Connect with us

Haberler

Arnavutköy Ranta Teslim, İstanbul’da Tarım ve Hayvancılık Sürgün

Yayınlanma:

-

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, Arnavutköy İlçe Umumi Hıfzıssıhha kararıyla İstanbul tarımına, tarım ve hayvancılık yapan halka ve doğal hayata büyük bir darbe indirildiğini vurgulayan bir açıklama yayımladı. Açıklamada özellikle mega projeler dolayımında ilerleyen inşaat rantının İstanbul’un tarım ve hayvancılık merkezlerinden Arnavutköy’ü hedef aldığına dikkat çekildi.

Açıklamada öne çıkan bazı değerlendirmeler şu şekilde:

– Alınan kararda sadece kent yerleşim alanı içerisinde yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşmayan halkın sağlık gerekçeleri gözetilmiş, geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan çiftçi aileleri ile hayvanlarının barınma, beslenme ve yaşam alanlarının korunması açısından hiçbir tedbir ve destek oluşturulmadan sürgün edilmelerinin fermanı yazılmıştır.

– Geçimini hayvancılıktan sağlayan yerleşik çiftçiler ve yöre halkı başka yerlere gidecek, bölgenin demografik yapısı değiştirilecek, tarımsal üretimin olmadığı, arsa spekülasyonu ve inşaat rantı için uygun alan yaratılacaktır.

– Bu karar ile Arnavutköy ilçesi ve İstanbul halkının kısa mesafeden tarımsal ürün ve gıdaya ulaşmaları (gıda kısa yolları) engellenmiş olacaktır.

– Kararın etkileyeceği çiftçiler ve aileleri büyük ölçüde hayvancılık yapmaktan vazgeçecek, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayısı azalmaya devam edecektir.

– Hayvanlar ve hayvansal üretim yapan çiftçiler bölgeden uzaklaştırıldığında meraların vasıf değişikliği ve amacı dışında kullanılmasının da önü açılacaktır.

– Keyfi olarak, hayvancılık yapan çiftçilerin görüşleri alınmadan oy birliği ile alınan karar, hayvancılık sektörünün geliştirilmesi için görev yetki ve sorumluluğu bulunan ilçe tarım ve orman müdürlüğünün görevlerini yerine getirmediklerinin açık göstergesidir.

– Pandemi koşulları tüm yıkıcılığıyla devam ederken alınan bu karar insani duyarlılıktan da yoksundur. Pandemi yasakları sürerken alınan bu karar ve verilen süreler çiftçilerin sağlıklarına karşı duyarsızlığın ifadesidir.

– Toplumu besleyen tarım kesimi yok sayılmış, inşaat rantı, bitkisel ve hayvansal tarıma tercih edilmiştir. Alınan karar bu uygulamanın derinleşmesine yol açacaktır. Köylere yerleşen tarımsal üretim faaliyeti yapmayan yuttaşların, tarımın doğasından kaynaklanan bazı çevresel etkileri şikayet etmeleri karşısında yerel idarelerin tarımsal üretim aleyhine kararlar almaları kamu çıkarlarına aykırıdır.

– Çiftçiler arazilerini, varlıklarını ve haklarını koruyabilmek için dünyada olduğu gibi dayanışma içinde olmak ve örgütlenmek zorundadır.

Açıklamanın tam metni şu şekilde:

ALINAN ARNAVUTKÖY İLÇE UMUMİ HIFZISSIHHA MECLİS KARARI HAKSIZ VE HUKUKSUZDUR

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

İSTANBUL ŞUBESİ

BASIN AÇIKLAMASI

16 Şubat 2021

Mega projelerin kesişme noktası olan Arnavutköy ilçesi, inşaat rantına teslimiyetin odağı haline gelmiştir.

İlçe Umumi Hıfzıssıhha Meclisi kararı; hayvansal üretim faaliyetlerinin engellenmesi ve hayvancılıktan başka geçim kaynağı olmayan çiftçilerin sürgün edilmesi veya hayvancılıktan vazgeçmeleri anlamını taşımaktadır.

ARNAVUTKÖY İLÇE UMUMİ HIFZISSIHHA MECLİSİ KARARI HAKSIZ VE HUKUKSUZDUR.

 HAYVANSAL ÜRÜN EN FAZLA İSTANBUL’A LAZIM

TC Arnavutköy İlçesi Umumi Hıfzıssıhha Meclisi 19.10.2020 tarihinde, İlçe Belediye Başkanı, İlçe Sağlık Müdürü, İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden bir temsilci, İlçe Belediyesi Sosyal Yardım İşleri Müdürü, bir serbest tabip, bir serbest eczacı üye katılımıyla Arnavutköy kaymakamı başkanlığında tek gündemle toplanmış ve 58 numaralı kararı vermiştir. Gündem ve kararın sonuç bölümü şöyledir;

“GÜNDEM:  1)İlçe genelinde bulunan hayvan ahırları, burada beslenen hayvanların başı boş veya kontrollü olarak ilçe dahilinde dolaştırılmaları ve bu tarz olumsuz durumun önlenmesine yönelik tedbirlerin görüşülmesi.”

KARAR NO:58 ;”….İlçemiz Taşoluk Mahallesi, Haraççı Mahallesi, İstiklal Mahallesi, Adnan Menderes Mahallesi ve Arnavutköy Merkez Mahallesi’nde bulunan tüm hayvan ahırlarının, ivedi bir şekilde tahliye edilmesine, bu çalışma için ahır ve hayvan sahiplerine 20.10.2020-04.12.2020 tarihleri arasında 45 gün süre verilmesine,

Karlıbayır, Mavigöl , İslambey, Nenehatun ve Yavuzselim Mahallelerinde bulunan hayvan ve ahır sahiplerine 05.12.2020-05.01.2021 tarihleri arasında 30 gün süre verilmesine,

Anadolu, Atatürk, Mustafa Kemal Paşa, Hicret ve Yunus Emre Mahallelerinde bulunan hayvan ve ahır sahiplerine 06.01.2021-06.02.2021 tarihleri arasında 30 gün süre verilmesine,

Deliklikaya, Maraşal Fevzi Çakmak, Mehmet Akif Ersoy ve İmrahor Mahallelerinde bulunan hayvan ve ahır sahiplerine 10.03.2021-11.04.2021 tarihleri arasında 30 gün süre verilmesine,

Bu süre zarfları içerisinde hayvanların ahırların dışına çıkarılmamasına, tahliye işleminden sonra mevcut yapıların ahır vb. olarak kullanılmasına devam edildiği taktirde Arnavutköy Belediyesi tarafından yıkım işlemlerinin başlatılmasına, zabıta ekiplerince sürekli denetimler yapılmasına, süre içerisinde ve süre sonunda alınan kararlara uyulmaması halinde Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve T.C.K. dahilinde yasal işlem yapılmasına, bu kararın gereği için ilgili kurumlara yazı ile bildirilmesine karar verilmiştir.”

Bu kararı değerlendirmeden önce karar metninde bulunan maddi bir hatadan bahsetmek gerekir. Kararın gerekçeler kısmında, İlçe Tarım Ve Orman Müdürlüğü, İlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü olarak yazılmıştır. Bu isim, 9.7.2018 tarihinde resmi gazetede yayımlanan 703 sayılı KHK’da yapılan isim değişikliğinden önceki isimdir. 8 Haziran 2011`de Resmi Gazete`nin mükerrer sayısında yayınlanan Kanun Hükmünde Kararname ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı`nın adı “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı” olmuştu.

