Köşe Yazıları

Bir Garip Ölmüş Diyeler

Yayınlanma:

-

Sabah çorba içmek için girdiğim lokantada konuşuluyordu. Kulak verdim.

Lokanta sahibinin akrabası bir çocuk, sözleşmeli ermiş, 1 yılı dolmamış daha, Diyarbakır’da kafasından vurulmuş, GATA’da ameliyat etmişler, 3 gündür uyutuluyormuş, doktoru “umutsuz” konuşuyormuş.

Geçenlerde kaleme aldığım “Bir Askerlik Anısı” hafızamdaki tazeliğini koruyordu. Olası senaryolar kafamda derhal şekillendi. Sordum: Olay nasıl olmuş?

Olayın üzerinden 3 gün geçmiş, halen çocuğun ana babasına bir açıklama yapmamış Türk Silahlı Kuvvetleri. Çocuk bir çatışmada mı vuruldu, kaza kurşununa mı kurban gitti yoksa intihar mı etti?

İhtimaller içinde en acısı “işyerinde” maruz kaldığı -muhtemel- ağır bir mobbing sonucu intihar girişiminde bulunmuş olması. Üç gündür açıklama yapıl(a)maması da bu ihtimali kuvvetlendiriyor ne yazık ki.

Beni bir vatandaş ve hukukçu olarak bu ihtimalden daha çok rahatsız edense ana babasına açıklama yapılmıyor oluşu. Yahu, söz konusu bir insan, metroda unutulan şemsiye değil ki! Kurumunuzun sorumluluğu altında bulunan bir çalışandan bahsediliyor. Bir insan ve vatan evladı. Memur kadar olamamışsa bile henüz, sözleşmeli bir elemanınız.

Askerin nasıl biri olduğunu sordum. Cevap hiç şaşırtıcı değildi. İşsiz, gariban bir çocukmuş.

Yaşananlara bakılırsa işsiz, gariban, çaresiz insanlardan başka kim sözleşmeli er olmak ister ki çalışanına şu kadarcık “değer” veren bir kurumda?

Yunus Emre’nin dizeleri geliyor akla: “Bir garip ölmüş diyeler, üç günden sonra duyalar, soğuk su ile yuyalar, şöyle garip bencileyin”

Üç günden sonra ben tesadüfen duydum ve kendimi kurguya yatırılmış bir gerçeğin içinde buldum. Yerel basında buna dair bir haber yoktu. Bizde gariban asker çocukları genelde ölümleriyle bir günlük, 2 dakikalık haber olarak ayrılırlar bu dünyadan. Bu garibansa, resmen ölmediği, “uyutulmakta” olduğu için haber değeri taşımıyor henüz.

İşin içinde uzaylılar veya üç harfliler mi var yoksa!? Askerin başından vurulması hadisesi nerde, nasıl ve neden gerçekleşti, ailesine ve kamuoyuna bir açıklama borçlu devlet. Bir kamera görüntüsü, olay yerinde arkadaşları, komutanı, nöbetçiler veya başka herhangi bir şahit yok muydu?

Gerçeği ortaya koymazsanız işinize gelecek şekilde kurgulamaya başladığınızdan şüphelenmekte haksız sayılmayız. Üstelik cezaevleri kadar olmasa da denetime epey kapalı, kapalı-devre bir alandasınız. Kaldı ki, kızmayın ama, sabıka kaydınız da hiç parlak değil.

Şunun şurasında, daha dün sayılır, 15 Temmuz gecesi kurumun içinden neler çıktığını cümle alem gördü. Etrafa vahşet, dehşet, cinayet, kan ve gözyaşı saçan ve 300 kişinin canına kıyan, 1.500 kadar insanımızı yaralayanlar sizin içinizde habis bir ur gibi yuvalanmış değil miydi?

TSK’nın, hukukun işlediği, şeffaf ve hesap verir bir müessese olmasının vakti ne zaman gelecek?

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version