi/  Gemileri engelle/ Hemen derhâl şimdi/ Ticareti tümden kes/ Hemen derhâl şimdi/ Üsleri söküp at/ hemen derhâl şimdi, Milyonlar Aç İşgal Altında Yaşasın Küresel İntifada, Altı Yüz Altı Gün Direndik Siyonizm’e Boyun Eğmedik, Yaşasın SOCAR Direnişimiz, Yaşasın Gazze Direnişimiz, Madleen’e Selam Direniş’e Devam” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

SOCAR önündeki nöbet eylemleriyle ilgili olarak söz alan Gülşah Eldemir de nöbet sürecini ve SOCAR’ın soykırımdaki rolünü anlatan bir konuşma yaptı.

(Videoyu kaydını alternatif linkten de izleyebilirsiniz.)

Haber: Şilan Deniz

Topluluk adına Meryem Karayıl’ın okuduğu açıklamanın tam metni ise şu şekilde:

GAZZE’DE SOYKIRIM, 606 GÜNDÜR SÜRÜYOR!

Gazze’deki Siyonist soykırım 600 günü aşkındır devam ediyor. Bir halk, bütün dünyanın gözü önünde 606 gündür katlediliyor.

Emperyalist hâmilerinin desteğiyle iyice şımarıp azgınlaşan Siyonistler, kardeşlerimizi on binlercesiyle katlediyor, diri diri yakıyor, açlıkla öldürüyor ve onlara sürgün üstüne sürgün dayatıyor!

Bütün bunlar, Ortadoğu’daki/Batı Asya’daki işbirlikçi ve hâin rejimlerin sayesinde mümkün olabiliyor!

Onurlu, haysiyetli kişiler ve halklar ise dünyanın pek çok yerinde yılmadan, usanmadan direniyor!

Evet, her yerde direniyoruz. Her yerde intifadanın çağrısını yükseltmek için bu haysiyetli koroya iftiharla katılıyoruz.

Amerika’da direniyoruz, İngiltere’de direniyoruz, Fransa’da direniyoruz, Yunanistan’da direniyoruz, Yemen’de direniyoruz, Lübnan’da direniyoruz, İran’da direniyoruz, Ürdün’de direniyoruz, Türkiye’de direniyoruz!

Burada sayamayacağımız yeryüzünün pek çok noktasında, bir zincirin halkaları olarak, yan yana direniyoruz; “Küresel İntifada” çağrısından güç alarak sokakları, meydanları bırakmıyoruz!

Adana’da büyük şeytan Amerika’nın konsolosluğu önünde direniyoruz, İncirlik üssü önünde direniyoruz, Mersin limanında direniyoruz, Ankara’da BOTAŞ önünde, İsrail ve ABD büyükelçilikleri önünde direniyoruz, Külliye önünde direniyoruz, İstanbul’da Ambarlı ve Haydarpaşa limanlarında, SOCAR önünde direniyoruz, Derince ve Gemlik limanlarında Anadolu’nun dört bir yanında şehir meydanlarında kadın-erkek, genç-yaşlı yan yana, omuz omuza direniyoruz ve direneceğiz; işbirlikçilik ve ihanete karşı hep beraber Direniş’i zafere taşıyacağız!

Kıymetli Filistin dostları!

Bütün amacımız bu soykırımı durdurmak, emperyalizmi ve Siyonizm’i bütün kök ve unsurlarıyla coğrafyamızdan ve bütün bir yeryüzünden söküp atmaktır!

Acil ve öncelikli gündemimiz süregiden bu soykırım tezgâhını dağıtmaktır!

Bunun için önce kendi ülkemizdeki soykırımı besleyen damarları hedef alıyoruz.

Siyonistleri besleyen ticareti hedef alıyoruz!

Soykırım makinesinin devasa vücudunun damarlarında dolaşan kan olan petrolü hedef alıyoruz!

Siyonist katliam örgütünün muhafızları olarak çalışan NATO ve ABD üslerini hedef alıyoruz, almaya da Allah’ın izniyle devam edeceğiz!

