Yazılar
27 Temmuz Yürüyüşü Üzerine – Onur Ercan
Geçtiğimiz pazar günü, 22 ay geç kalmış ama önemli bir eylem gerçekleşti. Yankıları sürüyor.
“Sözü muhatabına söylüyoruz!” başlıklı yürüyüşün çağrısını yapan ve organize eden Köklü Değişim camiasına ve katılım sağlayan başta hocalarımız olmak üzere herkese teşekkürler. Önemli bir iş yaptılar.
Sözün muhatabına ve muhatabın bulunduğu yerde söylenmesi fikri gerçi yeni değildi ancak az çok tabana sahip bir hareketin çağrıcı pozisyonunda inisiyatif alması açısından bir ilk oldu çünkü daha önce üç defa ‘Külliye’ tabir edilen Beştepe Sarayında böyle bir etkinlik için çağrı yapılmış ve hiçbir grubun katılmadığı, 15-20 kişi ile yürütülen eylemler her defasında polis şiddeti ve gözaltılarla sona ermişti. Bu konuda ilk olma noktasında Fevziye Şenoğlu ve arkadaşlarının gayretlerini anmadan geçemem.
27 Temmuz eylemi Türkiye Müslümanlarının ‘geç kalma’ alışkanlığının ve zamanlama probleminin bir sonucu olarak böyle bir kitlesel yürüyüş için çok ama çok geç kaldı. Bu yürüyüş için 22 ay geçmemeliydi. Bu süreçte şehit sayısı bazı kaynaklara göre (kayıplarla birlikte, ki maalesef muhtemelen onlar da şehit) 600 bini geçti. İsrail, Gazze duvarını aşıp Lübnan’a saldırdı ve Suriye’de de fiili işgale başladı. Soykırımın başlarında kabarıp sönen hissiyatımızın yeniden bizi harekete geçirmesi için demek ki her gün önümüze açlıktan ölen çocuk fotoğraflarının düşmesi ve Ebu Ubeyde’nin sitem dolu konuşmasını yapması gerekiyordu.
Buna rağmen, birbirlerini tekfir eden veya en azından oldukça soğuk bakan çeşitli grupların yürüyüşte kol kola olması gibi umut verici bir görüntünün de oluştuğu bu önemli yürüyüşe ne yazık ki kitlesi olan birçok yapı katılmadı. Hâlbuki sayı, 1 milyonu rahatlıkla bulabilirdi.
Kitlesel yürüyüşlerimizde sıklıkla gördüğümüz kitlenin konuya odaklanamama sorununu bu eylemde de yaşadık. Adeta slogan kıtlığı yaşandı ve sayısız defa tekbir getirilirken, birçok konu dışı slogan atıldı. “İşbirlikçi AKP” sloganı ise attırılmak istenmedi.
Köklü Değişim, Beştepe güzergâhında kararlı olduğunu katılımcı kitleye ve kamuoyuna önceden ilan etmesine rağmen bu konuda ısrarcı olmadı.
Gözaltına alınan iki arkadaşla avukatlar ve organizatörler karakolda ilgilendi ama arkadaşlar için kitle bilgilendirilerek bekletilmeliydi, yapılmadı.
Muhatap, kendisine ulaşan yolları kapattırsa da söz, muhatabına samimi bir şekilde söylendi. Boynundaki vebal hatırlatıldı. Hükümeti harekete geçirme yönündeki kitlesel çabalar 27 Temmuz’la sınırlı kalırsa şüphesiz bir sonuç elde etmek mümkün olmayacaktır. Bu bakımdan bu yürüyüşün bir son söz olmadığının, olmaması gerektiğinin hepimiz farkındayız.
Bu yürüyüşü değersizleştirmek de büyük bir zafer gibi sunmak da doğru değil. 27 Temmuz’da bir bariyer aşıldı, çıta yükseldi. Madem çıta yükseldi artık ona göre davranmak, geriye düşmemek için çalışmak gerekir. İktidar üzerinde kamuoyu baskısını artırmak için hareketliliğin devam ettirilmesi şarttır. Ses getirecek yerlerde kitlesel oturma eylemleri düşünülebilir. Gerekirse 27 Temmuz yürüyüşüne katılmayan grupların ayağına gidilerek bu ve benzeri çalışmalara davet edilmeli, ikna olmalarına çalışmalıyız.