Bazı düşüncelerimiz radikal bulunmuştur. Uygulanabilir olmadıkları gerekçesiyle küçümsenmiştir. İdealist, hatta -nasıl oluyorsa- çok idealist olmakla suçlanır gibi gönlümüz alınmıştır. Hoş görülür, gözetilirken güya, kibarca itilmişizdir bir kenara.
Oysa hayatın kendisi radikaldir. Radikal düşüncelere sahiptir ve bunları uygulamaktan da geri durmaz. Doğum ve ölüm gibi. Bir ağacın kesilmesi veya bir tohumun toprağa düşmesi gibi.
Dünyanın neredeyse bütün coğrafyalarında aylardır hayat durdu, sokaklar boşaldı, insanlar gönüllü veya zorunlu olarak evlere kapandı. Küresel bir salgından ötürü, kolay kolay kimsenin aklına gelmeyen bir senaryo gereği, yaşam tarzımızı radikal biçimde değiştirdik.
İnsanların sıradan hayatlarında yaşanana bağlı olarak doğada da radikal bir değişim yaşandı. Her şey birbirine bağlı ve iç içe.
Bu radikal değişiklik adeta üzerimize düştü. Görünen o ki en büyük derdimiz eski “normal” hayata geri dönmek. Ne var ki esas soru şu: Eski normal hayata ne derece rücu etmeliyiz? Eski normal hayat kendisine ilticaya ne denli layık?
Hazır, hayat radikal bir düşünceyi ortaya koymuş, insanlığa hiç alışkın olmadığı yeni bir düzeni iki aydır icra ettiriyorken, bazı başka radikal düşünceler üzerinde kafa yormakta fayda var bana kalırsa.
Eski normal hayatımıza döndüğümüzde insanlığı köleleştiren kapitalist sistemden razı olacak mıyız?
Eski normal hayatımıza döndüğümüzde yağma ve talan düzeninden payımıza düşeni almaya mı bakacağız?
Eski normal hayatımıza döndüğümüzde bilmeden, istemeden de olsa doğanın tahribatına, ekinin ve neslin ifsadına mütevazı katkılar sunmaya devam mı edeceğiz?
Eski normal hayatımıza döndüğümüzde nifak endüstrisine, savaş endüstrisine müşteri olmaya devam mı edeceğiz?
Eski normal hayatımıza döndüğümüzde adalet ile menfaat arasındaki farkı fark edip “herkes için adalet” talep edebilecek bir zihni ve yüreği kuşanabilecek miyiz?
Eski hayatımıza dönelim lakin eski hayatlarımızın normlarıyla (normalleriyle) hesaplaştıktan ve helalleştikten sonra. Bir özeleştiri süzgecinden geçmeden, aklımızı ve kalbimizi arındırmaya girişmeden eski hale iade etmeyelim kendimizi.
Kötülük, zulüm radikal ve örgütlü bir biçimde üzerimize abanmışken radikal düşüncelere, radikal karşı çıkışlara soğuk bakmak ne denli mantıklıdır, bunu düşünelim bir de…