Bu hata, karar metninin bazı paragraflarının Temmuz-2018 öncesi hazırlanmış olduğu veya o zaman hazırlanan bir metinden kopyala yapıştır olduğu izlenimi vermektedir.  En az üç yıl önce Kanal İstanbul ÇED Raporu ve İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği onaylarından önce bu metnin hazırlanmış olabileceği ancak bu günlerde karar altına alıp uygulamaya geçildiği anlaşılmaktadır.

 

ARNAVUTKÖY’Ü TANIYALIM

Arnavutköy, 41 derece Kuzey enlemi ile 28 derece Doğu boylamının kesiştiği noktada yer almaktadır. Kuzeyinde Karadeniz, güneyinde de Sazlıdere Barajı bulunmaktadır. İstanbul’un ciğerleri tabir edilen ormanlık alanlara sahiptir.

Resmi Gazetede 22 Mart 2008 tarihinde yayınlanan “İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun” ile birlikte resmen ilçe olan Arnavutköy, İstanbul’un 39 ilçesinden biri olmuş ve Avrupa Yakası’nın yüzölçümü en büyük ilçelerinden biri haline gelmiştir. Genç ilçe çevresinde bulunan Boğazköy, Bolluca, Taşoluk, Haraççı, Durusu ve Hadımköy beldelerinin birleşiminden oluşturulmuştur. Önceki nüfusu 60 bin olan Arnavutköy’ün ilçe olmasıyla birlikte nüfusu 140 bin kişiye ulaşmış, 2,33 kat artmıştır. İstanbul’un Avrupa Yakasının içme suyunu karşılayan Durusu Gölü doğu sınırları ve havzası ile Sazlıdere Barajını da içine alan Arnavutköy’ün yüzölçümü, 506,52 km²’ye kadar genişlemiştir.

5747 sayılı kanunla Arnavutköy İlçesi’ne bağlanan Nakkaş (46,78 km²) ve Bahşayış (9,46 km²) mahalleleri 6360 sayılı “Onüç İlde Büyükşehir Belediyesi ve 26 İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Çatalca İlçesi’ne bağlanmıştır. Böylece ilçenin yüzölçümü 56,24 km² küçülerek 450,28 km² olmuştur. Buna rağmen Arnavutköy İstanbul’un dördüncü büyük ilçesi olma özelliğini korumuştur.

Arnavutköy, sahip olduğu su potansiyeli ile İstanbul’un birçok ilçesini geride bırakmaktadır. Başta Durusu Gölü olmak üzere Sazlıdere Barajı ile kuzeyinde mesire yeri olarak kullanılan ve İstanbulluların hoşça vakit geçirebildiği irili ufaklı birçok gölet bulunmaktadır. Yeşil alanları, piknik alanları, mesire yerleri ve ormanlarıyla Arnavutköy, İstanbulluların özellikle hafta sonları sıkça ziyaret ettiği yerlerin başındadır.

Arnavutköy İlçesi nüfusu 2019’da 282.488, 2020’de 296.709 olmuş, Türkiye nüfus artış ortalaması binde 13,9’ken, Arnavutköy nüfusu yüzde 5,03 artış göstermiştir. İlçede Türkiye ortalamasının 3,61 katı olarak gerçekleşen nüfus artışı, plansız yapılaşma ve alınan aşırı göçten kaynaklıdır.

İstanbul`un nüfusu ve yüzölçümü dikkate alındığında kilometrekareye ortalama 2 bin 841 kişi düşerken, Arnavutköy’de 585 kişi düşmektedir.

5747 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte Arnavutköy İlçesi sınırları içinde kalan 8 orman köyü hariç olmak üzere, diğer bütün köylerin tüzel kişiliği kaldırılmış ve mahalleye dönüştürülmüştür. Orman köyü statüsünü koruyan köyler ise şunlardır: Baklalı, Balaban, Boyalık, Hacımaşlı, Karaburun, Tayakadın, Yassıören, Yeniköy.

İstanbul’un tarım yapılan ve orman köyleri bulunan önemli ilçelerinden olan Arnavutköy’ün, 1/100.000 ölçekli İstanbul Çevre Düzeni Planı’na göre %57’si 259,4 km² ormanlık alandır. Mutlak ve marjinal tarım arazileri İlçe topraklarının %35’ini oluşturmaktadır. 176,4 km² tarım arazisi mevcuttur. Bu alanlar, ilçenin güneyinde, batısında ve orta kesimlerinde yoğunlaşmaktadır. Bu bölgeler hafif dalgalı düzlükler şeklindedir. Ayrıca, ormanlık alanlar arasında da yer yer tarım arazileri bulunmaktadır.

Arnavutköy’de bulunan Terkos kumulları, çok sayıda dar yayılışlı ve bölge için endemik olan türleri içermesi nedeniyle, uluslararası önem kazanmıştır. Bu kumullarda Bern Sözleşmesi kapsamında yer alan ve tehlike altında olan türler bulunmaktadır. Bern Sözleşmesi’ne göre bulunduğu yerde koruma altına alınması taahhüt edilen nadir ve endemik bir bitki olan Centaurea Hermannii (Çatalca Peygamber Çiçeği) adlı bitkinin korunması için Arnavutköy-Şamlar karayolunun inşası esnasında güzergâh değişikliği yapılmıştır. Kanal İstanbul Projesi bu kumul ekosistemini tahrip etme tehlikesi barındırmaktadır.

Arnavutköy-Şamlar Yaban Hayatı Koruma Sahası koruma altına alınan önemli bir alandır. Terkos Gölü ördek ve yaban kazı, diğer ormanlık arazilerde ise yaban domuzu, tilki, çakal, çulluk, sülün ve yaban güvercini görülmektedir. Ayrıca, sürülerinden ayrılmış ve zaman içinde vahşileşmiş mandalar da bulunmaktadır.

“Terkos ve Kasatura arasındaki ormanlık alan ve kıyı şeridi ekolojik ve biyolojik önem taşıyan doğal yaşam mekânıdır. Terkos Gölü ve civarı ülke düzeyinde önemli bir kuş alanıdır. Ayrıca, Terkos ormanları İstanbul’da uluslar arası kriterlere uyan üç orman alanından biridir. (İstanbul İl Çevre Düzeni Planı, s. 116) Terkos Gölü civarındaki 5790 hektarlık alan aynı zamanda muhafaza ormanı niteliğindedir (İstanbul İl Çevre Düzeni Planı, s. 127). Terkos Gölü aynı zamanda İstanbul’daki sulak alan statüsündeki üç bölgeden biridir.

İstanbul’daki dört ekolojik koridorun 3 tanesi Arnavutköy ilçesini kuzey-güney doğrultusunda katetmektedir. Bunlar Büyükçekmece-Terkos, Küçükçekmece-Terkos ve Haliç-Terkos koridorlarıdır. Buralar İstanbul’un nefes boruları fonksiyonunu görmektedir.”

ARNAVUTKÖY’DE TARIM

12 Kasım 2012`de Büyükşehir Yasası değişiklik yapılarak 30 ilde 16 bin 220 köy, mahalleye dönüştürüldü. Mahalleye dönüşen köylerin ve beldelerin ortak kullanılan tüm malları, meraları, taşınmazları bağlandıkları belediyeye geçti.

