Köşe Yazıları

Tabiatın Bu Denli Yağmalanması Ne Anlama Geliyor?

Yayınlanma:

-

Kamuya ait varlıkların dağ, dere tepe, ırmak, mera demeden satılıp yağmalanabileceği anlayışı neoliberalizmin temel karakteridir. Neoliberalizme göre sermayenin önündeki bütün engeller kaldırılmalıdır. Her türlü örgütlülük, toplumsal hareket ve elbette bir şekilde vaktiyle yapılmış yasalar…

Kapitalizmin yaşadığı kriz 80’lerin başında neoliberal tasavvurun egemen kılınmasıyla aşılmaya çalışılmış artık açık bir faşizm kapitalizmin varlığı için şart olmuştur.

Yazının başında kavramı çok kullandık ama bizim özellikle 1 Mayıs yürüyüşleri için pankarta taşıdığımız “İnsanlık Neoliberal Faşizme Direniyor” ifadesi son derece kapsayıcı bir belirlemedir.

İnsanlık, -saldırgan ve yağmacı güruh insanlıktan çıkmıştır- hayatiyetini haysiyetiyle sürdürebilmek için buna mecburdur elbette ama üzerinden bir kez daha geçmiş olalım: Kapitalizm, içinden geçtiği son büyük krizini aşmak için ne yapıyor?

Yaptığı şeyler açık: Küresel ölçekte sendikaları geriletti, sermayenin dolaşımına mani olacak bütün hukuki düzenlemeleri iptal ediyor, sosyalistinden İslamcısına küresel düzene mukavemet gösteren bütün unsur ve cephelere karşı yerine göre ılımlı ve sert, bütün yöntemleri kullanıyor.

Irak’tan Afganistan’a, süregiden Filistin işgalinden Anadolu ya da bütün dünyadaki ABD-NATO üslerine kadar küresel kapitalizm açık işgal ve katliam yöntemleri kullanıyor. Bunda da son derece fütûrsuz!

24 Ocak kararları malumunuz… 1980, fevkalâde önemli bir dönüşümün yılı. Hem içeride, hem dışarıda… Şili’nin Pinochet’i ile Türkiye’nin Kenan Evren’i, ABD’nin Reagan’ı ile İngiltere’nin Thatcher’i bu dönüşümün bizim bildiğimiz meşhur karakterleri olarak süreci simgelerler.[1]

Sermayenin önündeki engeller kaldırılacaktır, yükselen sosyalist ve İslami hareketler acımasızca bastırılacaktır, İran İslam devrimini etkileri bütün bölgede kırılacak ve Türk-İslam tezi ile hakikat saptırılacaktır.[2]

İçeriye, Türkiye’ye gelelim. 12 Eylül, 24 Ocak kararlarının korumasıdır. Direniş unsurlarının acımasızca bertaraf edilmesiyle ülkede, halkın rızasını sağlamaya matuf muhafazakâr-mukaddesatçı politikalar ve politikacılar dümene geçirildi. Dümen ve kullanıcıları isim değiştirerek bugüne kadar geldi.

Üretimden kopmuş ve küresel sermayenin açık pazarı olarak yağma ve sömürüye maruz kalmış ülkede bugüne değin iyi kötü inşa edilmiş bütün varlıkların neredeyse tamamı küresel ve yerel sermayeye peşkeş çekilmiştir. Demir-çelik ve şeker fabrikaları, akaryakıtla telekomünikasyon kuruluşları ve şimdi burada sayamayacağımız niceleri… Yağma ve talanın son yirmi yılda hızlandığını ise eklemeye bile gerek yok!

Yağmalanacak dişe dokunur bir “inşa olunmuş” kamu varlığı kalmayınca ülkenin dört bir yanı sermayenin yağmasına açılmıştır. HES’ler, altın madenleri, JES’ler, taş ocakları, türlü çeşit madenler… Yerli yabancı sayısız firma ihaleleri kapmış, memleketin her bir yanını delik deşik etmiştir. Derelere kelepçe vurulmuş, meralar köylülerden çalınarak şirketlere peşkeş çekilmiş; toprak, altın uğruna siyanürle zehirlenmiş, ormanlar katledilmiş, tabiata karşı batılıların yağmaladıkları Amerika kıtasındaki görüntülerin bir benzeri burada da tekrar edilir olmuştur.