Direniş’in yoldaşları!

606 gün boyunca süren katliam ve soykırıma karşı 606 gündür çok boyutlu bir direniş örgütlendi. Egemenler türlü taktiklerle bu direnişi boşa düşürmeye çalıştılar.

AKP iktidarı önce “İsrail’le ticaret koca bir yalan!” dedi, sonra utanma belası “Ticareti kısıtladık!” açıklaması yaptı; seçim kaybedince de ticareti tümden kestiğini ilan etti.

Evet, “olmayan” ticaret önce kısıtlandı, sonra tümden kesildi!

Halkımız bu kadar açık mantık hatasını kavrayamayacak mıdır? Ey iktidar sahipleri, siz bizim aklımızla dalga mı geçiyorsunuz!

Bakınız, İsrail’le ticaretle ilgili olarak size yeni veriler sunalım:

İsrail dünyadan 91,5 milyar dolarlık ürün satın alıyor. Türkiye, 2,8 milyar dolarlık rakamla Çin, ABD, Almanya ve İtalya’dan sonra İsrail’e ihracatta 5. sırada yer alıyor.

İslam ülkeleri arasında ise ilk sırada!

Türkiye, ülkedeki direniş sonucunda, Mayıs 2024’te İsrail’le ‘tüm ticareti’ sonlandırdığını duyurmuşsa da ticaret gemileri durmadı.

Öyle ki İsrail, serbest ticaret bölgelerini kapsamayan bu kararın ardından İzmir ve Mersin serbest ticaret bölgeleri üzerinden Türkiye’yle ticareti sürdürdü.

Ayrıca resmi yasağa rağmen Türkiye-İsrail ticareti Yunanistan gibi ülkeler üzerinden devam etti. Nitekim aynı dönemde Türkiye’nin Yunanistan’a yaptığı ihracat bir ayda 149 milyon dolar artarak 226,3 milyon dolardan 375,8 milyon dolara yükseldi.

Hükümet bütün bu iddiaları yalanlıyor tabii ama hemen yanı başımızdaki İstanbul Boğazından, hem de biz eylem yaparken geçen MAERSK konteynırlarını görmediğimizi, karayollarında cirit atan ZIM tırlarını kayıt altına almadığımızı, Filistin maskesi altında İsrail’e sevkiyatın sürdüğünden habersiz olduğumuzu sanıyor!

Savaş suçlusu olduğu, katliama silah taşıdığı için pek çok ülke limanlarına girmesi yasaklanan ZIM şirketine ait Marla Bull gemisi, İstanbul ve İzmit limanlarına kadar gelebiliyor. Direniş’in dostları olmasa bu katil gemiler kimsenin haberi olmadan bizim limanlarımızdan soykırıma hizmet etmeye devam edecekler! Bütün bunlara izin veren iktidar da Filistin dostu olduğu yalanını pervasızca pazarlamaya devam edecek!

Maalesef yalanın bini bir para ve halkı aldatabileceklerini, propagandalarla hakikatin üzerini örtebileceklerini sanıyorlar!

Size sadece meşhur iki atasözümüzü hatırlatıyoruz: Güneş balçıkla sıvanmaz! Mızrak, çuvala sığmaz!

Kıymetli kardeşler,

Soykırımı besleyen en önemli kalemlerden biri de aylardır protestoların merkezine oturan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından İsrail’e sevk edilen kanlı petroldür!

İşbirlikçi Azerbaycan başkanı Aliyev’in “dost ve kardeş” dediği İsrail’e gururla sevk ettiği petrol, Siyonistlerin ihtiyacının çok önemli bir kısmını karşılıyor ve katliam makinesinin damarlarında dolaşan kan olarak onu ayakta tutuyor.

Özlem Zengin gibi isimler varil başına 1 dolar 27 cent aldıklarını ve bununla gurur duyduklarını açıklasalar da diğer yandan direniş dostlarını kandırmak için yaptırımlar ve yükümlülükler nedeniyle petrolü kesemeyeceklerini söylüyor, böylece buradan da bir mağduriyet devşirmeye çalışıyorlar.

