Temsil; bir başkasının adına konuşma, davranma anlamına gelir. Bazı kısıtlılık hâllerinde bir avukata verilen yetki ve uzakta olan birine vekâletle iş gördürme temsile olumlu örneklerdir. Oy verme dışında denetleme imkânı bırakmayan, seçmenleri pasifize eden temsilî demokrasiyi de olumsuz örnek olarak analım.
Sözde temsil edenler, temsil ettiklerine kendilerinden bir şeyler katarak veya ondan bir şeyler eksilterek onu kurgular. Bu kurgu, temsil edilenlerin nesne olarak görülmesiyle gerçekleşir. Parlamento, parti ve sendika tecrübeleri bize kurguya dayalı temsilin krizini haykırır. Hesap verme derdi olmayan, sorumluluktan uzak bir temsiliyet tahakkümü pekiştirir.
Michel Ende’nin Momo karakteri, dinlediği kişilerin aklına güzel fikirler getirecek kadar iyi bir dinleyicidir. Ezilenlere sıkı kulak vermeli Momo gibi. Onların sesi yukarılara yükselemediğinden hâllerini duyuracak birilerine ihtiyacı var. Ezilen, ezene hınç beslese de onun gücünden büyülenmiştir. Doğal olarak bilinçleri ezilmenin çarpıklıklarını yansıtacaktır. Onlara açılan kulaklar bu çarpıklıklara karşı sabırlı olmalı.
Ezilenleri adalet talebiyle sözde temsil edenler adaletsizliği katmerleştirdi. Üst perdeden konuşmak ezilenlerle mesafeyi büyütüp onları daha görünmezliğe iteledi. Diyalog Paulo Freire’nin vurguladığı gibi ezilenlerle kurulan güveni tazeleyecek ve ezenden özgürleşmelerine katkı sağlayacaktır.
İnsan farkına bile varmadan başkalarının adına konuşur durur. Önemli olan bunun adına konuşulanlar üzerinde baskıya dönüşmemesidir. Sadece kendi adına konuşmanın bencilliğine de dikkat etmeli.
Gelelim asıl soruya: Kendi adına konuşamayacak durumda olanlar ne olacak?