İlçede, köylerin önemli geçim kaynaklarından birisi süt üretimine yönelik hayvancılıktır. Hayvancılık, büyük çiftliklerden ziyade küçük aile çiftçiliği şeklinde devam etmektedir. 2008 yılı verilerine göre, büyükbaş hayvancılık yapan 1.150 aile bulunmakta olup toplam 14.800 adet büyükbaş hayvan varlığı mevcuttur. Küçükbaş hayvancılık yapan 96 aile 12.200 adet küçükbaş hayvan yetiştirmektedir.

Günümüzde Arnavutköy İlçesinde tarımsal üretimle uğraşan yaklaşık 500 çiftçi ailesi 72.000 dekar tarım alanında ağırlıklı olarak hububat, ayçiçeği, kanola, fiğ ve silajlık mısır ekimi yapmaktadır. Bu çiftçi ailelerine ait 9.000 büyükbaş, 13.000 küçükbaş,1.000 manda bulunmakta olup, mevcut 4.000 dekar kaba yem ihtiyacını karşılamakta kullanılan mera alanına sahiptir. Arnavutköy’ün bugüne kalan meraları, mevcut hayvan varlığını besleyemeyecek oranda azalmıştır. Mera varlığının her geçen yıl azalması yetiştiricilerin yem ihtiyacını satınalma yoluyla temin etmek zorunda bırakmakta, hayvansal ürün maliyetlerinin ve tüketici fiyatlarının artmasına yol açmaktadır.

MEGA PROJELERİN ODAĞI ARNAVUTKÖY

Arnavutköy’ün ekolojik, kültürel ve sosyolojik yapısı 3 koldan kırıma uğramıştır. Mega projelerin kesişme noktası olan ilçe, inşaat rantına teslimiyetin odağı haline gelmiştir.

  1. Köprü Yolu Kuzey Marmara Otoyolu için Arnavutköy`de Deliklikaya, Hadımköy, Ömerli, Sazlıbosna ve Yeşilbayır mahallelerinde acele kamulaştırma kapsamında Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırmalar yapılmıştır.
  1. Havalimanı için Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından yapılması öngörülen acele kamulaştırma kararı, Arnavutköy İlçesi, İmrahor, Tayakadın ve Yeniköy  mahallelerinde yapılmıştır. 3. havalimanının 76 milyon metrekarelik inşaat alanının bir kısmı maden ve orman alanıdır. 3. Havalimanı için Akpınar Köyü`nde kamulaştırma kapsamına alınan 60 parsel arazinin 12`si madencilikle uğraşan şirketlere aittir.

45,2 km uzunluğunda planlanan Kanal İstanbul’un 28,6 km’si Arnavutköy sınırlarından geçmektedir. Kanal İstanbul projesine ilişkin hazırlanan Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuna son şekli verilerek 23 Aralık 2019 günü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılmış, 10 gün boyunca halkın görüşüne açılan nihai ÇED raporuna 100.000’e yakın İstanbullu itiraz dilekçesi vererek itiraz etmiştir. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, ÇED raporunun İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirildiğini, komisyon çalışmaları ve halkın görüşleri(!) dikkate alınarak 17 Ocak 2020 itibari ile “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu” kararı verdiğini duyurmuştu. Böylece tartışmalı projenin ÇED Raporu tüm itirazlara rağmen aynen onaylanmıştı.

23.12.2019 tarihinde Çevre Şehircilik Bakanlığınca onaylanan, “İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği”ne ilişkin itiraz başvurularına yönelik, “Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliği” ve yürürlükteki çevre düzeni planı amaç, ilke, esasları ile iletilen bilgi ve belgeler çerçevesinde yapılan değerlendirmeler neticesinde; 23.12.2019 tarihli İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda yapılan değişikliklerin 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6. maddesi ile 1 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 102. maddesi uyarınca 22.06.2020 tarihinde onaylanmıştır.

İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı Değişikliği Plan Açıklama Raporundan aldığımız verilere göre;

Sultangazi İlçesinin; Malkoçoğlu Mahallesinde 24 hektarlık alan dahil olmak üzere toplamda 33.498 hektarlık bir alanı kaplamaktadır. Ayrıca Planlama alanının sınırları içerisinde Küçükçekmece Gölü, Sazlıbosna Baraj Gölü, Terkos Gölünün bir kısmı olmak üzere toplam 2.954 hektarlık göl alanı da yer almaktadır.

Planlama alanında, Arnavutköy ilçesinin; Karaburun, Yeniköy, Terkos, Durusu, Tayakadın, Boyalık, Baklalı, Yassıören, Dursunköy, Çilingir, Hadımköy, Haraççı, Sazlıbosna, Deliklikaya, Hacımaşlı, İmrahor, Bolluca mahalleleri, 20.160 hektarlık alan ile toplam plan alanının % 60,18’ini kapsamaktadır.

Arnavutköy İlçesi, zengin tarım ve orman alanlarına sahiptir.

Arnavutköy ilçesinde toplanan atıklar, katı atık aktarma istasyonuna döküm yapmadan direkt Odayeri Düzenli Depolama İstasyonu’na götürülmektedir.

İstanbul Havalimanından kaynaklanacak gürültü analizine göre planlama alanının kuzeyinde; özellikle Karadeniz kıyısındaki yerleşmelerde ve Arnavutköy yerleşmesinde gürültü kirliliğinin oluşacağı öngörülmektedir. Özellikle Yeniköy yerleşmesi gürültü analizi kapsamında en çok etkilenen yerleşme alanı olarak görülmektedir. Gürültü analizine göre gürültüden etkilenecek alanlarda yoğun yapılaşmalardan kaçınılması gerekmektedir.

Planlama alanında temel makroform stratejileri ifade edilirken “gelişme alanları, planlama alanının etrafında gelişme baskısı altında olan Arnavutköy yerleşmesindeki baskıyı azaltacak nitelikte belirlenmelidir” denmektedir.

Bu açıklama ve nitelemelere rağmen planlama alanının Arnavutköy yerleşmesi ile sınır oluşturan bölgesi “Gelişme, Konut ve Ticaret Bölgesi” olarak tanımlanmakta planlama ilkelerine aykırı olarak planlanmaktadır.

İnşaat rantına dayalı, planlama ilkelerine aykırı yeni rant alanları oluşturma arayışının ürünü olan 3 mega projenin kesiştiği ilçe olan Arnavutköy, yeni yerleşim alanları açma uğruna ekolojik, kültürel ve sosyolojik olarak tahrip edilmeye devam etmektedir.

Bunun son örneği, İlçe Hıfzıssıhha Meclisinin hayvancılıkla ilgili aldığı karardır. Ne yazık ki İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü de bu karara destek vermiştir.

Bu karar; İlçe belediyesinin inşaat ruhsat pazarını büyütmek, imar uygulamalarına alan açmak, yeni yerleşmeyi ve göçü teşvik etmek için İstanbul İli Avrupa Yakası Rezerv Yapı Alanı 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planını onaylayan Çevre Şehircilik Bakanlığı desteğinde ilgili mahallelerde hayvansal üretim faaliyetlerinin engellenmesi ve hayvancılıktan başka geçim kaynağı olmayan çiftçilerin sürgün edilmesi veya hayvancılıktan vazgeçmeleri anlamını taşımaktadır. Bu kararın bir hükumet kararı olduğu, çiftçilerin bağlı bulunduğu bakanlık olan Tarım ve Orman Bakanlığının sessizliğinden anlaşılmaktadır.