Şimdi lütfen şu gerçeğe kulak kesilelim, hükümet de kulak kesilsin, imzaladığı sözleşmelerde ne yazdığını bilmiyorsa belki bizden öğrenir! Şimdi bakınız:

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ve BOTAŞ arasında 19/10/2000’de imzalanan sözleşmenin 12. maddesinin 1. fıkrasının 7. bendindeki mücbir sebep itibariyle Uluslararası Adalet Divanı’nın 26 Ocak, 28 Mart, 24 Mayıs tarihli kararlarına dayanarak Türkiye, hiçbir tazminat ödemeden petrol akışını kesme hakkına sahiptir. Yani Türkiye, Filistin meselesinde samimi ise soykırımcı İsrail’e karşı UAD’nin kararları gereğince -hamaset olarak kullandıkları o meşhur ifadeleriyle- bir gece ansızın bu kanlı petrolü kesebilir; bunun karşılığında da hiçbir bedel ödemek zorunda değildir.

Evet, hakikat bu kadar açık ve net iken, vaktiyle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini bağımsızlık referandumu nedeniyle “Kerkük-Yumurtalık Petrol boru hattının vanaları bizde, kesersek aç kalırsınız!” diye tehdit eden Erdoğan, Varlık Fonu üzerinden tek sorumlusu olduğu BTC boru hattı vanasını bir türlü kesmiyor!

Buradan, bu 606. Soykırım gününde tekrar sesleniyoruz: Erdoğan, BOTAŞ’ın vanasını kapat!’

Soykırımın, işbirlikçilik ve ihanetin karşısına dikilen vicdanlar!

İncirlik ABD üssü ve Kürecik NATO radarı soykırımcı İsrail’in muhafızlarıdır. Sadece Aksâ Tûfânı sürecinde değil; antiemperyalist cephe, çok uzun yıllar boyunca bu üslerin sökülüp atılması için mücadele verdi, yine o mücadeleyi veriyoruz!

Bu üsleri söküp atmayanların İsrail’in yaptığı soykırıma karşı söyleyecek sözleri yoktur!

Ticareti tümden kesmeyenlerin Siyonist vahşete karşı söyleyecek sözleri yoktur!

Siyonist soykırım makinesine hayat veren petrolün vanalarını kapatmayanların katledilen, aç ve hasta bırakılan on binlerce yavrumuzu anmaya hakları yoktur!

Çok açık ve net bir hakikattir ki ya işbirlikçi olunur ya da Direniş’ten yana saf tutulur! Bunun ortası yoktur!

İstanbul halkı!

Buradan bir kez daha iddia ediyoruz ki biz, İsrail’e akan petrolün vanalarını kapattırır, ticareti tümden kestirir ve üsleri söktürüp attırırsak bölgede ve dünyada büyük bir devrim olur ve Filistin’deki soykırım hemen, derhâl, şimdi durur!

Mücadelemiz işte bu hedefler içindir!

Evet, soykırımın 606. gününde Üsküdar’dan seslendik! Hakikatleri tekrar ve tekrar haykırdık, haykırmaya devam edeceğiz!

Eylemimizin sonunda çok önemli bir seferden bahsedelim arkadaşlar:

“Küresel İntifada” çağrısının cevaplarından biri olarak Gazze ablukasını kırmak için yola çıkan ve içinde birçok ülkeden Filistin dostunun olduğu Madleen gemisi, işgal altındaki Filistin’e, Gazze’ye doğru Akdeniz’de ilerliyor!

Gemide, Greta Thurnberg, “Game of Thrones” oyuncusu Liam Cunningham gibi tanınan Filistin dostları da bulunmaktadır. Vicdan gemisinde olduğu gibi Madleen gemisi de İsrail tarafından tehdit ediliyor.

Biz bütün yüreğimizle Madleen ve onun apak vicdanlarıyla insanlığın ufkuna eşsiz bir örnek olarak asılan yolcularının yanındayız. Ortadoğu’daki rejimlerin maskesini düşüren; emperyalist ve Siyonist saldırganlığa karşı insanlığın yüz akı olan Madleen seferimiz mübarek olsun!

