Söyleşiler

“İyi Ki Yazmışım” Diyorum

Yayınlanma:

-

Süleyman Dilmen son yıllarda dümeni çocuklar için yazmaya kırmış üretken bir yazar. En taze kitabı Hayal Kâşifi bu ay içinde Timaş Yayınları etiketiyle yayınlandı. Boğaziçi Üniversitesi Fen Bilimleri mezunu yazar, okurlarının dünyasına bol bol merak ve ilim-bilim sevgisi serpiştiren idealist bir öğretmen aynı zamanda. Kendisiyle kitapları ve yazma serüveni hakkında kısa bir röportaj gerçekleştirdik.

Beşi çocuklar için olmak üzere on beş kitabınız var. En yeni kitabınız Hayal Kâşifi geçen hafta okurlarla buluştu. Son 3 kitabınız da çocuklar için olunca dümeni çocuk edebiyatına kırdığınızı söyleyebilir miyiz?

Yazarlığa yetişkin edebiyatı ile başladığımı söyleyebilirim ancak dediğiniz gibi son dönemde çocuk edebiyatına yöneldim ve büyük ihtimalle de böyle devam edeceğim. Bunun en önemli nedeni çocuklarla vakit geçirmenin gerçekten çok kıymetli oluşu. Hem ortaokul öğretmeni olmam hem de okurlarımın çocuk olması yaptığımız etkinliklerin ne kadar değerli olduğunu göstermesi bakımından manidar. Örneğin: “Ben de yazar olabilir miyim?” diye heyecanla soran gözleri ışıl ışıl tertemiz çocuklar olduğunda karşınızda “İyi ki yazmışım” diyor ve doğru yolda olduğunuzu anlıyorsunuz.

Özgeçmişinizi okuyunca çocuklar için yazmanın sizin hayatınızda ve yazarlığınızda pozitif anlamda bir kırılmaya tekabül ettiği sonucuna vardım. Katılır mısınız?

Kesinlikle katılıyorum. Önceki soruya verdiğim cevap, kısmen bu soruya da bir cevap niteliği taşıyor. Çocuklar için yazan ve ardından onlarla söyleşi yapan her yazar azimle yazmaya devam ediyor ve bu etkinliklerin devamını istiyor.

Dışardan bakınca çocuklar için yazmak “çoluk çocuk işi” gibi görülüp küçümsenebiliyor bu ülkede halen. Siz hem çocuklar hem yetişkinler için karşılığı olan, sevilen ve okunan kitaplar yazıyorsunuz. Bu iki tür yazarlığı mukayese etmenizi istesem, neler söylersiniz?

Açıkçası bu soruya hem yetişkinlere hem de çocuklara hitap edebilen birçok yazar benzer cevaplar vermektedir. Bu durumda olan yazarların büyük çoğunluğu yazın hayatına yetişkinlerle başlar. Çünkü yetişkin olanların yetişkinlere hitabı çok daha kolaydır. Yetişkinlerin çocuklarla çok vakit geçirmesi, kendilerini onların yerine koyabilmesi ve onlar için yazılmış eserleri severek okuması göründüğü kadar kolay değildir. İlkokul ya da ortaokul öğretmenlerinden ebeveyn olanlar aynı zamanda çocuk edebiyatının kıymetini biliyorlarsa (örneğin ben 🙂) bu alanda başarıyı yakalama imkânına sahiptirler diyebiliriz.

Allah Seni Çok Seviyor adlı kitabınız iddialı, dikkat çekici bir çalışma. Çocuklar ve Gençler İçin Meal-Tefsir üst başlığını taşıyor. Böylesi bir çalışmayı hazırlarken sizi en çok zorlayan hususları ve okuyuculardan nasıl geri bildirimler aldığınızı merak ediyorum.

Hakikaten çok iddialı bir çalışma. Ancak benim amacım iddialı bir çalışma ortaya koymak değildi. Bu alandaki ihtiyacın çok büyük olduğunu gördüm. İstiklal şairi yazarı Merhum Mehmet Akif Ersoy’un aşağıdaki sözleri beni harekete geçirdi diyebilirim:

“ İbret olmaz bize her gün okuruz ezberde.

Yoksa bir maksat aranmaz mı bu ayetlerde

Lafzı muhkem yalnız anlaşılan Kur’an’ın

Çünkü kaydında değil hiçbirimiz mananın

Ya açar bakarız nazmı celil’in yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına.

