Haberler

Selim Sezer’den Biladüşşam Panoraması: “Levant’ta Dönüşüm Çağı” Çıktı!

Yayınlanma:

-

Yeni Pencere yazarlarından akademisyen ve Ortadoğu araştırmacısı Dr. Selim Sezer’in Levant’ta Dönüşüm Çağı: Modern Suriye, Lübnan, Filistin ve İsrail’in Oluşum Süreçleri (1840-1948) başlıklı kitabı, Babil Kitap’tan çıktı. Çalışma, Levant yahut Biladüşşam olarak adlandırılan bölgede 19. yüzyıl ortalarından 20. yüzyıl ortalarına kadar yaşanan süreçlerin panoramasını sunuyor ve bölgenin bugünkü durumunun kökenlerini ortaya çıkarmaya çalışıyor.

Kitap, Ortadoğu’nun bu en yoğun çatışmalarına sahne olmuş kısmının şekillenmesinde baş rolü kolonyalist tasarımların ve muhtelif fikir hareketlerinin rol oynadığını ileri sürüyor ve bunların kimi zaman üst üste bindiğini, kimi zaman da birbirine karşı konumlandığını anlatıyor. Çalışma aynı zamanda bu bölgenin belli başlı ulusal, dinsel ve mezhepsel topluluklarını okura tanıtan bir yol izliyor.

Cebel-i Lübnan bölgesinde özerk mutasarrıflık sisteminin kurulmasına giden 1840 sonrası süreçleri dönüşüm çağının başlangıç noktası kabul eden kitap, daha sonra, Arap Uyanışı/Nahda, Fenikecilik ve Siyonizm olgularını ele alıyor. Bunu, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde Suriye ve Lübnan’da yaşanan siyasi gelişmeler ile, Filistin’e yönelik ilk Yahudi göçleri ve bunların sonuçları hakkındaki kısımlar izliyor.

Birinci Dünya Savaşı’nı bu hikayedeki temel kırılma noktası olarak tanımlayan kitap, bir yandan savaş esnasında gerçekleşen Sykes-Picot Anlaşması ve Balfour Deklarasyonu gibi emperyalist müdahaleleri anlatırken, diğer yandan savaşın, başta büyük kıtlık olmak üzere çeşitli olgular dolayımıyla bölge halklarının zihinsel dünyalarında önemli kopuşlar meydana getirdiğini ileri sürüyor.

Kitabın beşinci ve altıncı bölümleri, savaş sonrasında kurulan Suriye, Lübnan ve Filistin manda yönetimlerini inceliyor. Suriye ve Lübnan’da Fransa’nın izlediği böl ve yönet politikasının farklı tezahürleri ele alınıyor ve bağımsızlığa giden yol irdeleniyor. Filistin’deki durumun ele alındığı kısım ise, Britanya yönetiminin Siyonist projeye verdiği büyük desteği farklı boyutlarıyla ortaya koyuyor. Yahudilerin devlet inşasındaki güçlü adımlarına karşılık Arapların etkisiz ve pasif kalmasının nedenlerini tartışan bölüm, BM Taksim Plânı’nın açıklanmasını izleyen aylardaki gelişmeler ve nihayet İsrail’in devlet ilanı ve hemen arkasından gelen etnik temizlik süreciyle son buluyor.

Çok sayıda birincil ve ikincil kaynağın kullanıldığı kitabın sonuç kısmında 20. yüzyılın ikinci yarısına doğru bir projeksiyon tutan Sezer, kolonyalist mirasın hangi biçimlerde devam ettiğine dair şu değerlendirmeleri yaparak kitabını sonlandırıyor:

İki savaş arası dönemin başlıca büyük güçleri olan Britanya ve Fransa’nın 1945 sonrasının yeni dünya düzeninde hegemonik pozisyonu Amerika Birleşik Devletleri’ne bırakmasıyla, Ortadoğu siyasetine yön veren başlıca aktör de ABD oldu. Tarihin bir cilvesi olarak, ABD Başkanı Donald J. Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan ettiği 6 Aralık 2017 tarihi, Balfour Deklarasyonu’nun yüzüncü yıldönümünden yalnızca bir ay sonraya denk geldi. Fransa’nın da Levant bölgesindeki geçmişini sahiplenmeye devam ettiğinin en açık göstergesi, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, Henri Gouraud tarafından Büyük Lübnan’ın ilan edilmesinin yüzüncü yıldönümü olan 1 Eylül 2020 tarihinde Beyrut’a yaptığı ziyaret oldu.

“Yeni bir Ortadoğu” söyleminin sıkça kullanıldığı 21. yüzyılda bölgenin kaderi, doğmakta olan ve doğabilecek yeni dinamikler ile geçmişin bıraktığı bu mirasın etkileşimi içinde şekillenecektir.

YeniPencere, özel haber

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version