Allah’ın izniyle sonuna kadar Direniş’in yanında saf tutmaya; işbirlikçilik ve ihaneti püskürtmek için mücadele etmeye devam edeceğiz!

EĞİTİM İLKE-SEN                        SAĞLIK İLKE-SEN                             TOKAD                                             ÖYB

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Gazze Eylemi: 600 Gün Direndik, Siyonizm’e Geçit Vermedik

Yayınlanma:

-

Gazze’deki soykırım 600 günü doldururken Direniş tarafından küresel eylem çağrıları yapılıyor. EĞİTİM İLKE-SEN, TOKAD, ÖYB ve SAĞLIK İLKE-SEN’in sürdürdüğü nöbet eylemleri bu hafta “Gazze’de Soykırım, 600 Gündür Sürüyor!” temasıyla yapıldı.

Eylem boyunca “Yalan Büyüyor Ticaret Sürüyor, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, Siyonist Sermaye Hesap Verecek, Vanaları Kapat Petrolü Kes, Erdoğan BOTAŞ’ın Vanasını Kapat, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, Soykırıma Değil Direniş’e Ortak Ol, Durdur Durdur Soykırımı Durdur, Katil İsrail Filistin’den Defol, Yaşasın Küresel intifada, Nehirden Denize Özgür Filistin, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, Vanaları Kapat-Hemen Derhâl Şimdi, Petrolü Sevketme-Hemen Derhâl Şimdi, Gemileri Engelle-Hemen Derhâl Şimdi, Ticareti Tümden Kes-Hemen Derhâl Şimdi, Üsleri Söküp At-Hemen Derhâl Şimdi, Direniş’i Destekle-Hemen Derhâl Şimdi” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Serhat Altın’ın okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

600 DAYS OF ISRAELI GENOCIDE IN GAZA!

GAZZE’DE SOYKIRIM, 600 GÜNDÜR SÜRÜYOR!

Gazze’deki Siyonist soykırım 600 gündür devam ediyor. Bir halk, bütün dünyanın gözü önünde 600 gündür katlediliyor.

Emperyalist hâmilerinin desteğiyle iyice şımarıp azgınlaşan Siyonistler, kardeşlerimizi on binlercesiyle katlediyor, diri diri yakıyor, açlıkla öldürüyor ve onlara sürgün üstüne sürgün dayatıyor!

Bütün bunlar, Ortadoğu’daki/Batı Asya’daki işbirlikçi ve hâin rejimlerin sayesinde mümkün olabiliyor!

Onurlu, haysiyetli kişiler ve halklar ise dünyanın pek çok yerinde yılmadan, usanmadan direniyor!

Evet, her yerde direniyoruz. Her yerde intifadanın çağrısını yükseltmek için bu haysiyetli koroya iftiharla katılıyoruz.

Amerika’da direniyoruz, İngiltere’de direniyoruz, Fransa’da direniyoruz, Yunanistan’da direniyoruz, Yemen’de direniyoruz, Lübnan’da direniyoruz, İran’da direniyoruz, Ürdün’de direniyoruz, Türkiye’de direniyoruz!

Burada sayamayacağımız yeryüzünün pek çok noktasında  bir zincirin halkaları olarak, yan yana direniyoruz; “küresel intifada” çağrısından güç alarak sokakları, meydanları bırakmıyoruz!

Adana’da büyük şeytan Amerika’nın konsolosluğu önünde direniyoruz, İncirlik üssü önünde direniyoruz, Mersin limanında direniyoruz, Ankara’da BOTAŞ önünde, İsrail ve ABD büyükelçilikleri önünde direniyoruz, Külliye önünde direniyoruz, İstanbul’da Ambarlı ve Haydarpaşa limanlarında, SOCAR önünde direniyoruz, Anadolu’nun dört bir yanında şehir meydanlarında kadın-erkek, genç-yaşlı yan yana, omuz omuza direniyoruz ve direneceğiz; işbirlikçilik ve ihanete karşı hep beraber Direniş’i zafere taşıyacağız!

