Köşe Yazıları

Kadının Yeri Evidir

Yayınlanma:

-

Bu defa bir değişiklik yapalım dedik. Haftalık kitap tahlil dersimiz için kalktık, bir arkadaşın dağ evine gittik.

Hepsi hepsi gördüğünüz kadar bir göz odadan oluşan, nohut oda bakla sofa evlere kadınlar gelin gidermiş eskiden. Alt katta da inekler kalıyormuş. Şimdi çekirdek (çıtlatan) aileler, 150 metrekare evlere sığamıyoruz. Eşyalardan yer kalsa…

Benim, diyen, yemyeşil dipdiri bir doğa parçasına kelebek gibi konmuş bu eve, zamane insanı “kulübe” der. Bir karaca, koşarken ayağı kaysa, çatıya düşecek.

Ders bitti, “serbest vuruşlar”da arkadaşı seyrediyoruz, şu bizim kadim tezi sektiriyor dilinde: Kadının yeri evidir. Adam ev sahibi, üstelik bize çay da demlemiş, düşüncesine katılmıyoruz ama itiraz ettiğimiz yok, ortam huzur dolu, tartışmaya girmek bir değil, iki değil tam üç kere gereksiz.

Kadınlar, İslami hassasiyetlere riayet edilen bir çalışma hayatında yer alabilirler. Eş ve/ya anne olmaktan kaynaklı rollerine halel getirmiyorlarsa sakıncası yok bana kalırsa. Bir çay daha alabilir miyim?

Sokağa çıkma yasağı başlamak üzereyken evlere dağılmak için arabaya doluştuk. Virajlardan akarsu gibi süzülüyorken söz, Allah’ın Yardımı’ndan açıldı. Arkadaş, yakın zamanda yaşadığı iki olayı anlatmaya koyuldu, aşk ile vecd ile. Heyecanını görmeniz lazım. İman edenlerin imanını artıracak bir mucizeye bizi de şahit kılmak istediği besbelli.

Askerlik çağı gelmiş, kesinlikle gitmek istemiyor, kaçak duruma düşmüş, devlet idari para cezaları kesmiş, 16.000 Lira gibi onun için büyük bir meblağı bulmuş, cezalar kesinleşmiş, çıkış yolu arıyor. Teslim olmuyor, sabrediyor, Allah’tan yardım diliyor.

İhlas ve samimiyet sahibi olmalı ki Allah, “olmadık” bir yerden kapı açmış.

Görmesinde sorun yok ama gözlerinde bir rahatsızlık var. Bir ihtimaldir diye doktora gitmiş, erkek doktor, askerlik yapmasına mani bir durum olmadığını ifade etmiş küçümseyici bir tavırla. O da, “siz işinizi yapın, beni sevk edin” diyerek talebini iletmiş.

Nihayet bir kadın doktorun önüne gelmiş. Doktor, “sen askerlik yapmak istiyor musun?” diye sormuş bizimkine. Aldığı yanıt üzerine de, şak diye ilk raporu tutuşturmuş eline. “Haftaya heyet toplanacak, durumun orda görüşülecek” demiş, “şu saatte şuraya gel.”

Arkadaş büyük bir heyecan içinde günleri, saatleri tüketmiş, heyetin önüne çıkacak. Sırası gelince kapından içeri bir adım atmış ki, aynı kadın doktor, “hımm, sen mi geldin” demiş, “senin durumunu konuştuk, tamamdır o iş” diyerek heyet raporunu uzatmış.

Arkadaş, kapıdan içeri attığı bir adımı kısacık bir sürenin ardından geri almış. Ayakları yerden kesilecekmiş mutluluktan.

Biz de çok şaşırdık, bu kadar kolay olabilir mi! Vay be, olmuş işte. Allah’ın yardımı.

Arkadaş hız kesmeden ikinci hikayeye daldı.

Bir iş için adliyeye gitmişken, şu askerlik para cezası aklına gelmiş, bir avukata danışsa iyi olurmuş. Karşısına ilk çıkan avukat genç bir kadınmış. Kibarca sormuş, yardım istemiş.

Meslektaşımız, evraklarıyla birlikte işyerine gelmesini söylemiş. Yapılması gereken, askerlikten muaf tutulduğu için para cezalarının iptali için dava açmak. Avukat hanım davadan önce Vergi Dairesi’ne telefon açmış ve söz konusu cezaların silinmesini talep etmiş, aksi halde dava açacaklarını bildirmiş.

Durum müdüre iletilmiş ve iş hiç uzatılmadan halledilmiş. Gerekli evraklar sunulduktan sonra ceza silinmiş.

Arkadaşa dedim ki: Farkında mısın, hayatının dönüm noktalarında hep kadınlar var?

Kadın doktor, kadın avukat. Kadının yeri eviydi hani? Seni ipten almışlar desek yeridir.

Arkadaş, ya işte, diyor, kem küm ediyor. Biz kahkahaları öyle bir koyverdik ki araba sallanacak. Arada yarı şaka yarı ciddi, sırtını yumrukluyoruz: Hıyar herif seni!

Merakla sordum: Eh, avukat arkadaş seni 16.000 Liradan kurtardı, sen de 2-3 Bin Lira olsun, avukatlık ücreti ödemişsindir kendisine?

Yok yahu, 100 lira masraf vermiştim sadece, demesin mi! Bu defa ciddi ciddi yumrukluyorum onu. İnsan nasibini bu kadar mı suistimal eder. İnsaf dedim, kadın seni 16.000 Liradan kurtardı. Allah’ın yardımının zekatını versene, kırkta bir bile değil seninki.

Bize pintiliğin resmini çizen Abidin, mahcup olduğundan mı nedir, birden hatırladı: Ama bir kutu lokum alıp gittim, kendisine teşekkür ettim.

Allah razı olsun, dedim! Doğru söyle: O lokumu da bim’den aldın değil mi?

Kardeşim, diline biber sürmek lazım senin. Yetmez, her yıl 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlama “cezası” vermek lazım sana.

Kadınlar için helal daire evle sınırlı ise eğer, çuvalladık demektir, sorumlusu biz değil miyiz?

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version