KÖYLÜLER VE KIRSALDA ÇALIŞAN DİĞER İNSANLARIN HAKLARI

Büyükşehir yasası ile bir gecede mahalle yapılan köylerde yaşayan halkın, yaşamlarını sürdürebilmeleri için yapmaları gereken üretim faaliyeti, tarım olmaya devam etmiş, yerine herhangi bir kentsel istihdam olanağı koyulmamış, buna karşın çeşitli düzenlemelerle tarımsal üretim faaliyetini sürdürmeleri engellenmeye/zorlaştırılmaya devam etmiş ve etmektedir.

18 Aralık 2018’de BM Genel Kurulu’nda Köylüler ve Kırsalda Çalışan Diğer İnsanların Hakları Deklarasyonu, 121 kabul, 54 çekimser, 8 karşı oy alarak onaylandı. Türkiye çekimser oy kullandı.

“Bu Deklarasyona göre; Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanlar çalışma hakkına sahiptir.”

“Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların doğrudan ve/veya temsilci örgütleri aracılığıyla, kendi hayatlarını, topraklarını ve geçimlerini etkileyen politika, program ve projelerin oluşturulmasına, uygulanmasına ve değerlendirilmesine aktif, özgür, etkili, anlamlı ve bilinçli katılma hakkı vardır.”

“Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanlar, topraklarından, ikamet yerlerinden veya çeşitli faaliyetleri ve uygun yaşam koşullarını sağlamak için kullandıkları doğal kaynakların bulunduğu yerlerden keyfi şekilde uzaklaştırılmaya karşı korunma hakkına sahiptir. Devletler, yerinden edilmeye karşı koruyucu tedbirleri, uluslararası insan hakları ve insancıl hukuk standartlarıyla uyumlu bir biçimde, yerel mevzuatlarına dahil etmelidir. Devletler, cezai tedbir veya savaş aracı ya da yöntemi olarak uygulanması dahil olmak üzere, zorla tahliye, ev yıkımları, tarım alanlarının tahrip edilmesi ile toprak ve diğer doğal kaynaklara keyfi olarak el konulması veya kamulaştırılmasını yasaklamalıdır.”

“Köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların evlerinden zorla tahliyeye, tacize ve diğer tehditlere karşı korunma hakları vardır.”

“Devletler, köylüleri ve kırsalda çalışan diğer insanları, uygun yasal koruma veya başka tür korunma yöntemlerine erişimleri veya güçleri yetmeden mesken tuttukları evlerinden veya topraklarından rızaları olmadan geçici veya kalıcı tahliye edemezler. Tahliyenin kaçınılmaz olduğu hallerde, devlet doğabilecek maddi ve diğer kayıpları karşılamalı veya adil bir tazminat temin etmelidir.”

“Tahliye durumunda devletler köylüler ve kırsalda çalışan diğer insanların erişilebilirlik, finansman gücü, barınabilme, imtiyaz güvencesi, kültürel açıdan uygunluk, uygun konum, sağlık, eğitim ve su gibi temel haklara erişim şartlarını karşılayan konut edindirme seçeneklerini içerecek şekilde yeniden iskanını garanti etmelidir.”

KARAR YANLI VE EŞİTLİK İLKESİNE AYKIRIDIR

Arnavutköy ilçe merkezi ile Taşoluk-Hadımköy-Haraççı ve Bolluca mahallelerinin merkezi ve trafiğin çok olduğu yerlerde plansız kentleşme uygulamaları nedeniyle tarım dışı nüfus artmış olduğundan alınan karar doğru gibi görünüyor olsa bile hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin yurtlarından uzaklaştırılarak cezalandırılması adil değildir. Bu gerekçe İmrahor, Terkos, Karlıbayır, Deliklikaya, Ömerli gibi kırsal özelliğini sürdüren ve yoğun nüfusun olmadığı mahallelerde hayvancılık işletmelerinin kaldırılmasını açıklamakta yetersizdir. Buralar her ne kadar mahalle olsa bile bildiğimiz anlamda köy türü üretiminin yaygın olduğu, sadece hayvansal tarım değil, bitkisel tarımın da aktif olduğu yerlerdir. Bu mahallelerde sadece hayvancılık ile geçinen yaklaşık 350 aile, bitkisel üretimle uğraşan 60 aile vardır.

İlçe Umumi Hıfzıssıhha Meclisinin almış olduğu karar yanlı olup eşitlik ilkesine aykırıdır.

Alınan kararda sadece kent yerleşim alanı içerisinde yaşayan, tarım ve hayvancılıkla uğraşmayan halkın sağlık gerekçeleri gözetilmiş, geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlayan çiftçi aileleri ile hayvanlarının barınma, beslenme ve yaşam alanlarının korunması açısından hiçbir tedbir ve destek oluşturulmadan sürgün edilmelerinin fermanı yazılmıştır.

Geçimini hayvancılıktan sağlayan yerleşik çiftçiler ve yöre halkı başka yerlere gidecek, bölgenin demografik yapısı değiştirilecek, tarımsal üretimin olmadığı, arsa spekülasyonu ve inşaat rantı için uygun alan yaratılacaktır.

Bu karar ile Arnavutköy ilçesi ve İstanbul halkının kısa mesafeden tarımsal ürün ve gıdaya ulaşmaları (gıda kısa yolları) engellenmiş olacaktır.

Kararın etkileyeceği çiftçiler ve aileleri büyük ölçüde hayvancılık yapmaktan vazgeçecek, Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı çiftçi sayısı azalmaya devam edecektir.

Hayvanlar ve hayvansal üretim yapan çiftçiler bölgeden uzaklaştırıldığında meraların vasıf değişikliği ve amacı dışında kullanılmasının da önü açılacaktır.

Keyfi olarak, hayvancılık yapan çiftçilerin görüşleri alınmadan oy birliği ile alınan karar, hayvancılık sektörünün geliştirilmesi için görev yetki ve sorumluluğu bulunan ilçe tarım ve orman müdürlüğünün görevlerini yerine getirmediklerinin açık göstergesidir.

Pandemi koşulları tüm yıkıcılığıyla devam ederken alınan bu karar insani duyarlılıktan da yoksundur. Pandemi yasakları sürerken alınan bu karar ve verilen süreler çiftçilerin sağlıklarına karşı duyarsızlığın ifadesidir.

İlçe Umumi Hıfzıssıhha Meclisi kararında, sahil mahallelerinde bulunan hayvancılık işletmelerinin turizmi olumsuz yönde etkileyeceği ifade edilmektedir. Bu anlayış bilimsel temelden yoksun sadece rantçı bir bakış açısının ortaya konmuş halidir. Doğa koruma ve tarım alanında hukuksal düzenlemeleri yapmış ve kültürel gelişimini tamamlamış ülkelerde, kırsal tarım ile turizmin bir arada yürütüldüğü agro-ekolojik turizm faaliyetlerinin birçok sektörden daha fazla bütüncül fayda sağladığı görülmüştür. Aynı durum iç turizm açısından da büyük önem arz etmektedir. Ülkemizde bu amaçla kurulmuş çok sayıda işletme bulunmaktadır. Arnavutköy’ün sahil mahalleleri bir yana diğer mahallelerinde bile Valilik, belediye, kaymakamlık ve çiftçi aileleri işbirliğinde agro-ekolojik turizm alanları yaratılarak tarım, hayvancılık ve turizm faaliyetlerinin bir arada yürütülmesi mümkündür.