Kıymetli Filistin dostları!

Bütün amacımız bu soykırımı durdurmak, emperyalizmi ve Siyonizm’i bütün kök ve unsurlarıyla coğrafyamızdan ve bütün bir yeryüzünden söküp atmaktır!

Acil ve öncelikli gündemimiz süregiden bu soykırım tezgâhını dağıtmaktır!

Bunun için önce kendi ülkemizdeki soykırımı besleyen damarları hedef alıyoruz.

Siyonistleri besleyen ticareti hedef alıyoruz!

Soykırım makinesinin devasa vücudunun damarlarında dolaşan kan olan petrolü hedef alıyoruz!

Siyonist katliam örgütünün muhafızları olarak çalışan NATO ve ABD üslerini hedef alıyoruz, almaya da Allah’ın izniyle devam edeceğiz!

Direniş’in yoldaşları!

600 gün boyunca süren katliam ve soykırıma karşı 600 gündür çok boyutlu bir direniş örgütlendi. Egemenler türlü taktiklerle bu direnişi boşa düşürmeye çalıştılar.

AKP iktidarı önce “İsrail’le ticaret koca bir yalan!” dedi, sonra utanma belası “Ticareti kısıtladık!” açıklaması yaptı; seçim kaybedince de ticareti tümden kestiğini ilan etti.

Evet, “olmayan” ticaret önce kısıtlandı, sonra tümden kesildi!

Halkımız bu kadar açık mantık hatasını kavrayamayacak mıdır? Ey iktidar sahipleri, siz bizim aklımızla dalga mı geçiyorsunuz!

Bakınız, İsrail’le ticaretle ilgili olarak size yeni veriler sunalım:

İsrail dünyadan 91,5 milyar dolarlık ürün satın alıyor. Türkiye, 2,8 milyar dolarlık rakamla Çin, ABD, Almanya ve İtalya’dan sonra İsrail’e ihracatta 5. sırada yer alıyor.

İslam ülkeleri arasında ise ilk sırada!

Türkiye, ülkedeki direniş sonucunda, Mayıs 2024’te İsrail’le ‘tüm ticareti’ sonlandırdığını duyurmuşsa da ticaret gemileri durmadı.

Öyle ki İsrail, serbest ticaret bölgelerini kapsamayan bu kararın ardından İzmir ve Mersin serbest ticaret bölgeleri üzerinden Türkiye’yle ticareti sürdürdü.

Ayrıca resmi yasağa rağmen Türkiye-İsrail ticareti Yunanistan gibi ülkeler üzerinden devam etti. Nitekim aynı dönemde Türkiye’nin Yunanistan’a yaptığı ihracat bir ayda 149 milyon dolar artarak 226,3 milyon dolardan 375,8 milyon dolara yükseldi.

Hükümet bütün bu iddiaları yalanlıyor tabii ama hemen yanı başımızdaki İstanbul Boğazından, hem de biz eylem yaparken geçen MAERSK konteynırlarını görmediğimizi, karayollarında cirit atan ZIM tırlarını kayıt altına almadığımızı, Filistin maskesi altında İsrail’e sevkiyatın sürdüğünden habersiz olduğumuzu sanıyor!

Maalesef yalanın bini bir para ve halkı aldatabileceklerini, propagandalarla hakikatin üzerini örtebileceklerini sanıyorlar!

Size sadece meşhur iki atasözümüzü hatırlatıyoruz: Güneş balçıkla sıvanmaz! Mızrak, çuvala sığmaz!

Kıymetli kardeşler,

Soykırımı besleyen en önemli kalemlerden biri de aylardır protestoların merkezine oturan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından İsrail’e sevk edilen kanlı petroldür!

İşbirlikçi Azerbaycan başkanı Aliyev’in “dost ve kardeş” dediği İsrail’e gururla sevk ettiği petrol, Siyonistlerin ihtiyacının çok önemli bir kısmını karşılıyor ve katliam makinesinin damarlarında dolaşan kan olarak onu ayakta tutuyor.

