Giriş
Sermaye; mekânı ölçer, tasarlar ve üretir. Ormanı değil altını, dereyi değil taş ocağını, zeytinliği değil otobanı, mahalleyi değil rezidansı görür. Mekâna çullanıp projesini gerçekleştirme peşindedir.
Mekânın tanımını yapmak güç. Anne karnında, evde, sokakta, iş yerinde, meydanda veya denizde insan hep mekân içerisindedir. Yeryüzü, gökyüzü, inşa edilmiş yer, metafizik, hayali, sanal yer derken mekânın nüfuz edemeyeceğimiz kapsamı var.
Mekânı zamandan ayrı ele alamıyoruz dâima ikisinin içindeyiz. Misal; gün batımı, kar, çiçek, kiraz bunların hepsi zaman – mekân birlikteliğiyle beliriyor.
Düşünürlerin Gözüyle Mekân
Öklid mekânı içi boş olarak ele almış, Descartes ile Newton pasif ve sabit görmüştür. Hegelci ile Marksist gelenekte mekân hususu zamanın çok gerisinde kalmıştır. “Hegelciliğe göre tarihsel zaman devletin yayıldığı ve egemenlik kurduğu mekânı doğurur.”(1) Hegel ile Marx’ın tarihe bakışında farklılıklar olsa da ikisi zamanı ziyâdesiyle vurgular. Marksizmde mekân mülkiyet ilişkilerinin sonucu olarak üstyapı içerisinde anılır.“Oysa mekân üretici güçlere, işbölümüne dahildir. Mülkiyetle ilişkisi olduğu açıktır… satılır, alınır mübadele değeri ve kullanım değeri vardır.”(2)
Das Kapital’de coğrafyaya vurgu az olup mekânsız bir kapitalizm anlatısı söz konusu. Marksizm(ler)de mekân analizinin geri plânda kalmasıyla ilgili savlar ileri sürülmüştür. Bunlardan ikisini analım: İ) Anti-Hegelcilikle gelişen mekân karşıtlığının Marksizmde geleneksel hâle gelmesi. İİ) Marx’ın coğrafi analizlerini en fazla içeren “Grundrisse” isimli eserinin ilk defa 1939’da yayımlanması.(3)
Batı düşüncesi zamanı/tarihi öne çıkarıp mekânı/coğrafyayı ötelemiştir. Mekânın toplumsal analizinin yapılması 20. yüzyılın ikinci yarısını bulmuştur. Konu üzerine eğilen dört düşünüre değineceğiz. Bunlardan Harvey ile Lefebvre mekânı Marksist açıdan ele alıp sosyolojiyle buluşturur. Edward Said “Şarkiyatçılık, sömürgecilik, sürgünlük, Filistin” gibi temelde coğrafyayla ilişkili meseleleri işler. Bachelard, mekânı fenomenolojik açıdan değerlendirir.
I- David Harvey; mutlak, göreceli ve ilişkisel olmak üzere üç mekândan söz eder. Üzerinde haritacıların, mühendislerin ölçümler yaptığı mutlak mekân Öklid, Descartes ve Newton’la anılır. Zamandan ve hareketten âzâde sabit bir mekân olarak düşünülmüştür. Mutlak mekânın temelinde konumu işgal etme varken göreceli mekânda hareket ve süreç söz konusudur. Bir yerde olanların kendinden evvel gerçekleşenlerle bağını ilişkisel mekân olarak ele alır. David Harvey kullanım değerini mutlak mekâna atfederken değişim değerini göreceli mekânla ilişkilendirir.(4)
II- Henrı Lefebvre; mekân pratiği, mekân temsilleri ve temsil mekânları şeklinde üçlü oluşturmuştur. Ona göre toplumun mekânsal pratiği kendi mekânını yaratır. İş yerleriyle boş zaman yerleri arasındaki bağlantı mekân pratiğinin dinamiğidir. Mekân temsilleri dediği şehir plâncılarının tasarladığıdır. Temsil mekânı ise orada ikâmet edenlerin, orayı kullananların, anlatan sanatçı, yazar ve filozofundur.(5)
Lefebvre’ye göre sadece emek meselesiyle sınıf mücadelesi vermek mümkün değildir. Çünkü gündelik hayat içerisinde çok yönlü sömürü söz konusudur. Mekândan bağımsız sınıf mücadelesi yürütmeye çalışanlar yanlış bilincin tezâhürü olan yabancılaşmadan kurtulamaz.
III- Edward Said’in eserlerine mekân konusu yayılmış durumdadır. “Oryantalizm” isimli kitabında Batı’nın hayali mekânı/coğrafyası Doğu üzerinden kendini nasıl inşa ettiğini anlatır. Doğu; akılsız, barbar, tembel, suçlu ve ahlâksızdır. Batı akıllı, çalışkan, medeni ve ahlâklıdır. Doğunun gelişimi Batı’nın eliyle mümkün olacaktır. İlkel Doğu’ya dair önyargı, kurgu, algı, söylem sömürgeciliği besler.
IV- Gaston Bachelard, modernitenin ilerlemeci yıkımına karşı poetik direniş taktikleriyle mekânı kurtarmaktan söz eder.(6) Ölçülebilir fiziki mekânı değil hatıraların ve hayallerin tutunduğu yeri ele alır. Mekâna ev üzerinden poetik/şairâne yaklaşır. Dikey yapılara, asfalta, kentin gürültüsüne karşı şiirsel bir duruş içerisindedir. Üç-dört kattan az evlerin mahzenini, tavan arasını, merdivenlerini, köşelerini, çekmece ve dolaplarını poetik mekân bağlamında ele alır. Evin birimleri, eşyaları; hafızanın, düşlerin ve hayallerin mekânıdır. Ev insanı korur kollar. Güvenle düşler kurduğumuz ev olmasaydı insan dağılıp giderdi.(7) Ve bunları yazarken işgalci İsrail Filistinlilerin evlerine çökmeye başlıyor.
*Yazı üç bölümden oluşuyor. Gelecek yazının başlığı: “Müslüman Tasavvurunda Mekân”
Kaynakça
- Henrı Lefebvre, Mekânın Üretimi, s. 51, Sel Yayınları, 5. Baskı, 2019.
- Age s. 24.
- Edward W. Soja, Postmodern Coğrafyalar, s. 120, Sel Yayınları, 2. Baskı, 2019.
- Senem Kurtar, Mekân Varyasyonları, s. 42, Notabene Yayınları.
- Age, s. 68.
- Senem Kurtar, Mekân Varyasyonları, s. 173, Notabene Yayınları.
- Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, s. 35, Çeviren: Aykut Derman, Kesit Yayıncılık, 1996.