Yarın için bayram günü derler, âlem eğleşir… Dertliler oturup derdim söyleşir[1]
Rahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıyla!
- Muhakkak Biz, sana Kevser´i verdik.
- Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!
- Doğrusu sana kin besleyendir soyu kesik olan![2]
Atamız İbrahim´den (as) İsmail (as) örnek gösterilip sadakat timsali sayıldığı ve o vesileyle bize miras kalan ve Hz. Peygamber (sav) ile sünnetleşip o günden bugüne devam eden kurban geleneği hiçbir ilkesel ve itikadî değişikliğe uğramadan devam etmektedir.
Umut ederiz ki bizlere bayram olarak hediye edilmiş bu ibadetin arınma, silkinme, cehd ve çabayla esaslı parçası olup çoğu kez “hak etmesek de” bu yıl da bizlere rahmet kapılarının açılmış olabileceğini Rabbimizden umut ediyoruz.
İnşallah Rabbimiz bizlere idrak edeceğimiz bu bayram vesilesiyle rahmet kapılarını açacaktır ancak rahmete ulaşabilmek ve Rabbimize layıkıyla kulluk edebilmek için önce kendi öznelliğimiz açısından, gerek küresel, gerek yerel ölçekte bağımsız olmamız gerekir.
Hatta mümkün mertebe bizi “biz” yaptırmamak üzerine kurulu bulunan yapılara ve zihniyetlere de karşı lokal ölçekte bağımsız olmalı, olabilmeliyiz!
Maddi plânda birçok şeye bağımlı olan zihin ve ruha sahip bir Müslüman, Rabbine neyi kurban edecek, edebilecek, nasıl ve ne şekilde bayramın havasını teneffüs edecek ve bayrama ulaşacaktır?
Allah’a kulluk özgürlüktür! Peki, maddeye yönelik bir kölelikle bayramın anlamı idrak edilip ondan tat alınabilir mi?
Tabii ki hayır!
Aynı zamanda da zor!
Bunlarla birlikte, bu bayram ortamında karamsar tablolar çizip bedbin olmamalı insan! Kendi kimliğimiz öteden beri birtakım sebeplerle hak ettiği değeri bulamadığı için çoğu kez insan “bayram gelmiş neyime…” düşüncesine de kapılmıyor değil!
Bununla birlikte öteden beri var olan ekonomik sıkıntılar, buna bağlı sosyal ve siyasal daralmalar küresel ve yerel ölçekte kendini hissettirmektedir.
Keza kendisinden daha yeni kurtulduğumuzu düşündüğümüz kovit-19 pandemisinin uzun süren etkisi ile birlikte çok zor dönemler yaşanmakta; hem bu süreçte alınan ve insanları haddinden fazla sıkan önlemler ve bir de küresel faiz sisteminin ağırlığıyla dünyada ve ülkenizde de yaşanan iş yeri kapatma ve çalışanların işinden olma durumlarını da belirtmek gerekir.
Bu da üzerinde durulmayı ve çözümüne yönelik zihinsel ve düşünsel çabaları gerektirmektedir.
Evet, bu durumları insan pek istemez ki, hayatını onunla sıkıntıya ve işlerini de yokuşa sürsün! Buna rağmen o sıkıntılar, kallavi önlemler alınmadığı sürece devam edip gidecek.
İşte, acı ve yanlış uygulamalara rağmen maddi imkânlarımızın el verdiği oranda kurban işiyle uğraşarak Rabbimizin “venhar!” yani ‘kurban kes’ emrine uyacak ve ibadet görevimizi yerine getireceğiz. Yakınımızdan başlamak üzere yoksulları gözetecek, toplumsal görevimizi yerine getirmeye çalışacağız.
Evet, birçok eksiğe ve gediğe rağmen bayram bizi bekliyor!
Hangi durumda olursak olalım, Allah´ın bizlere armağan ettiği bayramları âdet olsun diye kutlamaktan ziyade dostluğa, kardeşliğe ve en önemlisi de güvene dayalı olarak “yeniden” adım atma adına vesile kılalım; sevelim, sevilelim, sevinelim ve sevindirelim!
Evet, sıkıntılarımız, krizlerimiz ve içerisinde debelendiğimizi düşündüğümüz kaoslarımız olabilir. Aynı zamanda acı ve ıstırap içerisinde çeşitli eziyetlerle uğraşıyor olabiliriz. Hatta kendi vatanımızdan uzaklarda mülteci konumunda olabilir, bir nevi sürgün hayatı yaşayabilir, “özgürlüğümüz” zalimler tarafından ve zulüm sistemlerince elimizden alınmış da olabilir.
Vatansız, yurtsuz kalabiliriz ama asla umutsuz olmamalıyız. Zira umutsuz olmak insanı boşluğa düşürür, bunalıma sürükler ve bizleri hemen her konuda çaresiz bırakır, yoksunlaştırır. Bu durum da peşi sıra bir kaos ortamı hazırlar ve sonu gelmez krizler sökün eder.
Vatansız, yurtsuz kalan gariplerin, haymatloslarınkinden biraz farklı olarak sıla-yı rahim imkânından da yoksun olabiliriz. Birkaç saatlik ya da taş çatlasın bir günlük mesafede bulunan köyümüze, kasabamıza, şehrimize, ‘vatanımıza´ gidemeyebilir; havası ve suyuyla oralardan mahrum kalabilirdik.
Bütün bunlara rağmen, umudumuzu diri tutmalı ve her bayram olduğu üzere bu bayramımızı da ailemizle, ‘varsa´ yakın akrabalarımızla, dostlarımızla ve en önemlisi de yüzü bizimle birlikte aynı kıbleye dönen Müslüman kardeşlerimizle bayramlaşmalı, musafaha etmeli, güven duygusu içerisinde yaklaşmalı ve birbirimize kardeşçe, dostça sarılmalıyız.
Bu günleri vesile kılarak aramızda zamanla oluşan kırgınlıklarımızı bir kenara bırakmalı ve bu bayramı ‘yeniden´ kardeşliğin tesisi için vesile kılmalı, kılabilmeliyiz!
Îd mubarek!
Cejna we pîroz be!
Roşoné şıma bımbarek bo!
Bayramınız kutlu olsun!
[1] https://www.turkuler.com/sozler/turku_bugun_bayram_gunu_derler.html
[2] Kevser Sûresi, 108/1-3