Yazılar

İslam Özkan: Türkiye, ABD ve NATO Tarafından Muhatap Alınmak İstiyor

Yayınlanma:

-

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine başvurusunu veto edeceğini ilan eden Türkiye’nin tavrını gazeteci ve Ortadoğu uzmanı İslam Özkan, Yeni Pencere için değerlendirdi:

Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınmasına karşı çıkışının altında yatan temel saikin öncelikle ABD ve önde gelen NATO ülkeleri tarafından muhatap alınmak olduğu neredeyse tüm uzmanların ittifak ettiği bir nokta. Düşünebiliyor musunuz, dünyada bir ülke başka bir ülke kendisini muhatap alsın diye çırpınıyor ama bütün çırpınmalarına rağmen, süper güç olarak görülen ABD, Türkiye’deki iktidarı muhatap almıyor. ABD’nin bu tutumu, AKP hükûmetinin Trump yönetimine aşırı destek vermesinin yanı sıra ülkenin yoğun ihlallerin yaşandığı bir ülkeye dönüşmesinden kaynaklanıyor muhtemelen. Tabii ABD’nin demokratikleşme konularında çifte standardını biliyoruz, müttefiki ülkelerde ihlallere göz yumarken (Örneğin S. Arabistan), başka ülkelerdeki ihlalleri yaptırıma tabi tutuyor. Burası bilinen bir şey. Ancak kendisine bu kadar onur kırıcı davranışta bulunup muhatap bile almayan ABD karşısında iktidarın kendi halkının onurunu hiçe sayarak Beyaz Saray’da saatlerce bekletilmeyi kabullenmesine ne demeli? Ya da bu son derece onur kırıcı muhatap alınma seremonisine?

Öte yandan iktidarın temel argümanı, özellikle İsveç’in terörü desteklediği yönündeki iddiaları. Ancak İsveç, PKK’yi terör örgütü olarak tanımış bir ülke. AKP’nin İsveç’e yönelik terörü destekleme iddiaları ise büyük ölçüde İsveç yönetiminin Türkiye’deki muhaliflere kapılarını açmasından kaynaklanıyor. Ankara istiyor ki bütün AB ülkeleri FETÖ, PKK hatta HDP hakkında tıpkı kendisi gibi davransın, haklarındaki kanıtlar kesinleşsin ya da kesinleşmesin tutuklayıp doğrudan sınır dışı etsin ya da Türk yetkililere teslim etsin. Böyle bir şeyin olması tabiatıyla pek mümkün değil. Türkiye başka ülkelerin politik hassasiyetlerine değer vermediği halde başka ülkelerin kendi hassasiyetine değer vermesini istiyor.

Öte yandan İsveç’te mültecilere ve siyasi suçlu olarak kabul edilen kesimlere yönelik geniş bir hoşgörü ve onların mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında demokratik bir uzlaşma var ve bu Ankara’nın işine gelmiyor. Hâlbuki bu bir toplumsal konsensüs ve saygı duymak gerekir. Her ülke sizinle aynı siyasal perspektife sahip olacak ya da sizin insan hakları/demokrasi yorumunuzu benimseyecek diye bir şey yok. Kaldı ki Türkiye’de son yıllarda yaşanan insan hakları ihlallerinin ve demokratik standartlardaki gerilemenin geldiği boyut ortada.

Pazarlık deniyor, Ankara’nın evet bir pazarlığa girmek istediğine dair bir izlenim var. Ancak bu pazarlık resmi söylemde İsveç’in ve diğer Nordik ülkelerin “terör”e verdikleri desteği çekmesi noktasına odaklansa da gayrı resmi olarak aslında Ankara’nın S-400 hava savunma sistemleriyle ilgili yaptırımların kaldırılması, gelişmiş F-35 uçaklarıyla ilgili teslimatın söz verildiği gibi yapılması, F-16 uçaklarına ilişkin projelerde ilerleme kaydedilmesini hedeflediği biliniyor. Bu konular tali konular değil, NATO üyesi ülkelerin yıllar önce belirlediği temel ilkeler ve bazı sonradan katılan ülkelerin hatırı için değiştirilmesi pek mümkün görünmüyor. Örneğin, S-400 sistemleri Rusya’nın ve Ankara, NATO’nun tam da Batı ile Rusya arasındaki kriz zirveye çıkmışken bu konuda kendisine tolerans gösterilmesini istiyor. Bunlar pek mümkün olan şeyler değil. Dolayısıyla Ankara’nın pazarlığın Batılı ülkelerin ciddi bir taviziyle sonuçlanması imkânsız olmasa da düşük bir ihtimal gibi duruyor.

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version