“Entelektüel Öfke Nuri Pakdil” neredeyse dört başı mamur bir Nuri Pakdil incelemesi. Bir karakter analizi olarak da nitelendirilebilecek kitap; Nuri Pakdil’i en iyi tanıyan isimlerden biri, belki de birincisi sayılacak yazar Hüseyin Su’nun kaleminden çıkmış.
Dile kolay, kesintisiz yirmi beş yılını Nuri Pakdil’in yanında geçirmiş, yazmaya Nuri Pakdil’in teşvik ve ısrarı ile başlamış, müstear ismi dahi Nuri Pakdil tarafından takdim edilmiş bir kişi Hüseyin Su.
Nuri Pakdil’in nasıl biri olduğunu bütün açıklığıyla okurun idrakine sunmak için çıkılan yola Stefan Zweig’den bir alıntıyla başlıyor kitap: “Onu tanıyanlardan hiçbiri onu terk etmez ama yanında kalmaya kimse dayanamaz.”
Kitaba ismini veren iki kelime “Entelektüel ve Öfke”, hiç şüphesiz, tam bir titizlikle tercih edilmiştir. Öfke’yi mübarek bilmiş, öfkesini davası için bilemiş bir adamdır Nuri Pakdil, “gerilmiş yay gibi”. Baskın ve belirleyici kişiliğe sahip, alışmayı; teslim olmak, reddetmeyi ve direnmeyi ibadet bilen; her zaman “yeni ve yenileyici” olmaya özen gösteren bir kararlılık abidesidir kendisi. Öfke, ilkeli ve ödünsüz kişiliğinin mayasını oluşturur adeta.
Peki, “Entelektüel” kimdir?
Sartre, “kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokan insan”, Russel Jacoby, “kimseden medet ummayan, iflah olmaz derecede bağımsız bir ruh” olarak tanımlar Entelektüel’i.
Entelektüel’i tanımak için, entelektüel denince akla ilk gelen isimlerden biri, aynı zamanda “Entelektüel” adlı kıymetli kitabın yazarı Edward Said’e bakmak gerekir. Kitabın alt başlığı üç anahtar kelimeden müteşekkildir: Sürgün, Marjinal, Yabancı.
Shakespeare’in 66. Sonesinde “doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın” diyerek andığı, Kur’an’da Âl-i İmrân Suresi 104. ayette geçen kutlu topluluğa mensup “hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden” kişi marjinaleştirilir, yabancı görülüp ötekileştirilir, hatta sürgün edilebilir. Entelektüel, sözü eylem bilen ve bedeli neyse ödemeyi göze alabilendir.
Hüseyin Su gibi oturaklı bir yazara şu iddialı cümleyi yazdırmak kolay olmasa gerek: “Güneş’i bir avucuna, Ay’ı da diğer avucuna koyduğunuzda inandıklarından ödün vermeyecek iki insan varsa eğer, bunlardan birisi Nuri Pakdil’dir.”
Nuri Pakdil neyi unuttu?
Kitap için ilk cümlede, “neredeyse” dört başı mamur bir inceleme olduğu tespitine yer vermiştim. Önemli bir yazıyı eksik bıraktığını yazar başlar başlamaz, “önden birkaç söz” kısmında şu cümle ile açık ediyor: “Entelektül Öfke, eğer nasip olursa daha sonraki baskılarına eklenecek ‘Nuri Pakdil’in Muhalif Entelektüel İmgesinin İmhasına Dair’ başlıklı bir yazıyla tamamlanacak.
Bir kusur atfetmeye katiyen hakkımız olmayarak soruyorum: Nuri Pakdil Neyi Unuttu? İnsan aciz bir varlıktır ve hafızası ona oyun oynayabilir.
Sorunun cevabı, eksik kalan o mühim yazıyı işaret ediyor, Pakdil’in son yıllarına dikkat kesilmeyi gerekli kılıyor ve yazarın şu kekremsi satırlarında kendini ele veriyor:
“Hafızası, onu tanıyan herkesi şaşırttığı kadar kendisini de her zaman endişelendirmiştir. Her zaman hafızasıyla imtihan olmaktan korkar ve bunu sık sık dile getirirdi. Sonunda korktuğu oldu. Her insan gibi o da bütün iddiaları ve tabii ki hafızasıyla imtihan oldu. Kırk beş yıl boyunca Nuri Pakdil’in hafızasının ne denli güçlü olduğuna her tanık oluşumda, Orhan Kemal’in, sanki onun için söylediği şöyle bir sözünü hatırlamışımdır: Güçlü bir hafıza, ağır bir cezadır.”
Nuri Pakdil’in “Muhalif Entelektüel İmgesinin Muhafazasına Dair” bir temenni ile…
https://www.dunyabizim.com/entelektuel-ofke-nuri-pakdil-makale,1996.html