Yazılar

Çıkış Mümkün mü? – Afra Tek

Yayınlanma:

-

Dijitalleşmeyle birlikte hayatımızda çeşitlilikler oluşmaya başladı. Yeni gündemler beraberinde yeni alışkanlıkları getirdi. Eskiye oranla ihtiyaçlarımız daha da çeşitlendi, çeşitlenmeye devam ediyor.

İnternet çağı hızla gelişmeye devam ederken bilgiye erişim kolaylaşıyor. Bu durumun pozitif birçok getirisi olmakla birlikte negatif olarak etkilerini de görüyoruz. Çok eski sayılamayacak kadar yakın bir dönemde salt olarak bilgiye erişirken artık elimizin altındaki aygıtlar yoluyla bilginin paylaşılıp yayılmasını sağlayabiliyoruz.

Aktif enformasyon akışını yönlendiren etkenlerden biri haline dönüştük. Hayatiyet taşıyan konularda bilgi yayılımını etkilemek kimi zaman önem taşıyor fakat bu, beraberinde birçok tehlikeli içeriğin aktif olarak yayılmasını da sağlıyor. Yakın dönemde yaşanan deprem felaketinde bunun örneğini yakından deneyimledik.

Kontrolden çıkmış bir düzenek misali önümüze içerikler düşüyor. Etik dışı paylaşım ve haber aktarımı farklı şekillerde gözler önüne seriliyor. Kimi zaman içeriklerin kurgulanması ve dramatikleştirilmesi kitlelerin duygu ve düşünce şeklini etkiliyor. İçeriklerle mağdurlar damgalanırken biz sadece bir tiyatroyu izliyor olabiliriz. Kontrolden çıkmış akışı yönlendirmek ne kadar mümkündür? Filtreleme yöntemi ya da sansür bunun çözümü değildir kanaatimce. Bu durum da medyaya nüfuz ediyor. Sansür dediğimiz şey iktidarların tek elinde kullanılan güçlü bir araca dönüşebiliyor.

İçinde yaşadığımız dönem birçok olayın ve durumun farklı şekillerde kullanımına açık halde. Vicdan, erdem sahibi gazeteciler ve toplumlar, bu akışta veriyi etik süzgecinden geçirerek mücadele ediyorlar. Kritik zamanlarda doğru bilgiye ulaşmak ve insanları ulaştırmak büyük zahmet istiyor. Türlü kısıtlama ve manipülasyon ağını en çok doğru enformasyonu sağlamaya çalışırken görüyoruz.

Kitlelerin uyumaya değil uyanmaya ihtiyacı var. Küresel ölçekli totaliter iktidarlar kirli bilgiyi kendi yararlarına yönetiyorlar. Toplum olarak dertlerimiz küresel ölçek tanımıyor ne yazık ki. Geçim kaygılarıyla halklar esas olandan uzaklaştırılıyor. Barınma ve aidiyet sorunu hayata ve dünyaya bakan perspektifimizi gölgeliyor. Bulanık hayatlar yaşamaya mecbur bırakılıyoruz.

“Geride kalmış toplumlar” ifadesi aslında doğru bir ifade değil. “Geride bırakılmış toplumlar” demek daha doğru. Bilinçle izlenen küresel bir politika bu. Bazı toplumların gölgelenen yetileri var. En temel ihtiyaçlarından mağdur edilerek somut nitelikleri etkisizleştiriliyor.

Görme yetisini kaybetmemek için dünyayı bir an olsa bile izlemeyi bırakmamak gerekiyor. Yeni düzene ayak uydurmak değil mesele. Mesele bu gidişatın kurbanı olmamak!

Yönümüzü belirleyen faktörleri belirlemek kolay olmuyor. Çeşitlilik çoğaldıkça belirsizlikler de büyüyor. Çok yönlü etkileşimi sağlıklı kılmak her şeyden çok daha önemli artık.  Bu da iyi bir okur olmayı  beraberinde getiriyor.

Okuma oranının giderek düştüğü bir ülkede sağlıklı enformasyon ağı ve etkileşimi nasıl olur tartışılır bir konu. Yine de değişemez hükmünü veremeyiz. Bir şeyler değişebilir ve gelişebilir. Süreçlerin içerisinden çıkabilmek zaman alır fakat mümkündür. Süreçleri tanıyıp etkin çözümler yaratılarak tam tersi durumlara gidilebilir.

Tıklayın, yorumlayın

GÜNDEM

Exit mobile version