Özlem Zengin gibi isimler varil başına 1 dolar 27 cent aldıklarını ve bununla gurur duyduklarını açıklasalar da diğer yandan direniş dostlarını kandırmak için yaptırımlar ve yükümlülükler nedeniyle petrolü kesemeyeceklerini söylüyor, böylece buradan da bir mağduriyet devşirmeye çalışıyorlar.

Şimdi lütfen şu gerçeğe kulak kesilelim, hükümet de kulak kesilsin, imzaladığı sözleşmelerde ne yazdığını bilmiyorsa belki bizden öğrenir! Şimdi bakınız:

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) ve BOTAŞ arasında 19/10/2000’de imzalanan sözleşmenin 12. maddesinin 1. fıkrasının 7. bendindeki mücbir sebep itibariyle Uluslararası Adalet Divanı’nın 26 Ocak, 28 Mart, 24 Mayıs tarihli kararlarına dayanarak Türkiye, hiçbir tazminat ödemeden petrol akışını kesme hakkına sahiptir. Yani Türkiye, Filistin meselesinde samimi ise soykırımcı İsrail’e karşı UAD’nin kararları gereğince -hamaset olarak kullandıkları o meşhur ifadeleriyle- bir gece ansızın bu kanlı petrolü kesebilir; bunun karşılığında da hiçbir bedel ödemek zorunda değildir.

Evet, hakikat bu kadar açık ve net iken, vaktiyle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimini bağımsızlık referandumu nedeniyle “Kerkük-Yumurtalık Petrol boru hattının vanaları bizde, kesersek aç kalırsınız!” diye tehdit eden Erdoğan, Varlık Fonu üzerinden tek sorumlusu olduğu BTC boru hattı vanasını bir türlü kesmiyor!

Buradan, bu 600. Soykırım günlerinde tekrar sesleniyoruz: Erdoğan, BOTAŞ’ın vanasını kapat!’

Soykırımın, işbirlikçilik ve ihanetin karşısına dikilen vicdanlar!

İncirlik ABD üssü ve Kürecik NATO radarı soykırımcı İsrail’in muhafızlarıdır. Sadece Aksâ Tûfânı sürecinde değil; antiemperyalist cephe, çok uzun yıllar boyunca bu üslerin sökülüp atılması için mücadele verdi, yine o mücadeleyi veriyoruz!

Bu üsleri söküp atmayanların İsrail’in yaptığı soykırıma karşı söyleyecek sözleri yoktur!

Ticareti tümden kesmeyenlerin Siyonist vahşete karşı söyleyecek sözleri yoktur!

Siyonist soykırım makinesine hayat veren petrolün vanalarını kapatmayanların katledilen, aç ve hasta bırakılan on binlerce yavrumuzu anmaya hakları yoktur!

Çok açık ve net bir hakikattir ki ya işbirlikçi olunur ya da Direniş’ten yana saf tutulur! Bunun ortası yoktur!

İstanbul halkı!

Buradan bir kez daha iddia ediyoruz ki biz, İsrail’e akan petrolün vanalarını kapattırır, ticareti tümden kestirir ve üsleri söktürüp attırırsak bölgede ve dünyada büyük bir devrim olur ve Filistin’deki soykırım hemen, derhâl, şimdi durur!

Mücadelemiz işte bu hedefler içindir!

Evet, soykırımın 600. gününde Üsküdar’dan seslendik! Hakikatleri tekrar ve tekrar haykırdık.

Allah’ın izniyle sonuna kadar Direniş’in yanında saf tutmaya; işbirlikçilik ve ihaneti püskürtmek için mücadele etmeye devam edeceğiz!

Haber: Şilan Deniz

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Yürüyüş: Gazze’de 14 Bin Bebek Açlıktan Ölecek!

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve ÖYB; Üsküdar’da bir yürüyüşle Gazze nöbetlerine devam etti ve Gazze’deki 14 bin bebeğin ölümle burun buruna geldiğini vurguladı.