Her ne kadar 12 Eylül’ün zihinsel ve fiili olarak kalıcılaştırılan rejimi halkı sindirmek için elinden geleni yaparak yağmacı sermayeye yol açmaya çalışsa da tertemiz vicdanlarıyla halkımızın en azından bir bölüğü bu saldırının karşısına dikilmiştir. Burada hepsini saygıyla anıyorum. Ülkenin farklı noktalarında lokal direnişler çeşitlenmiş, en azından neoliberal saldırganlığa karşı bir bilinç ve duyarlık oluşturulmuş, birçok yerde de projeler iptal ettirilmiş, yer yer sermayenin devlet destekli saldırıları püskürtülmüştür.

Tabiata dönük kolluk takviyeli saldırılar halkın muhayyilesinde elbet yeni karşılıklar üretmektedir ancak özellikle toplumsal mücadeleden kopmuş İslami çevreler bütün bu süreçlerde müthiş bir duyarsızlık örneği sergilemişler ve kimisi iktidarı destekleyerek tabiata dönük saldırılara duyarsızlaşmış kimi de teolojik tartışmaların girdabında boğulmuştur.

Hâlbuki Rabbimiz, bu hususta çarpıcı beyanlarda bulunur Kitabımızda:

İnsanların kendi elleriyle yapıp-ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı: Bu şekilde [Allah], belki [doğru yola] geri dönerler diye yaptıklarının bazı [kötü] sonuçlarını onlara tattıracaktır. (Rum Sûresi, 41)

Bizim yeryüzüne -üzerindeki en iyi, en güzel şeyleri her gün biraz daha eksilterek- vaziyet ettiğimizi görmüyorlar mı? (Enbiya Sûresi, 44)

Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın! (Âraf Sûresi, 56)

Her nedense bu ve benzeri ilahi vurgular İslamî çevrelerin ilgisini somut ifsat düzen ve uygulamalarına çekememiştir. Pratik mücadeleye dönük bu tuhaf yabancılık ister istemez İslamî çevreleri hayatın dışına atmıştır. Hayatın tevhid merkezli dönüşümünü amaçlayan zihinlerin bu eksiklik ve duyarsızlıkta ısrar etmesi anlaşılabilir değildir.

Marmara’da müsilaj vesilesiyle açığa çıkan felâket, ülkenin dört bir yanında süren ekoloji direnişleriyle birleşip üstüne içinden geçilen koronavirüs salgını da eklenince insanlık, küresel ölçekte haber alıp durduğu ekolojik yıkım haberleriyle birlikte derin bir umutsuzluk ve karamsarlığa kapılmış, bu şeytani düzene karşı çaresizlik duygusuna handiyse teslim olmuştur.

Kanal İstanbul ismiyle somutlaşan çılgın projelerle şehirleri; HES, JES ve maden gibi talan projeleriyle kırsalı yaşanılmaz hâle getiren bu saldırganlığın karşısında durmak zorundayız. Bütün vicdanlı kimliklerin yeri burasıdır, bu direniş hatlarıyla bir arada durmaktır. Aksi taktirde, ancak börtü böcekle, bütün tabii unsurlarla birlikte insan gibi yaşanılabilecekse bu artık mümkün olamayacaktır.

Direniş meydanına çıkmak için vakit her an geç olabilir.

[1] Neoliberalizmin küresel eş zamanlı örnekleri için: “Neoliberalizm: Muhalif Bir Seçki” Alfredo Saad-Filho / Deborah Johnston, Yordam Kitap, 2007

[2] Bir Terbiye Süreci Olarak 28 Şubat – Ahmet Örs:  https://yenipencere.com/kose-yazilari/bir-terbiye-sureci-olarak-28-subat/

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version