İstanbul İli gıda gereksiniminin karşılanması ve tarımsal nüfusun yerinde istihdamının sağlanması yerel kalkınmada başarılı bir araç olarak kullanılan ve İstanbul’da geçmişten beri gerçekleştirilen “Kentsel Tarım” uygulamalarının desteklenmesi, Terkos Gölü çevresinin ekolojik üretime yönlendirilmesi. Tarım turizmi (agro-turizm) potansiyelinden faydalanılabilmesi amacıyla gerekli tarımsal örgütlenme ve uygulamalara geçilmesi yerine büyükşehir yasasına sığınarak hayvancılık yapan çiftçilerin faaliyetlerinden men edilmesi insan haklarına ve eşitlik ilkesine aykırı, toplumun gıda güvencesi ve gıda egemenliğine ulaşma yolunda çıkarılan engeldir.

Kanal İstanbul çevresinde bulunan ve yasa gereği tarımsal niteliği korunması gereken tarım arazileri ve meraların vasıfları nasıl değiştirildiyse zaman içinde bu arazilere komşu olan arazilerde de aynı uygulamaların olmasını beklemek eşyanın tabiatı gereğidir.

Toplumu besleyen tarım kesimi yok sayılmış, inşaat rantı, bitkisel ve hayvansal tarıma tercih edilmiştir. Alınan karar bu uygulamanın derinleşmesine yol açacaktır. Köylere yerleşen tarımsal üretim faaliyeti yapmayan yuttaşların, tarımın doğasından kaynaklanan bazı çevresel etkileri şikayet etmeleri karşısında yerel idarelerin tarımsal üretim aleyhine kararlar almaları kamu çıkarlarına aykırıdır.

Çiftçiler arazilerini, varlıklarını ve haklarını koruyabilmek için dünyada olduğu gibi dayanışma içinde olmak ve örgütlenmek zorundadır.

Murat KAPIKIRAN

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası

İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

(Yönetim Kurulu Adına)

 

Kaynak: www.zmo.org.tr

Tıklayın, yorumlayın
0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest
0 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments

Haberler

İstanbul’dan Küresel Gazze Yürüyüşüne Destek: Halklar Yürüyor, İntifada Büyüyor!

Yayınlanma:

-

Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen, TOKAD ve ÖYB, Üsküdar sahilde düzenledikleri bir yürüyüşle “Küresel Gazze Yürüyüşü”ne destek eylemi yaptı.

Eylem boyunca “Halklar Yürüyor İntifada Büyüyor, İnsanlık Yürüyor İntifada Büyüyor, Yaşasın Gazze Yürüyüşümüz, Madleen Gemisi Onurumuzdur, Katil İsrail Filistin’den Defol, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, Nehirden Denize Özgür Filistin, Yaşasın Küresel İntifada, Kürecik’e gideceğiz/Hep beraber hep beraber/ O radarı sökeceğiz/Hep beraber hep beraber/İncirlik’e geçeceğiz/ Hep beraber hep beraber/ Coni’yi def edeceğiz/ Ceyhan’a ulaşacağız/ Hep beraber hep beraber/ Vanayı kapatacağız/ Hep beraber hep beraberVanaları kapat/ Hemen derhâl şimdi/ Petrolü sevk etme/ Hemen derhâl şimdi/  Gemileri engelle/ Hemen derhâl şimdi/ Ticareti tümden kes/ Hemen derhâl şimdi/ Üsleri söküp at/ hemen derhâl şimdi, Hepimiz Madleen’in Yolcusuyuz, İşbirlikçi AKP Hesap Verecek, Gemiler Gazze’ye Hayfa’ya Değil, Siyonist Sermaye Limanlardan Defol, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Limanlar Siyonizm’e Kapatılsın, Katil ABD Ortadoğu’dan Defol, İnsanlık Onuru Siyonizm’i Yenecek” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

EYLEMİN ikinci videosunu bu linkten takip edebilirsiniz.

***VİDEONUN TAMAMINI bu alternatif linkten takip edebilirsiniz.***

 Topluluk adına Şilan Deniz ve Serhat Altın’ın okuduğu açıklamanın tam metni:

 İNSANLIK, GAZZE’YE YÜRÜYOR! HUMANITY IS MARCHING TO GAZA!

YAŞASIN KÜRESEL GAZZE YÜRÜYÜŞÜMÜZ! YAŞASIN KÜRESEL İNTİFADA!

Bismillâhirrahmânirrahîm

Kıymetli dostlar,

Tarihî günlerden geçiyoruz.

İki yıla yakındır Siyonist soykırıma karşı süren Gazze direnişi, ayağa kaldırdığı vicdanları yavaş yavaş yeni bir merhaleye taşıyor!

Madleen gemisinin cesur öncülüğü, soykırıma karşı özgürlük cephesinin yeni atılımlarını müjdeliyordu.

Madleen gemisini Akdeniz’in ortasında durdurarak yolcularıyla birlikte kaçıran İsrail, bir kez daha insanlığın nazarında mağlup olup aşağılanmıştır.

12 cesur yürek, korku duvarlarını paramparça etmiş, Siyonist işgal ve katliam rejiminin kalbine gidecek yolları işaretlemiştir!

Madleen gemisi, sadece İsrail’i mağlup edip aşağılamamıştır! Aynı aşağılanma ve mağlubiyeti bütün hain ve işbirlikçi rejimlere de yaşatmıştır!

Devâsâ ordu, silah, ekonomik ve siyasi imkânlarıyla övünüp duran bölge ülkeleri korkudan pısıp kalmış, herhangi bir ses çıkarıp tepki verememiştir.

12 cesur yürek bütün o ordulardan, devletlerden daha etkili olunabileceğini açıkça göstermiştir.

Hepsini derin bir minnetle selamlıyoruz!

Direniş’in dostları,

Konuşmamızın başında “Gazze direnişi, ayağa kaldırdığı vicdanları yavaş yavaş yeni bir merhaleye taşıyor!” demiştik.

İki yıla yaklaşan bir periyotta dünyanın dört bir yanında sürdürülen mücadelede halklar yavaş yavaş fiili aşamaya doğru geçmektedir.

Evet, Madleen gemisi bunun ilk işaretlerini verdi.

Şimdi de dünyanın onlarca ülkesinden gönüllü katılımcıların örgütlediği “Küresel Gazze Yürüyüşü” bu yeni merhalenin ilk somut adımıdır.

Binlerce insan, rotasını Refah olarak belirlemiş ve yeryüzünün farklı cihetlerinden Mısır’a akın etmeye başlamıştır.

Özellikle FasCezayirTunus hattından hareket eden konvoydaki coşku ve samimiyet bizi heyecanlandırmakta; Türkiye ve Avrupa’dan tahminlerden çok daha fazla gerçekleşen katılım, bu merhalenin tesirinin boyutlarını göstermektedir.

Bu arada şunu vurgulamak ihtiyacı hissediyoruz:

İşbirlikçi ve darbeci Mısır rejimi, bu girişimi engellemek isteyecektir.

Uzak diyarlardan gelen Filistin dostlarını, türlü bahanelerle geri göndermeye çalışacaktır.

Bunlar, bölgedeki ihanet rejimlerinin son çırpınışlarıdır.

Ümitvâr olun! Allah’ın bir rahmeti olarak onca bedel üzere boy veren İntifada, insanlığı bambaşka menzillere taşıma potansiyel ve imkânlarını Rabbimizden eşsiz bir nimet olarak göstermeye başlamıştır.

