Sosyal medya platformlarına üyeler, ürettiği içeriklerle gönüllü işçilik yapar ve bu mecraların artı değerine katkı sağlar. Big Dataya veri akarken çoğunluğun tahakküme razılığında sıkıntı yoktur. Tahakküme bu mecralar içerisinde direnenleri ayrı tutuyorum tabii. İş sadece sosyal medyayla sınırlı kalsa iyi. Mobeseler, telefon görüşmeleri, aplikasyonlar, mesajlar, mailler, konum, mali durum, sağlık durum kaydı derken panoptikona dair liste uzar gider. İnsanlarda saklı kalması gereken mahrem durumların bile bilgisini kendi özel mülkleri haline getiren koca bir çarktan söz ediyoruz. Coronavirüs salgınıyla bu çark daha da hızlandı.
Medya toplumsal gözetim ve denetimi kolaylaştırsa da sömürüyü, tahakkümü, adaletsizliği, rantı, yalanı vb. olumsuzluğu ilan eden bağımsız oluşumlar var. Bunlar toplumları yönetenleri takip ediyor, fark ettiği kötülükleri gücü yettiğince kayda alınıp afişe ediyor. Böylelikle tepeden toplumsal gözetime karşı aşağıdan karşı gözetim yapılıyor, dikey arşivlemeye karşı zeminden hafıza kaydı tutuluyor. Tabii, medyayı yönetenlere yönelik eylemlilik içerisinde olmaya hapsetmiyorum ancak medyanın ilgilendikleriyle de konuyu saptırmamalı.
Pandemiyle devletlerin çevrim içi vatandaşı, şirketlerin çevrim içi müşterisi olduğumuzu hatırladık. Çevrim dışı yerlere mi gitmeli? Çevrimin içi veya dışı ikisinin evrensel kümesi devlet ile şirketin simbiyozu oluyor. Salgın daha da uzadığında şehirlerde kıtlık, esaret neler olacak bilmiyoruz. Mezkûr evrensel küme eliyle gıda güvenliği kalmadı. Yerli tohumlarla müşterek işleyebileceğimiz topraklarda kurucu örgütlenmenin imkânları üzerine ölçüp tartmalıyız. Kuruculuğun rasyonelliği ile romantizmin kesişimi güzel olabilir ama bunu hayatın gerçekliğinin sertliğinde sınamalı.
Tekno-bilimciler, biyolojik olan ve olmayan organlarla hibrit insan peşinde. Hibrit genellikle melez anlamında kullanılsa da kavramın ölçüyü aşma, azgınlık, tuğyan karşılığı daha önem arz etmekte. Transhuman(geçiş insanı) Allah’ın eksiksiz yaratımında kusur görmenin tezâhürü. İnsanı hastalık, acı, ölüm gibi eksiklerden tekno-bilim aracılığıyla güçlendirip âzâde kılma görüşündeler. Ölümsüzlük arzusu tarihte hep oldu ve olacaktır. İnsanı süper bir hâle getirerek yitiren transhüman hareketi kapitalizme hizmet etmekte, hibrit insanı normal olanın üzerinde konumlandırmaktadır. Tekno-bilimci fütürist kesimin birçok öngörüsü tutmadı, birçok plânı gerçekleşmedi ama geleceğe dair söylem üzerinde hegemonyaları var. Teknolojik ürün ve sürümleri de somut olarak ortada. Tasarımlarla geleceği parselleme çabaları çok olsa da gayb elbette bilinemez.
Transhümanizm, insanı tür hiyerarşisinin tepesinde görmeye devam ederken posthümanizm bunu kabul etmez. Posthuman(insan sonrası) anlatısı, insan ile insan olmayan ikiliğini ortadan kaldırmaya çalışır. İnsan oluş; hayvan, bitki, makine oluştan vb.den ayrı görülmez. Hümanizmin iktidarını kuran ikilikler(akıl-beden, insan-hayvan, kadın-erkek, doğa-kültür, organik-inorganik…) aşılmaya çalışılır.
Rosı Braıdottı, hümanizmin Avrupa-merkezli olup tür hiyerarşisinin en üstüne ırkçı beyaz erkek insanı yerleştirdiğini ve emperyalizme hizmet ettiğini vurgular. Endüstriyel tarım ve hayvancılık, ilaç sanayi, biyogenetik velhâsıl yaşamın kendisini sermaye yapan kapitalizm büyük yıkımlara yol açmıştır. Bu kadar sermaye, sömürü de mâlum insan istisnacılığın ürünüdür.
Rosı Braıdottı, aklın insana has görülmesine karşı çıkar ve maddenin de aklı olup kendini örgütlediğini vurgular. Her şeyi kendi için gören insan acı çekmeyi de tekeline almış, insan olmayanlara bunu tanımamıştır. Dünyayı mahveden insan mevcudâtın yukarısında değil hayvan, bitki, bakteri, makine, robot ne varsa aynı zeminde ele alınmalıdır ona göre.
Ahsen-i takvîm ile esfel-i sâfilîni aynı düzlemde gören posthümanizmi ele almaya devam edeceğiz.