Ülkede eylül ayında yapılacak genel seçimler için partiler pozisyonlarını, politik duruşlarını ve yeni gündemlere (pandemi, iklim vb.) ilişkin önerilerini somut olarak belirledi. Aslında partiler belirli periyotlarla gelişmelere dönük fikirlerini kamuoyuyla paylaşıyordu ama seçime doğru bu fikirler kamuoyuna bir seçim programı olarak açıklandı. Bu programlarda partilerin temel konulara ilişkin vaatlerini şeffaf bir şekilde açıkladıklarını görebilirsiniz.
Kısa bir süredir Almanya’da bulunmama rağmen elimden geldiğince takip etmeye çalıştım. Dün bulunduğum şehir olan Bremen’de Yeşiller’in adayı Annalena Baerbock halka seslendi. Büyük bir kitleye seslenen Baerbock’un gündemi çevre felaketiydi elbette. Özellikle Yeşiller’den başlamak istedim çünkü Merkel’in yerine olası aday durumundalar. Kısa sürede ana teması çevre olan bir partinin liderliğe oynaması iklim konusunda gelinen noktanın ne kadar ciddi olduğunu ve buna dönük duyarlılığın da zirveye oynadığını görebiliyoruz. Çevre konusunun hayati bir mesele olduğuna Almanya’da yakın zamanda yaşanan sel felaketi ile birebir tanık olduk. Bu konu birçok boyutuyla tartışılıyor şu anda.
Yeşillere dönük en ciddi eleştiri ise elbette Sol Parti (Die Linke)’den. Kapitalizmle hakkıyla mücadele etmeden çevre konusundabaşarıya ulaşmanın imkânsız olduğunu özellikle belirtiyorlar. Sol, iktidara oynayacak bir güce sahip olamasa da yine de bütün bu felâketlere karşı en somut önerileri seçim programında belirtiyor. Özellikle silah ihracatının sonlanması ve dış ülkelere asker gönderilmesi konularında barışı önemseyen bir tutum sergiliyorlar.
Bütün dünyanın gündeminde olduğu gibi pandemi konusu da burada seçime dönük tartışılıyor. Bir genel kural olarak sağ kesimler kısıtlama ve aşı karşıtlığının temsilciliğini yaparken sol ve liberal taraftan da sağlığı önceleyen bir eğilim gözlemleyebiliyoruz.
Tabi sağ demişken aklımıza hemen AFD geliyor. Sağ diyorum ama daha çok ‘ırkçı’ parti diye isimlendiriliyor. Mülteci karşıtlığı ve İslam düşmanlığı üzerinden politika yapan bu parti yüzde 10 civarı oy oranıyla hafife alınmayacak bir potansiyele sahip.
Buradan da mülteci politikasına geçersek sağ AFD dışında mülteci ve yabancı karşıtlığı yapan bir siyasi eğilim yok. Şuan iktidarda bulunan sağı temsil eden Hristiyan Demokrat partiler bile mülteci kabulü konusunda çok pozitif bir siyaset izlediler.
Ayrıca şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki sol ve özgürlükçü kesimlerin psikolojik bir saha üstünlüğü var, elbette sağın bir nebze güçlü olduğu yerleri istisna tutarsak.
Peki, Almanya bağlamında konuştuğumuz ve bütün insanlığı ilgilendiren çevre felâketleri başta olmak üzere yeni siyasal değişimler ve eğilimler bu kötü gidişe dur diyebilecek mi? Çok zor görünüyor. Küçük reform hareketleriyle sorunları düzeltemeyiz, sadece biraz ileriye atmış oluruz. Yeşil duyarlılığı yükselmesi bir umut ama esas köklü değişimler için bu yeter mi?
YeniPencere, M. Salih Kaya – Almanya