İnmemiştir hele Kur’an şunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için

Doğrudan doğruya Kur’an’dan alıp ilhamı

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslam’ı”

En zorlandığım hususlar, hedef yaş grubunun ilgileri, anlatımda akıcılık, dilde sadelik, yorumu mutlaklaştırmama hassasiyeti, hedef yaş grubunun psikolojisini dikkate almak, çok tekrara düşmemek, büyük hacimli bir eser ortaya koymamak ve fakat Kur’an’ı bütüncül yaklaşıp Rabbimizin mesajlarını eğmeden kırpmadan ve eksiltmeden vermeye gayret etmekti.

Çok memnun olup takdir eden de olduğu gibi senin ne haddine yaklaşımında olanlar da oldu. Bu konuda önemli olan yüreğimizi taşın altına koyabilmektir.

Gerekirse kendi kitabımız için sponsor olup okul okul gezebilmek, öğretmenin ve öğrencinin ayağına gitmek, gençlerimize her anlamda umut olup hayatlarının tüm alanlarına vahyin rehberliğinde bakıp dünya ve ahiret saadetine ermeleri için çaba göstermektir.

Bir yazar olarak Süleyman Dilmen neler okur, nasıl besler kalemini? Rutinleri, bu anlamda varsa, ritüelleri nelerdir?

Benim en önemli beslenme kaynağım ve 25 yıldır devamlı okuduğum kitap, Rabbimizin tabiriyle Ummul Kitap (Kitapların anası:) Kur’an-ı Kerim’dir. En önemli ilham kaynağım da ister istemez budur. Çünkü çok cömert olan kitabımız kendisine Şüphesiz inananları aktif iyi yapmaktadır. Diğer beslenme kaynaklarım öğrencilerim gezip gördüklerim ve tabiat ayetleridir.

Okullarda küçük okurlarınızla sık sık bir araya geliyor, kitaplar ve okumak başta olmak üzere pek çok konuda söyleşiyorsunuz. Okurlarınızla buluşmalarınız nasıl geçiyor? Gözlem ve tecrübeleriniz yeni kuşaklar ve çocuklarımız hakkında ne söylüyor?

Ben yeni kuşaklar için daima umutluyum, hakikaten çok değerli öğretmenlerimiz ve velilerimiz var. Bunlar ister istemez çocukların da çok değerli olması yönünde olumlu yansımalar oluşturuyor. Ancak maalesef hâlâ kitap, ihtiyaçlar listesinde kendisine yer bulamamış bir durumdadır. Hâlâ ötekileştirilen, para verilip alınacak kadar değerli görülmeyen bir nesnedir. Söyleşilerim kitaplarım okunduğunda kıymetlidir. Kitaplarımı okumayanlarla yaptığımız söyleşiler ise maalesef çok verimli geçmemektedir. O yüzden bir yazarı en mutlu eden okurunun önceden kitabını okuması ve sorularını önceden belirlemiş olmasıdır. Bu konuda öğrencilerine rehberlik eden çok değerli öğretmenler var. Bunları sosyal medya hesabımda paylaşıyorum. İyi ki varlar.

Anne babalar bir çocuk edebiyatı yazarına rastladılar mı, fırsat bu fırsat deyip, çocukları için kitap tavsiyesi isterler. Siz de sık sık böyle sorula karşılaşıyorsunuzdur. Cevaplarınız neler oluyor?

Açıkçası bu tür sorular azaldı ancak yine de oluyor olduğunda da seviniyor ve elimizden geldiğince en güzel şekilde cevaplamaya çalışıyoruz.

Çocuk edebiyatı yazarlarının bana göre tuhaf bir kaderi var: Okurlarınızın hangi kitabı okuyacağına, satın alabileceğine büyük oranda büyükler (anne-baba ve öğretmenler) karar veriyor. Bu durum yazar ile okur arasında bir sorun veya bariyer oluşturuyor mu size göre?

Evet, açıkçası bazı sorunlar oluşturabilir. Çocuğun üretkenliğini sınırlandırması, tek taraflı bakış açısı gelişebilmesi ve ilgi alanlarının göz ardı edilip bir birey olarak görülmemesi ya da güven sorunları ve bunun sonucunda kitap okumaya karşı soğuma ve isteksizlik oluşturabilir.

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version