Köşe Yazıları

Devamsızlık Hakkımız

Yayınlanma:

-

Komşumuzun oğlu birinci sınıfa gidiyor. Geçen akşam bize gelmiş, okulda öğrendiklerini heyacanlı heyacanlı anlatıyordu:

“Biliyor musunuz, eskiden ülkemizi kara padişah yönetiyordu, Atatürk geldi ülkeyi kurtardı, bizi karanlıktan aydınlığa çıkardı.”

İçimden dedim: “Vakit tamam, başlıyoruz!”

Bizim oğlan da (anaokuluna gidiyor) kankasının bu acayip malumatlarına kulak kesilmiş, “ne diyor bu yahu” der gibi yüzümüze bakıyor. (Padişah nedir, Atatürk kim? Olay ne?)

Çocuklarla aynı mezhepten olduğumdan ve onlara takılmayı sevdiğimden, hemen lambayı kapatıp açtım. Dedim: Bak bizi karanlıktan aydınlığa elektrik çıkarttı! Gülüyor. Sordum: Atatürk ülkeyi tek başına mı kurtarmış, yanında birileri de var mıymış?

Burası Türkiye ve kurum Milli Eğitim de olsa insan yine de şaşırıyor. Halen bu denli seviyesiz bir tarih anlatısı hüküm sürüyor mu okullarda? Bu denli sığ ve hoyrat bir yaklaşımla çocuklara “bilinç” mi aşılanacağını zannediyor bu “öğretmen”ler?

Çocuğa büyük bir coşku ile ezberletilen kısacık üç cümle nerden tutsan elinde kalır. İçinde taş gibi yalan da var, dağ gibi zulüm de. Öyle zannediyorum ki aklı başında kemalistler veya daha zeki Atatürkçüler de bu hoyratlığa, empatiden, hakkaniyetten yoksun, küf kokulu yamuk anlatıma karşı çıkarlar.

Çocuklar, iki soru sorduklarında veya onlara iki soru sorulduğunda tüm o kaba-saba ideolojik tabular yıkılır kolayca. İş anne babalara düşüyor. Okul öncesi dönemde onlara Allah’ı, İslam’ı, peygamberleri layıkıyla anlatır ve Rabbimizin bizi vahiyle karanlıktan aydınlığa çıkarttığı, Kitabımız Kur’an’ın hidayet kaynağı olduğu öğretilirse hiç sorun olmaz Allah’ın izniyle.

Çocuklara tarih ve tarihi şahsiyetler tek yanlı, yasyanlı değil, çok yönlü olarak, hakkaniyetli biçimde, günahlarıyla-sevaplarıyla anlatılmalı elbette. Yoksa, bizim, tarihi şahsiyetlerle bir kavgamız yok. Padişahlar, Diktatörler, Tek Adamlar, İkinci Adamlar, Başkanlar, Reisler… Her biri insandır, yaratılmıştır, yaşamış ve dünya sahnesinden ayrılmış, ayrılacaktır. Neler yapmışlar, neden yapmışlar, nasıl yapmışlar, okur ve ibret alırız. 

Biz de o okullardan çıktık, yalan balonlarını patlatmaya bir toplu iğne yeter, sorun değil fakat neden halen tertemiz beyinler doğruluktan, hakkaniyetten uzak, ötekileştirici bir dille kirletiliyor. Hangi akıl, bu kaba saba yaklaşımla çocuklarımızın vatanına-milletine bağlı nesillere dönüşeceği vehmine kapılıyor?

Komşunun oğlundan Allah razı olsun, beni bir gafletten uyandırdı. Karar aldım ve ertesi gün gelen 10 Kasım’da oğlumu okula göndermedim.

Bundan böyle, bu karikatür-altı düzeydeki ideolojik yükleme devam edecekse (ki biz BİZ’e benzemediğimiz için ne yazık ki devam edecek görünüyor)ben bu -ritüel- günlerin tamamında devamsızlık hakkımı kullanacak ve çocuğumu okula göndermeyeceğim.

O günler için özel programlar yapıp ailecek bereketli-nitelikli vakit geçirebiliriz pekala. Herkese tavsiye ederim. Mümkünse dış mekanlarda, sanallıktan tümüyle uzak, birlik beraberlik içinde, çoluk çocuk, hoşça vakit geçirelim.

Milli Eğitim’e bağlı okullar bende saygı uyandırmadığı, eğitim ve öğretim kalitesi hayli düşük olduğu için çocuğumun eti de kemiği de bu okullara emanet değildi zaten. Çocuğun öğretmeni anne babasıdır. Ha, -çok düşük bir ihtimal ama- olur da parlak bir öğretmene denk gelir okullarda, işte bu harika olur.  

Biz bu okulların Ahmet Örs, Mustafa Başpınar, Hüseyin Akın… gibi öğrencisini kanatlandırabilecek öğretmenine denk gelebilme ihtimali sevdik.

Ben görmedim, ne diyeyim… Çocuklarım, çocuklarımız görür inşallah.

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version