Kur’an’daki peygamber kıssaları, toplumda zayıf konumda olan (mustaz’af) kesimlerle güçlü kesimler (müstekbir) arasındaki çatışmanın insanlığa anlatımıdır.
Bu çatışmada devrim liderleri (Nebi) her zaman zayıf kesimlerin mücadelesine liderlik ederlerken, kafirler/şirk ehli, “Allah ismi ile aldatanların, güçlü ve zalim kimselerin” rolünü üstlenmişlerdir.
Kur’an, Muhammed’i, ezilen/cahil/kör/ünvansız bir kişiden yüz çevirip, inanmaları ümidiyle Mekke’nin ileri gelenlerine aristokrat/burjuva/feodal kişilere yöneldiği için şiddetle eleştirmiş uyarmıştır.
Faiz/riba, yani muhtaç ve yoksul kesimlerin ihtiyaç/yokluk/muhtaçlıklarını fırsat bilip onları ezme/sömürme/köleleştirme karşısında takınılan, onları ”Allah’a ve Resule savaş açmış” olmakla tehdit edecek kadar keskin ve sert tavrın anlamı, hakim ekonomi kurallarının haksızlığı karşısında zayıf kesimlerin haklarını korumak/ başkaldırmak, devrime çağırmaktan başka nedir?
Servetin ezilenlerden yoksun bırakılıp ezenlerin elinde birikmesini önlemek için ne yapılmasını, üretilen artı değerin insanlara inanç/ırk/ünvan ayırmaksızın eşit şekilde dağıtılması için verilen mücadeleyi gösterir.
Musa, ezen kişiliğini bırakarak, köle olmuş topluluğun sistem ne kadar güçlü olursa olsun üretim araçlarını, topraklarını başkaldırarak, terk ederek tarihten nasıl silineceğini gösterdi.
Yûnus, halkının yanından ayrılıp sınıf atlayarak kurduğu, şaşalı/ihtiras dolu/bitmek bilmeyen yığma/doymak bilmeyen hayatı terk edip halkının yanına dönerek yaptığı kurtuluşu anlatır.
İbrahim, krallığın formatladığı/şekillendirdiği/sömürdüğü toplumda, oğlunu şirk sisteminden alıp Allah’ın bilgisine dönmesini sağlayarak (kurban ederek) tüm insanlık dışı değerleri reddederek, düşünmeden korkmadan ailesini alarak çöle gitmesi ve sıfırdan başlayarak tüm egemen güçlerin yıkılacağını gösterdi.
Muhammed, aristokrat kabileci sermaye egemenlerinin düzenini yıkarak ‘devrim nasıl yapılır’ı gösterdi.
Sıra, zamanımızdaki iman edenlerinde!