Malatya’nın merkezinde bir camii… Yeni Camii. 1893 yılında meydana gelen depremde ağır hasar görüyor ve camiinin tekrar yapımının tamamlanması 1913 yılında mümkün oluyor.
Bana göre oldukça farklı bir hikâyesi var caminin. Yeni minaresinin yapımı esnasında bir işçi düşerek hayatını kaybediyor. Kemal Tahir, Malatya cezaevinde mahpus iken yazdığı “Namuscular” isimli kitabında, müftülüğün işçinin düşerek hayatını kaybettiği minareye 15 gün hapis verdiğini söylüyor. Bir Müslüman mabedini inşâ ederken hayatını yitiren bir Hristiyan işçi ve bu olaydan sonra inşasına devam edilmeyip minaresi yarım bırakılan bir camii…
Yıl 2018, Beyoğlu-Dolapdere’de maaşlarını alamadıkları için işçiler durumu protesto etmek için vince çıkıyorlar ve aralarından biri fenalaşarak düşme tehlikesi geçiriyor. Arkadaşları son anda kurtarıyorlar. Mecidiyeköy’deki Torun Center inşaatında 10 işçi hayatını kaybediyor ve konuyla ilgili dava kapatılıyor. Sermaye dostu iktidar, kimseye sorumluluk yüklemiyor her zamanki gibi.
AVM’ler, rezidanslar ve havalimanları… Birilerinin daha konforlu, daha lüks yaşamasının yolu, başka birilerinin emeğinin sömürülmesinden ve hatta gerekirse bu uğurda hayatını kaybetmesinden geçiyor. Bir rezidans sahibi ile o yapıyı inşâ ederken ölen işçi arasındaki fark nedir? Biri servet biriktirsin diye diğeri neden sömürülmek ve hatta ölmek zorundadır?
Müslümanlık iddiasında olanlar, iktidarın sermayecileri her daim koruyup kollayan tutumlarından neden rahatsız değiller? Hatta bizzat kendileri neden bu çarkın bir parçası?
Minaresi yarım bırakılan camiinin bulunduğu şehrin içerisinde yer alan Nurhak dağlarının eteklerine kurulmuş dağınık köy evlerinin çoğunda bağlama asılıdır. Vaktiyle Dersim sürgünlerine kucak açmıştır burası. Belki de tüm bunlar hafızalardan silinsin diye birilerine burada üs’ler kurmalarına müsaade etmişlerdir. Kim bilir…
Müslüman Anadolu, tüm günahların merkezi olma yolundaki istikrarını bozmuyor. Ahmet Kaya tam burada, tüm bu olanlara karşı “Yaşasak mı, ölsek mi karar vermek zor!” derken haklıymış.
Yarım bırakılan minarelerden, ölüm pistine dönen şantiyelere…
Devranın acımasız çarkı…
