Yazılar
Direnişin Silahına Uzanan Kirli Ellerin “İki Devletli Çözüm” Masalı – Faruk Yeşil

Filistin meselesi, artık bir “çözüm” değil, bir tuzak hâline getirilmiştir. Uluslararası sistemin ısrarla dayattığı “iki devletli çözüm” masalı, gerçekte Direniş’in elinden silahı almanın, Gazze’yi sindirmenin ve siyonist işgalin meşrulaştırılmasının kod adıdır. Bu teklif; bir çözüm değil, Filistin davasını ve Hamas’ı tasfiye plânıdır.
İsrail’in 1948’de başlayan işgali, 1967’de Kudüs’e ve Batı Şeria’ya uzandı. Bugün Gazze, tarihin en barbar kuşatmalarından birini yaşıyor. Bu tablo karşısında hâlâ “iki devletli çözüm” diyebilenler ya dünyadan bîhaberdir ya da işgalin suç ortağıdır. Çünkü bu söz artık barışı değil, teslimiyeti sembolize ediyor.
Direniş, teslimiyettir. “Direniş’in silahı bırakması” olacak şey değildir! “Barış süreci başlamalı!” diyenler; işgalin karakterini anlamayan cahiller ya da işbirlikçilerdir. Silahsız bir direniş, teslimiyetin süslü adıdır. Siyonist İsrail; silahla kurulmuş, silahla genişlemiş, silahla ayakta duran bir haydut devlettir. Ona karşı savunma hakkını Direniş’in elinden almak, mazlumu celladın önüne kelepçeli, çıplak ve çaresiz bir şekilde atmaktır.
Direnişin silahı sadece kurşun değil; onurdur, vâr oluştur, hafızadır. Filistin’deki bir çocuğun elindeki taş, ümmetin suskunluğuna ve dünyanın ikiyüzlülüğüne karşı yükselen bir haykırıştır, işbirlikçilerin suratına tükürüştür! Bu haykırışı susturmak isteyen herkes, tarihin karanlık sayfalarına yazılacaktır. Soykırım süresince Siyonist soykırım makinasına, petro, çelik, çimento gönderen; kablo, gıda sevk eden iktidarın, tüccarların ve buna suskun kalan STK’ların hiçbirini hamasetleri tarihin çöplüğünden asla kurtaramayacaktır.
Hamas, sadece Gazze’nin değil, insanlığın siperidir. Bugün sadece Gazze’de direnen bir örgüt değil; bir halkın onuru, bir ümmetin vicdanı ve tüm insanlığın iradesidir.
Hamas’ın yürüttüğü mücadele, yalnızca işgale bir karşı koyuş değil, İsrail’in temsil ettiği küresel zulüm düzenine karşı bir insanlık savaşıdır. Tüm insanlığın Hamas’a sahip çıkmak gibi ertelenemez, savsaklanamaz bir ödevi vardır. Çocuklarımıza insanca ve
Müslümanca yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak istiyorsak hepimiz toptan Hamas’ın yanında mevzilenmeliyiz.
Unutmayalım ki İsrail’in hedefinde yalnızca Hamas yoktur. Hedefte, özgürlük isteyen herkes vardır. İsrail’in bombaları yalnızca Gazze’yi değil, vicdanı, masumiyeti, adaleti, hakikati hedef almaktadır. Bugün İsrail’in karşısında duran herkes aslında insan kalabilme mücadelesi vermektedir. Batı’da yürüyen milyonlar, Gazze ambargosunu delmeye çalışan her oluşum, her kişi, “insan” olmanın sorumluluğunu yerine getirmeye çalışıyor.
O yüzden Hamas’ın direnişi, sadece bir coğrafyanın değil, insanlığın onurunun savunusudur. İsrail’in savaşı ise sadece Filistin’e karşı değil tüm insanlıkla, tüm erdemlere karşı yürütülen bir yıkım savaşıdır. Mazlumlara ve Filistin’e sahip çıkmak ancak erdemli insanların yapabileceği bir şeydir.
Bugün bölge ülkelerinin çoğu, siyonistlerle masa başında tokalaşırken meydanda direnişçilerin kanıyla dolan kurşunları ya doğrudan ya dolaylı finanse etmektedir. İsrail ile normalleşme, sadece bir diplomatik hamle değil; Filistin halkına ve insanlığa ihanettir.
Bir yanda Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken diğer yanda bazı Arap rejimleri ve bölge ülkeleri, Türkiye örneğinde olduğu gibi Tel-Aviv’le ticaret hacmini artırıyor. Kudüs, her gün biraz daha Yahudileştirilirken bazı Müslüman liderler “barış” konferanslarında sahte tebessümlerle poz veriyor! Bugünden yarına derhâl devrilmesi gereken bu rejimler; halklarını değil, efendilerini temsil etmektedir!
Tasfiyenin diplomasisini yapanların bugün ortaya koydukları “iki devletli çözüm” projeleri, 1967 sınırları üzerinden kurgulanıyor. Oysa bu sınır dahî işgalin meşrulaştırılmasıdır. Filistin’in 1948 öncesi haritası, gasp edilen toprakların tamamını kapsar. Bu haritayı gözden düşüren her öneri; Direniş’i değil, ihaneti ve işbirlikçiliği temsil etmektedir.
İki devletli çözüm; Gazze’de yürütülen soykırımı aklamak, İsrail’e meşru bir partner görüntüsü vermek ve Direniş’i kademeli olarak tasfiye etmek isteyenlerin sahte barış perdesidir. Bu perdenin arkasında ise daha fazla ölüm, daha fazla işgal, daha fazla yıkım vardır. Bu yıkımın, yıkıma sessiz kalanları da bulacağını görmek için dâhi olmaya gerek yoktur!
Filistin meselesi, bir toprak meselesinden öte bir onur, bir hakikat, bir irade, bir ahlak, bir insanlık meselesidir. Bu hakikat ancak direnişle korunabilir. Diplomasi, ancak Direniş’in gölgesinde anlam kazanır. Gazze’nin elinden silahı almak, Kudüs’ü teslim etmek demektir. Kudüs düşerse, ümmet düşer. Ümmet düşerse, insanlık çöker.
Artık anlayın ki;
Barış; haydutlarla değil, zalimlere karşı birleşen onurlu halklarla inşa edilir.
Filistin özgürleşmeden insanlık kurtulamaz.
Hamas direndikçe insanlık, nefes alır. İsrail saldırdıkça dünya, karanlığa gömülüyor. Herkes durduğu yeri buna göre belirlesin. Ya açlığa rağmen direnen çocukların, Gazze’nin, insanlığın, erdemin ve onurun yanında olacağız ya da insanlığı, masumiyeti, onuru, erdemi ve ahlakı hedef alan Siyonist terör şebekesinin yanında!