Olabilecek en saçma, inanılması güç, yalan olduğunu herkesin fark edeceğini kabul edeceğimiz bir yalan bulalım. Bu yalanın bile yeterince erişime açıldığında bazı bilinçsiz insanlarca kaale alınma ve yayılma potansiyeli var artık.
Bilgi eskisi gibi sadece alâkalı muhataplarına değil çok daha geniş bir kitleye sunulur hale geldiği için tehlikeler fazlalaştı. Televizyondan sonra artık daha kuşatıcı bir medya sektörü var.
Hiçbir insan her konuda bilinçli olamaz. Buna bilinçli olmadığı konularda araştırmadığı halde söz sahipliği yapma girişinde bulunacakları eklediğimizde büyük sorunumuz burada başlıyor.
Uydurduğumuz yalan bir bilgiyi/iftirayı taşıyıp çoğaltabilecek bilinçsiz yetişkinlerin yanına henüz bilinci tamamlanmamış bir ton kontrolsüz çocuk ve ergen de ilave oldu; zira artık hepsinin söz hakkı var ellerindeki bilgisayarlar sayesinde! Ve platformlarda genellikle kimlikler gizlendiği için çoğu kez dikkate almamanız gereken insanların yazdıklarıyla üzülen insanlara rastlarsınız, gerçek hayatta bir çocuk olduğunu fark etseniz belki de sizi mutlu edecek bir yorum sizi üzebilir hale geldi.
Her konuyla ilgili kitlemiz çoğaldıkça, uyduruk yalanımız meşruiyet kazanmaya, kirlilik tabana yayılmaya başladı bile! Paylaşılan içeriğin, göze çok batan bir suç içermediği sürece önemli olan ilgi görmesi, kâr getirmesidir. Dolaylı yoldan sebep olacağı devasa kirlilik ve ifsadın önemi yok birileri için. İçeriğin insanları yavaşça zehirlemesi, zamanlarını çalması da önemli değil; tek mesele ilgi görüp yayılması ve bunun birilerine kâr getirmesi! Bu durumda çöplüğe dönen bir ortam kaçınılmaz olarak karşımızda durmaktadır. En önemlisi de, bu çöplüğün içine bırakılan teslim edilen iyi ile kötüyü ayırt etmekte henüz yeni bilinçleneceğini umduğumuz çocukların hâli…
Şüphesiz bu oluşan durum, kitle iletişim araçlarının özellikle de sizi bilgiye ulaştıran ‘aracı şirketlerin’ yönetiminde ve sorumluluğunda gerçekleşiyor. Kâr elde eden “birileri” de tam olarak bu şirketler. Bu büyük kaosun ve kirliliğin temel sebebi de bunların kâr odaklı yapay zekaları/algoritmalarıdır.
Google, Facebook, Twitter vs… Tek bildikleri şey insan davranışlarını analiz edip en kâr getiren şekilde yönlendirmelerde bulunmak… Velev ki bu yönlendirmeler çirkin, kirli, zararlı, israfçı olsun! Onların tek tanrısı paradır, amaçları daimi iktidar sahibi olmaktır!
Nasıl ki kârlılığı tek kriter sayan ve mısırdan daha çok şeker çıkarmak için onun genetiğini değiştiren dev şirketler yüzünden artık lezzetli güzel mısıra, kaliteli tohumlara erişimimiz neredeyse kalmadıysa…
Aynı mantıktaki bu dev kapitalist şirketlerin sosyal medya araçları da sadece kârlılık odaklı oldukları için denetimsizce yalan üretmekten ve iftira etmekten çekinmiyorlar. Kalitesiz içerikleri satmaktan hatta bunların üretimine destek olmaktan çekinmiyorlar. Onlar için “satıyor” ve doğrudan suçlanmıyor olmaları yeterli… Hissettirmeden, dolaylı olarak zehirleyen, zarar veren bu bilgileri yaydıkları için asla cezalandırılmıyorlar, çok göze batan istisnai olaylar yaşanmadıkça! Peki, bunu nasıl gerçekleştirebiliyorlar yasalara takılmadan?
Bu şirketlerin keşfettiği en önemli şey sanırım kötülüğü başkalarına işletmek. Kötülüğe herkesi ortak etmek… Büyük bir iftira suçunu bir değil, on bin kişi işlediğinde suç tabana yayılır ve cezasız kalır. Belki buna sizin çocuğunuz da ortak oluyordur. Bir iftiranın bir anda yayılmasını sağlayan platform ise aradan sıyrılır, zira iftira twitlerini atan kontrolsüz kitle sorumlu sayılır. Bu zemini sunanlar ise “Biz yapmadık, kullanıcılarımız sorumludur!” diyebilirler. Sorumluların sayısı çok fazla olduğunda ise cezai müeyyideler işlevsizleşir.
Oysa bu tablonun oluşacağının başından belli olduğunu bu platformları kuranlar elbette biliyorlar. Bunu bilmek için müneccim olmak da gerekmiyor. Bu oluşan tabloyu engellemeleri için devasa servetlerinden çok küçük bir kısmı ayırmaları da yeterlidir ancak işlerine gelmediği aşikâr.
Basit bir yalanın bile ilgi göreceğinden söz ettik, biraz daha üzerinde çalışılsa ve ‘temellendirilmiş gibi’ yapılsa yayılım hızı ve taban genişliği çok daha hızlı olurdu. Böylece çok işlevsel bir suç işleme ve manipülasyon aracımız oldu.
Eh, madem böyle elverişli bir araç/zemin var, bu konuya para ayırmakta zorlanmayacak şeytani iktidarlar için müthiş (!) bir imkândır bu, değil mi? Zira yalanlarını yayabilecek hâlihazırdaki kitlelerini bu muazzam araçlarla birleştirince manipülasyon yapacakları kitle de muazzam sayılara ulaşabilir.
Kendisine bizi bir şekilde dâhil eden ve elimizden düşmeyen Facebook, Instagram, Google Twitter vs. neredeyse herkesin bilgiye erişmek için kullandığı araçlardır.
Çoğumuzun çocuğu ve hatta kendimiz, sürekli bir biçimde bu fark edilmesi güç sahteliklere bir yerlerinden ortak ediliyoruz. En başta kalitesiz içeriklerle zamanımızı çalıyorlar. Kontrol ne kadar bizde ya da kontrolü ele almak için neler yapıyoruz? Yönlendirmelerden ne kadar sıyrılarak bu platformlarda durabiliriz? Diyelim ki biz çok bilinçliyiz ve yönlendirmelerden sıyrılıp kendi aradığımızı buluruz, peki ya annemiz veya çocuğumuz da öyle mi? Yoksa onlar bahsettiğimiz platformların akışına mı kapılıyorlar?
Elbette bilinçli bir kısım insan var; sürekli kalitesizlik, yalan, iftira saçan kitleyi de uyarıp düzelten bir azınlık… Ancak bu azınlık, kötülüğün çoğalmasını ve ifsat ediciliği dizginleyebilecek bir sayıya ve güce erişemiyor. Zira sistem başından bunu desteklemeyecek şekilde kurulmuş.
Bu tablonun zemini bir yandan da güdülmeye uyumlu insanlar yetiştiren sistemlerle desteklenmektedir. Yapay zekânın kâr odaklı aptalca yönlendirişlerine bu insanlar oldukça teşne… Tablo şimdilik böyle maalesef!
Tüm bu kokuşmuşluğu bize yaşatan şirketlerle ve bunlara uyumlu kitleler yetiştiren iktidarlarla hesaplaşan bir nizama kavuşmak dileğiyle.