Bu somut merhaleler elbette hedef alınacaktır ancak dediğimiz gibi İntifada’nın bereketiyle dünyada bu selin önünde duracak bir güç artık kalmamıştır!

İşte bu inanç ve umutla bugün burada, Üsküdar sahilde toplanan bu insanlar, bu mübarek şafağın yoldaşları olmakla iftihar etmektedirler.

Yıllar boyunca İntifada’nın ezilenlerden yana farklı çağrılarına koşan bu yürekler “Küresel Gazze Yürüyüşü”nün omuz vericileridir.

Bu büyük yürüyüş, bir ulu çınarın yıllar süren kökleşme ve boy vermesine benzeyen bir sabır ve sebat sürecinin meyvesidir.

Arkadaşlar,

Bölgedeki işbirlikçi rejimler açıkça ve alenen İsrail’e çalışıyor, emperyalizme ve Siyonizm’e hizmet ediyor.

Mısır ve Ürdün, Filistin’e yardımları engelliyor.

Körfez ülkeleri, İbrahim anlaşmalarıyla İsrail ve ABD’ye hizmete koşullanmış durumdalar. Emperyalist şef Trump, bu petrol zengini ülkeleri daha geçen ay eşi benzeri görülmemiş bir şekilde soyguna tabi tuttu!

Azerbaycan, İsrail’in petrolünü temin ediyor.

Türkiye bu petrolü taşıyor.

Limanlarımızda Siyonist gemiler cirit atıyor.

Filistin dostları soykırımı destekleyen şirketleri protesto ettikleri için gözaltına alınıyor, mahkeme mahkeme eziyet ediliyor.

Mavi Marmara’ya sahip çıkılmadığı gibi Madleen gemisine de sahip çıkılmıyor; aynı günlerde İsrail’e mühimmat taşıyan VELA gemisi Mersin limanına demirliyor!

Bu işbirlikçilik ve ihanet değil de nedir!

Varsa bunu isimlendirebilecek biri çıksın ortaya da bilmediğimiz bir gerçek varsa onun ne olduğunu biz de bilelim!

İslam dünyasındaki bu acziyet tablosundan egemen dünya düzenine bir tehdit çıkmayacağı bir kez daha görülmüştür.

Tam bu noktada halkların inisiyatif alarak fiili mücadeleye katılması, sizce de fevkalâde anlamlı değil midir?

İşte bu dalga, işbirlikçi rejimleri aşacaktır.

İşte bu dalga, İsrail’i besleyen boru hatlarını kapatacak, Siyonist gemileri limanlara sokmayacaktır!

İşte bu dalga, Büyük Şeytan Amerika’yı Ortadoğu’dan ve sömürüp yağmaladığı her yerden kovacaktır!

İşte bu dalga, NATO ve ABD üslerini Anadolu’dan söküp atacak, bölgeye tutunmaya çalışan yabancı ve habis bir ur olan İsrail’i yok edecektir.

Yükselen bu dalga, bu heyecan; işbirlikçilik ve ihaneti yutup yok edecek bu fırtına, boran Musa’nın asası gibi ezilenlere, mazlum ve mustazaflara karanlığın ve çaresizliğin içinden yeni yollar açacaktır.

Attığınız her slogan, paylaştığınız her mesaj, yaptığınız her eylem bu fırtınayı büyüttü! Zaferiniz mübarek olsun! Bütün bu yaşananlar Allah’ın izniyle yaklaşan zaferin işaretleridir.

Direniş’in dostları,

Mücadeleye devam edin, direnin!

Türkiye iktidarı nasıl utanma belası yalan da olsa İsrail’le ticareti kestiğini ilan etmek zorunda kaldıysa bu yükselen dalgaya boyun eğecek Bakü-Tiflis-Ceyhan hattından akan petrolü kesmek zorunda kalacaktır!

Şundan emin olun ki arkadaşlar, ülkemizde ve bütün dünyada İntifada’nın artan basıncı karşısında bölgedeki hiçbir işbirlikçi rejim dayanamayacaktır!

Halklar nasıl kıyam edip denizden ve karadan Gazze’ye yürümeye başladıysa Allah’ın izniyle bu yürüyüşler bir sel gibi önüne kattığı bütün şer unsurlarını süpürecek; Kürecik NATO radarını da İncirlik ABD üssünü de söküp atacaktır.

İnancımız odur ki Siyonizm’i besleyen gemiler bu fırtınada alabora olacak, hiçbir güç bu alt üst oluşu durduramayacaktır.

Selam olsun Gazze direnişimize!

Selam olsun Filistin halkının yıkılmaz iradesine!

Selam olsun Madleen ve onun apak vicdanlı yolcularına!

Selam olsun Küresel Gazze Yürüyüşüne!

Selam olsun bu yürüyüşe katılan İntifada erlerine!

EĞİTİM İLKE-SEN                TOKAD

SAĞLIK İLKE-SEN               ÖYB

Devamını Okuyun

Haberler

Binlerce İnsan, 15 Haziran’daki “Gazze’ye Barışçıl Küresel Yürüyüş”e Hazırlanıyor

Yayınlanma:

-

Dünyanın dört bir yanından aktivistler, sağlık çalışanları ve geniş halk kitleleri 15 Haziran’da Mısır’daki Refah sınır kapısına doğru büyük bir barışçıl yürüyüşe hazırlanıyor.

Amaçları, üç ayı aşkın bir süredir yardımların engellendiği Gazze’ye acil insani yardım girişini sağlamak.

“Gazze’ye Küresel Yürüyüş” adı verilen hareket, 35’ten fazla ülkeden insanı bir araya getiriyor. Heyetler, 12 Haziran’da Kahire’de toplanmaya başlayacak ve ardından Sina’nın kuzeyindeki El Ariş kasabasına gidecek. Oradan da Gazze sınırının hemen karşısındaki Refah’a yürüyecekler.

Organizatörler, eylemin tamamen barışçıl sivillerin öncülüğünde ve siyaset dışı olduğunu söylüyor. Eylem, 150’den fazla STK ile doktorlar, avukatlar ve gönüllüler tarafından destekleniyor. Katılımcılar arasında genç-yaşlı her yaştan ve her kesimden insan yer alıyor.

“Unutulmadınız. Biz geliyoruz. Dünyanın dört bir yanından sizin için yürüyoruz!” diyor organizatörler.

Yürüyüşçülerin beş temel talebi var: Acil ateşkes, Gazze sınırlarının kalıcı olarak açılması, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, Gazze’nin tamamen yeniden inşası ve Batı Şeria’daki İsrail kolonizasyonuna son verilmesi.

Kampanyaya katılan Türkiyeli doktor Hüseyin Durmaz’a göre yürüyüş, İsrail’in acımasız soykırımı nedeniyle Gazze’de yaşanan ciddi sağlık ve insani krize doğrudan bir yanıt! Durmaz, uluslararası kuruluşları hayâtî yardımların ulaştırılmasını sağlayamadıkları için eleştirdi ve “Bu kez uluslararası kuruluşların sorumluluklarını hatırlaması, Gazze’deki durumun sona ermesi ve Gazze’nin insani yardıma açılması için baskı yapmak üzere Refah sınır kapısına yürüyeceğiz.” dedi.

Yürüyüşün birkaç gün sürmesi ve katılımcıların 12 Haziran’da Kahire’ye vararak oradan El-Ariş’e gitmesi plânlanıyor. Ertesi gün Refah’a doğru yürüyüş başlayacak; 14 ve 15 Haziran’da, sınırda protestolar ve büyük bir miting düzenlenecek.

