Köşe Yazıları

Her canlı şöhreti tadacak mı?

Yayınlanma:

-

1980’de gerçekleşen askeri darbenin Türkiye’nin kültürel ikliminde bariz bir değişikliğe sebebiyet verdiği sonraki on yıllar içinde rahatlıkla gözlemlenebilmişti. Devlet eliyle yukarıdan aşağıya, topluma yöneltilen şiddet ve baskı, kitlelerde korku, sinmek, susmak ve türlü kaçış yollarına müracaat etmek biçiminde kendini göstermişti.

Nurdan Gürbilek, 90’ların başında yayınlanan kitabı “Vitrinde Yaşamak” ile o yılların kültürel değişimini başarıyla çözümlemişti. Kitabın adı, 2000’li yılların başında belirginleştiği üzere, yaşama arzusu ile dolup taşılan yere; Vitrin’e gönderme yapıyordu, tam on ikiden.

Tayfun Atay, “Görünüyorum O Halde Varım” adlı kitabında Nurdan Gürbilek’in kaldığı yerden devam ediyor, denebilir. Artık “Meşhuriyet Çağı”ndayız. Andy Warhol’un dillerde sakız olan sözünü çiğnemeye var gücümüzle devam ediyoruz. “Bir gün herkes 15 dakikalığına meşhur olacak”. Ve süremiz başladı!

Atay, Fransız filozof Descartes’a ait o mâlum sözü (“Düşünüyorum O Halde Varım”) bugüne uyarlayarak içine yuvarlandığımız çukuru resmediyor. Yeni bir oluşum geçiren insanlığımıza ait mottoyu duvara asıyor. Elbette bu Franz Kafka’nın kahramanı Gregor Samsa’nınki gibi akşamdan sabaha gerçekleşmiş bir dönüşüm değil.

Televizyonun evimize, ailemizin tam ortasına kurulduğu, dahası, özel kanalların çağlayan gibi gürül gürül ve güldür güldür hayatlarımıza aktığı 90’lı yıllarda, bir sinsi virüstür, bünyemize sirayet etti. Kana karışır gibi nefsimize karıştı ve bağışıklık sistemimizi (koruma kalkanımızı, takvayı) zayıf düşürdü.

Kapitalizm, modernizm ve dahi postmodernizm denen olgular iç içe geçmiş, “kader” gibi ağlarını örerken biz Müslüman toplumlar ne yazık ki yaklaşmakta olanı, görmek ne kelime, hissedemedik bile. Basiret için asgari şart; uyumuyor, gözleri açık tutuyor olmaktır! Soru sorabilmek için işleyen bir akıl yetmez, eleştirel düşünce de gereklidir.

“Artık düşünmek’ten çok seyretmek; bilmek’ten çok görünmek; kafaya değil göze hitap etmek, meslek sahibi olmaktan çok şöhret sahibi olmak, çalışmaktan çok kolay para kazanmak; emek’ten çok eğlenmek, toplumsal tercih olarak rağbet görmeye başladı.”

Atay, kitabın ilk bölümüne “Her canlı şöhreti tadacaktır” başlığını uygun görmüş. İkinci bölüm: Ekrana Sıkışan Dünya. Üçüncü bölümü ise pek manidar biçimde “Acunsal Enerji” üst başlığı ile sunmuş.

Bu gidiş nereye, diye sorsak, yanıt gayet basit: Acun’un götürdüğü yere. Sabah akşam, gece gündüz, her Allah’ın günü yarışmaya. Yarışma adı altında eğlenceye.  Eğlence adı altında malayani muhabbetlere. Muhabbet olsun derken nefsin cilalanıp körüklenmesine, türlü türlü gıybetlerin köpür köpür köpürtülmesine… Kafa yormak gereksiz, saçma. Artık kafayı dağıtmak moda.

Toplum, yüreğinin götürdüğü yere doğru gidiyor ve ben bu satırların başında haddimi aşıyor, haksızlık ediyor olabilirim. Ne var ki soru şu: Kalbin yönelimini kim belirleyecek? Müslüman, Rabbi’nin götürdüğü yerden başka nereye gidecek? Değil mi ki her namazın başında, binlerce kez okuduğumuz Fatiha Suresi’nde “Bizi dosdoğru yola ilet”mesi için Rabbimiz’e yakarıyor, yalnız ondan yardım diliyoruz? Değil mi ki insanlık hüsranda, yalnız iman edenler, salih amelde bulunanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna?

“Kadir Gecesi mi Hayırlı, Survivor mı?” başlıklı yazıda ilginç olduğu kadar da can yakıcı bir bilgiyi okurlarıyla paylaşıyor yazar. Kendisi de ayrı bir “garabet” olmakla birlikte, kısa bir süre ekranda kalan ‘Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması’nın Kadir Gecesi yayınlanan finali, izlenme listesinde ancak 15. sırada yer alabilmiş. Şöhrete imanın Acunsal Enerji’si ile yayınlanan Survivor, o gece de birinciliği kimseye kaptırmamış.

Kadir Gecesi bile Rabbin çağrısı, realite-şov’un ışıltısının yanında sönük kalıyorsa insan düşünmeden edemiyor: Yeniden başlamalı.

Yeniden ama nereden başlamalı?

Mevdudi’nin ‘Kur’an’a Göre Dört Terim‘inden mi? Ali Şeriati’nin ‘İnsanın Dört Zindanı‘ndan mı?

Her halükarda zindanlarımızın kapılarını açmakla işe başlamamız gerektiği ortada.

https://www.dunyabizim.com/her-canli-sohreti-tadacak-mi-makale,2038.htm

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version