Köşe Yazıları

Tabiata Güveni Yitirmek

Yayınlanma:

-

Manzara kendine bakana nüfuz ederken kendi öylece orada. Bakmanın manzara üzerine bir tesiri yok. Ama bu cümleler birkaç yüzyıl önce kurulsa yerinde olabilirdi. Cümleleri baştan kuralım.

Manzara kendine bakana nüfuz ederken kendi öylece orada kalmıyor. Bakmanın manzara üzerine tesiri çok. Bakmanın hazzıyla sermaye deniz, göl, ırmak manzaralı yerleri betona boğuyor.

Kâinatı gözlemleyip tefekkür etmek Hz. İbrâhim örnekliğinde olduğu gibi imana/bilince götürebilmektedir. İman/bilinç suya sabuna dokunmazsa özbilince yükselemez. Haksızlığın, kötülüğün üzerine konforlu seyir makamından çıkarak canı pahasına gidebilmek güç iş. Hegel’den mülhem kişinin güvenliği tehlikedeyse özbilinci oluşabilir. Kişi sorumluluk yüklenebildiği, sınandığı ölçüde özbilinçli olur.

Sayısız güzel manzaranın içinde GDO, zirai ilaç, kimyasal… Yaslandığın erik ağacına güvenmemek, denize ulaşan dereye güvenmemek, balığa, yağmura, zeytine, üzüme… Manzarada rahatlayıp nimetler için şükretmek varken Allah’ı Kahhar ismiyle anmak! Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz şeylere güveni yitirdik.

Dünya ifsad edenlerin eliyle bu kadar bozulmamışken tabiat huzurlu bir yer miydi? Deprem, sel, kasırga insanlara zarar vermiyor muydu? Kuraklık, kıtlık hiç mi olmuyordu? Vahşi hayvanlar, metrelerce kar tabiatın zorlukları değil miydi? Evet, zorluklarıydı ve bunlar kimi tabiatın olağan işleyişi kimi ilahi ceza olarak algılanırdı. Şimdiyse metropolde yağmur çiseliyor ve tıkanıyor yaşam.

Domates çiçeğine, suya, rüzgâra güven kalmadı. Bunlardan evvel insana güven yitti. İnsan fıtratını bozdu ve hikâye buradan devam ediyor.

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version