15 Haziran; küresel eylemlerin ve medyada yer almanın ana günü olacak, 16 ve 20 Haziran’da Refah yakınlarında barışçıl çadır protestoları devam edecek.

Organizatörler Mısırlı yetkililere ulaşarak resmi izin talebinde bulundular ancak henüz bir yanıt alıp almadıkları belli değil. Buna rağmen iddia edildiği gibi sınırı zorlamayı plânlamadıklarını vurguluyorlar ve “Söylentilerin aksine, organizatörler ‘sınırı zorlama’ fikrini açıkça reddetmektedir. Yürüyüş, şiddet içermiyor ve uluslararası görünürlük yoluyla hükümetlere baskı yapmayı amaçlıyor.” dediler.

Kuzey Afrika Dayanışması Kampanyanın Odağı Oldu

Özellikle Tunus ve Cezayir, Kahire’ye varmak üzere Kuzey Afrika’yı geçmek için büyük delegasyonlar ve karavanlar görevlendirdiklerini açıkladılar. Tunus kafilesi Cezayirli katılımcılarla birlikte çoktan yola çıktı ve Faslı bir heyet de onlara desteklerini dile getirdi.

Katılımcılar, bu küresel dayanışma buluşması için pasaport, vize ve konaklamaya kadar her şeyi organize etmek üzere Telegram kanallarında bir araya geliyor ve istişare ediyorlar.

2 Mart’tan bu yana Gazze’ye açılan tüm sınır kapıları tamamen kapatılarak gıda, su ve ilaç sevkiyatı engellendi. Yardım kuruluşları bu durumun büyük bir kıtlık yarattığını ve başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere sivillerin acılarını daha da arttırdığını söylüyor.

İsrail, son zamanlarda Gazze’ye sınırlı miktarda yardım girmesine izin vermiş olsa da bu yardımlar halkın ihtiyaçlarını karşılamaya yetmiyor.

Kaynak: Sara Zouiten – moroccoworldnews.com, 10 Haziran 2025

Devamını Okuyun

Haberler

Üsküdar’da Eylem: Hepimiz Madleen’in Yolcusuyuz! (video)

Yayınlanma:

-

İstanbul’da, Üsküdar Mimar Sinan Meydanında TOKAD, Eğitim İlke-Sen, Sağlık İlke-Sen ve ÖYB bir eylem tertip ederek Siyonist ablukayı kırmak ve Gazze’ye yardım götürmek için yola çıkan Madleen gemisini ve yolcularını selamladı.

Diğer yandan Kurban Bayramı ve Hacc mevsiminde müslümanların başta Filistin, Gazze olmak üzere mazlumların kurtuluşu için yüklenmeleri gereken sorumluluklara değindi.

Eylem boyunca “Madleen Gemisi Onurumuzdur, Katil İsrail Filistin’den Defol, Soykırıma Değil Direniş’e Ortak Ol, Bakü Ceyhan Hattından Akan Petrol Değil Kan, Nehirden Denize Özgür Filistin, Yaşasın Küresel İntifada, Kürecik’e gideceğiz/Hep beraber hep beraber/ O radarı sökeceğiz/Hep beraber hep beraber/İncirlik’e geçeceğiz/ Hep beraber hep beraber/ Coni’yi def edeceğiz/ Ceyhan’a ulaşacağız/ Hep beraber hep beraber/ Vanayı kapatacağız/ Hep beraber hep beraberVanaları kapat/ Hemen derhâl şimdi/ Petrolü sevk etme/ Hemen derhâl şimdi/  Gemileri engelle/ Hemen derhâl şimdi/ Ticareti tümden kes/ Hemen derhâl şimdi/ Üsleri söküp at/ hemen derhâl şimdiMüslüman Zulme Boyun Eğmez, Hepimiz Madleen’in Yolcusuyuz, Uyan Diren Özgürleş, Gemiler Gazze’ye Hayfa’ya Değil, Siyonist Sermaye Limanlardan Defol, İşbirlikçi Rejimler Hesap Verecek, Limanlar Siyonizme Kapatılsın” sloganları atıldı, tekbir getirildi.

Eylem, alternatif linkten de izlenebilir. 

Topluluk adına Şilan Deniz’in okuduğu açıklamanın tam metni şu şekilde:

Kıymetli Üsküdar halkı,

Filistin’de katliam, şu mübarek günlerde de hız kesmeden sürüyor.

Kurban Bayramının, Hacc mevsiminin tam ortasında kardeşlerimizin kanları Gazze toprağıyla buluşmaya devam ediyor.

Milyonlarca müslümanın Arafat’ta, Müzdelife’de vakfeye durduğu vakitlerde Gazze halkı özgürlük yolunda yiğitlerini birer birer kurban veriyor.

Hakiki bir özgürleşme için yeryüzünün her bir cihetinden büyük istişare için toplanma anlamına gelen Hacc ibadeti bu anlamını neredeyse bütünüyle yitirmiştir.

Sevgili müslümanlar, Dâru’s-Selâm idealimizi, hedefimizi dünyanın dört bir yanından gelen Müslümanlarla istişare etmeyeceksek Hacc ibadetimizin ne anlamı kalır?

Canın, haysiyetin koruma altında olduğu, Allah’tan başka herhangi bir otoriteye boyun eğilmediği Mescid-i Haram modelini tartışıp yeryüzünün diğer mıntıkalarına taşımak için müzakereler yapmayacaksak Hacc ibadetimizin ne anlamı kalır?

Yeryüzünü zulümden, baskıdan, her türlü ifsattan kurtarmak için istişare etmeyeceksek; hemen yanı başımızdaki Filistin halkını soykırımdan kurtarmak için emperyalistlerle, Siyonistlerle, işbirlikçilerle nasıl mücadele edeceğimizi tartışamayacaksak Hacc ibadetimizin ne anlamı kalır?

Milyonlarca mü’min Arafat’ta, Beytullah’ta, Mescid-i Nebevî’de gözyaşı döküyor ama bütün bu mahşerî kalabalık Gazze’nin, Filistin’in kurtuluşu; İsrail’in helâki için devletleri, müslüman halkları harekete geçiremiyor!

Bu durumda bunca göz yaşının ne anlama geldiğini sormak hakkımız değil midir?

İşte tam burada Ebu Ubeyde’ye kulak verelim ve mü’minlerin içinde bulunduğu çelişkiyi ondan dinleyelim:

“Ey Haremeyn’de ibadet eden kişi!

Eğer bizi görseydin kendi ibadetinin bir oyun olduğunu anlardın.

Senin yanağın gözyaşlarıyla ıslanırken bizim boynumuz kanla boyanıyor.”

Ebu Ubeyde’nin bu çarpıcı seslenişi de göstermektedir ki Hacc’ın, Kurban’ın anlamının lâyıkıyla farkına varamayan İslam ümmeti, derin bir çaresizliğin içine sürüklenmiştir.

Şu muhakkaktır ki “Küresel İntifada” çağrısı ancak “Bilinç İntifada”sı ile ete kemiğe bürünecek ve mazlumların umudu olacaktır!

Kıymetli halkımız,

Biliyoruz ki katil ve işgalci İsrail, emperyalizmin desteği ve Ortadoğu’daki/Batı Asya’daki işbirlikçi rejimlerin yol vermesiyle katliamlarını sürdürmekte, Filistin halkını soykırıma tabi tutmaktadır.