Yürüyüş boyunca, “Katil İsrail Filistin’den Defol, İşgal Sürüyor Soykırım Büyüyor, Erdoğan BOTAŞ’ın Vanasını Kapat, Bakü-Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, İsrail’le Ticaret Filistin’e İhanet, Filistin Davası Yargılanamaz, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, 14 Bin Bebek Açlıktan Ölecek, Hainlerden Hesabı Direnenler Soracak, NATO’dan Çıkılsın Üsler Sökülsün, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Yaşasın Yemen Direnişimiz” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Topluluk adına Şilan Deniz’in okuduğu açıklamanın tam metni ise şöyle: 

GAZZE’DE 24 SAAT İÇİNDE 14 BİN BEBEK

AÇLIKTAN ÖLECEK!

Bismillahirrahmanirrahim

Kıymetli Filistin Dostları!

Gazze’de siyonist soykırım hız kesmeden devam ediyor! Ölümün sağanak sağanak yağdığı Gazze’de siyonist rejim saldırılarını gün geçtikçe daha da yoğunlaştırıyor! Gazze halkı, bombardımanlara maruz kaldığı gibi gıda ambargosu ile de açlığa sürükleniyor.

Siyonist rejimin, katliamlarını artırarak sürdürdüğü Gazze şeridine günlerdir yardım tırları siyonist rejimin engellemeleri nedeniyle giremiyor. Bu da yetmiyormuş gibi hastaneleri de bombalayan siyonist işgal rejimi, Gazze halkını bütün bir dünya ve müslümanların gözü önünde, dünyada eşi benzeri görülmemiş bir soykırıma tabi tutuyor!

Direnişin Dostları!

Gazze’de katliamlar iki buçuk yıldır aralıksız devam ediyor. Dünyanın ve Türkiye’nin pek çok yerinde, sokaklarda, okullarda ve kampüslerde Filistin dostları siyonist soykırıma karşı seslerini yükseltiyorlar. “İsrail’le ticareti kesin!”, “Soykırımı besleyen vanaları kapatın!” diye ülkenin dört bir yanından haykırıyorlar. Seslerini; duyurabilecekleri, ulaştırabilecekleri bütün muhataplara iletmeye çalışıyorlar. Ne yazık ki bu muhatapların soykırımla işbirliği ısrarı da canımızı acıtıyor!

AKP iktidarı, “Ticareti tamamen kestik!” demesine rağmen siyonist soykırımı besleyen lojistik şirketlerinin araçları, karayollarımızda; gemileri limanlarımızda cirit atıyor. Bu ihaneti duymayan kalmadı!

Kardeşler!

Sırf Filistin direnişiyle her alanda dayanışma gösterdiği için yargılanan onlarca, yüzlerce Filistin dostu var.  Filistin dostlarının yargılanmasına sebep olanlar Filistin ve Gazze’nin yanında olduklarını söyleyerek popülist ve hamasi söylemlerle prestij devşirmeye çalışıyor! Bir taraftan da Filistin dostlarına işkence ediyor ve mahkeme mahkeme dolaştırarak onları yargılama kılıfı altında cezalandırıyor!

İşbirlikçilik, ihanet, ikiyüzlülük alabildiğine devam ediyor. Buradan iktidar sahiplerine sesleniyor ve çağrımızı yineliyoruz:

“İsrail’le ticareti kesin!”

“Soykırımı besleyen vanaları kapatın!”

“Limanları siyonizme kapatın!”

Arkadaşlar,

ABD ile işgalci İsrail, Ortadoğu’dan başlayarak dünyayı cehenneme çevirme niyetinden asla vazgeçmiyor. Katil Trump, elini kolunun sallayarak Ortadoğu ve Batı Asya’yı dizayn etmek adına 3 günde 3 Arap ülkesini ziyaret etti. Körfez’deki işbirlikçi Arap ülkeleriyle soykırımı daha da derinleştirmek için toplam 3.2 trilyon dolarlık ihanet hasılatı elde etti!