Bizler, bu ülkede yaşayan insanlar olarak İsrail’i besleyen damarları kurutmak, Siyonizm’i Ortadoğu’dan söküp atmak için yıllardır mücadele ediyoruz.

Soykırım sürecinde de Türkiye’nin dört bir yanında yaptığımız eylemlerle Siyonist soykırım makinesini besleyen sevkiyatı, lojistiği kesmeye çalıştık.

Siyonist katliam makinesine petrol taşıyan Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattının vanalarının kapatılması; İsrail’e muhafızlık yapan Kürecik NATO radarı ile İncirlik ABD üssünün sökülmesi; İsrail’le sürdürülen utanç verici ticaretin tümden kesilmesi için mücadele verdik.

Maalesef Türkiye’deki işbirlikçi, NATO’cu iktidarlar halkın bu taleplerini yerine getirmeyip emperyalizmin ve Siyonizm’in yanında saf tutmaya devam ettiler. Yüz binlerce kardeşimizin katledildiği Gazze’de Direniş’in yanında saf tutmadılar.

İşe bakın ki, Ortadoğu’daki rejimlerin yapamadığını şimdi bir avuç cesur yürek; ablukayı kırmak, soykırımı durdurmak, işgalin önüne dikilmek için rotasını Gazze’ye yönelttikleri Madleen gemisiyle yapmaya çalışıyor.

Bu küçük gemi hatta tekne demeliyiz, insanlığın vicdanı olarak bütün tehditlere rağmen Akdeniz sularını yara yara işgal edilen topraklara doğru yol alıyor.

Şimdi biz, hepimiz, kendimizi MADLEEN YOLCULARI ilan ediyoruz!

Yüreğimiz, kalbimiz MADLEEN gemisiyle seyahat ediyor! Kalbimiz MADLEEN’in cesur yolcularıyla birlikte atıyor. Asla yalnız değiller! Mazlum ve mustazaflardan yana olan bütün vicdanlar, inanıyoruz ki o MADLEEN gemisindeler!

MADLEEN’in açtığı gedik, Siyonist soykırımın mağlubiyeti için ciddi bir aşamadır, işgal sürecinde önemli bir kırılma ânıdır. İnşallah bu mübarek sefer başarıya ulaşacak, Küresel İntifada mühim bir mevzii kazanacaktır.

Hemen bu noktada bir gerçeğe işaret etmeliyiz:

Madleen gemisine İsrail, her an saldırabilir. Biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Şuayb Ordu da MADLEEN gemisinde bulunmaktadır. Buradan soruyoruz: Hükümet, Şuayp Ordu’yu ve gemideki diğer sivil gönüllüleri korumak için tedbir almış mıdır? Dışişleri Bakanlığı herhangi bir diplomatik girişimde bulunmuş mudur?

Direniş’in dostları!

Türkiye limanlarında Siyonist sermayenin şirketleri olan ZIM ve MAERSK gemileri maalesef cirit atarken iktidar sahipleri İsrail’le ticareti kestiklerini söyleyebiliyorlar! Biz bu yalanları ortaya çıkarmak için Derince’de, Haydarpaşa’da, Mersin’de, Ambarlı’da nöbet tutuyoruz. Limanlarda, karayollarında Siyonistlerin gemi ve tırları bunca sefer ederken nasıl olur da ticaret sıfırlanabilir!

Yine bu gemi sevkiyatları ile ilgili yeni bir gelişmeden sizi haberdar etmek istiyoruz:

Uluslararası kamuoyuna yansıyan teyitli bilgilere göre 4 Haziran 2025 tarihinde Barselona Limanı’ndan hareket eden VELA adlı yük gemisi Akdeniz’de seyir halindedir ve 9 Haziran 2025 tarihinde Mersin Limanı’na ulaşmak üzere rotasını belirlemiş olup ardından İsrail’in Hayfa Limanı’na doğru yola çıkması beklenmektedir.

Üretiminin İspanya’nın Bask bölgesindeki bir çelik fabrikasına ait olduğu belirtilen ve silah üretiminde kullanılan en az 15 konteyner çelik çubuk taşıyan geminin bu yükü İsrail Askeri Endüstrileri (IMI) adlı kuruluşa teslim etmesi plânlanmaktadır.

IMI adlı kuruluş 2018 yılında Elbit Systems tarafından satın alınmış ve adı IMI Systems olarak güncellenmiştir. Elbit Systems İsrail’in en büyük askeri üreticisidir. İsrail Ordusu’nun kara tabanlı ekipmanlarının %80’ini ve kullandığı insansız hava araçlarının %85’ini üretmektedir. Elbit, ekipmanlarının Gazze ve Batı Şeria’daki operasyonlarda İsrail askeri güçleri tarafından savaşta test edildiğini ilan etmektedir. Şirket, İsrail Ordusu ile ilişkisini bir pazarlama aracı ve teknolojisinin test edildiği bir alan olarak kullanmakta ve ürünlerini genellikle “savaşta test edilip kanıtlanmış” olarak pazarlamaktadır. Elbit Systems’in ürettiği silah sistemleri Gazze’ye yönelik soykırım saldırılarında ve İsrail’in Lübnan’daki askeri saldırılarda yoğun olarak kullanılmıştır. Bu silahlar arasında Elbit’in tank mermileri ve topları, saldırı ve gözetleme İHA’ları (insansız hava araçları), lazer güdümlü havan topları, havan mühimmatı, topçu roketleri ve zırhlı araç sistemleri yer almaktadır.

VELA gemisinin Türkiye karasularına hemen girişi engellenmelidir. Geminin Mersin’e yanaşıp yoluna devam etmesine izin verilmesi durumunda geçiş izinlerini veren, yükümlülüklerini ihmal eden ve müdahale etmeyen tüm yetkililer Siyonist işgal rejimi İsrail’in Filistin halkına yönelik soykırım suçuna açıkça ortak olacaktır.

Kıymetli dostlar,

Bütün bu çirkin ilişkileri durdurmak boynumuzun borcudur!

Allah’ın izniyle bu ilişkileri parçalayacağız!

Biliyoruz ki Filistin’in, Gazze’nin özgürlüğü ümmetin ve insanlığın özgürlüğüdür.

MADLEEN gemisi, bu özgürlük yolculuğunun şanlı neferlerinden biridir.

MADLEEN’e yapılacak herhangi bir saldırı, bu özgürlük yürüyüşüne, iradesine yapılacak bir saldırıdır. O yüzden bütün gücümüzle MADLEEN’in ve onun yürekli, cesur yolcularının yanında olacağız!

Eylemimizin sonunda başta Türkiye hükümetine olmak üzere Ortadoğu’daki bütün otoritelere açık çağrıda bulunuyoruz:

12 cesur yürek küçük bir gemiyle, hatta tekneyle İsrail’e, ABD’ye meydan okurken sizin anlı şanlı gemilerinizle, uçaklarınızla övündüğünüz büyük büyük ordularınızdan ses çıkmıyor!

Üstelik İsrail’i petrolle, ticaretle besleyip üslerle koruyorsunuz!

MADLEEN kadar cesur olun, imkânlarınızı Filistin halkı için seferber edin! Aksine ikinci bir Mavi Marmara katliamının vebali omuzlarınıza çökecektir!

Haber: Elif Aydın

Devamını Okuyun

GÜNDEM

0
Would love your thoughts, please comment.x