Bu hasılatın 142 milyar doları sadece Suudi Arabistan ile yapılan silah satış anlaşmasıydı ve bu anlaşma tarihin en büyük silah satış anlaşması olarak Katil ABD ve işbirlikçi Suudi Arabistan tarafından imzalanarak tarihin kirli sayfasındaki yerini aldı!

Bu trilyonlarca dolarlık ihanet ve işbirliğin faturasının bedelini insanlık çok ağır bir şekilde ödüyor! Askeri anlaşmalar, milyar dolarlık yatırım taahhütleri, hava üsleri anlaşmaları… Hiçbiri yalnızca kâğıt üzerinde kalan ihanetler değildir! Her biri siyonizme ve emperyalizme hizmet belgesidir!

Kıymetli Dostlar,

Gazze halkı bir taraftan ambargoyla, açlıkla, siyonist işgal ile mücadele ederken bir taraftan da ihanetin ve işbirlikçiliğin getirdiği derin acılarla yüzleşiyor. Direnişçi Gazze halkı, özellikle son zamanlarda işgallere direndiği gibi açlığa da direniyor. Her taraftan kuşatılmış ve abluka altına alınmış Gazze’de açlık sorunu çok kritik bir seviyededir. Dün Birleşmiş Milletler (BM)’den yapılan bir açıklamada: “Gazze’de önümüzdeki 48 saatte yardım ulaştırılmaması durumunda 14 bin bebek ölebilir.” açıklaması yapıldı!

Ey iktidar sahipleri!

Artık oyalama ve hamasetinizden bıkıp usandık! Yapılması gerekenler bellidir! Hangi gerekçeyle olursa olsun atılması gereken adımları atmaktan geri durmak insanlığa karşı açık suç işlemek olacaktır!

İsrail’i tanımaktan vazgeçin!

İsrail’i koruyan Kürecik NATO Radarını ve İncirlik ABD üssünü kapatın!

Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattından akan petrolün; bebeklerin, direnişçilerin kanına karıştığını söyledik, dinlemediniz!

Siyonistlerin tank ve uçaklarına yakıt taşıyorsunuz, dedik, dinlemediniz!

Yaptığınız her işbirlikçilik Filistinli kardeşlerimizin üzerine ölüm olarak yağıyor, diye haykırdık, dinlemediniz!

Tekrar tekrar hatırlatacağız ve asla unutmayacağız:

Türkiye’yi yönetenler, AKP iktidarı vanaları kapatmak bir yana dursun, hiç utanma emaresi bile göstermeden varil başına 1 dolar 27 sent aldıklarını kendi ağızlarından itiraf ettiler. Biliyoruz ki bu saatten sonra direnişi desteklediklerini söylemeleri yalnızca içi boş bir hamasetten ibarettir.

Bütün işbirlikçiler birlik olarak katliamdan kazandıkları kanlı parayı hanedanlarını ve iktidarlarını güçlendirmek için kullandılar. Biz de hâl böyle iken “Bu gidiş nereye?” diye sormak istiyoruz!

Direnişin Dostları,

Bunca işgale, ambargoya, açlığa rağmen onurlu Filistin halkı direnişten vazgeçmiyor.

Kendileri gibi yalın ayaklarıyla dahî olsa direnişe her türlü destekten geri durmayan Yemen halkını da selamlıyor, her birine şan ve şeref diliyoruz. Allah’ın izniyle egemen dünya düzenine, emperyalizme, siyonizme, işbirlikçilik ve ihanete karşı mücadelemiz sürecektir!

Bütün yeryüzü ve dünya şahit olsun ki mazlumların, mustazafların ve direnişçilerin yanında saf tutmaktan geri durmayacağız!

Herkesi bu cephede toplanmaya çağırıyoruz!

Allah’ın izniyle emperyalistler, Siyonistler yenilecekler ve cehenneme sürüleceklerdir.

Yeter ki biz doğru cephede saf tutalım!

Yaşasın Küresel İntifada!

Yaşasın Gazze Direnişimiz!

EĞİTİM İLKE-SEN      SAĞLIK İLKE-SEN     TOKAD     ÖYB

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x